Kırmızı Çember Materyalleri - Karizma Serisi
Şaud 11
Adamus mesajı Geoffrey Hoppe kanallığı ile 1 Ağustos 2015'te Kırmızı Çember'e sunulmuştur.
Ben Ben'im, kolayca tanınabilir olan Adamus. Ah!
St. Germain yok bugün. Kuthumi kesinlikle yok bugün; günün tek yıldızı Adamus (izleyiciler tezahürat ederek alkış tutarlar). Şimdi alkışlıyorsunuz ama kafamda neler olduğuna dair bir fikriniz var mı?
Ve sevgili Edith, o videonun seni biraz rahatsız etmiş olabileceğini söylediler. (Kanallıktan önce izlettirilen Anouk'un "Lost" isimli videosuna işaret eder)
EDİTH: Oh, hayır. Beni rahatsız etmedi.
ADAMUS: Seni rahatsız etmedi mi?
EDİTH: Hayır. O, sadece kendimizi sevmek ile ilgiliydi.
ADAMUS: Kesinlikle! Bunu söyleyen Edith! (izleyiciler alkışlar) Bugün sana bir Adamus ödülü gelsin.
EDİTH: Oh, vay!
LİNDA: Ha! Bende bir tane var! Bende bir tane var. Ha, ha! Ha, ha, ha!
ADAMUS: Sen Adamus ödülü alıyorsun.
LİNDA: Bende bir tane var!
ADAMUS: Sadece kendini sevmek ile ilgili, evet.
LİNDA: Yolda geliyor.
ADAMUS: Aslında benim size bunun hikayesini anlatmam gerek. Onu ben seçmedim. O, benim favori müziğim değil ama belki benim favori konum olabilir; kendini sevmek. Ve bir noktada sevgili Geoffrey, Cauldre biraz huzursuz oldu, o, saldırgan olmayan, rahatsız hissettirmeyen daha yumuşak bir şeyler koyacaktı. Ve o hatta, hatta Edith'i bahane olarak kullandı. "Edith bu videodan rahatsız olabilir" dedi. Doğru söyledim mi sevgili hanımefendiciğim? (onu öper ve izleyiciler "oooov! der)
EDİTH: Teşekkürler. (Adamus onu yine öper) Teşekkürler.
ADAMUS: Hiç rahatsız edici değil. Oh, birileri kendilerini seviyor, kendilerini ve bunun hakkında şarkı söylüyor...oh.
LİNDA: (Adamus ödülünü getirir) Sadece bu var.
ADAMUS: Ve bunun güzel bir fotoğrafının çekilmesinden memnun olurduk. Edith, bu senin için. (ödülü takdim eder)
EDİTH: Çok, çok teşekkürler.
ADAMUS: Senin için. Evet. Evet. (bazı alkışlar) Bunlardan artık çok fazla dağıtmadığımızı, şimdi çevirim içi 44 $'a (bazı kıkırdamalar) satın alabileceğinizi fark etmişsindir. Ama bu tamamen senin.
Ah, benim favori konularımdan birisi kendini sevmektir ve bizim bu konuda, sizin bu konuda zaman zaman rahatsız olma ve hatta bazen mahçup olma eğiliminiz var. İşte bizim burada kaybolmak ile ilgili çok güzel bir müzik videomuz var, ben sizin çoğunuzun o şekilde hissettiğini, kendi şarkınızda kaybolduğunuzu biliyorum ve grafikler de çok profesyonelce yapılmıştı ama küvete girdiğinizde (Adamus Edith'in yanında uzanınca kahkahalar) beni çağırın. (Adamus kıkırdar)
O halde sevgili dostlarım biz bunu bugün farklı bir biçimde yapacağız, biraz farklı bir biçimde.
Her şeyden önce benim aslında bu Şaud'da olduğumu anlayın ve bir Şaud hepimize aittir. Şaud hepimizin bir yansımasıdır. Eğer büyük, büyük bir Şaud, dönüm noktası olan bir Şaud gerçekleşirse, bu, sizin bir sonraki adıma hazır olduğunuzu gösterir. O, hemen o anda iyi hissettirmeyebilir, zaman zaman rahatsızlık verebilir ama siz bir sonraki düzeye geçme izni vermişsinizdir. Mevcut durumda kalmak, farklı bir yaşamı sadece düşünmek bazen o kadar kolay gelir ki siz hayatınızın farklı olması için buna asla izin vermezsiniz, cesur adımlar atmazsınız.
Ayakta Uyuyan Tanrı'yı Tek Parmakla Yere Sermek
Biz geçen ay cesur bir adım attık. Biz ayakta uyuyan Tanrı'yı tek parmak hareketi ile yere serdik. (ç.n: 'God tipping' deyimi). Ne hakkında konuştuğumuzu bilmeyenler için açıklayayım, ayakta uyuyan ineği tek parmak hareketi ile yere sermek diye bir şey var. Ayakta uyuyan ineği tek parmak hareketi ile yere sermek. Evet, Amerikalılar bunun ne anlama geldiğini bilirler. Ben bunun burada biraz uygulandığını düşünüyorum. Ama buna aşina olmayanlar ve bu gece bir şeyler yapmak isteyenler...(kahkahalar ve izleyiciler "Hayır!" diye bağırır) Siz bir inek otlağına gidersiniz ve inekler uyuyordur ve siz bir inek uyku halinde iken doğru dürüst güç harcamadan onu tek parmağınız ile yere serebilirsiniz. (Adamus kıkırdar) Hayır, hayır inek ertesi gün beslenebildiği sürece buna aldırış etmez.
Biz de ayakta uyuyan Tanrı'yı tek parmak hareketi ile yere serdik. O, buna hazırdı çünkü Tanrı bir hayli uykuluydu. Tanrı oldukça uyuşuk ve o sadece çayırda, şöyle sanki...(uykulu bir yüz ifadesi takınır). Oh, ben ciddiyim. Ben Tanrı'ya inek demiyorum (bir kaç kıkırdama). Belki inek olan benim. (kıkırdamalar artar) O, tek parmak hareketi ile yere serilmeye o kadar hazırdı ki, bunu sadece bir gözden geçirin. Bu, büyük bir adımdı. Siz geçen ay bunu idrak etmemiş olabilirsiniz ama onun hakkında birilerinin bizi izlediğinden veya dinlediğinden endişelenmeden konuşabilememiz olgusu bile koca bir adım, endişelenmemelisiniz de. Başka kimse bu şeyi dinlemiyor! (Adamus güler)
Alınacak tepkiler konusunda kaygılanmadan çünkü bilirsiniz işte, Tanrı'nın kitle bilincinin bir parçası olmasına rağmen insanlar onu değiştirmek istiyor. İnsanlar Tanrı konusunda gerçekten bir değişiklik olsun istiyorlar ama onlar korkuyorlar. Onlar değişimin çok fazla olmasından veya yanlış yönde olmasından korkuyorlar ama onlar Tanrı'yı bilen insanlar olarak, Tanrı konusunda yorgunlar. Onlar biraz daha dinamik bir şey istiyorlar, daha tazeleyici, daha basit, sadece huysuz, yaşlı bir adam tarafından eğitilmek değil.
Aslında siz Tanrı ile ilgili şeylerde ilerlemenin, kadınların da erkekler kadar bu Tanrı denilen şeyi vaaz vererek paylaştıkları zaman gerçekleşeceğini biliyorsunuz - bu bana 300 yıl önce tuhaf geliyordu ama şimdi daha da tuhaf geliyor- papazların erkek olması gerekliliği ve hahamların genellikle erkek olması ve hatiplerin ve bakanların genellikle erkek olması. Her zaman değil ama genellikle. Bu, o kadar tuhaf ki. Bu, o zaman da tuhaftı. Herkes bir şeylerin eksik olduğunu biliyordu ama kimse bu konu hakkında konuşmuyordu. Ve işte biz 300 yıl sonra da buradayız ve hala bir şeyler eksik. Ama bazı büyük kiliselerde ve dini organizasyonlarda kadınların öne çıkmasına izin verildiği zaman siz değişimin meydana geldiğini anlayacaksınız.
Her neyse, biz geçen ay tek parmak hareketi ile ayakta uyuyan Tanrı'yı yere serdik ve o yıkıldı ve bunun ile ilgili sonuçlar var. Bunu yapmak eğlenceli demek istiyorum, biliyorsunuz, o büyük, güçlü, her şeyi bilen varlığın, Tanrı'nın bumm! diye düşmesini izlemek gibi bir şey.
Bunun sizde bile etkileri olacak. O, sarsmaya başlayacak, o, birçok şeyin yapılandırıldığı kaynağa sızarak alttan alta onu imha edecek. O, şeyleri içten içe yıkacak. Ben sizin hepinizin dindar olmadığını düşündüğünüzü biliyorum ama buna rağmen yine de hala Tanrı'ya yapılan o eski bir yatırım var. Siz bunları serbest bırakmaya başlayacaksınız ve şeyler ortaya çıkacak çünkü Tanrı birçok şeyi baskılayan sanki muazzam büyüklükte bir örtü gibi - siz Tanrı'ya dua ederken korkuyu ve suçluluğu ve utancı ve anıları saklayan olursunuz. İşte bunlar gittiğinde şeyler ortaya çıkar.
Sandra.
SANDRA: Buradayım.
ADAMUS: Kahve.
SANDRA: Buradayım. (birkaç kıkırdama)
ADAMUS: Evet. Teşekkürler tatlım. Teşekkürler. (bazıları alkışlar). Yaşa. Sen başka bir şey için değil, benim kahvem söz konusu olduğunda buraya paldır küldür girmek konusunda kendini özgür hisset.
Yani o, birçok şeyi sarsar ve siz muhtemelen birçok yönden geçen ayın delice bir ay olduğunu fark etmişsinizdir - her zamanki rutin çılgınlıktan daha farklı bir çılgınlık - biraz kaybolmuş, zincirlerinden kopmuş, zaptedilemeyen, eski temel orada değil diye biraz rahatsız bir hissediş ve bu kesinlikle uygundur. O, sizin daha önce bahsettiğiniz Sevgili John mektubuna benzeyen bir şeyleri ortaya çıkardı. O, Sevgili Susan mektuplarını ortaya çıkardı. O, Sevgili Mary mektuplarını, Sevgili Benjamin mektuplarını, Sevgili Richard mektuplarını ortaya çıkardı. O, birçok şeyi ortaya çıkardı ve o, onları yüzeye taşıdı. Ve şeyler yüzeye çıktığında ve sizin dediğiniz gibi ışığa veya farkındalığa maruz kaldığında, o, bir süre acı verir. O, rahatsız eder ve ne siz, ne de ben sizin biraz daha rahat diye o küçük bölgeye geri dönmenizi istemiyoruz. Biz bundan geçip gideceğiz. Siz bundan geçeceksiniz ve bu biraz rahatsızlık verici ve o, sizin insan algoritmanızı oluşturan yapıda bir yırtığa neden olacak ve buna da ihtiyaç var. Ve o, böyle yapmayı sürdürecek.
Heyecan verici olan şey, orada duygusal, zihinsel, belki fiziksel olarak acı olmasına rağmen sizin neler olduğunu anlayıp, "Oh, peki. Olan şey bu." demeniz. Bu, tamamen karanlıkta olmaktan ve "Bende yanlış giden ne?" demekten biraz daha kolay. Ötekisi sadece dehşet verici birşey. O halde, evet, rahatsız geçen zamanlar, uyumlanma zamanları olacak diyelim. Ancak siz bunun uygun olduğunu anladığınız vakit onun ötesine genişlemeye başlayacaksınız, o, daha tatlı, alması daha kolay hale gelecektir.
Herşey Şimdi'de
Ben burada durup şimdi konuşurken sizin hepinize ve herbirinize hitap ediyorum. Bu, sizin Şaud'unuz. Bu, sizin yarattığınız bir şey. Ama ben bunu sizin için olduğu kadar kendim için de yapıyorum, kendim için de aynı derecede yapıyorum çünkü ben burada çıkıp konuşurken, aslında çeviri yaparken, kendi mesajımı ve sizin mesajınızı iletirken, benim de burada bunu tam da şimdi duyan bir parçam bulunuyor; benim bir parçam. O parça Yükselmiş Üstat olmayan bir parça. O parça 2600 yıl önce çok zor bir zaman geçiriyor. Benim o parçam o kadar hayal kırıklığına uğramış, karmakarışık ve kaybolmuş ki. Yani ben burada durup kendime yönelik konuşuyorum, kendime, "Sen bir evrim geçiriyorsun, bir açılım. Aydınlanmanın olacağı bir zaman gelecek." Ben burada durup geçmişime hitap ediyorum ve geçmiş geride bir yerlerde değil. Aslında geçmiş tam olarak burada.
Siz de aynı şeyi kendiniz ile yapıyorsunuz. Siz kendi geçmişinize hitap ediyorsunuz. Siz, Şimdi'niz diye adlandırabileceğinize, içinde bulunduğunuz an dilimine hitap ediyorsunuz. Ve gelecekten gelmiş olan diye adlandırabileceğiniz bir parçanız var ama gerçekte öyle değil, hepsi Şimdi'de, siz kendinize yönelik konuşuyor ve "O, sonuca ulaşıyor" diyorsunuz. Öyle olmalı idi. Öyle olmalı idi. O sizin yaratmış olduğunuz gibi kesinlikle en güzel ve heyecan verici bir biçimde bir araya gelecek. Başka kimsenin yarattığı bir şekilde değil. Sizin yarattığınız şekli ile. İşte sizin tam da şimdi bir sürü şey konusunda endişe ve merak içinde olmanıza rağmen, burada insan haliniz ile oturmanız, daha çözmediğiniz bir şey olduğunu düşünmeniz, sonra ne olacak diye merak etmeniz ve belki de bu konuda endişe etmeniz, belki hayatınızda hayal kırıklığına uğramış olmanız gibi konularda, sizin o parçanız tam da şimdi sizin ile konuşuyor ve "Derin bir nefes al. Rahatla. Rahatla." diyor.
Bilirsiniz buradaki ilginç şey gerçekte bir geçmiş/şimdiki zaman/gelecek olmaması. Her şey Şimdi'de meydana gelmek zorunda. Her şey Şimdi'de meydana gelmek zorunda. Yani sizin Öz'ünüzün Yükselmiş Üstadı bile Şimdi'de, o, insanın bulunduğu aynı Şimdi'de.
"O halde sorun nerede?" diye soruyorsunuz. "Nasıl oluyor da ben ona ulaşamıyorum?" Çünkü siz Şimdi'nin küçük bir parçasını izliyorsunuz veya onun farkındasınız. Hepsi şu anda oluyor. Geçmişe gitmek diye bir şey yok; o tam da burada. Ve siz bir anlamda tam da şimdi kendinize, "Farkındalığını aç. Farkındalığına izin ver." şeklinde konuşuyorsunuz. Siz Şimdi'de olan her şeyi fark etmek için kendinize izin verin. Zihinsel olarak değil. Zihinsel olarak değil. Siz bunu sadece yürekli ve cesur olarak yapabilirsiniz ve "Kaybedeceğim hiçbir şey yok. Ben tam da şu anda kesinlikle açılacağım" dersiniz." Ve onun hakkında düşünmeyi bırakırsınız. Bu, o kadar önemli ki. Ve Öz'ünüz, sizin aydınlanmış farkında Öz'ünüz size tam da şimdi, "Onun hakkında düşünmeyi bırak. Sen sadece yapmak istediğin şeyi yap" diyor. İzin verin. Siz açılın ve izin verin ve sonra da bu konu hakkında düşünmeyi bırakın Gündelik yaşamınıza dönün. Yapmak istediğiniz şeye dönün.
O halde derin bir nefes alalım ve bunu hemen şimdi yapalım.
Yeni Bir Şey Yok.
Ben size bugün yeni bir şey anlatmayacağım. Özür dilerim. Size anlatacağım her şeyi siz daha önce burada veya başka bir yerde veya sizin deyiminiz ile geçmişte duydunuz veya aydınlanmış Öz'ünüz size bunu zaten anlatıyor. Siz bunları zaten duydunuz. Siz bunları zaten biliyorsunuz. O neden ile ben bugün size yeni bir şey anlatmayacağım. Ve benim bunu belirtmem gerekti çünkü hala kendisini yeni bir şeyler için ayarlayan birkaç kişi var, "O, bugün yeni nelerden bahsedecek?" Siz yenide takılı kaldınız. Her şeyin yeni olması gerekiyor. Öyle değil. Gerçekten yeni bir şey yok.
Ben size eski şeyleri yepyeni bir şekilde anlatabilirim, siz de onları yeni zannedersiniz ama gerçekte yeni yok. Tobias ile yapılan daha önceki Şaudlara dönerseniz - Yaratıcılık Serisi, Üstatlık Serisi veya onlardan birine - yeni bir şey olmadığını anlarsınız. O, daha önce her şeyi söyledi. Ben onları sadece farklı bir biçimde söyleyeceğim - daha keyifli veya daha rahatsız edici bir biçimde ama ben sadece farklı bir şekilde söyleyeceğimdir- ama bunun ötesinde de yeni bir şey yok çünkü aydınlanmış farkında Öz bunu size zaten anlattı. O, size zaten anlatıldı.
Ben bunu belirtiyorum çünkü buraya sadece yeni şeyler için gelenler ve sadece yeniyi rapor edenler var - "Yeni ne dedi?"- ve sadece daha önce duyduklarını düşündükleri şeylere açık olanlar var, siz şimdi dışarı çıkmak isteyebilirsiniz. Yeni bir şey konuşacağım zaman ben sizi ararım- hiçbir zaman. (bazı kıkırdamalar).
Bu cazip geliyor. Bu, tıpkı bir bağımlılık gibi. Ben bu konuya bizim gelecekte düzenleyeceğimiz Bağımlılık toplantılarımızda değineceğim. Ama bu yeni konusunda saplantılı bir durum söz konusu - "Yeni bir şey bulmalıyım. Yeni bir şey bulup çıkarmalı ve herkesten önce başkalarına duyduğu yeni bir şeyleri söyleyen o kişi ben olmalıyım." Yeni bir şey olmalı çünkü siz eskiden gerçekten sıkıldınız. Siz o yeniye bir dikkat dağıtıcı olarak da sahip olmalısınız çünkü işte siz daha önce söylenmiş olan eskiyi gerçekte hiç yapmadınız, siz gerçekte asla onu takip etmediniz veya ona izin vermediniz, o neden ile yeni bir şeyler olmalı. Ve bu durum beni biraz yordu. Ben bir anlığına durup düşünüyorum; sadece 'yeni' insanlar için her ay yeni bir şeyler ile gelmek, sadece yeniden hoşlanan insanlar için.
O neden ile ben bir karar verdim, bugün değil. Bugün değil. Bugün yeni bir şey yok. Ve şimdi biz buraya sadece yeni için gelenlerden kurtulabilirsek işimize bakabiliriz. Peki, şimdi onlar gittiğine göre hadi biz yeni bir şeyler yapalım. (kahkahalar)
Bu, enerjisel beslenme. Bu, kızdıran bir şey. Ben neyim, burada eğlendiren biri mi? Bilirsiniz...(bazı izleyiciler "evet" der ve bazıları güler) Peki! Hadi yeni bir şeyler yapalım!! (kahkahalar artar)
Siz buraya yeni için gelmiyorsunuz. Siz buraya sadece açılmak için geliyorsunuz. Ben sizin hayatınızda sadece büyük, bir kavanoz açıcısıyım. (Adamus kıkırdar) Siz buraya sadece açılmak için geliyorsunuz. Orada sıkışmak kolay. Siz benim Şaud'un sonunda tutukluk yaptığımı fark etmiyorsunuz. Ben ayrılıyorum çünkü burada sıkışmak ve kapana kısılmak o kadar kolay ki. Bu, gerçekten böyle ve siz sadece günlük aktiviteler sırasında sıkışmıyorsunuz, siz bir bedene de sıkışmış durumdasınız. Ben sadece gelip bunu (beden) ayda birkaç kez ödünç alıyorum ve gidiyorum. Ama zor. Biz buraya sadece size biraz - spritüel masaj diyecektim ama o değil- sadece biraz bilinç masajı yapmaya geliyoruz ve size, tek parmak ile ayakta uyuyan insanı yere serme hareketi uyguluyoruz. (Adamus kıkırdar)
Kerri sen bunu hiç yaptın mı? Tek parmak hareketi ile uyuyan ineği yere sermeyi?
KERRİ: Hayır, yapmadım.
ADAMUS: Dene.
KERRİ: Senin üzerinde deneyebilirim.
ADAMUS: Dene. (bazı kahkahalar). Evet.
KERRİ: Benim tek parmak ile eğlence hareketim var.
ADAMUS: Benim önce uykuya dalmam gerek ve ben hiç uyumuyorum.
KERRİ: OH.
ADAMUS: O halde evet. Dene. Biraz kayıt yap ve gelecek ay videonu izleyelim. (Adamus kıkırdar)
KERRİ: Tamam. Bu bir görev mi professör?
ADAMUS: Hayır. Bu, luna parka gitmek gibi bir şey. (Adamus kıkırdar)
Yani yeni bir şey yok. Hepsi burada. Bunu neden bilmiyorsunuz? Çünkü sadece kendinizi buna açmadınız. Hepsi bu kadar. Neden? Bu, büyük bir meydan okuma. Ve neden? Ben buna önümüzdeki toplantımızda gireceğim ama siz hayata bağımlı oluyorsunuz. Siz ona bağımlı oluyorsunuz. Siz yolculuğa bağımlı oluyorsunuz. Siz sorunlara bağımlı oluyorsunuz. Siz her şeye bağımlı oluyorsunuz ve siz buraya Öz'ünüzü duymaya geliyorsunuz, aydınlanmış Öz, "Sadece derin bir nefes al. Sadece derin bir nefes al ve izin ver" diyor.
Çelişkiler
İşte gündeme getirmek istediğim başka bir şey. Siz hayatın bir çelişkiler dizisi haline geldiğini zaten keşfetmişsinizdir veya hatta daha fazlasını da keşfetmişsinizdir ve bu zordur. İnsan güzel ve düzenli şeylerden ve A noktasının ve B noktasının ve C noktasının nerede bulunduğunu bilmekten hoşlanır. Siz muhtemelen içinizde ve benim anlattıklarım konusunda muazzam çelişkiler olduğunu fark etmişsinizdir; Bir yandan ben, "Yaşamın içinde olun. Yaşamın neşesi içinde olun" diyorum, diğer yandan da sizin yaşama bağımlı olduğunuzu söylüyorum. Siz, "Peki bu bir çelişki değil mi?" diye soruyorsunuz. Hayır, hiç değil. Hiç değil.
Biz bir an açılmaktan bahsediyoruz, başka bir an da odaklanmaktan. Bu, bir çelişki değil mi? Hayır. Gerçekte değil. Gerçekte değil, özellikle siz kendinize "ve"de olma izni verdiğinizde çünkü farklı düzeylerdeki realitede ve titreşimde ve enerjide çelişkiler vardır. Doğa dediğinizde büyük çelişkiler vardır, doğal realite, ve diğer realitelerde olanlarda. Bu neden ile onlar çok zormuş geliyorlar çünkü siz diğer realitelerde her şey kesin şekillerde olacak diye beklenti dolu gözler ile bakıyorsunuz ve siz daha sonra çıkıp onları bulamıyorsunuz. İşte bu bir "ve". O, farklı. Burada işleyen yer çekimi başka bir yerdeki yer çekiminden farklı olabilir, enerjilerin verdiği reaksiyon, burada, başka yerlerdekinden çok farklıdır.
O halde, lütfen buna alışın. Çelişkilere. Şeylerde ve kendinizde büyük çelişkiler yakaladığınızda zihninizde yanlış giden bir şey yoktur, yanlış olan hiçbir şey yoktur. Bu arada, sadece lineer düşünmenin ve her şeyin aynı olması gerektiği fikrinin gerçekten ötesine geçme zamanı geldi.
Bu, ilk başta zihne, sizin realite-uzantınıza çok zor gelir. Siz çok, çok sinirleriniz üzerinizde hissedersiniz. Hiçbir şey mantıklı değildir ve orada her şeyi bir araya getirmek için umutsuz girişimler vardır. Ve siz daha sonra depresif olursunuz, anksiyete geçirir ve geceleri uyuyamazsınız. Siz bunların üstesinden geleceksiniz. Siz bunların üstesinden gelecek ve bedenli Üstatlar olarak realitenin farklı düzeyleri olduğunu idrak edeceksiniz ve onlar birbirine uymak zorunda değiller. Bu gezegendeki fizik, diğer boyutlardaki fizik ile biraz olsun benzer olmak zorunda değil.
O, bu neden ile eğlenceli. Siz onu bir noktadan sonra eğlenceli bulacaksınız. O neden ile şeyler zaten tam da burada. Cauldra ara verdiğimizde biri ile yer çekimi hakkında ve Tesla'nın onun bir enerji kaynağı olduğunu anlamasından bahsediyordu. Ama bilim adamları bunu daha göremeyecekler çünkü onlar bu realitenin, bu realitede (diğer) de bu şekilde çalıştığını kabul ediyorlar. Buradaki dinamikler (bir yerdeki) buradaki (başka bir yerdeki) dinamiklere uygulanıyor ve onlar uymuyor. Onlar çok farklı. Onlar varolabilirler veya ardışık olmasalar bile hep birlikte varolabilirler. Hatta onlar birbiri ile uyuşmasalar bile birlikte varolabilirler. Bu önemli bir nokta.
O neden ile ben her şey Şimdi'de diyorum. Onun Şimdi'nin dışında meydana gelmesi mümkün değildir. Şimdi'nin dışarısında hiçbir şey yoktur. Ama siz sanki bir geçmiş ve gelecek varmış gibi algılıyorsunuz ve aydınlanmış varlığın burada olduğunu idrak etmek çok zor ve aşağılık varlık da burada. Hepsi burada ve onların uyumlu olması gerekmiyor- uyumlu fizik, uyumlu enerji, uyumlu bilinç- onlar hala bir arada varolabilirler. Bu muazzam bir şey, o kadar önemli ki. Zihin bir kaçınızın tam da şimdi yaptığı gibi bunun ile mücadele edecektir, "Bu, nasıl iş görüyor?" Zihniniz onu çözemeyecek ve ben size bunu biraz açıklayacağım. O neden ile siz onun ile rahat hissedin. O, açılıyor. O, açılıyor ve sizin çok beceriksiz hissedeceğiniz zamanlar olacak ve o, fiziksel, zihinsel, spritüel açıdan anlamlı olmayacak ve siz tepe taklak olmuş gibi hissedeceksiniz ve bu iyidir. İyidir.
Zihin
Çoğunuz yaşınız biraz daha ilerlediği için, zihniniz gittiği için endişe ediyorsunuz. Biliyor musunuz yaşlanmak ve aydınlanmış olmak arasında çok büyük bir fark yoktur. (bazı kahkahalar) Hayır, yoktur. Neler olduğunu anlamaya muktedir olmaktan başka fark yoktur.
Ben bir örnek vereceğim, bir el feneri hayal edin, bir insanın yaşı ilerlemeye başladığında zihinleri işte el fenerinin içindeki piller gibi olur, onlar olması gerektiği kadar güçlü değildir. Ve onun tepesi, ışık hüzmesine kıyasla daha keskin odaklıdır, ışık hüzmesi biraz daha belirsiz ve daha geniştir. O neden ile daha yaşlı insanlar çoğunlukla siz onların çatlak olduklarını düşünseniz de onlar kendilerinin tuhaf bir şekilde hiç olmadıkları kadar mutlu olduklarını düşünürler (Kahkahalar), onlar her şey ile anlaşmak zorundaymış gibi hissetmezler. Bazıları sahtedir bu arada ama onlar artık insanlar ile anlaşmak zorunda değildir. Ama zihin biraz daha yumuşamıştır ve diğer realitelere sürüklenme başlamıştır. Bu, ölüm realitesi de olsa, burada olan diğer realiteler de olsa, onlar oraya sürüklenmeye başlarlar.
Şimdi, onları dinleyen ve onlar ile laflayan ve sizin aklı başında gerçekçi bir insan diyeceğiniz biri, "Oh, onlar sadece kaybediyorlar ve umarım ben de bir gün böyle olmam." diye düşünecektir. Siz onlar gibi olmaya başlıyorsunuz (Adamus kıkırdar). Bu komikti! (kıkırdamalar artar) Ama bir fark var. Bu, yaşın ilerlemesi ile ilgili bir durum değil. Size olan şey, sizin zihnin ötesine genişlemeniz ve sizin diğer realiteleri algılamaya başlamanız. Ve siz benim bunun hakkında konuştuğumu duyuyorsunuz ve "Oh! Bu kulağa harika geliyor. Bu, sanki muazzam büyüklükte bir bilim kurgu filmi gibi ve yıldız oyuncu da benim. Bu, çok büyük bir yeni realite - Yıldız Yolculuğu, Yıldız Savaşları"ndan geriye kalanlar. Ama bu, gerçekleşmeye başladığında da siz,"Oh! Bende yanlış giden ne var?! Hiçbir şey hatırlayamıyorum. Oh! Benim beynimde yanlış giden ne var diyorsunuz?"
O, o yaşlı bir insanın beyni gibidir. O, sadece genişliyordur. Ama sizin odağınızı kaybedeceğiniz yerde, odaklanmaktan çıktığınız yerde- bu iyi ve kötü haber- siz hala odaklanıyor olursunuz ve piller de hala şarj olmayı sürdürür. Evet onlar şarj olur. Siz hala odaklanıyorsunuzdur ama siz şimdi hem buraya, hem oraya, hem şuraya, hem de başka bir yere odaklanıyorsunuzdur. (farklı yerleri işaret eder) Siz çoklu-odaklı haline geliyorsunuz. Siz tüm bu farklı ışınlara sahipsinizdir. Sadece tek bir odak yerine --30 yaşında olduğu gibi ışığı sadece tek bir yere odakladığınız gibi- siz onu her yere koymaya başlarsınız. Bu, ilk başta çok tuhaf gelir ama ben sizin bir anlığına benim ile tuhaf olmayan noktaya gelmenizi istiyorum. Olur mu?
Siz şimdi, "Bana neler oluyor? Ben her şeyi hatırlayamıyorum." diye merak içindesiniz. Siz sadece farklı realitelere odaklanıyorsunuz. Zihin onu kavramak için, onu hatırlamak için, onda bir mantık bulmak için mücadele eder ve o, bunu başaramaz. Düşülen en büyük yanlış - ben bu işin halledilmesini sonuna kadar bekleyeceğim ama bu yapılan en büyük yanlış- zihin bunu yapamaz. O halde çabayı bırakın. Bu kadar basit.
Zihniniz buraya odaklı ve o sadece buraya odaklanmaya muktedir olacak - belki buraya (başka bir yer) ve biraz ötesine, çok fazla da değil ama- o halde zihnin anlamayacağı konularda çabalamayı bırakın. O, bunu yapamaz.
O halde siz şimdi hemen benim ile gelin. Bizim müziğe veya herhangi bir şeye ihtiyacımız yok ama siz benim ile Şimdi olana gelin, yeni olmayana gelin. Tamam mı? İlk şey. O, yeni değil. Biz burada yeni bir şey yapmayacağız çünkü siz zaten oradasınız. Ve bu bir zihin oyunu değil; bunun adı 101 Realitesi ( Realite'nin Temeli anlamına gelir). Siz benim ile bir anlığına odaklandığınız bu Dünya'ya, bedeninize, düşüncelerinize, kimliğinize gelin. Bu, kolay olacaktır. Bu, sizin her gün yaptığınız bir şey, burası sizin alışkanlıklarınızın, denge duygunuzun, algınızın olduğu yer.
Peki. Şimdi elimizde bu var. Belli bir şey bu. Ama tam da aynı anda, zihinsel düşüncelerin ötesinde, sizin boyutlar diye adlandırdığınız, başka şeyler var. Ben altı ay içerisinde artık boyutlar kelimesini kullanmayacağımız bir noktaya gelmek istiyorum. Çünkü o kulağa çok new age (yeni çağ akımı) bir oyun gibi geliyor. Onlar sadece realiteler. Onlar sadece dışavurumlar ve siz tam da şimdi onlar ile birliktesiniz. Onlar tam da şu anda buradalar.
Ben bunu ispatlayabilirim. Siz bunu her gece rüyalarınızda gerçekleştiriyorsunuz. Bazılarınız hatırlıyor bazılarınız da hatırlamıyor ama siz basitçe başka bir realiteleye giriyorsunuz, başka bir dışavuruma, başka bir deneyime. Ve onlar çoğunluk ile fiziksel-zihinselin çok ötesine geçiyor, o neden ile de onları bir şey ile ilişkilendirmek zor oluyor ama onlar burada. O sizin ruhunuz (soul), sizin Ben'imliğiniz ses tellerini kulanmadan şarkı söylüyor sadece çünkü tellere burada ihtiyaç yok. Sadece şarkı söylüyor. Sadece o dışavurumu hissediyor. Realite böyledir.
Realite aynı zamanda sizin onun ile hoşnut olmanız halinde bir odaktır, bir "ve"dir. Hoşnut- onun bile sahte bir anlamı olduğu için ben "barış" sözcüğünü kullanmak istemiyorum- ama siz basitçe çoklu düzeylerde olanlar konusunda tamamsınızdır.
O, tam da şimdi burada. İşte siz; öğretmen olan odak noktası, heyecan verici bir öğretmen. Onun burada fiziksel bedende, zihinde olması gerekmiyor. İstese olabilirdi ama bu şart değil. Ve sizin karizmanızı, ışığınızı paylaştığınız yerde 100 kişinin önünüzde sert sandalyalerde ne zaman pizza yiyeceklerini merak ederek oturmaları gerekmez. (bazı kıkırdamalar) Hayır. Siz karizmanızı ışınlayarak basitçe diğer odakta olabilirsiniz. Öğretmek budur. Kim bunun bir grubun önünde yapılması gerektiğini söyledi? O şekilde öğretim o kadar işe yaramaz, siz sadece ışıldayan olun.
Sizin anlaşılması güç olan ve insan olmaktan çok uzak bir odak noktanız daha var, bedensiz, zihinsiz ve o, sadece bir varlıksallık. Bir varlıksallık. O, sadece orada.
Sizin başka bir odak noktanız, bir dışavurumunuz daha var, inanın ya da inanmayın, o, her şeyi tekrar tekrar yapmak istiyor, insan ile ilgili her şeyi tekrar tekrar yapmak istiyor. Hayır, gerçekten. Gerçekten. Beni korkutan o. (kıkırdar) Hayır ama o, bu şeyi anlayan tek varlık; çokluluğu ve "ve"yi. Ve o, gerçekte acı ya da travmanın olmadığını biliyor ve o, bunun bir test değil, sadece heyecan verici bir deneyim olduğunu biliyor ve o, geri dönmek istiyor. O, bunu gerçekten istiyor. Ve görün, buna zaten sahip başka bir odak noktası da var. Başka bir ömür. Ben bundan sonra olacak demedim; bundan önce olabilir. Bundan önce olabilir.
Evet, siz bir Yükselmiş Üstat olabilirsiniz ve başka bir ömüre sahip olabilirsiniz ve bunun nerede olduğunun bir önemi yoktur. Bunun, ön-aydınlanma veya post-aydınlanma olup olmadığının bir önemi yoktur çünkü belli bir noktada bunlardan hiçbirinin bir önemi yoktur. Yoktur. Siz kesinlikle yükselmiş olabilir ve Tobias'ın yaptığı gibi alışılageldik dogum sürecinden geçmeden bunu farklı bir şekilde gerçekleştirebilirsiniz. Ve siz bunu sadece eğlenmek için yapabilirsiniz. Siz bunu uyanık iken ve felsefik ve sıkışmış iken ve bunun gibi şeyler olmadan yapabilirsiniz. Siz bunların hepsisiniz.
Şimdi, bunu ben size, siz kendinize - kesinlikle burada bulunan ve aydınlanmış olan Öz'ünüz burada bu sandalyelerde oturan veya internet üzerinden izleyen insan odağınızda bir fark yaratmaya çalışıyor - ve siz, "Oh Evet ! Bu, yeni değil. Ben bunların hepsini biliyorum. Ben bunları biliyorum. Bu, o kadar kolay ki. Ben bir 've' varlığıyım. Ben boka basmadım!" Ben bunu sizi uyandırmak için yaptım ( bazı kıkırdamalar). Bazılarınız çok uykuluydunuz. Siz herhangi bir şeye basmadınız- somut bir şeye, boka veya herhangi bir şeye. Siz basmadınız! O, sizin bulunduğunuz yerdeki odak noktanızdı. Ama bildiğiniz gibi sizin bir parçanız, sizin tamamınız değil, bu kapıdan çıkıp veya interneti kapatıp daha sonra tekrar bu tekil odak noktasına dönecek. Bunu yaptığınızda sadece buna son verin.
Durun. O derin nefesi alın - ve - öyle değilsiniz.
Siz de dahil bütün Üstatlar bunu yaşadı. "Oh! Ben sadece insan yaşamımı mükemmelleştirmeye çalışıyordum." ve o çuvallar. Bunu yapmaya çalışmanız sizi Kırmızı Arslan Numara İki'ye götürecektir. (Adamus kıkırdar). Benim sıradaki kitabım. Ben bunun üzerinde benimle birlikte çalışacak bir yazar arıyorum. Kırmızı Arslan Numara İki, saplantılı kişi ....(Crash fotoğraf çeker) Teşekkürler. Biliyor musunuz arada bir durup fotoğraf çektirmek gerekiyor. Bu, bir Zen deyişi- "Arada bir fotoğraf çektirmek için durun" Şimdi, nerede kalmıştım?
LİNDA: Bunu bir kez daha yap. (Crash yeni bir fotoğraf çeker ve Adamus güler)
ADAMUS: Linda duruşu. (kahkahalar artar) Ne diyorsun sevgili? Bana bunun ile ne anlatmak istiyorsun. Ne...evet, acele et, fotoğrafı çek. Düğmeye bas. Tamam. O, şimdi sahneden uzaklaşıyor. (Adamus yan taraftan aşağı iner) Crash, "Bundan sonra yapmam gereken şey ne?" Onu salonda takip mi ediyorum? Onun fotoğrafını çekmek için onu küçük bir köpek gibi takip mi ediyorum?" diye soruyor. Evet, tabii ki öylesin! (kahkahalar) Çünkü bizim Adamus'ın birçok pozunu ve yüzünü göstermemiz gerek. (O bir masada poz verir). Ben sadece sahne insanı değilim. Hadi, acele et, çek. Ben sadece sahne insanı değilim. (kıkırdar) Oh, planladığım dikkat dağıtma ne oldu? Oh, ben bunu seviyorum!
Kırmızı arslan, Numara İki. Kırmızı Arslan, Numara İki'nin konusu usta, aydınlanmayı gerçekleştirmek için çok çabalayan öğrenci. Oh! Ve oh, bu sanki onların katlandığı bir geçiş ve bu, kendileri de dahil herkesi sıktıkları bir şey ve onlar öyle bir çaba harcıyorlar ki. Ve onlar her zaman, "Zavallı ben. Ben onun üzerinde çalışıyorum. İlerleme yok. İlerleme yok. Yanlış giden ne?" Ve hatta onlar böylece aydınlanmaları konusunda daha haklı çıkıyorlar. Oh!-vay- orada olmuş olmak, onu bitirmek.
Onlar insanlıklarını yaratmaya o kadar dalmışlardır ki o lanet noktayı ıskalarlar. Onlar o küçük, minnacık insan kafeslerini biraz daha büyük veya biraz daha iyi hale getirmek ile o kadar meşguldürler ki tüm konuyu kaçırırlar. Biz kafesi havaya uçuracağız. "Oh, hayır! Yapamazsın. Ben onun üzerinde o kadar çok çalıştım ki. Oh! Ve ben öyle iyi bir öğrenciyim ki ve oh zavallı ben ve oh!" Ben sadece oradan geçiyorum ve - bumm!- kafesi patlat veya -dürt- tek parmak hareketi ile yere ser.
"Oh! Bunu nasıl yapabildin Adamus? Oh, Tanrı beni sevmiyor." Hayır bir Tanrı yok ve hiçbir şekilde seni sevmiyor. (kahkahalar)
O halde ben dürtüyorum, bumm, tümü yıkıldı. "Oh! Hayatım parçalanıyor. Bu gezegende kalmak istiyor muyum bilmiyorum. Ohh! Kapa çeneni! Buumm!!
"Oh, Tanrım. Teşekkürler, Adamus. Buna ihtiyacım vardı. Birisinin gelip benim realitemi havaya uçurmasına ihtiyacım vardı çünkü ben orada o kadar sıkışmıştım ki ve senin gelip her şeyi daha rahat bir hale getireceğini sanmıştım. Şimdi her şeyin farkındayım, Tanrım, sen ne kadar büyük bir Yükselmiş Üstatsın. Sen havaya uçurdun." (bazı kıkırdamalar) Hey, benim yaşayan biri için yaptığım şey bu. Ben yarım yamalak kahkahalar duyuyorum şimdi. (kıkırdamalar artar) Oh, ehh.
O halde ne biliyor musunuz? Ben havaya uçuracağıma, bırakacağım siz havaya uçurun.
KERRİ: Tamam!
ADAMUS: Tamam (kıkırdar). Evet, önümüzdeki aya kadar bekle.
Ama bu arada - ben size bugün burada tamamen Adamus'ın olacağını söylemiştim, burada Adamus'tan başka bir şey yok - şeyler bu şeklide oluyor ve bilirsiniz, bu bazen zor geliyor ve ben bazılarınızın Kırmızı Çember'den sıvıştığını biliyorum. Siz beni aldatıyorsunuz. Siz başka gruplara gidiyorsunuz ve yaratıklar size orada, "Ohhh! Seni zavallı şey. Sen o kadar seviliyorsun ki." diyorlar ve "Biz buraya gelip size tüm bilgiyi veriyoruz ve sizi daha iyi hale getiriyoruz." Öyle yapmıyorlar! Ben bu boku 3 milyon yıldır duyuyorum. "Oh! Biz Dünya'ya gelip size yardım edeceğiz" Etmiyorlar! Aslında ben de etmiyorum. Ben size olanı olduğu gibi anlatıyorum.
Siz bu heyecan verici şeye... bugün eğlenceli geçmiyor mu?
DAVİD: Evet.
ADAMUS: Evet (Adamus kıkırdar). Meydana gelen şey heyecan verici, meydan okuyucu, zor, harika ama siz o tekil insan odağından çıkacaksınız ve bu, zorlu bir şey. Ama bu, harika ve siz bana daha sonra bunun için teşekkür edeceksiniz. Belki. (biri "Evet" der) Evet. Evet.
O halde nerede kalmıştık? Oh, biz bugün soru - cevap yapacağız. Biz bunu normalde yapmıyoruz. Ama Linda mikrofonu getirir misin lütfen? Ben soruları yönelteceğim, siz de cevapları vereceksiniz. (bazı kahkahalar)
LİNDA: Şok geçiriyorum.
ADAMUS: Ve bugün biraz- farklı bir enerji var. O neden ile siz kendinizi, nasıl olmak istediğiniz konusunda ve kendiniz olmak konusunda özgür hissedin. Özgür hissedin. Bugün daha serbest bir gün. Ben insanların yarısını gönderdim, onlar yeni şeyler isteyenlerdi o neden ile şu anda biz bizeyiz ve birkaç güzel ruh (soul) da bizi dinlemekte. O nedenle hadi serbest kalalım, açık kalalım. Ben birinin bir daha, bir daha dönüp bunları yeniden dinleyeceğinden şüpheliyim.
LİNDA: Evet, doğru. (bazı kıkırdamalar)
ADAMUS: Sadece biz Yükselmiş Üstatlar.
Sorular & Cevapları
O halde ilk soru ve lütfen hatırlayın, kısa ve öz tutun. Git birini bul ve ben de ona sorayım.
LİNDA: Tamam.
ADAMUS: Ah! Birini bul. Oh! Peki. Ayağa kalkmayı önemsemezseniz soru geliyor. Sizi endişelendiren şey nedir? Ve lütfen biri yazı tahtasına yazabilir mi? Sadece yazacak kadar nazik biri?
LİNDA: Tad.
ADAMUS: Tad. Harika. Teşekkürler.
LİNDA: Oh, bekle, bekle! Tamam, hazırız. Evet, Tad. Başla, Tad.
ADAMUS: Tad ve Linda geldiğin için bir Adamus Ödülü getirecek...
LİNDA: Bende kalmadı!
ADAMUS: ...salonun arkasından getir.
LİNDA: Onlar gitti.
ADAMUS: Sen biraz para alacaksın. Oh, onun hiç parası yok.
LİNDA: Oh, zavallı sen.
ADAMUS: Uff!
TAD: Bugün bedava.
ADAMUS: Vay. Vay. Bu aptalca idi.
TAD: Ben bir öğretmenim.
ADAMUS: Ben ona 100$ verecektim. Peki. Soru şu, siz hangi konuda endişeleniyorsunuz?
NANCY: Ben gerçekten endişelendiğim bir şey hakkında düşünemiyorum.
ADAMUS: Gerçekten mi?! Sana endişelenecek bir şey vermemi ister misin?
NANCY: Tabii. (bazı kıkırdamalar)
ADAMUS: Peki. Gerçekten mi? Uykusuz geceler yok mu?
NANCY: Biliyorsun ben...
ADAMUS: Para?
NANCY: Hayır.
ADAMUS: Sağlık?
NANCY: Hayır.
ADAMUS: Uhhhh, işte burada küçük bir çekingenlik söz konusu.
NANCY: Evet, bugün gözümde küçük bir sorun var. Ama...
ADAMUS: Sen bu konuda endişelenmiyorsun.
NANCY: Geçecektir o.
ADAMUS: İşte...görüyor musunuz? Oh! Siz benim için çok fazlasınız. Peki. Teşekkürler. (Tad'a) Lütfen "endişe" yazar mısın ve sonra da ilk cevap "yok". Teşekkürler. Hiçbir şey. Senin bazı aile üyeleri veya arkadaşlar veya herhangi bir konuda bir endişen yok mu?
NANCY: Pek yok.
ADAMUS: Sen onları gerçekten umursamıyorsun. Peki (kahkahalar). Güzel. Teşekkürler.
NANCY: Tamam.
ADAMUS: Peki, sıradaki.
LİNDA: Bir misafir bulayım.
ADAMUS: Evet, evet, misafirler. Misafirler adil oynuyorlar. Hayatınızda neler için endişe duyuyorsun?
LEONARD: Ben bazen zamanım ile ne yapacağımı bilmiyorum.
ADAMUS: Evet, zamanın ile mi yoksa bütün hayatın ile mi?
LEONARD: Hayır, zamanım ile.
ADAMUS: Evet. Bu, seni zorluyor mu?
LEONARD: Çok değil.
ADAMUS: Oh. Buradaki endişesiz bölüm nedir böyle?! (kahkahalar) Diğer herkes kabız, anksiyete (kaygı bozukluğu) ve geriye kalan her şeyden muzdarip. Oh! Ama burada, evet, Linda da tutup bu ikisini buluyor. yoksa bu makyo mu?
LİNDA: Mmm.
LEONARD: Mmm.
ADAMUS: Hım.
LEONARD: Hım.
ADAMUS: Hm. Sen ne için endişeleniyorsun?
LEONARD: (duraksar) Ben oraya ulaşacağımı biliyorum...
(duraklama)
ADAMUS: Ama?!
LEONARD: Ama ne zaman?
ADAMUS: Ama ne zaman. Peki. Sen bu konuda çok mu endişeleniyorsun?
LEONARD: Hayır.
ADAMUS: Hm. Para konusunda endişeleniyor musun?
LEONARD: Biraz. Çok fazla değil.
ADAMUS: Evet, az da değil. Cebinde ne kadar var?
LEONARD: Hiç yok.
ADAMUS: Senin yerinde olsam endişe ederdim. (kahkahalar) Evet. Bu iyi bir cevaptı çünkü var dese ben alacaktım. (kahkahalar artar) Hayatında nereye gittiğin ile ilgili bir endişen var mı?
LEONARD: Hayır.
ADAMUS: Hayır. Ailen ile mi yaşıyorsun?
LEONARD: Mm, ben ailem ile kalıyorum ama ben...
ADAMUS: Aahhh! Aah! (kahkahalar) 50 yıldır onlar ile birlikte mi kalıyorsun? (Adamus kıkırdar)
LEONARD: Hayır! Hayır. Bir aydır falan.
ADAMUS: Ooh, peki.
LEONARD: Ama güzel, ben çok fazla görmediğim babamı ziyaret etmiş oluyorum.
ADAMUS: Kesinlikle. Kesinlikle. Onlar gülüyor. Ben değil. Ben anlıyorum. Peki sen endişelenmiyorsun, aşırı bir endişe hissetmiyorsun ama hiç "Tanrım, beş yıl sonra nerede olacağım" diye de düşünmüyor musun?
LEONARD: Hayır.
ADAMUS: Bir işin var mı?
LEONARD: Şu anda, hayır.
ADAMUS: Endişe yok. Güzel. Ben şaşırıp kaldım ve hayret ettim ve ben sana ait herhangi bir makyo olduğunu hissetmiş olsaydım onu sana söylerdim.
LEONARD: Tamam.
ADAMUS: Peki. Güzel. Güzel. Olağanüstü. İyi.
TAD: Yok.
LİNDA: Tamam.
TAD: Yok.
ADAMUS: Yok. Yok. Evet. Ve herkes şu anda çevirim içi izliyor, sizin de artık endişelerin olmamasına benim gibi hayret ettiğinizi biliyorum. Ama sanırım burada bir tane var.
DİANE: Ehh! (kıkırdar) Birkaç tane.
ADAMUS: Birkaç tane. Hangi konuda endişe duyuyorsun?
DİANE: (içini çeker) Kızım.
ADAMUS: Kızın. Endişelerinin ne kadarı kızın ile ilgili?
DİANE: 7/24 değil tabii ama.
ADAMUS: Endişendiğin her şeyi göz önüne alırsak bunun yüzde kaçı kızın için olurdu?
DİANE: Otuz.
ADAMUS: Otuz, elli.
DİANE: Mm. Elli. Peki.
ADAMUS: Evet, elli, altmış. Peki. Bunun ona nasıl bir yardımı dokunuyor?
DİANE: Oh, faydası yok. Benim ona yardım etmek için yaptığm şeyler var ama ben eski kafalı olmaya takıldım...
ADAMUS: O, sana hiç, "Oh, anne. Benim için endişelendiğin için teşekkürler çünkü bunun bana gerçekten çok faydası oluyor." dedi mi?
DİANE: Hayır.
ADAMUS: Hayır. Peki. Tamam. Başka ne için endişeleniyorsun?
DİANE: Beyin hasarı.
ADAMUS: Hım, evet.
DİANE: Bu, ailede var.
ADAMUS: Evet.
DİANE: Ve ben bunu serbest bırakmamız gerektiğini biliyorum.
ADAMUS: Hayır.
DİANA: ...atalarımız.
ADAMUS: Yoh.
DİANE: Ama o, orada.
ADAMUS: (Dürter) Tek parmak hareketi ile ayakta uyuyan ataları yere serme. Sadece dürt, onları devir. Cauldre ve Linda bizim başka bir gün harika olan Atalardan Özgürleşme kaydını yaptığımızı neden duyurmadılar bilmiyorum ama o, iki buçuk saat içerisinde her şeyi arındırıyor.
DİANE: Harika!
ADAMUS: Ya, ya.
DİANE: Ben kesinlikle ondan edineceğim.
ADAMUS: Evet. Ben de onun ile ilgili bir ön promosyon çalışması yapıyorum. Evet.
DİANE: Tamam.
ADAMUS: Sen onun bedava bir kopyasını alacaksın.
DİANE: Teşekkürler.
ADAMUS: Evet. Teşekkür ederim. Endişe duyduğun başka herhangi bir şey var mı?
DİANE: Büyük bir şey yok. Hayır.
ADAMUS: Hayır.
DİANE: Mmm.
ADAMUS: Mmm. Mm-mm-mm-mm. Peki. Bir tane daha. Bir şey daha.
(Diane duraklar)
Evet.
DİANE: İşte tüm bu aydınlanma işi.
ADAMUS: Tüm aydınlanma işi. Evet, evet (kahkahalar). Evet. "Hadi bakalım, ben bir şey düşünemiyorum. Oh, evet! Dünya! Evren! Tanrı! Tüm...oh evet! hayatımdaki o küçük stresi unuttum." Evet.
O halde senin bu konudaki endişen nedir?
DİANE: Oh, biliyorsun. Ben doğru yapıyor muyum? Ben oraya ne zaman ulaşacağım? Ben zaten orada olduğumu anlıyorum.
ADAMUS: Oh, hadi doğrudan merkeze gidelim. Ben var mıyım?
DİANE: (Duraklar) Peki
ADAMUS: Ben olsam bu konuda endişelenirdim. Ben sizlerden biri olsam " Bu gerçek mi?" diye endişelenirdim. Evet. Ben bu konuda endişe etmeye uzun zaman ayırırdım.
DİANE: Mm.Hımm.
ADAMUS: Evet.
DİANE: Biz ona koşulsuz inanıyoruz.
ADAMUS: Tabii. Tabii ve nasıl bir kanıtın var?
DİANE: Kanıtım yok.
ADAMUS: Kesinlikle yok. Ama ben sana küçük bir sır vereceğim, o, gerçek olmasa bile, bunların hepsi bir şeyleri temize çıkarmak ile ilgili olsa bile eğlenceli bir şeyler oluyor çünkü bilincin doğası gereği o varolmasa bile bilinç onu var eder, onu var olması için yaratır. Ben yeşil göl pisliği hikayemi kullanacak olursam, diyelim bir Tanrı yok, o zaman bu, yeşil göl pisliğinin evrimi olurdu ve o, Dünya'yı ve insanları ve geriye kalan her şeyi yaratırdı ve Tanrı yok, melekler yok bilinç - ki o var olmak zorunda, o, var olan her şey için var olmak zorunda - bilinç şimdi Tanrı'yı ve cennetleri ve melekleri ve yükselişi ve aydınlanmayı ve yeşil gölün pisliğinin çiçeklenmesini, görkemli Yükselmiş Ustatlar yaratmaya başlıyor.
Bunun güzelliği burada. O, mutlaka yukarıdan aşağıya gelmiyor - Tanrı, melekler, insanlar, hayvanlar, yeşil göl pisliği - onlar başka bir şekilde ortaya çıktılar. Heyecan verici olan da bu. Bu, bilincin güzelliği. Eğer geriye kalan her şey bozulmuşsa veya gerçek değilse veya var olmuyorsa, bilinç oraya dahil edildiği anda o var olur. Heyacan verici olan şey bu.
Hadi diyelim aydınlanma diye birşey yok. Siz doğdunuz ve öldünüz ve hepsi bu kadar. Bilinciniz aniden, "Hayır, daha fazlası var" dediği anda o, orada olur. Heyacan verici olan da bu. Ve bu her şeye uygulanır, bu aydınlanma da olsa, insan yaşamı da olsa ve aslında sizin insan hayatınızda tam da şimdi böyle oluyor. Siz ona bilinç koyuyorsunuz ve o genişliyor ve o yaratıyor. O, şimdiye kadar orada olsa da, olmasa da, şimdi burada. Burada meydana gelen heyecan verici mucize bu, hatta sadece eski İncil'in Tanrısı var diyelim ve siz ölürsünüz ve siz cennet ya da cehhenneme gidersiniz, diyelim hepsi bu kadardı ama o aniden bilinci değiştirir.
Siz aniden daha fazlasını istersiniz. Şimdi daha fazlası var. Peki. Size teşekkür ederim. Bu işi bana bıraktığınız için teşekkür ederim.
Endişeler ile ilgili bir tane daha, endişeleriniz nedir? Endişeleriniz nedir?
Ben bu soruyu yöneltiyorum çünkü ben devamlı endişe ile iligili konular duyuyorum- endişe, endişe, endişe, endişe; stres, stres, stres - ve bu, sizin uykunuzu ve sağlığınızı ve her şeyinizi etkiliyor. Ve ben şimdi de çok fazla endişe konusunu duymuyorum. Çevrim içi izleyenleriniz bırakın endişeleriniz ortaya çıksın. Siz, "Lalet olsun! Mikrofon onlarda. Ben olsaydım herşeyi söylerdim!" diyorsunuz.
Pete, nedir?
PETE: İşte, kanser.
ADAMUS: Kanser. Bu endişelenecek büyük bir şey
PETE: Evet
ADAMUS: Evet.
PETE: Kanser ameliyatından yeni çıktım.
ADAMUS: Evet, güzel.
PETE: Beş kardeşim de kanser oldu. Babam ve onun kardeşi de kanserdi bu sanki ailemizde bir gen ve bilirsin benim sadece bununla alakam var.
ADAMUS: Bu, genden daha fazlası.
PETE: Evet, onlar her nasılsa buradalar.
ADAMUS: Evet. Bu, aile çizgisinde sıkışmış olan bir enerjiye dayanıyor.
PETE: Doğru.
ADAMUS: Biliyorsun, biz bundan çıkmaya başladık ve çıkacağız da. Benim senin ile çalışmam en büyük tutkularımdan biri.
PETE: Ama diğer şey...
ADAMUS: Tek parmak hareketi ile ayakta uyuyan aileyi yere sermek - dürt.
PETE: Evet. Diğer şey de, ben tamam dedim, bu kanserden öğrenilecek ders nedir?
ADAMUS: Doğru.
PETE: Ortaya çıkan sonuç benim onu kontrol etmediğim ve yapmadığımdır. Ve benim teslim olup, onu bırakmam gerek. O halde endişe bırakılsın.
ADAMUS: Endişe bırakılsın.
PETE: Evet.
ADAMUS: Ve Pete...
PETE: Ve biliyorsun, sadece...
ADAMUS: Endişe etmek ona bir çözüm getirmeyecek.
PETE: Hayır, çözmüyor. Çözmüyor
ADAMUS: Onun hakkından zihinsel olarak gelmeye çabalamak da onu çözmeyecektir...
PETE: Hayır
ADAMUS: ... hiç. O halde sen ne yapıyorsun?
PETE: Benim ona teslim olmam gerekti.
ADAMUS: Sen teslim olmak dedin...
PETE: Bunun anlamı...
ADAMUS: Kontrol etmeyi bırak...
PETE: Doğru
ADAMUS: ... ve endişe et.
PETE: Evet
ADAMUS: Evet, evet
PETE: Bir erkek olarak daima kontrol ettim benim öz- saygım bundan kaynaklanıyor.
ADAMUS: Kesinlikle
PETE: Bilirsin üretmek, tüm o şeyler bunların hepsi bok.
ADAMUS: Ademin Yarası.
PETE: Evet, tamam
ADAMUS: Demek istiyorum ki bilirsin işte, "Oh! ben bir erkeğim ve benim yapmam gereken..." Evet, evet.
PETE: Evet
ADAMUS: Biz yakında bu konu hakkındada konuşacağız. Evet. Evet. Sana bedava bir kopyasını vereceğim
PETE: Teşekkürler ( Adamus kıkırdar ).
ADAMUS: O halde, peki şimdi nasıl hissediyorsun?
PETE: Gerçekten iyi.
ADAMUS: Güzel.
PETE: Bugün bile... Benim son üç aydır dikkatim dağılıyordu, neden olduğunu görüyorsun.
ADAMUS: Evet.
PETE: Ama bu sabah ben kalktım ve sadece,"Hey! Sen çok güzel bir yere gidiyorsun, orada melekler var. Kendimden hoşlanıyorum." dedim.
ADAMUS: Cennet? Cennet?
PETE: Hayır.
ADAMUS: Oh, sen burayı kastediyorsun! Burayı! (kahkahalar)
PETE: Evet. Burada bir grup melek var.
ADAMUS: Ben senin bugün bizi terk edeceğini düşünmüştüm. Sen, oh, burası demek istedin. Evet.
PETE: Ve burada çok güzel bir enerji var. Ve ben kendimi bu enerji ile hizaya soktum.
ADAMUS: Evet var.
PETE: Ve yeniden ayarlandım.
ADAMUS: Evet. Ve biliyorsun bu ilginç bir şey. Zihnin ona ne kadar odaklandığı veya " Ben neden kanserim ve ben ne yapacağım ve Tanrı bana ne anlatmaya çalışıyor buradan çıkarmam ders nedir?" Bunların bir önemi yok bunların hepsinin üzerine tükür!
Sen hala aile enerjisindesin ve bu senin uyanman için bir çağrıydı. Sen artık senin ailen değilsin. Hastalıklar, zihinsel ya da fiziksel de olsalar onlar naklediliyorlar... Ben bunun hakkında konuştum. Biz bunları neden serbest bırakmıyoruz? Biz bu kayıtları neden şimdi salıvermiyoruz? Linda?
PETE: O, birçok şeyi soyup attı. Ben bunu hissedebiliyorum.
ADAMUS: Evet öyle oluyor, o, sadece kendisini salıveriyor gibi birşey. "O, bana ait değil."
PETE: Evet
ADAMUS: Ancak bunlar aynı zamanda rahatsız hissedilen bir düzeyde meydana geliyor. Siz diyorsunuz ki, "Ben bu aile ile ilgili kaynakları ve bu enerjisel geleneği taşıyan şeyleri bırakıyorum. Şimdi ben kimim?" Yani işte, o, bu kısım ama siz onu geçeceksiniz. Güzel. Teşekkürler Pete.
Sıradaki soru ve bizim ilerlememiz gerekecek. Bizim konuşacak çok şeyimiz var sıradaki soru ve Linda bu soru senin tam arkanda olan biri için.
LİNDA: Pardon?
ADAMUS: Bu soru birisi için, senin tam arkanda duran biri.
LİNDA: Tamam, tamam, tamam ( Adamus kıkırdar). Oh, oh, oh ! Sadece herhangi biri değil.
ADAMUS: Evet, evet, evet
LİNDA: Ama herhangi biri. Anladım.
ADAMUS: Hayır, hayır. Tam burada.
LİNDA: Anladım.
ADAMUS: Kathleen.
LİNDA: Anladım.
ADAMUS: Evet, tamam.
LİNDA: Soruyu sor.
ADAMUS: Hayır. mikrofunu ver. Hayır, Kathleen'e.
LİNDA: Ohhh!
ADAMUS: Evet. Sen hala ne ile mücadele ediyorsun? Çık oradan, benim söylemeyi sevdiğim deyişle ışığa gel ( bazı kahkahalar). Gel, gel, ışığa gel. Evet. Sen hala orada gölgeler içindesin.
KATHLEEN: Ben ne ile mücadele ediyorum?
ADAMUS: Ne ile mücadele ediyorsun? Oh, bu iyi olacak (Kathleen içini çeker). Ah!
LİNDA: Korkutucu.
KATHLEEN: Her şeyi salıvermek.
ADAMUS: Ehh...
KATHLEEN: Benim farkındalığım.
ADAMUS: Evet, tamam ama hadi...
KATHLEEN: Çünkü...
ADAMUS: Ne ile kavga ediyorsun? Bu, iyi bir dövüş. Ben savaşı bir süre izledim.
(Kathleen duraklar)
Şimdi benim senin dikkatini dağıtmam gerekti çünkü sen çok fazla zihinsel olmaya başlıyordun.
KATHLEEN: Sen derine dalıyorsun.
ADAMUS: Mm , Hımm. Mm
KATHLEEN: Ve sen benden oraya gitmemi istiyorsun.
ADAMUS: Gerçekten derin. Oh, ben bunu seviyorum. Ve ikimiz de ayağa kalkacağız ( Adamus ayağa kalkar). İkimiz de ayakta duracağız. Sen neyin mücadelesini veriyorsun?
(O, yeniden duraklar ve içini çeker)
Kulaklarından duman çıkıyor (bazı kıkırdamalar). Evet.
KATHLEEN: Kalbimin geri kalanı.
ADAMUS: Evet, evet. işte...
KATHLEEN: Benim tamamım.
ADAMUS: Evet, ne ile mücadele ediyorsun? Bu savaşlar da neyin nesi ? Onların ne olduğunu biliyor musun?
( Duraklama)
Acaba ben... Söylememin senin için bir sakıncası varmı?
KATHLEEN: Ben çok mutluydum ama seni dinleyeceğim.
ADAMUS: Hoah! Mutluluk o ise, o zaman ben cehenneme gidiyorum! (kahkahalar) Ay, ay, ay! Çok daha fazlası var sevgili biliyorsun, bunu mutluluk olarak öne sürme. Bu... küfür edebilir miyim? Bunların hepsi bok. Bunu, mutluluk olarak görme. O, mutluluk değil. Senin yönetilen izdırabın - ben seni suçlamıyorum ben seni sadece burada biraz havaya uçurmaya çalışıyorum- bu, yönetilen ızdırap ve arada büyük bir fark var sevgili. Senin daha iyi zamanların da oldu...
KATHLEEN: Ben geçen yıl ızdırabı sona erdirmeyi seçtim.
ADAMUS: Sen daha iyi olduğunu düşündüğün bir şey yapıyorsun ama orada çok daha fazlası var. Ve ben senin ne ile kavga ettiğini söyleyebilir miyim? Yoksa söylemememi mi tercih ederdin?
KATHLEEN: Söyle.
ADAMUS: Bilmiyorum.
KATHLEEN: Söyle.
ADAMUS: Herkez izliyor demek istedim.
KATHLEEN: Söyle.
ADAMUS: Peki. Hazır mısın? Suçlama... Cauldre, Cauldre'yi suçlamamanı söylüyor.
KATHLEEN: Ben şu an ayakkabılarımın içinde sallanıyorum.
ADAMUS: Sallanmalısın da çünkü biz gerçegin o anina geliyoruz.
KATHLEEN: Bok!
ADAMUS: Bu çok aşırı!
KATHLEEN: Bok! Siktir!
ADAMUS: Evet! (kathleen kıkırdar) Evet! Tamam. Sen içindeki cadıyı göreceksin.
KATHLEEN: Ohhh.
ADAMUS: Senin olmuş olduğun cadıyı. Ben çok özür dilerim ama evet bumm! Bırr!
(Kathleen içini çeker)
Senin olmuş olduğun o cadı, seni ızdırap içerisinde hissettiriyor ve o, seni hala ele geçiriyor. Ve ben gerçekten de geçmiş bir hayattaki gerçek bir cadı hakkında konuşuyorum. Ben gerçek cadı demek istiyorum. Gerçek cadı. Ve senin oynadığın o elindeki güç var ve sen her gün seni harap eden o şey ile mücadele ediyorsun. Ve onun bir yüzü bile yok ama o, orada. Ve sevgili daha fazla kavgaya gerek yok çünkü kimse kazanmayacak. Kimse kazanmayacak. Sen kazanmayacaksın; cadı kazanmayacak. O halde kavga bitmiştir. Bunun güç, taciz, istismar ile ilgisi vardı; Sen kendi geri tutuyordun. Sen asla bir daha bir cadı olmamak için kendini geri tutuyordun ama bana da mutlu olduğunu söylüyorsun, mutluluk bu mu? Vay.
Dur. Derin bir nefes al, onu çözmeye çalışma tamam mı? Cadı soğuk . Cadı senin düşündüğün gibi değildi tamam mı? Onların sana ne dedikleri benim umrumda değil.
KATHLEEN: Bu, ben insanların önünde iken böyle oluyor.
ADAMUS: Evet!
KATHLEEN: Evet.
ADAMUS: Evet. Ve bu çoğunluk ile sen kendinin karşısında durduğun zaman oluyor.
O nedenle orada şöyle bir yoğun baskı oluyor,"Aşağıya çek, aşağıya çek, aşağıya çek." Ve cadı da ,"Seni s*kerim" diyor ve o senin üzerinde cadılık malzemelerini kullanıyor ve o sensin. Şimdi, bu, tuhaf ama çok doğru. Biz kararlı davranana kadar o, "Ben sana büyü yapmaya devam edeceğim. Ben seni mum gibi yapamayı sürdüreceğim. Ben senin mutlu olmana izin vermiyeceğim" şeklinde davranmaya devam edecek. ,Tamam mı? O halde cadının çıkmasına izin ver .
KATHLEEN: Tamam.
ADAMUS: Hayır, ben ciddiyim. Ve senin geri kalanın yoldan çekilsin. (kahkahalar) İşte, oh! Ben geçmiş yaşam ile ilgili şeyleri sevmiyorum ama bu kasıtlı bir şekilde seni geri tutuyordu ve bu çoğunlukla, "Ben iyi bir kız olmaya çabalayacağım, ben terbiyeli olmaya çalışıcağım. Ben..." gibidir ve işe yaramaz. O, işe yaramaz. Ve sen her şeyi havaya uçurur sonra da, "Oh! Benim yalnız olmam gerek çünkü ben herkesi patlattım ve ben herkesin içine ettim." Ve bu, bir anlığına durmak gibidir tamam mı? Sen sadece cadının çıkmasına izin ver. Onu özgür bırak, bu kadar basit. Peki.
Ben burada içsel savaşlara işaret etmek istiyorum ve ben bazılarınızın, "Ben hiç bir konuda endişeli değilim" veya "Hayır, benim mutlu bir hayatım var" dediğini duyduğum zaman, aahh! Gerçekten mi?! Gerçekten mi?! Siz benim kim olduğumu zannediyorsunuz? Kuthumi mi? Benim önüme birini geçirmek mi? Ha!Ha. (bazı kahkahalar) özür dilerim. Onu serbest bırak tamam mı? Ve şöyle bir şey de var...Ben sana ne ile mücadele ettiğini soruyorum ama (a)- sen bilmiyorsun, biliyorsun ama itiraf etmiyorsun ve (b)- sen kazanmayacaksın. Sen o mücadeleyi kazanmayacaksın. Cadı kazanacak. O daha fazla güce sahip çünkü o, bu şeyleri nasıl kullanacağını biliyor. Sen geri tutuldun. Sen yakınlaşmaya çalışıyorsun ama her defasında o kazanacak. Tamam mı? Cadının çıkmasına izin ver.
Peki, biz gerçekten buradan bazı yollara gireceğiz. O nedenle ben o soruyu sormayacağım ben son soru üzerinden devam edeceğim, daha önce sormuştum, yeniden soracağım- mikrofonu birine uzatın.
Oh! Sen benim sorumu mu yanıtlamak istiyorsun. Neden orada kalacaksın?
LARRY: Nerede kalacağım? ( bazı kıkırdamalar) ben kalmıyorum...
ADAMUS: Neden orada kalacaksın?
LARRY: Oh, gezegende. Oh, ben bunu sürekli sordum.
ADAMUS: Biliyorum. Ve bunu bir tek soran sen değilsin Larry.
LARRY: Oh.
ADAMUS: Sen kalmayacaksın, o halde sen neden kalacaksın?
LARRY: Hımmm. (duraklar) Aydınlanma (Adamus bir ses çıkarır) değil mi?
ADAMUS: Peki.
LARRY: Tamam.
ADAMUS: Neden kalacaksın? Sen benim bu konuda dürüstçe acı olanı mı söylememi istedin?
LARRY: Kesinlikle.
ADAMUS: Tamam ama bu birçok...
LARRY: Neden olmasın? Ben bunu burada yaptım. Hadi ama!
ADAMUS: Kesinlikle, kesinlikle. Ben size bugünün tamamen bir Adamus günü olduğunu, tamamen Adamus Yıldız günü olduğunu söyledim.
LARRY: Ohh, evet bunların hepsi senin ile ilgili. Hadi oradan.
ADAMUS: Çünkü sen ayrılmaktan korkuyorsun.
LARRY: Ohh, tamam.
ADAMUS: Ve bu, soruyu hisseden herkes için geçerli, sen ayrılmaktan korkuyorsun aksi halde giderdin.
LARRY: Evet
ADAMUS: Ama sen korkuyorsun ve biliyorsun, "Neler oluyor?" ve " Ben başarısız mı oldum?" ve "Bu gerçek mi? Öteki tarafta gerçek olan ne?" ve "Orada bir şey var mı?" Aksi halde bu zamana kadar çoğunuzun gitmesi gerekirdi. Ama sen ayrılmaya korkuyorsun ve sen sanki bir tren vagonundan sarkıp," Peki, biz aylık toplantılara gideceğiz ve biz spritüel olduğumuzu söyleyeceğiz şeklinde bir davranış içerisindesin. Ve bu, biliyorsunuz ki her şeyi geri tutuyor. Aslında ayrılmakta bir onursuzluk yok ve ben Larry yalnızca seni işaret etmiyorum. Ama Larry sen ve birçoğu şunu görmek için bekliyorsunuz, "Belki yarın değişir." Muhtemelen değişmez biz bu konuyu daha önce konuştuk. Bu hava gibi; O, hep aynı olacak. " Belki iyi bir kehanet yoluma çıkar." Dinleyin bu vakte kadar iyi bir kehanet sizi bulmadıysa bundan sonra da asla bulmayacaktır. (Adamus kıkırdar)
Yani burada bir tür hissiz erteleme yer alıyor ve "Oh! Ben burada olmak istemiyorum ama ayrılmaktan da korkuyorum ve biz sadece bekleyeceğiz. "Daha sonra benim gelmem gerekecek ve birkaç tokat atmam gerekecek ve sizi pataklamam gerekecek - dürt!- Sizi ve ondan geri kalan her şeyi tek parmak hareketi ile yere sermem gerekecek. Ben bunu tekrar yapacağım- dürt!- Kameranın önünde (kahkahalar.) Bir resim bin hatıra değerindedir.
LARRY: Evet.
ADAMUS: Ama biliyor musun, mikrofonu Linda'ya verebilirsin çünkü ben şimdi herkese hitap ediyorum. Burada olaya bir anlığına benim bakış açımdan bakın. Siz bir Yükselmiş Üstat olduğunuzu varsayın.
Bu dinamik sizde mevcut- "Oh, kalmak istiyor muyum bilmiyorum. Ve oh, zor. Ve..." Tamam, tamam. Ama siz gitmiyorsunuz da. Bu aslında iğrenç bir şey. Ben bu gerçekten tiksindirici bir şey demek istiyorum. Bu, sizin üzerinizde çok iyi durmuyor ve bu benim Yükselmiş Üstatlar Kulübü kayıtlarımda da çok kötü duruyor. Bilirsiniz onlar geliyor," Hey, kaç kişi ayrılmak istiyor?" "Üç, belki dört." Bu kadar ( kahkahalar). Bu kadar. Ama ben onlar ile çalışıyorum. "Ve aslında arada kalan bir grup var.
Kathleen gibi arada kalmak aslında çok korkunç bir yer. Arada olmak çok korkunç, çok korkunç bir yer çünkü siz o şekilde burada da olmuyorsunuz orada da olmuyorsunuz. Siz Şimdi'de değilsiniz. Siz herhangi bir yerde değilsiniz. Siz sadece aradasınız. Bunun mezar taşınıza hangi şekilde yazalmısını isterdiniz. " Kim olduğunu hatırlamıyorum. Mezar taşının üzerindeki ismi veya yılı hatırlamıyorum ama onlar aradaydı." "O kimdi?" " Bilmiyorum. Onlar sadece aradaydı."
Bu, var olmak için korkunç bir yer. Siz şöyle dediğiniz zaman tiksndirici oluyor, "Oh! Ben burada olmak istiyor muyum bilmiyorum " Ve diğer yandan da, "Ben burada bekleyeceğim ve yarın neler oluyor göreceğim." Biz buradaki herhangi bir yerde bulunmayacağız. Biz orada olmayacağız. Ve bu Adem'in Yarası... öhöm ... Adamus (kıkırdar.) Bu eğlenceliydi. Ben bunu arkadaşlarıma anlatacağım. Adamusun Yarası- "Ben ne yapıyorum?" Burada tüm Şambra ile toplantı yapıyoruz ve onlar şöyle yapıyor, "Oh, ben burada olmak istemiyorum ama ben gitmek de istemiyorum." Ne! bu tiksindirici bir şey. O yol ya da öteki, sadece bir seçim yapın. Siz burada ya olacaksınız ya da olmayacaksınız. Bu kadar. Ya adanmış bir halde burada olun ya da cehennem olun gidin. Lütfen. Aslında siz ölmek konusunda endişelisiniz; Siz bunu bin ya da daha fazla kez yaptınız. Bu, o kadar kolay ki. Gerçekten çok kolay. "Oh! Ama o, o kadar duygusal ki benim ilaç almam gerekiyor veya bilirsiniz arabamı uçurumun üzerinden sürmem gerekiyor" (bazı kıkırdamalar) Evet ama bu gerçekten kolay.
Yani bu yol ya da öteki ama sadece onunla devam et. Yaşa ya da öl. Bugün tamamen bir Adamus günü! (Adamus kıkırdar) Şefkat yok, var mı? Ama siz gülüyorsunuz.
TAD: Ben gülüyorum.
ADAMUS: Evet. Evet. Peki. O halde hadi asıl noktaya dönelim .
Hadi derin bir nefes alalım.
Ben bir mikrofon kullanarak huzuru bozdum. Ben gerçekten huzuru bozdum ve "Bunlar da neyin nesi? O, asıl noktaya gelecek mi? O, asıl noktaya gelecek mi?" Evet geleceğim.
Asıl nokta... Ben bitirdim (Tad'e) Çok teşekkür ederim ve sen şuradaki kasadan 20 dolar alabilirsin. Para Leslie'de. Oh, bugün ona ödeme yapın. Herşey için ödeme yapın, tamam mı?
İnsanın Ötesine Geçin
Asıl nokta, bir nokta var mı sorusu? Evet bir nokta var. Aslında nokta oldukça basit.
Nokta iki açılı aynı anda çoklu odaklar olabiliyor ama siz insana o kadar kilitli kaldınız ki diğerlerini görmüyorsunuz. Tamam mı?
İkinci nokta- ve bu yeni değil- siz yaşamayı veya aydınlanmayı insan zihni ve algısıyla gerşekleştirmeye çabalıyorsunuz ve bu işe yaramıyor. Siz uyanışı, spritüelliği, aydınlanmayı, farkındalığı, adına ne derseniz deyin, siz bunu insan algısı içerisindeyken yapmaya çalışıyorsunuz. Bu, asla işe yaramayacak. Siz hayal kırıklığına uğrayacaksınız, kızacaksınız, yorulacaksınız, hastalanacaksınız ve daha sonra öleceksiniz ve siz hayal kırıklığı içerisinde, kızgın, hasta ve yorgun ve kırılmış bir şekilde öleceksiniz, siz tüm bu işi insan algısı içerisinde yapmak için çabalamış olacaksınız.
Ben bunu daha önce söyledim ama benim bunu bugün yeniden söylemem gerekiyordu. Buna bir son ver Brother John. Bunu, Brother John'dan çıkarak yapma çabasını bırak. O işe yaramayacak ve hepiniz bunu yapıyorsunuz ve siz hepiniz bir çıkmaz sokakta sona ulaşacaksınız ve hiç kimse sizi oradan çıkaramayacak. Siz onu zihin ve inançlar ve insanlık kaynaklı olarak yapmak için çabalamayı bırakın. O, işe yaramayacak.
Oldukça kolay. Şöyle bir soru gelecek, "Peki o zaman nasıl yapacağım? Ben ne yapacağım Adamus? Bunu, insan zihniyle yapmayacaksam ben bunu nerede veya nasıl yapacağım?"
Ben çok önemli bir açıklamaya döneceğim. Dediğim gibi bizim herşeyi durdurup eski bir konuya dönmemiz gerekti. Siz aydınlanmanızdan sorumlu değilsiniz, tamam mı? Ve ben dedim ki - ben bunu şimdi bir buçuk yıl önce söyledim- Ama siz oraya geri dönüyor ve onu yapmaya çabalıyorsunuz. Neden? Neden? Ben hayret ediyorum onu yapmak için bu kadar mı saplantılı oldunuz? (Biri "Evet" der) Evet. Teşekkürler herkes el kaldırıyor, vay!
SART: Oldukça fazla! (Adamus kıkırdar)
ADAMUS: Ve geri gel. Bu sende nasıl işliyor?" Çok iyi değil. "Neden yapmaya devam ediyorsun peki?" Daha iyisini bilmiyorum." Evet, biliyorsun. Öz İle Diyalog, ben bu kitabımı yazacağım.
Ama siz çabalamayı sürdürüyorsunuz. Bu nedir? Siz neden daha önce işe yaramayan bir şeye geri dönmeyi sürdürüyorsunuz ve o yine işe yaramayacak-aydınlanma şeyini yapmaya çalışan insan? Ben bunun nedenini biliyorum burada birisi söyledi - kontrol. Evet, Tad'e. Kontrol. "Benim bir erkek olmam lazım" veya "Bu benim sahip olduğum tek şey, ben daha iyisini bilmiyorum. Durdurun bunu, durdurun bunu. Şimdi'de insan olarak oturan siz, aydınlanmış varlıklarla aynı yerde, Şimdi'de, bulunuyorsunuz veya cadı Şimdi'de, insan olarak siz sorumlu değilsiniz. Sizden sadece iki basit şey yapmanız isteniyor. Bir tanesini siz zaten yaptınız- seçim. Siz bunu zaten yaptınız aksi halde burada olmazdınız. Aksi halde siz kendinizi bu dayanılmaz derecede duygusal ve bazen fiziksel acının içine atmazdınız. Sİz zaten bir seçim yaptınız
İkinci şık, sadece farkında olun. Sadece farkında olun. Bu kadar.
Ben'im diğer her şeyle ilgilenecektir. Tanrı değil - Biz Tanrı'dan kurtulduk - melek konseyleri veya başka bir şey değil ama Ben'im. Sizin Ben'iminiz her şeyi yapıyor. Her şeyi. Siz bunu algılamaya muktedir olmayacaksınız çünkü sizin sınırlı insan persektifinizden kaynaklanan bir beklentiniz var. Siz bunu anlamayacaksınız ama Ben'im her şeyi yapıyor. Sizin sadece farkında olup izin vermeniz gerek.
İzin Vermek
İşte biz tam bir dönüş yaparak çemberde geri döndük, ve bu yeni değil. Bu izin vermek. Ama biliyorsunuz aydınlanma yolunda izin verme sırasında eğlenceli bir şey oldu, insan soyguna uğradı. İnsan dedi ki, "Tamam, benim izin vermem lazım" ve siz şimdi izin vermenin diğer insanların sizin enerjinizi çalmalarına izin vermek olduğunu düşünüyorsunuz. İzin vermek bu değildir; Bu aptallıktır. Siz izin vermenin eski şekilde kalmak olduğunu sanıyorsunuz. İzin vermek bu değil, bu damızlık olmak.
İzin vermek kesinlikle ne olursa olsun kendine açılmak demektir.
Neler olduğunun bir önemi yoktur. Sizlerden bazıları izin vermeyi alışveriş merkezlerinde park yeri bulmak olarak alıyor. Utanın! (bazı kahkahalar) "Ben kendime bir park yeri yaratmak için izin veriyorum- vay, vay, vay, vay! Bu izin vermek değildir. Bu fiziksel bir saçmalıktır. Ve biliyor musunuz? Gerçekten izin veren bir varlık- Adamus'un sözcükleri ile güç oyunları oynayan değil - sözcüklere izin veren, gerçekten izin veren biri aslında hiçbir zaman park yerini düşünmez. Onların düşünmesi gerekmez. O, basitçe oradadır. Onların endişe etmesi gerekmez, "Ben en güzel park yerini bulacak mıyım?" Gerekirse park yerinin sonuna doğru park edin, belki biraz yürürsünüz ama bunu güç amaçlı kullanmayın. Onun güçle hiçbir alakası yoktur. O, bunun antitezidir.
Bazılarınız izin verme sırasında soyguna uğradınız, "Ben bolluğa izin veriyorum, bolluğa izin veriyorum." Bu gerçekte ne ifade ediyor? "Ben bolluğa izin veriyorum. Ben bolluğa izin veriyorum." (Birisi "sanki ona sahip değilmişsin gibi" der) kesinlikle. Bolluğa sahip değilsiniz. Gerçekten izin veren bir kişinin asla bolluk hakkında düşünmesi gerekmez. Onların bu 'izin verme' sözcüğünü bir mantra gibi söylemeye çalışmaları gerekmez. Onlar izin vermiştir ve onların bunun üzerinde çalışması gerekmez. Onların bunu kendilerine arada bir hatırlatması gerekir, "Hey, hadi biraz canlan" Ve siz bunun hakkında düşündüğünüzde şunu hatırlarsınız," Oh, doğru. Ben tekrar o sıkı insan kıçına, kabızlık durumuna, zihinsel öze geri dönüyorum. Sadece kendini dürt ama dürt! buum! Bitti. Bitti. Şimdi derin bir nefes alın ve rahatlayın.
O neden ile biz on iki dakika boyunca izin vereceğiz. Biliyorum. Bu yeni değil ama şu anda önemli.
O halde hadi ışıkları biraz kısalım. Hadi biraz muzik çalalım ve hadi gerçekten izin verelim- açılalım, cesur bir şekilde izin verelim.
İzin Verme Merabhı
(Müzik başlar)
Biliyorsunuz dostlarım ben tam olarak anlatamıyorum. Ben tam olarak anlatamıyorum. İnsanın bu zihni - bedeni, kompozisyonu / kimliği aydınlanmayı yapmayacak. Eğer siz bunun böyle olduğunu sanıyorsanız siz çok zorlu ve çıkmaz bir yolda gidiyorsunuzdur.
Bu doğaldır evet. Bunun ilkel haline zaman zaman geri dönmek doğaldır ve işte ben o zaman gelip size bunu hatırlatırım. Ama bunu yapacak olan sizin insan veçheniz değildir. O, bunun nasıl yapılacağını bilmez. O, bunu yapmak için gereken genişlemeye sahip değildir ve o bunun için de sorumlu tutulmamalıdır.
Tanrım!. Ben çaylak bir ölümlü iken bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum. Ben bunu çözemiyordum. O, benim bir süre düşündüğüm gibi iyi olmak ile ilgili veya şeyleri doğru yapmakla ilgili değildi ben o düz ve dar yolda yürüdüm. O, işe yaramadı. Çoğunuz çok fazla çabalıyorsunuz. Sizin aydınlanma için bu kadar çaba harcamanız beni acıtıyor. O halde hadi buna bir son verelim.
Ben sizden eğlenceli bir ev ödevi olarak önümüzdeki altı ay boyunca bunu fark etmenizi istiyorum. Ben sizden aynı zamanda spiritüel veya dindar insanların bulunduğu yerlere gitmenizi istiyorum, eğer yaşadığınız lokasyon buna uygun değilse o zaman sadece internetteki spritüel veya dini web sitelerini ziyaret edin ve ben sizden bu praktiklerde ne kadar çaba harcandığını görmenizi istiyorum. Bir yargıda bulunmanız için değil ama onların ne kadar sıkı çalıştıklarını ve liderlerinin üyelerini ve takipçilerini nasıl çalıştırdıklarını görmeniz için.
Ve ben daha sonra sizden kendinize bakıp ne kadar çaba harcamış olduğunuzu görmenizi istiyorum. Bu sizin sorumluluğunuzda değil. Bu biraz tuhaf ama sizin sorumluluğunuz değil. Sizden sadece bir seçim yapmanız ve daha sonra sadece farkında olmanız isteniyor. Demek istiyorum ki meydana gelen değişikliklerin farkında olun. Sizin içinizde gerçekleşen değişimlerin farkında olun. Fakat bunu çözmeye çalışmayın. Buna izin vermek deniliyor.
Özün diğer veçhelerine veya diğer realitelerine açılmak insanın sorumluluğunda değil. Değil.
Aydınlanmayı çözmek sizin işiniz değil. Değil.
Sizden sadece izin vermeniz isteniyor. Kendinize, Ben'ime izin vermeniz.
Orada bu karizma denilen şey var o, içinizde ışıyan şey.
O ışınımın içerisinde biliş ve şefkat gibi şeyler var. Orada idrak ve entegrasyon gibi şeyler var. Ve karizmanın bu ışığı daima parıldar, daima oradadır.
O zaten orada. Sizden sadece ona izin vermeniz gerekiyor. Bu kadar.
Sizden sadece onu almanız, ona açılmanız isteniyor.
Sizin karizmayı yaratmanız gerekmiyor. Hadi bunu size daha farklı bir şekilde anlatayım. Siz onu zaten yarattıız.
Sizin yüksek spritüel, azametli, transandantal bir öze erişmeniz gerekmiyor.
O zaten burada. Sizden sadece ona izin vermeniz gerekiyor. O kadar.
Sizden sadece onu almanız, ona açık olmanız isteniyor.
Ama biliyorsunuz, siz kendinizin bunu çözecek kişi olduğunu düşünürseniz bunu yapamazsınız. Siz basitçe bunu yapamazsınız. Siz bu yükü insan özünüze yüklerseniz çok saplantılı ve kaygılı, dikkati dağılmış hale gelirsiniz, işte bu burada istenmeyen bir şeydir, siz o kadar meşgulsünüzdür ki o karizmanın, o ışığın farkına varılmaz. İnsan varlığı aydınlanmanın ne olduğunu çözmek ile o kadar meşguldür ki.
Bir çoğunuz için bu ayın "Sevgili John" ayı, hayal kırıklığının derin bir düzeyi ve umutsuzluk ayı olduğunu söyleyebiliriz.
Ben size ve John'a şu basit şeyi söyleyebilirim: Aydınlanma çabanızı bırakın.
Tüm bunları çözmeye çalışan insandır, insan algısıdır ve insan sınırlılıklarıdır ve siz basitçe kendinizi yakarsınız.
Ne yapabilirsiniz? Siz bir insan olarak ne yapabilirsiniz? İzin verin. İsa'ya değil, Tanrı'ya değil, Buddha'ya değil, başka hiçbir şeye değil. Öz'ünüze izin verin
O halde bunun ile birlikte güzel derin bir nefes alın.
Sizin Öz'ünüzün o kadar çok , o kadar çok, o kadar çok, tam da şu anda burada olan ve her şeyin ötesine geçen fasetaları ve dışavurumları var ki insan zihni bunu hayal bile edemez. O halde siz yapmıyorsunuz. Siz çabalamıyorsunuz. Siz basitçe izin veriyorsunuz.
İnsanın üretemeyeceği, zorlayamayacağı veya emredemeyeceği aydınlanma ve tanrısallık gibi şeyler var. Ama siz izin verebilirsiniz. Bazen izin vermenin anlamı, insanın beklentisinde olduğu gibi, yaşamın farklı kıvrımlara ve dönüşlere sahip olması demektir. Ama aydınlanma için o kadar çaba harcayan insanın beklentisi bir sonraki adımda neler olacağına dairdir.
Bir sonraki adımda gelecek olan şey sizin Tanrı algoritmanızın, sizin kutsal algoritmanızın gerçek bir parçasıdır. Ama o sizin insan algoritmanıza uygun olmayabilir, o, belki insan algoritmanızla çatışabilir. İnsandan buna sadece izin vermesi isteniyor.
Belkide insan bu ömründe büyük bir spiritüel öğretmen olacağını düşünmüş olabilir ve o bunun yakınından bile geçmemiştir. Ama bu çok insanca bir beklentiydi.
Şimdi sevgili insan sizden sadece izin vermeniz isteniyor.
Bu sanki Öz'ünüzü almak gibidir ama o insan tarafından sınırlandırılmış olan Öz değildir. Sizden olmuş olduğunuz her şeyi almanız isteniyor ama bu insan beklentisi ile çelişkili olabilir. Siz buna izin verebilir misiniz? Siz insan hayatınızdaki yokuşları kumla düzlemeye çalışıp onu biraz daha rahat bir hale getirmekten daha fazlasına ve şu anda meydana gelen şeylerin insana biraz rahatsızlık vermesine izin verebilir misiniz? Ben kelebeğin ve tırtılın çok temel örneklemesine geri döneceğim. Bu o kadar doğru ki tırtıl gökyüzüne bakıp kelebeği gördüğünde, "Bir gün ben de böyle olmak isterdim ve tırtılın bunu gerçekleştirmek için tırtıl olarak yetenekleri yoktu. Tırtıl kelebek olmak için çaba gösterdi de gösterdi ama- sırtına kanatlar takmaya çalıştı, bazı bacaklarını kesmeye çalıştı - ama yine de kelebek olamadı. O, çok, çok hayal kırıklığına uğradı ve, "Oh, bu kelebek rüyası aptalca." diye düşündü.
Sizlerden bir çoğunuza buna benzer şeyler oluyor. Siz sırtınıza kutsal melek kanatları takmaya çalışıyorsunuz, insan sırtınıza ve bu basitçe işe yaramıyor. Tırtıl çabayı bırakana kadar hiç bir şey olmadı, o, o kadar çaba harcamayı bıraktı ve basitçe zaten orada olan kelebeğe izin verdi- o basitçe ona izin verdi - o, daha sonra her ikisi de olduğunun farkındalığına vardı. O, aynı zamanda her ikisiydi. O tırtıldı ve o kelebekti.
Bu hikayenin dışında bırakılan parça daima bu parçadır çünkü o, sadece tırtıl olup daha sonra kelebeğe dönüşmedi. O, aslında her ikisiydi.
Size tam olarak bunlar oluyor siz insan olup tanrısal olana dönüşmeyeceksiniz. Siz her ikisi ve çok daha falası olacaksınız.
Siz lütfen insan pespektifinden bu kadar çok çabalamayı bırakın.
Siz sanki bugün artık bu kadar çok çalışmanızın gerekmediğini belirten bir belge aldınız. Sadece izin verin. Neye izin vermek? Ben'ime izin vermek. Ancak izin vermek aynı zamanda bir sonraki adımda ne olacağına dair olan beklentileri ve bunun nasıl gerçekleştiğini salıvermek demektir. Siz sadece izin verin.
Bu yapılabilecek en kolay şeylerden. Ama ben daha önce çelişkiler konusunda konuşurken bunun en zor ve en çok meydan okuyan şey olabileceğini söyledim. Sadece izin vermek en basit ve en çok meydan okuyan şey olabilir.
(Duraklama)
Yüzde 83'ünüz buradan çıkıp bir süreliğine biraz daha iyi hissedecek ve daha sonra siz ertesi sabah kalkacaksınız ve aydınlanmaya çabalayacaksınız tıpkı tırtılın sırtına kelebek kanatları takmaya çabalaması gibi ve bu işe yaramayacak.
Siz hayal kırıklığına uğrayacaksınız ve depresyona gireceksiniz ve kendinizi yıpratacaksınız. Siz umudunuzu kaybedeceksiniz. Ama daha sonra içinizde bir şeyler olacak, sanki bir zil çalacak, belki de bir siren o size, "Dur bir anlığına. Benim bunu yapmam gerekmiyor. İnsanın bunu yapması gerekmiyor. Benim ihtiyacım olan tek şey buna izin vermek."
Siz daha sonra çok güzel derin bir nefes alırsınız ve nasıl istiyorsanız hayatınıza o şekilde devam edersiniz.
O halde...Güzel. Bugün bir yerlere geldiğimiz için memnunum. Bir yerlere eldiğimiz için memnunum.
Hadi bugün güzel derin bir nefes alalım ve ahh! Sorumluluğun sizde olmaması aslında sizi tazelemeli, gerçekten tazelemeli. Ben sınırlı sizin üzerinizdeki etkisini kastetmiyorum. O, şu anda oluyor. Şeyler hareket ediyor. Şeyler değişiyor. Sizin ihtiyacınız olan tek şeyin sadece izin vermek olması gerçekten tazeleyici olmalı.
O halde bunun ile birlikte güzel derin bir nefes alalım ve o son bildiriyi gerçekten hissedelim...
ADAMUS VE İZLEYİCİLER: ... Tüm yaratımda her şey yolunda.
ADAMUS: Muahh!
Teşekkürler. Teşekkürler. Teşekkürler. (izleyiciler alkışlar)
Çeviren: Meltem Taban