KIRMIZI ÇEMBER MATERYALLERİ
Karizma Serisi
ŞAUD 9: “Karizma 9”
ADAMUS mesajı Geoffrey Hoppe kanallığı ile 2 Mayıs 2015’te Kırmızı Çember’e sunulmuştur.
www.crimsoncircle.com www.kirmizicember.com
ŞAUD'U İZLE ŞAUD'U DİNLE
Ben Ben’im Egemen Alan’dan Adamus.
Hadi derin bir nefes alın Şambra ve bunun sizin için en özel zaman olduğunu anımsayın.
Yanlış Yapamazsınız
Ben sizin, düşüncelerin ve duyguların, bedeninizde meydana gelen şeylerin ne kadar zorlayıcı olduğuna dair konuştuğunuzu duyuyorum, her şey allak bullak oldu. Ama bu tüm zamanlar içerisinde en özel olanı. Siz bu insandan tanrısal öze doğru olan transformasyonu (başkalaşım) yalnızca bir kez geçireceksiniz, Ben’imi gerçekleştireceksiniz. Sadece bir kez.
Siz daha sonra zamandan ve uzaydan geçerek dönüp onu elbette tekrar ziyaret edebilirsiniz ama o, şu an deneyimlediklerinize benzemeyecek. Acı dolu, hassas, meydan okuyucu-evet. Transformasyonel, harika, tutkulu - evet.
Siz bundan çıkmak için o kadar acele etmeyin, siz dikkatinizi karışıklık, zorluk ve meydan okumaya veriyorsunuz. Sizin sağlık veya ilişki durumunuzun bir önemi yok, sizin finansal durumunuzun bir önemi yok, sizin yorgunluktan bitap düşmenizin bir önemi yok, bir anlığına durun. Siz ne yaptığınıza bir bakın. Evet, siz ne yaptığınıza, ne deneyimlediğinize bir bakın. Ve bunun güzel yanı – bunu bulunduğum yerden söyleyebilirim ve sizin bunu fark etmenizin ne kadar zor olduğunu da biliyorum - bunun güzel yanı sizin bu konuda bir hata yapamayacak olmanızdır. Siz hata yapamazsınız.
Ancak şunu belirtmem gerek ki ben bu değerlendirmeyi sizin insanca kavramlarınız, sizin insanca beklentileriniz bakımından yapmadım; siz tanrısallığınız, ruhunuz, Ben’iminiz açısından yanlış yapamazsınız.
Bu da artık insanca beklentileri bırakıp, daha harika bir şeye izin vermeniz inancına yol açmalıdır.
Bir şeyler geliştiğinde sizin, “Kendim planlamış olsaydım bu kadar iyi olmazdı” diye düşündüğünüz anlar oldu mu hiç? “Bir şekilde benim planlamış olabileceğimin ötesinde gelişti. Bu nasıl oluyor?” Siz böyle olduğunda bunu sıklıkla meleksi etkilere, rehberliğe bağlıyorsunuz. Hayır, bunu yapan sizdiniz.
Bu, siz bir şeylerin ötesine geçip gerçekten kim olduğunuza izin verdiğiniz zamanlar oluyor, işte o zaman hayret uyandırıcı şeyler oluyor. Mucizeler oluyor.
Ben odaklanmaktan fazla hoşlanmıyorum – ben bugüne hazırlanmak istiyorum (sahneden iner, bir izleyici “Uh, oh” der) Uh, oh!
LİNDA: Uh, oh’
ADAMUS: Uh, oh! Koşman gerekmez sevgili. (Linda’ya; kahkahalar) Ama bu cihazı alman gerekir. (iPad) Basitçe kullanılan bir sayfa kağıda ne oldu? Evet.
LİNDA: Oh, Üstat!
ADAMUS: Kendimi hazırlıyorum.
LİNDA: Vay!
ADAMUS: Eksiğim.. (Adamus kıkırdar) Evet. Eksiğim…lütfen. Ahh Sandra! Sen görevini ihmal ediyorsun. Senin buraya kahve getirmen için sana para mı vermesi lazım? Hayır.
Teşekkürler sevgili Denise (o, kahvenin yanı sıra başka bir şey daha verir) Teşekkür…oh! Küçük bir parça da çikolata. Ben bunu yerken beş dakika ara verebilir miyiz? Ah. Siz beni bırakın- bunu da bir başkasına iletin- hoh. ( Elindekini uzatırken üzerine üfler; kahkahalar)
Linda: O Kral çikolatası. Ben onun Kral çikolatası olduğunu düşünüyorum.
EDİTH: O yere düşen neydi?
LİNDA: Ne yapıyorsun?
ADAMUS: Öhöm…( Çikolatasını yerken yere düşmüş olan bir kalem ve saç telini alır) Mm hmm. Mmm. Mmm. Mm.
LİNDA: Iyy, bir örümcek!
ADAMUS: Mm. Güzel.
Bilinç Etkileri
Siz son zamanlarda bir şeye dikkat ettiniz mi – bunu ciddi konulara girmeden önce soruyorum- ciddi olduğum zamanlardaki gibi, siz son zamanlarda çevrenizde her şeyin hiç olmadığı kadar ters gittiğini, dengeden çıktığını, uyumsuz hale geldiğini fark ettiniz mi? Elektronik aletleriniz çok iyi çalışmıyor, evinizin çevresinde ne olduğunu bilmediğiniz garip patlama sesleri duyuyorsunuz. “O patlayan neydi?” Siz tabii ki bunu binanızdan gelen seslere bağlıyorsunuz ama gerçekte siz çevrenizdeki enerjiyi etkileyen o kadar güçlü bir bilinç yayıyorsunuz ki bu, tuhaf şeyler meydana gelmesine neden oluyor. Bu, öyle bir hal alıyor ki size bile bazen kendinizi, karizmanızı kontrol edemeyecekmişsiniz gibi geliyor – bu Karizma dizisi, Kasama değil – o karizma.
Sizin karizmanız, sizin ışığınız demektir. O, şu anda tüm karmaşıklığa rağmen, her şeye rağmen öyle bir parlıyor ki çevrenizdeki enerjileri ve insanları etkilediğinizi fark etmiş olmalısınız.
Siz muhtemelen karizmanız nedeni ile onların sizin ışığınıza çekildiğini düşüneceksiniz. O kadar değil. (kahkahalar; Adamus kıkırdar) Ama bilirsiniz işte, ışık öyle şiddetli parıldayınca bazen gözlerinizi bile yummak istersiniz, güneş gözlüğü takmak veya biraz daha karanlık bir noktaya geçmek istersiniz. Onların çevresinde bulunduğunuzda da böyle olur. Siz aslında, aslında siz insanların arasında benim sizin aranızda olduğum gibi olursunuz- benim gibi sinir bozucu. (kahkahalar)
LİNDA: Oooh!
ADAMUS: Işık o kadar parlak o kadar güçlüdür ki onu nasıl alacaklarını bilemezler. Ve sizin karizmanız parladığında onların içlerinde saklamaya çalıştıkları şeyler gün yüzüne çıkar ve sizin ışığınızın bir sonucu olarak ortaya çıkan manyetik itkiler insanları, otomobilleri, bilgisayarları ve diğer cihazları etkiler. O bir şekilde çevrenizdeki havayı etkiler. Bu rahatsızlık verir çünkü kitle bilinci bir nevi güzel ama donuk bir hipnozdur – yeter enerjisidir, her şeyden yeterincedir- ve insanların çoğu bu durumdan hoşnut vaziyette. Şaşırtıcı. Siz böyle değilsiniz ve bu nedenden dolayı da burada bulunuyorsunuz ama çoğu insan bundan hoşnut ve onlar sadece günü kurtarıyorlar. Ve aniden bu göz kamaştırıcı ışık parlar – ben sadece sizin fiziksel enerjinizi değil sizin varlığınızı kast ediyorum – bu onları rahatsız ediyor çünkü bu onlara daha fazlası olduğunu, onların kaçırdığı bir şeyler olduğunu, onların coşkudan yoksun ve donuk olduğunu anlatıyor. Ve karşılarına siz çıkıyorsunuz, siz donuk değilsiniz. Hayır bu olabilecek en son şey. Siz donuk değilsiniz. (bazı kıkırdamalar) O kadar çok şey hızla değişiyor ki siz tabi arada sırada bedensel ve zihinsel olarak halsiz kalabiliyorsunuz ama siz karizmanız ile beliriveriyorsunuz. Bir süreliğine buna alışın.
Biliyorum siz geçmişte kalabalığın içinde dolaşıp bir anda kalabalığı mutluluk dolu hissettiren Üstatların hikayesini duydunuz. Böyle bir şey asla olmadı! (kahkahalar) Gerçekten olmadı. Ben böyle bir şeyi hayal dahi edemem, onlar o grubu kasten hipnotize etmeye dahi çalışsalar bu, öyle olmaz.
Üstadın mevcut olması halinde uyuşmazlık ve çatışma ortaya çıkar. Işık ve karanlığın gerçek ışığa maruz kalmasına neden olur. O, saklı tutulanları ortaya çıkarır. O, gerçek tutkuyu ortaya çıkarır. O, bugün ilerleyen dakikalarda konuşacağımız bir şeyi ortaya çıkarır – sizin saygı uyandıran doğanızı, ruhunuzu.
O halde, hadi bununla birlikte derin bir nefes alalım.
Benim bugünkü programım dahilinde sizlere iki sorum var. Biz o nedenle mikrofonu buradaki harika izleyiciler arasında dolaştıracağız, evet. Rahatsız edici değil mi? (birisi “uh, ah” deyince Adamus güler) Hayır. Mikrofonu önce siz alacaksınız (kahkahalar.
İki soru ve ben daha sonra gezegeni tam da şu sıralar etkileyen iki önemli trendden bahsedeceğim, siz çevrenizde olanların farkında iseniz bununla başa çıkmayı öğrenseniz daha iyi olur. Ben daha sonra sizin kişisel olarak içinizde meydana gelen baskıcı trend hakkında konuşmak istiyorum, bunun ardından vaktimiz kalırsa bir merabh yapacağız. Yani tatlıyı yemeğin sonuna bırakacağız. (kıkırdamalar)
Sorulara başlamadan önce biraz kahve eşliğinde konuşmamı yapmak istiyorum. (bir yudum alır) Bir Üstadın ne kadar rahatsız edici olabileceğini görün. (kıkırdar)
Şambra
İşte benim sevgili dostlarım, bunu çok içten söylüyorum, ben geçmişte yüzlerce, binlerce yıldır bireyler ve gruplar ile çalıştım ama bugüne kadar – Cauldre şimdi beni çok yumuşak olmakla suçlayacak ama kısaca- ben hiçbir zaman bu kadar çok eğlenmedim ve sizin hepiniz ile çalışmaktan memnun olduğum kadar memnun olmadım.
LİNDA: Aman tanrım, Adamus nerede? (izleyici “yaşasın” der, kahkahalar ve bazıları alkışlar)
ADAMUS: Oh, evet ama bu sizin ile olan programımızın sona erdiği anlamına gelmiyor. Bu sadece bir mola alıyoruz demek.
Ben sonsuza kadar spritüel yolda olan çok parlak insanlar ile çalıştım, onlar ilk Kabala ya da Kabalah’ın yaratılmasına yardımcı olanlardı. Şimdi bilmeyenleriniz için o, Yahudilerin kabul ettikleri mistik kitap ama o, Yahudilerden çok daha uzun bir süre önce vardı.
Kabala gerçek anlamına gelir veya asıl öz, merkez. Evet, bu, listeye eklememiz gereken başka bir “C” veya “K” harfi. Ama Kabala gerçek demektir, gerçeği aramak; netice olarak da gerçeğin idraki. Kabala çok eski zamanlardan bu yana var. O, aslında Mısır’dan çıkmıştır, bazı orijinal Mısır kitaplarından alınarak diğer kültürlere adapte edilmiştir.
Yani ben Kabala’nın orijinal yazıtlarını oluşturanlar ile çalıştım. Onlar ile çalışmak meydan okuyucu bir şey idi ama Şambra ile sizin ile çalışmak kadar eğlenceli değildi.
Sizin ile olmak benim için gerçek bir keyif oldu, sizin yanınızda olmak, yolun her adımında sizin ile birlikte olmak. Zor biliyorum. Biliyorum bazı günler, özellikle de geceler yoğun baskı altında oluyorsunuz. Siz hiçbir yere gitmiyormuş gibi hissediyorsunuz. Ama ben size Şambra denilen bu grubun hayranlık uyandırıcı olduğunu söyleyebilirim. Sizin içinden geçtikleriniz, meydan okumalar, şeylerden geçerkenki hızınız, çok, çok etkileyici.
Yükselmiş Üstatlar Kulübüne gidip insanlarımın, Şambranın hikayelerini anlatmam bir şakaydı bu, bir gerçek. Bu, çok gerçek, çok gerçek.
Ben birkaç ay önce Şubat 2016’ya bir bakacağız demiştim, biz nerede olduğumuza bakacaktık. Devam edebilmemiz için aramızdan yeterince Şambra aydınlanmaları ile ilgili yeterince farkındalık kazandı mı? Aksi halde bu sizin ve benim zamanımın israf edilmesi olur. Ama hissettiğim kadarı ile biz çok, çok, çok iyi bir yolda yürüyoruz. Zor. Meydan okuyucu. Ve ben birçok kez aydınlanmanın insana çok sert geldiğini söyledim. Ruh’a (soul) değil, Ben’ime değil, gerçeğe değil ama kesin olarak bu insan denilen veçheye.
Biz bu Şaudlarda ya da Keahak’ta ileri doğru yürürken, biz bu insan odağının çok daha ötesine geçerek “ve”ye ve Çok’a gireceğiz. Hiç kimse Bir’e girmeyecek. Eğer sizin beklentiniz buysa büyük bir hayal kırıklığına uğrayacaksınız. Biz her şeyi Bir’e götürmeyeceğiz. O plan sıçar. (kahkahalar) Bunlar teknik spritüel terimler. Evet. Ayrıntılı bir biçimde okursanız bunlar Kabala’da var. Biz Çok’a gireceğiz ve burası eğlencenin başladığı nokta ve burası benim özellikle heyecanlandığım kısım.
Ve biz bunu yapacağız, ben sizin nereden geldiğinizi ve şu anda ne olduğunuzu anlamanızı istiyorum. Buradaki enerjinin o kadar büyük bir bölümü Yeshua zamanına gidiyor ki ve ben çoğunuzun Yeshua’ya, Mary’ye – Mary Magdelena’ya bir yakınlık, bir akrabalık, derin bir sevgi duyduğunuzu biliyorum. Siz bununla çok güzel bir şekilde ama bazen de kızgın bir biçimde bağlantı kuruyorsunuz. Ben buna birazdan değineceğim, siz orada bir araya gelmeye başladınız. Şambra’nın özü orada…tabii Atlantis de var ama o çok, çok, çok, çok, çok uzun bir zaman önceydi.
Yeshua zamanında birçoğunuz tanrısal tohumu, Mesih bilincini, İsa bilincini getirmek için bir araya gelerek anlaşma yaptınız. Çok, çok, çok ömürler önce sizler bunun bir parçasıydınız, hatta sen bile sevgili Eesa’lı Linda. Siz fiziksel bir form içinde olmasanız da oradaydınız. Siz, Dünya’ya gelenlere eşlik etmek için buraya başka realitelerden gelenler ne kadar yakın olabilirse o kadar yakın durdunuz. Meleksi bir formda olduğunuz söylenebilir, birçoğunuz da insan insan formundaydınız.
Sizin İsa’yı veya rol alan diğer karakterleri tanıyıp tanımamanız bir şey değiştirmez. Siz de o zamanlar gezegende bir yerlerdeydiniz. Siz tanrısal tohumu getirmek için bir anlaşma yaptınız, Mesih tohumunu, saf tohumu ve siz daha sonra geri gelecek ve ektiğiniz tohumun ürününü toplayacaktınız. Siz kendiniz için ve belki de başkaları için diktiğiniz şeyi hasat edecektiniz. O zamanların sizin için öyle bir anlamı var ki, sizin hepiniz için derinliği var. Siz birkaç bin yıl önce insan formunda, bazılarınız da meleksi formda buraya geldiğinizde “Şimdi. Şimdi.” dediniz.
Çoğunuz birbiriniz ile o zaman yeniden buluştunuz. Siz birbiriniz ile bu toplantılarımızda veya internet üzerinden karşılaştınız ve orada ani anımsamalar gerçekleşti, ani hatırlamalar. Siz Tobias’ın sizi Yeshua zamanında meleksi formda olduğunuzdaki gibi etkileyen sevgisi ile karşılaştınız. Ama denilebilir ki gerçek başlangıç o zaman oldu.
Çoğunuz kiliselerde, dinlerde spritüel hareketlerde bulunduğunuz ve ömürler süren ilginç, uzun bir periyot geçirdiniz. Bazılarınız manastırlara, keşişhanelere gitti, bazılarınız dünyanın başka parçalarına açıldı; oralarda eğitim aldınız, dua ettiniz, meditasyon yaptınız, odaklandınız. Bir sürü disiplin. Ama bu, bir yönden sizin için iyi oldu. Siz bir şeye odaklanmasını öğrendiniz, siz son derece disiplinsiz ve her tarafa dağılmış olan insan özünüzü disipline etmeyi öğrendiniz. Siz kendinizin fazlasıyla kayıp olan parçalarını geri getirmeyi öğrendiniz. Sizin bütün bunları o sessiz manastırlarda, keşişhanelerde ya da tapınaklarda gerçekleştirmeye ihtiyacınız vardı.
Siz bunu ömürler boyu yaptınız ve siz o zamanları hatırlarsanız belli bir güzellik ile karşılaşırsınız. O kadar sessiz, o kadar basit ve o kadar sıkıcı. (Adamus kıkırdar)
Bir açıdan çok sıkıcı ama bir açıdan da o zamanlar sizin için çok iyiydi. Kendi içinize yolculuk yapma vakti idi ama bu birçok disiplin, birçok rutin, birçok perhiz ve birçok grup düşüncesi ile kuşatılmıştı. Bireysel düşünce için alan yoktu; grup halinde düşünmek için alan vardı.
Ve siz belli bir noktada gözünüzün açılması üzerine orayı terk ettiniz, bu 300, 500 yıl önceydi bunun bir önemi yok ama önemli olan sizin gerçek gizemlerin ve gerçek sırların gizem ve sır olarak kaldığını anlamanızdı. Ne kadar sıkı aradığınızın bir önemi yoktu, konuşmak için veya öğüt almak için kime gittiğinizin önemi yoktu çünkü gerçekte kimse yanıtı bilmiyordu. Gerçek gizem, gizemleri kuşatan şeydi. Kimse bilmiyordu. Siz yanıtların olduğunu biliyordunuz. Siz sizin yolunuzun, sizin tanrısallık tohumlayıcısı olduğunuzun gerçek olduğunu biliyordunuz. Siz başkalarının kitaplar, çizgiler ve kurallar ezberlediklerini ve onların kendi içlerinde ilerlemediklerini, derinleşmediklerini gördünüz. Yani siz gözünüz açıldığı anorayı terk ettiniz ya da oradan kovuldunuz.
Bazılarınızın üç-dört ya da belki sadece bir-iki ömür önce yaşadığı bu dönem sizin için çok zor bir dönem oldu. Çok zor bir dönem oldu çünkü bu, önemli olan her şeyi terk etmek anlamına geliyordu; öncelikle sizin yaratılmasına yardımcı olduğunuz yolu terk etmek, bu grupların ve organizasyonların verdiği güveni terk etmek, arkadaşları terk etmek, sizin öğretmen olarak kabul ettiklerinizi terk etmek. Yani siz bunlardan ayrılarak birkaç ömür tek başına yürüdünüz. Çölde yürüyüp konuştunuz ama bunu hep kendiniz ile gerçekleştirdiniz.
Siz o ömürlerinizde ve hatta bu ömrünüzde kimi zaman “spritüel” olana, gizeme geri dönmeyi denediniz, siz bazı zamanlar da bundan kaçtınız. Siz bazen de yeniden yakınlık kurabileceğiniz gruplar aradınız, dostluğa, o insan birlikteliklerine derinden ihtiyaç duydunuz. Kimi zaman da gruplar ile bir şey yapmak istemediniz. Kayıp hissettiniz, terk edilmiş hissettiniz, sonra da Tobias’tan ruhsal rehberlerinizin dahi gittiğini öğrendiniz. Siz şimdi gerçekten yalnızdınız.
Siz o yakınlığı bu grupta buldunuz ancak bu grubun kuralları yok, sizden yapmanızı istediği çalışmalar yok eğer bu Kırmızı Çember denilen grubun, organizasyonun sizden talepleri olsaydı, siz kaçardınız. Siz uzaklaşırdınız.
Bu, hemfikir olanların doğal bir biçimde bir araya gelmesi, benzer ruhlar (spirit) sizi buraya getiriyor ama bu sizi burada tutmuyor, buraya bağlamıyor. Aranızdan bazıları bir süreliğine ayrıldı, başka yerlere gitti ama buranın yuva olduğunu fark etti. Burası sizin gelebileceğiniz güvenli bir alan ve seçim yaparsanız da ayrılabileceğiniz bir alan. O daima sizin için burada.
Ve ben size yolun her adımında sizin ile beraber olacağım dedim ama Ben’imi sizin gerçekleştirmeniz gerekir, bunu sizin yerinize ben yapmayacağım. Ben sizin hayatınızdaki sorunları çözmeyeceğim çünkü ben sizin hayatınızda sorun göremiyorum, sizden başka. (bazı kıkırdamalar) Ve işte biz bunun üzerinde çalışıyoruz.
Ben gerçekten de sizin gibi, sizin hayatınızda sorunlar göremiyorum. Ben insan kişiliğine rahatsızlık veren durumlar görüyorum ama bunlar sizin gelişerek ötesine geçmeye çalıştığınız şeyler. Kurtulmaya çalıştığınız değil;bu, insandan tanrısallığa gitmek değil; bir olmak değil; bu, sadece insan odağından, insan bilincinden birçok, birçok, birçok kendinize gitmek, tekil bir öz olmadan, Öz’ün bu parçası, Öz’ün diğer parçalarını yönetmeden. Bunu kavramak bile insan zihni için zordur ama eğer siz tekil olmanın ötesine geçerek Öz’ün Çok’una girerseniz, orada her şeyi bir arada tutmaya çalışan bir ruhun (soul) dahi olmadığını fark edersiniz. Buna ihtiyaç yok. Özgürlük budur dostlarım ve biz de o yöne doğru gidiyoruz.
Bu son birkaç ömür kendinizden uzaklaşmak zor oldu doğrusu. Öyle zamanlar oluyor ki bir parçanız, “ah, keşke yeniden bir tapınak, bir manastır gibi bir gruba dahil olsam.” diyor ama siz geriye dönemezsiniz. Hayır. Bir kere siz orada fazla uzun kalamayacaktınız. Onlar sizden bir takım nedenlerden dolayı ayrılmanızı isteyeceklerdi. (bazı kıkırdamalar) İkinci olarak bunun ne kadar duygusuz ve sıkıcı olduğunu hatırlamanız gerekir bu, neredeyse insan olmayı inkar etmektir. Bu inkar etme meselesi değildir; bu, ondan keyif almakla, onu kucaklamakla ve onun ötesine geçmekle alakalı bir konu.
Yani bu benim için büyük bir zevk oldu. Ben Tobias’ın gitme vakti gelmeden önce rezervasyonlarımı yaptım. “Gerçekten herhangi bir bağlantısı varmış gibi durmayan bir grup ile – alelade bir grup değil bu, global bir grup – çalışmak ister miydim? Ve bu grup sıradan bir grup değil bu grup…” (Adamus iç çeker) Evet, siz biliyorsunuz. (bazı kıkırdamalar)
Diğer realitelerde bir itibarınız vardı. Gerçekten. Yükselmiş Üstatlar Kulübü’nde bir ününüz vardı. Çok gerilere bile gidildiğinde sizin ile derin bir ilgisi olan bir isim bile yoktu, bu şöyle bir şeydi, “Ah evet, onlar.” (kıkırdamalar artar) Görünmez olanlarsınız. Sizin sınırları zorlayan olarak, tehlikeli olanlar olarak, kendinizi adlandırdığınız gibi - öncüler - olarak ününüz vardı. Siz eğitim verilecek en zor gruplardan biriydiniz.
LİNDA: Hm.
ADAMUS: O nedenle ben buraya geldiğimde, “Size öğretecek bir şeyim yok. Hiçbir şey. Ben burada duracağım. Ben her adımda sizin ile olacağım. Ben sizi ikna etmeye çalışacağım, ben sizin sevilmeye değer olduğunuzu göstermeye çabalayacağım ama size öğretecek bir şeyim yok. Sizin dikkatinizi dağıtmak, evet. Sizi sevmek, evet. Ama size öğretmek? Siz bunu zaten kendiniz yapıyorsunuz. Sizin başka bir öğretmene ihtiyacınız yok.” dedim.
İlk soru
İşte Şambra sıra şimdi günün sorusuna geldi. İlk soru biraz meydan okuyucu. Bunu taşıyabiliriz. (Adamus sahnede hareket eder)
İlk soru, Linda mikrofon hazır mı?
Linda: Ah evet.
ADAMUS: İlk soru şöyle; siz geçen ömrünüzde veya iki-üç ömür önce de yükselebilir, aydınlanabilirdiniz. Ben son üç-dört yüzyıl içinde demek istiyorum. Bunu yapabilirdiniz. Sizi geri tutan bir şey yoktu. Bu ömürde geri gelmeniz gerekmez ve yaptıklarınız yapmanız gerekmezdi. Siz temelde sekiz yaş civarında aydınlanabilirdiniz. Neden? Neden?
Ve benim bugün ihtiyacım olan tek şey iyi cevaplar çünkü…
Linda: Ohhh!
ADAMUS: …iki şey. Bunlar bir kitapta yer alacak. (Adamus kıkırdar)
Linda: Ohhh!
ADAMUS: Ve ayrıca da bu Yükselmiş Üstatlar Kulübü’nde de kullanılacak. Yükselmiş Üstatlar Kulübü’nde hala öğretmen gibi olanlar var. Yani bu onlar için de iyi bir materyal olacak. Ve orada sadece meraklı olanlar var.
Siz bam! diye aniden aydınlanmanızı, yükselişinizi iki, üç ömür önce, hatta bu ömrünüzde tezahür ettirebilirdiniz. Neden yapmadınız? Zor soru. Lütfen başlayın. Kesinlikle. Evet.
CHERYL: Teşekkürler.
ADAMUS: Neden?
CHERYL: Mikrofon açık mı? Evet.
ADAMUS: Evet.
CHERYL: Yanıt vermeden önce ben sadece senin bizim ile olmandan ne kadar minnettar olduğumu söylemek istiyorum.
ADAMUS: Teşekkürler.
CHERYL: Ben gerçekten minnettarım, bu benim hayatımda muazzam değişikliklere neden oldu ve…
ADAMUS: Beni burada ağlatma şimdi.
CHERYL: Olabilir, ağlamanın kötü bir tarafı yok. Ve “Bilincin Hareketi” kitabı gerçekten iyiydi.
ADAMUS: Evet, iyi bir kitap. İyi.
CHERYL: Ben gerçekten, gerçekten minnettarım. (bazıları alkışlar)
ADAMUS: Her ne kadar benim adım kapağı kaplasa da ben övgü istemiyorum. O sizin kitabınız.
CHERYL: Peki…
ADAMUS: Ve işte kitabın o kadar iyi olmasının nedeni de bu.
CHERYL: Kitap gerçekten iyi ve tüm o bilgilerin bir yerde toplanması da iyi bir şey.
ADAMUS: Evet. Evet.
CHERYL: Dediğin gibi yeni bir şey yok, biz hepsini zaten biliyoruz.
ADAMUS: Kesinlikle.
CHERYL: Ama güzel olan şey bizim her şeyi bir kaynaktan okuyup, deneyimleyip ve hakkında düşünecek olabilmemizin mümkün olması.
ADAMUS: Evet. Şimdi kitabı alarak alışılmadık yerlere koyun – ben size biraz dolar veririm - bir mağazanın giyinme bölümüne.
CHERYL: Oh!
ADAMUS: Giyinme kabinlerine.
CHERYL: OH!
ADAMUS: Otobüste bir koltuğun üzerine.
CHERYL: Bu iyi bir fikir.
ADAMUS: Ben de öyle düşündüm. Ben demiştim. (kahkahalar) Bir kafede bir masanın üzerine ve garson sizin arkanızdan koşturup, “Ah kitabınızı unuttunuz” derse siz de, “Oh hayır, hayır, hayır. Onu senin için bıraktım.
CHERYL: Bu muhteşem.
ADAMUS: Evet. Evet. Kimseye bu konuda ısrar etmeyin. Asla kimseye gidip kitabı doğrudan vermeyin. Kitabı doğru insanı bulacağını bilerek bir yere bırakın. Evet. İyi.
CHERYL: Çok iyi.
ADAMUS: Başka iltifat var mı? (kahkahalar)
CHREYL: Bir sürü iltifat edebilirdim ama ben şimdi sorunu yanıtlamak için hazırım.
ADAMUS: İyi. İyi. Evet. Affedersin Linda.
CHERYL: Benim hala burada olmamın nedeni, hayatımda iyi şeyler için hazır olmamdandır.
ADAMUS: Peki hem aydınlanıp hem de hayatında güzel şeyler olamaz mı?
CHERYL: Ben aydınlanmak için tamamen hazırım, tam olarak.
ADAMUS: Tamam. Onu anlıyorum ama…sen neden…iki ömür önce Tibet’e yakın bir yerlerde seyahat ediyordun ve sen bam! diye aydınlanabilirdin. Enerjiler o kadar doğru zamanda oradaydı ki sen hazırdın; neden aydınlanmadın? Neden bekledin.
CHERYL: Benim şu noktada farkında olduğum şey hazır olmam ve benim tam aydınlanmayı seçmem, bedenimdeyken tam aydınlanma.
ADAMUS: Ne zaman?
CHERYL: İçine girdiğim zaman?
ADAMUS: Ne zaman?
CHERYL: Tam da şu an benim için uygun zaman.
ADAMUS: Peki. Güzel.
CHERYL: Böylece yaratabilirim – sen son Şaud’da Kyeper’den bahsettin- istediklerimin tam yaratımı. Önüme çıkanlar değil, benim bilinçli olarak seçtiklerim. Ve ben de yeni şeyler için hazırım.
ADAMUS: Benim sorumu nasıl yanıtlamadığını fark ediyor musun?
CHERYL: Yanıtladım sanıyordum!
ADAMUS: Senden başka herkes yanıtladı. (kahkahalar) Sadece ben miydim bilmiyorum ya da…bu bir zor soru. Neden bekledin? On veya ondan daha az kelime ile.
CHERYL: (duraklar) Sanırım bedenli olarak gerçekleşebileceğini idrak edemedim.
ADAMUS: Oh! (Adamus kıkırdar) Güzel. Kusursuz bir yanıt.
CHERYL: Bu oldu mu?
ADAMUS: Kusursuz bir yanıt- “Bedenli aydınlanabileceğimi idrak edemedim.” Ya da, “Hey ben bunu bedenli olarak yapana kadar beklemek istiyorum.” Çünkü sizin o zaman yeniden ölmeniz gerekecekti.
CHERYL: Evet.
ADAMUS: Bum! Tam da burada.
CHERYL: Bedenli olarak burada fizikselde kalarak onun keyfine varmak istedim.
ADAMUS: …kendi başına dağın tepesine çıkıp kaplanlar ve arslanlar tarafından yenmek.
CHERYL: Ben bunlardan geçtim. Ben bunları yeterince yaşadım.
ADAMUS: Güzel. Teşekkürler. İyi bir neden söyledin- bedenliyi beklemek. Mükemmel.
CHERYL: Tam aydınlanma, bedenli olsun ki tam keyfine varayım.
ADAMUS: Teşekkürler. Teşekkürler.
CHERYL: Evet. Teşekkürler.
ADAMUS: Bugün göz kamaştırıyorsun.
CHERYL: OH, güzel.
ADAMUS: Uçuşan göz kamaştırıcı uzun bir kaftan hoşuma giderdi.
LİNDA: İnsanların rollere bürünüp buna izin vermesi gerektiğini mi söylemek istiyorsun?
ADAMUS: Öyle yapmıyor muyuz? (Adamus kıkırdar)
LİNDA: Oooh! İyi tespit.
ADAMUS: Peki. Devam edelim lütfen.
LİNDA: Tamam.
ADAMUS: Neden beklediniz? Bu iyi uyandıran bir soru ama ben gerçekten de neden beklediğinizi bilmek istiyorum. Evet.
MR. SİNGH: Belki de daha önce, iki, üç ömür önce mevcut olmayan Yeni Enerji potansiyeli bu ömürde olduğu içindir.
ADAMUS: Tamam.
MR. SİNGH: İşte bu nedenle biz çok özel bir zaman seçtik.
ADAMUS: Bekleyeceğinden eminsin? Sana bir şey anlatacağım. 150 yıl içinde süper gelişmiş Yeni Enerji olacak. Sen onu bekleyecek misin?
MR. SİNGH: (kıkırdar) Hayır.
ADAMUS: Peki. Aydınlanma için neden bu kadar bekledin?
MR. SİNGH: Benim gösterebileceğim tek neden bu çünkü herkes şu anda daha önce var olmayan Yeni Enerji’nin varlığından bahsediyor. Yani ben iki-üç ömür önce bunun yer almadığını düşündüm.
ADAMUS: Hadi diyelim ki Yeni Enerji yok. Hala o Eski Enerji var diyelim. Bekler miydin hala?
MR. SİNGH: Hayır.
ADAMUS: Peki. Teşekkürler. Burada olduğun için teşekkürler. Seni uzun zamandır görmüyordum…kişi olarak.
Evet. Neden beklediniz?
DEAN: Bu soruyu gerçekten yanıtlamak istemiyorum.
ADAMUS: Evet.
DEAN: Bu ömürde mi?
ADAMUS: Evet.
DEAN: Hım…ben…(kıkırdamalar)
ADAMUS: Herhangi bir ömründe. Birkaç ömür önce yükselebilirdin. Neden bekledin?
DEAN: Benim daha önceki ömürlerimde beklediğimi kim söylüyor? Yani şunu demek istiyorum. Ben bazen daha önce aydınlanmış olduğumu düşünüyorum ve bu yaşamıma da bunu başka bir şekilde gerçekleştirmek ve yeni bir deneyim yaşamak için geldim.
ADAMUS: Oh, bu dereceler ile ilgili bir mesele sanırım. Sen harika deneyimler yaşadın ama ben gerçekten bahsediyorum, tam, bedenli idrak ve aydınlanma.
(Duraklama)
Senin açıklamana geri döneceğim. O daha tuhaf.
DEAN: Teşekkürler!
ADAMUS: Neden- o zaman tamamen aydınlanmış olurdun- neden geri dönesin ki? Bunu cevaplarken dikkatli ol. Neden geri dönesin?
DEAN: Onu farklı bir şekilde deneyimlemek için.
ADAMUS: Aydınlanmak için farklı deneyimler?
Dean: Evet, belki farklı bir yoldan, onu daha iyi anlamak için. Belki anlamak tam olarak doğru sözcük olmayabilir. Deneyim.
ADAMUS: Biliyorsun. Gel buraya. Gel buraya. Bunu uzun zamandır yapmamıştım.
LİNDA: Oh hayır.
ADAMUS: Ve…Ben bunu uzun zamandır yapmamıştım ama biz…peki.
(Adamus ona tokat atar; Linda boğulur gibi olur, izleyiciler “Ohhh!” diye bağırır)
ADAMUS: Agh. O kadar çok düşünmeyi ne zaman bırakacaksın?
DEAN: Yarın.
ADAMUS: Hayır, bugün. (kahkahalar) Bugün! Bugün! (Adamus kıkırdar) Linda ben ne zaman iri bir erkeğe vursam endişeleniyor ve ben ufak tefek birine, kadına vurmam ama iri bir erkeğe vururum. Oh! Sarıl şimdi. Erkek sarılması. Oh. Seni seviyorum ama fazla düşünüyorsun. Peki.
DEAN: Biliyorum, biliyorum çok fazla düşünüyorum.
ADAMUS Biliyorum. Evet, evet. Ondan sonra benim düşünmeme neden oluyorsun ve kafam karmakarışık oluyor ve konuştuğumuz şeyi unutuyorum. Biz ne konuşuyorduk?
DEAN: Ben dikkat dağıtma üstadıyım.
ADAMUS: Öylesin. Evet (bazı kahkahalar). Nerede kalmıştık?
DEAN: Aydınlanmada.
ADAMUS: Aydın…oh evet, evet, evet. O gözünüzde çok büyüyor. Güzel. Ben onun hakkında düşünmemeni isterdim…
DEAN: Ben de.
ADAMUS: …sadece kısa bir süre için hisset, neden beklediğini. Hayır, cevap verme çünkü düşünüyorsun. Sadece kısa bir süre hisset.
Dışarıdaki tente uçacak. ( görevlilerin dikkatini dışarıdaki fırtınaya çeker). Sen değil.
Peki. Sonraki.
LİNDA: Görelim.
ADAMUS: Neden beklediniz? Neden beklediniz?
LİNDA: Ona. Faith.
FAİTH: Oh.
ADAMUS: Evet.
FAİTH: Benim bu konu hakkında hissettiğim şey şu zamanların çok heyecan verici olduğu ve bu bizim onu birlikte gerçekleştirme potansiyelimiz ile ilgili. Şimdi burada olmanın ve onu gerçekleştirmenin öyle bir derinliği ve heyecan verici bir yanı var ki daha öncesine göre fazla bir ‘şey’.
ADAMUS: Evet, evet. Güzel cevap.
FAİTH: Evet.
ADAMUS: Ve ben bir doğru ya da yanlış cevabın olduğunu söylemeyeceğim (bazı kıkırdamalar), sadece soruyorum, sadece merak ediyorum, hepsi bu.
Bu sizi arada bir büyülemiyor mu? Birkaç ömür önce nerede gerçekleştirebilirdiniz, nerede aydınlanabilirdiniz? Ben sizin hala onun üzerinde çalıştığınızı düşündüğünüzü sanıyorum; tüm bu tekrarları yapmanız ve öğrenmeniz ve diğer şeyleri yapmanız gerekli ama gerekli değil. Bu, bana sadece hayret verici geliyor. Birinin beklemesi büyüleyici ama bunun bir nedeni olmalı.
Bir kez o anlayış kazanıldığında, ortaya çıktığında siz o büyük “aha” anını yakalayacaksınız. Aha. Çünkü sizin tam da şu anda sizin hazır olmadığınızı düşünen bir parçanız var. Daha öğrenmeniz, yapmanız gereken şeyler olduğunu düşünen bir parçanız var. Sizin bunun gerçekleşmesi için şeyleri doğru bir şekilde hizalamanız gerekiyor. Hakikat şu ki bu iki, üç ömür önce de kolaylıkla olabilirdi. Hatta bu ömürde bile. Hepiniz ve her biriniz bu anlayışı bir kez kazandığınızda o anda aydınlanmanıza önemli bir etkisi olacak.
Mikrofon ile biraz sonra yapacağımız gibi biraz daha dolaşsak cevapların çok yüzeysel, çok makyo çıktığını fark edeceksiniz. Ama biz buna daha fazla girmeyeceğiz çünkü siz buna ister istemez girmek istemiyorsunuz. Çünkü bunu bir kez başkasından veya kendi içinizden duymuş olmanız, aydınlanmayı çok uzun zaman önce gerçekleştirmiş olabileceğinizi bilmeniz… yüzün nasıl?
DEAN: İyi.
ADAMUS: İyi, peki.
Siz bunu uzun zaman önce gerçekleştirmiş olabilirdiniz; ama yapmadınız. Sizin bir kez o “aha” anını yakalamanız halinde o, sizi hemen şimdi o noktaya getirecektir. O, sizi “Daha neyi bekliyorsun?” deme noktasına çıkaracaktır.
Hadi devam edelim sevgili Linda mikrofon lütfen. İçerdeki ısı nasıl? (izleyiciler “soğuk”der)
ADAMUS: Soğuk.
LİNDA: Her zamanki ayar olsun mu?
ADAMUS: Tabii. Soğuk. Hadi onu biraz açalım. (kahkahalar) Sen değil! Soğuk olmasın. Normal. Evet.
EDİTH: Ben ne zaman ağzımı açsam sorun çıkıyor.
ADAMUS: Evet ve onlar bir daha sana mikrofonu dahi uzatmayacaklar. Bu o kadar acı ki. O kadar acı. Hayır, açma. O, burada arkadan kontrol ediliyor. Devam et. Neden bekledin Edith?
EDİTH: Ben arkadaki güzel hanımın verdiği cevabı beğendim. Heyecan verici olacağını düşün… Ben gelip bu güzel Şambra aileme katılmak istedim böylece bunu birlikte gerçekleştirebilecektik. (Adamus arkada şarkı söylemeye başlar) Ve ben gelip yakışıklı Adamus’ı dinlemek istedim ve…(Edith güler)
ADAMUS: Peki. Hadi burada duralım. Evet. Edith başka? Biz burada konuyu her yönüyle ele almıyoruz. Biz kendinize yöneltebileceğiniz en önemli sorulardan birinin çevresinde dans ediyoruz. Hadi ama gerçekten mi? Sen onların hepsini bekleyecek misin? Biz büyük bir kumbaya (buraya gel) partisi mi düzenleyeceğiz?
EDİTH: Kesinlikle.
ADAMUS: Hayır. Birazdan bunu yere attığımı duyacaksın. Neden Edith?
EDİTH: iyi bir nedeni olmalı (Adamus basamakta oturup ona bakarken kahkahalar) Ben düşünmüş olmalıydım…
ADAMUS: Bir şey ekle.
EDİTH: Tamam. Sanırım ben yeterince açık, yeterince aydınlanmış, yeterince sevinç dolu ve yeterince mutlu değildim ve…
ADAMUS: Anladım. Tamam. Argahrgh! (ayağa kalkar)
LİNDA: Ohhh!
ADAMUS: Burada ne olduğunu görüyor musunuz? Ki ben size ipucu da verdim. Üzgünüm Edith. Senin ile alakalı değil. Bu herkesle ilgili. Bu hepiniz ile ilgili. Neden beklediniz? Bu yüzeysel cevapların ötesine geçebilirseniz, siz…
EDİTH: Lütfen anlat bize.
ADAMUS: Hayır bunu yapmayacağım. Sizin neden ertelediğinizin gerekçesini sizin bulmanızı istiyorum. Bunu ben size söylersem ödünüz bokunuza karışır. Eğer ben size neden beklediğinizi açıklasaydım yüzünüz de o hale gelirdi çünkü siz hala bekliyorsunuz. Siz hazır olup artık bekleme oyununu oynamadığınızda neden beklediğinizi idrak edeceksiniz ve siz o an hazır olacaksınız.
Bu, hazır olduğunu söyleyen hepiniz ve her biriniz için geçerli, dediğiniz gibi hazır olmuş olsaydınız. Gerçekten hazırsanız, neden beklediniz?
EDİTH: Sanırım idrak etmemiz gerekiyordu…Ben, Ben Varım’ı, Ben Ben’imi idrak etmiş olmam gerekirdi diye düşünüyorum.
ADAMUS: Onu bana ver. (mikrofon) Senin veya başkasının olması umurumda değil Edith. Siz gerçekten hazır olmadan cevap orada olmayacak.
Şimdi siz, “Oh, Ben’im. Ben Varım. Aydınlanma için hazırım.” diyorsunuz. Yeterince kötü değil. Aslında gerçekten değil. Gerçekten değil. Sizin beklemenizin bir nedeni var ve siz bunu kendinizden bile saklıyorsunuz. Ve siz sahte tavırlar takınacaksınız ve onun üstünü örtüp, “Oh, böylece hepimiz Şambra olarak bir arada olabiliriz ve Facebook’ta yer alabiliriz.” (bazı kahkahalar). FB kraliçesi Edith (kahkahalar artar ve Adamus kıkırdar). Ve “Biz bunu birlikte gerçekleştireceğiz” veya bir…neden? Hemen şimdi cevap vermeniz gerekmez. Ama siz bir güzel yoh benim sana anlatmam gerek diyorsunuz. Bu size aşırı gelecektir; siz hazır olduğunuzda sizin bunu fark etmeniz gerekiyor.
Ama ben sizin bugün buradan çıkıp gitmenizi istiyorum veya gidip ne yapacaksanız yapın, eğer çevirim içi izliyorsanız; ben sizden bu soruyu hissetmenizi istiyorum. Ben sizin hissedip… buradan yanıtlamaya çalışmayın. (kafa). Yanıt oradan gelmeyecek. “Oh çünkü benim meridyenlerin ve paralellerin hizalandığı doğru zamanda gelmem gerekiyordu, periler, tanrılar ve elfler destek vermek için burada olacaklar.” Oh, kapatın çenenizi. Siz açıkça kendi yanıtınızı duymaya hazır değilsiniz.
Siz veya başkaları buna karşı çıkabilir, “Oh bunu herkes için söyleyebilirsin.” Gerçekte öyle değil. Çoğu insan sizin gibi buna hazır değil. Çoğu Yeshua zamanını yaşamadı. Çoğu derin içsel çalışmaları için manastırlara ve tapınaklara kapanmadı. Çoğunun içinde sizinki gibi Kabala bilişi yok. Hatırlayın o sadece bir Yahudi kutsal kitabı değil. Kabala gerçektir ve tarihi ondan çok öncesine dayanır.
Çoğu insan sizin gibi değil, o nedenle benim sorum onları kapsamıyor, hiç kapsamıyor. Çok ilginç Şambra çünkü siz-grup olarak- new age’in (yeni çağ) ötesine geçtiniz. Yolun ötesine. Bu bile artık geçerli değil.
Siz spritüel olmanın ötesine geçtiniz. Siz bunu gerçekten yaptınız. Bu, artık spritüel bir grup değil çünkü spritüel olmak bir çok konsept, yapılanma, tarih ve makyo ile tanımlanıyor. Bu artık okült bile değil. Siz bunların ötesine geçtiniz. Siz bunları farklı seviyelere taşıdınız. Siz kendinizi farklı bir seviyeye taşıdınız. Siz o nedenle çoğu new age gruplarında o rahat düzeyi bulamıyorsunuz çünkü biz o değiliz. Bu kesinlikle bir din değil.
Ama biz bu ilginç noktaya geldik, bu hareketli, nazik, sürtünme ile elde edilen idrak noktasına ve siz şeylerin son zamanlarda neden bu kadar zor olduğuna şaşırıyorsunuz. Çünkü siz değişiyorsunuz. Ama benim o soruyu sormam gerekiyor. Siz bunu gerçekleştirebilirdiniz. Ben sizin yanınızdaydım. Siz bunu bir süre önce yapabilirdiniz. Neden olmadı? Beklediğiniz şey neydi?
Bu, kendiniz için keşfetmeniz gereken bir yanıt. Ve bu bizim bunu birlikte yapabileceğimiz için değil. Bu bir artı. Siz neden beklediniz?
Siz bunu bilen parçanız ile karşılaşmaya hazır olduğunuzda işte o zaman aydınlanmaya da hazır olacaksınız. Siz açık, kısa ve öz bir şekilde buna yanıt veremezseniz, bir sürü makyo bahaneye sığınırsanız, bunu çok fazla düşünürseniz bu, içinizde bunu henüz istemiyorsunuz demektir. Bütünüyle istemiyorsunuz. Bu, kötü bir şey değil. Siz beş yıl, yirmi yıl, on ömür bekleyebilirsiniz; fark etmez. Ancak burada bir dinamik söz konusu ama siz bunu kötü bir şeymiş gibi yargılamayın. Sizin insan rolü oynamaktan hala aldığınız bir şey var. Bir şeyler gidiyor, siz bunu hissediyorsunuz, kayboluyor, aydınlanmanın uzağında kalıyor.
Bu belki de korkudur. Belki de ölüm korkusu. Belki bu kadar basittir. Ben böyle olduğunu düşünmüyorum. Belki de başka bir şeydir.
Evet, mikrofonu yakışıklı beyefendiye uzatalım.
PETER: Teşekkürler.
ADAMUS: Evet.
PETER: Benim hissettiğim benim sorumluluk almaya istekli olmamamdı. Ben… Ben bunu mümkün olduğu kadar basit ifade ettim. Ben sorumluluk almaya istekli değildim.
ADAMUS: Ben bunu bir adım ileriye taşıyabilir miyim?
PETER: Evet.
ADAMUS: Bunun Peter’a özel olduğunu hatırlayın. Bu, herkes için geçerli olmak zorunda değil; Bu, Peter için geçerli. Bu sadece sorumluluk alıp almama meselesi değil, hadi duruma daha pozitif bir noktadan bakalım-sen eğleniyordun.
PETER: Doğru.
ADAMUS: Sen eğleniyordun. Şimdi ben başka bir noktaya daha değineceğim. Herkes bağımlılık geliştiriyor. Nitekim biz bağımlılığımızı burada Ağustos’ta toplanarak göstereceğiz. Herkes bağımlı oluyor çünkü bağımlılıklar eğlencelidir. Lanet derecede eğlenceli. Bu, sizin sabah kalkmanız için bir neden teşkil ediyor, bağımlılığınıza dönmeniz için, bunun fiziksel, zihinsel, duygusal olması hiç fark etmez.
PETER: Ben bunun bir parçasını hissedebiliyorum, ben bu rahata alıştım ve aslında bunun etkisi altında olmaktan keyif alıyorum
ADAMUS: Evet. Evet.
PETER: Ve ben bu oyuna bir son vermek istemiyorum.
ADAMUS: Kesinlikle istemiyorsun.
PETER: Biliyorsun ve…
ADAMUS: Peki zor olması konusu nasıl, biz oyunu biraz daha kolay bir hale getiriyoruz.
PETER: Tamam.
ADAMUS: Bu senin hoşuna gitti.
PETER: Aslında her zaman değil.
ADAMUS: Bazen…
PETER: Her zaman değil.
ADAMUS: Eh, hadi sadece…
PETER: Her zaman değil, biliyorsun. İmkansız eğlencelidir çünkü onu gerçekleştirdiğinde, vay! (kıkırdar)
ADAMUS: Biz oyunu biraz daha kolay hale getireceğiz, oyuna biraz daha fazla para yatıracağız.
PETER: Peki.
ADAMUS: Biz barbut masasındayız ve senin şimdi oynamak için biraz daha fazla paran var ve biz oyunu da biraz daha karlı hale getireceğiz.
PETER: Tamam:
ADAMUS: Ve seni de oyun masasında istediğin yere oturtsak. Biz oyunu sadece biraz daha iyi hale getireceğiz.
PETER: Ben seninleyim.
ADAMUS: Bu olmayacak. (kahkahalar) Ve sen tam da şu an böyle hissediyorsun bu, benim işimin bir parçası ve bu senin gerçek arzun değil. Oyunu daha iyi hale getirmek senin tutkun değil.
İşte insanlar aydınlanmanın bu kısmında tıkanıyorlar. İnsan hayatını sadece biraz daha iyi bir hale getirmeye çalışmak, bağımlılıkları biraz daha güçlendirmek, onları daha keyifli yapmak; neye karşı olduğunu umursamadan bağımlılık geliştirmek, bu bağımlılıkları daha eğlenceli hale getirmek. Biz bunun için burada değiliz. Biz bütün bunlar için burada değiliz. Biz bunun ötesine geçeceğiz.
O halde bir tane daha sevgili Linda, İki tane daha. David el kaldırdı. David normalde zor konuşur. Evet.
MARY SUE: Başka insanlara kendimden daha fazla güvendiğimi düşünüyorum.
ADAMUS: Güzel. Hadi bunu biraz değiştirelim; sen kendine güvenmiyorsun. Bunun diğer insanlar ile bir alakası yok. Evet. Bu onun için çok, çok geçerli bir neden-“Kendime güvenmiyorum.”
Aydınlanmada kocaman bir faktör söz konusu. Ben buna birazdan değineceğim ama salıvermek ile ilgili kocaman bir faktör var ve bu, gerçekten salıverdiğinizde hepinizin ve her birinizin içine işlemiş bir vaziyette. Ve ben sizi orada mahvetmek için bekleyen, ejderhaları, şeytanları, İblis’i ve sizi orada bekleyen, sizi mahveden diğer herkesi salıverin, salıverin demek istiyorum. Bu, hepinize aşılanmış bir korku. Bir de şu var; “Ya ben salıverdiğimde bunların hepsinin bir şaka olduğu ortaya çıkarsa?”Ben bunun ötesindeki basit yanıtımı vereceğim.
Siz hayatı temelde nasıl hayal ederseniz edin, Kyeper ile olmayı seçin. O Kyeper. Burada hava, fiziksel hava, eterik hava var, o, bir fabrika gibi madde yaratır, pırıl pırıl bir madde sanki. Siz bilicinizi o fabrikaya katarsınız ve o sizin hayatınız yaratır. Çoğu insan bunu bilmez ve onlar bunu bilinçli bir biçimde yapmazlar; onlar o fabrikaya sadece biraz sıçratırlar. (bazı kıkırdamalar) Fakat bu harika fabrika orada ve Kyeper ile dilediğiniz her şeyi yaratabilirisiniz.
Siz ötesine geçiyorsunuz, hepimiz ötesine geçiyoruz, istenilen her şeye giriyoruz. O korku orada, orada biraz karanlık olacak. Karanlığa sadece gülün. Evet, o, orada olacak. O, sizin olacak. Ona sadece gülün ve biz ondan sonra olmayı seçtiğimiz her neyse o şey haline geleceğiz ve o resminden bu havaya ve hava fabrikasına daha çok çizmek için onu evrimleştirmeye, geliştirmeye devam edeceğiz. Bu kadar basit.
Başka sözcükler ile söylemek gerekirse. Hiçbir şeyin önemi yok. Siz neyi seçerseniz o. Böyle, ama bunun bir parçası da kendine güvenmeyi kapsıyor.
Bu, beni artık gerçekten yoran bir konuya gidiyor; “Ben geçen yaşamımda kötü şeyler yaptım ve ben insanları öldürdüm. Ben savaşa katıldım.” Evet, bunu hepimiz yaptık. Bu insan yolculuğunun bir parçası. Bunu aşın. Bunu sadece aşın. Bu, sizlerden herhangi birinizin başına bir daha gelmeyecek. Hiçbirinizin- çifte teyit. (kahkahalar) –hiçbiriniz katil veya terörist gibi bir şey olmayacaksınız. Yani bunlar olmayacak. Bunu aşın.
Pek, çabucak bir tane daha, bizim ilerlemeye ihtiyacımız var.
LİNDA: Sen David demiştin zaten.
ADAMUS: David. Evet David. Neden bekledin David?
DAVİD: Ben, benim ve buradakilerin, Şambra’nın insanlık aşkımızı bitirdiğimizi düşünüyorum. Biz bu zamanların içsel değişim zamanı olduğunu biliyorduk ve biz hizmette olabilirdik. Bunun yanı sıra içimizdeki o bizi yiyip bitiren şüphe, biliyorsun, vakit kaybettiren…
ADAMUS: Doğru.
DAVİD: ...ve biz kolay yola girmiş olmalıyız ve biz şimdi şüphe…
ADAMUS: Erken davranan kuşların solucanı kapması gibi, bilirsiniz, bunun gibi bir şey. “O zaman yapmalıydım.” gibi. Evet.
DAVİD: Yani orada…
ADAMUS: Evet David, ben de bunu konuşmak isterim. Teşekkürler. Bu çok güzel bir şey, “İnsanlığa hizmet için burada olmak.” (bazı kıkırdamalar)
Bu Kabala’da yazıyor. Evet Linda. Mikrofon lütfen. Koşturmaya devam.
DAVİD: Ben ‘hizmet’ sözcüğünü sizin karşınızda heyecanlandığım için kullandım. Ben insanlığa ve Gaia’ya olan sevgimiz, derin tutku ve aşkımız demek istedim.
ADAMUS: Evet. Tamam bu geçerli bir neden. Eh, geçerli bir bahane.
DAVİD: Peki (kıkırdar).
ADAMUS: Hadi şimdi size bununla ilgili tarihsel bir şey anlatayım.
Beş, altı yüzyıl önce spritüel çemberlerde, Gizem Okulları’nda, her yerde yükselişinizin, aydınlanmanızın diğerlerine bağlı olduğu görüşü genel olarak kabul ediliyordu. “Ben hepimiz hazır olmadan devam etmeyeceğim” görüşü popülerdi. Bu, kulağa harika geliyordu ve bu, çok, çok, çok popülerdi ve bu, çoğu spritüel organizasyonun izlediği yoldu. Ve o yol geçerliydi… düne kadar. (kahkahalar) Hayır ama ben bunun tarihsel bir süreci olduğunu söylüyorum. Orada sizin felsefi, spritüel inanç dediğiniz şey vardı ve çoğunluk o yola inanıyordu. Buna inanmayan birkaç kişi aslında oradan atıldı. “Biz bunu tüm insanlık için yapıyoruz.”
İlginç bir şey oldu. Ben geldim. (Adamus kıkırdar). Buna karşı pratik terimler ile ile karşı çıkan gerçekten de ilk bendim. Ben yüzlerce yıl önce yaptığımız uzun tartışmaları hatırlıyorum. Ben ister inanın ister inanmayın ama çok kısa bir dönem öyle popüler değildim. (bazı kahkahalar) Ve Şambra…evet, evet, evet birileri şimdiden e-posta veya Facebook’una veya bir yerlere, “Nasıl bu kadar kibirli olabiliyor?” diye yazıyor. Biliyor musunuz? Bu bir eylem ve belki de siz böyle dalkavuk gibi eylem yapmayı bıraksanız iyi olur.
LİNDA: Ohhh!
ADAMUS: Hepsine demiyorum. “O kadar kibirli ki” diyen bir kişi var.
LİNDA: Sen ona söyle. Sen ona söyle!
ADAMUS: Neden bir hıyarağası gibi hareket etmeyi bırakmıyorsun, tamam? Sen kim olduğunu biliyorsun. (Adamus kıkırdar) Bunların hepsi bir hareket, görüyorsunuz ve biraz görkemli hareket etmek, “Ohhh, ben bir kurbanım” gibi hareket etmekten daha iyidir. Deneyin. Biraz hareket edin. “Evet! Hayat bana güzel! Dolayısıyla ben biraz daha iyiyim. Ben takmıyorum! (kahkahalar) Bu sadece bir hareket! Ondan sonra ne olur biliyor musunuz? Siz bu şekilde hareket edersiniz. Bu şuna benzer, “Tamam benim senden daha çok param var, tamam?” Benim açımdan sakıncası yok. Senin açından var.” (kahkahalar artar) Bu şekilde hareket etmeye başlarsınız ve biliyor musunuz? Enerji size o şekilde teslim edilir. Bu tuhaf bir şey. Buna şöyle diyebiliriz… kitabım nerede? Desteğe ihtiyacım var - Bilincin Hareketi. Evet. Getiren var mı… işte (birisi kitabı uzatır) Evet.
Bilincin Hareketi. Hepsi burada. Tam tamına 150 sayfa. On kadar sayfanın boş olması ilginç. Bunu neden yaparlar? Bunların hepsi hareket. Siz yükselişe veya aydınlanmaya hazırmış gibi davranırsınız, tahmin edin? Hepsi orada. Hepsi birer hareket.
Bazıları hareket etmenin gerçek olmadığını iddia edecektir. Bok! Sana bakıyorum! (Adamus kameraya bakar ve kıkırdar) Bu bir hareket ve gerçek değil ve artık gerçekten yorucu oldu. Çevirim içi olanlarınızından hepinize demiyorum, sadece o kişiye. Ona. O, ööögh! Adamus. “Ööögh!” (kahkahalar) “Ben Facebook’a kötü şeyler yazacağım!”
Bunların hepsi birer hareket ve siz istediğiniz gibi hareket edebilirsiniz. Eksantrik şekilde hareket edebilirsiniz.- ah siz böyle yapmaya başladınız bile. Siz istediğiniz her şekilde hareket edebilirsiniz. Siz birlikteymiş gibi ya da hatta insan parçanız gidiyormuş gibi davranabilirsiniz. “Oh, sen numara yapıyorsun.” “Umurumda değil!” Sen o zaman aptal insan parçasısın. Sen numara yapıyorsun. Ben gerçekten bütünleşmiş, bolluk içinde gibi hareket edeceğim. Ben sağlıklıyım gibi davranacağım, ben bu gençlik dolu titreşen bedene sahibim.” Bunların hepsi hareket ve siz bunlara inandığınız noktada numara yapıyor olursunuz ama sadece sınırlı insan gibi hareket etmeye prim verdiğiniz noktada da daha gidecek çok, çok, çok yolunuz olur.
Yani bir şekilde hareket edin. Ve aynı anda birçok şekilde hareket edin. Hepsi aynı zamanda olur. Tekil değildir. Siz sahnenizde aynı anda birden fazla oyuncu olabilirsiniz. Siz nasıl hissediyorsanız öyle.
Biz dikkat dağıtmadan önce nerede kalmıştık? David. Tarihte üç, dört yıl öncesinde bunun bir popülerliği vardı hepimiz bunu insanlık için yapıyorduk. Bunu kimin başlattığını unuttum ama eğer ben orada olmuş olsaydım ve bilseydim onları yumruklardım çünkü herkes buna prim verdi. Bu hoş bir hikaye. Siz gezegendeki herkesin aydınlanmasının ne kadar uzun süreceğini fark ediyor musunuz?
Her şeyden önce tüm zamanlarda çok hızlı bir yarış yapan yeniler var. Onlar bin tane ömür yaşamış olmalı. Tamam hadi bunu 700’e indirelim. Siz onları bekleyecek misiniz? Ve onların bebeklerini ve onların da bebeklerini. Ohh!
Ben bir zamanlar bedenli Üstatlar ile yaptığımız bir toplantıda bir öneride bulundum. Ben şunu teklif ettim, ben şöyle dedi: “Egemen bir yolculuk olması konusunda ne dersiniz?” Herkes gitti, “Oooh, ohhhh. Ohhh, ohhh.”
‘Önce herkes gitmeli. Ben kapıdan geçen son kişi olacağım. Gemiyi en son kaptan terk eder.’ Şeklindeki toplu düzene odaklanmaya son versek ne dersiniz? Bok, kaptan gemiyi terk etmeli ve gidip herkesi kurtarabileceği bir bot bulmalı. (Adamus kıkırdar) Ben o zihniyeti anlamıyorum.
Ben daha sonra yine bir öneride bulundum. O programı bitirsek ne olur, biliyorsunuz, hayır” -peki onlar ne dediler- “Hiç kimse, sonuncusu arkada bırakıldı.”
LİNDA: Kimse arkada bırakılmadı.
ADAMUS: Kimse arkada bırakılmadı. Hepsini arkada bırak. (kahkahalar); bu daha iyi bir program. Ben “Bir veya iki veya beş kişi aydınlansa ne olur?” diyerek öneride bulundum. Oh! Sessizlik tüm odayı kapladı sanki burada neler oluyor der gibi. “Ohh, sonra Adamus?”
Ben dedim ki, “Biliyorsunuz, hadi beş kişi var diyelim ve onlar bedenli olarak dünyada -ortalıkta ben aydınlandım demeden sadece dünyada yürüyen- ve onlar Bayrak olur.” Çünkü siz ne kadar insanın bu yaşamda ruhsal farkındalık yaşayacaklarına inandığını biliyorsunuz? Fazla değil. Onlar umutsuz. Onlar eski Üstatların eski hikayelerini biliyorlar. Onlar umutsuz. Dolayısıyla onlar bunu yapabileceklerine inanmıyorlar. Onlar sorularına yanıt almak ve kurtuluş için öteki tarafa gitmeyi bekliyorlar ve onlardan çoğu cennet ve cehennem ile arasındaki bir şeye inanıyorlar. Onlar bu nedenle bekliyorlar. Onlar bunu gerçekleştirebileceklerine inanmıyorlar. Ama ben burada sahneye 5’ini çıkarsam veya bir parkta, bir alışveriş merkezinde, bir havaalanında dolaştırsam, o beşinin ağızından tek kelime çıkması gerekmez çünkü onların karizması parıldar ve bu fark yaratır.
Ve sonra odada diğer Üstatlardan “Hmmmm” sesi yükseldi. Onlar buna prim vermek için hazır değillerdi çünkü onlar da eski düşünce biçimlerine bağlanmış ta da bağımlı idiler. Ama ben dedim ki “ Sadece…”
Artık kanallık yapmamız gerekmeseydi ne olurdu? Burada duran insan gerçekleşmiş bir Üstat olsa ne olurdu. Bu tüm insanlığı, beklemek ve beklemek ve beklemek ve beklemekten çok daha iyi olmaz mıydı? Onlar için de güncel örneklerin olması daha iyi olmaz mıydı? Hmmm. Hmm.
Hala korkunç popüler bir fikir değil. Hala kumbaya şeyi yapması gereken gruplar var. “Hepimiz gitmeliyiz. Hepimiz bir olmalıyız.” Hayır.
Size bunu anlatabilirim-size, evet, hala izleyenlerinize, hala yazanlara, “Ögh Adamus. Ögh” (Adamus kıkırdar) Ben hepinize bir sır anlatacağım ve bu benim favori konularımdan –yok- bir olmak, bir olmanın peşindeyseniz burası yeri değil.
Bir’e geri dönmek diye bir şey yok, Tanrı’ya dönmek gibi bir şey ve “Oh, hepimiz Tanrı’ya geri döneceğiz.” Yoh. Aslında Tanrı yok ama bu başka bir konu. Var ama insanın Tanrısı değil. O insan Tanrısı’ndan o kadar bıktım ki. Bu bir tanrı dedikodusu, tamam mı? Bırakın arada dedikodu yapayım. Ama o bire geri dönme durumu yok. Evrensel bir bir olma yok, “Biz hepimiz biriz.” Hepimizin benzer yanları var ama öyle değil. Siz egemensiniz. Siz egemensiniz.
Egemen bir varlık diğerlerine karşı çok daha iyi bir perspektife şefkate sahiptir; yolculukları, yolları, özgün olmaları, farklılıkları konusunda, bunlara karşı olan Bir’e gitmeye çalışanlardır. Kim Bir’e dönmeye çalışıyorsa o herkesin onların yolundan gittiğinden emin olmaya çalışan kişidir. Cehennem budur. Ben bunun adına harfi harfine cehennem diyorum çünkü onlar bir birlik bulutu hayal ediyorlar ama bu onların hoşlandığı gibi onların yöntemi ile olsun istiyorlar. Bu işe yaramaz.
Siz egemensiniz. Kendi birliğinize dahi geri dönmeyeceksiniz çünkü siz keşfedeceksiniz ve biz Keahak’ta buna, Bir olmadığınıza özellikle odaklanacağız. Siz Çok’sunuz. Kesinlikle. Siz, sizin yerinize her şeyi yapan yumuşacık bir pamuk şeker ruhun içine batmayacaksınız. O, orada değil. Tıpkı Tanrı’nın orada olmaması gibi, ruh (soul) orada değil çünkü bunlar insana ait kavramlar. Bunlar insan tasarımı; bir kurtarıcıya ihtiyaç duymak. Biz oraya gitmeyeceğiz. Biz sizin Çok’unuza gireceğiz- sizin çok, çok, çok, çoğunuza- bu bir özgürlük gibidir, bir kutsama gibidir.
Tamam, konuyu dağıttım ama ben bunu bilerek yapıyorum.
LİNDA: Bu senin Haziran sunumların için bir ısınma hareketi mi?
ADAMUS: Ben bugün tartıştığımız yolun sadece yüzde 10’uyum. (Adamus kıkırdar)
LİNDA: Bu Haziran’a hazırlık gibi geliyor.
ADAMUS: Bu…birazdan anlatırım sana. Sonraki soru.
EDİTH: Bu Tobias gibi oldu.
ADAMUS: Tobias mı?!
EDİTH: Evet.
ADAMUS: Belki de.
İkinci Soru
Peki. Sonraki soru. İnsanların aydınlanmalarını gerçekleştirmeden önce yaptıkları son şey nedir?
LİNDA: Osurmak. (kahkahalar)
ADAMUS: Peki. Belki seni anlamaya başlıyorum! Doğru olabilir.
SART: O, olabilir!
ADAMUS: Ohhh bok! Sart’ın dediği gibi.
İnsanların aydınlanmalarını gerçekleştirmeden önce yaptıkları son şey nedir? Ben bu cümleyi çok dikkatlice kurdum. İnsanların aydınlanmalarını gerçekleştirmeden önce yaptıkları son şey nedir?
Peki, biz bunu çabucak yapmalıyız çünkü keşfedeceğimiz çok şey var. Evet.
ŞAMBRA 1 (kadın): Mm.
ADAMUS: Huh.
ŞAMBRA 1: İşte.
ADAMUS: Son şey.
ŞAMBRA 1: Ben küfür etmek istiyorum.
ADAMUS: Oh bu mümkün. Bu bana yasak edildi ama sen edebilirsin. Edeceğin küfür ne olurdu? Ben sadece merak ediyorum.
ŞAMBRA 1: Oh bok.
ADAMUS: Oh. Bu küfür etmek değil. Bu ortak dil. (bazı kıkırdamalar)
ŞAMBRA 1: Gözüken o ki…
ADAMUS: Bok kelimesi muhtemelen İngilizcede “the”, “a” ve “of” gibi diğer tekil kelimelerden daha çok kullanılıyor. Ama evet hep bu, “Evet, bokun boku! Oh evet.” İnsanlar bugünlerde bu şekilde konuşuyorlar demek istiyorum.
ŞAMBRA 1: Bana öyle geliyor ki son zamanlarda duyduklarıma göre eğer fark ediş varsa daha fazlası var bir şey olmaktan daha fazlası var ve ben o zaman belki bir olma konusunda üzüleceğimdir.
ADAMUS: David…
ŞAMBRA 1: Bir parça.
ADAMUS: David benim fotoğrafımı çek. Fotoğrafımı çek. (Adamus kameranın karşısında dehşete kapılmış bir yüz ifadesi takınır; kahkahalar)
ŞAMBRA 1: Oh bok!
ADAMUS: Ne?!
ŞAMBRA 1: Ettiğim küfür en iyi yanıttı bence.
ADAMUS: Bunu gerçekten basit hale getir. Bir kişinin aydınlanmadan önce yaptığı son şey nedir? (Çaaat)
ŞAMBRA: Bir adım atıp sadece yaparlar.
ADAMUS: Tamam bu iyi bit yanıt. Peki, teşekkürler. Aradaki farkı görüyor musun, sen bir şekilde o zihinsel bataklığa karşı çıkıyorsun “Sadece bir adım at ve yap” çünkü bu benim yanıtıma zemin oluşturuyor.
Sonraki. Birkaç tane daha alacağız. Bir kişinin aydınlanmadan önce yaptığı son şey nedir? Evet, Vince.
VİNCE: “Neden bu kadar uzun zaman bekledim?”
ADAMUS: Evet. Bu bir düşünce ama son olarak ne yaparsın?
VİNCE: Her şeyi bırakırsın.
ADAMUS: Güzel. Güzel. Sorumun yanıtı buydu. Bu benim vereceğim yanıt olurdu. Siz çabalamayı bırakırsınız. Birisinin son yaptığı şey budur. Şimdi bazılarınız çok büyük gizemli bir şey yapıldığını düşündünüz. Evet. Çabalamayı bırakırsınız. Sadece salıverirsiniz. Ben buna izin verme diyorum. Denemeyi bırakın. Güç sarf etmeyi bırakın. Çaba sarf etmeyi bırakın. Onu çözmeye çalışmayı bırakın. Bu olacak, o halde neden onunla ilişkiye giresiniz ki. Neden müdahale edesiniz? Bu olacak.
Şimdi hepinizin bir iç çekip rahatlamanız gerekir, “Aman Tanrım.” Hakikaten değil. Yükselmiş Üstatlar ile ilgili bir çalışma yapıp onların izledikleri yola baksanız onların yaptıkları ile ilgili birçok benzerlikler bulursunuz. Hepsi çok Hepsi çok çalıştı. Hepsi disipline oldular. Hepsi çok ıstırap çekti, her konuda kötü hissettiler… suçluluk, suçluluk, suçluluk. Sürecin o kötü parçası, “Ohhh! Ben tüm bu kötü şeyleri yaptım. Lütfen, lütfen beni affet.” Oh! Ama onlar ondan sonra çabalamayı bıraktılar. Ve ben sizi yeniden Yeshua’nın hikayesine döndürerek size buraya o tanrısallık tohumunu atmak için geldiğinizi söylüyorum; o zaman çalışırsınız, o kutsal organizasyonlarda kendinizi tecrit edersiniz ve daha sonra hastalanırsınız ve yorgun düşüp üzgün bir biçimde oradan ayrılırsınız.
Bu neredeyse hep böyledir. Siz kendi yolunuz, kendi yaptıklarınız ve spritüelliğinizden dolayı adeta hasta ve yorgun olursunuz. Oh, artık dünya bile o kadar iyi gelmez. “Ögh, Ögh!” yapmak gibidir. Spritüellik sadece, insan olarak hayatta olmamanın bir bahanesidir, kendiniz olmamanın ve dolayısıyla bu sizi hasta eder ve aniden bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde çabalamayı bırakırsınız. “Bu beni o kadar yordu ki. Bu beni bir yere taşımadı. Kırmız Çember’de olsun başka bir gruplarda olsun yıllarım gitti. Ben darmadağınığım. Ben bitkinim. Ben meteliksizim. Benim hiçbir şeyim yok. İnsanlar benden hoşlanmıyor. Ben kötü kokuyorum. Ben her şeyi bıraktım. Ben sadece hayatın içinde solacağım.” Sizin bu noktaya gelmeniz aslında gerçekten çok iyi.
Siz her şeyden önce hayatın içinde solmayacaksınız. Siz bir daha dönüp sıradan olmayacaksınız. Bunun iyi yanı sizin sonunda vazgeçmiş olmanız. Siz sonunda spritüel olmaktan vazgeçtiniz, siz yükselmeye çalışmayı bıraktınız.
Aydınlanma burada. Size daha önce neden beklediniz diye sordum, siz bunu birkaç ömür önce veya bu ömrünüzün daha erken zamanlarında gerçekleştirebilirdiniz. O zaten burada. Tüm hazırlıklar tamamlandı. Tüm süreç yaşandı, tüm kendini hazırlama. O burada. Çabayı bırakın.
Soruya “Çabayı bırak” olarak yanıt vermeniz bir göstergedir, sizin çabalamayı bırakmanız halinde o burada olur çünkü o zaten gerçekleşebilirdi. Ve bu bizi benim ilk soruma götürür, neyi bekliyorsunuz?
Siz yine de bunu düşünmeyin çünkü siz bunu düşünerek kendinizi deli edebilirsiniz. Siz o zihinsel kısır döngüye yeniden girersiniz. Siz bunu çözmeye muktedir olamayacaksınız ama siz kendinize bunu hissetme ve fark etme izni vererek o “aha” yı yakalayabilirsiniz. Bu kötü bir neden değil. Hayır değil. Bu negatif bir neden veya herhangi bir şey değil. Bu çok derin bir neden. Bu, çok saf, gerçek bir neden.
Siz kendinizi konuşuyor, konuşuyor, konuşuyor, konuşuyor olarak bulduğunuzda bunu uzaklaştırın çünkü yanıt birkaç basit kelimeden oluşuyor. Siz bunu gerçekleştireceksiniz ve siz bunu yaptığınız zaman hazır olduğunuzu fark edeceksiniz. Ve bu korkutucu olmayacak. Siz, eğer adına böyle demek isterseniz, sorumluluk alma zamanının geldiğini fark edeceksiniz. Bu aslında “sorumluluk” tan çok ‘zamanı geldi’. Ve siz içinizde o derin, saf yanıtı bulduğunuzda – neden beklediğinizi, neyi bekliyor olduğunuzu – işte o zaman hazır olduğunuzu bileceksiniz. Sizin daha sonra kendinizi sorduğu bir soruya daha yanıt vermeniz gerekecek – tam da şu anda hazır mısın?
Ben size şimdiden yanıtı verebilirim. Siz neden beklediğinizi bir kez olsun fark ettiğinizde, siz bunu bir kez yakaladığınızda, daha fazla bekleyemezsiniz. Siz onu daha fazla erteleyemezsiniz.
Hadi bununla birlikte derin bir nefes alalım.
Oh! Sizi seviyorum çocuklar. Bizim burada mübarek ve kutsal olma zorunluluğumuzun olmamasını çok seviyorum. Ben sizin en derin, en derin hisleri hissetmeniz için kendinize izin vermenizi seviyorum.
Dünya Trendleri (giderek yükselen eğilim)
Sıradaki. Ben size iki trend konusunda konuşacağımıza söz vermiştim. Bunlar dünya trendleri. Ben bunları çok, çok çabuk anlatacağım. İlkini Tobias’tan değil, benden dolayı biliyorsunuz. Şu anda dünyadaki en büyük trendlerden birisi güç. Herkes fark etsin veya etmesin güce yöneliyor, güç toplamaya. Bu, para, politika, hükümet, seks, endüstri, ticaret, din vasıtası ile yapılabilir. Bunların hepsi güç ile ilgili.
Bu gezegende güce doğru büyük bir yönelim var. Sadece bu değil, bu gezegende güce olan arzu diğer realitelerden varlıkların – uzay gemilerindeki o küçük adamlar değil ama başka varlıklar- bu gezegene özel bir ilgi duymasına neden oluyor çünkü burada güç ile ilgili süregelen bir saplantı var. Bunu her yerde görebiliyorsunuz ama bu şimdi her zamankinden daha fazla. Bu besbelli gözüküyor.
Olaylar hakkındaki haberleri okuyun ya da dinleyin. Bir anlığına durun ve “Bu güç bakımından nasıl?” diye sorun. Siz dışarıdan meydana gelen her şeyin güç oyunları ile ilgili olduğunu fark edeceksiniz. Sanırım sizin Game of Thrones (taht oyunları) diye bir TV diziniz var; bu güç oyunları ile aynı şey. Bu, gücün yön değişimi ve ilerlemesini gösteriyor.
Güç bir illüzyondur. Berrak realitelerde güç yoktur. Güce ihtiyaç yoktur. Ben hani arabanıza doldurup onun gitmesini sağlayan enerjisel olarak güçten bahsetmiyorum. O yakıttır. Ben psikolojik güçten bahsediyorum, zihinsel güçten ve bu giderek daha da, daha da, daha da büyüyor.
İnsanlar her şeyden daha çok güce bağımlı. Aslında fiziksel bir maddeye - ben imkansız olduğunu diyorum- bağımlı olmak imkansız bir şeydir. Alkol, tütün, uyuşturucuya fiziksel olarak bağımlı olmak imkânsızdır. Bana karşı çıkanlar olacaktır ama siz güce çeşitli şekillerde ve bazen de sinsice yollar ile bağımlı olabilirsiniz. Siz güce bağımlı olabilirsiniz ve o bağımlılığı uyuşturucu madde ve alkole yansıtabilirsiniz veya uyuşturucu maddeleri ve alkolü gücün verdiği o acıyı öldürmek için kullanabilirsiniz. Yeterince garip, hem keyif verici hem de acı verici ama siz bunu gezegende daha da, daha da, daha da çok göreceksiniz.
Lütfen kendiniz için bunu fark edin, siz ilerlediğinizde güce ihtiyaç olmayacak. Olmayacak. Benim gece toplantılarında konuştuklarımdan bana karşı çıkanlar olacaktır; onlar uzlaşacaklar ve “Tamam ben güce olan gereksinimimi azaltacağım ama benim hala diğer insanlara karşı ona biraz sahip olmam lazım çünkü onlar güç oyunları oynuyorlar. O nedenle biraz güce ihtiyacım var.” Hayır. Ya heptir ya da hiçtir. Güç bir illüzyondur. Güç, sizin kendiniz haricinde dışarıdan bir şeyler almaya ihtiyacınız olduğu inancınızın bir açıklamasıdır. Sizin ihtiyacınız yok. Tek bir şeye bile. Tüm enerji- cezbeden enerji- zaten burada, özellikle de siz onu kullanmaya başladığınız zaman.
Kyeper, sizin yaratıcılığınız, sizin ruhunuz zaten burada. Ama siz hala güce bağımlıysanız – bu benim Ağustos’taki konuşmamın odağı olacak- siz hala güce bağımlıysanız, siz devamlı olarak daha çok güç kazanmaya ve o gücü korumaya çalışacaksınızdır. Başka kelimelerle söylemek gerekirse, sizin güç toplayıp onu güç bankanızda tutmanız gerekir.
Siz bir kez gücün illüzyon olduğunu idrak ettiğinizde, hayatınızda ona ihtiyaç duymayacaksınız. Siz güç ile oynayanlara görünmez olacaksınız. Onlar sizin ile ilgilenmeyeceklerdir. Onlar gelip sizden bir şeyler almaya çalışmayacaklardır çünkü kilerde yiyecek yok. Orada hiçbir şey yok. Onlar ilgili değiller; siz oyunculardan biri değilsiniz. Onlar sizin masadan çekilmenizi isteyecekler çünkü siz oycu değilsiniz. Sizin cebinizde bir şey yok. İşte o zaman özgür olusunuz. Gerçekten özgür.
Güç bu gezegendeki en büyük ve belki de diyebiliriz ki tek gerçek bağımlılık yapıcı kuvvettir. O bir illüzyondur. Siz kişiliğiniz için hayatınız için güce olan ihtiyacınızın ötesine geçerseniz özgür olursunuz. Siz güce ihtiyanız olmadığını fark edeceksinizdir. Enerji daima burada olacak. Bu doğal bir şey. Siz bilinç dolu olduğunuzda enerji orada olur. Siz tutkulu olduğunuzda enerji oradadır. Sizin güce ihtiyacınız yok. Bu çok, çok sahte.
Bunu aklınızda tutun ve şimdi denklemin diğer tarafı, ister inanın, ister inanmayın ama gezegende şu anda meydana gelen majör trend çeşitlendirme. Çeşitlilik. Tuhaf çünkü gücün (tek elde) olduğu yerde bunun olmaması gerektiğini düşünürsünüz. Ancak çeşitlilik konunda bir hareketlenme var, bazıları buna kabul diyor ama bu her ikisinden de birazını kapsıyor. Bu, çeşitlilik.
Tam da şu anda gezegene bir bakın. Daha önce hiç olmadığı kadar farklı düşünceleri, farklı yaşam tarzlarını kabul var. Bu gezegenin bir çok ülkesinde meydana gelen şeylere bir bakın- aynı cinsiyetten insanların evliliklerine izin veriliyor. Oooh! Bu gezegen için ne kadar büyük bir adım! (Adamus kıkırdar) İlk önce bunun bu gezegende ilk defa olmadığı kabul edilmeli. Her şeyden önce sizin çoğunuzun Lemurya’da maskülen ve feminen organlarınız ve bedensel parçalarınız vardı. Bu bir fikir… hayır ben bile oraya gitmek istiyorum. (kahkahalar) Dolayısıyla siz şimdi aynı cinsiyetten biri ile evlenmiyordunuz; siz her ikisiydiniz ve siz ikiniz aynı bedendeydiniz. Demek istiyorum ki, Tanrı bu konuda ne düşünüyor acaba? Adamus kıkırdar.
SART: Oh bok!
ADAMUS: Bok. Ben ne yaptım bak. (kıkırdamalar artar)
Siz hepiniz hem maskülen hem de feminensiniz ve gerçek denge her ikisinin de geri getirilmesidir. Ama bir şekilde çeşitliliğe geri dönüldü, aynı cinsiyetten olanların evliliğine. Bu, Atlantis’te sıradan bir şeydi. Aslında evlilik alışılagelmiş bir şey değildi ama alışılagelmiş olan şey başkasının müdahalesi olmadan seçtiğin kişiyi sevmekti. “Oh, evet ama onların karşıt cinsiyetten olmaları gerekir.”
Yani siz çok daha fazla çeşitlilik göreceksiniz. Transseksüel diye adlandırdıklarınızın kabulü. Biliyor musunuz, konudaki gelişmeleri görmek ilginç. Tuhaf ve sapıkça olmaktan, “Oh, vay bunda bir şey var”a doğru gidiyor. Hepinizin ameliyat olmaya ihtiyacınız olduğundan değil ama…(bazı kıkırdamalar) Siz hem maskülen hem de feminensiniz. Sizin için bir bedende teki olmaya çalışma zor, zor, zor –sadece erkek veya sadece kadın olmak. Siz her ikisisiniz! Bunu genişletme vakti, bunu geliştirme vakti ve daha sonra bir arada var olmaları için iki türü kaynaştırın. Ve evet, ebeveynleri Rüya Yürüyüşü Doğumu uygulamadıkları için –bunun için ailelerini suçluyorlar- şimdi yaşayanlar var- ve ebeveynleri gerçekten bir erkek isterken kız çocuğu sahibi oldular. Bu gelen için ne kadar zordur? Ama ilk edinebileceği beden ile gelen dedi ki, “Oh sorun değil. Ben o aile ile anlaşabilirim. Ben maskülen bir bedene sahip olma konusunda uzlaşabilirim. Ben oraya gittiğimde bunu çözerim.” Ehh ve işte o zaman aile ve beden konusunu çözmek zor olacaktır. Ama biliyor musunuz belki de yaşamın yarısında olsa da saygı uyandıran bir arzu olacak ve “Evet ben 40 yıl erkek bedeninde yaşadım, ben belki şimdi kadın olabilirim.” Bunda yanlış olan ne var?
Yani şu anda gezegende bir şekilde çeşitliliğe eğilim var. Sadece seksüel anlamda değil, her anlamda. Diğer kültürlerin ve düşüncelerin kabul edilmesi, diğer yaşam biçimleri ve bu giderek daha da, daha da artacak. İşte hatırlayın bir tarafta güç, diğer tarafta çeşitlilik, çeşitlenme. Bu gezegendeki en büyük sorun haline gelecek.
Bu ikisi birbiriyle mutlaka uyumlu değil. (bazı kıkırdamalar) Onlar çok iyi bağdaşmıyorlar ama sizde böyle şeyler var. Sizde bu iki büyük faktör mevcut, peki beklenti ne olacak? Bu arada kısa bir süre için geriye dönelim. İnsan kültürlerinin hemen her parçası şu an çeşitleniyor. Bu benim Bir-yok programımın bir parçası. (Adamus kıkırdar) Her şey kendisi gibi olmaya, egemen olmaya başlıyor, her şey ama din hariç. Eh, o çok çeşitlenmiyor. Başka kelimeler ile ifade edersek dinler diğer dinleri kabul etmek için zorlu zamanlar geçirecekler. Ya Müslüman, Hristiyan, Musevi ya da herhangi bir şeysinizdir ama eğer değilseniz tanrı sizi sevmiyordur. Dinin bu kadar güçlü olmasının nedeni budur o, çeşitliliği baskılar. Bu dinlerde geri tepecek. Buradaki ‘geri tepme’nin anlamı şu; on yıl kadar sonra çok daha, çok daha, çok daha, çok daha fazla insan kiliseleri terk edecek. Onlar eski diye nitelendirilecekler ve insanlar onların gerçekten güç temelli olduğunu hissedecekler. Ve işte o zaman gezegende kayıp gibi hisseden insanlar ortaya çıkacak çünkü onların bir zamanlar yanıtları vereceğine güvendikleri kilisesi yoktur.
Böylece bu büyük bir kaos yaratacak. Bu çok karışıklık yaratacak. Güç, çeşitlilik ve kilisede tutulan güç ve çeşitlenmek isteyen insanlar- bunlar çok iyiye gitmez. Bir süreklilik temelinde çatışmalar olacak. Ve güç kazandığını zannedecek. O kazanmak için gerçekten çok çabalayacak ama gezegende tam da şu anda bir çeşitlilik hareketi var. Sizin gibi diğerlerini onaylayan insanlar var çünkü nelerden geçtiğinizi biliyorsunuz siz. Ve siz aynı zamanda kendinizi de çeşitliliğe açacaksınız. Siz bir olmanıza dalmayacaksınız. Siz Çok’unuza gireceksiniz.
Yani iki büyük eğilim, biz buna daha sonra yine değineceğiz ama şimdi derin bir nefes alma vakti. Vakit… oh, dostum, bunları yazan kişi uykuya daldı. Bu nasıl oldu hayret ediyorum. (bazı kıkırdamalar)
Şimdi derin bir nefes alma vakti ve küçük bir merabh zamanı. Evet. Siz bunu hak ettiniz. İsterseniz uyuyabilirsiniz.
Hadi şimdi ışıkları biraz karartalım ve tatlı bir müzik çalalım. Fakat bunu yapmadan önce ben size tekrar teşekkür etmek istiyorum. Kendinizi olduğunuz gibi kabul ettiğiniz için. Grup olarak yaptıklarınız için değil; kendiniz için yaptıklarınızdan dolayı. Zor olduğunu biliyorum ve ben sizin kaç ömürdür dönüp diğer yola girmeyi deneyebilecek olduğunuzu biliyorum. Bu işe yaramadı ama daha kaç kere kafanızı kuma gömmeyi deneyeceksiniz. Bu da artık çok işe yaramıyor. Siz daha kaç kere sadece tam makyoda yaşayabilirsiniz ama işte buradasınız. Buradasınız.
Ben sizin bu neden sorusunu çok dikkatli, çok dikkatlice hissetmenizi istiyorum, siz birkaç yaşam önce hatta bu yaşamda cisimleşebilecekken. Neden beklediniz? Bunun içinde harika bir hediye var. Bunun üzerinde düşünmeyin; yalnızca hissedin. Onu hissedin. Bu, size uzun zamandır aradığınız yanıtı bulmanızı sağlayacak.
Ama şimdi vitesleri merabh için değiştirelim.
Aydınlanma Merabh’ı
(müzik başlar; müzik: Into Knowingness)
Benim ikinci sorum - bir insanın aydınlanmadan önce yaptığı son şey nedir – biraz kelime oyunu gibi çünkü ben, “bir insanın yaptığıson şey nedir’ dedim sanki yapılması gereken bir şey varmış gibi ama gerçek değil. Bu çabayı bırakmak için. Çabalamayı bırakmak.
Ve biraz mantığa aykırı gelebilir sanki “Oh, hayır, peki benim bir şey yapmam gerekmiyor mu?” Hayır.
“Çalışma yapmam gerekmiyor mu Adamus?” Hayır.
“Benim günde on beş dakika derin nefes almam gerekmiyor mu? Hayır, gerçekte değil.
“Benim diyetimi takip etmem gerekmiyor mu?” Yoh.
“Spritüel konular üzerinde düşünmem gerekmiyor mu?” Yok.
“Peki, benim hangi lanet şayi yapmam gerekiyor?”Hiçbir şey. Hiçbir şey.
İstediğiniz her şeyi yapabilirsiniz. Gidip bisiklet sürün. Biliyorsunuz ev ile ilgili yapmamış olduğunuz şeyleri yapmak isteyebilirsiniz, altı ay önce yanmış olan bir ampulü şimdi değiştirmek. Biliyorum bu sizi sadece insan olarak hissettiriyor ama biliyorsunuz siz bunları isteyeceksiniz.
O kırılan kapı kolunu tamir edin. Biliyorum bu gerçekte spritüel değil ama yapacak bir şeyiniz kalmadığı için bunları yapmak isteyebilirsiniz.
Yapmak istediğiniz her şeyi yapın çünkü şimdi tam zamanı, tam da şimdi, evrimleşmenin gerçek zamanı, transformasyon (başkalaşım), adına her ne derseniz, sizden insana dair şeyleri bırakmanız istendi çünkü insan şeylerinin ötesine geçen saygı uyandıran bir şey vardı.
İnsanın idare edemeyeceği, insanın idare etmesi gerektiğini düşündüğü kadar saygı uyandırıcı bir şey.
‘Saygı uyandıran’ nın anlamı o kadar tutkulu, o kadar gerçek ki; o kadar sevgi dolu ve o kadar esnek.
Buna ‘ruh’ (soul) demeyelim. Biz bu kelimenin ötesine geçmeye başlayacağız. Her şey sadece sizdir.
O, çok uzak bir mesafede değil. Onun tüylü peri kanatları yok. O, sadece siz.
Bu, o kadar saygı uyandıran ‘şey’, o kadar saygı uyandırıyor, o kadar tutkulu ki o, sadece olabilir- o olmaz olamaz- ve bu sizin farkındalığınız, aydınlanmanız.
Ve bu olacak. Bir Üstat bu noktaya geldiğinde yaptığı son şey çabayı bırakmaktır çünkü her şeyin gülünç olduğunu far eder. Hepsi sınırlı çalışan zihnin veya kişiliğin işiydi ve onlar kendilerine teslim olurlar, Ben’ime. Onlar kendilerine ve başkalarına makyodan bahsetmeyi keserler.
Onlar ne zaman, nerede ve nasıl diye merak etmeyi bırakırlar…
Ve onlar aydınlanmış insan yapmaya çalışmayı bırakırlar.
Bunun için insan herhangi bir şekilde sorumlu değildir. İnsan bunu yapacak tek kişinin kendisi olduğunu düşündüğü sürece Ben’imin geri kalan tarafı sadece tekrar yerine oturur ve sabırlı bir biçimde bekler.
İnsan durduğunda- çabalamayı durdurduğunda, güç sarf etmeyi durdurduğunda, yapılandırmayı durdurduğunda- o zaman saygı uyandıran aydınlanma gelir. Bu onun saygı uyandıran doğasından, aydınlanmanın doğal doğasından kaynaklandığı için onun daima burada olduğunu fark edersiniz.
Ben bu bir oyun gibidir demek istemiyorum. Bu sözcükler ile oynanabilen bir oyun değil. Siz derin bir nefes alıp sadece çabalamayı bıraktığınızda, bir boks maçında aydınlanmayı bırakırsınız, siz o saygıyı hissedersiniz, kendi fark edişinizin saygı uyandıran doğasını. Sonra olur.
Ben ‘saygı uyandıran’ sözcüğünü seviyorum. Anlamında bir dinamik var sanki, bir tutku var.
O bir “eğer” veya “belki” veya “ne zaman” veya “neden” değildir. O saygı uyandırandır, tutkuludur.
O kadar saygı uyandırıcı ki yanlış yapamazsınız. Yanlış gidemez.
Siz bu anı sadece çabayı bırakmak için kullanın, hatta hemen buradaki birkaç dakikada içinde. Siz onu çözmeyi çabalamaktan vazgeçin.
Şu anda aydınlanmanızın saygı uyandıran doğasını hissedin.
Tutkulu…
Mevcut…
Bu aydınlanma ödün vermez. O hiçbir şekilde insana ödün vermeyecektir insan ile müzakere etmeyecektir. Buna ihtiyaç yok.
O, güç oyunları oynamaz veya zihin oyunları oynamaz.
O kadar saygı uyandırıcıdır ki ne olacağını bilir.
Bunun ile birlikte derin bir nefes alın.
Seni biliyorum insan, sen yorgunsun, çoğunlukla karmakarışıksın, sonra ne olacağını merak ediyorsun. Sadece derin bir nefes alın. Bu, aydınlanma. Bu, sizin ötenizde. Sizin sınırlamalarınızın ötesinde demek istiyorum.
Bu aydınlanma yapılandırılması gereken veya planlanması gereken bir şey değil. Onun sadece alınmaya ihtiyacı var.
(Duraklama)
Çok saygı uyandırıcı demek aydınlandığının zaten farkında olmak demektir. O zaten tamamlandığının farkındadır.
Bu bir amaç değildir, Bu Ben’imin için bir amaç değildir. O, o kadar saygı uyandırıcıdır ki. Zaten buradadır.
O, zaten gerçekleşti, tamamlandı.
Saygı uyandıranın anlamı, zaten olmuş olmasıdır. O, sadece bunu sizinle paylaşmak istiyor.
Ama sizin çabayı bırakmanız gerekiyor.
Sizin bunu yapacağınız ile ilgili düşünceyi bırakmanız gerekiyor ya da sizin bunu yapmanız gerektiğini.
Bu bir labirent değil, bu çözmeniz gereken büyük bir puzzle değil. Bu çok acımasızca olurdu. Şimdi sadece durma zamanı, lütfen.
Şimdi, bu kulağa basit geliyor. İnsan şöyle düşünür,’ ’Bir şey yapmam gerekir.’’ Peki. O ampulü değiştirin, kırık kolu tamir edin, garajınızı temizleyin, yürüyüşe çıkın, bir köpek satın alın, bir köpek sevin. Gerçekten fark etmez. Ama aydınlanma çabasını bırakın.
İnsan bunu asla çözemeyecek. O bunun için hiçbir şekilde sorumlu değil. Bu sadece sizin almanız için var.
( ara)
Bu aydınlanma denilen şey o kadar saygı uyandırıcıdır ki, o zaten buradadır. O, o kadar çok tutku içerir ki, o kadar çok dışavurumcudur ki, o zaten buradadır.
Bu nedenle, siz yanlış dönüşler alamazsınız. Siz onu yanlış yapamazsınız. Siz ondan sakınamazsınız. Siz birkaç yaşamdır beklediğiniz gibi bekleyebilirsiniz. Fakat Ben’imin saygı uyandıran doğası, onu zaten burada kılar.
Burada olduğu gibi Şaud’umuzda buluşmadan önce dokuz hafta geçecek. Ben özleyeceğim. Ben başka gruplar ile olacağım ama özleyeceğim.
Ben sizi şimdi ve o zaman arasında bırakacağım.
Neden bekliyorsunuz?
Bugün çoğunuzun yaptığı gibi kendinize makyo yanıtlar vermeyin. O, vitrin düzenlemesidir. O bir tür üstünü örtmedir. Yanıt geldiğinde o çok basit, çok berrak gelecek.
Siz neyi bekliyorsunuz?
Ve yanıt geldiğinde siz gerçekten hazır olacaksınız.
Bu arada sevgili dostlarım ben Cauldre ve Linda ile dünyayı dolaşacağım. Uzak ve öte yerlere gideceğiz, sadece bu gezegende değil ama diğer realitelerde de. Ve benim fiziksel realitedeki yokluğumda lütfen bilin ki biz yolun her adımında birlikteyiz.
Ve böylece, tüm yaratımda her şey yolunda.
Hoşgörünüz için teşekkürler. Teşekkürler. (izleyiciler alkışlar)
Çeviren: Meltem Taban