İlerlemek - Güçsüz Yaşam Dizisi, " ŞAUD: 2"
Adamus mesajı Geoffrey Hoppe kanallığı ile
3 Ekim 2015'te
Kırmızı Çember'e sunulmuştur
Ben Ben'im, majestelerin güzel egemenlik gemisinin Kaptan'ı Adamus.
Ahh! Sevgili Şambra, sevgili Şambra selamlar, selamlar, selamlar. Bugün burada mükemmel gözüken bir mürettebatımız var! (üye olan izleyicilerin çoğu korsan kıyafetleri giymiştir) O kadar iyi kokmuyorsunuz (Adamus bir korsan gibi konuşur) ama hoş gözüküyorsunuz, herkes yeni topraklara, yeni ülkelere, yapacağımız yolculuğumuz için giyindi. Hım.
Hadi güzel, derin bir nefes alalım ve evet, hizmetçi kız, ben şimdi kahve için hazırım. (kahkahalar)
SANDRA: Ne?!
ADAMUS: Bana kahve verilmesini rica ediyorum hizmetçi kız!
EDITH: Oh, kardeşim!
ADAMUS: Evet. Ve sen...
SANDRA: Hizmetçi kız ben miyim?
ADAMUS: Biraz teatral olmalısın - "Evet, hizmetçi kız! Kahvem nerede? Agh!
SANDRA: Ben hizmetçi kız olacağım.
ADAMUS: Evet! Ahh! (kahvesini yudumlar) Arhhh!! (kıkırdamalar artar) Geçen seferki kadar lezzetli.
O zaman siz kulaklarımı korsanlar gibi güçlü bir "Aargh" ile çınlatır mısınız lütfen, olur mu? (ç.n: 'aargh' İngilizce'de korsanların kullandığı bir ünlemdir)
ADAMUS VE İZLEYİCİLER: Aarrrgh!!
ADAMUS: Bu kulağa pek siz keşfedilmemiş yerlere yelken açmaya hazırmışsınız gibi gelmedi. Siz benim diğer kulağımı da iyi bir “Aarrgh?!” ile çınlatır mısınız lütfen?
ADAMUS VE İZLEYİCİLER: (daha güçlü bir şekilde) Aarrrggggh!!!
ADAMUS: Ahh! Duymak istediğim şey buydu. Ben yelkenleri Argonotlar ile açıp açmayacağımı bilmek istedim. (kahkahalar) Argonotlar ile evet. Astronotları biliyorsunuz; onlar aya gidiyorlar. Argonotlar istedikleri her yere giderler. Aarrgh! Aarrgh! (bazı kıkırdamalar) (ç.n: argonot, altın arayan mitolojik gemici)
O halde Şambra yola çıkmadan önce hadi güzel, derin bir alalım. Biz İlerlemek Serisi'ndeyiz. Bu, yeterli bir başlık değil sanki ; onun adı bir grup argonotla, evet, Uçmak, Yüksekte Süzülmek olmalı aslında.
O halde, biz bugün sizlere neler sunacağız? Bugün bizim için neler var? Bir yolculuk. Bir değişiklik. Bir değişim, bu sizin muhtemelen birkaç gündür, özellikle de bugün hissettiğiniz bir şey - "Bir şeyler farklı, bir şeyler değişiyor" - ve siz tamamen haklısınız. Sezgilerinizi takip edin. Bilişinizi takip edin. Beden ve zihin biraz sıkıntılı hissettirdiğinde, onu zihniniz ile bloke etmeyin. Onu bloke etmeyin. Onu davet edin, bedenleyin çünkü değişimler geliyor. Büyük değişimler.
Ve siz bunun için buradasınız. Siz tam olarak bunun için buradasınız. Bilincin öncüleri, korsanlar, spritüel korsanlar çok az kişinin gördüğü yeni yerlere gidiyorlar.
Benim bu bölümde bir yazı tahtasına ihtiyacım olacak, lütfen. Hepiniz bir anda ayağa kalkmayın. (Adamus kimse hareket etmeyince güler) Yeniden denememe izin verin. Benim burada yazı tahtasına ihtiyacım olacak. Evet. Nasıl koştuklarına bir bakın.
Biz bugün yolculuğumuza yelken açmadan önce ben konuları çabucak bir gözden geçirmek istiyorum, hızlıca bir göz atmak. Bu sizin daha önce defalarca duydunuz bir şey ama önemli olan onu yeniden farkındalığa getirmek, onu bilince geri getirin.
Nasıl hissediyorsun tatlım?
LINDA: Merhaba.
ADAMUS: Merhaba. Sana da merhaba ama sen nasıl hissediyorsun?
LİNDA: Hım, iyi.
ADAMUS: İyi.
LINDA: Ben korsanlar ile mücadele ederken yükseldim.
ADAMUS: Ah, evet. Evet.
LINDA: Evet, evet, tamamen dikkat dağıtıcı ve harika.
ADAMUS: Güzel.
Kısa Bir Tekrar
Bilinç her şeydir. Her şey. O kadar. O varsa, eğer'ler, ve'ler veya ama'lar yoktur. Bilinç başlangıç ve sondur. Her şey bilinç ile başlar. Kalem? Güzel. Siz benim bunu çizdiğimi daha önce birçok kez gördünüz, merkezinde nokta olan bu daire bilinci temsil ediyor. Sizin böyle bir şeyden haberiniz olduğunu biliyorum ama siz onu unutmaya eğilimlisiniz.
O, "Ben varım"dır. "Ben çevremdeki şeyler ile Varım" değildir. Gerçek "Ben Varım"da hiçbir şey yoktur. Orada siyah bile yoktur. O, karanlık bile değildir. O, sessiz bile değildir. O, hiçlikten ibarettir.
Orada melekler yok. Orada ben yokum. Orada geçmiş yok. Orada gelecek yok. Orada sadece sen varsın - "Ben Varım". Siz o hale geçtiğinizde, siz gerçekten, gerçekten onu deneyimlediğinizde, insana dair olan her şey, önemsiz olan her şey kaybolur çünkü siz daima varolduğunuzu fark edersiniz, daima ve siz daima da varolacaksınız.
Siz dışavurumlarınızın ve algılarınızın doğasını değiştireceksiniz. Siz deneyimlerinizi değiştireceksiniz. Siz Ben'imin bilişini değiştireceksiniz. Ama "Ben Varım" daima, daima varolacak. Bu özdür. Ve bu ortasında bir nokta olan basit daire, dostlarım, çok da uzak olmayan bir gelecekte insanlık tarihinin rotasını değiştirecek. Tam da oradaki o basit sembol sizin yaşamınızı değiştirecek.
Gelmekte Olan Değişimler
Bilinç konusunda, eğer biliniyorsa, şu an çok az şey biliniyor ve o, yaşamın kendisi ile olan ilişkidir. Bilim insanları deneylerini yaparken, teorileri ile ortaya çıkarken bilinci dikkate almıyorlar. Bilinç konusuna giren çok az kişi var.
Yeni çağ veya spritüalizm diye adlandırılan şeye dahil olanlar onun ile bir dereceye kadar amatörce ilgileniyorlar. Ama onlar daha ileri aşamada her şeyi olduğu gibi onu da makyo gibi aynı düzeyde ele alıyorlar, onların spritüel rehberleri, onların ritüelleri ve diğer şeyleri var. Ama bu küçük sembol, insan deneyimlerini değiştirme yolunda ve o bütün bunları sizin ömür süreniz dahilinde değiştirecek.
Kısa bir süre önce tanınmış bir fizikçi, "Bilincin bilimde yeri yok ve o ejderhalar, periler ve ünikornlar (ç.n: tek boynuzlu at) ile aynı yere konulmalıdır." dedi. Ve o haklıydı. O kesinlikle doğruyu söylüyordu çünkü bilim sadece lineer ve kopyalanabilen şeyleri anlıyor. Bilim kendi formüllerinden anlıyor. Bilimin kendisi sınırlı bilincin bir formudur.
Şimdi ben bilim karşıtı değilim. Ben muazzam derecede batıl inançların, bilime karşı çıkan dini organizasyonların muazzam derecede kontrolünün olduğu zamanlarda, yaşamlarımda uzun, uzun yılları bilimin avukatlığını yaparak geçirdim. Bir grup bilim insanı, filozof ve matematikçiden oluşan ve adına İllüminati denilen organizasyon, biz, onlar bu gezegene ileride bilimsel metod haline gelecek olan ve mevcut realitenin doğasını belirlemek için temel olarak gerçeklerin kullanıldığı bir anlayış getirdiler. Ama bilim de, tıpkı diğer emekçi insanlar gibi, kendi güç oyunlarına kapıldı, kendi sınırlılıklarına yakalandı, çok kuşatılmış, çok sınırlı ve kısıtlı hale geldi ve o şimdi doğanın realitesine, orada çok daha fazlası olmasına rağmen, yalnızca kendi biliminin gözleri veya perspektifi ile bakıyor.
Tek boynuzlu atlar var dostlarım. Onlar oturduğunuz kentlerin veya köylerin sokaklarında koşmuyor olabilirler. Ejderhalar var ve onlar hepinizin ve her birinizin içinde ve onlar aynı zamanda dışarıdalar da. Periler var. Doğa konusunda, bu gezegenin yaşam gücü konusunda o kadar çok önemli rol oynayan, doğa devaları (Hinduizm'de ilahi varlık) ve doğa güçleri var ki. Onlar gerçek, onlar bilim tarafından ölçülebilir değil çünkü bilim şeylere bakmak için çok miyop bir bakış açısı kullanıyor. Onlar yalnızca lineer bir perspektiften bakıyorlar.
Yani o fizikçi bilincin bilime ait olmadığı konusundaki gözleminde tamamen haklıydı. Ama o çok gerçek ve çok önemli ve bilim yakında bir gerçek olarak bilinci kendi alanına taşımaya, dikkate almaya başlayacak.
O, onları şaşkına çevirecek çünkü bilinç herhangi bir şekilde ölçülemez. Konuşmalarımızdan bildiğiniz gibi bilincin içinde enerji yoktur. O, onları şaşkına çevirecek çünkü bilinç görülemez. O kontrol edilemez ve yeni bilincin sonuçları çoğunlukla öngörülemezdir. Onlar lineer bilim gibi, mevcut bilim gibi aynı yolları takip etmez.
Başka sözcükler ile söyleyecek olursak eğer, Yeni Enerji konuşmalarımızdan bildiğiniz gibi, Yeni Enerji, Eski Enerji gibi değildir. O, bir duruma uygulandığında hep aynı sonucu vermez. O, bir duruma uygulandığı zaman her seferinde değişir. Mevcut bilinç ve bilimde siz bir formülü bir şeye uygularsınız ve siz onun içine başka faktörler koymadığınız sürece o tekrar, tekrar ve tekrar aynı şekilde kullanılacaktır. Yeni enerjide bu böyle değildir. O, kullanıldığı her seferinde değişecektir.
Yani bilim ona bakmıyor. O, bilimi şaşkına çevirecek. Ama dostlarım sizin hepinizin ve her birinizin bilinç konusunda zaten bilişi var. Özellikle de önümüzdeki birkaç yıl içerisinde bilimde, teknolojide ve fizikte çok büyük, çok büyük buluşlar olacak. Bu gezegende binden fazla yıldır gerçekleştirilmeyen çok büyük boyutta buluşlar, Dünya'nın düz olmadığı keşfi kadar büyük buluşlar. Hala Dünya'nın düz olduğuna inanan bazı insanların olduğunu fark ediyor musunuz? Oh, onlar geçmişlerini Şimdi'ye getiriyorlar. Onlar ona inanmayı sürdürmeyi istiyorlar. Ve bir şekilde, bilincin dinamiklerini anlayanlarınız, bunun onlar için gerçek olduğunu fark edecektir.
Dünya düzdür ve o nedenle onların görecekleri her şey düz Dünya'yı geçerli kılacaktır. Onlara uzaydan çekilmiş fotoğraflar gösterebilirsiniz, astronotların çektiği, Argonotların değil ve orada yuvarlak bir küre yer alsa da onlar hala onun düz olduğu konusunda ısrar edeceklerdir. Onlar kürenin onlara böyle (avuç içi izleyiciye bakar vaziyette) görünmesinden ziyade şöyle (avuç içi yukarı doğru) göründüğünü iddia edeceklerdir.
Ama siz önümüzdeki birkaç yıl içerisindeki değişimleri göreceksiniz - ilk başta garip karşılanacak olan teoriler fizikte ve bilimde başta olmak üzere çok, çok, çok daha kabul edilir hale gelecek - o böylece gezegendeki algıyı değiştirecek ve zamanla bu gezegenin çalışma şeklini değiştirecek, inanç sistemlerini değiştirecek, bu gezegenin enerjilendirilme şeklini tamamen değiştirecek.
O, yolculuğumuza çıkmadan evvel bizim tartışacağımız önemli bir noktayı da ortaya çıkarıyor. Sizin kuantum veya sihirli diye nitelendirdiğiniz değişimler gerçek değil. Bunları yapan yalnızca zihin...(tavandan aşağı dekoratif amaçlı kullanılan bir büyük bir örümcek aşağı sarkar; Adamus ve izleyiciler kıkırdar) Şahane bir dikkat dağıtıcı. Oh, kahveden küçük bir yudum? (kahvesini örümceğe uzatır) Çıkar bacaklarını oradan! Evet. Evet. Benim bütün realitelerde arkadaşlarım var. Teşekkürler (örümceğe), seni yeniden görmek ne hoş. Evet. Evet. Git başka bir yerde ağını ör. Teşekkürler.
Nerede kalmıştım, bu gezegene gelmekte olan değişimler konusunda verdiğim uzun nutukta ve benim sorum - konuyu çok uygun bir şekilde biraz önce izlenilen video'ya bağlar ( Pharrell Williams'ın Freedom adlı parçası) - gezegen buna hazır mı? Gezegen fizikte bir kuantum sıçraması için hazır mı, var olan o kadar teoriyi havaya uçuracak bir sıçramaya?
Bilimin bu teorileri ve praktikleri realite için bir perspektif sunuyor - ya da sunuyordu. Ama onların yaratılmasına yardımcı olanlar, onun üzerinde çalışmaya devam edenler, onu araştıranlar ona ağır bir şekilde bağlanmışlardır. Bunlar yalnızca onun bir parçası olan enstitülere, fizikçilere, bilim insanlarına ve laboratuvarlara ve üniversitelere değil, sonrasında fabrikasyon ürünlere ve mallara; her tip inanç kalıbına veya spritüel gruba sızar. Şimdi bunlara büyük bir yatırım yapılıyor, öte yandan büyük bir direnç var, bunlar aslında, gerçek tüm değişimlere karşıdırlar.
Değişim, insanların daima istediği o eğlenceli şeylerden birisi değişim ama onlar gerçekte değişmek istemiyorlar. Onlar yaşamlarında küçük marjinal iyileştirmeler istiyorlar. Ama onlara büyük değişim için bir fırsat verilmesi halinde onların buna gerçekten hazır olup olmadıklarını bilmiyorum. Ben bu gezegen fiziğin halen üzerinde çalıştığı şeylerin şokunu kaldırabilecek mi veya ona dayanabilecek mi bilmiyorum.
Ben bunun bilinçte büyük bir yükselme ve evrime yol açıp açmayacağını bilmiyorum veya ben onun savaşlara, çatışmalara, büyük anlaşmasızlıklara sebep olup olmayacağını bilmiyorum. Anlaşmasızlıktan kasıt her düzeyde anlaşmazlık - akademik düzeylerde, ortaklık düzeylerinde, kültürel, ülkesel, her alanda. Ben gezegenin gerçekten hazır olup olmadığını bilmiyorum. Ama bunlar oluyor. Bunlar her durumda olacak.
İnsanların verdikleri karşılık ve tepkileri görmek ilginç olacaktır. Mevcut sınırlı bilime bağlı olanların başka şeylere izin verdikleri gibi, olan bu yeni şekle zin verdiklerini görmek ilginç olacaktır.
Ben size, önce teorilerle ortaya çıkıp sonra onları kabul edilen genel görüş haline getirecek olan fizikteki gelişmelerin önce bu gezegendeki dinleri sarsacağını söyleyebilirim. Dinler binlerce yıldır değişmemiştir ve onlar insanlar üzerinde o kadar çok güce sahiptir ki; dinler aslında, üzgünüm ama onlar gerçek Ruh (Spirit) ve Öz konusunda herhangi bir şey öğretmiyorlar. O nedenle bunlar dinde ve her şeyda çok büyük değişikliklere neden olacak.
Bu değişimler geliyor çünkü az da olsa sizin gibi insanlar var, o bilişe bir süredir sahip olan, o içsel uyanışı gerçekleştirmiş olanlar var. Siz başka bir şeylerin olduğunu biliyorsunuz. Sizin başka şeylerin var olduğuna sadece inanmak istediğiniz ileri sürülebilir. İşin içinde o faktörler de var. Ama siz başka bir şeylerin olduğunu biliyorsunuz, sizin yaşadığınız bütün zorluklara rağmen, geçirmiş olduğunuz zor yolculuklara rağmen, hayatınızdaki sorunlara rağmen ilerlemenizi sağlayan bu oldu. Siz biliyorsunuz ve siz tam da şu anda onun ne kadar yakın olduğunu biliyorsunuz. O kadar yakın ki. Siz onu hissedebiliyorsunuz. Ve siz şeylerin şiddetli bir şekilde değiştiğini fark ettiğinizde bu size biraz ürkütücü gelecek.
Onu bilip bilmeseniz de, onu böyle adlandırıp adlandırmasanız da, ömürler boyunca, binlerce ve binlerce yıldır bilinci keşfedenler sizler oldunuz. Bazılarınız ona "ötede olan" dedi, o bundan biraz farklı bir şey. Bazılarınız onu fantazi diye adlandırdı ama öyle değil. O, fantazi gibi bir şey olamaz yani uydurulmuş olamaz. Onun bir yerlerde kökenleri var. Sizin o düşünceleriniz, sizin o rüyalarınız uydurulmuş inançlar veya fantaziler değildirler. Daha fazla bir şeylerin olduğunu söyleyen o biliş sizin içinizden bir yerlerden geliyor.
Ve bu gezegeni değiştirecek olan şey bilinçtir, farkındalığın farkındalığıdır. Bazıları başlangıçta ona bilinç dememiş olabilirler, onlar ona başka sözcükler ve adlar vermiş olabilirler ama hepsi neticede şu basit şeyin - bilincin - özüne indirgenir.
Bir anlığına aniden bilimsel ve matematiksel denklemlerde bilinci dikkate almaya başlayan bazı bilim insanları ve fizikçilerin ortaya çıktığını hayal edin. Bazı bilim insanlarının yapılan tipik lineer araştırmaların ve gelişmelerin ötesinde bir şey olduğunu söylediğini hayal edin; onların ötesinde bir şey var; bilinç faktörü. Ve bu onlar bunu ciddiyetle dikkate almaya başladıkları zaman olacak, Einstein'ın görecelik teorisine yaklaştığı kadar ciddi bir şekilde - zaman, uzay, yerçekimi - Einstein daha fazla bir şeylerin olduğunu bildiği için ortaya ne çıkacak olursa olsun, başkalarının ne diyeceğine aldırmadan onu ciddiyetle dikkate aldı. O, yıllarca ve yıllarca ve yıllarca onu basit bir formül haline getirmek, onu bir şekilde kanıtlamak için mücadele verdi. Ve o ilk başta, aa'lar, oo'lar ile kabul görerek karşılanmadı. Hayır, o, önce reddedildi çünkü onlar en devrimci veya en evrimsel kavramlardı.
Fakat önümüzdeki birkaç yıl içerisinde bilincin bu değişkenliği daha çok ortaya çıkmaya başlayacak ve bu giderek daha da artacak. O, fizikteki ve bilimdeki anlayışı değiştirecek ve zamanla gezegendeki yaşamı değiştirecek. Enerji kaynakları, yakıt kaynakları gibi basit olan her şeyi; şeylerin bu gezegene dağılım şeklini, nereden geldiğimizi, nereden geldiğiniz ile ilgili anlayışı. Hepsi değişim için hazır.
Ben insanların genel olarak buna hazır olup olmadıklarını bilmiyorum. Bu benim yıllarca önce yönelttiğim bir soruma benziyor, insanlık özgürlük için hazır mı? Ve herkes ellerini sallayarak, "Evet, özgürlük, özgürlük." diyor. Ama ben bunu hala sorguluyorum çünkü özgürlük sorumluluk istiyor. Başkalarından almak ya da beslenmek yok. Başkalarını suçlamak yok. O, "Benim. Yaratıcı benim. Benim yolumda hiçbir engel yok. Beni zenginlikten, sağlıktan veya herhangi bir şeyden alıkoyan bir şey yok." diyen muazzam derecede bir sorumluluktur. Özgürlük budur. Bir yaratıcı böyledir ama o aynı zamanda muazzam bir sorumluluk alır, bir yaratıcı olarak kendisinin sorumluluğunu.
Ben bunları bugün varacağımız noktaya gelmeden önce bir ön hazırlık olarak anlatıyorum. Ben bunların hepsini bilincin her şey olduğu anlayışını yerleştirmeye yardımcı olmak için söylüyorum. Yaratan o. Enerjiyi çeken bilinçtir. Tüm bu evreni ve tüm diğer evrenleri yaratmış olan bilinçtir.
O, spritüel değil. Tüm bu anlayış spritüel değil. Bu kesinlikle New Age (Yeni Çağ) değil, kesinlikle din değil spritüel bile değil çünkü biz ona spritüel özellikler yüklemeye başladığımız anda biz inanç sistemlerine gireriz ve tanrılara ve aslında bu anlayışı sınırlayacak birçok şeye.
O, şimdi gerçek anlamda bilim değil ama olacak. O, henüz dikkate alınan fizik değil ama alınacak. Ama siz bilinçsiniz ve bilinç her şeydir. Her şeydir.
Bundan 20, 30 yıl öncesine bakmak garip gelmeye başlayacak. Şunlar da gelecek nesillere tuhaf gelecek: "Biliyor musun, 19'uncu, 20'inci, 21'inci yüzyılda insanlarda yanlış olan neydi? Onlarda bilinç anlayışı yoktu. O, sözlükte dahi yer almıyordu. Demek istiyorum ki o, bir sözcüktü ama kimse onun ne anlama geldiğini bilmiyordu." Onlar bundan önceki nesillere bakıp hayret edecek ve insanların o zamanlar bilincin temelini bile anlamadıklarına şaşıracaklardır.
Ve yeniden, bu spritüel bir konu değildir. Bu New Age değil. Bu felsefi değil. Bu, evrende, çoklu evrende ve her yerde varolan herşeyin özüdür.
O nedenle ben "Ben Varım"ı deneyimlemek, bilinci anlamak, enerji ve bilinç arasındaki farkı anlamak konusunda size karşı katı davranıyorum. Siz sözcükleri duyup ve anlamaya başlıyorsunuz ama siz hala ikisini bir tutmaya eğilimlisiniz - bilinç ve enerjinin aynı şey olmasına - ama onlar aynı değil.
Son zamanlardaki bilince girdiğimiz deneyimler sayesinde, en son da evde dolaştıktan sonra dışarı çıkıp sonunda her şeyi salıverdiğimiz, hiçlikte olduğumuz geçen merabh sayesinde, bazılarınız onu gerçekten anlamaya başladı. Sanki içinizde bir zil çalıyor, sanki "Ben Varım", bu bilinç, tüm o makyoyu uzaklaştırıyor. O, tüm o eski inanç sistemlerinin üzerindeki örtüyü kaldırır. Ve o sizin sorun, iş sandığınız her şeyi temizler. Ve siz aniden "Ben Varım" farkındalığını kazanırsınız. Ölümün bir önemi yokur. Akrabaların bir önemi yoktur. İşinizin bir önemi yoktur. Ben size, "Önemi yoktur dediğimde" sizin bunlar için fazlaca çaba harcadığınızı ve gereğinden fazla odaklandığınızı kastediyorum. Bunların bir önemi yok.
Bu konulardaki gerçek bilinç ortaya çıktığında, bunların yerine başka şeyler gelir. Yaşam senkronize hale gelir. O sadece olur ve bunlara yol açan şey de bilinçtir. Siz bilincinizin nerede olmasını istersiniz?
İYammer (Ayyemmır olan okunuşu İng'de Ben'imleyici anlamına gelir, Adamus'ın türettiği bir terim) diye bir cihazın olduğunu söylediğim son toplantımızda...(eline küçük bir kumanda alır)...daha iyi bir alet olmadığı için bunu aldım. Sanırım çekmiş bu (kahkahalar), iYammer küçülmüş. Yani sizde iYammer var. Siz onun ile ne yapacaksınız? Ve ben size ötesine geçin diyerek bazılarınızın zor zamanlar geçirmesine neden oldum. Diğer realitelere girin. Diğer realitelerdeki deneyimler insan hayatınızda olduklarında farklı olacaktır ama siz öteye geçin. Açılın. Korkmayın.
Ama aynı anda - bu çok önemli, ben bir hafta önce Romanya'da gerçekleştirdiğimiz Merlin toplantımızda bunu anlatmıştım - siz çıktığınızda, siz ötesine geçtiğinizde, siz kendinize farkındalığınızın farkında olma izni verdiğinizde, başka sözcükler ile söylersek, siz o Ben'ime izin verdiğinizde, o bencil insan özünü de beraberinizde sürüklemeyi beklemeyin.
Siz bir duvarın içinden geçeceksiniz dediğim grupta bir beklenti oluyor. Herkes çok sihirli düşünüyor - bir duvarın içinden yürümek - ve ben evet dedim, bunu yapması kesinlikle çok kolay. Siz sadece yaparsınız ama siz etinizi ve kemiğinizi beraberinizde götürmeyi beklemeyin. Bu bencilce. O, sizin bencil insan özünüz.
Bu biraz garip, bu bir paradoks çünkü siz bir yandan, "Oh! Bu beden. O yaşlanıyor. O yoruluyor. Oh, biliyorsunuz, o, et ve kemikten ibaret ..." Siz buna rağmen onu duvarların içinden yürüyüp geçerken veya diğer boyutlara giderken beraberinizde götürmek istiyorsunuz. Neden? O siz değil ki. O, bencil, küçük, olgunlaşmamış insan. Bu sorun değil. Siz yeter ki onu teşhis edin, siz yeter ki fark edin, bu insan özü bir yandan sizin sihir istediğinizi söylüyor, sizin kozmozun diğer parçalarına yolculuk yapmak istediğinizi söylüyor ve siz de diğer yandan, "Ben bedenimin ve beynimin benimle gelmesinde ısrar ediyorum." diyorsunuz. Hayır. Hayır, gelmiyor. Gerçekte siz öyle olmasını istemiyorsunuz. Siz gerçekten, gerçekten öyle olmasını istemiyorsunuz. O sizi sınırlıyor.
Siz Ben'imsiniz. Siz Ben Varım'sınız. Beyin yoktur. Beden yoktur. Bunların hiçbirisi yok. Sizin ona ihtiyacınız yok. O sadece saf bilinç.
Bunun tam aksi olarak aranızdan bazılarınızın bir dereceye kadar içinde bulunduğu form, insanların içinde bulundukları form, ben formudur. Bir yanda Ben'iminiz var, ihtişamlı, özgür, egemen, yaratıcı Ben'im. Diğer yanda da ben var, olgunlaşmamış, bencil, küçük insan. Bu sorun değil. Biz onu elimine etmekten bahsetmiyoruz; biz o duvarın içinden geçip yürüyebilen Ben'im perspektifine açılmaktan bahsediyoruz. Sizin bedeninizi götürmeye ihtiyacınız yok. Biz bunu Romanya'da yaptık. Biz duvarın içinden yürüdük ve diğer taraftan kendimizi gözlemledik.
Ama anlayın dostlarım, siz iYammer'ı kullandığınızda, siz bedenin ve zihnin sınırlılığının ötesine geçtiğinizde, algılama duyusu, sizin şeyleri algılama şekliniz değişecektir. Duvarın içinden yürüyüp geçeceksiniz diye veya diğer boyutlara yolculuk yapacaksınız ve gözleriniz olacak veya duyma hissiniz olacak diye beklentiye girmeyin. (a) Sizin buna ihtiyacınız yok; (b) O, sınırlıdır; ve (c) O, o kadar ben, o kadar küçük insan bendir ki.
Siz yolculuk yapabilirsiniz; siz bu diğer realitelere kolayca yolculuk yapabilirsiniz, Ben'im olarak çok kolay yaparsınız ama gözler ile görmeyi, kulaklar ile duymayı beklemeyin. Diğer realitelerde meydana gelen tamamen farklı duyu türleri var. Ona alışmak uzun sürmez. Ama siz aniden kendinize bu duyuları kullanma izni verdiğinizde, bu fiziksel olmayan insan duyularına izin verdiğinizde, siz aniden onların sizin doğal duyularınız olduğunu hatırlayacaksınızdır.
Gözler realiteyi algılmanın doğal olmayan bir şeklidir. Gerçekten öyleler. Onlar sınırlı. Siz çevrenizdeki her şeyi görebilmelisiniz veya çevrenizdeki her şeyi algılamalısınız. Sizin herhangi bir mesafe konusunda mükemmel bir vizyonunuz olmalı ama gözler bunların hepsini sınırlıyor.
Yani biz yolculuğumuza çıkmadan önce benim söylemek istediğim şey, sizin Ben'im olduğunuzdur; 'ben'i teşhis edin. Ben'im var ama sizde küçük ben, bencil insan da var. Ben bunu kötü anlamda söylemiyorum. Ben bunu negatif olarak adletmiyorum ama o orada ve o, kontrolü ele geçirmeye eğilimli. O yeterince sızlanıyor ve yeterince baş kaldırıyor ve o sizi yeterince rahatsız ediyor. Siz düşüyorsunuz. Siz bir şekilde küçük benin bir kurbanı haline geliyorsunuz. Bundan sonra böyle olmasın. Bundan sonra böyle olmasın. Bundan sonra böyle olmasın. Hadi biz, olgun Ben Varım varlıkları olalım. Artık kendi saçma ve küçük yöntemlerinde ısrar eden bencil, arsız insan olmasın. Siz Ben'imsiniz, o halde onu oynamaya başlayın. Güzel.
Şimdi, bu ana kadar neler yaptığımızı özetlersek, fazla bir şey değil. Bilinç hakkında konuştuk; bilinç o kadar önemli ki. Özellikle de önümüzdeki birkaç yıl içinde meydana gelecek değişimleri konuştuk. Değişimin kendisini değil ama değişimin başlangıcını, her şeyin özünün bilinç olduğunun ortaya çıkacağını, zamanla fizik çevrelerinde ve bilimde meydana gelecek olan şeyleri konuştuk.
Siz zaten biliyorsunuz. Siz onun gazetelerde çıkmasını beklemek zorunda değilsiniz. Sizin görüşmelerde yer almayı beklemeniz gerekmez. Siz zaten biliyorsunuz. Siz sadece bildiğinizi bilmiyorsunuz. Siz bilişinizden emin değilsiniz. Siz tam da şu anda bilişinizi nasıl tanımlayacağınızı bilmiyorsunuz ama ben sizden kendinize güvenmenizi istiyorum, izin vermenizi çünkü şeyler değişmeye başlayacak.
Bir Örnekleme
Ben şimdi burada bulunan herkese, ben de dahil, bir parça kağıt verilmesini isteyeceğim. (görevliler kağıt dağıtır) Bir parça kağıt, kaleme gerek yok. Bu bizim bugün yaşayacağımız deneyimlerin bir bölümünü oluşturuyor. Evlerinde izleyenler de bir parça kağıt alsın. Herhangi bir boyutta olsun fark etmez. Herhangi bir renkte, bunun bir önemi yok. O kadar çok soru soruyorlar ki "Ne büyüklükte? Hangi renk? Üzerine yazılacak mı? Umurumda değil sadece bir parça kağıt. Sadece bir parça kağıt. Harika. Teşekkür ederim.
Şimdi, çoğunuz nasıl yapılacağını zaten biliyorsunuz ama ben nasıl yapıldığını yeniden göstereceğim. Ben sizden kağıttan uçak yapmanızı rica edeceğim. Siz kağıdı uzunlamasına ikiye bölün. (nasıl yapıldığını gösterir) Eh, gördünüz mü? Önce böyleydi; şimdi şöyle oldu. Peki, bu bizim kağıt uçağımızın başlangıcı. Aranızdan bazılarınız kağıt uçak yapımında çok başarılı. Siz bunun için çok çaba harcıyorsunuz.
Şimdi her iki kenarı kıvırın, yani önce bu köşeyi kıvırıp katlıyorsunuz; sonra da şu köşeyi de kıvırıp katlayın.
LINDA: Oooh!
ADAMUS: Peki. İşte elinizde buna benzeyen bir şey olmalı.
Şimdi, evet, aranızdan bazılarınız bundan zevk aldı. Siz elleriniz, zihniniz olmadan çok kağıt uçak yaptınız. (Adamus kıkırdar) Peki. Güzel, güzel. İşte, burada başladık şimdi bu kısımdayız. Şimdi şurayı kıvıırın. Gördünüz mü? Şurayı katlarsanız, ortaya şu şekli çıkarırsınız. Tamam şimdi sıra kanatlarda, köşeyi düzleştirerek kanat haline getirin. Daha sonra diğer tarafı da katlayarak iki kanat elde edin. Güzel. Şimdi basit bir kağıt uçağınız var. heyecan verici değil mi? Burada, Kırmızı Çember'de yaptıklarımız heyecan verici. (bazı kıkırdamalar)
SART: İnanılmaz.
ADAMUS: İnanılmaz. Ve ben sadece sizin ne keşfedeceğinizi, nereye gideceğinizi söylemek için bir anlığına geri gidiyorum, sizin keşfedeceğiniz şey Siz'siniz, Ben'im. Bu, ben çıkışlı olursa çok farklı olur, içinizdeki küçük beni kastediyorum. Arada öyle büyük bir fark var ki. Ve siz bu benin, "Ben, ben, ben, ben" diye bağırdığını, ağladığını fark etmeye başlayacaksınız ve gerçek olan "Ben'im. Ben'im. Ben'im." Keşif bu.
Küçük ben, "Ben" diye bağırmayı kesecektir çünkü nihayetinde o güvende hissedecektir. O aslında sonunda onaylandığını hissetmeye başlayacaktır. İnsan, küçük insan, bencil insan aniden tanındığını hissetmeye başlayacak. O, kendisi ile ilgilenildiğini hissedecektir. O, benin deneyimlerini yaşarken özgür hissedecekdir ama o bunu sızlanmadan, tüm o arsız direnç olmadan yapacaktır. Yani sizin gideceğiniz yer, keşfedeceğiniz şey Ben'imdir.
İşte hepinizin uçağı hazır. İsterseniz ayağa kalkın lütfen ve şimdi sizden bütün uçakları bu tarafa, havaya doğru atmanızı istiyorum ve kameraya yakın olanlar eğer yapabiliyorlar ise onu kameranın üzerinden uçursunlar, güzel bir etki yaratın. Cauldre ve Linda biz uçakları uçurmadan önce benden tedbir almamı istediler, ben de öyle yapacağım. O nedenle siz farkında olmadığınız serseri bir kağıt uçağın size isabet etmemesi için elinizi gözleriniz ile koruyun ya da siz inek öğrenci iseniz gözlüklerinizi takın. (kahkahalar) Gözlüklerinizi, güneş gözlüklerinizi veya başka bir şey ile koruyun. Gözlerinizi koruyun; bedeninizin diğer yerleri için sorun yok. Hadi üç kere aargh dedikten sonra kağıt uçaklarımızı fırlatalım - aargh, aargh, aargh; aargh, aargh, aargh - hadi şimdi kağıt uçaklarımız fırlatalım. Gözleri koruyun. Aargh, aargh, aargh! Evet! (izleyiciler "Vooov!" diyerek uçaklarını havaya atarlar)
Güzel. Olağanüstü! İyi, burada çok güzel bazı kağıt uçaklar var. Şimdi bu eğlenceli idi değil mi? (izleyiciler onaylar)
Burada dikkat çekilmek istenilen nokta nedir? (birisi "Bilmiyorum!" der) Ben uzun zamandır kağıt uçak yapıp fırlatmamıştım ve ben bunu yapmanın eğlenceli olacağını düşündüm! (Adamus güler ve izleyiciler kıkırdar)
Hadi ilerleyelim. Hadi diğer konuya geçelim. Hadi neden burada olduğumuz ile ilgili günün konusuna geçelim. (izleyiciler gülerek hala kağıt uçakları atıyordur) Umarım o bu tarafa doğru uçan kağıt normal kağıttır ve tuvalet kağıdı değildir. Ve lütfen bir daha bunu yaptığınızda paranızı katlayarak bu tarafa atın.
Realitenin Doğası
Ben bir teori sunmayacağım. O, aslında realite. Bazıları ona teori diyecektir ama o realite. Ben onu sunacağım.
Cauldre bu kanallık konusunda biraz endişeli çünkü bizim Şaud'umuz olduğu zaman ben ona çok fazla bir şey anlatmıyorum ve anlatırsam da (ki bu bir yalan) bunu sadece onun dikkatini dağıtmak için yapıyorum. Ama ben onun ile geçen gece bu seferki Şaud konusunda konuştum. Ben ne yapacağımızı anlattım, buna kağıt uçaklar fırlatmak da dahil ve o bu neden ile gerginleşti. Ben gergin değilim çünkü ben kimsenin gazabını üstüme çekmem; bu onun işi.
Ama ben realite konusunda bazılarının kaşlarını havaya kaldıracağı, bazılarının "Adamus gerçekten kendini kaybetti" diyeceği ve yoğun tartışmalara neden olacak öyle kökten, temel bir kavram sunacağım ki. O, internette bile yayınlanabilir. O, akademik çevreye ulaşacaktır ve çoğu insan kesinlikle bunu saldırgan bir biçimde karşılayacaktır. Onların çoğu onu anlamayacak veya kabul etmeyecektir. Ama önümüzeki beş, on, on beş yıl içinde, ne kadar olduğunun bir önemi yok, yeterince araştırma ve yeterince anlayış, bazı insanlara, "Ah! Anladım. Anladım" dedirtecek kadar kuantum teorisi olacaktır. Ve o sonra temel fiziğe ve matematiğe ve diğer bilimsel çalışmalara uygulanmaya başlayacaklardır
Bunu duyanlar olacaktır ama bu onlar için çok fazla bir şey ifade etmeyecektir. Onlar yürüyüp gideceklerdir, onlar evde televizyonlarını kapatacak ve "İlginçti ama biraz bilim kurgu gibiydi" diyeceklerdir ve bu sorun değil.
Buradaki pisliği temizler misiniz lütfen? (bazı kahkahalar) Ben burada ders vermeye çalışıyorum. Birisi bunu temizler mi? Ben Yükselmiş bir Üstadım. Kendimi sanki kağıttan bir enkazın üzerinde yürüyormuşum gibi hissediyorum. Siz bunları dönüştürecek misiniz yoksa çöpe mi atacaksınız? (tüm kağıt uçaklar toplanır)
LINDA: Buradaki ana nokta neydi? Konu ne?!
ADAMUS: Dikkat dağıtma! Kesinlikle dikkat dağıtma. Evet. Önümüzdeki ay hula hup çevireceğiz. Neden olmasın? (izleyiciler "Ooo" der) Teşekkür ederim.
İşte, bu arada, herhangi bir zamanda...
EDITH: Nerede? (Adamus Edith ve Crash birbiriyle konuşunca duraklar)
ADAMUS: Herkesle paylaşmak istediğiniz bir şey mi var? (kahkahalar)
EDITH: Tabii ki, seninle.
ADAMUS: Güzel. Benimle, güzel.
EDITH: Dave'in taktığı kırmızı bandana ne oldu merak ediyorum.
ADAMUS: Ne kadar da önemli. (kahlahalar) O, en derin konulardan birisinin ortasında, David'in kırmızı bandanasının nerede olduğunu soruyor.
LINDA: Kim o?
ADAMUS: Edith!
LINDA: Teşekkür ederim.
ADAMUS: Tam da fizikçilerin neyi konuşacağı ve neyi tartışacağı konusunun ortasında - onlar illa ki burada bizim söylediklerimiz ile ortaya çıkacaklar diye bir şey yok ama kavram konuşulup tartışılacak - dünyayı değiştirecek şey konuşulacak, o, sizin dünyanızı değiştirecek, bizim konuştuğumuz şeyse senin...nerede o?
CRASH: Harika bir bandanaydı. O, aslında...
ADAMUS: Bandana nerede? (David onu elinde sallar) Bandanayı takar mısın?!Edith sakinleşsin. Peh! Edith, Edith, Dave ile çok ilgileniyorsun, Edith. (izleyiciler “Oooo!” der)
Bu arada enerji devamlı yoğunlaşıyor ve sıkışıyor - ve siz bunu hissedebiliyorsunuz; sizin düşünmeniz gerekmez, siz basitçe hissedebilirsiniz - tansiyonun yükseldiği her seferinde bir şey oluyor, hava yoğunlaşıyor, biz dikkat dağıtıyoruz. Kesinlikle dikkat dağıtma. İnsanlar zihinsel olmaya başlıyor. Dikkat dağıtma. Biz ondan sonra tazelenmiş bir biçimde konuyA gerçekten girebiliyoruz ve bizim yaptığımız da sadece buydu. Kağıttan uçaklar, oh, Dave'in bandanası, nasıl bir şeyse o - onun sporcu kayışı ve diğer şeylerİ (kahkahalar) - bunların hepsi bir dikkat dağıtma.
Yani bazı insanlar benim gözlemlerimi tartışacak, ötekiler gerçekten takmayacak, başkaları da bizim deliren bir grup New age kaçığı olduğumuzu söyleyeceklerdir ki bu doğru değil. Ve sizin gibileri "aha" diyecek ve siz sonra bir "aha" daha yakalayacaksınız ve başka bir "aha" daha ve "aha"lar giderek artacak ve biz burada buna doğru gidiyoruz.
Hatırlayın, bu gezegende küçük bir grup bilinci etkiliyor çünkü birçok insan onun ne olduğunu bilmiyor. Çoğu insan 'bilinçli' olmanın uyanık olmak ve nefes almak olduğunu zannediyor. O, sınırlı bilinç ve gerçekte o çok daha, çok daha büyük. O halde işte benim realitenin doğasına yaptığım giriş geliyor. (Adamus duraklar sonra da kıkırdar)
SART: Vur bize! (Biri, “Davul sesi” der ve izleyiciler davul sesi efekti çıkarır)
Siz zaman ve uzay içinde hareket etmiyorsunuz. Zaman ve uzay sizin içinizde hareket ediyor.
Kesinlikle bir çelişki, kesinlikle bir keşif, mevcut düşünmede devrim. Zaman ve uzay tam da şu anda sizin içinizde hareket ediyor; siz onun içinde hareket etmiyorsunuz.
Gerçekte zaman ve uzay içinde hareket eden obje yok. Mevcut düşünceye göre bir obje zaman ve uzay içinde hareket eder. Biz zaman ve uzayı birbirine geçmiş bir bütün olarak ele alacağız. Biz ona tekil bir şey olarak Uzayzaman diyeceğiz. Biri olmadan diğeri de olmaz gerçekten. Olur ama her şey çöker. O nedenle biz ona Uzayzaman diyeceğiz. Mevcut düşünüşe göre bir obje Uzayzamanda hareket eder. Bu yüzden hareket eden objenin hızını zaman ve uzayı belirler. Gerçek şu ki bu doğru değil.
Günümüz fiziğine göre, kuantum fiziğine göre aslında Uzayzaman sizin içinizde hareket ediyor. Siz o kağıt uakları attığınız zaman onlar hareket etmiyordu. Hareket eden zaman ve uzaydı. Ahh! Ahh! (izleyiciler “Çok güzel!” ve “Evet!” der) Bunun üzerine bir aargh gider! Aargh! Aargh!
Yani herkeste tek bir Uzayzaman olduğuna dair bir realite algısı var ve bir objenin o uzayzaman içinde hareket etmesi yerçekimini yaratıyor. Ve bu doğru değil. Fiilen Uzayzaman içinde hareket eden objedir çünkü siz, sizin bilinciniz şimdi bir insan bedeni ile birlikte.
Bu tarafa bakın. Bazılarınız o eski model projektörleri (kameraları) bilir. Onlarda film makaraları bulunurdu ve onun içinden geçerdi ve ışık vardı ve ışık filmden geçerdi ve onun ekrana projekte edilmesini sağlardı. Bu durumda da aynısı oluyor, Uzay zaman hareket ediyor. Uzayzamanın benzediği şey...(çizer) Diyelim bu bizim ışıklı projektörümüz ve film onun içinde hareket ediyor. Projektör hareket etmez. Projektör filmi taramaz. Projektör ve ışık sabittir; film hareket ederek onun içinden geçer ve sanki ekranda hareket eden bir resim varmış gibi bir illizyon yaratır. Ancak - bilinç, ışık - aslında hareket etmez.
"Hım" diyorsunuz. Ben Cauldre'nin kollarını hareket ettirdiğimde siz, "Bu hareket değil mi" diye soruyorsunuz. Aslında değil. Aslında değil. O, bir şeyin hareket ettiğine dair bir algı. İnsanlar kolun hareket ettiğine inanacaktır ve aslında hareket eden Uzayzaman'dır. Hımm. Hımm.
Burada bir teşbih yapabiliriz, kameradan geçmiş olan film geçmiştir; kameradan aydınlanarak geçecek olan film gelecektir; ve çarkların ve makaraların içinde tam da burada ışıklandırılan film parçası Şimdi anıdır.
Sizin daima o Şimdi anı olduğunuzu söyleyebiliriz ama burada sorun zaman, uzay ve fizik ile ilgili eski anlayış yüzünden sizin aslında burada bulunmamanız. Çoğu insan burada, projektör düzeyinde iş görmüyor. Onlar bu bölümdeler. (gelecekte) Onlar, "Oh, sıradaki film parçası geldiğinde neler olacak?" diye düşünüyorlar. "Oh! korkunç şeyler" diye endişeleniyorlar veya gelecekten korkuyorlar. Ve onlar daha sonra makaranın geçmiş olan bölümüne geçip "Oh! Ben bunu yapmamalıydım ve ben bunu yaptığım için pişmanım, zavallı ben, ben her koşulda bir kurbandım." derler. Yani onlar burada değiller. Onlar artık projeksiyon noktasında, bilinç noktasında değillerdir. Yani onların Uzayzamandan geçtiklerine inanmaları çok kolay. Uzayzaman. Ancak gerçekte geçmezler, geçmezsiniz.
Bu ilginç bir kavram olmak ile beraber aynı zamanda bir realite de. Uzayzaman şu an sizin içinizde hareket ediyor ve o öyle yaptığı zaman da yerçekimsel bir etki yaratıyor. Ben yerçekimi sözcüğünü kullandığım zaman Newton'ın yerçekiminden, bir şeyin yere düşmesinden daha fazlasını kastediyorum. Çekim burada bir vakum gibidir . O yoğunlaştırır. O yoğunluğu yaratır. Yani zaman ve uzay sizin içinizde hareket ederken, o, bir çekim etkisi yaratır ve bu çekim sadece fiziksel bir çekim değildir. O sadece bedeninizde oluşmaz, gerçek anlamda çekim aslında düşünceleri ve duyguları yakalayıp tutar.
Bir anlığına düşüncelerinizin ve duygularınızın fiziksel bir obje gibi yerçekimi tarafından bir vakum gibi çekildiğini hayal edin. O nedenle siz geçmişte meydana gelen şeylerin gerçek olduğunu sanırsınız ve onlar gerçek değildir. Sizin algıladığınız şekilde değildir. Onlar çok, çok farklıdır ama çekim onları tutar.
Çekim inanç sistemlerini tutar - bireysel inanç sistemlerini, kültürel inanç sistemlerini. O, dini inanç sistemlerini tutar. Yani şu anda insanların içinde hareket eden zaman ve uzay sadece sizin 3B dediğiniz fiziksel realiteyi yaratmakla kalmaz; çekim etkisi insanların, "İşte bu kadar. Dünya düzdür. Budur. Dünya'nın yuvarlak olduğunu düşünmek aptalca. Yoksa kenardaki insanlar düşerdi." demesine neden olur. Yani zaman ve uzaydaki çekimi yalnızca fiziksel objeleri değil, inançları, düşünceleri, sınırlamaları ve her şeyi bir arada tutar.
Bu yerçekimsel etkinin her şeyi birarada tutması kesinlikle heyecan verici bir şeydir. O bir arada tutmaya devam ediyor. O şeyleri yekpare tutuyor. O şeyleri değişmekten alıkoyuyor.
Zamanın ve uzayın çekimi sizin somut, gerçek diye nitelendirdiğiniz deneyimlerin yaratılmasına destek olur. O, bunun bilişi sizde olsa da sizin gözlerinize ve kulaklarınıza ve fiziksel duyularınıza odaklı kalmanıza yardım eder. Bu çekim, bilinç tarafından aktive edilen, bilinç tarafından aktive edilen uzayzaman sizin içinizde hareket ederken onun yarattığı çekim her şeyi bir arada tutar. Siz de devamlı ondan kurtulmaya çalışıyordunuz, ne ile? Zihninizin bilinci ile, sınırlı bilinciniz ile. Siz kurtulmaya çalıştınız. Bilişiniz, "Benim içinde yaşadığım kafesin dışında başka bir şeyler olmalı" diyor. Ama siz onu düşündüğünüzde, siz onu çözmeye çalıştığınızda Uzayzaman sizin içinizde daha hızlı hareket edecektir. Uzayzaman sizi kısıldığınız kapanda tutacak daha çok çekimsel etkiye neden olacaktır.
Ve dostlarım, bu bazılarınıza göreceli olarak kolay gelse de kesinlikle derin bir konudur. Siz bunu kendi yaşamınızda deneyimleyeceksiniz. Bir objenin Uzayzaman içinde hareket ettiği eski anlayışa karşın onun sizin içinizde hareket ettiği yeni anlayış. Bu radikal fizik ama bu aslında aynı zamanda temelde gerçek fizik.
Çoğu insanda, bu zaman ise (bir kutu çizer), onların bunun içinden geçiyor algısı var (kutunun içinden bir çizgi çizer) Ve onlar onu saatleri ile ölçüyorlar. Onlar, "Evet, bunu atlatmak çok zaman aldı." diyeceklerdir. Çoğu insan Uzayzamanın tanımlanmış, kesin, neredeyse değişmez olan bir şey olduğunu düşünür ve bu öyle değildir. Öyle değil.
Sizin bu gezegendeki yaşamınız Uzayzaman tarafından yönetiliyor. Siz onun içine düştünüz. Siz Uzayzaman içinde hareket ettiğinizi kabul ettiniz. Siz doğduğunuza ve bir yaşam geçirdiğinize ve sonra öldüğünüze inandınız ve siz Uzayzaman ile belli yıllar işbirliği yaptınız ve siz belirlenmiş şeyler yaptınız. Siz zaman ve uzay içinde hareket edersiniz. Siz bugünden yarına zaman ve uzay içinde geçersiniz ve bu çok lineerdir. Ama gerçek öyle değil.
Gerçek şu ki sizi, hareketlerinizi, geçmişinizi, şimdiki zamanınızı, geleceğinizi belirleyen zaman değildir. Bunları yapan zaman değildir. Realite şu ki burada bilinç var, bir daire ile bir nokta; burada da bilinç var ve uzayzaman sizin içinizde hareket ediyor ve böyle yaparak da her şeyi bir arada tutan çekimi yaratıyor, G.
Uzayzaman kesintisiz değildir. O, sürekli değildir. O değişir. O David'den (Mc Master) David'e (Schemel) doğru değişir. Aynı ada sahip olsanız bile farklıdır. Senin Uzayzamanın David'in Uzayzaman'ından farklıdır. Siz hareket ettiğiniz her seferinde sizin içinizde David'in hareketlerinden farklı olarak hareket eden değişken bir Uzayzaman vardır. Senin içinde hareket eden Uzayzaman David, senin düşüncelerin, inanç sistemlerin, fiziksel eylemlerin ve izin verdiğin bilinç düzeyi tarafından belirlenmiştir; sizin içinizdeki Uzayzamanın akışını veya hareketini belirleyen odur. Ve o, seninkinden farklıdır. (diğer David'e) çünkü senin düşüncelerin, eylemlerin farklıdır.
Bu ikisinde meydana gelen iki farklı çekimsel etki vardır. "Oh, devam et Adamus, ben Uzayzaman'ın sürekli olduğunu sanıyordum ve ben yerçekiminin de sürekli olduğunu sanıyordum." Hayır. Ve eğer siz bunu salıverebilirseniz - sizin yaşam düzeyinizi, sizin çekiminizi, yaşama akışınızı belirleyen bir gücün veya kuvvetin olduğu olgusunu; orada bir zaman tanrısı, dışarıda bir Uzayzaman tanrısı olduğu olgusunu, ki öyle bir şey yok, sizin ötenizde bir gücün olduğu olgusunu salıverebilirseniz - siz özgürlüğü deneyimlemeye başlarsınız.
Siz şimdi bunu deneyimleyeceksiniz, biz o neden ile buradayız. Biz o neden ile bugün bu yolculuğa çıktık. Siz onu deneyimleyeceksiniz ve siz bu konuda bazı insanlar ile konuşacaksınız. (birisi "Yoh!" der) Ve onlar...(kıkırdar) Burada bilge biri var. O (kadın), "Hiçbir şekilde!" diyor (kahkahalar) Ama size temin ederim ki öyle yapacaksınız. Size, sizin bunun ile ilgili bir deneyim yaşayacağınıza garanti veririm - bilmiyorum bundan bir hafta sonra mı olur, bir ay sonra mı olur ama önemli değil - siz kendi hayatınıza derin etkisi olacak bunun ile alakalı bir deneyim yaşayacaksınız, o, sizin bütün inanç sistemlerinizi sarsacak, yaşayacağınız deneyim sizin şimdiye kadar tutunduğunuz her şeyi, özellikle de eski duyguları ve eski sınırlamaları sarsacak. Siz o "vay be" ve "aha" anlarını yaşayacaksınız ve siz sokaklarda yarışırcasına koşarak insanlara veya en azından arkadaşlarınıza veya komşularınıza bunu anlatmaya çabalayarak onları Uzayzaman'dan çıkarmaya çalışacaksınız. Evet, ah, ha. Peki. Peki. Ve bunun bir önemi yok. Ve siz o derin güzelliğin farkındalığına varacaksınız.
Siz izleyeceksiniz, siz onlar ile bu konu hakkında konuşmaya çalışırken Uzayzamanın nasıl onların içinde hareket ettiğini izleyeceksiniz. Siz onların bilincinin, onların düşüncelerinin akışı veya hareketi nasıl yarattığını izleyeceksiniz. Ama ondan daha önemli olan şey çekimdir, her şeyi bir arada tutan vakum.
Siz şimdi, "Bir saniye orada kal. Birçok bilimsel deney yapıldı ve yerçekiminin belirli özellikleri var...onlar var. Dünya'daki fizik böyle. Ve sen de Adamus şimdi bize herkesin kendi Uzayzamanı olduğunu söylüyorsun? Büyük bir tane yok mu? Herkesin şeyleri bir arada tutan, realiteyi bir formda tutan kendi çekimi seviyesi mi var? O halde nedir? Bu, 'herkesin kendisinin var' gibi bir şey mi yoksa o bir tane büyük bir Uzayzaman tanrısından mı ibarettir?
O tamamen bireyseldir. Şu senin bireysel Uzayzaman'ın, bilinç tarafından motive edilen çekimin ve bu da seninki (başkasının). Ama olmalıydı, Uzayzaman'ın çekiminden dolayı karşılıklı bir uzlaşma, ortak bir anlayış olmalıydı. O var ve o tıpkı ortak bir Uzayzaman gibi.
Birçok insan aslında kendi egemen uzayzamanlarından vazgeçtikleri için memnunlar ve onlar Uzayzaman tanrısını kabul ediyorlar. Onlar, "Şeylerin olma şekli böyle. Benim sadece onun ile birlikte gitmem gerek. Saatin yelkovanı belirli bir hızla hareket eder, objeler uzayda belirli bir hızla hareket ederler, şeylerin olma şekli böyle." derler.
Diğer sahne. Benim daima kullanışlı sahne malzemem olmalı. (Adamus kırmızı bir top çıkarırken kıkırdar) Çoğu insan bir top atıldığında- iyi tutuştu - bu şekilde atılan bir topun basitçe uzay ve zaman içinde hareket ettiği olgusunu kabul eder, zaman ve uzay süreklidir çünkü siz topu geri atarsınız ve onun öngörülen ve oldukça belirlenebilen bir hızı, bir kavisi ve başka şeyleri vardır. Ama bu ortak bir oh, bu, zaman ve uzay konusunda sadece ortak bir kitle bilinci hipnozu gibi bir şeyin olmasından kaynaklanır. Ve bu doğrudur. Bu, doğrudur ve aynı zamanda sizin ona bireysel olarak sahip olduğunuz da doğrudur.
Siz onun saklı olan anlamını kavramaya başladığınız zaman görünmez olabileceksiniz. Siz basitçe zamandan çıkarsınız. Siz hala varolursunuz. Sizin hala fiziksel bir bedeniniz vardır. Siz hala Ben'imsinizdir. Ama siz basitçe onların zamanından çıkarsınız. Siz basitçe kendinizi kitle bilinci değişkeninden uzaklaştırırsınız.
Bu heyecan vericidir çünkü sihirli bir durumdur çünkü siz hala onları gözlemleyebilirsiniz, siz hala onlar ile birlikte olabilirsiniz ama onlar sizi göremeyeceklerdir. Onlar siz aksini seçmediğiniz sürece sizin orada bulunduğunuzu bilmeyeceklerdir. Yöneten sizsiniz, siz kendi Uzayzaman'ınıza sahipsiniz.
Uzayzaman nedir? Ve o ne kadar yaygındır? işte bu birçok ilginç tartışmaya neden olur. Görüyorsunuz, şu anda top hareket etmiyor (topu havaya fırlatıp tutar) Sizin kağıttan uçaklarınız hareket etmiyordu. O örümcek...o hareket ediyordu. (kahkahalar) O örümcek hareket etmiyordu. Biraz tuhaf; bu ilk başta zor gelir. "Ne demek istiyorsun..." (örümcek yeniden aşağı sarkar) Evet, evet. (kahkahalar) Yeniden sizle olmak güzel. İşte, tut.
İlk başta garip gelir çünkü siz, "Hayır, gözlerim bana topun hareket ettiğini söylüyor" dersiniz. (birisi "algı" der) Deneyin. O, bir algı. Kesinlikle. Ve bu sihirli bir numara değil. Bu, bir inanç sistemi değil. Bu, realitedir.
Şimdi ben topu havaya atarken izleyin ve bir anlığına Uzayzaman'dan, Uzayzaman tanrısından, hepinizin asılı olduğu o eski inanç sisteminden çıkın ve ben topu atarken izleyin - yukarıya doğru, sana değil - ve siz ona sadece benim attığım perspektiften bakın, Uzayzaman hareket ediyor. Uzayzaman hareket ediyor. Aslında top hareket etmiyor ama Uzayzaman hareket ediyor. O, topu atmayı seçen bilince uyum sağlamak için değişiyor. O, topu atma ve zıplatma arzusuna uyum sağlamak için değişiyor. Top, Cauldre, sen gerçekte hareket etmiyorsun.
İlk başta tuhaf geliyor. Hımmmm. İlk başta garip geliyor ama eğer siz onun olmasına izin verirseniz - mmmm, bırakın olsun - onu görmeye başlayacaksınız ve onu farklı algılamaya başlayacaksınız. Ve siz hemen yakınlarda, bu günlerde, "Şimdi anladım. Şimdi anladım." diyeceksiniz. Bu bir kuantum sıçramasıdır ve hayat aniden oyun gibi olur çünkü siz bu hakkında sıklıkla konuşulan matematiksel sürekliliğin, sizi hep kontrol eden şeyin Uzayzaman olmadığını idrak edersiniz. O, size hizmet eder ve burada derin bir fark var.
Dünya'nın düz olduğu inancı, Uzayzaman'ın sürekliliği, göreceli olarak sürekli olduğu inancı yaygın bir görüştür. Yaygın görüşe göre siz Uzayzaman'ın içindesinizdir. Bu durum kafesteki kaplan ile benzerlik taşıyor ama kapı açık olmasına rağmen kafesteki kaplan, "Ben burada kapana kısıldım. Bu benim realitem. Bu benim varolduğum yer." diyor. O lanet kapı herkese olduğu gibi hepinize ve herbirinize açık.
Uzayzaman sizin içinizde hareket ediyor. Sürekli olan sizsiniz. Bilinç sizsiniz. Bu çok derin.
Bon
Uzayzaman nedir? Bu ilginç bir soru ve o ne kadar uzaklığa erişir? Aslında Uzayzaman yerine kullandığımız daha iyi bir sözcük var çünkü o sınırlı bir sözcük. Uzayzaman yerine kullandığımız sözcük - bunu yazar mısın Linda, Cauldre'nin el yazısı korkunç.
Çok basit bir sözcük. Ben sizden onu bir anlığına hissetmenizi isteyeceğim. Onun hakkında çok fazla düşünmeyin, basit bir sözcük ama: B-o-n, bon. B-o-n.
LINDA: Tek kelime mi?
ADAMUS: Tek … (durup bir mimik yapar; kahkahalar)
LINDA: O tek kelime mi?!
ADAMUS: İki kelime de yapabilirsin -Be-on. Bunu daha önce düşünmemiştim. Ne kadar zeki olduğuna bakın. O, onu iki kelime olarak algılıyor. Be-on. Hayır, bon olacak.
ELIZABETH: B-y-o-n-d, by-ond?
ADAMUS: Hayır, bon. B-o-n, bon. B-o-n. Be-on olabilirdi sanırım. Be-on. Ama bon. Bon hologram gibi, bir fabrika gibi ama somut bir fabrika değil, o bilincin gittiği her yerde hakim olan bir holograma benzer.
O, bilincin kendisini algılama ve deneyimleme şeklidir. O, bilincin görebilmesi, hissedebilmesi, deneyimleyebilmesi - gözler ile görmesi değil ama hissetmesi, deneyimlemesi - kendini bilmesi için var olan bir hologram. Yaradılıştaki her şeyin özü odur. O maddesel bir varlık değildir. O, modern fizikteki herhangi bir şey ile ölçülemez.
Bilim insanları, eh, onun ne olduğunu bile gerçekten bilmiyorlar. Ama anlamanıza yardımcı olmak için tarif edeyim, çekirdekte bon var ve o, bilim insanlarınızın biraz tanıdığı plazmayı yaratır. Plazma. Kandaki plazma gibi değildir o ama en yüksek oranda var olan odur...plazmanın evrende en yaygın madde olduğunu fark ediyor musunuz? Ama onun hakkında gerçek anlamda çok az konuşuluyor ve onun hakkında çok az biliniyor.
Kara delik temelde - burası Cauldre'nin gerginleştiği bölüm çünkü o hiçbir anlamda bir fizikçi değil - ama karadelik temelde çok, çok, çok yoğunlaşmış plazmadır. Yani plazma bondan gelir. İyon gibi şeyler plazmadan oluşur, nötronların ve protonların ve atomların ve her şeyin iş yapma şekli ondan kaynaklanır. Ama bon onun çok, çok özüdür. Bon'un Uzayzaman olduğunu söyleyebiliriz ama sizin insan olarak bildiğiniz o uzay-zamandan daha fazlasıdır; uzay, zaman, ikisi de lineer oldu.
Bon sanki bilincin sahnesi ya da bilinç için bir ekrandır. Bon veya Uzayzaman bütün realitelerde vardır. Sizin uzay-zaman dediğiniz şey insan yolculuğuna göre oldukça özgün bir şeydir ama eğer siz başka bir boyuta giderseniz orada Uzayzaman'ın başka bir formunu görürsünüz. O, olmak zorundadır. O, bondur. O, saatteki zaman gibi değildir ve boyutu olan uzay gibi değildir. O, basitçe bir parametredir, o, bilince hizmet etmek için orada olan bir değişkendir çünkü bilinç enerji değildir. Bilinç fiziksel realite değildir.
Bilinç kendisini deneyimlemek için bir şey, bir öz seçer. Sizin bu Dünya'daki en büyük deneyiminiz uzay-zamandır. O, sizin yaptığınız her şeyi yapmanıza olanak verir - zaman, uzay ve yerçekimi. Yani bon bilincin yolculuk yaptığı veya deneyimlediği her yerde varolur. O, bir bakıma boyuttan boyuta değişir. Onun etkisi, onun bilince deneyileme olanağı sağlaması farklıdır ama temel unsur hala oradadır. Bir bakış açısına göre, Uzayzaman'ın bir formunun bütün boyutlarda varolduğunu söyleyebiliriz ama bu mutlaka burada varolduğu bir tarzda olmak zorunda değildir.
Yerçekiminin veya vakumun veya atraksiyonun formları bütün boyutlarda vardır ama onlar orada buradakinden daha farklı bir karakterdedirler.
Esas konuya dönmeme izin verin. Bugünkü toplantımızın ana konusu uzay ve zamanın, bonun sizin içinizde hareket etmesi. O, size hizmet eder. Siz değil, siz Uzayzamana hizmet etmiyorsunuz. O size hizmet ediyor.
Soru? Mikrofonu öyle bir kullan ki tüm evren seni duyabilsin. Çabucak soralım ve ben sorular ile fazla oyalanmayacağım çünkü çok soru var.
MARY SUE: Yani enerji bir algıdan fazlası değil mi?
ADAMUS: Enerji bir algı ama çok, çok gerçek. Enerji size hizmet eden bonun bir formu. Bon - işte şimdi işe küçük bir üçkağıt karışıyor - bazılarının Birleşik Enerji Alanı diye adlandırdıkları şey. Ama o konuda bazı yanlış anlamalar var.
Orada kesinlikle nötr durumda olan potansiyel enerji Alanı vardır, tam da burada her yerde bulunan rezervuar vardır. O, pozitif veya negatif olarak yüklenmiş değildir. O, bilincin onu aktive etmesini bekler. O, orada aktif enerjiye, pozitif veya negatif enerjiye dönüşmeyi bekler. O, plazmaya dönüşmeyi bekler. O, sonunda, yerçekimi tarafından devreye sokulan realitenizdeki atomların ve moleküllerin ve her şeyin etkinleştirilmesi için bekler. Yerçekimi, bir kez daha, uzay ve zamandır.
Biz konuşurken bir şeyi daha göstermeme izin verin. Uzayzaman unsuru bir huniye benzer veya venturinin ne olduğunu bilenler varsa eğer, akıcı dinamikler ile iş gören bir venturiye benzer. Bir damardan bir sıvı akarsa ve o damar sonra bir noktada daraltılıp sonra bir noktada yeniden açılırsa bir sıvı akışı olur. Orada yoğun bir baskı oluşur. Orada zaman ve uzay vardır. Buna venturi deniliyor. (çizer) O burada sıvı ile iş yapıyor ama o başka şeylere de uygulanabilir. O, buradan aktığında ve daraltıldığında ne olur? (biri "Hız kazanır" der) Hız kazanır. Kesinlikle. Burada akıllı insanlar var. Başka neler olur? (birisi "O, daha hızlı gider" der) Hızlanır. Hız kazanır, daha hızlı gider aynı şeydir. (kahkahalar) Buna bir son ver. O daha hızlı akar. Oradaki yoğun baskı ve daha büyük enerjilenme, daha büyük enerji potansiyeli nedeniyle hızlanma meydana geldiği söylenebilir ama derinlemesine baktığımız zaman, o venturiden geçen aynı sıvı içinde daha çok enerji vardır, bu, sadece hız ve baskıdan kaynaklanmaz, o artık aktive edilmiştir. O, etkinleştirilmiştir.
Uzayzaman buna benzer biçimde iş görür. O, bir duyudur, o bir huni gibidir ve o dışarıda daha farklı bir değerde hareket eder ve onun orada, burada olduğundan daha farklı bir enerji çekme potansiyeli vardır.
Şimdi bu (dar bölüm) ne olabilir? O, Şimdi anı. Bu, geçmiş ve bu da gelecek olacaktır. Yani bu geçmiş, Şimdi ve gelecektir. Ve bu da sizin içinizden geçen Uzayzaman'ın hareket prensiplerinden biridir.
Siz mevcut olursanız, siz bilinçli olursanız - zaman konusunda değil, kendiniz konusunda, farkındalığınızın farkında, "Ben Varım" olursanız - Uzayzaman'ın hızı farklı olur. Onun illa daha hızlı olması gerekmez. Doğrusu, siz onun aslında daha yavaş gibi geldiğini anlamaya başlayacaksınız. Aslında öyle değildir. Her şey yavaşlar ama şeylerin yavaşladığı algısı vardır.
Siz Şimdi anında olduğunuzda Uzayzaman'ın akışı daha ahenkli olur, o, daha uyumludur, o, size geçmişte veya gelecekte takılıp kaldığınızdakinden daha çok hizmet eder. Şimdi'de olma gerekliliğinin fiziksel açıklaması böyledir, o sadece güzel bir düş ürünü değildir, onun sizin üzerinizde anormal bir etkisi vardır. Sizin üzerinizde.
Bir an duralım ve prensibe geri dönelim. Topum nerede benim? Evet. Aslında top hareket etmedi. Tuhaf ama etmedi. Uzayzaman hareket etti ve ben topu attığımda, onu havaya fırlattığımda Uzayzaman hareket etti ve o fiziksel maddede, duygusal alanda, inançta bir çekim, vakum yarattı, ve o realiteyi yarattı. Sizin, bilinç olarak buna muktedir olmanız, onun olmasını sağlamanız çok güzel bir şey. Bunun, bilincin kolları ve bacakları veya beyni veya gözleri olmadığı halde, bilincin bir sonucu olarak gerçekleşmesi gerçekten heyecan verici bir şey! Gerçekten heyecan verici.
Ve siz kitle bilinci Uzayzamanı'ndan kendi Uzayzaman'ınıza geçmeyi öğrenebilirseniz, siz daha fazla uzay-zaman tanrısına bağımlı olmayan, gerçekten kendi bonu, kendi plazması, kendi her şeyi olan egemen bir varlık olduğunuzu öğrendiğiniz zaman o zaman özgür olursunuz. İlginç, ilginç, ilginç.
Benim bu noktada şimdi yapmak istediğim şey onun hakkında konuşmayı bırakmak ve onu deneyimlemeye başlamak. Bazılarınız son günlerde gerçekten tuhaf hissetti, garip rüyalar gördü ve ben buradaki toplantıdan önce personelden birilerinin bile zaman bozulması konusunda konuştuğuna inanıyorum. Ben orada, "Son bir-iki gündür zaman bir tuhaf değil mi?" diye bir sohbet geçtiğine inanıyorum. Kesinlikle. Kesinlikle.
Zaman ve uzay size açılmış (gevşemiş) gibi gelecek. O size daha esnek gelecek ama eğer bedeniniz zaman ve uzay ile ilgili eski inanç ve hareket sisteminde kalmak için ayarlandı ise bu başta çok rahat hissettirmeyecektir. Ondan çıkmanız size tuhaf hissettirecektir, yönelim kaybı, tuhaf beyinler ve özellikle de garip rüyalar olacaktır.
Bir Rüya
Eğer Cauldre buna aldırmazsa, ben onun geçen gece gördüğü bir rüyayı paylaşmak isterim. Heh, ben şimdi onu bulamıyorum bile. O, buna nasıl aldırabilir? (kahkahalar) O, uyuyor.
İşte rüyada - ben size onun sadece bir parçasını anlatacağım - o, rüyasında bir grup ile birlikteydi, bu muhtemelen sizdiniz, tabii ki kovalanıyorlardı ve onlar hurdaların, demirin, otomobillerin ve parçaların toplandığı büyük arsa gibi sığınacak bir yer buldular ve onlar endüstriyel ürünlerin depolandığı bir ardiye buldular. Ve onlar orada sığınacak bir yer buldular ve onlar raylar üzerinde kendilerine doğru gelen bir tren, bir hızlı tren gördüler ve tren önlerinde öylece durdu. O, trenin momentumunun tipik geri tepme tepkisi olmadan durdu. Tren dümdüz bir şekilde sadece durdu.
Bu güzel bir örnek, bir kere kovalanma güzel bir örnek. Kovalama diğerlerinin sizin deli olduğunuza dair olan düşüncelerini temsil ediyordu ve onlar sanki sizin peşinizden "Bu insanlarda yanlış olan ne?" der gibi geliyorlardı. Biliyorsunuz siz bazı eski paradigmalardan kurtuluyorsunuz ve bu bazılarının hoşuna gitmiyor. Onlar, "Sen uyduruyorsun. Bu, saçma. Bu, aptalca. Bunu bilimsel olarak kanıtla." diyeceklerdir. Ve ben bu noktada ' bilincin bilimde yeri yok' diyen tanınmış fizikçi ile ilgili açıklamama geri dönerim. Bilinç tek boynuzlu atların ve perilerin ve başka şeylerin bulunduğu realiteye aittir ve bu bir dereceye kadar doğru.
İşte siz bilinç sayesinde doğuyorsunuz ve bundan hoşlanmayan bir sürü kişi olacaktır ve onlar, "Sen uyuduruyorsun. Kanıt göster." diyeceklerdir. Sizin bir kanıt göstermeniz gerekmez. Sizin onu ispatlamanız gerekmez çünkü siz onları değiştirmeye çalışmıyorsunuz; siz onu kendiniz için kullanıyorsunuz. Sizin hiçbir lanet şeyi kanıtlamanız gerekmez.
Yani tren momentumun herhangi bir geri tepmesi olmadan sadece duruyor. Ve o aynı zamanda sizin yaşamınızdaki şeylerin momentumunu, yaşamınızdaki trenleri temsil ediyor, arkasında büyük bir ağırlıkla - duygusal, geçmiş ile alakalı veya başka türlü - lineer bir yolu takip eden şeyleri ama o sadece Uzayzaman'ın sizin içinizde hareket ettiği anlayışı kazanmanız ile durur. Sadece durdurur.
Tren aniden durdu ama peki daha sonra ne oldu? Trenden bir grup asker indi ve Cauldre'yi ve aranızdan onun ile birlikte olanları kovalamaya başladılar. Oh, hayır! Askerler takipte. Onların sizi kötüleme çabası devam edecek, size deli olduğunuzu söyleyecekler, sizden bir uzmana gözükmenizi isteyecekler, sizden normal olmak için çabalamanızı isteyecekler. Bunlar işe yaramaz.
Yani sizi kovalayanlar tabii ki sizinle aynı fikirde olmayanları temsil ediyor ve bunun bir önemi yok. Onlar giderek daha da yakınlaşmış olsalardı Cauldre aniden herkese, "Zaman yok. Kendinizi görünmez yapın" diye bağıracaktı. Ve bazıları onu dinledi ve onlar fiziksel olarak orada bulunmalarına rağmen, onlar zamanın o anında hala mevcut olmalarına rağmen - bir yere gitmediler, onlar bedenlerini bir ışık huzmesine dönüştürüp başka bir galaksiye gitmediler - onlar anında zaman sürekliliğinin, kitle bilincinin zaman sürekliliğinin dışına adım attılar. O kadar! Bu, "Ben seçim yapıyorum" demek kadar basittir. Çaba talep edilmiyor. Mücadele yok. Varlıklar "Ben kitle bilincinin zaman sürekliliğinden çıktım" der ve kendilerininkine giderler.
Bu, onun güzelliği. Siz birini ya da diğerini yapabilirsiniz. Siz aynı anda ikisini birden olabilirsiniz, bu ya da öteki; fark etmez. Siz Uzayzaman'ın, bonun esnekliğini bir kere anladığınızda onun hakkında endişe bile etmenize gerek kalmaz.
Diğerleri dinlemedi tabii. Onlar korku ve panik içinde askerler tarafından kovalanıyorlardı ve onlar yakalandılar.
Sonra Cauldre eski bir otomobilin içinde ve neden eski bir otomobil bilmiyorum ama otobanda gidiyor, tutsak edilenleri bulmaya çalışıyor; herkesi nerede bulacağını bilerek ve onların orada olduklarından da son derece emin ama onları bulduğunda onlar parti veriyolardı, (kahkahalar) büyük bir kutlama vardı, kaliteli şarap içiliyordu, plastik şişeden değil, cam şişeden; kaliteli şarap içiliyordu. Burada dikkat çeken nokta orada bir kutlama vardı ve gerçekte kimse tutsak edilmemişti. Orada hepinizin "Başardık" dediği son bir kutlama yapıldı. Siz asla ele geçirilmediniz, hiçbir şeye mahkum edilmediniz. O, sadece gerçekleştirilen son büyük kutlama. Eğer yaşamınıza bir göz atmayı seçerseniz bunların hepsinin sizin bazı zor dönemeçlerden geçtiğinizin bir işareti olduğunu görürsünüz. Siz bazı engebeli yollardan geçiyorsunuz ama sonunda özgürlük var. Özgürlük var.
Her objenin içinde hareket eden uzay ve zamandır. Her obje. Köpeğiniz, köpeğiniz nerede olursa olsun sizden dolayı o onun içinde hareket eder. O, bu duvarların içinde hareket ediyor. Sadece sizin içinizde değil, her şeyin içinde. Uzay ve zamanın, bonun akışı sizin o yönde seçim yapmanız halinde anında size hizmet eder.
Evet, kitle bilinci Uzayzaman'ı hala var. Siz onun içinde olabilirsiniz; siz onun dışına çıkabilirsiniz. Siz aynı anda her ikisinde olabilirsiniz. Bu, özgürleşmektir.
O halde hadi...(topu yeniden fırlatır) O, hareket etmedi; Uzayzaman hareket etti. Tuhaf.
Bir Uzayzaman deneyimi
Şimdi ben sizden onu gerçekten hissetmenizi istiyorum. O halde hadi ışıkları azaltalım. Hadi biraz Uzayzaman müziği çalalım.
Bu arada ben burada tüm dinleyenlerin anlayacağı bir terminoloji kullanıyorum. (müzik başlar) Fizik ile ilgili veya bilimsel terimleri tam tamına kullanmak şart değil ve ben bunu herkes net bir şekilde anlasın diye bilerek yapıyorum. Sözcükleri ayırmayın, kavramın bütününe, realiteye bakın. Tamamına bakın.
İlerlemek Seri'sindeyiz derken nereye doğru yöneldiğimize bakın. Biz bu eski zaman ve uzay sınırlamasının ötesine bile geçeceğiz - biz ötesine bile geçeceğiz.
Hadi ışıkları azaltalım. (Edith soru sormak istiyor) Sorunu ve kendini unutma.
"Ben Varım" Edith. "Ben Varım". Bunu kendine söyle.
Bu arada, bu biraz irrite edici oldu. "Oh, şunları sormak istiyorum". Hayır istemiyorsun. Sen zaten yanıtı biliyorsun, Edith. Hepiniz zaten yanıtı biliyorsunuz.
Bu arada, yapılacak güzel bir şey hayatınız konusunda veya herhangi bir şey konusunda bir sorunuz olduğunda yanıtın gelmesi için kendinize izin verin. O, zaten orada. Onun güzelliği bu. O, zaten orada.
Ama küçük insan devamlı, "Bilmeye ihtiyacım var, bilmeye ihtiyacım var." diye ısrar ederse o zaman siz sürekli kendinizin dışına çıkarsınız. Siz zaten biliyorsunuz. Biliyorsunuz.
O halde, hadi derin bir nefes alalım.
Ben sizden çok sessiz olmanızı isteyeceğim. Biraz hareket edebilirsiniz ve kaşınabilirsiniz ama genel anlamda sessiz olun.
Ve ben sizden hissetmenizi istiyorum - şimdi gerçekten duyumsayın - bu uzay ve zaman sizin içinizde hareket ediyor. Sabit olan sizsiniz. Sürekli olan sizin bilinciniz. O, daima orada. O, daima, daima, daima, daima orada Şimdi anında. Bilinç Şimdi anından çıkamaz.
Bencil ben insan çıkabilir. O, geçmişe ve geleceğe gidebilir. Ama Şimdi anı bilinçtir. Bilinç Şimdi anıdır.
Sürekli olan sizsiniz.
Siz o ışıksınız, o bahsettiğim projektör ışığı.
Ve isterseniz siz kendinize zihnin ötesini duyumsama, hatta rasyonel düşünceler diye adlandırdıklarınızın ötesine geçme izni verin ve sizin içinizde hareket eden o Uzayzaman'ı duyumsama izni verin...sizin içinizde.
Şimdi, Uzayzaman müziğin içinde dahi hareket ediyor. Gerçekte müzik Uzayzaman içinde hareket etmiyor.
Bir anlığına dinleyin. Dinleyin.
(duraklama)
Geleneksel düşünceye göre müzik uzayda. O, bir zaman elementi, bir vuruş. Bir ritim ve aynı zamanda dakikaların kendine has rakamları. Geleneksel düşünce müziğin Uzayzaman'da hareket ettiğini söyler ama siz bir anlığına perspektifinizi değiştirin.
Gerçekte Uzayzaman müziğin içinde hareket eder.
Müzik nedir? O, bilincin bir yaratımıdır. O, vibrasyon dizilerini, vuruşları bir arada tutan bilinçli bir yaratımdır. Ve şu anda müzik hareket etmiyor, Uzayzaman hareket ediyor.
Onu yeni bir perspektiften dinleyin.
(daha uzun duraklama)
Bilinç mevcut olduğunda müzik aktive olur. Aksi halde hiçbir şey olmaz. Ama bilinç müziği algılamak için Şimdi anında mevcut olduğunda müzik aktive olur. Ve sizin gerçekte duyduğunuz şey Uzayzaman'ın akışıdır.
Sizin bilinciniz farkında. Kulaklarınız onu duyuyor tabii. Ama her şeyden önce siz kendinize açık olmak için izin vermişsinizdir, izin.
"Bu dijital bir kayıt." diyebilirsiniz. Hayır. Uzay ve zaman yaratımın kalıplarından geçerek müzik olarak algılanan bir rezonansın oluşmasına yol açar.
Derin bir nefes alın ve dinleyin. O, sanki Uzayzaman akışından oluşan bir nehir.
(duraklama)
Siz bir bilinç varlığısınız ve o bilinç enerjiyi aktive eder.
Siz yaratıyorsunuz çünkü siz bilinçsiniz ve yaratımlar enerjileri aktive ederler. Ve enerjiler Uzayzaman unsurunu ortaya çıkarırlar, ben ona bon demeyi tercih ediyorum ve nehir akmaya başlar. Nehir hareket eder. Bu nehir, yaşamın o güzel nehri şimdi sizin içinizde akıyor.
Sizin kalbiniz hareket etmiyor. Oh tabii öyle olduğuna dair bir algı var ama realite şu ki Uzayzaman hareket ediyor. Siz sabitsiniz.
Ben topu havaya attığımda gerçekte eğilip bükülen, değişen, hareket eden Uzayzaman'dı. Top da bir bakıma kendi Uzayzaman'ında, kendi çekimini yaratır, insan gözleri topu hareket ediyormuş gibi algılar. Ama siz şimdi ona bakın, gerçekte neler olduğunu hissedin, Uzayzaman'ın hareketini duyumsayın.
(Duraklama)
Otomobiliniz siz onu sürerken aslında hareket etmiyor, Uzayzaman hareket ediyor. Sizin kendi Uzayzaman'ınız da kitle bilinci Uzayzamanı ile dolaşık bir şekilde bağlantılıdır ama otomobil hareket etmez. Gerçekte siz hareket etmezsiniz. Fabrika, bu hologram hareket eder ve o size hizmet eder.
(duraklama)
Onu şimdi hissedin. Yaşamın sizin içinizde, sizin düşüncelerinizde, sizin bedeninizde hareket eden bu hologramını, bonu, Uzayzaman'ı hissedin. O size hizmet ediyor dostlarım.
(duraklama)
Siz böyle sessiz olduğunuzda, çok fazla fiziksel hareket olmadığında, sizin içinizdeki harekette farklı bir orantı ya da dinamik oluşur. Daha iyi bir akış vardır denilebilir. Bu illa daha hızlı veya daha yavaş olacak diye bir şey yok, o sadece farklı bir rezonans, başka bir dinamik kazanır.
Uzayzaman siz işe geç kaldığınızda, siz panik yaptığınızda, bir görüşmeye geç kaldığınızı düşündüğünüzde, patronunuz konusunda kaygılandığınızda, özellikle de hazır olmadığınızı bildiğinizde çok farklı hareket eder. Ve siz daha sonra geç kalmış olduğunuz diğer zamanları düşünmeye başlarsınız. Gördünüz mü, siz şimdi geçmiştesiniz, gelecektesiniz. Uzayzaman buna doğrudan reaksiyon verir.
Siz o kaotik durum içindeyken o çok, çok farklı hareket eder. O hala size hizmet ediyordur. O size karşı iş görmeye çalışmıyordur. O sadece farklı davranır, bilincinize farklı bir şekilde karşılık verir.
Ve Üstatlar bona, Uzayzamana, holograma emir verebileceklerini anlarlar; onlar bu holograma kendilerine hizmet etmesi için emir verirler.
Aniden, zaman genişlemiş gibi gelir.
Aniden, geçmiş kendisini değiştirmeye başlar.
Aniden, Üstat Şimdi anındadır.
Aniden, eski şeyler önemini kaybeder.
Aniden, küçük ben insan meseleleri önemini kaybeder. Dramlar artık önemli değildir. Yaşamla, yaşam için mücadele etmek artık o kadar önemli değildir.
Aniden, Şimdi anında olan Üstatlar Uzayzaman'ın, hologramın bilinçlerine - düşüncelerine değil bilinçlerine - karşılık verdiğini fark ederler. Aniden, panik ve kaygı durumu düzeyi düşer. Rezonansa, özgürlüğe sahip olanlar öteki durumun yerine o hologramın kendilerine hizmet etmesine izin verir; aniden her şey değişir.
Aniden, onlar eski uzay ve zamandan çıkarlar. Aniden tek başına kalırlar. Onlar başkaları ile bir arada olabilirler. Onlar kitle bilinci ile yanyana olabilirler. Ama aniden, onlar onu işletir - siz şimdi işletiyorsunuz - siz şimdi seçim yaptığınız ve izin verdiğiniz için kendi uzayzamanınızı işletiyorsunuz.
Aniden, sizin endişe duymaya alışık olduğunuz şeyler artık kayda bile değer olmaz.
Aniden, siz daha fazla bir kafesin içine kıstırılmıyorsunuzdur.
Aniden, geçmiş ve gelecek artık önemli değildir.
Aniden, sorular kaybolur.
Aniden, endişelenmeye alışık olduğunuz şeyler çok önemsiz kalır.
Siz bu uzayda Ben'imi hissedince, size hizmet etmesi için bu holograma, bona izin verdiğinizde aniden "Ben bir yaratıcıyım"ı idrak edersiniz.
Aniden, tüm o küçük ben insan sorunları önemsiz kalır ve siz neden mücadele ettim diye hayret edersiniz. Neden o savaşlar oldu diye şaşırırsınız. Siz şeylerin neden çoğunlukla iyi gitmediğine hayret edersiniz.
Siz daha sonra uzay ve zamanda hareket eden bir obje olmaya çalıştığınızı fark edersiniz. Siz uzay-zaman tanrısının uşağı idiniz ama bu artık böyle değil. O şimdi sizin için çalışacak.
Bu farkındalık ile siz önemli sandığınız veya sanmadığınız her şeyi gözden geçirirsiniz. Siz herhangi bir şeyin mümkün olduğunu idrak edersiniz.
Siz Şimdi anındasınız. Siz bilince geri döndünüz.
O basit. O karmaşık değil. O lineer değil. O, Ben'im.
Derin bir nefes alın ve Uzayzaman'ın içinizde hareket ettiğini hissedin.
O sizin içinizde akıyor.
Şimdi, büyük, büyük bir fark var. Siz bonun sizin içinizde hareket ettiğini idrak ettiğinizde, bu hologram sizin için hareket eder; siz bunu idrak ettiğinizde çekim değişir.
Sonuç olarak; çekim değişir.
Bir objenin zaman ve uzay içinde hareket ettiğini söyleyen sizin eski senaryonuzdaki çekim çok kötüydü. Çekim derin ve yoğundu, ondan kurtulmak zordu. O sizi içinde tutuyordu. Ama çekimin değişkenliği biri kendisinin sürekli olduğunu ve Uzayzaman'ın onun içinde hareket ettiğini fark etmesi ile ortaya çıkar.
Sizi düşüncelerinize, bedeninize, rüyalarınıza ve arzularınıza, her şeye hapsetmek isteyen çekim unsurudur; bedeni yaşlandıran; sizi enkarnasyon döngüsünde tutan çekim aniden değişir. G-gücü farklı olur.
Birisi Uzayzaman'ın kendisine hizmet etmek için orada olmasına izin verdiğinde veya bunu idrak ettiğinde, çekimin, çekiciliğin, şeyleri realitede tutma etkisi aniden değişir.
Ve biz bu konuyu önümüzdeki toplantımızda işleyeceğiz.
Güzel, derin bir nefes alın ve ben şimdi sizden gerçekten hissetmenizi istiyorum - önümüzdeki ayı hissedin - Uzayzaman'ın size nasıl hizmet ettiğini hissedin. Onun nasıl aktığını hissedin. Arada bir durun, oturun - biz burada bir meditasyon hakkında konuşmuyoruz, biz burada akışı hissetmekten, onu duyumsamaktan bahsediyoruz.
Siz onu tam anlamıyla bedeninizde hissedeceksiniz bu belki farklı bir tür duyu olacak ama onun nasıl aktığını hissedin. Aradaki farkı hissedin, Uzayzaman sürekli dizisi içinde yolunuzu nasıl çabalayarak, savaşarak, mücadele ederek, kendinizi tüketerek bulmaya çalıştığınızı- ve şimdi hepsi değişiyor.
Biz, düz Dünya ve yuvarlak Dünya arasındaki farkı, uzay-zamanın eski bilinç farkındalığı ile aslında çok daha gerçek bir şey arasındaki büyük farkı inceliyoruz.
Siz gün boyunca fizik konusunda tartışabilirsiniz. Siz onun gerçek olmadığını söylemek için mevcut formülleri ve kanıtlanmış sisemleri kullanabilirsiniz; veya siz kendiniz için kendinize onu hissetmek için izin verirsiniz. Nihai kanıt budur.
Bu, felsefe değil. Bu, din değil. Bu, New Age değil. O, şeylerin olma şekli.
Siz kendi hayatınızda bu önümüzdeki 30 gün içerisinde sadece akışı değil, G-kuvvetindeki, çekimin etkisindeki farkı izleyin - ve ben çekim dediğimde, tekrarlıyorum, çekim pekiştirme, realitede tutma gücüdür - onun sizin hayatınızı nasıl değiştirdiğini izleyin.
Hadi güzel, derin bir nefes alalım benim sevgili dostlarım. Biz sadece ielerledik, öteye geçtik.
Burada olanlarınız, dinleyenleriniz lütfen bunu sosyal medyanızda tartışın. Bunu kendi içinizde tartışın. Ama en önemli şey - bütün konuşmalardan, tartışmalardan, "Adamus deliriyor mu? Ben deliriyor muyum? sorularından daha önemli - en önemli şey sizin onu kendi yaşamınızda deneyimlemeniz için kendinize izin vermeniz.
Hiçbir şey olmazsa en azından stüdyoda güzel bir öğleden sonu oldu, o zaman öyle olsun. Düz Dünya'ya geri gidin (bazı kahkahalar) Ya da onu kendi yaşamınızda hissedin. Fark etmez.
Hadi güzel, derin bir nefes alalım. İlerlememiz gereken çok konu var ve bu sadece başlangıç.
Bunun ile birlikte hadi son kez Argonotların aarghını yapalım.
ADAMUS VE İZLEYİCİLER: Aarghhhh!
ADAMUS: Ve tüm yaratımınızda her şeyin yolunda olduğunu asla unutmayın.
Aargh! Benim sevgili Şambram, aargh. Aargh! (izleyiciler beğenir ve alkışlar)
Çeviren: Meltem Taban