İlerlemek - Güçsüz Yaşam Dizisİ " ŞAUD: 3"
Adamus mesajı
Geoffrey Hoppe kanallığı ile 7 Kasım 2015'te
Kırmızı Çember'e sunulmuştur.
İZLE DİNLE
[29 Ekim 2015 tarihinde geçiş yapan ve Şaudların uzun süredir katılımcısı olan Pete Gibbons'a ithaf edilmiştir]
Ben Ben'im Egemen Alan'dan Adamus.
Hoş geldiniz sevgili Şambra. (Sandra ona kahvesini getirir) Ah! İşaret gibi oldu - sihirli, sezgisel bir işaret. Gracias (İspanyolca teşekkürler). (Seyirciler "harika" der ve alkışlar) Teşekkürler. "Hım. Biraz vanilya alabilir miyim?
SANDRA: Biraz ne?
ADAMUS: Vanilya.
SANDRA: Nereden? (kahkahalar)
ADAMUS: Ehh, arka cebinden? Marketten? Bu pek … lütfen, hayır. (kıkırdamalar artar)
Sevgili dostlarım, hiç olmazsa gülümseyebilirsiniz ve gülebilirsiniz. Ben size şimdi başlar iken, sonu anlatıyorum - ama siz ona artık gülemediğinizde, siz ona artık gülümseyemediğinizde, o, ümitsiz bir iş haline gelir. Gerçekten öyle olur. Ondan sonra gerçek bir psikozun ortasında kalma durumu çıkar (güler) ... siz bir anda realite kapanına yakalanmışsınızdır. O artık bir oyun değildir.
Oh, aranızdan kaç kişi hayata gülmeyen insanlar tanıyor? Onlar gülemiyorlar. Onlar onu, lanet olası, o kadar ciddiye alıyorlar ki. Onlar gülümseyemiyorlar ve onlar gülemiyorlar ve onların gözleri parlamıyor. Sizler değil. Sizlerden bir kişi bile öyle değil ama siz arkadaşlarınız ve ilişkileriniz içinde böyle kaç kişi biliyorsunuz? Onlar hayatın bu psikozuna öyle bir yakalanmışlardır ki ve hayat gerçekten birçok insana psikoz gibi gelir.
Ben buna daha sonra değineceğim, kutsal toplantımıza hoş geldiniz. Ve ben "kutsal" sözcüğünün neden "korku" sözcüğü ile bu kadar benzeştiğini sormak zorundayım? (İng. Sacred- scared) (kahkahalar) İki sözcük basitçe yer değiştirdiğinde korkmuş sözcüğü oluşur. Neden kutsal ise korkunç olmak zorunda? Hım. Bu size korkutucu geliyor çünkü siz normların dışına çıkıyorsunuzdur.
Siz alışık olduğunuz her şeyin dışına, bütün kuralların dışına çıkıyorsunuz. Siz, size normal olduğu söylenen her şeyin dışına çıkıyorsunuz bunun nedeni çok basit, siz artık normal olamıyorsunuz. Olamıyorsunuz. Siz daha fazlasının var olduğunu biliyorsunuz ve var da ama oraya nasıl ulaşmalı? Oraya nasıl ulaşılacağı büyük bir sorudur. Siz bunu gündelik yaşamınızdan biliyorsunuz. Sizin onunla artık işiniz yok. Siz daha fazlası olduğunu biliyorsunuz. Siz o kadar tutkusuz bir hale geldiniz ki, o kadar yıprandınız, tükendiniz ki - ben sadece sizin enerjilerinizi hissediyorum - tüm bu şeyler yüzünden o kadar hasta oldunuz ki. Siz ölmek istemiyorsunuz ama siz gerçekte artık bu şekilde yaşamak da istemiyorsunuz.
Siz aslında bu nedenle hala gülebiliyorsunuz. Siz daha fazlası olduğunu biliyorsunuz. Siz onun ile ilgili şaka yapabiliyorsunuz çünkü siz onun büyük bir psikoza dönüşmüş bir illizyondan ibaret olduğunu biliyorsunuz. Ve öyle de. Oh! Ben bugün bazı insanları çok kızdıracağım. Belki onlardan biri sensindir. (kıkırdamalar) Evet. Kasten. Planlı bir tahrik.
LINDA: Yeni bir şey var mı? (kıkırdamalar artar)
ADAMUS: Ben bunu bugün geçmişte yaptığımdan daha iyi bir şekilde yapacağım. Ben bunun dozunu biraz artıracağım. Bu biraz planlı bir kızdırma olacak çünkü (a) ihtiyacınız olan şey bu (b) istediğiniz şey bu ve (c) bu benim hoşuma giden bir şey. (kahkahalar) O nedenle bu konudayız.
Ben bizim dünyada yaşayan Şambra ailemizin dışındakilerin hemen sindiremeyeceği bazı şeyler söyleyeceğim.
LINDA: Ovvv.
ADAMUS: Ve onun anlamı saptırılacaktır, saptırılmış olacaktır ve bozulacaktır vesaire. Ama ben daha sonra e-posta atacak olanlar için şimdiden söylüyorum siz zaten söylediklerimde gerçek payı olduğunu biliyorsunuz. Onun...(Linda sesli bir şekilde içini çeker) onun sebebi...(Adamus güler) sanırım güçlü bir alkışa, kahkahaya, herşeye ihtiyacımız var. Biz burada içimizi çekiyoruz. "Ohh! Acaba o bugün ne yapacak kaygısı ve korkusu?" Ben sizin benden yapmamı istediğiniz şeyi yapacağım, ben sizin yapmak istediğiniz şeyi yapacağım. (Linda yeniden iç çeker)- yeniden doğmak. (alkışlar ve tezahüratlar)
LINDA: Siz şimdi alkışlıyorsunuz bakalım. Siz şimdi alkışlıyorsunuz bakalım!
ADAMUS: İşte şimdi ben size ileride anlamının saptırılacağı bazı şeyler söyleyeceğim. Dostlarım bunların tamamının içinde birçok gerçek yatıyor. Hepsinde.
Pete
Devam etmeden önce ve Pete'in de isteği üzerine ben biraz onun gerçekleştirdiği geçiş konusunda konuşmak istiyorum çünkü o konuda bazı şeyler oldu. Ve Pete tam da şu anda burada. Ben onun ölü bedeninin arkasından konuşmuyorum. (Adamus kıkırdar, bazı izleyiciler kıkırdar) Bu çok eğlenceli, peki, ilk kızdırma. "Ohh! Ölü insanlar hakkında konuşuyor." Hepiniz öleceksiniz. Buna gülün. Pete bunu yaptı.
O kısa bir süre önce yarı bilinçli bir halde iken seçimini gerçekten sizin hepiniz ve her biriniz ile çalışmak yönünde yapmıştı. O en iyi şekilde nasıl hizmet edebilirdi? O, yaşamına baktı, o, yaşına baktı, o, bedenine baktı - eski bedenine - ve dedi ki "Benim perdenin öbür tarafından Şambra'ya yardım etmem daha iyi olacak." O, bedenli aydınlanma konusunda o kadar konuşmamıza rağmen böyle dedi, o bunun kendisine göre olduğunu hissetmiyordu. Ve bu iyi. Onu seçmek zorunda değilsiniz. O aslında bir hedef değil.
O dedi ki "Bu bana göre değil. Ben hazırım. Ve Pete ölümden korkmuyordu. O, o küçük korkunun ötesine geçmeye muktedir olmuştu. Ve o yüzden çok sessizce geçiş yaptı.
Burada önemli olan şey onun gerçek geçişini, onun fiziksel bedeni ölmeden 4 gün önce gerçekleştirmiş olması. Fiziksel bedeniniz öldüğünde ölmezsiniz, geçiş yapmazsınız. Geçiş daha önce gerçekleşir, sizin facia diye adlandırdığınız kaza durumlarında bile böyledir, şiddet durumunda bile, savaş gibi durumlarında bile. O henüz meydana gelmeden önce, ruhta (soul) kendi insan halinin o dışavurumunu sona erdireceğine dair bir biliş vardır.
Birçok insan ölmeden önce kendi ölümünün rüyasını görür. Devamlı yere düştüğünüz, düştüğünüz, düştüğünüz rüyaları demiyorum. Ama onlar da bir anlamda sanki ölümün ölmeden önce bir provasıdır. Evet ve bu onlara bir tür biliş kazandırır ve geçiş yaparken bir rahatlık sağlar. Tüm ayrıntılar konusunda değil ama gerçek geçiş hakkında biliş. Yani Pete bedeni ölmeden 4 gün önce geçiş yaptı.
Yüzünde büyük bir gülümseme olan Pete için bedene bakıp "Git! Git! İşin bitti! Çık! Gitti!" demek nasıl bir şey olmuştur hayal edin. Ve doktorların onu canlandırmaya çalışmaları onun hayal kırıklığına uğramasına neden oldu. Doktorlar neyin yanlış gittiğini anlamaya çalışıyorlardı ve tabii ki anlayamadılar çünkü özellikle yanlış olan bir şey yoktu; sadece Pete'in vakti gelmişti.
Aile bir araya toplandı ve belli belirsiz, samimiyetsiz gözyaşı döktüler...(bazı kıkırdamalar) Bugün kızdırma günü! (kıkırdamalar artar) Peki, (Adamus kıkırdar) işte başlıyoruz . Tamam mı? Şimdi biraz dürüst olma zamanı.
LINDA: Ohh!
ADAMUS: Aranızdan kaç kişi bir cenaze törenine giderek hiç de samimi olmayan timsah gözyaşları döktü? Aranızdan hanginiz daha bir hafta veya öncesinde orospu çocuğu olduğunu söylediği kişinin cenazesine gitti? Bir de cenazesine gidiyorlar. “Oy! Oy! Oy!” (ağlar gibi yapar)
O nedenle bu durum Pete'i etkilemedi. Önemli bir şey değildi. O zaten o kadar çok aile bağının ötesine geçmişti ki. Zaten ötesine geçmişti. Ama bunu izlemek tuhaf bir şey ve ben size bunu sanki gerçek üstüymüş gibi anlatıyorum çünkü aranızdan bazıları bu tür bir deneyim yaşadı. Ama kendini izlemek tuhaf - ben size aşağı baktığınızı söylemek istemiyorum, o biraz insan algısı - ama sanki oradasınız ve değilsiniz gibi. Sanki odadasınız ve değilsiniz de. Pete bir şekilde burada ama o aynı zamanda öbür tarafta benimle birlikte, ikisi aynı anda gibi. Ve doktorlar - bum, bum, bum diye göğsünüze bastırıyorlar ve ihtiyacınız olmasa da sizi sıkıştırıyorlar - ve siz şunun gibi bir şeyler demeye çalışıyorsunuz, "Sadece bırakın gideyim."
Aile göz yaşları içinde toplanıyor ama gerçekte, hadi dürüst olalım, vasiyeti merak ediyorlar. (Adamus belli belirsiz kıkırdar) Edith, gerçek böyle. Böyle olacak. İnsanların yaptığı şeyi biliyorsun; "Ühüüü - peki ya vasiyet?"
Yani …
LINDA: Hımmm. (Adamus kıkırdar)
ADAMUS: Ah! Güzel. O nedenle neredeyse aceleci bir tavırla aşağıya bakan Pete bedeninin salıverilmesini bekledi, hatta bu daha önce oldu ve o öbür tarafa geldiğinde şunu fark etti, "Burası öbür taraftan daha gerçek." Tabii ben de oradaydım. Tabii özellikle geçtiğimiz 8-10 yıl içerisinde benzer şeyi yapan Şambra da aynı şey için geçiş yapmıştır - bedenli yükselişlerini gerçekleştirecek olan diğer Şambra için orada olmak; burada kalmak zor olduğu için orada olmak. Pete size bunları anlatacaktır. Bu çok zor. Ve diğer tarafa geçmenin utanılacak bir yanı yok. Şayet aranızda korkanlar varsa ölümde gerçek acı yok. Kötü bir şey yok. Pete tamamlanmamış hissediyor diye bir şey yok. O çok, çok tamamlanmış hissediyor.
Ve o bulunduğu konumun yükseliş ile alakalı olmadığını fark ediyor. O belki de başka bir yaşam için asla geri gelmeyecek. Onun buna ihtiyacı yok. Bu yükseliş ile ilgili bir durum değil. Bunun aslında aydınlanma ile bir alakası yok. Bunun Ben'imde olmak ile alakası var. Ve Pete şu anda burada kalmayı seçen hepiniz ve her biriniz için perdenin her iki tarafında olmaktan son derece mutlu. Ve eğer siz bunu seçmiyorsanız bunda utanacak bir şey yok.
Pete fiziksel beden konusunda muazzam derecede rahatladı. Bir çoğunuza olduğu gibi bedeni ona sıkıcı geliyordu. Ama Pete her şeyden çok insan zihninin sınırlamalarından özgür kaldığında rahatladı.
Şimdi, varlık ayrılırken insan zihni ölmez veya gitmez. Ve aslında beden öldüğünde, fiziksel beden durduğunda bile bilincin insan bölümü, insan zihni bir süreliğine devam eder. İnsan oldukça bilinçli değilse o hemen entegre olmaz. Bu bir süre sonra olur.
Pete bedenin ölmesine rağmen zihnin hala orada olmasına şaşırdı, o hala "İşte beden öldü. Zihnin de, düşüncelerin de durması gerekmiyor mu?" diye gevezelik ediyordu. Hayır, onlar devam edebilirler. Bunun Pete'e olması sadece birkaç gün aldı; bazılarına belki yıllar - uzun yıllar - gerekse de bu hepiniz için, hepiniz için kolay olacak. Zihin denilen şey duracak çünkü siz bilinç denilen şey konusunda anlayış kazanmış halde olacaksınız.
Pete'in söyleyecek birkaç ilginç şeyi vardı ve o sık sık Şaudlara gelmekten memnun olacak - ama onun fark ettiği şeylerden birisi ve bu oldukça derin bir şeydi o dedi ki "Ya yaşamı dolu dolu yaşayın ya da ayrılın. Kesinlikle tam yaşayın." Ve, o, geçiş yaptığında yaşamında en çok yaptığı şeylerden birisinin kendisini geri tutmak olduğunu fark etti. Bunu bütün insanlar çeşitli derecelerde yapıyorlar.
Dolu dolu yaşayın. Geri tutmadan yaşayın. İzlediğiniz o güzel videodaki gibi yaşayın. Yaşamak öyle olur. Yaşamak öyle olur.
* Kanallıktan önce izlenen David Garret'ın “Viva la Vida” parçası.
Geri tutmak yok. Pete bana insanların bir önemi olmadığını söyledi. Başka insanların sizin hakkınızda düşündüklerinin bir önemi yok. Bunun gerçekten bir önemi yok çünkü onların yargılarının bir anlamı yok. Onların sizin hakkınızda düşündüğü her şey, onların nasıl olması gerektiği ve sizin nasıl olmanız gerektiği ile ilgili tanımlarından kaynaklanıyor. Yaşamı tam olarak dolu dolu yaşayın. Başkalarının deli diye nitelendirmesinin bir önemi yok. Sorumsuz olmak başkalarına karşı sorumsuz olmak anlamına gelir. Kendine karşı sorumlu ama sorumsuz, diğer insanlara aldırmadann. Ya yaşamı dolu dolu yaşa ya da ayrıl."
Ve o benden bugün buna değinmemi istedi çünkü o ayrıldı. O, hayatı dolu dolu yaşamadığını biliyordu ve o fiziksel ve finansal anlamda bunu yapabileceğini hissetmiyordu. O, bu nedenle ayrıldı ve bunu yaptığı için mutlu oldu, o ,bunu beş, on, yirmi yıl daha uzatmadığı için memnun oldu.
Ya Dolu Dolu Yaşa Ya Da Ayrıl
Ya hayatınızı kesinlikle en dolu şekilde yaşayın ya da ayrılın. Bu sert gelir çünkü çoğu insan "Deneyeceğim. Ben denemeye devam edeceğim." der. Pete'in de anında gözlemlemiş olduğu gibi bu acınaklı bir durum. Sizin daha iyisini bilmenize rağmen aynı eski yollarda yürümeniz acınaklı bir durum. Sizin dolu dolu yaşamaktan korkmanız acınaklı bir durum. Sizin dar, sizin küçük yaşamanız acınaklı bir durum. Ya tam olarak dolu dolu yaşayın ya da onun yaptığı gibi ayrılın çünkü eninde sonunda hayal kırıklığına uğrayacak olan siz oluyorsunuz. Siz bir bakıma sahte bir yaşam sürdüğünüzde, küçük yaşadığınızda kendinizi yargılamış oluyorsunuz.
Burada kutsal ve korkmuş devreye giriyor. Sizin yaptığınız şey kutsal. Gerçekten öyle. Ama o korkmuş ve siz belki de başlarken bunların olacağını beklemiyordunuz. Bu korkutucu çünkü sizin bedeniniz bazı zamanlar farklı hissediyor. Siz ona ne olduğunu merak ediyorsunuz ve özellikle Şambra için konuşursak, bedeninizde meydana gelen şeylerin yüzde 99'unun daha yüksek bilinç durumuna ayarlanmak ile alakası var. Hasta olduğunuz için değil. Siz hasta olacaksınız ama bu bir tür salıverme ve arınma. Ve biliyorum berbat hissettiriyor. Bazen ölecekmiş gibi hissediyorsunuz. Siz zihinselleşip, "Bende yanlış olan ne? Ben neyi yanlış yaptım? Hiçbir şeyi. Bu bir ayarlanma. Ve ayrılma durumunda bedeniniz size bunu bildirecektir ve olacak olan tek şey sizin ölmenizdir ve siz zaten bir şekilde öleceksiniz. O halde hadi buna gülelim. (Adamus kıkırdar ama başka kimse kıkırdamaz) Eh, zorlu grup. (Adamus yeniden kıkırdar) Ah! Ölüm hakkında gülebildiğiniz zaman onun ile ilgili sorunlarınız gerçekten hallolmuş olacak.
Bu korkutucudur çünkü fiziksel ölümden bile önce buraya ne olacağı konusu korkutucu geliyor. (zihne işaret eder) Aslında bedene ne olacağını anlamak buraya ne olacağını anlamaktan kolaydır. Ve şeyler değişmeye başlar ve tuhaflaşır ve kafa karıştırıcı ve ürkütücü olur ve siz doğruyu yapıp yapmadığınızı merak edersiniz. Siz sanki paranoyak oluyormuşsunuz gibi hissedersiniz. Siz gerçekten paranoyaklaşmıyorsunuz ama öyle oluyormuşsunuz gibi hissedersiniz ve siz sanki bütün düşüncelerinizin deli olduğunu hissedersiniz. Zihindeki hiçbir organizasyon, kontrol, eski numaralar artık işlemiyordur. Ve bu umutsuzca hissettirir. Çok umutsuz hissettirir. Ne yapacaksınız?
Siz tabii ki geriye dönüp, eskisi gibi, önceden yaptıklarınızı yapmaya çalışırsınız ve biliyorsunuz bu işe yaramaz. Siz bunun işe yaramadığını biliyorsunuz.
Siz sonra sanki karanlık bir boşluktaymışsınız gibi hissedersiniz, içinde hiçlik olan bir boşluk. Orada olmak zorludur. Orası gerçekten zor bir yerdir ama siz o halde kendi Öz'ünüzü bileceksiniz. Siz o zaman insan kişiyi değil ama Ben'imi bileceksiniz. Siz o zaman Pete'in yaptığı gibi "Ben Varım. Bu hiçlikte bile Ben Varım." diye hissedeceksiniz. O kadar.
Yani kutsal, evet, çok da korkutucu. Çok. Ve ilginç olan şu ki siz zorlu bir grupsunuz çünkü siz daha fazlasını talep etmeyi sürdürüyorsunuz. (bazı kıkırdamalar) Ve siz gülmeye devam ediyorsunuz. İki kişi güldü. Siz daha fazlasını istemeyi sürdürüyorsunuz. Bu zorlu bir şey ama dostlarım önümüzdeki birkaç ay içerisinde biz bu konuda biraz konuşacağız. Ben birkaç Şaud önce sizlere 14 Şubat'ta konuşacağımızı söyledim sanırım. Biz, "Biz neredeyiz? Aydınlanmanın gerçekleşmesi için izin veriyor musunuz?" bunları konuşacağız. Ve ben sözcükleri çok dikkatli bir şekilde seçiyorum - gerçekleştirme için izin verme. O da işe yaramıyor. O da işe yaramıyor.
Sizin insan özünüz bunu yapamaz ve o bunu denememeli de. İzin vermek budur. Sizin onun ile mücadeleniz, üzerinde çalışmanız, çektiğiniz zahmet, yıpranmanız ona izin vermek ile ilgilidir.
Kulağa basit geliyor ama burada bir püf noktası var çünkü o güven, serbest bırakma, izin verme talep ediyor. Ne için izin vermek? Bunu siz bulup çıkaracaksınız. Siz bunu bulup çıkaracaksınız.
O halde, hadi bunun ile birlikte güzel derin bir nefes alalım.
Bir Soru
Benim bir sorum var. Yazı tahtasına ihtiyacımız olacak, mikrofon Linda'da olsun. Bu benim için en güzel zaman...
LINDA: Oh-oh!
ADAMUS: … Şambra ile soru-cevap yapmamız.
LINDA: Oh-oh!
ADAMUS: Evet. Biliyorum sadeceorada oturup beni dinlemek sizin hoşunuza giderdi ama ben sizin katılımınızı istiyorum.
O halde güzel, derin bir nefes.
Soru şu, eğer Linda mikrofon ile hazır ise ve ben makyo olmayan cevaplar istiyorum. Bu arada, bu da Pete'in geçiş yapar yapmaz bildirdiği başka bir şey, "Ohhh! Ne kadar çok makyoya sahipmişim." Gerçekten mi Pete? Gerçekten mi? Evet. Ve aslında yapabileceğiniz en muazzam şeylerden biri kendi makyonuzu fark etmeniz ve ona gülmek olacaktır. Kendi makyonuzu fark edin.
Peki, soru: İnsan olarak, gündelik insan hayatınızda en çok endişe duyduğunuz şey nedir? En çok endişe duyduğunuz şey - bunu yazar mısınız lütfen? (Tad'e) - gündelik insan hayatınızda, çok zaman alan o endişe ve saplantı, sizin gündelik insan hayatınızda?
LINDA: Ve doğum günün kutlu olsun Andy.
ADAMUS: Doğum günün kutlu olsun Andy (bazı alkışlar). Doğum günün kutlu olsun ve daha niceleri olsun.
ANDY: Soru neydi? (kahkahalar)
ADAMUS: Kanallık mı yapıyorsun Pete?! (kahkahalar artar) Seni en çok ne endişelendiriyor? İnsan özü olarak, gündelik hayatta, seni en çok ne endişelendiriyor?
ANDY: Ben ne yazık ki başkalarının iyiliği için endişeleniyorum. Ben, benim kendimle ilgilenmeye ihtiyacımın olduğunu fark etme noktasına geliyorum.
ADAMUS: Peki. Diğerleri için endişelenmek. Ve sen başkalarına endişelenerek ne kadar vakit geçiriyorsun?
ANDY: Vaktimin yarısını veya daha fazlasını.
ADAMUS: Ooh! Aman! İşte iyi bir yaşam daha gidiyor. Başkaları için endişe etmek.
ANDY: Evet!
ADAMUS: Evet! (kıkırdarlar) Mm. Houston, bir sorunumuz var. Peki, iyi. Bana sadece içten hislerini söyle, bunu neden yapıyorsun?
ANDY: Dünyayı kurtarmam gerektiğini hissettim.
ADAMUS: Neden kurtarmak?
ANDY: O dönüşüyor ve benim onu kendimden kurtarmam lazım. (kahkahalar)
ADAMUS: Güzel. Ben sana bu konuda biraz yardım edeceğim. Başkaları için endişelenerek bir sürü zaman geçirmek - kendin için büyük bir dikkat dağıtmayı teşkil eder. "Ben dünya için endişeleneceğim" - peh, ne için, bilmiyorum - "Ben dünya için endişeleneceğim ben böylece kendi kendimin dikkatimi dağıtabileceğim." Ooh, bu aslında parlak bir yaratıcı dikkat dağıtma. O kadar endişelenerek dünyada kaç kişiye yardım ettin?
ANDY: Fazla değil.
ADAMUS: (kıkırdar) Kaçını engelledin?
ANDY: Eh, sanırım bunu yaptığım bazı zamanlar olmuştur...
ADAMUS: Yohh! Bazı değil. Bazı değil. hayır.
ANDY: Değil mi?
ADAMUS: Endişelenmenin herhangi bir etkisi olmadı.
ANDY: Teşekkür ederim.
ADAMUS: Evet, evet.
ANDY: En azından suçluluk hissinden kurtul, doğru mu?
ADAMUS: Evet. Evet. Suçluluk mu? Yoksa, "Tanrım! Çok zaman geçti ama bir yere ulaşmadım." demek için mi? İşte bu suçluluk barındırabilir. Evet. Peki.
ANDY: Evet.
ADAMUS: Harika. Kendinize, saplantı haline getirmeye izin verdiğiniz o küçük şey ne? Hangi konuda endişeleniyorsunuz - o kısa zamanı kendiniz için endişelenmek için harcarken - hangi konuda endişe diyorsunuz?
ANDY: Eski neşem.
ADAMUS: Peki.
ANDY: Ve ben tabii onu şimdiki zamanda eliyorum.
ADAMUS: Peh! Güzel.
ANDY: Ben öğreniyorum! Ben öğreniyorum. (Bazı kıkırdamalar)
ADAMUS: Eğer farkında olursan çok eğlenceli gelir o. Bilirsiniz, ona gülebiliyorsanız o eğlencelidir. "Oh, adamım! Yaptığıma bak - geçmişteki neşem için endişelendiğim için şimdi hiç neşem yok. Gelecek hiçbir zaman gelmeyecek. Benim keyfim yok. Ben bunun yerine diğer insanlar için endişeleneceğim." (bazı kahkahalar)
ANDY: Çok iyi. Evet.
ADAMUS: Evet! Hayır, sen bunu bir kez fark ettiğinde aslında onun çok eğlenceli olduğunu keşfedeceksin çünkü sen artık ona yakalanmıyorsundur. Evet. O zaman, o, sadece bir oyun haline gelir.
ANDY: Ve daha sonra şeyler olmaya başlar.
ADAMUS: Şeyler olur. Güzel. Doğum günün kutlu olsun.
ANDY: Teşekkür ederim.
ADAMUS: Evet. Güzel. Sıradaki. Gündelik insan hayatınızda en çok hangi konuda endişe ediyorsunuz? Bu arada, Pete sona kadar bizim ile olacak. O, içgörüsünü paylaşmak istiyor. Bilirsiniz, ölürsün ve aniden filozof olursun. (kahkahalar) O gülüyor. Devam edin. En çok hangi konuda endişeleniyorsunuz?
JANE: İki cevap verebilir miyim?
ADAMUS: (kıkırdar) İstersen sekiz tane ver ancak yeterli olur.
JANE: Sağlık ve para.
ADAMUS: Sağlık ve para. Oh, güzel, güzel. Sağlığına endişe ederek ne kadar zaman harcıyorsun?
JANE: Oldukça çok.
ADAMUS: Ne kadar para harcıyorsun...
JANE: Çok!
ADAMUS: (kıkırdar) Şimdi para sorunumuz var! Ha! Bunun meydana gelme şekli eğlenceli. Gerçekte ne oluyor?
JANE: Ben kendi dikkatimi dağıtıyorum.
ADAMUS: Evet. Evet. Neden?
JANE: Çünkü korkutucu geliyor.
ADAMUS: Sağlığın mı yoksa dikkat dağıtma mı?
JANE: Yaşamak.
ADAMUS: Evet, öyle.
JANE: Bu süreçten geçmek.
ADAMUS: Evet. Sağlığın konusunda neden endişeleniyorsun diye sormam gerek. Hasta mısın?
JANE: Hayır. (kıkırdarlar)
ADAMUS: Bunun ne kadar mantıklı olduğunu gör.
JANE: İşte, benim çok …
ADAMUS: Sen hiç gerçekten, gerçekten, gerçekten, gerçekten hasta oldun mu? Yani sanki yarın hastalıktan ölecekmiş gibi?
JANE: Hayır.
ADAMUS: Grip, soğuk algınlığı?
JANE: Arada sırada.
ADAMUS: Evet, evet. Arada sırada.
JANE: Evet.
ADAMUS: Su çiçeği, kızamık?
JANE: Galiba.
ADAMUS: Evet. Herhangi cinsel bir … hayır o konuya girmeyeceğim (kahkahalar). Hayır. Yani sen bana bugüne kadar büyük bir sağlık sorunu yaşamadığını söylüyorsun, Ailende çok sağlık sorunu olanlar var mı?
JANE: Bazılarında. Evet.
ADAMUS: Zihinsel değil. Fiziksel.
JANE: Evet.
ADAMUS: Evet, peki. Ya gerçekten büyük bir …
JANE: M.S. (multiple skleroz)
ADAMUS: … başka? M.S. Peki. Sende M.S. var mı?
JANE: Hayır.
ADAMUS: Tamam, güzel. Yani sen bu saplantın için o kadar zaman harcıyorsun ki bu bir sürü paraya mal oluyor. Ve senin sağlık ile ilgili saplantın için gereken parayı sağlaman için istemediğin bir işte para kazanman gerekiyor böylece beş parasız kalmamış oluyorsun.
JANE: Evet.
ADAMUS: Bunun bir anlamı olmadığını fark etmiyor musun?
JANE: Son beş yıldır bedenime bir sürü şey oluyor. Ağrılar gibi şeyler. Ama bu kanser olmam ile aynı şey değil tabii...
ADAMUS: Doktor ağrıların için ne dedi?
JANE: Onlar hiçbir zaman ne var bilemediler.
ADAMUS: Oh! Tanrım! Ben bir medyumum! Ah! Neler oluyor Jane?
JANE: Yükseliş semptomları?
ADAMUS: (Adamus kıkırdasr) Kesinlikle. Evet...
JANE: Bilirsin, ayağım gibi. Son iki buçuk yıldır ayağım ağrıyor.
ADAMUS: Evet.
JANE: Ne yaparsan yapayım ağrımaya devam ediyor.
ADAMUS: Düşünmeden, hemen, ayak sembolik olarak ne ile ilgilidir?
JANE: İlerlemek. Evet, biliyorum.
ADAMUS: Ne yapmak?
JANE: İlerlemek.
ADAMUS: İlerlemek...sadece Dünya'ya topraklanın!
JANE: Evet, bu doğru.
ADAMUS: Evet, dengelenme.
JANE: Ayak tabanı, evet.
ADAMUS: Yani senin bunların hepsini bırakman lazım. Bu ilginç bir oyun, söylememi istemezsin belki - belki seni kızdırırım.
JANE: Hiç değil.
ADAMUS: Bu ilginç bir oyun. Sen oyundan çıkmak istiyorsun.
JANE: Evet.
ADAMUS: Ben bunu biliyorum.
JANE: Evet.
ADAMUS: Konuşuyoruz.
JANE: Evet.
ADAMUS: Ama sen bunu nasıl yapacağını bilmiyorsun.
JANE: Evet.
ADAMUS: Peki. Biz bugün bu konuya gireceğiz ama siz inanmayacaksınız. Biz bugün hepimiz bu durumdan nasıl çıkılacağı ile ilgili bir deneyim yaşayacağız. Biz tüm o uzayzaman bonun ötesine geçeceğiz. Siz ilk başta buna inanmayacaksınız.
JANE: Peki.
ADAMUS: Ama çoğunuz çıkmayacak. Ama daha sonra fark etmeye başlayacaksınız, "Oh! Bok! Çıkılabilecek tek kapı o, ben oradan geçeceğim." O, size tek yönlü bir yolda ters gidiyormuş gibi gelse de, o kapı sizi deliliğe doğru götürüyormuş gibi gelse de. Delilik nedir? Delilik nedir? Birazdan bu konuya döneceğim, ben insanları gerçekten kızdıracağım.
Peki. Şimdi size şunu söyleyebilirim. Ben senin gözünüze bakacağım - karanlık oldu, ışığı açmak gerekecek - fiziksel olarak sende yanlış giden bir şey yok. Sadece küçük dengesizlikler var onlar sanki kendilerini uyumluyorlar. Başka bir şey yok...
JANE: Nasıl?
ADAMUS: Pardon.
JANE: Onlar kendilerini nasıl uyumlanıyorlar?
ADAMUS: Sen izin veriyorsun. Sen bedene kendisini uyumlaması için izin veriyorsun. Beden zihinden akıllıdır. Yani sen ona sadece izin verirsin. İnsanların doğdukları günden ölene kadar bedenlerinde yanlış giden bir şeyler olur. Bir uyumlanma süreci var. Kimsayal düzeylerde, elektro manyetik düzeylerde. Organlar arasında dengesizlik var. Çeneni kapat ve onların yeniden denge içinde olmalarına izin ver ve onlar dengelenir. Onlar bunu otomatik olarak yapar. Bedenin güzelliği bu. Ama senin izin vermeye muktedir olman gerek ve bu ürkütücü gelir çünkü işte, ya izin vermezsen, bilirsin, tüm bu gözlemlerinden sonra ne yanlış gidebilir ki?
JANE: Mm hımm. Daha beter olabilirmişim.
ADAMUS: Bu yalnızca sen yanlış giden şeyleri gözlemlediğinde, son parana kadar harcadığında, tüm bu şeyleri kullandığında ...ek ilaçlar aldığın her seferinde, bedensel egzersizin dışında dıştan terapiye saplantılı hale geldiğin her seferinde böyle olur. Sen her seferinde bunları yaptığın zaman, ilaç kullandığın zaman, o garip terapilere gittiğin zaman, kristal su içtiğin zaman ve diğer bokları yaptığın zaman bedenine ona güvenmediğini söylemiş olursun. (Linda bezgin bir ses çıkartır) Ve beden o kadar iyi, o kadar akıllıdır ki size, "Peki, ben senin ile oynayacağım ve ben dengeden çıkacağım çünkü ben seni seviyorum ve istediğin şey buymuş gibi gözüküyor." der. O nedenle daima beklenmedik şeyler ve garip şeyler meydana gelir. Sen doktora gidersin ve onlar, "Senin bir şeyin yok." derler. Sen, "Sende yanlış giden bir şeyler var" demeye istekli olan bir doktor bulana kadar başka doktorlara gidersin ama gerçekte bir şeyin yoktur! Bu garip bir durum.
Sevgili Jane, sana bir şey sorabilir miyim?
JANE: Evet.
ADAMUS: Hazır mısın? Yani sen bundan kurtulmak için gerçekten hazır mısın, deli gibi hazır, şiddetli bir biçimde hazır?
JANE: Evet!
ADAMUS: Yoksa böyle iyi mi?
JANE: Hayır, iyi değil.
ADAMUS: Peki. gerçekten hazır mısın - Pete şu anda sana bakıp gülüyor - yaşamak için hazır mısın veya ayrılmak için? Yaşa ya da...(Linda tepki verir) Ne?! Yaşa ya da ayrıl. Yani ben sadece binadan ayrılmanızı söylüyorum, Kırmızı Çember'den ayrılın. (bazı kahkahalar) Benim bunu sormam gerek, yaşamak veya ayrılmak için hazır mısın? Sen şu anda bu noktada mısın?
JANE: Evet! Ben bunu kendime devamlı soruyorum.
ADAMUS: Peki.
JANE: Ve ben yaşamak için hazırım.
ADAMUS: Evet.
JANE: Ben sadece bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum.
ADAMUS: Peki. Oraya geleceğiz. Oraya geleceğiz. Ve sen şöyle diyeceksin "Oh, bu - hayır. Bu işe yaramaz." ve sen daha sonra onun işe yaradığını fark edeceksin. Evet. İlk başta biraz garip hissettirecek. Bu, senin bedeninin gerçekten tuhaf hissetmesine yol açacak.
JANE: Harika. (kahkahalar)
ADAMUS: İşte sen o zaman bedenine güleceksin. Ha, ha, ha, ha, ha! Bilirsiniz, gerçekten, bu fiziksel şeyler olurken gülmek o kadar önemlidir ki. Eğer sen o noktada isen, sen kendine, başına gelen fiziksel şeylere gülebiliyorsan tamamdır. Sen bedenli aydınlanmaya hazırsın demektir. Ama beden koca bir canavar olarak görüldüğünde bu daima kaygıya neden olur ve dikkatini dağıtır, o zaman bedenli aydınlanmaya hazır değilsindir.
Güzel, birkaç kişi daha. Evet. David?
DAVID: Evet.
ADAMUS: Gündelik insan düzeyinde hangi konuda endişe duyuyorsun?
DAVID: Yaşam gücü enerjisi konusunda.
ADAMUS: Yaşam gücü... oh, o ne durumda?
DAVID: Berbat bir durumda ve açıkçası ben yaşamadım. Ben...evet.
ADAMUS: Yaşam gücü, enerjim mi yok demek istedin?
DAVID: Evet.
ADAMUS: Bütün gün tembellik mi ediyorsun?
DAVID: Evet.
ADAMUS: Evet. Şaud'a gelmek için zar zor mu enerji buluyorsun?
DAVID: Hayır, bu...
ADAMUS: Bu iyiydi.
DAVID: Bu iyiydi.
ADAMUS: Peki, güzel.
DAVID: Evet.
ADAMUS: Dışarı çıkıp alış veriş yapmak zor mu geliyor?
DAVID: Aslında alış veriş yapmaktan keyif alıyorum.
ADAMUS: Tamam. İyi bir restoranda güzel bir yemek yemeye gitmek için zorlanıyor musun?
DAVID: Dışarı çıkmaktan keyif alıyorum.
ADAMUS: Aman Tanrım! Sorun nerede o zaman? (yoğun kahkaha)
DAVID: Bilirsin, ben … ama hayır, bunu sıklıkla yapmıyorum. (Adamus kıkırdar) Ve …
ADAMUS: Neden sık sık yapmıyorsun?
DAVID: İşte, para olayı.
ADAMUS: Peki. Bu garip.
DAVID: Saçmalık olduğunu biliyorum ben.
ADAMUS: Evet, öyle. Biliyorsun, sen aslında güzel bir yemek yiyebilirsin...Cauldre bana Taco Bell'den bahsetti (izleyiciler 'ıyy' der) Hayır mı? Oradan başka bir yer olsun, peki. Yapmaktan hoşlandığın şeyi yaptığında enerji orada olmak için hareket eder. Ama sen genellikle gerçekten yapmaktan hoşlandığın şeyin ne olduğunu bilmiyorsun. Sen çoğunluk ile kendini sınırlıyorsun çünkü bunun para ile alakalı olduğunu söylüyorsun ve öyle değil.
DAVID: Doğru.
ADAMUS: Bu biraz Jane'in sorununa benziyor - sağlık ve para. Onlar elele yürürler. Sağlık için çok para harcıyorsunuz o nedenle para kalmıyor çünkü bunların hepsi...ve Jane'in bir işi var ve bunları yapıyor. Bu delilik. Yani bu gerçekten delilik ama biliyor musunuz? Her gün dünyada milyarlarca insan - yaklaşık altı milyar - sabah kalkıp sadece bizim konuşmuş olduğumuz şeyleri yapıyor. Ama onlar bu konuda konuşamazlar çünkü onlar farkında değiller ve onlar buna gülmüyorlar çünkü onlar buna o kadar yakalanmışlar ki. Ama biz bunu konuşma ve buna gülme noktasındayız.
Ben seni inceledim sakıncası yoksa, biz konuşurken ben küçük bir sınav yaptım.
DAVID: Teşekkür ederim.
ADAMUS: Evet. Ve...
LINDA: Ohhh! (kahkahalar) Ne?!
ADAMUS: Bu bir enerji sınavıydı.
LINDA: Ne?!
ADAMUS: Ve bu … (kahkahalar)
LINDA: Tanrımm‼
ADAMUS: Sen bunu umursamadın. Biraz...
DAVID: Hayır, aslında …
ADAMUS: … kesintisiz enerji sınavı. Senin enerji düzeyin iyi. İyi. Bunun ile ilgili yanlış giden bir şey yok. Bunun - oh, Linda not alıyor - bunun tutku ile ilgisi var. Tutku. Ve çoğunuz sanki o ara kuşakta tutuldunuz , bilirsiniz, berbat bir yaşam sürmek, insanlık dışı bir hayat yaşamak ve ondan sonra da bedenim neden acı içinde, enerjim nerede ve neden meteliksizim diye şaşırmak. Dostlarım bunun bir anlamı yok, hiç yok ve siz bunu biliyorsunuz.
DAVID: Ben öyle olduğunu biliyorum.
ADAMUS: Ve siz bu duruma gülebilirsiniz ve bu sanki …
DAVID: Ha, ha, ha‼ Yeter! Ben Tutku çalışmamızı yeniden yapmak istiyorum. Biliyorum, Tutku sınıfı çalışmasını aslında Tobias yapıyordu. Biz Tutku'yu iki, belki de üç bölümde işleriz.
LINDA: Tobias'ın yaptığı her şeyi yeniden yapmak için tutkulusun.
ADAMUS: Kesinlikle. (Linda kıkırdar). Tutku şu andaki sorunlardan birisi. Siz psikoza - psikozu olan siz değilsiniz dünya - dönüşmüş olduğunu bildiğiniz eziyet gibi bir yaşam sürerseniz, yanlış ama nasıl çıkacağınızı bilmediğiniz bir yaşam, bu, sizin tüm paranız, enerjinizi, tutkunuzu, neşenizi ve geriye kalan her şeyi tüketir. O halde o çalışmayı tekrarlayalım. Evet. Peki.
DAVID: Teşekkür ederim.
ADAMUS: Şambra için. Evet.
DAVID: Teşekkürler.
ADAMUS: Ve ben şimdi gerçekten de burada birilerini kızdıracağım – Linda.
LINDA: Haaah! Ben neden senin için önemliyim?!
ADAMUS: Çünkü bu ücretsiz bir sınıf olacak.
LINDA: (haykırır gibi) Ohhhh!
DAVID: Vayyy! (izleyiciler alkışlayıp kutlar, Linda sesli kahkaha atar) Evett! Tamam!
ADAMUS: Peki.
LINDA: Oh! Yapacak daha iyi bir şeyimiz yok! Hadi yapalım!
ADAMUS: Yapacak daha iyi bir şey yok.
LINDA: Hadi yapalım! (kıkırdar)
ADAMUS: Bu öyle önemli ki. Bu öyle bir şey ki o sizin hepinizin bir parçası. Ben salona bakıyorum. Ben özellikle birine işaret etmek istemiyorum ama herşey - Jane, sen bunu o kadar güzel dışavurdun ki - bilirsiniz, "Ben sağlığım konusunda endişe ediyorum ve ben para konusunda endişe ediyorum" ama bu nedenle çalışıyorsunuz ve çalışmak sizin bütün neşenizi ve tutkunuzu alıyor. Bu birçok açıdan Pete'in Şaud'u. İyi yaşayın ya da ayrılın. Bu kadar. Bu kadar. Ve biz bu noktadayız ve bu benim açımdan iyi bir şey. Sizin için berbat. Zorlu bir şey. (kahkahalar) Yaşa ya da ayrıl. Büyük yaşa, geniş yaşa, iyi yaşa. Ya klas bir biçimde yaşa ya da ayrıl. Bu şekle geldi çünkü diğer türlüsü pek işe yaramıyor.
Peki, iki kişi daha. Hızlıca, hızlıca bugün yapacak çok şeyimiz var. Evet. Ahhh!
TIFFANY: Oooh.
ADAMUS: Yakaladım, değil mi?
TIFFANY: Evet.
ADAMUS: Siz saklanabileceğinizi sandınız değil mi?
TIFFANY: Bir anlamda, doğru.
ADAMUS: Evet, evet, evet.
TIFFANY: Makyomu kullanmama izin yok, doğru mu?
ADAMUS: Evet. Yok. Yok.
TIFFANY: Peki. Hım …
ADAMUS: Buna rağmen istediğin her şeyi yapabilirsin.
TIFFANY: Biliyorsun, bugün Şaud günü. Ben buraya geliyorum ve sanki hiçbir şeyden endişe etmiyor gibi duruyorum. Ben burada oturuyorum ve benim...herşeyim çok iyi gidiyor.
ADAMUS: Eminim.
TIFFANY: Gerçekten, gerçekten iyi demek istedim.
ADAMUS: Evet.
TIFFANY: Ama sonra …
ADAMUS: Sanki daha önce burada olduğu gibi veya burada olduğun zamanlarda olduğu gibi?
TIFFANY: Hayır. Hayır, ben Şaud günlerinde her şeyin ne kadar muhteşem olduğunu fark ediyorum.
ADAMUS: O halde bunu daha sık yapmalıyız.
TIFFANY: Evet, her gün. (Adamus kıkırdar) Her gün. Hayır. Ben ciddiyim çünkü ben burada oturuyorum ve sen soruyu soruyorsun. Sanki lanet hiçbir şey konusunda endişe etmiyor gibiyim. Her şey dehşet güzel. Ve yine de...
ADAMUS: Yine de.
TIFFANY: Ve yine de …
ADAMUS: Yine de.
TIFFANY: … bu her zaman öyle değil.
ADAMUS: Peki. Bana anlat o zaman...
TIFFANY: Bu biraz utandırıcı bir şey ve ben gerçekten de bu konu hakkında konuşmak istemiyorum.
ADAMUS: Oh, evet, evet. Tüm dünyada bizi izleyen Şambra'dan kim utanır? (bazı kıkırdamalar)
TIFFANY: Bu biraz utandırıcı bir şey.
ADAMUS: Bunu başka bir şekilde anlatmama izin ver. Birisi gerçekten açık olduğunda ve dürüst olduğunda herkes bunu hisseder ve böylece bunun herkese faydası dokunur.
TIFFANY: Doğru.
ADAMUS: Böylece dünyayı kurtarmak için ne yaptığına bir bak.
TIFFANY: Bu doğru bir hikaye. Tamam.
ADAMUS: Oh! Bu başkasının yaptığı bir şeydi, senin değil. (bazı kıkırdamalar)
TIFFANY: Gerçek şu ki benim saplantılı endişem yaşlanmak.
ADAMUS: Bunda yanlış olan nedir?
TIFFANY: Ben sonsuza kadar genç ve güzel olmak istiyorum.
ADAMUS: Tamam ama öyle değil, neden...ben senin bize bir şey anlatacağını zannetmiştim...
TIFFANY: Neden böyle bilmiyorum.
ADAMUS: … gerçekten ilginç.
TIFFANY: Bunun neden önemli olduğunu bilmiyorum.
ADAMUS: Sadece yaşlanmak mı yani?
TIFFANY: Evet!
ADAMUS: Peki bu yaşlanma konusunda ne yapıyorsun?
TIFFANY: Ben yapabildiğim her şekilde genç kalmaya çalışıyorum.
ADAMUS: Bunu nasıl yapıyorsun?
TIFFANY: Genç hissediyorum.
ADAMUS: Bunu nasıl yapıyorsun?
TIFFANY: Hım …
ADAMUS: “Ben gencim. Ben gencim. Ben gencim.” (Adamus kıkırdar)
TIFFANY: Cildime bakım yapıyorum, koşuyorum ve yoga yapıyorum.
ADAMUS: Peki.
TIFFANY: Ve oynuyorum.
ADAMUS: Evet.
TIFFANY: Bu şekilde genç hissediyorum. Yani aptalca bir şey.
ADAMUS: Sana karşı gerçekten açık olabilir miyim?
TIFFANY: Lütfen.
ADAMUS: Hayır. (Adamus kıkırdar).
TIFFANY:Lütfen.
ADAMUS: Sen kendini istismar ediyorsun ama.
TIFFANY: Uh huh.
ADAMUS: Neden?
(duraklar)
Zihinsel olarak bile demek istiyorum …
TIFFANY: Ben bir nedenden …
ADAMUS: Kendi kendine zihinsel taciz, en büyük şey.
TIFFANY: Evet.
ADAMUS: Ama bazen de bunu başka şekillerde yapıyorsun ama neden?! Buum! Buum! Buum! Buum!
TIFFANY: Bunun sadece bir alışkanlık olduğunu düşünüyorum.
ADAMUS: Tamam ama benim gösterdiğim şey …
TIFFANY: Bu bana son zamanlarda daha eğlendirici geliyor.
ADAMUS: İyi. İyi. En azından gül ona...
TIFFANY: Evet, öyle yapıyorum.
ADAMUS: … kendini sarsmadan önce yap bunu (Adamus kıkırdar).
TIFFANY: Yapıyorum. Yapıyorum. Ve dediğim gibi Şaud günleri geliyorum ve ben - herşey harika. Ben her şeye bakıyorum ve param var. Ben eğleniyorum. Ben sadece yapmak istediğim şeyi yapıyorum. Ben bu harika arkadaşlara sahibim.
ADAMUS: Evet.
TIFFANY: Her şey muhteşem demek istiyorum.
ADAMUS: Peki ya zaman zaman depresyona varan kaygı bozukluğun? O neden kaynaklanıyor? O neden var? Neden istismar var?
TIFFANY: Diğer insanlar ile birlikte olma zorunluluğumdan kaynaklandığını düşünüyorum (kahkahalar). Sadece ben ve arkadaşlarım olsaydık daha kolay olacaktı.
ADAMUS: Evet.
TIFFANY: Ama diğer insanlar bir şeyler söylüyorlar ve bir şeyler düşünüyorlar ve bir şeyler yapıyorlar ve ben de o zaman biraz, biraz…
ADAMUS: Sakıncası yoksa ben bu cevabı kabul etmeyeceğim.
TIFFANY: Tamam.
ADAMUS: Bu iyi bir bahane ama - demek istiyorum ki bu kısmen doğru, diğer insanlar gerçekten senin enerjini alabilirler - ama ben senin en karanlık zamanlarının kendin ile baş başa olduğun zaman olduğunu görüyorum. Ve sanki…
TIFFANY: Peki buna nasıl bir son verebilirim.
ADAMUS: Güzel soru. (Tiffany kıkırdar)
TIFFANY: Ben hazırım.
ADAMUS: Oh, sen cevabı benim vermemi istiyorsun!
TIFFANY: Evet.
ADAMUS: Ah, tamam.
TIFFANY: Evet, ben senin…
ADAMUS: Ben buna biraz değineceğim ama ben senin seni fark etmeni istiyorum, kaç kere öne adım atıp sonra kendini hırpalıdın ve bir adım öne atınca suçlu hissediyorsun. Bunun bir anlamı yok. Tamam mı? Bu bir psikoz.
TIFFANY: Mm hımm.
ADAMUS: Güzel. Teşekkür ederim. Ve açık olduğun için de teşekkürler.
TIFFANY: Teşekkürler.
ADAMUS: Bir kişi daha ondan sonra Pete.
LINDA: Bir tane daha.
ADAMUS: Evet.
LINDA: Tamam.
ADAMUS: Güzel yaşlanmak konusu var ama gerçekte asıl neden yaşlanmak değil. Daha başka çok şey var. Evet.
SAMUEL: Evet. Ben hangi konuda endişe ediyorum?
ADAMUS: Evet.
SAMUEL: Eh. Ben nasıl kabul ediyorum ve ben nasıl kabul ediliyorum?
ADAMUS: Çok iyi. Olağanüstü.
SAMUEL: Ve…
ADAMUS: Ve … devam et.
SAMUEL: Bir adım öne attıktan sonra endişeye kapılıp, kendini biraz hırpalamak nasıl sonuçlar doğurur merak ediyorum.
ADAMUS: Evet. Ve sonuçta kendini kabul bir açıdan gerçek...
SAMUEL: Evet.
ADAMUS: … başkalarının gözünden görmek.
SAMUEL: Evet, evet.
ADAMUS: Evet. Sen bunu nasıl yapıyorsun?
SAMUEL: Son zamanlarda pek de iyi değil.
ADAMUS: (kıkırdar) Güzel. Ciddiyim. Neden? Bu neden çok fazla işe yaramıyor?
SAMUEL: Hımm …
ADAMUS: Başka insanların seni nasıl tarif ettiklerini ifadece edecek olsan, hangi kelimeleri kullanırdın?
SAMUEL: Başka insanlar beni nasıl mı tarif ediyor?
ADAMUS: Evet, evet.
SAMUEL: Bağımsız.
ADAMUS: Evet. Bu kötü. "Oh, lanet bağımsız bir herif" (bazı kıkırdamalar) Başka?
SAMUEL: Zeki.
ADAMUS: “Ughh! Herif kendini çok akıllı sanıyor.”
SAMUEL: Evet, sen o durumun taklidini yapıyorsun ve bunu kendime karşı nasıl kullandığımı gösteriyorsun.
ADAMUS: Oh, kesinlikle. evet.
SAMUEL: Evet.
ADAMUS: Başka?
SAMUEL: Eğlenceli.
ADAMUS: Eğlenceli. Onlar bunu olumsuz anlamda mı söylüyorlar?
SAMUEL: Hayır. Ben bunların olumsuz olduğunu söylemiyorum.
ADAMUS: Peki. Onların seni algılama şekli değil mi?
SAMUEL: Evet. Soru buydu değil mi?
ADAMUS: Sen eğlenceli misin?
SAMUEL: Ben bazen kendime gülüyorum. (kahkahalar)
ADAMUS: Güzel.
SAMUEL: Evet, evet.
ADAMUS: Başka? Burada başka bir şey daha var, insanların seni nasıl algıladığını düşünüyorsun?
SAMUEL: Biraz tuhaf algılıyor olabilirler.
ADAMUS: Tuhaf.
SAMUEL: Evet veya duyarsız.
ADAMUS: Evet.
SAMUEL: Evet.
ADAMUS: Duyarsız veya belki gerçekçi olmayan olarak.
SAMUEL: Evet, evet.
ADAMUS: Evet. Gerçekçi olmayan. Peki sen ne işle uğraşıyorsun dostum?
SAMUEL: Danışmanlık, satış, müşterilerin hayallerini paylaşmak.
ADAMUS: İşte. Teşekkür ederim.
SAMUEL: Sen biliyorsun.
ADAMUS: Öyle ama bunun içindeki bağlantılar o kadar mükemmel ki. Onların seni algılama şeklini algılama şeklin akıllıca. Sana kendini beğenmiş diyenler çıkabilir; eğlenceli dedikleri şey çarpık bir mizah anlayışı olacaktır, bir tür delilik. Bağımsızlık, bu demek ki...
SAMUEL: Umurunda olmasın.
ADAMUS: Evet, evet, evet.
SAMUEL: Evet.
ADAMUS: Evet. Bunların hepsi sen ile ilgili.
SAMUEL: “Bu çocuk benim için ne yapacak?”Evet.
ADAMUS: Evet, evet. Ve işte sen burada insanların rüyalarını paylaşarak çok yaratıcı bir iş yapıyorsun, gerçekten...yaptığın iş sonuçta tamamen senin rüyaların ile ilgili.
SAMUEL: Evet.
ADAMUS: Ama sen işi o düzlemde kullanıyorsun, sen onlara potansiyel patent ve telif hakkı konusunda danışmanlık veriyorsun çünkü sen kendini algılamak için başkalarını kullanıyorsun.
SAMUEL: Evet.
ADAMUS: Ve sen onların rüyaları sayesinde kendi rüyalarını görebiliyorsun.
SAMUEL: Evet.
ADAMUS: Bu harika bir kurgu.
SAMUEL: Uh huh.
ADAMUS: Peki ya kendini algılamak için başkalarını kullanmayı bırakırsan ne olur?
SAMUEL: Bu korkulu bir düşünce. Ben bu konuda çok derine inmiyorum.
ADAMUS: Evet. Evet. Peki.
SAMUEL: Ya da yapıyorum ve o çabuk büyüyor. O sanki şimdiki zamanda benim erişimimin dışına çıkıyor.
ADAMUS: Doğru, kendini başkalarının gözünden görmek daha kolay.
SAMUEL: Evet.
ADAMUS: Diğer insanlar senin için birer kocaman ayna demek çünkü sen böylece onları doğrudan görebilirsin, sanki kötü kokuyormuşsun gibi yoksa sana mı gülüyorlar? Onlar senin ile iç içe bir haldeler mi yoksa senden uzaktalar mı? Ve bu bir değerlendirme yapılmasını sağlar, "Ben kendimle iç içe mi olmalıyım?" veya "Ben kendime mi kırgınım?" gibi.
SAMUEL: Evet.
ADAMUS: Bu çok rastlanılabilen bir şey. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim.
Ve nihayet Pete. Mikrofonu Pete'e uzatır mısın? Pete, bu soruya senin cevabın. Sen en çok hangi konuda endişe ettin? (Linda mikrofonu Pete'in boş sandalyesine uzatır) Peki, teşekkür ederim. Bu iyi bir cevaptı ve bunu lütfen tahtaya yazar mısın? İşte...(kahkahalar ve Ted "hiçbir şey" yazar) Oh! Pete benim bunu belki yüksek sesle söylemem gerektiğini söylüyor. Siz Pete'i duyamadınız mı? (biri "hayır" der) Biraz daha yüksek sesle Pete.
(duraklama)
Hayır bu işe yaramıyor Pete. Pete en çok endişelendiği şeyin doğru yapıp yapmadığı konusu olduğunu söylüyor. Onun en büyük endişesi oydu, "Doğru mu yapıyorum? daha doğru sözcükler ile söyeleyecek olursak, "Sağlığımı ve finansal durumumu korumak için kendimi yeterince kontrol ediyor muyum?" "Ben doğru yapıyor muyum" veya "Ben nerede hata yapıyorum?" Enerji seviyem düşük. Ben nerede yanliş yapıyorum?" Ondan sonra da bunu çözmeye çalışıyorsunuz ve bu işe yaramıyor. İşe yaramıyor. İşte Pete,"Yaşa ya da ayrıl." derken bunu kastediyor.
O da tıpkı sizin gibi, spritüellik ile ilgili olsun, işiniz ile ilgili olsun, sağlığınız ile ilgili olsun, yaşlanmak veya herhangi bir konu ile ilgili olsun hep "Doğru mu yapıyorum?" diye muazzam zaman harcadı. "Doğru mu yapıyorum?"
Doğru yok. Sizin için artık yok. Belki dışarıdaki insanlar için doğru ya da yanlış olabilir ama siz bu noktaya ulaştınız ve doğru ya da yanlış ile ilgili bir şey kalmadı artık. Bu çok zor bir şey çünkü zihniniz feryat figan edecektir. Sizin zihniniz neredeyse direnecektir çünkü o yargılama temelli bir yaşama alışmıştır, doğru ve yanlış.
Siz bu noktaya geldiniz ve burası ürkütücü bir nokta. Siz doğru olanı yapmak istiyorsunuz. Siz o kadar çok şeyi doğru yapmak istiyorsunuz ki. Siz bu aydınlanma ya da bedenli farkındalık denilen şeyi istiyorsunuz çünkü siz onun burada olduğunu biliyorsunuz. Ama siz doğru mu yanlış mı yaptığınızı bilmiyorsunuz. Ve işte o zaman insanın doğruyu yapmak için kalkıştığı umutsuzca girişim ortaya çıkıyor. Bu mümkün değil ve ben sizden içinizde bunu bu şekilde idrak edene kadar bu noktayı hatırlamanızı istiyorum. Yapamaz. İnsan hiçbir şekilde yapamaz.
Çoğu insan tüm hayatını o küçük insan yaşamını iyileştirmek için harcıyor. Onlar biraz daha kolay bir yaşam için Tanrı'ya dua ediyorlar. Onlar Tanrı'ya aydınlanma, farkındalık, berraklık için hiç dua etmiyorlar; onlar birkaç doktora daha para harcamak için sadece birkaç dolar daha fazlasını istiyorlar. Onlar birkaç kişinin biraz daha fazla hoşuna gitmek için dua ediyorlar. Onlar kolay bir yaşam için dua ediyorlar. Ve sevgili dostlarım bu olmayacak. Bu olmayacak ve ben bunu kocaman bir gülümseme ile söylüyorum.
İnsan Yaşamı
Yaşam gerçekten kıçta bir acıdır (bazı kıkırdamalar) ve ben şimdi yine "Çok insanı kızdıracağım" tiradıma başlıyorum.
İnsan yaşamı insanlık dışıdır. Öyle. Yaşam ve insan acınacak noktasıya gelmiştir. Acıklı, gerçekten üzücü ve Pete başını sallayarak, "Evet" diyor çünkü o farkında. O daha taze, o daha yeni geçiş yaptı. (bazı kıkırdamalar) ve o orada şunun gibi şeylerin konuşulduğunu söylüyor, "Oh, yaşamı sevmeliyiz. Diğer insanları sevmeliyiz." Bunu bağırarak söyleyin. Ben gerçek anlamda bunu bağırmanızı söylüyorum çünkü ben insanları devamlı ve daha umutsuzca bu küçük bencil insan hayatını daha çok, daha çok ve daha çok iyileştirmeye çalışırken görüyorum. Ve siz bunun işe yaramadığını biliyorsunuz.
Siz, "Ben sadece içinde yaşadığım küçük kutuyu temizleyeceğim. Ben onu biraz daha düzenli hale getirmeye çalışacağım. Ben kendimi daha mutlu yapacağım. Ben mutluluk kurslarına gitmeye devam edeceğim, mutluluk hapları alacağım." demenin ötesine geçtiniz. İşe yaramaz. Sonuçta yaşamın gerçekten acınacak bir halde olduğunu idrak ettiğiniz bir noktaya gelirsiniz.
Yaşam, insanlar için olan bu gezegende bir deneyim olmalı, gerçekten ama o deneyim olmaktan çıkalı çok oldu. Yaşam şaşırtıcı derecede güzel bir deneyim olabilir ama böyle olmayalı çok oldu. İnsanlar acı çekiyor. İnsanlar deliriyor ve bu sürecek. Yani önümüzdeki yıllarda bunu çok daha, çok daha fazla göreceksiniz çünkü yaşam insanlık dışı bir hale geldi. Yaşam - işte imgeleyin bunu.
Siz hayvanat bahçesine gideceksinizdir ve düşünürsünüz, "Hayvanat bahçesine gitmek büyük bir deneyim olacak, ben değişik hayvanlar göreceğim. Ben hayvanat bahçesinden içi doldurulmuş hayvan alıp eve götüreceğim ve ben hayvanat bahçesi yemeği ve pamuk şeker ve patlamış mısır yiyip soda içeceğim. Bugün eğlenceli bir gün. Hayvanat bahçesine gidersiniz ve çevrede dolaşırsınız. Maymun evine gidersiniz ve aslan kafesine ve filleri görürsünüz. Siz ona o kadar kapılırsınız ki hayvanat bahçesinde olduğunuzu unutursunuz. Siz buraya bir deneyim için, bir ziyaret için geldiğinizi unutursunuz.
Ve oldukça kısa bir zaman sonra dışarıdaki dünya, realite, gerçek realite silinir gider. Siz unutursunuz. Siz şimdi hayvanat bahçesinde tuzağa düşmüşsünüzdür ve oldukça kısa bir süre sonra da kendinizi o kafeslerden birinin içinde bulacaksınızdır. Ve siz oldukça kısa bir zaman içinde sıkışmış hale gelirsiniz. Siz tuzağa düşmüşsünüzdür. Siz oldukça kısa bir süre sonra o kafeslerden birinde yer alırsınız ve insanların gelip sizin ile alay ettiğini fark edersiniz ve oldukça kısa bir süre sonra da onlara hırlamaya başlarsınız. (bazı kıkırdamalar)
Siz hayvanat bahçenizdeki kafesinizde öyle bir tuzağa düşmüşsünüzdür ama sizin yaptığınız şey kafesi temiz tutmak ve biraz daha fazla besin için dua etmektir. Siz şu soğuk gecelerde biraz daha fazla sıcak için dua edersiniz. Siz, sizin ile birlikte kafeste hapis kalan diğerler insanların size biraz daha fazla yoldaşlık etmesi için dua edersiniz. Siz onun realite olmadığını unutursunuz. Siz bunun realite olmadığını unuttunuz. Ama siz bunda ısrar ediyorsunuz. Siz bunun üzerinde çalışıyorsunuz. Siz hayvanat bahçesinde kafeslenmiş olan daha iyi bir hayvan olmaya çalışıyorsunuz. Siz diğer birkaç hayvandan daha akıllı olmaya çalışıyorsunuz. Siz hayvanat bahçesinde yaşlanmaktan kaçınmaya çalışıyorsunuz. Siz hayvanat bahçesinde çok güzel gözükmeye çalışan bir maymun olmaya çalışıyorsunuz. Siz buraya ait olmadığınızı unutuyorsunuz. Ve bundan da kötüsü çevrenizdeki herkes de bunu unutmuş.
Bu bir psikoz. Bu gerçek bir psikoz demek istiyorum. İnsanların gerçekten bağımsız olmaya çalışmaları bir psikoz değil, sen öyle değilsin, "Bu doğru değil" diyenler de psikozlu değil. Psikozlu olanlar hayvanat bahçesindeki kafeslerini biraz daha iyileştirmeye çalışanlar ve siz onlardan değilsiniz.
Siz bu ikilemdesiniz dostlarım ve siz sanki ikilemin o orta yerde sıkışmış gibisiniz. Yaşamak, eski şekillerde yaşamak bir psikozdu, şimdi de psikoz. Şu anda insanlık dışı bir dünya var. Sadece dış kenarlar parlatılıyor - hepimiz mutluyuz taklidi yapıyoruz, hayat yarın daha güzel olacak numarası - çuvallanılıyor. Bu işe yaramıyor ve siz bunu biliyorsunuz. Siz o noktadasınız.
Siz neredeyse o kırılma noktasındasınız ki bu da kötü bir nokta değil. "Sırada ne var? Bu çılgın, psikozlu, zavallı dünyada nereye gidiyoruz?"
“Ohh! Adamus insanlar hakkında kötü konuşuyor diyenler olacaktır. "Biz insanları seviyoruz. Biz bu gece mumlar ile zikirler ile bir dua gecesi düzenleyeceğiz.” diyorlar. Siz bunu kafesinizin içinde yapıyorsunuz. Siz bunu hayvanat bahçesinin içinde yapıyorsunuz ve bu doğal değil. Ve siz bunu yapabilirsiniz. Siz yarın sabaha kadar daha iyi hissedeceksinizdir veya belki bir sonraki güne kadar, siz daha sonra önceden nasılsanız tekrar öyle olacaksınız.
Onlar, "Adamus insanları sevmiyor. Adamus o kadar kibirli ki." diyeceklerdir. Hayır. Ben biliyorum, ben sizin acınızı hissediyorum. Ben sizin patlayacakmış gibi hissettiğinizi hissediyorum, kalmayı veya ayrılmayı isteyip istemediğinizi bilmediğinizi hissediyorum. Bu, Pete'in de size anlatacağı üzere en kötüsü.
Ya iyi yaşayın ya da ayrılın yoksa kendinizi delirteceksiniz. Sadece zihinsel insan deliliği anlamında değil, o bir süre sonra geçecektir ama ruhsal delilik. Ben derin delilikten bahsediyorum. Bunu istemezsiniz; benim Kırmızı Aslan Deliliği diye tarif etmeyi sevdiğim şey ve bunların hiçbirisine ihtiyaç yok.
Dünya psikoza dönmüş durumda. Ben insanlardan, kişilerden bahsetmiyorum. İnsanlar iyi ama onlar bu şeylere inanıyorlar. Onlar sevgiye inanıyorlar. Onlar sevgi hakkında konuşuyorlar ve ben onların o kadar çoğunun bir şeylere muhtaç olduğunu görüyorum ki. Onlar hayırseverlik hakkında konuşuyorlar ve ben onların çoğunun suçluluk duyduğunu görüyorum. Onlar mutluluk hakkında konuşuyorlar ve benim gördüğüm tek şey bunun onları yarına çıkaracak, atın önündeki havuç olması. Onlar dinleri hakkında konuşuyorlar ve tanrıları hakkında ama benim gördüğüm şey sadece kontrol. Onlar gelişmekten bahsediyorlar ama benim gördüğüm tek şey dikkat dağıtma. Onlar her şeyin hayrına doğru şeyler yapmaktan bahsediyorlar ama benim gördüğüm şey onların kendileri için daha fazla almaya çalışmaları.
İnsanlar konusu bana biraz bıkkınlık mı verdi? Hayır, ben insanları seviyorum. Ben de insandım, insanım. Ben, "İnsanım ve insandım diyorum çünkü ben de buradaydım ve hala buradayım. Ben hala onun ile ilgiliyim. Ben hala gittiğim yerlere insanlığımın ışığını saçıyorum ama ben aynı zamanda hayvanat bahçesinin dışına çıktım. Bu 100.000 yıl aldı. Ben size hiç bu hikayeyi anlatmış mıydım? (kahkahalar, bazıları, "Hikayeyi dinlemedik, anlat" der. Anlat lütfen. David'in her zaman yapmak istediği film gündemde. "St. Germain ve onun bir kristalin içinde geçirdiği 100.000 yıl" filmi. Ah, bu büyük bir film olacaktır. Ve filmde kim oynayacak? Birisi oynayacak– Cauldre, Robert Downey, Jr. diyor. Evet.
Yani 100.000 yıl sadece bir kristalin içinde oturmak. Film bunun üzerine. Ondan sonra bir gün, "Buraya kendimi ben soktum, ben buradan çıkarabilirim." Ve film böyle. Onu çekmesi beş dakika sürer. Bilirsiniz işte bu kadar! (Adamus kıkırdar)
Evet, ben insanlık konusunda şimdi biraz bıkkın haldeyim çünkü o, o kadar sıkıştı ki. İletişimin insanların özgürlüğü ve bağımsızlığına katkısı oldu ama ne oldu biliyor musunuz? İnsanlar o büyük teknoloji, kominikasyon, global bağlantı ve diğer şeylerden kısa bir süre keyif aldılar ve daha sonra o büyük teknoloji ve tüm o iletişim ve diğer şeyler ile birlikte hayvanat bahçesindeki kafeslerine daha derin bir şekilde gömüldüler. Onlar kurtuluş olabilecek ve bu dünya için daha fazla özgürlük sağlayabilecek o küçük şeyi kullandılar ama onlar şimdi onu daha çok psikoz için, sıkışmak için kullanıyorlar.
Siz eğlenceli bir yerdesiniz - ha, ha, ha - eğlenceli bir yerin ortasında. Siz her gün ve her an o çekime kapıldınız ve siz şimdi bunun gerçek olmadığını biliyorsunuz. Siz daha fazlasının olduğunu biliyorsunuz. Siz ilginçsiniz çünkü şeyler ne kadar zor olsa da siz hala fazlasını istiyorsunuz. Ve siz bu konuda ısrar edeceksiniz, ben sizi bu nedenden dolayı seviyorum. Siz oradan çıkana kadar, kafesten ve hayvanat bahçesinden çıkana kadar direteceksiniz be buna gülebileceksiniz.
Ve sonra bu bir kez olduğunda, dostlarım, siz bir kez olsun endişe ettiğiniz şeylerin ötesine geçtiğinizde hayvanat bahçesinden çıkarsınız, siz kapının dışında durursunuz ve bunlara gülersiniz, siz bunun sadece bir deneyim olduğunu fark edersiniz; çıkarsınız ve o noktada istediğiniz zaman geri gidebilirsiniz ama asla tekrar sıkışmassınız. Asla.
İşte o zaman yaşlanma bir şekilde durur sevgili çünkü siz o noktada zamansızsınızdır. Ama siz bunu bulunduğunuz acınacak halde olan insan noktasından - özür dilerim - bencil insan noktasından gerçekleştiremezsiniz. Siz oradan sağlığınızın veya finansal sorunlarınızın üstesinden gelemezsiniz. Siz bunu yapamazsınız, ben bugün buna değineceğim.
Daha önce söylediğim gibi, bu, siz yeni şeyler almak için ayarlandığınızda olur. Ben, siz o büyük "aha"yı yakalayana kadar bunu çeşitli şekillerde söylemeye devam edeceğim.
Sağlık sorunları, sağlık sorunlarına odaklanmanın kendisi hem bir psikoz hem de nevrozdur ve burada herhangi bir suçlama yok. Ve siz bunu yoluna sokmayacaksınız. Daha kötüsü olacak. Diğer şeyler gibi daha beter hale gelecek çünkü siz giderek onun daha derinine, daha derinine dalacaksınız. Çekim gücü sizi tam da bacaklarınızdan yakalamış ve sizi aşağı çekiyordur.
Siz oraya insanlığınız sayesinde ulaşmayacaksınız. Yani siz bunu bir kez idrak ettiğiniz zaman, siz bir kez serbest bırakmak için hazır olduğunuz zaman, siz bir kez burasının büyük çılgın bir dünya olduğunu fark ettiğiniz zaman ona kapılmayacaksınız, siz yaşlanmanızı durdurmayacaksınız veya siz sağlık sorunlarınıza bir son vermeyeceksiniz veya hayvanat bahçesindeki kafeste bunun gibi şeylere bir son vermeyeceksiniz. Bunu yapmayacaksınız. Siz bunu bir kez idrak ettiğinizde tüm bu şeyler aniden kendi kendine çözümlenecek. Sağlığınız veya yaşlanmanız veya para konusunda çünkü siz bunun ötesine geçtiniz. Siz tüm bu şeylerin ötesine ilerlediniz.
Onlar o zaman dengeye girer. Siz o zaman bir daha asla sağlığınız konusunda endişelenmezsiniz veya bunu yapsanız bile eğlenceli bir şekilde yaparsınız. Sadece bir oyun gibi ama siz daha sonra oyunu oynamaktan yorulur ve başka bir şeye yönelirsiniz.
Ben şimdi dünya için üzülüyorum çünkü o nasıl olabilirdi biliyorum. Onun nasıl bir deneyim olabileceğini biliyorum. Ben üzülüyorum çünkü çekimi görüyorum, ben kitle bilincinin insanları giderek daha derinine, daha derinine, daha derinine çektiğini görüyorum. Onlar ne yapıyorlar? Onlar haplar alıyorlar. Onlar çeşit çeşit terapiler yapıyorlar. Onlar birbirlerini öldürüyorlar. Onlar savaşıyorlar. Burası savaşmaya devam eden bir gezegen. Onlar hırsız. Onlar soyguncu. Onlar savaşçı. Ve ben bazılarınızın şimdiden e-postalarınızı yazmaya başladığınızı biliyorum, "Adamus insanlar için kötü şeyler söylüyor." Yalan mı söylüyorum? Uyduruyor muyum? (izleyiciler "hayır" der) Öyle olduğunu sanmıyorum. Ben öyle olmadığını söylemenin bir psikoz olduğunu düşünüyorum. Ve asıl önemlisi, bu giderek yoğunlaşıyor.
Ama siz dostlarım, siz eğlenceli, tuhaf, alışılmadık, rahatsızlık veren o yerdesiniz. Siz hem dünyadasınız hem de değilsiniz. Siz insan yaşamınızı, insan olarak iyileştirmeye çalışıyorsunuz. Ben Keahak'ta bunu ayrıntılı olarak anlatıyorum, bencil insan bir şeyleri düzeltmeye çalışıyor, şeyleri daha iyi hale getirmeye çalışıyor. Siz sadece hayvanat bahçenizdeki kafesinizi biraz toparlamaya çalışıyorsunuz. O kadar. Peki ne yapmalı? Ne yapmalı? Hım.
Bu önce anlamak ile ilgili bir şey - zihin ve bedeni anlamak; hakkında sık sık konuştuğumuz bilinci anlamak - ve ondan sonra tırlatırsınız ve biz bu noktadayız.
Delilik normların dışında olmak diye tanımlanır. Öyle delilik geçerlidir. Psikoz şöyle tanımlanır...psikozlu insan artık realiteye uyum sağlamaz, topraklanmaz ve bağlantı kurmaz. Ama psikozun tanımı kendisi hayvanat bahçesinde tutuklu olan biri tarafından yazıldığı zaman bu yanlış olur. Ben bu nedenle bunu söylüyorum - insanlar psikozlu ve insanlık dışı ve insan vasıflarına sahip değiller.
İnsanlık, temel insanlık hayret vericidir. Ama insanlığın içinde olmak demek deneyim yaşamak demektir. Bu bir ceza değildir. O, deneyim için vardır. O kadar. O, nihai şey olmak için orada değildir. Siz hiçbir zaman, asla, asla, asla, asla insanlığınızı mükemmel hale getiremezsiniz. O, böyle olması için orada değildir. O sadece deneyimlenmesi için vardır ama hayvanat bahçesindeki tutuklular onu mükemmelleştirmeye çalışıyorlar.
Fantezi
Biz ne yapıyoruz? Biz çok basit bir şeye giriyoruz. Onu tanımlamanın birçok şekli var. Ben onu mümkün olduğu kadar basit tutacağım çünkü onun sonuçta zihnin ötesine geçmeye muktedir olmak ile alakası var. Ona fantezi deniliyor. Fantezi. Ben böyle demeyi seviyorum.
Fantezi demek onu düşünmemek demek, mantık yürütmemek demek. Fanteziyi düşündüğünüz zaman belli bir mutluluk olur. “Oh! Fantezi, fantezi dünyası!” Ondan sonra size, "Bunların hepsi fantezi." derler. Deli olan kim? İnsanlık dışı bilince sahip bir hayatın müşterileri mi? Yoksa, "Yeter. yeter." diyenler mi?
Fantezi - basit, saf fantezi. Siz rüya görürken onu çok deneyimliyorsunuz. Rüya görmek varolmanın ilginç bir hali çünkü rüyalar uzay ve zamanın bulunduğu bir yerde oluşmuyorlar. Rüyalarda insan hayatınızda var olan normal çekim işlemez.
Siz, özellikle de rüyalarını hatırlayanlar, rüya gördüğünüzde şunu fark edersiniz, "Benim zihnim, benim insan zihnim bunu yapmış olamaz." Bu nereden gelir? Çünkü zihin bunu yapamaz. Onlar yarı fantezi gibidir ama zihin onu anlaşılabilecek düzeye çevirir, o anlaşılsın diye semboller kullanır. Ama siz rüya gördüğünüzde sanki bir şeyleri serbest bırakırsınız. Tamamen değil ama biraz.
Yani rüya görmek bir açıdan fantezi gibidir, hatta daha büyük bir fantezi vardır, daha büyük bir salıverme vardır ve benim de bunu bugün yapmak hoşuma gidecek. Müzik birazdan hazır olacak.
Fanteziler ilginçtir. Çocuklar onları severler çünkü onlar...oh, onlar sekiz, dokuz yaşına kadar açık kalmalılardı ama şimdi iki, üç yaşına kadar açık oluyorlar. Onlar hayvanat bahçesine döndürülüyorlar. Onlar çok zihinsel oluyorlar. Onlar çok programlı oluyorlar.
İşte buradasınız, artık kesinlikle çocuk değilsiniz ve fantezi kuracaksınız. Ve zihniniz, siz buna izin verdiğinizde size şöyle diyecek, "Oh, bunu ben yapıyorum." veya "Bu sadece bir fantezi." veya "Hiçbir kontrole sahip değilim." veya "Bu benim yaşantımda bir fark yaratmayacak." Bunların hiçbiri doğru değil.
Fantezi mantığın ötesine geçer, o, zihnin basmakalıp kontrolünün ötesine geçer. Fantezi uydurulmuş şeyler değildir. Siz hiçbir şey uyduramazsınız çünkü bilincinde olduğunuz her şey gerçektir. Bilincinde olduğunuz her şey. Siz bir şeyi uyduramazsınız. Yapamazsınız. Siz zihinsel olarak düşüncelerinizi yötenip, yönlendirebilirsiniz ama gelen hiçbir şey uydurulmuş olmaz. O çok, çok gerçektir.
"Biz öteye nasıl geçeriz. Nasıl ilerleriz?" sorusu uzun zamandır yöneltiliyor. İşte fantezi ile başlayın.
Şimdi, işte meydan okuma - birazdan müziği başlatacağız - zihniniz gevezelik etmeye başlayacak ve bu normaldir. Onu durdurmaya çalışmayın. Doğru bir şekilde yaptığınız zaman şaşıracaksınız. Siz bunu yanlış yapamazsınız. Siz iyi fantezi kurduğunuz zaman hayretler içinde kalabilirsiniz. İyi ya da kötü diye bir şey yok. Siz kendi fantezi tanımınıza şaşıracaksınız. Yoktur. Fantezi demek basitçe ötesine geçmek demek. Biz zihni veya normal düşünceleri devreden çıkarmıyoruz. Biz sadece onların ötesine geçmeyi deneyimliyoruz. O nedenle ben deneyim sırasında sizin herhangi bir şeyi zorlamaya çabalamanızı istemiyorum. Hiçbir şeyi. Öylesi sizi çok rahatsız hissettirecektir.
Biz fantezi ile çalışacağız. Biz açık olarak çalışacağız ve siz kendinizi deli gibi hissedeceksiniz. Daha önce belirttiğim gibi kutsal ve korkmuş arasında yakın bir ilişki vardır. Siz rahatsız hissetmeye başlayacaksınız. Siz şöyle hissedeceksiniz; "Oh, bu bana göre değil. Bu çocuk oyunu. Biz bunları uyduruyoruz." Ben sizden derin bir nefes almanızı istiyorum. Ben sizden bir anlığına durmanızı isteyeceğim. Sizin başka hangi kapılarınız var? Sizin çok sınırlı ve şimdi insanlık dışına dönüşen dünyanızdan çıkmak için başka hangi kapılarınız var? Sizin ötesine geçmek için başka hangi kapılarınız var?
Fantezi tam da burada. O ulaşılabilir bir halde. Ve o sizi hayvanat bahçesinden çıkaran geçit. O sizin şaşırmanıza yol açacak, "Neler olacak? Aslında hayvanat bahçesi bir açıdan daha güvenliydi çünkü bütün hayvanlar kafesteydi. Dışarıda neler oluyor? Ben size küçük bir ipucu vereceğim. Siz daha önce orada bulundunuz. Aslında sizin gerçek eviniz orası, hayvanat bahçesi değil. Orası gerçekten bilinmeyen bir dünya değil. O son zamanlarda çok felaket bir bilince sahip değildi; son zamanlardan kastım son beş milyon yıl. (bazı kıkırdamalar) Siz onunla gerçekte çok fazla yakınlaşmadınız.
O halde hadi güzel, derin bir nefes alalım. Hadi salonun ışıklarını kısalım. Fantezi. Isıyı bir derece artıralım. Biz bugün buradaki katılımcılarımızı dondurduk. Biz onların iyi zamanlarını görmeden ayrılmalarına neden olacağız.
Hadi güzel, derin bir nefes alın ve rahatlayın. Evet, ceketlerinizi giyin. Peki. Isıyı yükselttik mi? Joe? Klimayı tamamen kapatalım. Onun sesi hoşumuza gitmiyor. Tamam. Fantezi kurabilmek için rahat olmanız gerek.
Bu arada, aranızdan bir kaç kişiye diyorum, ben seksüel fanteziden bahsetmedim. Ben sadece fantezi dedim. (kahkahalar) Tanrım! Her zaman böyle bir çitf insan çıkıyor. Özür dilerim Sart.
SART: Evet!
ADAMUS: Pardon. (Adamus güler).
Fanteziye Doğru
Hadi güzel, derin bir nefes alalım, müzik başlasın ve sadece rahatlayın. Gevşeyin.
Biliyorsunuz buranın dışında bir dünya var - o daima orada idi...
(müzik başlar)
...orası düşüncelerin ötesinde, orası rutinlerin ötesinde ve orası yaşama dair endişelerin ötesinde. Orada fantezi denilen şey var ama o aslında realite. Ben fantezi demekten hoşlanıyorum çünkü o size zihinden çıkmanıza izin veriyor. Fantezi sizin için belki tek boynuzlu atlar ve elfler, cüceler anlamına geliyor. Bu onun bir parçası. Onlar gerçek. Onlar aslında çok, çok gerçek.
Fantezi, bilimsel fantezi olabilir, bilim kurgu gibi olabilir. Biz Uzayzaman sizin içinizde hareket ediyor deyince onun adı bilimsel fantezi olur. Çoğu insan, "O bir fantezi. Onların hepsi uydurma." diyecektir ama öyle değildir. Ve benim hoşuma giden şey sizin onun gerçek olduğunu sezgisel olarak biliyor olmanız.
Kendinizi fantezi ile genişletirsiniz. Kendinizi, insan özünüzü biraz daha fazla genşletmek değil, Ben'im Öz'ünü genişletmek. Siz Ben'im bilinci için hayvanat bahçesindeki o kafeste o kadar uzun süre kilitli kalmanın ne kadar zor olduğunu fark edeceksiniz. O bunu artık tolore edemiyor. Bayağı edemiyor. Ve size yapılan eziyet, tüm o reaksiyon, tüm o sabırsızlık ve endişe iyi bir şeydi. İnanın ya da inanmayın iyi bir şeydi - bütün sağlık sorunları, zenginlik sorunları ve diğer şeyler iyiydi çünkü onlar sizin o hayvanat bahçesindeki kokmuş kafeste daha da derine gömülmenizi engelledi. .
O Siz'diniz. "Bu doğru değil. Bu doğru değil. Daha fazlası olmalı" diyen Ben'imdi.
O sizi daha çok, daha çok, daha çok sınırlı hayat yaşamaktan, kitle bilincinden, kafeslenmiş hayvan, insanlık dışı bir dünyada olmaktan alıkoydu. Bir açıdan bunların hepsi birer kutsamaydı. O kadar uykuda olanlar var ki, kafeslerinden hoşnut olan ama siz öyle değilsiniz. Siz, "Daha fazlası var. Daha fazlası olmalı" diyorsunuz. Ve var da.
Siz oraya düşünerek ulaşamazsınız. Siz oraya içeriden ulaşamazsınız. Böylece siz, sadece izin verme noktasına gelirsiniz. Siz fantezi noktasına gelirsiniz.
Ben Şambra haricindeki insanların seslerini şimdiden duyabiliyorum, onlar, "Oh, şunlara bak. Fantezi. Onlar bir şeyler uyduracaklar." diyorlar. Hayır. hayır. Onlar sadece size geri dönüyorlar. Sadece size geri dönüyorlar.
Görüyorsunuz çünkü biz bu fantezi ile kendimize bir şeyler çekmiyoruz. Biz dışarıdan güç getirmiyoruz, kutsal kristaller ve başmelekler ve diğer şeyleri getirmiyoruz. Size gelecek olan sadece sizin ile ilgili ve o size geri dönüyor.
Siz aramaya çıktınız ve bulduğunuz şey Öz'ünüzdü.
Siz hayatın anlamına dair, yaradılışa dair, sorunlara dair yanıtları bulmak için uzun bir arayışta bulundunuz ve bulduğunuz şey sizin Öz'ünüzdü. Bencil insan özü değil, duvarların içinden geçmesi gerektiğine inanan o küçük insan özü değil. Hayır. Küçük insan özü kendini teleportasyon yoluyla bedeni ve zihni beraberinde götürerek dünyanın öbür tarafına geçirebileceğini sanıyor. Hayır. Hayır. İnsan özü ellerini ovuştup, birkaç sihirli sözük telaffuz ettikten sonra aniden altın belirmesini istiyor. Hayır. Bu, hayvanat bahçesinin ve kafesin demirlerini cilalamaktan başka bir şey değildir. Hayır.
Dışarıda, ötede, fantezide - aynısından daha fazla değil ama daha fazlası anlamında - sadece düzelmiş, yaşlanmayan, asla hastalanmayan insan yer almaz. Hayır. Dışarıda insanlığın ötesindeki Siz var. Siz hala insan olacaksınız. Bu, "ve" dir. Ama orası düşünmeni gerektiren bir yer değil. Orası sizin artık düşünmek zorunda kalmayacağınız yer.
Şİmdi, insanlar bundan ürkecektir. Siz fanteziye girer ve düşünmeniz, planlamanız ve o kadar çok çalışmanız ve çaba harcamanız ve güç kullanmanız gerekmediğini fark edersiniz.
Burasının dışında sadece olan var. Orada savaşlar yok. Kavgalar yok. Yap-bozlar yok. Sırlar yok. Zihin karmaşası yok.
Burasının ötesinde, o fantezi alanında siz şeyleri doğru ya da yanlış yapmak diye bir şeyin olmadığını fark edersiniz. Orada deneyim var tabii ki. Ama orada doğru ya da yanlış yapmak yok.
Orada hakkında endişelenecek beden yok, fiziksel beden yok.
Orası o kadar yaratıcı ki, o kadar parlak yaratıcı ki kalbinizden gelen her şey tezahür eder (olur). Yaratıcılık budur - bilinç, siz Öz'ünüzü deneyimleyebilesiniz diye bonun ekranını parlatır, tüm enerjileri çağırır.
Siz oraya düşünerek, herhangi büyük bir sırrın veya gizemin perdesini aralayarak varamazsınız. Bunların hepsi fantezi ile ilgili.
Düşünceleriniz size meydan okuyacak - "Ben bunu sadece uyduruyor muyum? Bu sadece bir oyalanma veya bir dikkat dağıtma mı? Bunun gerçekten etkisi oluyor mu?"
Bu tamamen size kalmış. Benim işim size o geçidi göstermek, size başka dünyaların olduğunu, tamamen başka bilincin olduğunu, olmanın başka biçimlerini göstermek. Ve sizin yapmanız gereken tek şey bunu deneyimlemek için izin vermek. Fantezi.
İnsan, "Bu ne anlama geliyor? Ben bunu nasıl yapacağım? Püf! Fantezi.
(duraklama)
Ben o geçit kelimesini bulana kadar bir süre düşündüm. Ben daha sonra hepinizi ve tüm dünyadaki Şambra'yı hissettim ve bu sanki kullanılan ortak bir kelime; sizi gülümseten bir kelime, size birçok çocukluk hatırasını hatırlatan bir kelime. Oh! Sizin çocuk olarak yaşadığınız bazı harika fanteziler gerçekti.
Sanırım dairenin tamamlandığı söylenebilir. Bir çocukluk fantezisi, açıklık - siz çocukken her şeyi düşünmüyordunuz, siz her konuda endişe etmiyordunuz; siz sadece çıkıp deneyimliyordunuz - ve biz sanki oraya geri döndük ama farklı bir şekilde.
Biz böylece, kendinize fantezi dünyasında olma izni verecek misiniz diye sorma noktasına geldik. Bu eski dünyadan kurtulmak anlamına gelmez. Siz hala insan olacaksınız ama siz kendinize izin veriyor musunuz? Oh! Bazılarınız şu anda o kadar hızlı düşünüyor ki.
Siz kendinize hayvanat bahçesinin de dışına çıkma, fantezide de olma izni verecek misiniz?
Siz, "O ne yapacak? O benim düşüncelerime ne yapacak? Başkaları benim hakkımda ne düşünecek? Bu benim sağlığımı etkileyecek mi? Ben orada sıkısıp kalacak mıyım? Ben o fantezi dünyasını geri dönmeyecek kadar mı çok seveceğim? Benim sanrılarım mı olacak? Ben küçük fantezilerimde uçurumdan mı düşeceğim?
Dostlarım bunun alternatifi sadece hayvanat bahçesine geri dönmek, kapıyı arkadan kapatıp onlara yakın olmak, küçük kafesinize geri dönmek - o küçük leş gibi kokan kafesinize - onların her gün önünüze biraz yiyecek atmasına, kapıyı üzerinizden kilitlemesine dönmek. Alternatif bu. Ben sizlerden birinizin buna hazır olduğunu sanmıyorum aksi halde burada olmazdınız.
Fantezi izin vermektir ama o sınırlı insanın dışına çıkmaya izni vermektir.
(duraklama)
Bu hayvanat bahçesindeki yaşama oyununu o kadar iyi oynadınız ki. O kadar iyi. Size şimdi de fanteziye girme konusunda meydan okunuyor. Biraz meydan okuyucu. Ne yapmalı? Siz her ikisini de yapmaya çalışacaksınız. "ve" şeklinde değil ama siz arada sırada fantezi kuracaksınız ve ona doğrudan çekileceksiniz. Şambra fantezilerinin bu geçit ile ilgili güzelliği şurada ki siz onu bir kere deneyimlemeye izni verdiğinizde onun ne kadar özgürleştirici ve kurtarıcı olduğunu fark edeceksiniz.
Siz asıl psikozu olanların hayvanat bahçesinde yaşayıp asla kaçmaya çalışmayanlar olduğunu fark edeceksiniz. Psikoz budur.
O nedenle eğer seçerseniz, siz kendinize normal dünyada olduğu gibi fantezide olma izni verirseniz, bu, bunun için harika bir yer ve zamanlama olur. Ve bunun güzelliği sizin bir şey yapmak zorunda olmamanız. O size gelir.
Geçen ay konuştuklarımızı hatırlayın. O size gelir.
Orada oturup onun üzerinde çalışmanız gerekmez. O size gelir.
O halde, hazır mısınız?
Hadi güzel, derin bir nefes alalım.
Güzel, derin bir nefes. Oh!
Ben burada bulunduğu için Pete'e özellikle teşekkür etmek istiyorum. O, Şaudlara yine geleceğini söylüyor - onun için bir sandalye ayırmanız gerekmez, o havada duracaktır - ona burada bulunarak vereceği yardım ve destek için çok özel teşekkürlerimi sunuyorum.
Burada en çok meydan okuyan şey yaratılmış olan o çekimin, o vakumun sizi içeride tutması ama şimdi çıkmak için bir arzu var ama sonra orta yerde tutulursunuz, sanki delirecekmiş gibi hissedersiniz. Delirmiyorsunuz. Hiç de delirmiyorsunuz, kesinlikle değil.
O halde hadi güzel derin bir nefes alalım Şambra. Günün enerjilerini hissedin. Oooof! Ve bunun ile birlikte hadi birlikte on sözleri söyleyelim. Her zaman olduğu gibi...
ADAMUS AND İZLEYİCİLER: Tüm yaratımda her şey yolunda.
ADAMUS: Teşekkürler. Teşekkürler. (izleyiciler alkışlar).
Çeviren: Meltem Taban