Ben Benim, Egemen alandan Adamus.
Sevgili arkadaşlarımızı biraz onurlandırmaya ne dersiniz? (izleyiciler Gerhard ve Einat’ı alkışlar). Güzel müzik. Güzel müzik.
O halde sevgili Şambra nereden başlayalım? Hadi sondan başlayalım.
Şambra 1 (kadın): Adamus isteğin üzerine (ona bundan önceki Şaud’da istediği bir tabak dolusu ton balıklı sandviçi uzatır).
ADAMUS: Benim için mi?! (birisi “Vaay” der). Bana? (birisi “Ooh” der). Ton balıklı sandviç.
LİNDA: Oh, ton! Ohhh!
ADAMUS: Mmmm! ( bazı kıkırdamalar). Patates kızartması ve turşu ile. Şaud’un geri kalanı için bir saat sonra döneceğiz (kahkahalar).
ŞAMBRA 1: Zevkle
ADAMUS: Şuraya küçük bir ısırık atacağım. Mm-mm, mmmm, mm-mm, mmmm (bir şeyler yiyor).
LİNDA: O kadar zarif. O kadar zarif ki (kahkahalar).
ADAMUS: Mmm! İnsan yiyeceği. Mmm.
LİNDA: İşte, işte. Hadi devam et.
ADAMUS: Mm, mm-mm. Hayır.
LİNDA: Ton balığını yemedin.
ADAMUS: Hayır. Örtüsü olan bir masa ve ona uygun bir sandalyeye ihtiyacım var, bir mum, biraz şarap ve tabi bir de güzel bir hanıma (Linda’ya bakar; bazı kıkırdamalar).
LİNDA: Oh! Aah! Biraz önce kalbimi kazandın.
ADAMUS: Hadi sondan başlayalım. Hadi buna sondan başlayalım çünkü şeyler bu yolla gelişiyor. Her zaman baştan başlayıp sona gitmek gerçekten sıkıcı oluyor. O nedenle hadi sona gidelim ve ne lanet şeyler oluyor görelim.
Sonuçta üzerinizde çok fazla tortu var. İyi bir temizliğe ihtiyacı olan gerçekten kirli bir araba ön camı gibisiniz. Ön camdan dışarıya bakmaya o kadar alışıksınız ki, temizleninceye dek ne kadar kirli olduğunu bile fark etmiyorsunuz ve sonra da, “Hayret! Yeniden görebiliyorum! Oh!” diyorsunuz.
Böyle bir durumdasınız. Kirlisiniz. (bazı kıkırdamalar). Bu doğru. Tortu. Enerji tortusu. Biliyorum, çok şeylerden geçtiniz… yapma. Benim sandviçimi elleme.
LİNDA: Ben dokunmadım ona! Ben sadece onu sana doğru yaklaştırıyordum.
ADAMUS: Tamam.
LİNDA: Şaraba hemen şimdi mi ihtiyacın var?
ADAMUS: Merabh yapacağız ve ben o sırada yiyeceğim.
LİNDA: Isır.
ADAMUS: …merabh sırasında. (bazı kıkırdamalar). İşte sevgili Şambra…
LİNDA: Costco gibi.
ADAMUS: Ah. Nerede kalmıştık. Oh, kirli olmanızda. (kıkırdamalar artar). Üzerinizde enerji tortusu var. Şimdi, siz muazzam miktarlarda salıverme gerçekleştirdiniz. Ah, salıvermeler yıllar, yıllar, yıllar, yıllar ve yıllarca sürdü ve bu inançların, düşüncelerin, yaraların ve salıverilmesine ihtiyaç olan diğer her şeyin birikimi düşünüldüğünde aslında kısa bir süre. Hani, soğan kabuğu gibi katmanları bir bir soymak derler ya. Sizler katmanları soyma konusunda iyi iş çıkardınız. Şahsen sen değil. (kahkahalar). Burada başka birine kanallık yapmam lazım. (Adamus kıkırdar).
Siz, bu katmanları salıvererek iyi iş çıkardınız ve bu kolay olmadı. Kolay olmadı çünkü işte, bir endişe var. Bir sonraki katmanı kaldırırsanız ne olur? Ne kadar saf ve savunmasız kalacaksınız? Bu eski katman ve yaralara sahip olmak size belirli bir konfor sağlıyor, kurban gibi hissetmek konusunda belirli bir konfor. Bu var. Bende de vardı. O enerjiden burada biraz mevcut. Fakat siz, bunun büyük bölümünü salıverdiniz, bu iyi bir şey ve biz bu sayede şimdi yapacaklarımızı gerçekleştirebileceğiz. Ancak bizim hala temizleyip çıkarmak istediğimiz biraz tortu var. Bugün bunu yapacağız.
O tortu, yaşamınıza aslında benzer durumları hala çekmeye devam ediyor. Üzerinizde biraz tortu, hala biraz o eski tortudan var, biraz o kurban enerjisinden ve biraz da o korku enerjisinden. Burada bazılarınızda-özellikle birine bakmıyorum- karanlık, karanlık enerji var. (Adamus kıkırdar).
Tamam. Her birinizin karanlık ile oynamışlığı var; bu sadece büyümenin bir parçası. Karanlık ile oynadınız. Bu aynı zamanda çok duyusal, karanlık çok seksüel; karanlıkta çok güç var. Bazıları merakla, “Niye ışığa gitmek isteyeyim ki?” Işıkta o büyük enerjiden eser yok. O, karanlıkta mevcut. Muazzam bir güç, muazzam bir baştan çıkartma var. Evet.” O yüzden sizlerde hala o tortudan bulunması şaşılacak bir durum değil.
Bu arada, siz giderek büyüyor ve güce ihtiyaç olmadığını öğreniyorsunuz. Bu, o eski karanlık şeyin gerçekten birazını salıverdiğiniz zaman oluyor. Hiç kimseye bakmıyorum… Size bakıyorum ama. (kameraya bakar) Sen, çevirim içi izleyen. Evet, sen. Tam şu anda senin hakkında konuştuğumu biliyorsun. Evet, o sensin. Ah.
O nedenle bugün onları biraz temizleyeceğiz. Çok güzel bir merabh yapacağız, oh, evet, güzel bir Dünya müziği eşliğinde, onun birazını salıvereceğiz. Biz bunu zorlamadan, güzelce yapacağız.
Cauldre ve Linda’nın daha önce belirttiği gibi, sizler, dostlarım, siz bir konuda çok iyisiniz, birlikte toplandığınızda hepiniz güvenli alan yaratıyorsunuz. Tek başına iken çok başarılı değilsiniz. (Adamus kıkırdar, Linda boğulur gibi olur, izleyicilerden bir kaçı kıkırdar). Değiller! Siz tek başınıza güvenli alan yaratmada gerçekten o kadar iyi değilsiniz çünkü siz o zaman çöpünüzü de onun içine taşıyorsunuz. Fakat birisi sizi yeniden güvenli alan yaratmak için davet ettiğinde çok kibar oluyorsunuz. Siz çöpünüzü güvenli olmayan alanınızda bırakıp, güvenli alana geliyorsunuz.
Şu anda hepinizin histeri krizine tutulmuş gibi gülmesi gerekiyordu. Hassas bir konuya mı değindim yoksa? (birkaç kıkırdama).
LİNDA: Gerçekten mi?!
ADAMUS: Gerçekten uzun sürecek bir temizleme bölümümüz olacak diye tahmin ediyorum. Birlikte iken güvenli alan yaratmakta iyisiniz. Ben aranızda dolaşmaya başlayana kadar ortam şu anda olduğu gibi gayet güvenli. Siz, burada aydınlanmanız çerçevesinde gevşeyebilirsiniz. Kimse farkına vardı mı, müzik başladığında bugün burada çok farklı bir şey oluştu, bu salonda farklı bir şey. Fark eden oldu mu? Benim ton balıklı sandviçimi değil. (Adamus kıkırdar). Çok farklı bir dinamik, birazdan buna değineceğim ama hadi şimdi sona gidelim.
Biz o tortunun oradan temizlenip çıkmasına gerçekten izin vereceğiz ve sonra da o kharismanın (ç.n: ifade halindeki Ben Varım, ruhun erdemi) ışıldamasına, o ışığın parlamasına izin vereceğiz. O ışık, şu an sizin içinizde fakat siz o ışığın tam olarak ne olduğundan emin olana kadar bir tür kendinizi geri tutma halindesiniz. Serbest bırakmak konusunda hazır olup olmadığınızdan tam olarak emin değilsiniz.
Size şunu söyleyeceğim: bunun bu yıl arınmasına izin vermezseniz, yani şimdi hemen şimdi demek istiyorum, o çok tatsız bir hale gelecek. O mutsuz edici bir hale gelecek. Siz öyle bir noktadasınız ki ya yapacaksınız ya da öleceksiniz. Bunu yapın… ah, deneyin. (Adamus kıkırdar).
LİNDA: Duuur!
ADAMUS: Geberin anlamında değil. Ancak ölmek, biliyorsun ben sadece insan deyişini kullanıyorum. Bunu yapın ya da cehennem azabı çekin. (bazı kıkırdamalar). Belki biraz sert bir biçimde söylemiş olabilirim. Bunu sadece yapın ya da tükenin. Hayır o…
LİNDA:Ohhhh!
ADAMUS: Bu sadece kulağa hoş gelmiyor.
LİNDA: Bu daha iyiydi! (kıkırdamalar artar).
ADAMUS: Ben bunu daha nasıl yumuşatabilirim?
LİNDA: Turşu ister misin?
ADAMUS: Yumuşatamam! Ben nasıl daha açık olabilirim? Işığınızı saçmanızın vakti geldi. O kharismanın ortaya çıkmasına izin vermenin vakti geldi, aksi halde, şu anda olduğu gibi bedeniniz ağrıyacak ve zihniniz tamamen karışmaya başlayacak. Bu giderek daha mutsuz bir hal almaya başlayacak ve ondan sonra siz sonunda ışığın parlamasına izin vererek, “Bunu bana neden daha önce söylemedin?” diyeceksiniz.
Böylece bununla iyi derin bir nefes alalım.
İlginç bir şekilde bizim temizlik işlemini çoktan tamamlamış olduğumuz söylenebilir. Biz o tortudan arındık bile. O tortu, biliyorsunuz, o bir mıknatıs gibi olduğu için benzer deneyimlerin tekrar tekrar yaşamınıza çekilmesine neden olur. O, benzer tipte insanları ve benzer deneyimleri çekmeye devam eder. Sizin kendi kendinize, “Ben aydınlanacağım. Ben yüksek bilinçte olacağım” demenize rağmen, eski benzer deneyimleri getirmeyi sürdüren o yapışkan şeydir.
Bu nedenle bilincimizi arınmaya getirelim, tüm o tortunun salıverilmesine getirelim. Vay! Oh! Salonda bir şeyler değişti.
Şu anda Şaud’un başındayız. Bugün burada gerçekten değişik bir şey fark ettiniz mi? Evet. Siz tortuyu salıverdiniz bile.
KERRI: Vuu huu!
ADAMUS: Teşekkürler. (kahkahalar). Salonun arkasından yükselen yalnız ama güçlü bir ses. (Adamus kıkırdar).
Benim bakış açım şöyle: bu gerçekleşti bile. Bu nedenle buna giriş yaparken, başlangıçta, müzik çalarken farklı hissettirdi. Farklı bir şeylerin olmasının nedeni bu. Buraya ulaşmak için lineer yolu izlememiz gerekmedi. O zaten buradaydı. Yaşamınızda bunun gibi daha çok, daha çok, daha çok şey bekleyin. Siz, bisikletiniz ile hayat yolundan aşağı savrulmak zorunda değilsiniz. Tobias’ın yıllar önce söylediği gibi, “Siz durağansınız. Şimdi her şey hareket ediyor. Her şey size geliyor.” Ah, bu nasıl bir tasavvur. Buna gerçekten izin verebilir misiniz? (birkaç kişi “evet” diye bağırır). Üç ses. Bu kez üç ses. Daha iyi olacağız. Güzel.
Saint-Germain ve Şambra
Ben, size, Kuantum İzin Verme sırasında anlattığım bir hikâyenin bir kısmını aktaracağım ancak ben bunu bütün Şambra’ya ifade etmek istedim.
Tobias’ın 2009’da ayrılmasından kısa bir süre önce, buraya, Dünya’ya enkarne olmak için ayrıldığında; ve bu arada, Sam, Kırmızı Çember etkinliklerinde çok daha aktif hale geldi…ve bizim, burada, gelecek şimdiki zaman ile buluşana kadar ve benim kahvem hızlı bir şekilde gelene kadar biraz ara vermemiz gerekiyor. Benim sadece diğer Yükselmiş Üstatlardan daha çok Yükselmiş Üstatlara öğretmiş bir Yükselmiş Üstat olduğum için, kahvenin sihirli bir biçimde belirmesi gerektiği akıllara gelecektir, düşünülecektir.
LINDA: Hadi! Ton balığın var, turşu ve patates kızartması! Ve sen hala sızlanıyor musun?!
ADAMUS: Kahve olmadan nasıl yiyeceğim ben onları?
LINDA: Diet Cola.
ADAMUS: Aghhh!
LINDA: Splenda ile (ç.n. suni tatlandırıcı markası).
ADAMUS: Oh! (izleyiciler Ohh der )
LINDA: Ohhh!
ADAMUS: Oh! Oh! Ve buna bakar mısınız? (Geoff & Linda’ya birinin verdiği bardağı kastederek) Şimdi gerçekten. Birlikte olduğunuzda güvenli alan yaratmakta iyi olduğunuzu söyledim fakat birisi tek başına güvenli alanda değil iken bir mumluk yarattı, kristal bir mumluk. Ve onlar, onun tepesine plastik bir kupa yerleştirdiler (kendisine verilen bardağı tarif eder), ben de bunun içindeki bulaşık suyunu içecektim, bunun içinden?
LINDA: İşte değiştiriyorum. (Linda, Sandra’nın getirdiği kahveyi ikram eder).
ADAMUS: Daha çok saygı duyun… ahhh!
LINDA: Ben seninkini benimkiyle değiştireceğim.
ADAMUS: Ve uygun bir …
LINDA: Hadi ama devam ediyorsun.
ADAMUS: … uygun bir kupa.
LINDA: Hadi ama devam ediyorsun.
ADAMUS: Evet.
LINDA: Hadi devam ediyorsun.
ADAMUS: Ah. Hım.
LINDA: Tamam, bitti mi şimdi şikayet?
ADAMUS: Evet. Ve bu arada… (Sandra’ya her iki eliyle orta parmak işareti yapar) bana daha önce yaptığın el işareti için.
LİNDA: Soluk kesici! Ohhhh! (kahkahalar).
ADAMUS: Onu gördüm! Onu gördüm. Seni şimdi buradaki herkesin ve çevirim içi olanların tüm tortusu ile kaplıyorum. (onun tekrar el işareti yapması üzerine seyirciler “Ahhhh!” der).
LINDA: Ohhhh! O “Parmak” da neyin nesi? Bunun tercüme edileceğinden emin değilim.
ADAMUS: Ben, o yoldan şu anda aşağı inmeye ihtiyacımız olduğunu düşünmüyorum.
İşte, şimdi, nerede kalmıştık? Ah. Ben dokunaklı bir öykü anlatacaktım ama...
LINDA: Parmak yüzünden dikkatin dağıldı.
ADAMUS: Şimdi dikkatim dağıldı.
İşte, evet Tobias, 2009’da, Dünya’ya yeniden enkarne olmaya hazırlandığı sırada bana dedi ki; “St. Germain, bir gün Şambra’yı benim kadar sevmeyi öğreneceksin.”
LINDA: Hımm.
ADAMUS: O gerçekten, hepinizi en derin bir biçimde gerçekten seviyordu. O gerçekten sizin tüm problemlerinizi, sizin tüm zayıflığınızı, güvensizliğinizi ortadan kaldırmak istiyordu ancak bunu kendisinin yapmaya muktedir olmadığını da biliyordu.
O sizi gerçekten seviyordu ve o bunu bana söylediğinde, bu beni derinden etkiledi. Ve sonra sizi hissettim. (bazıları güler, Adamus kıkırdar). Ben bu grubu hissettim. Hayranlık uyandıran bir grup. Hayatta başka bir şey yokmuş gibi, gerçekten adanmış, belki saplantı derecesinde aydınlanmasına adanmış. Ama bu iyi.
Ben bunu hissettim ve ben birlikte iyi zamanlar geçireceğimizi biliyordum ve bazı zorlu zamanlarımız da olacaktı. Biliyordum ki çantamda olan her şeyi kullanmam gerekecekti ah…işte, hileler ile dolu bir çanta değil, bu bir gerçekleştirme çantası. Hepiniz neredeyse her şeyden geçtiğiniz için hemen her şeyi, ortaya çıkartmam gerekecekti. Dini düzenlerde, Gizem Okullarında ve kiliselerde geçirdiğiniz ömürleriniz oldu. Siz, tasavvur edebileceğiniz her şekilde suiistimal edildiniz ve siz, her türden bir suiistimal eden oldunuz. Bu nedenle ben de, provokasyondan tutun da sözünü esirgemeden söylemeye kadar her şeyi kullanmam gerektiğini biliyordum, aranızdan bazıları bana kızıyor. Bu şekilde bir arada iken o kadar kızmıyorsunuz ama onlar kendilerini biliyor - kimseye bakmıyorum, bizi çevirim içi seyreden sen hariç – ama kızgınlık ve eğlence ve dikkat dağıtma sayesinde ve aynı zamanda merabhlar ile derin güvenli alan sayesinde de bazı çekirdek enerjilere gerçekten giriyoruz.
İşte öyle dostlarım, benim sizinle çalışmaya başlamam ve ne kadar adanmış olduğunuzu gerçekten fark etmem böyle oldu, zaman zaman kafanız karışsa da bunu gerçekleştirmek için gerçekten kendinizi adadınız.
Benim için diğer bir güzellik, sizlerin şeyleri sadece göründüğü şekle göre değerlendirmediğinizi fark etmem oldu. Sezgisel oluyordunuz, söz konusu ben olduğumda bile; size doğru hissettirip hissettirmediğine bakmak için daima, daima içinize döndünüz ve benim ne dediğimin ne yaptığımın önemi olmaksızın orada hep yüksek, çok yüksek derecede bir dürüstlük ve sezgi oldu.
Bu büyük bir fark yarattı. Göreceli olarak kısa bir zamanda çok yol aldık. Size kısa bir zaman gibi gelmediğini biliyorum ama gerçekte öyle. Ve Tobias’ın sözlerine sadık kalarak, sizleri tam anlamı ile sevmeyi öğrendim ve de ötesini. Yaptıklarınız için her birinize ve hepinize muazzam saygım var. Bunlar kolay şeyler değil. Bunlar kolay şeyler değil.
Bu sınırlı durumda kalmaktansa, fiziksel bedeni terk edip sadece gitmek neredeyse daha kolay olacaktır. Şöyle demek de neredeyse daha kolay, “Biliyorsun, ben bu ömürde yapmaya muktedir olacağım diye düşündüm. Ve şimdi- of! – bu biraz zor gelmeye başladı, ben de bu nedenle sadece çıkış yapacağım. Ben daha sonra geri geleceğim. Bırakacağım başka birisi öncülük yapsın.” Ancak siz böyle yapmadınız. Siz, sebat ettiniz ve bunun ne kadar zor, kafa karıştırıcı, acı verici ve güzel olduğunu fark ettiniz.
Şimdi Zamanı
Sevgili dostlarım, işte ben bunları söylüyorum çünkü ben bu yılın çeşitli dereceler ve yollar ile en azından anlık görüntüler ve somut deneyimler gerçekleştirme yılı olduğunu az çok biliyorum. Bu illa ki aniden her şeyi bileceksiniz anlamına gelmiyor, aydınlanmak bu demek değil zaten. Bu ilerlemeler ve anlık görüntüler o kadar önemli ki. Bu o kadar önemli ki çünkü bunlar bir kez olduğunda o zaman siz mümkün olduğunu bileceksiniz. Bunun gerçek olduğunu bileceksiniz. Bilinçteki o gerçek ilerleme bir kez olduğunda, tekrar ve tekrar ve tekrar yaşayabileceğinizi bileceksiniz. Siz, daha sonra, hem o tam bilinç halinde hem de sınırlı insan durumunda olabileceğinizi fark etmeye başlayacaksınız. Bu ikisi bir arada olabilir. Siz hala hep arzu ettiğiniz türden bir insan yaşamını deneyimleyebilir ve hala çok bilinçli, farkında ve tanrısal olabilirsiniz –birlikte ve ayrı – bu gezegende bir Üstat gibi dolaşabilir ve bir insan gibi bu gezegenin tadını çıkarabilirsiniz.
Bu yıl her biriniz ve hepiniz için gerçekleştirme yılı. Takvim yılı anlamında değil ama şimdi, gerçekleştirmenin zamanı anlamında. Siz bütün bedelleri ödediniz. Siz bütün sınıfları geçtiniz. Siz tüm acıları çektiniz ve işte şimdi zamanı.
İçinizde, gezegende bir şey değişti. Yeni Dünya dediğimiz şey ile birlikte bir şey değişmeye devam ediyor; Yeni Dünya’nın burada bu Dünya’da olabileceği farkındalığı. Belki Eski Dünya bunu kabul etmemiş veya ne olduğunu bile bilmiyor olsa da. Fakat sizler biliyorsunuz, önemli olan da bu.
Bu yıl gerçekleştirme yılı. Farkediş, belki de sizin beklemediğiniz bir şekilde ve en ummadığınız bir anda olacak. O, siz burada bir Şaud’da otururken olabilir. O, siz parkta dolaşırken olabilir. Bir hengamenin tam ortasında iken olabilir. Ama siz bu ilerlemeleri kaydetmeye başlayacaksınız. Bilincin ne olduğunu anlamaya başlayacaksınız.
Bu terimi çok kullanıyorum-bilinç. O, farkındalıktır. O sizin fark edişinizi yerleştirdiğiniz yerdedir. O, farkındalığınızı yerleştirdiğiniz yerdedir. O, Öz’ünüzü yerleştirdiğiniz yerdedir.
Bilinç, ilginç bir kelime. O, asırlardır kullanılıyor ve insanlar onu hala tam olarak anlamıyor çünkü sonuçta bilinç bir deneyimdir ve bu sizin bu yıl yaşayacağınız bir şey – fark ediş ile bir deneyim, sözcüklerin ötesinde.
Bu çok kişisel ve özel olacak. Tanrı ve meleklerin inmesi gibi bir şey olmayacak. O, sen ile sen gibi olacak. Ve o deneyim ile, o ilerleme ile kendinizde öyle genişleyen şeyler olduğunu fark edeceksiniz ki…güzel kelimesi bile bunu tarif etmek için çok uzak kalacak. O, o kadar ihtişamlı ki. Siz daha sonra onun daima orada olmuş olduğunu fark edeceksiniz. Daima orada.
O, çok tuhaf bir hissediş. Ben bunu kendi kişisel deneyimlerimden ve çalıştığım diğer Yükselmiş Üstatlardan biliyorum. Tuhaf bir deneyimdir, sizin, onun gerçekleşme anında, “Biliyorum, o daima oradaydı. Ben fark etmemiş olsam bile, biliyorum o daima oradaydı” demeniz gibidir. Gölgelerde olan şeyler gibidir, daima sizinle mevcuttur ama aniden aydınlanır ve ortaya sen çıkarsın. Bu gerçek sensindir. Bu inanılmaz sensindir.
O çok tuhaf bir deneyimdir – “Orada olduğunu bilseydim – öyle tanıdık geldi ki – onun orada olduğunu bilseydim, neden daha önce fark etmedim? Beni ondan uzak tutan şey neydi? Neden ben, ona sadece izin vermedim?”
Bunun birçok sebebi var. Özgür Öz, farkında Öz, sizin gelecekteki diye adlandırabildiğiniz ama gerçekte öyle olmayan o farkında Öz, kendi deneyimlerinizden geçesiniz diye size izin veriyordu ki o deneyimler de zaten kendi deneyimleridir diyebiliriz. Derslerin ya da evrimin hatırına değil, deneyimin hatırına. O, insan olmak ile ilgili derin deneyimler yaşamak için kendisine izin veriyordu. İşte bu nedenle insan ile tanrısal olan arasında bu tür yapay bir ayırım oluştu.
Tanrısal olanı hayal edebilir miydiniz, varlığının kozmik farkındalığına ulaşmış bir anda olsa bile, tanrısal olan da şöyle diyebilir, “İnsan iken ne olduğumu tam olarak fark etmedim O daima oradaydı. Deneyimler daima oradaydı ama ben gerçekte fark etmedim.”
Bu, Öz’ün bütün parçalarının kendisini harika bir şekilde fark etmesidir ki siz de bu deneyimin çeşitli formlarından geçeceksiniz. Bunu size şimdi anlatıyorum. Siz, bunu, deneyimleyeceksiniz çünkü siz hazırsınız. Siz kesinlikle hazırsınız.
Herkese hitap ediyorum, burada salonda bulunanlara ve aynı zamanda seyredenlere de. Ve bu deneyim, bu ilerleme veya ilerlemeler de çok zor gelecek çünkü siz sınırlı bir realiteye tekrar geri çekiliyormuş gibi hissedeceksiniz. Siz kitle bilincine tekrar geri çekiliyormuş gibi hissedeceksiniz ve siz çeşitli hallerde olacaksınız. O deneyim ile dalga geçmeye çalışacak ve tekrar edeceksiniz, tekrar yapın. Olmasını sağlayamazsınız. O sadece olur.
O, bir derecede bir depresyona sürükleyecek, anksieteye (ç.n. yoğun kaygı, endişe durumu) (Linda ona kahve verir), kahve (kıkırdamalar) bütün bunlar güldüğünüzde meydana gelecek. Gülmek çok zor gelmeye başlayacak ama gülünce de durum böyle olacak. Siz, o deneyimi tekrar isteyeceksiniz. Siz, o özgürlüğün tadını bir kere aldıktan sonra başka hiçbir şey yeterli gelmeyecek. Öz’ünüzün o parçasını bir kere tattıktan sonra, ona belki Öz’e aşık olmak da denir, sizin sınırlı insan bilincinize dönmeniz çok zor gelir ve burada depresyon, öfke ve deneyimi tekrar yaratmak için aşırı çaba ortaya çıkar.
Diyelim balık tutarken bu deneyimi yaşadınız. Çok güzel bir yaz günü ve siz de Üstatların yapmayı sevdiği gibi balık tutmaya çıktınız ve bu deneyimi yaşıyorsunuz ve bu sözcüklere en zor dökülen şeylerden biri. Ve siz tekrar kıyıya dönüyorsunuz, siz evinize dönüyorsunuz, siz hayatınıza dönüyorsunuz ve depresyona giriyorsunuz çünkü tekrar sınırlandırılmış veya sıkıştırılmış gibi hissediyorsunuz.
O halde ne yaparsınız? İşte, ertesi gün tekneye atlar, oraya kürek çeker ve tekrar balık tutmaya başlarsınız. Bu sanki “Lanet olsun! Hani benim farkındalığım? ”gibi olur. Onun neredeyse tekne ya da balık ya da olta ya da herhangi başka bir şey ile ilgili olduğunu düşünürsünüz. Onu bu şekilde yaratamazsınız.
Yapabileceğiniz şey, bir kere ilerleme meydana geldikten sonra – ben gerçek fark edişteki ilerlemeden bahsediyorum; bunun bazı aşamalarından geçmiş olduğunuzu biliyorum ancak bu daha önce deneyimlemiş olduğunuz her şeyi dönüştürecektir – bu deneyimi bir kere yaşamanız halinde, sizde onun orada olduğuna dair içsel bir biliş olur. O gerçektir. O artık onun hakkında konuşmaya benzemez. Burada olduğu gibi bizi ayda bir kez bir araya toplaması gibi değildir. O, o kadar gerçektir ki… bir kaç iyi derin nefes aldığınız ve sadece izin verdiğiniz bir zamanda olur. Tabiri caizse o döngü geri gelecektir.
Ben, onu aşırı basitleştiriyorum ama siz bu ilerlemeyi kavrıyorsunuz, bu şaşırtıcı – “Oh! Benim bu parçam daima oradaydı.” Sevgi, merhamet ve kolaylık – o ilerlemeyi gerçekleştirdiniz ve siz sonra insan yaşamınıza geri dönüyorsunuz. Bu tür ilerlemeyi yapanın bu enteresan spiral olduğunu söyleyebilirsiniz – ben aşırı basitleştiriyorum – ancak bu ilginç spiral tanrısallığınıza çıkıyor ve daha sonra tekrar düşüyor. Siz bu sarmalsı (helozonik) güzel enerjileri hareket ettirdiniz ve onlar tekrar ve tekrar ve tekrar ve tekrar buluşacaklardır. Ondan sonra kimi zaman, bazı noktalarda onlar, öylece bağlantıda kalmaya başlarlar. Onlar birbirleri ile bilinçte kalmaya başlarlar.
Bunlar suratınıza o kocaman gülümsemenin oturduğu zaman olacak, bir tür aptal gülümsemesi. Bilirsiniz, Üstatlarda o aptal gülümsemesi vardır bilirsiniz, çünkü onlar yapabilir. Sadece…(Adamus gülümsemeyi taklit eder; bazı kıkırdamalar). Aptal gülümsemesi. Sizin de suratınızda o aptal gülüş olacak ve farkında olduğunuzu bileceksiniz, Ben Varım olduğunuzu ve hala insanı oynayabileceğinizi. Ve hayranlık uyandıran şey de bu.
Diğer Üstatların etrafta dolaşmak ve asla, hala insanı oynamak gibi bir şansı olmadığını fark ediyor musunuz? Siz sınırlıyı oynayabilir ve gerçekte öyle olmadığınızı bilirsiniz. Siz, “Zavallı ben” i oynayabilir ve gerçekte öyle olmadığınızı bilirsiniz. Siz, yaratılmış kesinlikle en ilginç varlığı oynayabilirsiniz, insan varlığını ki öylesiniz, ancak aynı zamanda da tanrısalsınızdır. İstediğiniz her şeyi oynamaya muktedirsinizdir.
Bu nedenle Bilincin Hareketi kitabımın yayımlanmasını bekliyorum; yayımlanmasını bekliyorum çünkü o zaman gerçekten kavrayacaksınız. O sadece bilincin bir hareketidir. Bir eylem. İçinde sıkışıp kalacağım endişesi olmadan istediğiniz her yöne hareket ettiğinizi hayal edebilir misiniz? Onu (bilinci) sadece aldattığınızı düşünmeyin, siz sadece bilinç ile oynuyorsunuz. Belki de henüz yayımlanmayan kitabımın başlığı böyle olmalı, “Bilinç İle Oynamak” Ah! Şaşırtıcı. Şaşırtıcı.
LİNDA: İşte sorununu çözecek kâğıt mendil. (Bazı kıkırdamalar)
ADAMUS: (ağlar gibi yaparak) Bu kâğıt mendil kitabın kapağını bitirsin diye Cauldre’ye not yazmam için.
İşte sevgili Şambra bununla birlikte derin bir nefes alalım.
Evet, sizi içtenlik ile sevmek için geldim ve bu yıl da gerçekleştirmeyi başlatacağımız yıl. Bu böyle olacak ya da size hemen şimdi açıklayacağım, gerçekleştirmeye şimdi başlamazsak ya düş kırıklığı içinde bunu terk edip benden veya kendinizden nefret edeceksiniz. Ya da siz son derece hazır olduğunuz için artık daha fazla geri tutmak istemeyerek ayrılacaksınız. Ya siz gideceksiniz ya da ben. Bu bir söz verme. (birisi “Hayır” der). Evet. Evet. Aslında evet ve aslında bu iyi bir haber. Sizler bilinci gerçekleştirmeye aşamasına gelmezseniz, diyelim bu yıl, diyelim önümüzdeki on iki… önümüzdeki yıl Sevgililer Günü’ne kadar. Bu bir yıldan biraz daha fazla. Öyle olmazsanız, sizi dövme işini (kahkahalar), sizi eğlendirme işini veya herhangi bir şeyi yeterince yaptım diye hissetmem. İşimi bitirmiş gibi hissetmiyorum. Size gerçekte kim olduğunuzu göstermiş gibi hissetmiyorum. Gerçekleştirmeler olmasaydı o zaman ayrılacaktım ben.
Şimdi, içinizden herkes değil sadece beş kişi. Beş kişi. O halde lütfen. Lütfen beş. Öne çıkın! Hadi! Bir kampanya başlatalım, Adamus’u yerleşik tutma kampanyası” bu nedenle beş kişi lazım! (ara). Bu kitabımda okunduğunda çok eğlenceli gelecek. (bazı kıkırdamalar)
İşte bu nedenle gelecek yıl Şubat’a kadar her biriniz ile hemen şimdi yapacağımız anlaşmanın iyi bir anlaşma olduğunu düşünüyorum. Bu günü işaretleyeceğiz. Ya sizin ayrılmanız gerekecek ya da benim ya da gerçekleştirmeye başlayacağız.
LİNDA: Ayrılmak nasıl bir anlam taşıyor?
ADAMUS: Eh, bunun gibi. Bir saniye dur. Işıkları ve interneti kapatır mısın? (salon karanlıktır, bazı kıkırdamalar)
(duraksama)
ADAMUS: Yeterince uygun mu?
LİNDA: Uygun.
ADAMUS: (kıkırdayarak) Kazanacağını bilmeden iddiaya giren bir adam ya da iddiaya giren bir Üstat değilim. (bazı kıkırdamalar). Kazanacağınızı bilmedikçe asla bir iddiaya girmeyin. Bu size benim gelecek hakkında ne bildiğim konusunda biraz fikir vermeli. Ben medyum değilim. Ben kehanette bulunmuyorum. Ben zaten oradayım. Evet. Tarih 14 Şubat 2016. Tssssss! Adamus iyi iş çıkardı! (izleyiciler alkışlar ve Adamus kıkırdar, sonra da Linda’ya bir öpücük kondurur)
O halde devam edelim.
Bu… bu arada, o kadar güzel ki. Hepinizden böyle yapmaya başlamanızı istiyorum. Sizler, geleceği henüz olmamış bir şey olarak düşünüyorsunuz. Ivır zıvır bu. O gerçekleşti bile. O gerçekten elementleri nasıl düzenlemek istediğinize bağlı. Yaşam elementleri var, küçük enerji elementleri ve değişkenler ve şeyler, aksiyonlar ve reaksiyonlar ve sonuçlar. Ama onlar tıpkı bir oyun tablasına ait parçalar gibi. Onları istediğiniz gibi düzenleyebilirsiniz. Onları, bugünden yarına, gelecek haftaya kadar, gelecek aya kadar diye lineer bir sıralama halinde düzenlemek zorunda değilsiniz. Hayır! Karıştırın onları. Geleceği hemen buraya getirin, hemen şimdi. Bu kesinlikle mümkündür. Bu şekilde oynarsanız o kadar eğlenceli ki.
Bilinç Yılı
ProGnost’ta dediğim gibi bu yıl Bilinç Yılı. Eh, aslında her yıl bir bilinç yılı ama bu kulağa hoş geliyor. Güzel başlık. Bu yıl Bilinç Yılı ama geçen yıl da öyleydi. Ama bu gerçek Bilinç Yılı. (kahkahalar) Aslında öyle çünkü geçen yıl da bilinç yılı idi ve o zamanda biraz bilinç vardı. O halde bu yıl gerçek… Süper Bilinç Yılı. (kahkahalar ve birisi “Kuantum” der). Kuantum! Kuantum - kuantum, süper yüksek oktan (ç.n. kimyada bir formül) - bilinç.
Ve öyle. Neden? Neden? Çünkü ben öyle dedim ve çünkü sen öyle dedin ve – bilirsiniz, bu anlaşılması gereken güzel bir şey – bilincinizi nereye koyarsanız orada gerçeklik yaratılır. Daha önce hiçbir şey var olmaz iken aniden realite belirir çünkü bilinç oradadır.
Birisi “Evet, bu yıl Bilincin Yılı” derse, öyle olur. Görüyorsunuz bu kadar basit. Bunun kadar basit. “Bu yıl benim ilerleme yılım” derseniz öyle olur. Bu bilincinizi, farkındalığınızı koyduğunuz yerdir.
Aniden, burada konuştuğum gibi şöyle dersem, “Evet, siz ayrılmazsanız ben ayrılacağım ya da şöyle, ya bir ilerleme kaydedin ya da gidin ve benim de konuşacak kimsem kalmasın.” görüyorsunuz, yaptığım şey bilincimi oraya koymak. Orada bir tür boşluk vardı ve biz onu henüz doldurduk. Ve biz şimdi sadece onun içine dalıyor ve tadını çıkarıyoruz. Sev onu.
Bu yıl, Bilinç Yılı dediğimde, evet, belki bu on dakika önce değildi ama o şimdi gerçekleşmeye başladı çünkü bilinç orada. Siz, mutlak bir boşluk alırsınız – bir hiç, hiçliğin bir boşluğu, boşluk bile değil – oraya bilinç koyarsınız ve o da canlanır.
Dünya nasıl yaratıldı sanıyorsunuz? Melek ailelerinden minik kelebekler gelip küçük tozlarını mı saçtı zannediyorsunuz? Aslında öyle. Biraz. (kahkahalar). Tek boynuzlu atlardan (unicorn) biraz yardım aldılar ve tabi…(daha fazla kahkaha). Hayır! Şöyle bir şey oldu, “Vay! Bizim bir yere ihtiyacımız var. Şimdiye kadar bulunduğumuz diğer yerlerden gerçekten daha farklı olan bir yer. Bizim garip, sıra dışı, tuhaf, berbat bir tarzda hareket edebileceğimiz bir yere ihtiyacımız var. O halde hadi hepimiz bilincimizi böyle garip bir yere koyalım.” Daha önce böyle garip bir yer yoktu ve aniden garip yer oluştu. Bu yerin adı Dünya ve Evren. Ve o ansızın oluştu.
Herhangi bir enerji almadı. Herhangi bir enerji almadı. Herhangi bir güç almadı. O, melek birlikleri almadı. O, Tanrı’yı almadı. Hayır. Bilirsin, hadi bir keşif yolculuğuna çıkalım. Hadi bilincimizi Tuhaf Gezegen’e koyalım ve sonra oluşmasına izin verelim.”
Ve bu şaşırtıcı bir şey. Bilinç – bamm! – ansızın bir evren yaratıldı. Pat! Gerçekte yedi – altı gün sürdü ve ben yedici gün izin aldım. (yoğun kahkahalar) Ahhh!
LİNDA: Ah! Ha, ha, ha!
ADAMUS: Ah! Ha, ha!
LİNDA: Ah! Ha, ha!
ADAMUS: Ve ne oldu tahmin edin? Siz de öyle yaptınız! Siz de öyle yaptınız! Biz, sadece, “Ah, hadi bugün dinlenelim.” dedik. Evet. (Adamus kıkırdar) Sadece kim farkında kim değil diye görmeye çalışarak.
Böylece biz bilinci koyduk ve geri çekildik ve insanların, sizlerin başının derde girdiği kısım burası. Bilinci herhangi bir yere koyarsanız, enerji olmadan, güç olmadan bunun adı salt farkındalık olur. Hepsi bu kadar. Sadece, “Ah, evet. Tuhaf gezegen.” Farkındalık, bilinç oradadır ve o gelişmeye başlar. Bu geri çekildiğinizde olur. İyi bir yaratıcı yaratır ve sonra – pffff! – yaratımı özgür bırakır. Neden? Çünkü o genişlemeye devam eder. O, yaratıcının kendi başına tasavvur edemeyeceği bir yolla, yaratıcının nihai ifadesi olmak için devam eder.
Siz bir şey yaratıyorsunuz. Bu harika. Evet, yaratmak harika demek istiyorum. Siz, Tuhaf Gezegen gibi bir şey yaratıyorsunuz ve siz daha sonra geri çekilip kendi yaratıcı enerjinizin sınırsız yollar ile belki sizin daha evvel tasavvur bile edemediğiniz şekiller ile size, yaratıcıya geri ifade edilmesi için genişlemeyi sürdürmesini izliyorsunuz.
İmgeleme ve yaratıcılık genişlemeyi sürdürürken bir anlamda bir aradadır. Evet! Yaratıcılık tek değildir. O, bir resim yaptınız ve oldu gibi değildir. O duvara asılır. Böyle sanılıyor demek istiyorum. Ancak hayır, o, çok boyutlu olarak genişlemeye devam eder. Bu nedenle aslında büyük Üstatlardan bazıları insanları resmedebiliyorlardı, onları oraya kilitliyorlardı – bu onların ruhu değildi ama onlar kendilerinin ruhu olduğunu – enerjik kompozisyonu olduğunu zannediyorlardı. Ve o resim genişlemeye ve ifade etmeye devam eder. Buna şimdi girmek istemiyorum ama dünyanın en bazı büyük kara büyüleri resim vasıtası ile gerçekleştirilmiştir ve birazı da müzik ile. Oh! O kadar kolay ki. O kadar kolay. Bazı insanlar kursa gitmek veya bunun gibi şeyler yapmak zorunda olduklarını sanıp (Adamus tekrar ortaparmak işareti yapınca kahkahalar yükselir) zorlamaya çalışırlar… kamera için tekrarlayacağım. (tekrar iki eli ile ortaparmak işareti yapar) Teşekkürler. Evet. Ben, başparmağı ile onay veren sizin Yükselmiş Üstadınızım! (kahkahalar artar)
Tamam, şimdi bir lokma. O (kadın şambra) bana bunu getirdi… ton balığı sandviçine bir şey yaptın mı Sandra?
SANDRA: Hayır. Güvenebilirsin.
ADAMUS: Oh, o zaman güven içinde yiyeceğim. (bazı kıkırdamalar; Linda o büyük bir ısırık alınca boğulur gibi yapar) Mmmm. Mmmm. Bir ısırık isteyen var mı? (bazıları “Evet” der) Tabağı dolaştıralım ama bunu kendim için ayıracağım. (tabağı izleyicilerden birine verir) Mmmm! İzleyenler benim yememe katlansın. Mm. Mm-mm? (Linda’ya birazını ikram eder)
LİNDA: Hayır teşekkürler. Seni seviyorum ama hayır.
ADAMUS: Mmm. Mmm. Mmmmm. Tamam, nerede kalmıştık? Resimler vasıtası ile büyük kara büyüler. Şimdi bu akşam eve koşup kayınvalidenizin, eski karınızın resmini yapmaya başlamayın. (kahkahalar) Ben sizi bilirim Şambra. Sizi seviyorum ama sizi tanıyorum. (Adamus kıkırdar)
Ana unsur sizin gibi yaratıcı olmaktır bu arada. Hatırladınız mı bunu? Biz yaratıcılarız. Eh, siz bunu unuttunuz. Ama yaratıcı bir şey yaratır, herhangi bir şey, ne olduğunun bir önemi yok ve o kutsanmıştır ve sever… kendi yaratımlarına hayran olmak iyidir. Alçakgönüllü olmayı bırakın. Gerçekten iyi bir şey yarattığınızda şöyle deyin,”Kahretsin çok iyi olmuş!” Beni düşünün. “Allah kahretsin, çok iyi olmuş!” (bazı kahkahalar) Sonra geri çekilin. O yaratım genişlemeyi sürdürecek ve çok boyutlu yaratacaktır ve her neyse. Ama o durmaz çünkü o sizin küçük bebeğinizdir. O sizin yaratımınızdır. (Edith eteğine bir şey damlatır) Bunu izleyin. O ton balığı, hala atlamaya devam ediyor, işte sandviçten eteğine. (bazı kahkahalar)
Yaratım, yaratıcıya –size- kendisini geri ifade etmeyi sürdürmek ister, bu sevinçtir, bu sınırsızdır. O, lütfunu ve tamlığını geri ifade etmeye devam etmek ister. Bu nedenle, nasıl adlandırırsanız adlandırın, o, büyümeye veya genişlemeye devam edecektir. Yaradılışı hayran edici kılan budur. Bir an durup hissedersiniz, onun içinde çok şeyin saklı olduğunu anlarsınız. Temelde yaptığınız her şey, hipnoz altında veya diğer bir deyişle eski program ile yaratılsa da, bir yaratımdır. Bu hala yaratımdır ve size geri ifade etmeyi, büyümeyi sürdürecektir.
Hadi şimdi, bilinci dengeye getirelim ki o genellikle dengede değildir.
İşte siz aniden bilinçli bir yaratıcı oldunuz. Bu ne anlama gelir? Bu artık günün sonunu getirmeye çabalarken, günü tökezlemeden geçirmek demektir. Çünkü biz bunu şimdi bir şekilde tersine çeviriyoruz, günün sonu, gün başlamadan oluşmaya başlıyor. Günün sonunu getirmeye çabalamak için gün boyunca sendeleyerek hareket etmek yerine aniden bilinçli bir hale gelirsiniz. Bir gün geçirdiğinizin farkında olursunuz. Basit gibi gözüküyor demek istiyorum ama çoğu insan –“Bugün bir gün” ün farkında değildir. Kuantum İzin Verme sırasında, ben, herkesten, güne başlamadan, hatta yataktan “Ben Varım” ile kalkmalarını istedim. Bu kendiniz için yapabileceğiniz gerçekten en harika şeylerden birisi. Ayaklar daha yere değmeden “Ben Varım”. Kulağa hoş geliyor değil mi? “Ben Varım.” Bu şekilde bilişe ve berraklığa kavuşursunuz. “Ah! Vay! Ben bir yaratıcıyım. Ben buradayım.”
Basit bir şey gibi gözüküyor değil mi? (birisi “Evet” der) Evet. Ama siz bunu bir kez yapıp unutacaksınız. (birisi “Evet” der) Evet! (Adamus kıkırdar) Evet! Bu neden böyle? İşte bu da başka bir Şaud konusu ama bazen hayret ediyorum. Bu o kadar kolay ki. Problemleriniz için ne kadar zaman, enerji ve bilinç harcadığınızı biliyor musunuz? Her gün ortalama 16 saat uyanık kaldığınızı varsayarsak zamanınızın ne kadarını problemleriniz için bilinç ve enerji sarf ederek geçiriyorsunuz?
SART: Onatlı.
ADAMUS: (kıkırdayarak) Sart, 16. Eh, kendine biraz daha pay tanı. Onbeş buçuk! (kahkahalar) Hayır, gerçekçi olmam gerekirse, insanlar vakitlerinin yüzde 60, 70’ini problemlere enerji harcayarak geçiriyorlar.
İşte bu nedenle ben güne basitçe “Ben Varım” ile başlayın diyorum – (somurtkan bir şekilde) böyle ben varım değil, bu şekilde “Ben Varım”- var olduğunuzu hissederek, fark ederek! Bu iyi bir haber değil mi? (kimse yanıtlamaz) Oh. (birisi “Evet” der) Belki de seneye 14 Şubat çok da iyi bir…(Adamus güler)
Güne “Ben Varım” ile başlamak ve bunu hissetmek ne kadar zor olabilir ki. Bu sizin perspektifinizi tamamen değiştirecektir. Zamanınızın – zaman ve bilinç- yüzde 70’ini problemleriniz için harcarken bu rakam 50, 40, 30, 20’ye inecek. Zamanınızın yüzde 15, 20’si hala problemlere gidecek. Bu onlardan kurtulamadığınız için, kurtulmayı istemediğiniz için böyle değil.
Hayır. Bu aslında, biliyorsunuz, o orana inip - zamanınızın, enerjinizin, bilincinizin yüzde 15’ini harcamak- bir çeşit eğlence olduğu için böyle. Bu sanki…siz bunlara takılmayacaksınız. Bu sanki her gün biraz kendi kendini taciz etmek gibi bir şey. (bazı kahkahalar) Bu biraz kırbaçlama gibidir. Bu sanki (kendisini kırbaçlar gibi yapar) bir tür eğlencedir. Ve siz hala diğer insanlara bakıp, kendinize bundan çıkmakta ne kadar usta olduğunuzu söylersiniz. Bu nedenle siz yüzde 15’lerde kalacaksınız. Hayır, bu iyi. Bu eğlenceli. Ve bu, problemlere harcanan zamanın, enerjinin ve bilincin yüzde 70 lehine olur.
Siz hiç…(Adamus belli beliirsiz güler) Siz hiç, bir an durup… devam etmeden önce kendi sorumu kendim yanıtlamam gerekecek – Hayır! (kahkahalar) Siz hiç, bir an durup kendinize, “Yahu bu problemler devamlı ve devamlı bir şekilde oluşup duruyor. “ dediniz mi? Yaa. Aslında hep aynı problem. Benzer problem. Kaç ömürdür aynı kokuşmuş problem? Aynı kişi. Benzer… biliyorsunuz, açık konuşabiliriz demek istiyorum. Olur mu? (bazıları “Olur” der)
LİNDA: Belki
ADAMUS: Salonun bu tarafı tamamdır. (kahkahalar) Ama diyelim ki başka insanlar hakkında konuşuyoruz. Sizin hakkınızda değil. Onlar durup hiç şöyle demezler mi, “neden bu problemler hiç sona ermez?! Bu problemler hep devam ediyor.” Benim tanıdığım, izlediğim insanlar – kimseye bakmıyorum – beş, altı kez evlendiler. (Adamus inanamıyormuş gibi mimik yapar, bazı kahkahalar) Ve siz bundan yakınıyor musunuz??! O deneyimi sevdiğiniz için böyle yapıyorsunuz anlıyorum demek istiyorum. O halde neden şikayet ediyorsunuz?! Bu nasıl problem, zihinlerindeki konuşmaları duyuyorum, eski partnerlerinin adını dahi hatırlayamıyorlar. (kahkahalar artar) Onları zorladığımda, onlar şikayet ediyorlar. Bu büyük, kötü bir ilişki ve bazıları bunun farkında bile değil. Sabah uyanıp giderken “O kim? Oh, o dördüncüsü. Ah tamam” (kahkahalar artar) diyorlar.
Zaman ve enerji miktarı… merhaba hayatım. (Linda’ya; bazı kahkahalar) Problemlere harcanan zaman ve enerji miktarını – pat! diye – bilinç ile değiştirebilirsiniz. Bilinç ile.
O nedenle şimdi kendinize bakmanızı istiyorum. Kaç kez… sabahları yataktan çıkmadan yapacağınız ilk şey olan “Ben Varım” ı benim için söyleyebilir misiniz? (izleyiciler “Evet” der) Evet diyorsunuz ama yataktan çıkmadan önce kendiniz için de Ben Varım diyebilir misiniz? Bu sihirli bir formül değil. Bu fark ediştir. Bu bilinçtir. Ben Varım. Baam! Temel bilinç. Diğer her şeyi gölgede bırakır. Sabahları şimdi yaptığınızın aksine bilinçli olarak kalkabilirseniz bugünü kesinlik ile değiştirecektir.
Sizin bunun dışında bir şey yapmanız gerekmiyor. Sizin bunu yirmi dakika boyunca söylemeniz gerekmiyor. Sizin başka bir şey yapmanız gerekmiyor. Sabahları uyanıp sadece, “Ben Varım” deyip bunu hissedin ve daha sonra güne başlayın ve gününüzün nasıl farklı, çok farklı bir biçimde düzenlendiğini gözlemleyin. Farklı düzenleyen sizsiniz.
Bilinç Yılı Farkındalık Yılı’dır, gününüzün farkındalığı, farkındalığın farkındalığı. Bilinç güç de değildir, enerji de değildir; o basitçe farkındalıktır. “İnsanlar zaten farkında olmalılar. Onlar, araba kullanıyor durumda olmalılar, isimlerini yazıp sosyal güvenlik numaralarını hatırlayabilmeliler.” diye iddia edenler olacaktır. Farkındalık bu değildir. Bunların hepsi ezberlemedir. Bunda çok az ya da hiç farkındalık yoktur. Onlar isimlerini farkındalık halinde yazmazlar. Onlar sadece isimlerini yazarlar. Böyledir yaa. Bilirsiniz bu sadece alışılmış bir harekettir. Bunu devamlı yaparlar.
Bilinç Yılı sizin içindir. Bu yıl farkındalık yılı. Bu kadar basit. Sizin bunun için gerçekten bir çalışma yapmanız gerekmiyor. Sizin sadece onun farkında olmanız lazım. Bu her şeyi değiştirir.
Bu gezegeni değiştirecek- gezegeni kesinlikle değiştirecek – ProGnost’ta konuştuğumuz gibi farkındalık giderek arttıkça bununla kavga etmeye başlayanlar olacaktır. Onlar bunu istemiyorlar. Onlar farkındalığı aslında istemiyorlar. Bu neden böyledir? Farkındalık neden istenmez? (izleyiciler çeşitli yanıtlar verir) Güç, değişim, korku, Korku…farkındalık ile birlikte, farkındalık. Fark ediş gelir, biliş gelir. Ve belki de bunu istemeyen, bundan korkan bir sürü kişi vardır. “Kendime bakar ve kendimden hoşlanmazsam ne olur?”
Enteresan bir sorum var – ve Linda sanırım mikrofonu getirmenin vakti geldi – size soracağım enteresan bir sorum var. Yüz üzerinden değerlendirirsek – yüz burada en yüksek, bir de en düşük rakam tabi – birden yüze kadar dersek insan bilinci bunun neresinde? Sadece merak. Sizin bilinciniz değil, gezegenin bilinci.
LİNDA: Gezegenin.
ADAMUS: Birden 100’e kadar.
LİNDA: Peki, ben şimdi bir uzmana gidiyorum.
ADAMUS: Bilinç kaç? Ah! Birden yüze kadar. Kaç verirdin?
PATRİCİA: Yirmi beş.
ADAMUS: Bende bir rakam var ve…tamam.
PATRİCİA: Ben bilmiyorum. Sadece tahmin ettim.
ADAMUS: Tamam, güzel. Mükemmel. Bilinç kaçta? Birden yüze kadar. İnsanların gezegende milyonlarca ve milyonlarca yıldır var olduğuna dikkat edin.
ŞAMBRA 2 (kadın): On.
ADAMUS: On. Peki. Rakamlar hızla düşüyor. (kahkahalar)
PETE: İki.
ADAMUS: İki! Aa Pete! Pete’ın hatırına! (kahkahalar)
LİNDA: Ah, ha, ha, ha! Pete’ın hatırı! Ha, ha, ha!
ADAMUS: Ah Pete!
LİNDA: O kadar eğlenceli ki!
ADAMUS: Peki. 2, 10, 25. Evet, evet.
ŞAMBRA 3 (kadın) Beş.
LİNDA: Ah, o beş dedi.
ADAMUS: Beş. (Adamus iç çeker) Vay… Ben seneye gidiyorum! (Adamus kıkırdar)
ŞAMBRA 4 (erkek): On sekiz.
ADAMUS: On sekiz. Tamam, geri gelmek için bir umudumuz var. Evet, dönmek için umudumuz var. Kaç…
TAD: Otuz.
ADAMUS: Otuz. Ebedi iyimser burada. (Adamus kıkırdar) Güzel.
MARY SUE: Ben 35’e çıkacağım.
ADAMUS: Otuz beş. Vay! Vay! 40 mı duyuyorum? (kahkahalar)
LİNDA: Peki, bekle. Senin için ton balığı.
ŞAMBRA 1: Kırk
ADAMUS: Kırk.
ŞAMBRA 6: En başta aklıma gelen buydu.
ADAMUS: Kırk. Peki.
ŞAMBRA 1: Evet.
ADAMUS: Doğru ya da yanlış yok. Yine de benim de bir cevabım var. (bazı kıkırdamalar)
LİNDA: Teşekkürler. Başka paylaşmak isteyen var mı?
ADAMUS: Birkaç tane daha. Buna göre 2 ile 40 arasındayız.
ŞAMBRA 5 (KADIN) : Yüz, çünkü zaten buradayız.
ADAMUS: Sen onların yüzde olduklarını mı düşünüyorsun? Ben gidiyorum.
ŞAMBRA: Çünkü…
ADAMUS: Ve ben önümüzdeki yıla kadar beklemeyeceğim.
ŞAMBRA 6:...Şu an buradayız.
ADAMUS: Ben de şimdi gidiyorum. (Adamus kıkırdar)
ŞAMBRA 5: Şimdi sona gidiyoruz.
ADAMUS: Evet.
PETE: Üç.
ADAMUS: Oh Pete! Tanrım! (kahkahalar) İki dakikada yüzde elli artış yaptın. Şaşırtıcı.
SCOTT: 22.33
ADAMUS: 22.33. Peki. Bu da iyi. Bayağı ilgilisin, biliyorsun, tahminde bulunmak isteyen var mı?
SCOTT: Nokta, nokta, nokta.
ADAMUS: Nokta, nokta, nokta. Evet. Peki, güzel. Bir tane daha.
ALİ: Aklıma ilk gelen yirmi dört.
ADAMUS: Yirmi dört. Peki, güzel, ilginç.
LİNDA: Oh, son bir tane daha. Son bir.
ADAMUS: Bir kişi daha.
SART: Sadece Sart bildi. (kahkahalar) Hayır, ben 40 civarı dedim.
ADAMUS: 40 civarı. Tamam. Aranızdan birinin “Fark etmez” demediğine şaşırdım çünkü fark etmez. Bendeki rakama göre 26. Yirmi altı. Çeyreği teşkil eden yirmi beşi biraz geçiyor. Diğer realitelerde resmi bir rakam yok ama ben ölçtüm. Bu gezegende bedenlenmiş olanların bilinç ile ilgili, gerçek potansiyeline baktım.
Gezegen süper mega kuantum öncesi başka bir yöne doğru gidiyordu ama bu şartlar altında yirmi altı civarında.
Bu iyi haber mi, kötü haber mi bilmiyorum. Umarım iyidir çünkü bizim bir sürü büyüme odamız var. (bazı kıkırdamalar) Umarım…milyonlarca yıl perspektifinden bakarsak, diyelim 60’a ulaşmak ne kadar zaman alacak? 26’ya ulaşmak milyonlarca yıl aldı.
LİNDA: Otuz beş yıl.
ADAMUS: Otuz beş yıl daha mı?
LİNDA: Evet.
ADAMUS: 60’a ulaşması için mi?
LİNDA: Mm. Hımm.
ADAMUS: Gezegende büyük bir karışıklık olmadan mı?
LİNDA: Ben öyle demedim.
ADAMUS: Ah! Ah! Peki.
Ben 26 diyorum, bu gidilecek hala çok uzun bir yol var anlamına gelir. Ama Linda kesinlikle haklı. Bu milyonlarca yıl sürmeyecek…
LİNDA: O neydi öyle?!! Aman Tanrım! Bu kaydedildi mi?! Bunu Geoff’a izlettirebilir miyiz?
ADAMUS: Bir kereye mahsus olmak üzere…(Linda yüksek sesli kahkaha atar) bugün, Linda kesinlikle haklı çünkü daha önce defalarca söylediğim gibi bilinç, bilinci yaratır. Bu bir tür kartopu etkisi gibidir ve bu henüz olmaya başladı. Bu nedenle elliye ulaşmak bir üç ya da dört milyon yıl daha almayacak. Bu on-on beş yılda mümkün olabilecek bir konu. Rakamların sonuçta bir önemi yok ama size bir fikir versin istedim…bilinç aslında çok düşük. Gerçekten böyle. Bilinç düşüyor. Yükseliyor ve düşüyor. On dört olduğu, yirmiye çıktığı ve tekrar sekize düştüğü noktalar var. Bilinç geliyor ve gidiyor. Ama tam şu anda çok dalgalı (momentumu yüksek anlamında) ve bedenlenmiş Yükselmiş Üstatlar ile bilinçli insan statüsünde olan sizler sayesinde hızlanmaya başlayacak.
Orada sıkıntılar çıkmaya başlayacak çünkü eski sistemler bilinç ile başa çıkacak durumda olmayacak. Bu da insanların çok esnek çok uyumlu olması gerektiği anlamını taşıyor. .
YÜKSELMİŞ ÜSTATLAR
Ve – ben burada en yakın zamanda veya daha sonra taşı gediğine koyacağım – bilinçte ve sizin bilincinizde son günlerde enteresan bir gelişme oldu. ProGnost etkinliği sırasında, Yükselmiş Üstatlar ile toplanacağımız Yükselmiş Üstatlar Odası konusunu anlattım. Bu oldukça anlamlı oldu. Bunu daha önce, iki, üç yıl önce gerçekten yapamazdık. Her şeyden önce şu anda çocuk olan Yükselmiş Üstatlar, bunların çoğu iki, üç, dört, beş, altı, yedi yaşında, bunun için hazır değillerdi. Siz tam hazır değildiniz. Sizler odaya girecek ve gevezelik yapmaya başlayacaktınız ve beraberinizde bir sürü makyo ile gelecektiniz. Fakat bunu şimdi gerçekleştirebiliriz. Ben şimdi sizin tüm tatlılığınız ile dolunayda Yükselmiş Üstatlar odasına girişinizi görebiliyorum. Siz artık lak lak etmeden, makyo ve diğer şeyler olmadan o enerjide oluyorsunuz. Orada sadece olduğunuz gibi olabiliyorsunuz. Çok güzel.
Bu önemli bir noktaydı çünkü Yükselmiş Üstatlar, küçük çocuk bedenleri içerisindeler iken Üstat kalbi ve bilincine sahiplerdir ancak bilinçleri hala çocuk bilincidir. Dolayısıyla onlar bir sürü ayarlamalardan geçiyorlarlar. Ama onlar şu an bizim her toplantımıza katılacak noktadalar. Bunu daha önce yapmıyorlardı. Ama daha önce farklı bir şey hissedip hissetmediğinizi sormuştum, onlar şimdi bizim toplantımızdalar. Onlar, burada bir şey öğrenmek veya öğretmek için bulunmuyorlar. Onlar bu güvenli alanda kendilerini fark etmek için bulunuyorlar.
Onların farkındalığı sizinkinden farklı olacak tabi. Sizin farkındalığınız Ben’imlik ile ilgili. Onlar, insanlıklarını daha önce hiç fark etmedikleri bir biçimde fark etmeye geliyorlar. Şimdi birleşen enerjileri tasavvur edebiliyor musunuz? Onlar burada. Onlar Şaudlarda bize katılmak için buradalar ve onlar burada olmaya devam edecekler. Siz, tanrısal bilincinizi fark etmek için izin verirken, onlar insanlıklarını fark etmek için izin veriyorlar. Çok, çok etkileyici. Çok heyecan verici. Burada kesinlikle bir şeyler değişti.
O nedenle şimdi derin bir nefes alarak bu küçük Yükselmiş Üstatları hissedelim… Büyük Yükselmiş bir Üstadın burnundan sümükler akarak çevrede koşmasını veya pantolonunu unutarak dolaşmasını veya bunun gibi şeyleri hayal etmek zordur. Bunlar bir de büyük büyük olanları. (kahkahalar)
Onların bize katılımlarını hissetmek için sadece bir an durun. Onlar ömürler boyu tam anlamıyla izin vermedikleri insanlıklarını fark etmek için geliyorlar.
Burada inanılmaz bir birleşme meydana geliyor.
(duraksama)
Bir şey daha ve ondan sonra merabhımıza başlayacağız.
LİNDA: Mmm.
ADAMUS: Mmm. Senin istediğin tek şey merabh.
Tanrı
Bir şey daha, ben Tanrı konusunda atıp tutacağım ve Tanrı konusunda atılıp tutulmasından hoşlanmayanlar uyusun.
LİNDA: Ohh.
ADANUS: Benim böyle yapmamın nedeni bilinç zamanı olması ve gezegendeki bilinç, bilincin yirmi altı gibi bir rakamda olması doğrudan Tanrı’nın sebep olduğu bir neticedir…Tanrının. Tanrı buna zorluyor diye değil ama Tanrı. O bilincin önündeki görünmez engel.* O insan bilincinin genişleme kabiliyeti önündeki görünmez engeldir. Tanrı, Tanrı. Tanrı konsepti, şeyleri sıkıştıran Tanrı bilinci. Şimdi burada durup Tanrı konusunda konuştuğum için çarpılacağım diye endişelenmem çünkü bunu yapan benim Tanrım değil. O başkalarının Tanrısı ve başkalarının korkusu. Ben Tanrıdan korkmam çünkü ben kendimin Tanrısı’yım tıpkı sizin kendinizin Tanrısı olduğunuz gibi.
*Çn: Adamus burada: Çalışanların üst kademe yönetim pozisyonlarına ulaşmasını engelleyici davranışsal ve örgütsel önyargılardan kaynaklanan, görünmez yapay engeller anlamına gelen "glass ceiling" sözcüğünü kullanıyor.
Ancak bu gezegende görünmez bir Tanrı engeli var. Başka bir deyişle o, şeyleri yapay bir şeklide tutuyor. Bu insanın Tanrı’nın ne olduğuna dair çok eski bir inancı. Ve dostlarım sizin tortunuzun bir bölümünü hala o Tanrı teşkil ediyor, Tanrı konusundaki hala o eski inanış, bir kısmı da sizin yetiştirilme şeklinizden kaynaklanıyor, kısmen, çünkü bunu yaratan kitle bilinci.
Tanrı kitle bilincinden başka bir şey değil. Bu kadar basit. İnsanların sözde ibadet ettikleri o Tanrı gerçekte var olmuyor. Yaratıcı olan,Tanrı değil. İnsanların ibadet ettikleri Tanrı sadece kitle bilinci.
Aslında bu komik çünkü, benim karşılaştığım en doğrucu geçinen, en inanç temelli yaşayan varlıkların çoğu, en çok şüphe içinde olanlardı, bunlar gerçekte Tanrı çığırtkanlığı yapanlar. Onlar İncil’i şüphesiz doğru kabul ediyor, kutsal yazıları yüksek sesle okuyor, Tanrı ve İsa ile yatıp kalkıyor ama onların bu ikisinin kim olduklarına dair bir fikirleri bile yok. Bunlar aslında en büyük şüpheciler. Fakat onlar şüphe içindeyken ne yapıyorlar? Onlar en büyük savunucular haline geliyorlar. Onlar en büyük savunucu ve diğerlerinin yargıcı oluyorlar. Bu tutucu insanlardan birinin kalbine bakarsanız – örneğin radikal Ortodoks tiplerin – onların en büyük şüpheciler olduklarını görürsünüz. Neden? Bu apaçık. Tanrı hakkında konuşuyorlar, Tanrı’ya dua ediyorlar. Onlar, Tanrı temelli yargılıyorlar ama onu hala, deneyimlemeleri gerekiyor. Onların onu hala, hissetmeleri gerekiyor.
Böyle bir şey sizde de şüpheye yol açmaz mıydı? Bir şeyin en büyük avukatı sizsiniz, diyelim ki; limonlu pastanın en büyük avukatı sizsiniz ama bugüne kadar onu asla tatmadınız. Bu, " belki de cennette yanlış bir şeyler var" diyen, içsel bir çatışmaya neden olmaz mıydı? İşte gezegendeki durum tam olarak böyle, onlar var olmayan bir Tanrı’ya sıkı sıkı tutunuyorlar. Onların bu konuda bir fikri yok. O çok eski bir insan Tanrı.
Bunu gündeme getirmemim sebebi, bunun, her biriniz ve hepiniz için bir dereceye kadar sorun teşkil etmesi. Bir dereceye kadar. Tanrı insanların yukarıya ve kendilerinin dışına yerleştirdikleri bir kavram. Daha büyük güç, bilinmeyen, gizemli. Fakat Tanrı hakkında çok garip bir bilinç var, onu alıp kendi dışına çıkarmak, onu başka bir yere yerleştirmek, onun burada olduğunu söylemek bile saygısızlık kabul ediliyor.
O halde bilinç nerede? Orada dışarıda bir yerlerde. Bilinmeyen. Bilinmeyen. Keşfedilmeyi bekleyen büyük varlık. Bilinç Tanrı’yı, dışarıya koymuştur ve bu da, hala yirmi altıda olmamızın nedeni. Ama bu grubun – onu buraya koyma (içeriye) yetisi var. Ruhun bilinci, kaynak, Ben’im, Ben Varım onu buraya koymak içindir. Bedenli aydınlanma budur. Dışarıda bir Tanrı veya dışarıda bir yaratıcı bilinci değil ama hemen burada bilinci. Bu kulağa basit geliyor. Ki zaten basit. O sadece…evet.
Realite yokken, hiçbir şey yokken, hakikat yokken bilincin oraya gelmesi ile aniden realitenin oluştuğunu görün. Buna karşı çıkabilir ve diyebilirsiniz ki “Bunu nereden bileceğim? Tanrı’nın aniden burada olması nasıl oluyor. Çünkü sizin bilinciniz burada, çünkü sizin Tanrı ile ilgili bilinciniz bütünleşti, bedenlendi, kabul gördü ve izin verdi. Bu böyle olur.
EDİTH: Muhteşem hissettiriyor.
ADAMUS: O muhteşem hissettiriyor.
Fakat ben başlangıcımızın sonuna doğru hala kirli şeylerin var olduğunu söylemiştim. Hala kitle bilinci Tanrısı’na bir ilinti var ki bu da hiçbir şekilde Tanrı değil zaten. Tanrı, Tanrı’ya inananlara yardım etsin çünkü bu katiyen gerçek değil, bunun gerçekle alakası yok. Biri bana gelip, “Adamus Saint- Germain, Tanrı nedir?” diye sorsa, bilinç, farkındalık, Benim’lik derdim. Daha sonra her şey buradan fışkırır – yaşam, deneyimler, sevinç, mücadeleler, her şey. Ama başlama…Tanrı sadece Ben Varım’dır. (birisi “Vaaz ver kardeşim der!”) Ve o dışarıda değildir. O tam da buradadır. Evet! Evet! Seni duydum kardeşim! Evet, evet! Sepeti dolaştır Linda! Çabuk, çabuk! (kahkahalar) Burada bir kasemiz var, onu dolaştır! Peki.
İşte dostlarım, sonuç yirmi altı, sayı bu, çünkü saydam-görünmez bir Tanrı engeli var. İnsanlar bunu aşmaya korkuyorlar. Onlar bunu geçmek konusunda dehşete kapılıyorlar. Onlar bu saydam Tanrı engelini aşmaya çalışacaklarına Şeytan ile karşı karşıya gelmeyi tercih ederlerdi. Bu bütün inanç sistemlerini tuzla buz edecektir. Bu onların realite sandıkları bütün bağlarını ve bağlantılarını parçalayacaktır ki zaten bunların da gerçeklikle uzaktan yakına bir alakası yoktur. Bu her şeyi değiştirecektir. Ve öyle. Ve bunu da siz gerçekleştireceksiniz. O kadar kötü değil.
Temizleme Merabh’ı
Hadi biraz banyo yapalım. Einat ve Gerhard’ın güzel müziği eşliğinde. Sizden şunu isteyeceğim; hiçbir şeyi zorlamayın. O tortunun – dini tortunun, yeniçağ tortusunun, spritüel tortunun - bir kısmını temizlemek için siz sadece sihirli enerjilerinize, bilincinize ve Benim’liğinize izin verin ve bırakın tortunun birazı temizlensin. Bu şekilde kendi görünmez Tanrı engelinizi de yok edin.
Bakın o görünmez Tanrı engeli orada olduğu sürece orada bilincin sınırlandırılması vardır. O yapay engel orada durduğu sürece kendinizi sıkıştırılmış hissedecek ve tutulacaksınız, bedeninizde acı hissedecek ve beyninizde çıldırıyor gibi olacaksınız.
Hadi şimdi derin bir nefes alalım ve salonun ışıklarını kapatalım. İşte bu bir tür temizleme merabhı.
Hadi şimdi iyi derin bir nefes alalım.
(müzik başlar)
Bu bir tür oto yıkama gibidir; sizin bir şey yapmanız gerekmez. Kirleri çıkarmak için çıkıp arabayı ovmak durumunda değilsiniz. Sadece arabanız ile girip, o küçük butona basarsınız.
Şimdi bazılarınız, “Oh! Sinyal geldi: oto yıkama bugün bozuk.” diyecektir. (Adamus kıkırdar) Hayır. Siz sadece butona basar arabanızı içine çeker ve enerjilerin size hizmet etmesine izin verirsiniz.
Hadi iyi derin bir nefes alalım
Bilinç o kadar güzel ki. O sadece farkındalıktır. O, Ben’imdir, O, Ben Varım’dır. Onun yanı sıra bir düşünce veya bir enerji yoktur. Onun buna ihtiyacı yoktur. O içsel bir ritim, armoni, süregelen akıştır – Ben Varım, Ben’im – ve yaşam buradan kaynaklanır. Yaradılış buradan kaynaklanır.
Ancak bilinç baskılandığında, bilinç temel olarak görmezden gelindiğinde, bilinç, hayatın kiri, eski inançlar, eski tortu yüzünden anlaşılmaz duruma geldiğinde hayat kötü gelir. Bu nedenle insanlar benzer kalıpları, benzer deneyimleri, benzer aktiviteleri, aynı insanlar ile birlikte birbirine benzeyen ömürler ömürler ömürler boyunca, tekrarlamaya devam ederler. Bu yüzden delirir gibi olur ve “Neden bütün bunlar benim başıma geliyor?” diye sorarlar. İşte bu, çok basit. Bu, sen bilince gölge düşürdüğün için böyledir.
Fakat o an… seçim yaptığınız o an, farkındalığın farkındalığını oluşturduğunuz o an, her şey geri döner. Bilinç, bilince yeniden yerleştirildiği zaman – ah! – her şey tekrar genişlemeye başlar.
O nedenle siz sadece kendinizi o kozmik oto yıkmaya sokun ve bırakın temizlik başlasın.
Bırakın enerjiler size hizmet etsin.
(duraksama)
O eski tortu nazikçe temizlensin.
(duraksama)
Bunun güzel yanı bunun bir çalıştırma gerektirmemesidir. Siz sadece bilincinizi buraya getirirsiniz ve her şey olur.
Farkındalığı seviyorum. O o kadar basit ki. Farkındalığa izin vermeyen insanlar bana hep garip gelmiştir. Aslında onlar bundan çekiniyorlar. Onlar aslında farkındalıktan kaçınıyorlar. Bunun fazla acı verici olduğunu iddia edebilirsiniz. Işık çok parlıyordur, ya da neyse. Onlar yoldan çıkarlar, kendi farkındalık yollarından.
Onlar böyle düşünürler çünkü onlar yaşadıklarını zannederler ama arada çok büyük bir fark vardır.
İş yerindeki sorunları nasıl çözeceğinizi düşünebilirsiniz. İşten sonra ne yapacağınızı düşünebilirsiniz. Hayatınızı nasıl yaşamış olduğunuzu düşünebilirsiniz. Ama biliyorsunuz bu gerçekten farkındalık değildir. Bu düşünmektir. Düşüncede çok yaşam yoktur.
Fakat sonra farkındalık gelir. O bilinçtir ve siz farkındalığınızı bir yere yerleştirdiğiniz zaman, kalbinizi bir yere yerleştirdiğiniz zaman, umarım aniden yaşam geldi diyeceksinizdir.
O, herkesin yapabileceği kadar basittir. O kadar basittir ki daha önce neden yapmadığınıza hayret edersiniz.
Tortu bazen artar ve bunu yapmak zorlaşır ve siz günün uyanık kaldığınız bölümünün yüzde yetmişini problemleri çözmek uğruna harcarsınız. Ve ben şunu bildirmeyi de unuttum; uyanık kaldığınız zamanın diğer yüzde otuzunu da yeni problemler yaratmak için harcarsınız.
LİNDA: Ooo
ADAMUS: (kıkırdayarak) Öyle! Yüzde yetmişi eski problemleri çözmek için, yüzde otuzu da – tamam yüzde yirmi dokuzu – yeni problemler yaratmak için harcanır.
Böyle olmak zorunda değil. Hiç değil.
Siz sadece bir derin nefes alır ve farkındalığa girersiniz. Farkındalığınızın farkındalığına. Hepsi bu. Sadece “Ben Varım.”
Bilincin olduğu yerde yaşam belirir, gerçek yaşam, yaratıcı yaşam.
(duraklama)
Biz bu merabhın ortasında iken, ruhunuz oto yıkamada iken, bugün burada özel bir sürpriz daha meydana gelmekte. Sizin hemen şimdi yaratımı hissetmek için fırsatınız oluştu.
Şimdi, bazılarınız yaratıcı olduğunu, çoğunuz da yaratıcı olmadığını düşünüyor. Ben o türden, bir şiir yazmak gibi bir yaratıcılıktan bahsetmiyorum. Ben hiç yoktan bir şeyler var etmekten bahsediyorum ve ben bilincin tanımını böyle yapıyorum. Farkındalığınızı hiçbir şeyin var olmadığı bir yere getirin ve o orada canlansın.
Elleriniz ile bir şeyler yapmanıza veya zihninizde canlandırmaya ihtiyaç yok, siz sadece kendinizi yaratıcılığa açın. Hayatınıza farkındalık katın, her şeye farkındalık getirin.
Ben daha önce gerçek bir yaratıcının kendisini kutsadığını, kendisine müthiş hayranlık duyduğunu ve sonra geri çekildiğini belirtmiştim. Şimdi bir anlığına yaratımınızı hissedin, genişlemeyi ve ifade etmeyi sürdürerek: var olmanın sevinci ile şakıyan asıl halinize, ifade etmeyi sürdürmek ve genişlemek için duyduğunuz arzuya geri dönün.
Bu heyecan verici. Ve biliyorsunuz, fiziksel olsun ya da olmasın, bu yaratımlar, zaman ve uzaydan geçmeye devam ediyor.
Bunu bir anlığına hayal edebilir misiniz? Bir şey yaratırsınız; diyelim bir şarkı. Siz dışarıda yürüyüş yapıyorsunuzdur, bir şarkı uydurursunuz ve kendi kendinize söylersiniz. İşte, siz, biraz önce bir şey yarattınız ve o asla ölmeyecek. Asla, hiçbir zaman ölmeyecek. Sizin insan zihniniz bunu on dakika sonra unutacaktır ama o temel anlamda kendisini devamlı sevinç içinde ifade ederek, tüm yaradılışta geziyordur.
Bunun güzel bir yanı da sizin bir kere yaratmış olduğunuz herhangi bir şeyi, yarattığınız her şeyi tekrar hissedebilmenizdir. Siz, bunun var olmanın sevinci olduğunu hissetmeye muktedirsiniz. O, sizin gibi ruhlu bir varlık değildir ama sizin yarattığınız her şey sevinç içindedir.
Onu duyabiliyor musunuz? Onu hissedebiliyor musunuz?
(duraklama)
Sizin geceleri gördüğünüz çoğu rüyanız yaratımlardır. Oh, onlar hala dışarıdalar. Onlar hala genişlemeye devam ediyor ve var oluyor ve sevinç içindeler.
Çoğu zaman gün içerisinde size ilham gelir, bir konu hakkında bir fikir veya belki de küçük bir buluş, sizin kitaplar yazdığınızı görürüm. Siz, kalplerinizde kitaplar yazıyorsunuz, çoğunuz bunları kağıta dökmüyor. Ancak bu yaratımların hala bir yerlerde var olduğunu fark ediyor musunuz? Onlar yok olmuyorlar. Belki de onlar asla kitap halinde yayımlanmayacaktır. Bunun bir önemi yok. Siz bunu yarattınız. O hala orada ve o hala burada.
Şimdi hemen onun sevincini hissedin. Bunu siz gerçekleştirdiniz. O daha önce orada değildi. Onu siz yaptınız ve o da size geri sekiyor.
(duraklama)
Temizleme nasıl gidiyor? Arınma nasıl gidiyor? Çok kolay değil mi?
(duraklama)
Biz birkaç dakikaya kadar durulama devresinin son kısmına geçeceğiz ondan sonra da güzel bir kurutma yapacağız.
Şimdi hemen derin bir nefes alın ve izin vermeniz halinde enerjilerin size nasıl hizmet ettiğini hissedin.
(duraklama)
Bu şaşırtıcı. Siz, çalışırken alışkın olduğu gibi, enerjiler üzerinde de çalışmanız gerektiğini sanıyordunuz ama onların sizin için çalışması için hiçbir şey yapmanız gerekmiyor. Hayır. Hayır. Onları denetlemeniz gerekmiyor. Sizin, onları itmeniz gerekmiyor. Onlar burada sadece sizin için çalışıyorlar.
Siz, bugün bu boşlukta bulunmak için bir seçim yaptınız.
Siz, bu boşluğun yaratılmasına yardımcı oldunuz.
Şimdi, bu enerjiler size köpük yapıyor, sizi ovuyor, o eski kirlerin serbest bırakılmasına yardımcı oluyor. O biriken eski kirler, sizi, farkındalığınızın gerçekten farkında olmaktan alıkoyuyor. O kirlerin çoğu…o gerçekten yapışkan olan şey Tanrı ile ilgili. Bazı zamanlar kafanızda o eski plaklar çalar – öğretmenler, rahibeler, hahamlar – ancak daha önce de söylediğim gibi insan bilinci Tanrı’yı dışarıda başka bir yerlere koymuştur. Bu inançla fazla değil ama bilinç ile ilgili ve bu ikisinin arasında çok fark vardır.
İnsan bilinci Tanrı’yı dışarıda bir yerlere yerleştirmiştir. Onu bir adama dönüştürmüştür, bir erkeğe. Onu gerçekten gizemli kılmış ve onu bir nevi insan haline getirmiştir. Dokunulmaz. Dokunulmaz.
Ve işte bu böyle oldu. Tanrı böyle bir yere oturtuldu. Burası bilincin bulunduğu yerdi. Burası sınırlı olan yerdi ve bu nedenle de yaratım hep sınırlı oldu.
Fakat sevgili dostlarım. Tanrı içinizdedir.
Tanrı içinizdedir.
Ruh, Ana Kaynak, Yaratan, Sonsuz Olan, Ben’im içinizdedir.
Hadi şimdi, noktalara bağlanalım. Benim, bilincin her şeye girebileceğini ve oraya yaşam getireceğini söylediğimi hatırlayın. Bilincin olduğu yerde yaşam vardır. Bilinç içinizdeki Tanrı olunca bu böyle olur.
İşte bugün bu nedenle, Ruh’un bu eski Tanrı, Yaratıcı konseptinden kurtulması için bunu temizlememiz gerekti.
(duraklama)
O tam da bu anda burada. O sizsiniz. O eğlenceli şey hep oradaydı.
Oh, Biliyorum şimdi tam olarak kavramadınız ama kafanız biraz daha yattı. O içinizde. O daima oradaydı, o, o kadar tanıdık ki…içinizde.
Sizin bilinç zamanınızda biz Tanrı’yı, Ruhu, Ana Kaynağı size geri getiriyoruz.
Vay.
(duraklama)
Siz, bizim enkarne olmuş Yükselmiş Üstat dostlarımızı hissedebiliyor musunuz? Burada bazı gelişmeler oluyor. Burada enerji değişiyor.
Burada hemen şimdi, oh, bin beş yüz iki yaşında- üç yaşında- dört yaşındakiler için eğlenceli şeyler oluyor. Şambra dediğimiz 40 bin, 50 bin, 60 bin yaşında olanlar için de eğlenceli şeyler oluyor.
Bilinç. Ben’im. Ben Varım.
Biz o camdan Tanrı engelini kırıyoruz.
Kulağa basit geliyor ama bu büyük bir gelişme. Bu gerçekten büyük bir gelişme.
O halde hadi şimdi kurutma aşamasına geçelim. Güzelce yıkandık. Hadi kurutma kısmına geçerek müziği dinleyelim.
Kurutucu sizi sıcak bir akışla sararken güzel, derin bir nefes alalım.
(uzun bir duraksama)
Hadi hep birlikte derin bir nefes alalım. Ah!
Cauldre ve Linda’nın dediği gibi, siz gerçekten de güvenli alanlar yaratmakta başarılısınız; siz, kendi gerçekliğinizi deneyimlemek amacı ile kendiniz için alan yaratmaktasınız.
Bilincin olduğu yerde yaşamın oluştuğunu hatırlayın. Bilinç varsa, yaşam vardır. Farkındalık varsa, sevinç vardır.
Güzel, derin bir nefes alalım… güzelce derin bir nefes dostlarım.
Yaptığınız sohbeti şimdi duyabiliyorum. Eve gidiyorsunuz, çocuğunuz, “Anne bugün ne yaptın” diye soruyor. Siz de, “Tanrı’yı kendime geri getirdim” diyorsunuz.
Bununla birlikte dostlarım, tüm yaradılışta her şey yolunda.
Teşekkürler. Teşekkürler. (izleyiciler alkışlar)
Çeviri: Meltem Taban