• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

ŞAUD 9: “Keşif 9”

KIRMIZI ÇEMBER MATERYELLERi

Keşif Dizisi

SHOUD 9: “Keşif 9”  Geoffrey Hoppe kanallığıyla,

ADAMUS tarafından Kırmızı Çembere

3.Mayıs.2014 tarihinde sunulmuştur.



Ben O Benim, egemen ve özgür alandan Adamus.

Bu şaudun enerjilerine hoş geldiniz. Odada ne güzel enerji var. Hımm. Bugünkü müzik de hoş. Bir nevi kutlama, bir çağın sona erişinin kutlaması. İlerleme zamanı. Şarkının dediği gibi, gezinme zamanı. Sanırım, bu şarkıyı daha önce hiç  duymadınız.( Adamus kıkırdar)

Bütün yaşamlarınızla ilişkiyi kesmek durumunda olmanın bir çeşit metaforu var. Ahh, bir çok şey çalıştınız, bir çok şey deneyimlediniz, yaptığınız şeylerle, yıllar, yaşamlar geçirdiniz, ve şimdi bırakma zamanı, bir sonraki düzeye geçmek zamanı.

Bir sonraki düzeye geçmenin doğru olduğunu farkındasınız. Zamanının geldiğini biliyorsunuz. İşin doğrusunu isterseniz, artık bildiğiniz şeyleri yapmaktan sıkılmıştınız. Böylece yeni bir deneyim ve fırsat yarattınız.

Ve eski çağ biterken bugün yaptığınız gibi eski anılara biraz zaman ayırdınız. Tatlı, hoş anılar. Ah, aslında onları hafızanızda olduğu kadar hoş olarak deneyimlemeyi nasıl da isterdiniz. (güler)

İşin komiği, anıların gerçek olmasıdır. Onları düzenlemiyor ya da hileye başvurmuyorsunuz. Bu sıcaklık ve güzel duygular o zamanlar da vardı. Ve burada toplantılarınızla, meclisinizle ve yol arkadaşlığınızla, Tobias’ın kutsamalarıyla( blessing) tam burada başlamıştı. Ne tatlı anılar.

Ve işte bu anılar, sevgili arkadaşlarım, bu hoş, güzel, dokunaklı anılar sizi bir başka yaşama geri getirdi.(Adamus kıkırdar) “Ohh! Çok tatlıydılar! Ohhh! Ohh! O kadar çok hoşuma gitti ki, biraz daha anı için geriye gitmem lazım!” (dinleyiciler “Hayırrrr!” derken Adamus kıkırdar)


Enerjilere nefes almak

Evet, sevgili arkadaşlarım, burada enerji bayağı güzel. Ama, sevgili Aandrah (Norma Delaney)  burada sizlerle nefes alırken, ben biraz meraklandım. Son toplantımızdan beri nefes almayı unuttunuz mu? Baktım da, nefes almaktan ziyade düşünüp duruyordunuz. Biliyorsunuz bunu, ben de biliyorum. Yaptığınız pek de nefes almak değildi.

Nefes almak – Ona (Linda)  su verme, bugün.–nefes almak işte böyle, böyle. (Adamus kısa küçük nefesler alır.) Nefes almak (Adamus çok derin bir nefes alır ) böyle olmalı. Haydi hep beraber yapalım. Aandrah’yı gururlandıralım, Üstad gibi nefes almak. (Adamus derin güzel bir nefes daha alır ve yüksek sesle nefesi verir.) Dinleyiciler pek iyi değil, biraz kabızlar. (bir kaç kişi kıkırdar) Haydi tekrar deneyelim. Eğer gerçekten hayat ve enerjiyi nefesle alacaksanız, bu neredeyse hareketsiz kalamazsınız gibidir. Deneyelim….. (Adamus yeniden derin güzel bir nefes alır; dinleyiciler yine o kadar derin almazlar; Adamus bir of çeker.)

Aandrah, buraya gel. Burada biraz çalışmamız lazım.(bazıları kıkırdar) Şimdi, belli ki, belli ki zor bir ay geçti.(güler), ve de gerçekten nefes almıyorlar. Nefes almak hakkında düşünüyorlar, ve daha sonra nefes alma anıları olacağını umut ediyorlar.(güler) Ama gerçekte nefes almıyorlar. Öyleyse, onları bir an için cehenneme gönder. Onlara Ohamah’nın Nefes Okulu nefesini ver.

AANDRAH: Voo! Ah!

ADAMUS: Ahhh!

AANDRAH: Buna hazır mısınız?

ADAMUS: Bir mikrofona ihtiyacımız olacak. Evet, ona ihtiyacımız yok, ama …

AANDRAH: Başlıyoruz. Dikkat edin. İşin komiği, pazartesi günü bu okulu başlatıyoruz. Hazır mıyız ?

Bu kadar çok sevgi almaya istekli misiniz?  O sevgi nefesle gelir. Hissedin onu! Kabul etmeye hazır mısınız? Bunun sizde oluşmasına izin vermeye  hazır mısınız?! ( Adamus’u işaret ederek; daha fazla gülmeler)

ADAMUS: Belki de burada durmamız lazım.(daha fazla güler) Nefes almak çok kişisel bir deneyim! ( daha fazla güler)

AANDRAH: Pek ala.

ADAMUS: Ben burada duracağım.( Adamus kenara çekilirken, bir kaç kişi daha kıkırdar)

AANDRAH: Bu oda inanılmaz bir sevgiyle öylesine dolu ki. Bu sevgiyi nefesinizle almaya hazır mısınız? Burnunuzdan aşağı karnınıza, özünüze doğru nefes alın. Nefesin karnınızı, özünüzü (merkezinizi)doldurduğunu hissedin. Özünüz, merkezinizin bu büyük sevgi ırmağı olduğunu yaşamaya hazır mısınız ? Nefesle alın onu, başından sonuna kadar. Başından sonuna kadar.

O size dolarken hissedin ve sonra bu sevgi ilişkisiyle salıverin. Olmuş olanları salıverin. Böylesine çok sevgi dolu diğer bir nefesi kabule hazır mısınız.

Evet, nefes alın, nefes verin…...merkezinize, özünüze doğru derine, daha derine. Kabul edin. Alın.

Kendinizin bedeninizde derine, giderek daha derine doğru eridiğini hissedin. Ruhun(soul) yuvası, sizin mucizeniz olan, bu sevgi ilişkisi için yaratılmış bu tatlı tatlı beden.

Her sefer bir nefes. Her sefer bir nefes. Evet.

Ne büyük bir aşk ilişkisi. Ruh (soul) ve insan arasında. Ruh ve insan arasında. Sizin mucizeniz olan gerçek ışık beden. Bütün yapmanız gereken nefes almak. Nefes almak.

Böylesine sevgiyi, böylesine neşeyi nefesle alın ve kabul edin. Her seferde bir nefes. Her seferde bir nefes. Evet.

ADAMUS: Teşekkür ederim. Ve şimdi gerçekten çok güzel kuvvetli bir nefes. Çok kuvvetli. Gözler açık, tam olarak burada ve farkında olarak. Çok kuvvetli enerjiyi çeken bir nefes. Burada süregelen bir enerji eksikliği var, birazdan bunu konuşacağız, evet güzel çok kuvvetli bir nefes. (Adamus derin bir nefes alır ve komik bir surat takınır)Evet, gözleriniz yuvalarından fırlamalı! (bazıları kıkırdar) Kollar açılmaktan kendini alamamalı. Çok kuvvetli nefes arkadaşlarım. Derin. Getirin bu enerjiyi. Son zamanlarda merak ediyordunuz, “Enerji nerede? Enerji nerede?” Öyleyse nefesle alın onu.

Bu doğrudan doğruya enerjiyi bedene kabul eylemi. Yaşam gücü enerjisini bu fiziksel varlığa getirme eylemi. Bir süreliğine zihninizden çıkma eylemi. (Adamus bir derin nefes daha alır.) Evet. Güzel.

İşte nefesi yaptığı budur, nefesin ne olduğunun yanıtı budur.

Evet, bugün buraya geldiğinizde biraz oturup, sığ nefes aldık. Hala düşünceler sürüp gidiyor, elbette. Şimdilerde dünyada şüphesiz çok şey olup bitiyor.

Daha geçenlerde büyük kare oldu. Bu astrolojik olay oldu. Bu, astroloji hayatınızı kontrol ediyor anlamına gelmiyor ama özellikle şimdiki gibi zamanlarda kesinlikle bir etkisi oluyor. Nisanın 22 si ile, Mayıs’ın 10 ları arasındaki  enerjiler acı vericiydi, eğer hissetmediyseniz. Eğer hissetmediyseniz, belki de canlı değilsiniz. (bazıları kıkırdar) Haşat ediyor, can yakıyor, acı veriyor  – bedende acı, zihinde acı. Havanda dövmek gibiler ve sizin artık tolere edebileceğinizi düşünemeyeceğiniz noktaya kadar,  her şeyi  tam olarak öğütüyorlar. Ama bir biçimde yapıyorsunuz. Bir biçimde hallediyorsunuz. Bir biçimde gün be gün yapıyorsunuz.

Ben size bu enerjilere, nefes alın, bunları getirin dediğimde doğal bir gönülsüzlüğünüz oluyor. Neden? Evet, böylece bu acı verici enerjiyi nefesleyeceksiniz diye mi? (bazıları kıkırdar) Hayır, kesinlikle değil. Yaptığınız şu, bununla baş etmek için nefes almayı durduruyorsunuz. Daha az enerji getiriyorsunuz. Bir nevi kapanıyorsunuz. Çünkü her yerde bu inanılmaz muazzam baskı var.

Bu yalnız sizde değil. Sadece sizde değil. Şimdi bu gezegende her yerde böyle. Her bir ağaçta, her bir çimen yaprağında, her bir sivrisinekte. Deyim yerindeyse, Gaya'nın bağırsaklarında. Her yerde ve siz bunu hissediyorsunuz. Böylece doğal tepkiniz, kapanmak ve bu şey geçene kadar beklemek.

İçinizde sezgisel bir düzeyde bunun geçeceğini hissedebilirsiniz. Geçmek zorunda. Bir şey olmak zorunda. Bazılarınız, hayret bir biçimde, olacak  bir dram, bir büyük afet  olmasını  bekleyerek her gün haberleri izliyorsunuz. Bu baskıdır. Evet, olacak ama şimdilik yalnızca baskı safhasındayız. Baskı. Bu baskı her şeyi bunun için hazırlıyor.

Evet, ne yapıyorsunuz? Kapanıyorsunuz. Nefes almayı durduruyorsunuz. Daha fazla enerji davet etmeyi durduruyorsunuz, çünkü acıtıyor, zor.

Biz perdenin öbür yanından bile hissedebiliyoruz. Evet, dünyada olanların enerjisini hissedebiliyoruz ve şimdilerde daimi bir baskı var. İnanılmaz.

Evet, haydi yeniden deneyelim. Derin bir nefes alın, çünkü sizin bir diğer parçanız da , “Enerji nerede? Neden bedenim bu kadar yorgun? Beynimde neler oluyor? Hiç de yaşam enerjim yok. Üstat olduğumu zannediyordum , canlılığım nerede?”diyor. Evet? Orada. Orada, ama ama onunla birlikte bu muazzam acı veren baskıyı da hissedeceksiniz. Onu bedeninizde hissedeceksiniz, onu duygularınızda hissedeceksiniz. O, orada.

Evet, burada gerçekten ilginç bir seçiminiz var. Kahve için teşekkürler. ( Linda’ya). İlginç bir seçim: Kapanmak, fırtınanın geçmesini beklemek, ama hala bunları hissedeceksiniz ve hala kapanacaksınız; ya da – ah! –onu içinize çekin (için) (Adamus kahvesinden bir yudum alır)

Derin güzel bir nefes alın. Kahveme alkol mü kattınız? (bazıları kıkırdar) Şimdi derin güzel bir nefes alın. Tam olarak içine dalın. Bu enerjileri hissedin ve enerjinin burada size hizmet için burada olduğunu hatırlayın.

Şimdilerde muazzam enerji var. Bir parçanız acı veren, lime lime eden gücü hissediyor ve bu belki de uygun oluyor, çünkü enerjiler sadece uygun olmayan bir çok şeyi gerçekten un ufak ediyor. Bu bir çoğunuzu öldürmeyecek.(güler) Öldürmeyecek-dedim- çoğunuzu öldürmeyecek. Ama her zaman bazı istisnalar olur. Ölümde bu istis….ölüme gülmeye gereksinimiz var, çünkü bu da bugün konuşacağımız şeylerden biri – Ölüm, karanlık ve buna benzer şeyler. Ölüm…...Şambra öldüğünde, bir kaç kişi öldü, geçiş yapıyorlar ve yapmak istedikleri ilk şeylerden biri bana bir şaplak atıp “Ölümün bu kadar kolay olduğunu neden söylemedin? Bütün hayatım boyunca bundan korktum ama ne kadar kolaymış. Ne rahatlıkmış.” demek. – bir biçimde acaip dehşet verici bir yoldan, bir biçimde neşe. – “Çok kolaydı,” ve evet öyle. Lütfen ölümden hiç korkmayın.

(dinleyiciler sessizdir)

Oh, bunun üzerinden tekrar geçmek iyi oldu! (Adamus kıkırdar) Ama bu arada , biz yaşamaktayız. Yaşamakta ve keyif almaktayız. Ama bazan bu kadar ölüm korkusu içinde yaşamak zor olur.

Evet, şimdilerde yapılacak seçim enerjileri içmek, nefesle almak. Sizin için burada. Enerji…(bazı dinleyiciler aptallaşırlar) Onlara artık daha fazla  yok.(güler)

Enerjinin temellerini hatırlayın. Gündemi filan yoktur. Zihni yoktur. Yönü yoktur. Aldırış etmez. Yalnızca enerjidir. Duyguları yoktur. Yavru köpek gibi istekleri ve hisleri yoktur. Yalnızca enerjidir ve size hizmet için oradadır.

Bir çoklarınız enerjiden korktuğunuz bir noktaya kadar geldiniz, bu korkunun neden olduğunu biraz olsun açıklayacağım. Bu sadece enerji ve sizin için orada. Böylece, şimdilerde bu gezegene gelen muazzam enerji topunu hissettiğinizde, derin bir nefes alın. Bu diğer insanları çok meydan okuyucu biçimde etkileyebilir ama, sizin için sadece hayatınız için, her neyi seçiyorsanız onun için  enerjidir.

Tamam, şimdi gerçekten derin güzel bir nefes alalım...bunu getirmek için. Korku yok. Size akmasına izin vererek. Size hizmet etmesine izin vererek. Hayatınızda neyi, seçiyorsanız, hizmet etmesine izin  vererek. Bu enerjiden saklanmayın.

Ve komik bir şey olur. Siz, onu hiç bir kısıtlama ya da kontrol olmaksızın aldığınızda(içtiğinizde-emdiğinizde) sadece onu getirdiğinizde, birdenbire acıtmaz olur. Aniden acı vermediğini anlarsınız. O düşüncelerinizi daha da karmaşık hale getirmez. Bedeninizi incitmez.

Kendinizi şimdi burada olan enerjilerden sakınırsanız, korunmaya kalkarsanız, o zaman acıtacaktır, çünkü savunma sistemi tabakalarını uyarırsınız. Geri çekiliyorsunuz. Kontrol ediyorsunuz. Sadece açık, sebest, kontrolsuz getirirseniz, acıtmaz. Acıtmaz.

Gerçekten güzel derin, kuvvetli, cesur bir nefes daha alalım. Bu hava. Bu enerji. Ayrıca,izin vermenizin, kendinizi açmanızın da sembolü. Güzel.

Bir soru

Şimdi,  tahtaya biraz  yazı yazacağız, ve Linda mikrofon lütfen ve Vili tahtaya. Teşekkür ederim.

Soru şu; Linda mikrofonla dolaşırken, iki şey soracağım. Her şeyden önce, bu konuya girerken, enerjiyi basit tutalım, tamam mı? Çok basit tutalım. Karmaşık olmaya gerek yok. Önceki derslerimizden hatırlayın, sadece zihin karmaşıklığı sever, çünkü böylece yapacak bir şeyleri olur. Bir biçimde, bu onun çalışma şekli. Hayatın kendisi, siz ruha sahip bir varlık olarak, siz çok basitsiniz. Derin ama basit. Öyleyse, bugün enerjileri çok basit tutalım.

İkinci olarak, biz mikrofonla dolaşırken, lütfen açık ve samimi hissedin, rahat olun. Başka bir anlatımla, sorularımı gayet güzel bir nedenden ötürü soracağım, yani burada sadece lolipop yalayıp durmayalım.(dalga geçmek için sormadığını işaret ediyor)

LINDA: Hımm.

ADAMUS: Sormamın iyi bir nedeni var.(Adamus kıkırdar)

Soru – Linda mikrofon elinde koşuşturacak ve koşuşturmasının ortasında ben soruyu soracağım, böylece Linda daha bilemeden….

LINDA: Koşuyorum, koşuyorum şimdi. Koşuyorum, koşuyorum şimdi.

ADAMUS: Evet, koşuyorsun, koşuyorsun, koşuyorsun…

LINDA: Suyu elimden uzak tut !

ADAMUS: Koşuyorsun, koşuyorsun, koşuyorsun.

LINDA: Suyu elimden uzak tut.

ADAMUS: Soru,  haleti ruhiyeniz (modunuz- ruh haliniz ) ne durumda ? Ne moddasınız? Ne moddasınız ?

Eğer “ Hangi zaman diliminde?” derseniz – diyelim ki geçen bir kaç hafta içinde, hatta geçen bir kaç gün içinde. Şimdilerde modunuz ne durumda?

SHAUMBRA 1 (erkek): Şimdi mi?

ADAMUS: Geçen yedi ile ondört gün içindeki modunuzu kastediyorum.

SHAUMBRA 1: Bunalmış.

ADAMUS: Bunalmış. Güzel. Mükemmel. Bu tahtaya yazmak için güzel bir tane. Bunalmış. Senin için bunaltıcı olan neydi?

SHAUMBRA 1: Olan bir çok şey.

ADAMUS: Evet, evet.

SHAUMBRA 1: Taşınma çabası. Farklı bir iş çabası. Evet, sadece …

ADAMUS: Ehh, sanki sakladığın başka bir şey var .

SHAUMBRA 1: … her şey. (kıkırdar)

ADAMUS: Başka ne var? Başka bir şey var.

SHAUMBRA 1: Başka bir şey mi var?

ADAMUS:  Evet, olup biten başka bir şey var. İş, taşınma, başka ne var? Gerçekten senin canını sıkan ne?

SHAUMBRA 1:  Düşüncelerim mi?

ADAMUS: Oh o da var ! (kıkırdayarak)

SHAUMBRA 1: Çok düşündüğüm için mi?(güler) Her şeyi düşünmem gibi mi? (gülerler)

ADAMUS: Senin kafanı ütüleyen başka bir şey, bir konu.

SHAUMBRA 1: Hımmm … Sanırım, ailevi bir durum.

ADAMUS: Sanırım, bu oldukça iyi.(ikisi de kıkırdarlar)

SHAUMBRA 1:  Evet,  bir kısmının bu olduğunu biliyorum.

ADAMUS: Her dört sorundan biri aile.(daha fazla kıkırdar) Bu doğru bir ifade. Çok doğru bir ifade. Güzel.

SHAUMBRA 1: (kıkırdayarak) Evet.

ADAMUS: Güzel. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. “ Bilmiyorum.”  demediğiniz için teşekkür ederim. Evet. Yaklaşıyoruz. Evet.“ Bilmiyorumlar” bugün tuvalete gidip, beş dakika oturmak zorunda olacak.

Tamam. Sonraki. Senin ruh halin ne durumda? Bunu sormak için çok iyi bir nedenim var. Modun nasıl? Lütfen.

KAREN: Kitabımı henüz bitirdim ve çalıştığım …

ADAMUS: Güzel. Tebrikler.

KAREN: … geçen yıl çalıştığım . Karikatür kitabı, resimlerim gibi. Ve ben …

ADAMUS: Ben de kitapta varmıyım?

KAREN: Evet.

ADAMUS: Oh! Bakın. (Adamus kıkırdar)

KAREN: Evet. Kırmızı Çember de var.

ADAMUS: Güzel. Güzel. Yalnızca dikkatinizi çekmek için, benim ya da Kırmızı Çemberin yer aldığı herhangi bir kitapta, bilhassa benim yer aldığımda, ekstra enerji vardır.(dinleyiciler “Oooh!” derler.) Güzel. Evet, modun nasıl?

KAREN: Şey, harika hissediyorum, çoşku içinde, kitabı bitirmekten dolayı bayram ediyorum ama sonra başka bir şey geldi …

ADAMUS: Fark ettin mi, aklımdayken, “ve sonra ” dediğini fark ettin mi ?

KAREN: Ve sonra.

ADAMUS: Evet, evet. Hooo! Fiyuuuuu! Evet. Göktaşı! Bırrrrr‼! Yeni başlıyor! Devam et. Ve sonra?

KAREN: Bu düzeyde daha fazla ilerleyemem gibi geldi, çünkü gelen başka şeyler benim daha yüksek olarak düşündüğüm düzeylerden geliyor.

ADAMUS: Evet, evet. Aklımdayken, bu yalnızca – semantik (anlam bilimi), ama daha yüksek düzeyler yok.

KAREN: Doğru.

ADAMUS: Ne yazık ki, daha yüksek düzey –bu-, demek istiyorum.(bazıları kıkırdar ve Adamus’da kıkırdar)

Daha yüksek düzeyler – bunda titizlik gösteriyorum, çünkü bir Üstad olarak, sözcük dağarcığı üzerine biraz üstadlık yapmak istiyorum – Daha yüksek düzeyler yok ama özgürlük düzeyleri var. Tamam.

LINDA: Mımmmm.

ADAMUS: Evet, evet. Bunu kitabına koy.

LINDA: Mımmmm.

ADAMUS: Hayır, gerçekten, tıpkı yüksek benlik ya da büyük melekler olmadığı gibi. Büyük meleği öldürelim. Yapalım, yapalım … (Linda soluk soluğa kalır)

LINDA: Ohhh! Linda’ya su yok! (güler)

ADAMUS: Yüksek benlik kavramı –haydi şimdi bunu imha edelim. Öldürün onu. Hayır, hayır. Öldürmek iyidir. Çünkü, öldürmek enerjiye izin – size geri vereceğim, burada sarmalıyorum –bu enerjiyi içinde bulunduğu askıda kalma halinden kurtarır, bakın tıpkı, şişedeki su gibi … özür dilerim ama, bugün suyla işim var. Bir saniye buraya gel. ( geçen ay üzerine su atan Linda’ya; güler )

LINDA: Hayır, olamaz!

ADAMUS: Oh, Lindaaa!

LINDA: Hayır imkansız ! ( daha fazla kıkırdamalar)

ADAMUS: Ona bu taraftan bakarsanız…

LINDA: Aptal!

ADAMUS: … Şeyler askıda duruyor. Anlıyorsunuz, bu (su şisesi) bir an için duygularınız, sorunlarınız ya da fiziksel bedeniniz olsun, her şey burada bir nevi sıkışmış durumda. Ve daha yüksek su yok ama özgür su var! (Adamus şişeyi sıkar ve şişeyle suyu fışkırtır; bazıları güler) Özgür-serbest su var. Ve içinde tutulduğu yapıdan salıverilir, bu ister bir inanç, ister biyoloji ya da sınırlama olsun.

Evet, Karen senin söylediğin şeyden uzaklaşmadan, bütün bu yüksek benlik ve büyük melek ve ohh, bütün bunun gibi şeyleri, bitirelim. Bunları burada Coal Creek Hall’da bırakalım. Taşındığınızda, bu kavramdan da taşınalım.

Özgür Öz(self), gerçek Öz(self) var. Hep böyleydi ve hala şimdi içinizde– etrafınızdaki her şeyde, Özgür Öz –ama ifadesi, ama bilinç şimdilerde askıda bir durumda, diyebiliriz. Böylece şimdi sizi tamamen fırlatıp, attım.

Evet, bir şey geldi ve yüksek düzeyler ve şimdi ne?

KAREN: Şeyy …

ADAMUS: Modun nasıl?

KAREN: Evet, başka bir şeyemi başlasam yoksa geçen yılı kitabımlamı tamamlasam, bilmiyorum.

ADAMUS: Ah, tamam. Ama modun nasıl?

KAREN: Çoşkulu.

ADAMUS: Çoşkulu. Güzel. Güzel. Rahatsızlık?

KAREN: Hayır.

ADAMUS: Güzel.

KAREN: Bu şenlikli, (resimlerinden birini işaret ederek) şu ortadaki.

ADAMUS: Bu şenlikli. Bu.

KAREN: Bu geçenlerde boyadığım.

ADAMUS: Bundan güzel bir tişört olur. (birisi “Evet!” der) Ah, güzel. Yüzde on alırım.(güler) Teşekkür ederim. Teşekkür ederim.

Sonraki. Şimdi modun nasıl? Ruh halin nasıl? Hepiniz ruh halinin ne olduğunu biliyorsunuz.( birisi “Uf puff” der) Evet, uf puff.

EDITH: Söyle bize.

ADAMUS: Oh, oraya gideceğim.

LESLIE: Tamam. Huysuz.

ADAMUS: Huysuz.

LESLIE: Çok huysuz. Her şey, düne kadar, herkes ve her şey beni rahatsız ediyordu.

ADAMUS: Ah!

LESLIE: Köpeğim bile.

ADAMUS: Evet, köpeğin bile. Evet, evet.

LESLIE: Yani, herkes …

ADAMUS: Bilirsin, bu kötüdür. Kendi köpeğin seni rahatsız ediyorsa, bu gerçekten kötüdür. (güler)

LESLIE: Yani, köpek …

ADAMUS: Yani, bu huysuzluk.

LESLIE: Gerçekten, gerçekten.

ADAMUS: Evet, evet.

LESLIE: Evet, gerçekten huysuz.

ADAMUS: Evet.

LESLIE: Tıpkı …

ADAMUS: Asabi.

LESLIE: Asabi.

ADAMUS: Herşeye.

LESLIE: Ve yani- kendime yuhh bile diyemem, çünkü yalnızca – ufff!

ADAMUS: Evet.

LESLIE: Her şeye.

ADAMUS: Evet. Pekala, harika görünüyorsun.

LESLIE: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Evet. Çekici.

LESLIE: Harika hissediyorum. Teşekkür ederim.

ADAMUS: Dinç, genç.

LESLIE: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Duyumsal.

LESLIE: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Evet. Şimdi modun nasıl? (bazıları kıkırdar)

LESLIE: Benm modum – hayır, benim modlarım dünden beri değişti.…

ADAMUS: Tamam.

LESLIE: … ve bugüne kadar çok fazla….ama son bir iki haftadır çok huysuzdum.

ADAMUS: Bu asabiyetle ne yaptın? Nasıl ifade ettin onu? Onunla başa çıktın mı? Ve lütfen, John, yorum yapma.( kocası, John Kuderka’ya işaret ederek; güler)

LESLIE: Bira! (Adamus kıkırdar) Ehh … (içini çeker) Çabalayarak – evet, çabalayarak demek istemiyorum – evet, görmezden gelmeyi deneyerek.

ADAMUS: Evet.

LESLIE: Yani, işte öyle.

ADAMUS: Evet.

LESLIE: Ve çok fazla topluma içine çıkmayarak, çünkü toplum içinde olduğunuzda, insanların denetimi var ve siz şeyy ist …

ADAMUS: Sadece insanlar var.

LESLIE: İnsanlar var.

ADAMUS: Sadece insanlar var. (Adamus kıkırdar)

LESLIE: Ve yolunuza çıkıyorlar.(kıkırdar) Ve aptal insanlar var!

ADAMUS: (kıkırdayarak) Evet, aptal insanlar!

LESLIE: Ve ben onlar için böyle düşünmek istemiyorum, ama sanki offf, gibiyim!

ADAMUS: Bu çelişkili değil mi? Sen çok sevmek ve şefkatli olmak istiyorsun …

LESLIE: Uhh!

ADAMUS: … ve, bilirsin. Ama yine de … (Adamus kaba bir el hareketi yapar) Ohhh! (bazıları kıkırdar)

LINDA: Ohhh!

ADAMUS: Ohh!

LESLIE: Sadece uzaklaşmak.

ADAMUS: Sadece uzaklaşmak. Evet, evet.

LESLIE: Bana istediğimi ver ve yap onu – ve iyi yapamıyorlar. Sorun bu.

ADAMUS: Evet.

LESLIE: Benim yapmalarını istediğim şekilde yapmiyorlar …

ADAMUS: Hayır, yapmazlar.

LESLIE: … her hangibir şekilde, biçimde … (güler)

ADAMUS: Evet. “Bu benim gezegenim. Sen yalnızca bir misafirsin. Allahaısmarladık.” Evet.(daha fazla kıkırdamalar)

LESLIE: Pekala, beni güzel ağırlamıyorsun.

ADAMUS: Evet, evet. Hayır, yapmazlar.

LESLIE: Yapmıyorlar.

ADAMUS: Yapmıyorlar. Sinir bozucu.

LESLIE: Herhangi bir şekilde.

ADAMUS: Uyurken asabimisin, rüyaların sırasında?

LESLIE: Ben uyk-…sırasında gerçekten meşgulüm…benim…

ADAMUS: Evet, evet.

LESLIE: Evet, rüyaların ortasında gerçekten aktif olarak uyanıyorum, yani, gerçekten meşgulüm. Evet, şey…değilim.

ADAMUS: Evet. Mutlu rüyalarmı?

LESLIE: Ehhh. Çalışıyorum gibi.

ADAMUS: Evet.

LESLIE: Sanki uyanıkken çalışıyorum gibi. Uykudayken çalışıyorum. Çalışıyorum …

ADAMUS: Gecelerini ve günlerini nasıl geçirebiliyorsun?

LESLIE: Hımm, pek iyi değil. (ikisi de kıkırdarlar)

ADAMUS: Evet. Ben …

LESLIE: Pek iyi değil.

ADAMUS: … belki de zaman ayırıp, kendi başına bir yolculuğa çıkmak.

LESLIE: Oh! Maine’e kendi kendime arabayla gitmek istiyorum, arabada köpek dahi olmadan .

ADAMUS: Evet, evet.

LESLIE: Köpeği almayı düşündüm ama sonra hayır dedim, çünkü onu alırsam boğabilirim.

ADAMUS: Bu ne kadar da kötü. (güler)

LESLIE: Evet.

ADAMUS: Köpeği bile istemiyorsun.

LESLIE: Evet, köpeği bile.

ADAMUS: Evet. Evet

LESLIE: Hayır, hayır.

ADAMUS: Ama köpeği alsan, daha sonra edineceğin anıları düşünsene.(Leslie kıkırdar) “Oh, köpekle çok eğlenceli olurdu. Nerdeyse onu öldürürdüm, ama çok komik olurdu .”

LESLIE: Ben arabada kendi başıma olmak istiyorum, etrafında kimsenin olmadığı otel odaları gibi. Anlıyormusun?

ADAMUS: Evet.

LESLIE: Evet hiç kimse – arabada benden başka hiçbir şey.

ADAMUS: Evet, kesinlikle.

LESLIE: Evet, evet, evet.

ADAMUS: Evet.

LESLIE: Aşağı yukarı böyle.(birisi “John’u bile mi istemiyorsun?” diye sorar) Yakınımda istemiyorum onu – şakamı yapıyorsun ?! (ikisi de kıkırdarlar)

ADAMUS: John arkada, vuralım onu. (güler) Gülümsüyor.

LESLIE: O da huysuzlaştı.!

ADAMUS: O anlıyor. Hayır, çok da iyi anlıyor. Çoğunuzun deneyimlediği zorlukların bir bölümü de, ilişkiniz varsa ve özellikle ilişkideki her ikinizin de kendi Üstadlık randevusu varsa, tıpkı uhhh gibi!! Zaman zaman zor gibi. Burada kimseye bakıp durmuyorum ama….(güler) gerçekten zor! Bu … Lindaaa. (daha fazla kıkırdar)

Ve ne olduğunu biliyorsunuz, ara sıra sadece gülmek zorundasınız. Tam bir sevimsiz Üstad olduğunuz için sadece gülmek zorundasınız.( daha fazla güler) Ve bu tamamdır.

LINDA: ‘Dedektif’ Üstadı mı dedin?! ( çok fazla gülmeler ve bazıları alkışlarla; Adamus suyu alır ) Ohhh!

ADAMUS: Oh Lindaaa!! (daha fazla güler)

Eski tip Üstadlık basmakalıplarından biri de, Üstadın çok sevecen, çok huzurlu, çok ölü olmasıydı, çünkü hiçbir zaman böyle bir şey meydana gelmedi. Olmadı. Geçmişte Üstadlar bu noktaya geldikleri zaman, çıkıp gittiler! Üstesinden gelemediler. Köpeklerini kendileriyle istememek bir yana, köpeklerini hibe ettiler. Sözünü bile etmek istemediğim başka şeyler de yaptılar.(daha fazla kıkırdamalar) Ama öyle bir nokta gelir ki, sadece olmuştur! Ona sahipsinizdir! Birkaç yorum daha aldıktan sonra açıklayacağım.

Şimdi modunuz nasıl? Ruh haliniz nasıl? Bonnie’ninkini duymak istiyorum. Gördüm – Bonnie tıpkı–Onun “Lütfen.” Dediğini duydum .Merhaba, Bonnie.

BONNIE: Merhaba.

ADAMUS: Merhaba.

BONNIE: Ne kadar kızgın olduğumu biliyorsun.

ADAMUS: Biliyorum!

BONNIE: Özellikle de sana.

ADAMUS: Evet! Evet! (bazıları kıkırdar) Ama ben ne yaptım?

BONNIE: Söylemelimiyim? (kıkırdarlar)

ADAMUS: Biliyorum. Biraz damarına bastım. Ohh, senin bu sürekli sinirliliğine tam bir yumuşatıcı bir merhem gibi değildim. Kesinlikle. Sen, “Oh Adamus, Adamus! Gel ve bana yardım et.” Dediğinde yardımına koşmadım. Ve aslında, son günlerde ne yaptım? Pekala, şey gibi….sizin köpeğiniz gibiydim. Köşeye kaçıp saklanarak, sizi huysuzlanmanıza bıraktım.

BONNIE: Evet, ben hala huysuzum.

ADAMUS: Evet, neden? (Leslie içini çeker) Çok fazla çalışıyorsun.

BONNIE: Evet.

ADAMUS: Evet. Neden?

BONNIE: Bu senin hatan! (güler)

ADAMUS: Pekala, bir an için bunu belirleyelim. Sen, sevecen, sevgili Adamus’amı yoksa Cauldre’ye mi söylüyorsun bunu?

BONNIE: Hayır, sana söylüyorum. Bu senin fikrindi.

ADAMUS: Oh, Sevgili Adamus’a. Evet. Ve ben ne yaptım?

BONNIE: Rozetler.

ADAMUS: Pardon? (güler ve birkaç kişi alkışlar) Şimdi gidiyorum.

Şimdi Bonnie, Bonnie, Bonnie. Şimdi kürsü zamanı, Bonnie için. Bonnie! (daha fazla kıkırdamalar) Dünyada binlerce milyonlarca Şambranın rozetlerini taktığını düşün.

BONNIE: Çok mutlu olarak, biliyorum.

ADAMUS: Anıları düşün. (bazıları kıkırdar) Bu konuda çok iyi olduğu için Jean’den herkesin rozetlerini takmasıyla ilgili bir slayt, video yapmasınız isteyeceğiz. Caddelerde, onu göstermek ister gibi rozetlerini takıp yürüyorlar. Dükkanlara girdiklerinde, satış memuru – “Haah! Bu rozet de nedir?” diyor. Geceleri rüyalarında meleksi katlara gidiyorlar ve herkes, “Üstad rozeti almışsın!” diyor. (güler) Ve güzel müzik çalıyor ve de herkes şarkı söyleyip dansediyor. Sonunda hepsi, şöyle şarkı söylüyor, “Teşekkürler, Bonnie! Teşekkürler, Bonnie! Bonnie, Bonnie, Bonnie. Benim Bonnie’m okyanusta uzanmakta, Benim Bonnie’m bana rozetimi gönderir!” (daha fazla güler)

BONNIE: Oh canım ! Müthişsin!

ADAMUS: Ruh halin ne durumda, Bonnie? Modun nasıl?

BONNIE: Evet, şimdi gülüyorum.

ADAMUS: Evet, güzel. Güzel. Ve aslında bu çok iyi bir nokta, çünkü evet, insan olarak mümkün olabileceğin çok üstünde çalışıyordunuz. Bu insanlarla gerçekten konuşmalısınız ama siz onları yaptıkları iş için suçluyorsunuz.

Şimdi, Birazdan size bunu kanıtlayacağım ve sizde anlayacaksınız ve nefesiniz kesilecek; Yaptığınız işin düzeyi ya da rozetlerle ilgili yapılacak hiçbir şey olmadığını size kanıtlayacağım. İşin aslı, bu hayatınızdaki en harika kutsanma ve bunun için bana teşekkür edebilirsiniz.(güler)

BONNIE: Hıh, ıh.

ADAMUS: Teşekkür ederim, Bonnie. (Bonnie elini sallar) Evet, elini salla allahaısmarladık. Güle güle Bonnie. (Adamus elini sallar ve kıkırdar)

Bir tane daha. Şimdi ruh haliniz ne durumda? Oh, bunları yazıyormuyuz? ( Vili’ye) Huysuz ve – yalnızca yaz, dört, yalnızca ‘Rozetler.’ Yaz. ‘Kahrolası rozetler.’ Kahrolası rozetler. Kahrolası rozetler.

Evet, modunuz nasıl?

SHAUMBRA 2 (kadın): Yılgın.(hüsrana uğramış)

ADAMUS: Neden yıldın?

SHAUMBRA 2: Yanlış olursa diye, oldu.

ADAMUS: Ahh! Bu gerçek değil mi. Evet. Bu Peter ilkesi ya da bunun gibi bir şey değil mi. (Peter İlkesi, bir hiyerarşi içerisindeki her çalışanın yetersizlik gösterdiği noktaya kadar terfi etme, atanma eğiliminde olduğunu iddia eden ilke.)

SHAUMBRA 2: Evet.

ADAMUS: Ruhsal insanlar için Peter ilkesi.

SHAUMBRA 2: Evet.

ADAMUS: Eğer yanlış olacaksa, şimdi yanlış olacak.

SHAUMBRA 2: Mım Hımm.

ADAMUS: Evet. Aslında, bir bakıma bu iyi. Üstesinden gelin onun. Sittin sene buna takılıp kalabilirsiniz, ama sadece bırakıverelim. Şey, şey…(içini çeker) Cauldre söyleyeceklerimi filtreliyor. Anlıyorsunuz, bütün bunlar ne gibi olmanız gerektiği ile ilgili eski etkilenimler, imha edelim, çünkü hiç bir zaman böyle olmayacak bilirsiniz, Bunlar, olacaklardan daha da depresif.

SHAUMBRA 2: Ehh!

ADAMUS: Ruhsallığın ne olduğuna dair eski kavramlar, tanrıya ilişkin eski kavramlar– ohh, tanrı! – çoktan bitti.(bazıları kıkırdar)Ve eski kavramlar – bütün eski kavramlar – şimdilerde herkese olan bitenin bir çoğu bu yüzden. Yalnızca yerle bir oluyorlar, çöküyorlar.

SHAUMBRA 2: Mım hımm.

ADAMUS: Toza dönüşecekler ve rüzgarla uzaklara üflenecekler.

SHAUMBRA 2: Ah, çok rüzgarlarla.

ADAMUS: Evet. Evet.

SHAUMBRA 2: Kötü rüzgarlarla.

ADAMUS: Bol rüzgarlarla.

Evet, şimdiler yalnızca tüm süreçten geçmek için harika bir zaman. Her şey yanlış gidecek. Her şey….hayır, dengesiz her şey, henüz içinden geçmediğiniz her şey – merhaba Wendy – daha önce içinden geçmediğiniz her şey, yalnızca üstesinden gelelim.

Ve şunu biliyormusunuz? Varsayın, lütfen şimdilerde olan her şeyin Üstadliğın bir parçası olduğunu varsayın. Herşey. Ders değil. Dersler yoktur. Öğrenecek hiçbir şey yoktur. Şimdilerde, içinden geçtiğiniz dönüşüm, simya sürecini bırakın, yalnızca olsun. Ve lütfen, hepiniz beni dinleyin. Bu sadece simya süreci ve çok eski yapışmış enerjiler, çok özgür-serbest enerjilere dönüşüyor. Bütün olan biten bu. Ama daha bunun ortasında, çok fazla panik var – “Bana ne oluyor? Neyi yanlış yapıyorum?” Hiçbir şeyi! Hiçbir şeyi.

SHAUMBRA 2: Güzel.

ADAMUS: Ve “Pekala, niye acıtıyor?” diyorsunuz. Eh, çünkü insansınız. Bilirsiniz, neden … (Linda kürsüsüne bir kase patlamış mısır koyar; birkaç kişi kıkırdar) Neden … teşekkür – sana güvenebilirmiyim?

Neden öyle, neden böyle ciddisin? Bütün patırtı bu “Neden almıyorum?” dan. Hiçbir şey yok. Ne kadar inanılmaz değil mi? Almadığınız hiçbir şey yok. Alacak bir şey yok. Yalnızca, bu simyadan geçiş var.

Ve siz kendi imgesel küçük videonuzu yarattığınızda, – “Şahane hayatımın harika zamanları” –ve bütün bu anılarınızla ”Tanrım çok iyiydi.” Diyeceksiniz. Ve sonra da ben oturup sizinle konuşmak zorunda kalacağım, çünkü siz , “ Biliyorsunuz, bunu yine yapalım.” diyeceksiniz.

SHAUMBRA 2: Oh, hayır.

ADAMUS: Oh hayır. (ikisi de kıkırdarlar) Oh hayır!

SHAUMBRA 2: Farklı bir şey yapalım. Başka bir şey!

ADAMUS: Başka bir şey var .

SHAUMBRA 2: Tamam.

ADAMUS: Ve çok basit ve o kadar yakınki, görmesi zor oluyor.

SHAUMBRA 2: Mım.

ADAMUS: Ve onu anlamaya çabalama eğilimi var. Anlayamayacaksınız .O sadece olacak. Bütün bu olan süreçte, bu muazzam simyada, olan bitene güvenmeme eğilimi de var.

Ve iyi Üstadların yaptığı gibi ne yaparsınız? Hala güvenmemek ile yüklenmeye eğilim gösterirsiniz. Bir sürü zırva, vitamin alırsınız ve belli yiyecekleri yemek zorundasınızdır – bunun üzerine tekrar, tekrar, tekrar konuşmalarımı duydunuz –ama daha ziyade kullanım ve kötüye kullanım var, diyebilirim. Ve zihinsel ilaçları söylemiyorum bile. Yalnızca yeni bir şifacı, yeni bir kolaylaştırıcı, yeni bir diyet, yeni herhangi bir şey peşinde olmayı düşünmenizden söz ediyorum.

Arkadaşlarım, bütün yaptıklarınız kendinize güvenmemekten kaynaklanıyor. Eğer yalnızca ol-sanız….bütün vitaminleri, bütün suları ve bütün …neydi şimdilerde, yosun ? Günün yeni şeyi bu değil mi?

SHAUMBRA 2:Ben değilim. (kıkırdar)

ADAMUS: Sen değilsin. Hayır. Ama, yosundan sonra sıra başka bir şeye gelecek.

Bir an için durun. Durun, durun, durun. Ne yediğinizin önemi yok. Fark etmez. Ve dünyadaki bütün vitaminler size yardım etmeyecek. Ve bütün terapiler ve çareler büyük dikkat dağıtıcılardan başka bir şey değil. Nokta, işte bu kadar.

Şimdi, biliyorum – sen değil – ama bazılarınız , “Evet, ama Adamus, anlamıyorsun.” Diyecekler. Peki. Bir başka yaşama o zaman. Gayet iyi anlıyorum. Çok iyi anlıyorum, ve bazı zamanlar biraz aşırıya kaçıyorum, birazcık …damarınıza basıyorum. Yalnızca içinde geçtiğiniz her şeyin siz olduğunu varsayın – başka yüksek düzey bir şey değil – ama –siz- hayatınıza almaya izin veriyorsunuz.

Her şey “Ben bedenli yükselişimi seçiyorum,” dediğiniz anda, başladı. Ve her zaman hoş değildi, rahat değildi ama izin verirseniz, çok etkiliydi. Güzel.

SHAUMBRA 2: Tamam. Teşekkür ederim.

ADAMUS: Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Bir tane daha.

Ruh haliniz nasıl durumda ? Ohh! Odadaki enerji nasıl? Belki de güzel bir video koyup, bir süre için bazı hoş anıları izlesek ya da kovalamacayı bıraksak.

Evet, anılarınız nas - …Anılarınız ne alemde? Modunuz nasıl ?

SHAUMBRA 3 (kadın): İnip çıkıyor.

ADAMUS: İnip çıkıyor.

SHAUMBRA 3: Evet.

ADAMUS: Evet.

SHAUMBRA 3: Çok düşmüştü ve sonra uzun zamandır yapmak istemediğim şeyleri yapmak arzum oldu.

ADAMUS: Evet.

SHAUMBRA 3: Evet, yapma isteğim oldu. Yapmak için enerjiyi bulamadım. Ve ben …

ADAMUS: Oh.

SHAUMBRA 3: … Kendimi yapmaya zorladım.

ADAMUS: Evet.

SHAUMBRA 3: Ve işte bir aşağı bir yukarı yani. Ama sanırım büyüleyiciydi, hava.

ADAMUS: Evet.

SHAUMBRA 3: Rüzgar. Bilmiyorum.

ADAMUS: Havadan söz etmeyelim. Senden söz edelim.

SHAUMBRA 3: Evet. (Adamus kıkırdar) Evet, beni etkiledi …

ADAMUS: Mım hımm.

SHAUMBRA 3: … rüzgarla bir biçimde, tekrar, tekrar, tekrar.

ADAMUS: Oh eminim, rüzgarlar. Rüzgarlar yalnızca– yalnızca doğrudan doğruya Eski Enerjiyi temizliyorlar.

SHAUMBRA 3: Evet.

ADAMUS: Ama bazıları bundan hoşlanmıyorlar.

SHAUMBRA 3:Hayır. Bir nevi heyecan verici.

ADAMUS: Evet, evet.

SHAUMBRA 3: Evet. Evet, her neyse, iki yöndeydi- yukarı ve aşağı. Ama sanırım ben bu ay, son birkaç aya göre çok daha fazla mutluydum.

ADAMUS: Evet. Pekala, yapmak istediğim bir şey daha var, mutlu ve üzgün kavramlarının da ötesine doğru ilerleyelim. Çünkü, gerçekten bunlar bir biçimde rahatsız edici. Mutlu olmak çok tuhaf bir insan ihtiyacı ve aslında mutlu olmayacaksınız. Bu erişilmez bir hedef.

SHAUMBRA 3: Evet, Ben …

ADAMUS: Geçici olarak.

SHAUMBRA 3: Ruh halim daha hoş olmuştu. Neydi o?

ADAMUS: ADAMUS: Modun yükseliyor …

SHAUMBRA 3: Evet.

ADAMUS: … ve belli ki özel bir neden yada ritmi yok, bunun. Sadece alçalıp, yükseliyor, istikrarsızca.

SHAUMBRA 3: Evet.

ADAMUS: Evet, evet. Ama sadece içiverin onu. ( içinize emmek gibi)

SHAUMBRA 3: Yaptım.

ADAMUS: Evet, güzel.

SHAUMBRA 3: Evet, özellikle gelen rüzgarlarla derinden nefes alırım. Nefese girdiğimde “Bunu rüzgarla yapıyorum ve bu çok canlandırıcı.” Diye düşünürüm.

ADAMUS: Evet. Harikulade. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim Güzel.ve sanırım Edith bir soru sormak ya da yorum yapmak için can atıyor.

EDITH: Yoo, ben sadece sana bir soru sormak için yaşıyorum.

ADAMUS: Evet.

EDITH: Hepimize yükselmiş yüreklerimizle, seçme özgürlüğümüz olduğu inandırıldı ve öğretildi!

ADAMUS: Evet, öyle.

EDITH: Öyleyse, kim sefil olmak ister?

ADAMUS: Ah! Bu iyi bir geçiş….mikrofon lütfen.(mikrofonu ondan alır) Teşekkür ederim.(Adamus kıkırdar ve bazı dinleyiciler gülerler) Bu iyi bir geçiş …

Pek ala bu iyi bir ara geçiş ama artık bunu tartışmak istemiyorum. Sizi deneyimlemeye bırakmak istiyorum. Diyorum ki …Şimdi burada çok fazla ruh hali(mod) sürüp gidiyor.


Ruh Halleri (Modlar)

Ruh hali (mod) nedir? Ruh hali bir duygudur. Nasıl hissettiğinizin bir ölçüsüdür. Ama her şeyden çok, bir ruh hali bir düşüncedir, yargı içeren bir düşüncedir ve “Mutluyum. Üzgünüm. Ne yaptığımı bilmiyorum. Ne yaptığımı biliyorum. Yukarılardayım, aşağılardayım,” demektir. Ve insanlar ruh halleri ile yaşarlar. Gerçekten böyle yaşarlar. Ve bilimsel olanlar vardır – Bunları ezmek istemiyorum, dağıtalım herkese. (patlamış mısırları birine verir) Ah, evet. Üzerlerine nefes alayım, önce. (Adamus patlamış mısırlara nefes alır) Oldu. (dinleyicilerin tepkisi “Ohh!” olur.) Bir nefes paylaşın! Bir sürü başka şeyi paylaşıyorsunuz. Biraz nefes canınızı acıtmaz.(bazıları güler)

İnsanlar ruh halleri(modları) ile yaşarlar. Sabahları kalkarlar-abartmıyorum- sabahları uyanırlar ve kendilerine kendi tarzlarında, “Modum iyimi kötü mü?” diye sorarlar. Bir önceki gün olan biteni, uzun zaman önce bitmiş olan, bazen de kasvetli olan öykülerini yansıtırlar. Ve “Oh, Ruh halim güzel. Çünkü derler, ___” boşluğu doldurun. Ya da, “ Ruh halim kötü,” der ve bu şekilde devam ederler. Modlar, konuşacağımız çok çeşitli nedenlere bağlı olarak daimi olarak değişir.

Ama ruh halleri genellikle düşüncelerden üretilir ve bir çeşit düşünceleri hissetme biçimi olurlar. Ve yeniden, – bu kavrama dönersek– zihin, beyin, düşünceler gerçek duyumsal farkındalığa ya da benzerine sahip değildirler. Ama beyin, böyle olduğuna inandığı bir biçimde gelişmiştir. Böylelikle modu yaratır. Bir ruh halini yaratır.

Bir mod, osuruklardan yaratılmış ya da imal edilmiştir, diyebilirsiniz. – düşünceler – son toplantımızda konuştuğumuz gibi. Evet bir demet ilginç sınırlı….( birkaç kişi güler) sınırlı – (Linda ona fincanını verir. ) teşekkür ederim – sınırlı düşünceler bir ruh halini yaratır. Böylece mod, o günün deneyimini, gelen enerjisini yaratır.

Birçok insan modları üzerinde kontrolleri ya da seçim şansları olmadığına inanırlar. Böylece ruh hallerini yaşarlar.

Ayrıca, sadece birazcık bilgi olarak, bir kişi kararlarını % 100 olarak duygularına göre verir. Hatta zorunlu kararlar bile, diyelim ki, bilim ya da matematik ya da gayet siyah-beyaz olan bir şey; hatta işler, her gün çalışırken yaptığınız işler, bilirsiniz, şirkette bir şeye karar vermek – belli bir bölgede ya da mahalde diğer bir yerden daha fazla üretim yapıp yapmamanız gerekliliği. Şimdi, “Şey, bu duygusal değil.” Diyeceksiniz. Kesinlikle öyle. Her şey duygulardan gelir. Duygular da oh, aslında gerçek olmayan diyebileceğimiz düşüncelerden gelir. Onlar sınırlıdırlar.

Evet, bu hayatta neye neden olur, Edith. Bu durum, bütün bu yanılsamaları yaratır –üretir. Düşünceler ruh haline- keza bunlar duygulardır aynı zamanda, -dönüşür. Bu aynı zamanda hayatınıza enerjiyi çekmenizi, nefes almanızı ve de kabul etmenizi-almanıza da biçim verir. Ve birdenbire enerjiler oldukça sıkışık olur.

İçinizde bir şey var ve giderek daha fazla yüzeye çıkıyor ve bu sizi oldukça da kızdırıyor. Bu ortaya çıkan, bizim –perde- dediğimiz şeydir. Bu ise yanılsamadır. Bu perde, şüphesiz ki- ayrılıktır. İşte budur, nokta. Perde ayrılıktır, ayrılığa inanmaktır. Ama giderek, gün be gün bu hakikate bu bilişe-bilmeye yaklaşıyorsunuz. Bütün bu ruh halleri, bu duygular ve düşünceler siz değilsiniz. Belki, öyle olduğunu tartışabilirsiniz, ama bir yere kadar; onlar sizin çok sınırlı bir parçanızdır. Ama gerçek siz değildirler. İçinizdeki siz değildirler.

Böylece, bu sizi çileden çıkartan sinirlilik haliniz son zamanlarda ortaya çıkmaya başladı çünkü daha iyi bir şey olduğunu biliyorsunuz. Onu tanımlayamazsınız. Hatta bir başkasının yolculuğunun öyküsüne de güvenemezsiniz, – Bunu çok içtenlikle söylüyorum – gerçekten sizin önünüzde hiç kimse yok. Manastırlarda, tapınaklarda ilahiler söyleyenler bile önünüzde değil, onlar harika insanlar, ama sizin önünüzde değiller.

Böylece, size gerçekten bir şeyler anlatacak kimse yok. Ama yine de bu bilme-biliş var. O zaman bunu şimdilerde gelen muazzam enerjilerle, bu doğumla, bir araya getirdiğinizde şöyle hislerle karışarak ortaya çıkıyor, “ Allah kahretsin! Başka bir şey var. Biliyorum, başka bir şey var.” Diyorsunuz. Ama sonra yine düşünce kalıbınıza dönüyor ve “Ama bu ne? Onu nerden bulacağım? Ne yapmalıyım? Doğru gidiyor muyum? Doğru renklerimi giyiyorum?” diye düşünmeye başlıyorsunuz. Ve sonra birdenbire raydan çıkıyorsunuz. Dengeden çıkıyorsunuz.

Sonra da kötü bir ruh haline giriyorsunuz. Çünkü bu ruh halini meydan getiren birçok düşünceleriniz var. Ve böyle bir durum ummadığınız için, kendinizi kapatıyorsunuz.

Bir bakıma, bütün bu asabiyetle ilgili olarak, bütün bu yılgınlıkla ilgili olarak muazzam bir kutsanma da var ve bu salıverilecek bir nevi hapsolmuş enerji. Bu enerji salındığında, içinizde gerçekten, gerçekten sıkışmış olan birçok eski şeyi de salacak. Böylece sonunda özgürlüğü deneyimlemeye başlayacaksınız. Ruh(soul) budur – özgürlüktür. O, Özgür Özdür (self) yüksek öz değildir. O, düşük insan bilinci, sınırlı bilinç değil, özgür bilinçtir.

Onun için aslında hiçbir şey yapmanız gerekmiyor. İşin doğrusu, bir şey yapmanız size karşı çalışır. Ben şunu ileri sürüyorum, – ruh haliniz-modunuz nedir – şeklindeki küçük alıştırmamızın bir parçası olarak, iddia ediyorum ki, siz sıkıldınız. Siz sıkıldınız.


Sıkılmak

Dört yüz yaşamdan sonra, bir insanın deneyimleyebileceği her şeyden geçtikten, deneyimlenebilecek her şeyi deneyimledikten sonra. İyi ve kötü ilişkileriniz oldu. İyi ve kötü sağlığınız oldu. Paranız oldu, ya da parasız kaldınız. Enkarnasyonlarınız, yaşamlarınız boyunca dünyanın büyük bir kısmını gördünüz. Bir uçağa atlayıp bir yerlere gitmenize gerek yok, çünkü muhtemel ki oraya gitmiştiniz, -birkaç istisna dışında. Daha fazlası yok ve sıkıldınız.

Sıkılınca ne yaparsınız? Evet, ne….evet, her şeyden önce bu yıldırıcı, Leslie, siz sadece sıkıldınız. İşte hepsi bu kadar.

Bakın şimdi, “ Diğer insanlara ya da köpeğime dayanamıyorum” ya da bir öyle, bir böyle düşünürsünüz. Bu sıkılmak. Bu sıkıntı, hoş görememeye götürüyor ve “Bundan daha fazlası olmalı” –ki var- hissiyle, sezgisiyle bir arada ortaya çıkıyor. Ve bu düpedüz sıkılmaktır. Diğer insanlara bakıyor ve “Oh tanrım, en az 75 yaşamları daha var. (güler) Onlarla birlikte olmak istemiyorum. Bunlardan fazlasıyla geçtim. Aptal sorulardan bezdim.” Diyorsunuz. Ve sonra diğer parçanız, diğer sınırlı parçanız– Bir kalem verirseniz– diğer sınırlı parçanız… (Bir merkez çizmeye başlar.)

Böylece bu sınırsız Ben-im –iniz var. Tamamen özgür. Hiç bir şeye, tanrıya bile dayanmayan. Tanrı dedi ki, “ Burada. Ben-im’ini al ve – sıvişşşşş! –git buradan.” Sonra bu sınırlı küçük kutularınızı aldınız ve bu kutuların bazıları bir taraftan, Özgür Ben’inize bağlanmış ama bir yönden de de koparmaya engel olur halde.

Evet, bütün bu küçük kutuları aldınız ve yarattığınız bu sınırlı kutulardan biri de “ Pek ala, Ben Üstat olduğumu sanıyordum. Adamus bana Üstat olduğumu söyledi. Ama herhalde yalan söyledi, çünkü ben şimdi insanlara tahammül edemiyorum. Köpeğimi bile yanımda istemiyorum” diyor. Ah, bu zavallı köpekçik. Burada bir köpek edinmek isteyen var mı? (bazıları kıkırdar) Evlat edinilecek bir köpeğimiz var. (daha fazla güler)

Evet, “ Bir Üstat olacağım bekleniyordu “ diyen diğer bir sınırlı parça yarattınız. Evet, bir Üstat nedir yani? Size anlattım, diğer gruplara anlattım. Her şeyden önce, bir Üstat hiçbir zırvayı hoş görmez. Şimdi bakın, bu dağın tepesinde oturup ilahi söyleyen, bildiğiniz, eski tip bir Üstat kavramı değil. Bu Üstat değildir. Bu, sizin sekiz, on iki, on beş yaşam önce geçtiğiniz şeyden geçen birisidir. Siz oralardaydınız. Dağlardaydınız. Rutinleri yaptınız. Tekrar geriye dönmeyi düşüne bilir misiniz? Sıkıcı. Sıkıcı. Sıkıcı.

Ben, hepinizde olagelen yılgınlık, asabiyetin düpedüz sıkılmak olduğunu iddia ediyorum. Ve işin aslı, siz arada kaldınız, sıkıldınız ama ölmek istemiyorsunuz. Bu nedenle ölümden dolayı kaygılanmayı bırakın, diyorum. Ölüm kolay.

Ama gitmek de istemiyorsunuz, çünkü gerçekte emin değilsiniz-Yani, gerçekten, gerçekten emin değilsiniz; belki yüzde 80 eminsiniz, yüzde 90 eminsiniz, ama gerçekten, gerçekten emin değilsiniz– ne oluyor… (el işareti yapar; birkaç kişi kıkırdar) Siz gittikten sonra, bunu sözlerle bile söyleyemem. Evet, hala tutunma var, hala sınırlılık var, ama lanet olsun ki, bu gezegende bulunuyorsunuz ve bir başka gün bir yolunu bulup hoş görebildiğinizde, anlıya biliyorsunuz.

Bugünlerde yeni bir teknoloji sizde büyük heyecan yaratıyor. – “Vayyy, çünkü hiçbir zaman süper delüks iPad, X-modem model V ‘ e hiçbir yaşamımda sahip olmadım. Şimdi var.” Tamam. Ama yarım saat sonra, sıkılmaya geri dönüyorsunuz.

Böylece bütün bu sıkılma fenomeni sürüp gidiyor ve ne yapıyorsunuz? Evet, sadece kendinizi meşgul etmek için bir şeyler yaratıyorsunuz. Biliyorsunuz, içinizden kaç kişi kendini aşırı faaliyetle meşgul ediyor. Ben “zırdeli-kaçık” faaliyeti diyorum. Zır-zır deli gibi. Sadece faaliyet, sadece bir şeyler sürsün, sadece bir şeyler, belki de kendinizi böyle bir şeyle meşgul tutarsanız, belki de böylece bu gezegende kalabileceksiniz. Belki de bu biraz enerji getirecek ya da başka bir şey. Ama böyle değil.

Aslında, kendinizi çılgınca faaliyetle meşgul etmek, nörotiktir. Ve düşünce- mod döngüsünü besler. Bu size durup da sadece, “Ben-im. Ben var-ım.” Demek şansını vermez. Yalnızca yavaşlama ve son derece doğal olan bir sürece izin vermek fırsatını vermez. Çünkü bir parçanız bu doğal süreçle yüzleşmek istemez. Bu biraz can acıtır. Eh, biraz fazla can acıtır.

Bedeni bir süre için acıtır, çünkü bedenin salıvermesi lazım….O salıv- …bırakın da böyle anlatayım. Eğer size, atalarınızın biyolojisini ve eski insan modelinizi bütünüyle salıvereceksiniz ve ışık bedeninize bütünleneceksiniz deseydim, biraz acıtacağını düşünmez miydiniz? En azından “Oh, tanrım!” demez miydiniz ya da bu biraz sarsıcı ve şaşırtıcı bir enerji diye düşünmez miydiniz? Evet, kesinlikle. Bunu, bu fiziksel beden modelini milyarlarca yıldır taşımaktaydınız. Salıverirken, biraz acıtacak. Bunun gibi …..(Adamus tekrar su şişesini sıkarak havaya fışkırtır) Bunu yapmamı bana Linda öğretti.

Bu aslında güzel bir örnekti. Çünkü bütün bu eski atalarınızın biyolojisi orada sıkışıp kalmıştı ve siz oradan çıkmanız için yol bulma çabası içindeydiniz – “Ben artık atalarım değilim. Ben artık atalarım değilim” – ve bu pek de işe yaramadı.

Bir dakika için durun ve sonra – bir daha(şişeyi sıkıp) su fışkırtır – işte böyle salıverilir. Ve, “Pek ala, nasıl salıvereyim? Yani, bana kesin olarak söyle de, ben de olmasını isteyip istemediğimi bileyim.” Diyorsunuz. Fark etmez. Bırakacaksınız. Çıkıp gidecek.

Evet, ortaya çıkan bu muazzam sıkıntı hissimiz var ve gerçekten bunu iyice hissetmenizi istiyorum. Siz büyük bir yaratıcısınız, siz büyük bir yaratıcısınız. Ama sorunuza yanıt olarak, bazı seçimleriniz büyük bir yaratıcının seçimleri değil. Bazıları öyle. Bazıları ise küçük sınırlı kendinizin, sıkıntıdan yaptığı seçimler. Büyük seçimler değil.

Ve size bir sır vereceğim, Edith, yalnızca ikimizin arasında. Yıllardan beri toplantılarımızda seçimler hakkında konuştuk çünkü siz aslında seçim yapabileceğinizi unutmuştunuz. Siz, ya da herhangi bir kimse, matrikse girer, hipnotik ritme kapılır ve seçim yapabileceğini unutur. Ya da seçebileceklerini düşünürler, çünkü tatlılarının üzerine çikolatalı veya vanilyalı dondurma isteyip istemediklerini seçebiliyorlardır, “ Şey, hiç birini almayayım. Çünkü bana iyi gelmez. TV de duydum. İçinde glüten ya da tanrı bilir ne var, onun için ben yalnızca yosunlu dondurma yiyebilirim,” derler. Böylece….(güler) Gülüyorsunuz, ama bunlar gerçek hayattan örnekler! Ve böylece seçiminiz yoktur.

Evet, biz – Tobias, Kuthumi ve ben – size yıllarca seçim yapabilirsiniz diye anlatmaya çalıştık. Ama siz “Pek ala, ama bir seçim yapmaya korkuyorum. Ya yanlış bir seçim yaparsam?” diyorsunuz. Yanlış bir seçim yapamazsınız. Yapamazsınız. Yapamazsınız. Sadece seçim yapın. (birisi aksırır)Teşekkür ederim. Sadece bir seçim yapın.

Bakın, bir Üstat belli bir noktada anlar, Edith – bunu nefesle içine al – her şey bir demet zırvadır. Seçim yapma bilincine sahip olduktan sonra belli bir noktada “Ah, Bir seçim yapabilirim. Büyük seçimler yapabilirim, muazzam seçimIer yapabilirim” demek noktasına geldiğinizde, bunu yaparsınız. Sadece bunu yapabileceğinizi söylemekle kalmaz, seçimi yaparsınız.

Üstatlığın bu noktasını anladığınızda, bir seçiminiz için asla bir daha tekrar, tekrar düşünmek zorunda kalmazsınız. O hali hazırda oradadır, bile. Çoktan oradadır. Yapılacak seçimler yoktur, çünkü siz Üstatlığınızın içindesinizdir. Artık sınırlı değilsinizdir. Artık etrafta dolaşıp da, “ Şey, Bilmiyorum. Anlıyorsun, yani, sonra ki yıldız hizalanması ne zaman olacak? Ne zaman uzaylılar gelecek?” demezsiniz. Bütün bunların dışındasınızdır. Sınırlılıkların dışındasınızdır. Özgür bir egemen varlık olarak, hiçbir zaman tekrar bir seçim yapmazsınız.

Neden? Her şey, siz düşünmeden, hatta “Şunu mu yapmalıyım, bunu mu yapmalıyım?” demek zorunda kalmadan, asla bir daha seçim yapmak zorunda kalmadan, uygunluğuyla orada oluverecektir. O, – şıppp! – (parmağını şıklatır) orada olacaktır. Siyah yoktur, beyaz yoktur. Ayrılık yoktur.“ Şunu mu yapmalıyım, bunu mu yapmalıyım?” yoktur. O, sadece oradadır.

Belki de – belki henüz tam olarak bu noktada olduğunuzu hissetmiyorsunuz, sadece orada oluvereceğiniz pek de güvenme noktasında hissetmiyorsunuz ama oradasınız . “Oh tanrım. Sen benim tam olarak kontrolü bırakmamı mı kast ediyorsun?” diye düşününce, belki de bu oldukça korkutucu. Hımm.

Peki, böyle olsa nasıl hissederdiniz? Linda Hansen, kontrolü bıraksaydın, nasıl hissederdin? Mikrofon geliyor. Yaptığımız konuşma, nasıl hisseder… …

LINDA H.: Ohh, sadece uyuyordum.

ADAMUS: Biliyorum.

LINDA H.: Beni uyandırdın! (Adamus kıkırdar)

ADAMUS: Evet. Bu çok iyi, böylece önüne neyin çıkacağını bilmiyorsun.

LINDA H.: Bu doğru.

ADAMUS: Bütün kontrolü bıraksaydın, nasıl hissederdin, sevgili Linda?

LINDA H.: Lanet biçimde bayağı korkmuş.

ADAMUS:  Lanet biçimde bayağı korkmuş. Dürüstlüğün için teşekkür ederim.

LINDA H.: Evet.

ADAMUS: Çok korkutucu. Çok korkutucu.

Düşünün – hepiniz bir an için düşünün – kontrolü bırakmak. Ah, kulağa çok hoş geliyor. “Ben bir Üstadım. Kontrolü bıraktım.” Evet, hayatınızda ve gün boyunca kontrol ettiğiniz her şeye şöyle bir baktığınızda, zaman yönünden– zamanın kontrolü… Zamanı kontrol etmeyi bırakıverseydiniz, neye benzerdi! Oh, bütün insanlar alt üst olur diye düşünürsünüz. Bakın, zamanı bırakamıyorsunuz.

Biyolojinizi kontrolü bıraksanız ne olur? Off? , ne olurdu, biliyorsunuz! Hooop! Oh oğlum! (birkaç kişi kıkırdar) Evet.

Bir gün için düşüncelerinizi kontrol etmeyi bıraksanız. Nerdeyse aklınız ermez buna. Kontrolü bırakmak. Kontrol, bu arada aklımdayken söyleyeyim, küçük kutuları, sınırlı beni, küçük sınırlı Ben-im’i yapan asıl şeydir.

Unutmadan, bu kutular, fark ettiyseniz onları birbirlerine değecek şekilde çizmedim, çünkü asıl durumları böyledir. Sınırlı veçheler ya da benler aslında bağlantılı değildirler. Belki biraz tuhaf bir biçimde ilişkileri olsa da, aslında bağlantıda değildirler ve birbirleriyle konuşmazlar.

Evet, çok kontrol var, bilirsiniz – giyinme şeklinizde ve çoğunlukla başkalarının ne diyecekleri üzerine kontrol var, çünkü – ne yapmalı ve ne yapmamalısınız- üzerine muazzam matriksin bir parçası da bu. Ve …

Sizin için hissettiğim hayal kırıklığımı düşünün – sizin için, size değil ama, sizin için. Sıkıcı, tam da ölü gibi sıkıcı. Bu gezegende yolculuğunuzun bu noktasına ulaşıyorsunuz ve gerçekten sıkıcı.

Hayatınızı nasıl tükettiğinize bir an için bakın, evet, işinizi sonuçlandırmak, emekli olmak ve sonra hiç paranızın olmadığını idrak etmek, eh sonra da Wal-Mart’ta kapıcı olmak zorunda kalmak (bazıları kıkırdar) ve zamanı gözetleyerek her gün işe gidip- gelmek. Sonra sağlığınız biraz bozulmaya başlar, çok fazla bozulmamasını ümit eder, idare edersiniz. Ve sağlıklıymış gibi yapmaya çabalarsınız, ama pek de öyle değildir.

Sonra, yaşamınızın kalan günlerinde hasta olur, bir nevi tiksindiğiniz hallere düşer ve sonra ölürsünüz.

Bunları, bundan başka şeyler yapmayı tercih edebilirsiniz, diye söylüyorum, arkadaşlarım. Diğer insanların böyle yapmasına, böyle davranmaktan memnun olmalarına, bir şey demiyorum çünkü daha iyisini bilmiyorlar, farkındalıkları yok.

Farkındalık, yılgınlık, kızgınlık ve öfke getirir bu nedenle iyi bir Üstadın siniri tepesindedir! (güler ve alkışlarlar) Bu çok doğru. Çok, çok doğru. Böylece bütün Üstatlık kavramı…….aklımdayken, sizin bu Üstatlara ilişkin kavramınızı- Azizler kibardır, Budhalar kibardır, ki bu doğru değildir.- kimin yaratığını ve temelini nereden aldığını bir düşünün.

Özellikle şu sıralarda bulunduğunuz noktada son derece kızgınlık, sabırsızlık, hoşgörüsüzlük ve öfke var. Ve bunu bastırmaya hayli enerji sarf ediyorsunuz ama bu gerçekten işe yaramaz. Sonra da bütün bu b….( bir sözcüğü yutar) şeyleri kafanıza doldurup, karmakarışık oluyor ve anlamaya çalışıyorsunuz. Kendinizi tüketiyorsunuz. Kendi kendinizin de canını sıkıyorsunuz, ama asıl kendinizi tüketiyor ve enerjisiz kalıyorsunuz. Gecenin geç saatlerinde bir rahatlama ümit ederek yatağa giriyorsunuz ve olmuyor. Olmuyor. Üstatlığa hoş geldiniz.(bazıları kıkırdar ve homurdanır)

Her şeyden önce, gerçekten kendinizi bütün bu- öfkenizi, tükenmişliğinizi, karışıklığınızı, bana kızgın oluşunuzu, isterseniz - hissetmeye bırakın. Çünkü hissettiğiniz gerçek. Çünkü böyle oluyor ve bunun nedeni var, sıkıldınız ve daha fazlasını istiyorsunuz, ama hala kutularınız var, bazı sınırlılıklarınız ve kontrolü bırakma korkunuz var ve kalıbın (pattern) içinde kalıyorsunuz.

Seçim ile ilgili sorunuza dönelim. Seçim monotonluktan çıkmak olabilir. Ama arkadaşlarım, siz eski şablonunuzdan çıktığınız, ışık bedeninizi, tanrısal zekanızı, Ben-iminizi aldığınız zaman bu her şeyi değiştirir. Biraz değişiklik isteyen çok şey var. Üstatlık ya her şey ya hiçbir şeydir. Üstatlık geçen haftakinden biraz daha iyi bir matriks değildir. Her şey ya da hiçbir şeydir. Ya özgürlük vardır ya sınırlılık. Özgür sınırlılık gibi bir şey yoktur. Öyle bir şey yoktur. . Belki de bu oldukça korkutucu ve gerçekten sınırlı özgürlük de yoktur.

Şimdi, bir sonraki düzeye geçmeden önce bir deneyim yapmak istiyorum. Zamanımız ne durumda? Önemi yok! Teşekkür ederim.

Hatırlayın…

Eğer ışıkları söndürüp, fona güzel bir müzik koyabilirsek, bir deneyim yapmak istiyorum.

EDITH: Krema nasıldı bugün? Güzel miydi?

ADAMUS: Krema geçen ayki kadar güzel değildi.

EDITH: Oh.

ADAMUS: Evet.

(müzik başlar; “Zamansız Dua” Lemurian Home, Anders Holte)

Evet, derin güzel bir nefes alalım, ışıklar sönerken. Oh, ne çok şey oluyor.

Ne güzel şeyler oluyor. Oh! Bu gezegende son yaşamınızda geçirdiğiniz harika zamanların anılarına sahip olacaksınız. “Oh tanrım! Bunu tekrar yapmak istiyorum!” (dinleyiciler güler ve “Hayırrr!” derler; Adamus kıkırdar) “Bütün bu Üstatlık meselesi, oh ne yakıp kavuran bir şey! Oh! Çok karışık, çok acılı, ama benim için çok da iyi. Bütün bu Üstatlık işini baştan yine yapamaz mıyım? ” Hayır. Hayır, bildiğinizi bilmiyormuş gibi yapamazsınız. Öğrendiğinizi, öğrenmemiş hale gelemezsiniz.

Evet, derin güzel bir nefes alalım, bu deneyime girerken.

Bu deneyimde, basit tutmayı unutmayın.

Yeni bir yaşama, geriye dönmeden önce planladığınız söylenir. Aslında bazıları yapar, çoğunluk ise yapmaz. Hayır, çoğunlukla, insan bir başka yaşama enkarne olduğunda, ne olup bittiği ile ilgili bir fikre sahip değildir. Diğer insanlar, karma, anılar ve duyguların manyetik güçleri ve zorlamayla buraya çekilirler; Nereye ineceklerinin yararını bile bilmeden doğrudan buraya çekiliverirler. Ama biz bir biçimde nereye ineceklerini biliriz. Doğrudan doğruya uzun zamandır bağlantı halinde oldukları aileye inerler.

Evet, çoğu insanın asla bir çeşit yaşam planı yoktur. Bir yaşamdan ötekine, zaman ve uzayda dönüp durarak, zorluklar ve meydan okumalar içinde devinirler; Kendi karanlıklarıyla ve şeytanlarıyla dönenirler; bazen biraz hava almak için ara verseler de, bu pek sık olmaz.

Ama siz, arkadaşlarım, siz böyle yapmayacak kadar akıllısınız ve gerçekten bu yaşama gelmeden önce üzerinde düşünmeye zaman ayırdınız. Etrafınız birçok diğer meleklerle çevrili de değildi. Bazı varlıklarla konuşmalar yaptınız. Ama sonra kendinizin güzel boyutundan kendiniz, dünyaya döndüğünüzü bilerek bir nevi çıkış yaptınız.

Bunun bilincinde ve farkındaydınız. Diğer varlıklardan uzağa, kendiniz gittiniz. Oh, dünyada çok kez bulunmuştunuz. Programı biliyordunuz. Girdileri çıktıları biliyordunuz. Ağaçları, nehirleri, gökleri, fırtınaları, karları ve çölleri, sıcağı biliyordunuz.

Güzelliği ve de doğanın tehlikelerini de biliyordunuz.

Yiyecekleri ve seksi de biliyordunuz. İnsanları ve davranış biçimlerini biliyordunuz. Bütün bunları biliyordunuz. Hiç bir şey- gerçekten hiç bir şey sizin için yeni olmayacaktı.

Kendiniz geldiniz, bu yaşam için hazırlanarak. Bu yaşam için. Neredeyse dün gibi..

(duraklar)

Ve geri dönmenizin çok derin ve tutkulu bir nedeni vardı. Aslında burada bulunurken, bu derin ve tutkulu nedeniniz zaman zaman kayboldu.

Bazen, daha iyi bir insanlık için geldiğinize inanarak kendinizi aptallaştırdınız. Oysa neden bu değildi.

Ruh eşinizi bulmak da değildi. Çünkü yolculuğunuzun çoğu yalnız, kendi kendinize olacaktı, biliyordunuz. Bunu biliyordunuz.

Geri dönmek için derin bir tutkunuz vardı. Muhtemelen son yaşamınız olacağının bir biçimde bilme-bilişi vardı.

Tamamlamak istediğiniz belli şeyler olduğunu biliyordunuz.

Derin düşüncelerle, kendinizle geçirdiğiniz bu zamanda, ilginç bir değişim-dönüşümden (metamorfozdan )geçiyordunuz. Geçmiş yaşamlarınızın ve kimliklerinin feshi, ruh(soul) benliğinizin parçalarının feshi ve aynı zamanda bu yaşamda olmak için alacağınız yeni kimliğinde çözülmesi, feshi. Bütün bu imajlar, kimlikler birbirinin içinde çözülüp, fesih olarak, bulanıklaşıyor, gibiydi.

Eski kimliğinizden çıkarak, dönüşüyordunuz…

Çözülüyorlar, fesih oluyorlar ya da bir nevi Ben-im’inizin parçaları oluyorlardı.…

Bu yaşamınızın potansiyellerini hissederek…

Bu tutku neydi? Geri dönmeniz için….Bu tutku neydi?

Size şimdi söyleyebilirim, düzeltmeler yapmak değildi. Kendinizin dışında hiçbir şeyi çözmek ya da doğrulamak değildi. Dış bir neden olabilirdi ama derin tutkunuz o değildi.

(duraklar)

Bu derin tutku, size diğer varlıkların yapmak zorunda olduğunuz söylediği bir şey değildi. Baş melekler Düzeni ya da ruhsal aileniz adına bir şey de değildi. Baş Melekler Düzenine hizmetiniz sona ermişti.

(duraklama)

İnsanlığı kurtarmak ya da geçmişi çözmek zorunda olmayı aşan derin bir tutku vardı. İçinizde olan bir şeydi, ateşli bir arzu, yüreğinizin arzusu.

Sıklıkla aklınıza gelmese de, o hep oradaydı. Çoğunlukla bu yaşamınızda ne yapmanız gerektiğine ilişkin olarak kargaşaya yakalandınız. Zırdeli gibiydiniz, bir oraya bir buraya koşuşturan -Çılgın Zırdeli -gibiydiniz. Ama tutkunuz hala orada. Ben onu görebiliyorum. Tek tek her birinizin içinde olduğunu hissedebiliyorum.

Bu bir gerekçe değil. Diğer bir söyleyişle, burada bulunuşunuzu haklı çıkarmak, savunmak zorunda değilsiniz. Bu sadece bir tutku.

Tam şimdi bunu hissetmenizi istiyorum.

Geçmiş hayatların ötesinde bir şey. Sizi buraya getirmiş (olabilirliği ) olan diğer insanlar tarafından çekilmenin, bu cazibenin ötesinde bir şey. Bu sizindi. Size ait.

(duraklama)

Size anlatayım, şimdi sözcüklerle tanımlama çabasının ve düşüncelerin ötesine gidelim. Düşünceler yalnızca sınırlayacaktır.

Evet, sizi sözsüz, resimsiz hissetmeye davet ediyorum.

Sizi bu tutkuyu hissetmeye davet ediyorum, çünkü o neyse o ve neredeyse tanımı olanaksız.

Öyleyse şimdi bu çok kuvvetli nefesi alalım ve hissedelim. (uzun duraklar)

Derin güzel bir nefes alın. Aslında, çok inanılmaz.

Enerjilerinizi hissedin, ne kadar inanılmaz.

Derin güzel bir nefes alın.

Tanımların, sözlerin, düşüncelerin ötesine gitme iznini kendinize vermeniz inanılmaz. İşte bu, arkadaşlarım, özgür kalmak.

Sizden çok kişisel, çok yakın, çok çok gerçek bir şeyi deneyimlemenizi istedim. Işıkları açalım, lütfen.

Birçoğunuzun, aslında, bu deneyimde, düşüncelerin dışına gitme iznini verdiğinizi hissettim. Başlangıçta biraz mücadele ettiniz ama güvenli alanda olduğumuz için düşünceleri izlerken, birdenbire onları tanımlamanın ötesine geçiverdiniz. Başlangıçta biraz makyo vardı- makyo bir nevi ruhsal saçmalık- ama siz kendinize bunun ve düşüncenin ötesine geçme izni verdiniz.

Bakın, insan zihninde buraya neden geldiğine ilişkin olarak düşünmek eğilimi var. Ama gerçekte neden geldiğiniz düşünmek konu değil. Buraya neden geldiğinize ilişkin bir düşünce, herhangi bir düşünce, tutku, sınırlanmadır. Kendi içinde sınırlar çünkü bir düşüncedir. Herhangi bir düşünce sınırlamadır. İşte o kadar, nokta. İstisna yok. Düşünceler güzeldirler. Hoşturlar. Gelirler ve giderler. Size bazı yönlerden hizmet ederler ama daima sınırlıdırlar.

Böylece bu deneyimde, kendinize bazı düşüncelerin ötesine geçmek iznini verdiniz. Çünkü burada olan, sizin çileden çıkmanıza neden olan, öfkelendiren, yıldıran ve tedirgin eden- bu arada tedirginlik hastalıktan çok daha iyidir-(kelime oyunu yapar, unease= tedirginlik, disease = hastalık) bu şey, bu his, bu tutkudur. Ve eğer görmezden gelirseniz, farkında olmazsanız, onun gideceği yer hastalıktır.

Böylece, kendinize biraz olsun hissetmek izni verdiniz ve bu belki biraz duygular, gözyaşları getirdi- düşüncelere bağlı duygular- ama aynı zamanda birçoğunuza da gerçek bir duyumsal deneyim de getirdi. Seksüel değil ama duyumsal. (kelime oyunu yapar, sensual= duyumsal, sexual= seksüel )

Ve bir an için bu güvenli alanda, biraz güzel müzik eşliğinde, bir kez daha hissettiniz. Hissettiniz. Duyumsal bir hissiniz oldu. Sadece bir düşünce değil sadece bir duygu değil – bunlar da vardı aynı zamanda- ama duyumsal bir hissiniz vardı.

Birçoğunuz tanımın, söze anlam vermenin, söze dökmenin– “ Bu dünyaya niye geldim? Çünkü bir Üstat olmayı istiyorum.” -(tükürür!) ötesine gidebildiniz. Bunlar yalnızca sözcükler. Hatta resimlerin bile-parlayan, hafifçe akan hoş bir varlık olarak kendinizin resminizin bile-ötesine gitmeye izin vermenizle, bu sadece akan bir anda dahi olsa, duyumsal bir histir. Duyumsallık.

Bu meleklerin doğasında olup, insanların doğasında olmayan şeydir. Bu belki de, belki de, söze dökmeye çabalamadan, bu yaşamda bu gezegene gelmenizin, çekilmenizin nedenlerinden biri olabilir-duyumsallık, duyumsal farkındalık.

Bilinç. Bilinç, duyumsal, duyumsal hissiyle birlikte farkındalıktır.

İnsanlar olarak, sizler sıkıldınız. Aptalca sıkıldınız. Kesinlikle. Böylece bununla başa çıkabilmek için yollar bulmaya çabalıyorsunuz. Bu çekişen düşüncelere sahipsiniz. Bildiğiniz gibi, sıkıldığınız düşüncesi, nazik olmak zorunda olmak düşüncesi. Hayatın ne kadar harika olduğunu söylemenizi bekleyen düşüncenizle hayatın anafor gibi yuttuğu düşüncesi..

Böylece bütün bu muazzam faaliyetlere dalıyorsunuz ve Bonnie sana dönersek, Kırmızı çember olmasaydı, sen şimdi bir akıl hastanesinde olurdun. (bazıları kıkırdar) Ve benim rozet programımın nedeni Bonnie, - doğrudan doğruya değil belki ama mecazi olarak- bütün bu faaliyet seni meşgul etti, seni oyaladı. Faaliyet, faaliyet, faaliyet. Ve biri -, “ Ama bu faaliyete, rozetlerin dağılımına dünyada verilen büyük öneme bak” diyebilir. Hayır, bu sadece faaliyetti ve birazda iyi oldu, şüphesiz. Öylece düşünüp durmaktan lime lime olacaktınız ve….siz… Bonnie, kontrol ediyorsun. Daha ne kadar açık olabilirim?

BONNIE: Ohhh evet, çok kontrol ediciyim.

ADAMUS: Ben medyum muyum neyim yani? (birkaç kişi kıkırdar) Ama faaliyet, kendinizin özgürlüğüne doğru yürürken, bu süreçten geçmenize güzel bir şekilde izin verdi. Zihninizi ve kendinizi meşgul tutacak faaliyetleriniz de var, çünkü aksi halde hayatınızdan kontrol olgusu çıkıp giderken aniden her şeyin birden bilincinde oluvermek çok yıpratıcı olurdu. Hayatınızda çok fazla özdeşleştiğiniz şeylerden biri olan kontrol hayatınızdan sadece sökülüp çıkıyor. Çok önlere koymuş olduğunuz şeylerden biri.

Kontrol gidiyor, Bonnie, ve bu birdenbire olsaydı, her şeyde birden, bommm! Güle güle Bonnie. Benim Bonnie’ciğim karşı yakanın okyanusunun dibindeydi.( bazıları kıkırdar) Diğer tarafın sınırına geçmişti.

Böylece, bir bakıma – bir bakıma, siz zekisiniz. Meşgul oluyorsunuz, aktif tutuyorsunuz kendinizi. Ama artık bunu yapmanız gerekmiyor. Niye bunun böyle olduğunu anladınız. Ve içinizden bir çokları bütün bu faaliyetlerin içinde ve sersemlemiş, kafası karışmış ve kaybolmuş hissiyle…..ama, arkadaşlarım, bütün bu olan biten özgürlüğünüze geri dönüşünüz içindir.

Uzun süre kilit altında tuttuysanız, özgürlük öyle her zaman kolay gelmez. Bunu birebir söylüyorum. 20 yıl hapishanede kalmış herhangi bir hükümlü (mahkum) için, bu çok zordur.

Diyelim ki,10 yıldan fazla hapishanede kalmış bir hükümlünün yeniden hapse dönme yüzdesi kaçtır? Yüzde kaç, yüzde 60, 70, 80 ‘e kadar. Kötü insanlar oldukları için değil; alışkanlıkları olduğu için. Sistemlere sahipler. Kontrollere sahipler. Ve bir kere hapse girdin mi, özgür alanda var olmak zordur. Ve tüm yaratımda herhangi bir varlıktan daha fazla, benim bilmem lazım. (kendi kristal içine hapis olma öyküsünü kast ediyor) Size öyküyü anlatmış mıydım….( bazıları kıkırdar ve birkaç kişi kıkırdar) Bunun geleceğini biliyordunuz. Bunun geldiğini anlamıştınız.

Evet, ben size özgürlüğe sahip olabileceğinizi ya da sınırlılıkta kalabileceğinizi söylüyorum, ama sınırlanmış özgürlüğünüz olamaz. Bu işlemez. Ve buna çabalıyorsunuz. Çabalıyorsunuz. Şimdi size, çabalamayı sürdürün, işe yaramaz diyorum. Ya özgürsünüzdür, ya da değilsinizdir. Değilsiniz.

Önermenize, sorunuza geri dönersek, Edith, seçiminiz var mı? Kesinlikle. Her biriniz, çok uzun zaman önce seçiminizi yaptınız bile. Yoksa burada oturuyor, olmazdınız. Boulder’ de bir grupta olurdunuz. (güler) Çoktan seçiminizi yaptınız, bu nedenle buradasınız ve her zaman kolay değil.

Ben sizden, bir dakikanızı, kıymetli bir dakikanızı ayırmanızı ve sadece kendinize küçücük bir teşekkür etmenizi istiyorum. Merabh ya da onun gibi bir şey yapmayacağız ama kendinize bir teşekkür edebilirsiniz. Kolay değil, kolay değil ama yapıyorsunuz. Yakın zaman önce, Edith seçiminizi yaptınız, onu ifade ettiniz.

Ve bir yönden de, yapmaya çabaladığınız karşıt seçimleriniz var. Siz ve diğerleri yapmaya çabaladılar- dediler ki, “ Tamam, ama bunu istemiyorum; Şunu istemiyorum.” Özür dilerim, yani tren Özgür köy’e doğru gidiyor ve siz de trenin içindesiniz. Ve bu noktada trenden inmek yok. Çünkü bir biçimde seçim yaptınız –çok çok basitleştiriyorum – ama seçiminiz bu ve “ Bilinçli özgürlüğüm olan Üstatlığımı seçiyorum. Bu seçimimi yaparken, onun önüne gelebilecek hiçbir aptalca, sınırlı, geleceğin seçimine izin vermeyeceğim .” dediniz. Bu bir nevi seçimin içine yerleştirdiğiniz tuhaf bir dinamik. “Ben bu seçimi yapıyorum ve gelecek zamanda ne yaparsam yapayım, ne söylersem söyleyeyim önemi yok, geri dönmek bile istesem de dönemeyeyim.” Dediniz. Seçiminizi böyle kilitlediniz.

Ve sonra da, bunu daha da çılgın hale getirmek için, geri dönmeyeceğinizden emin olmak için, beni aradınız. Yani, dönemezsiniz. Seçiminizden dönemezsiniz. (bazıları güler)


Düşünceler

Evet, şimdi bütün bu düşüncelerle baş etmeyi konuşalım. Geçen ay, düşünceleri konuşmuştuk.

Düşünceler sınırlıdır. Her bir düşünce sınırlıdır. İşte bu kadar nokta. Eğer sınırlı olmasaydı, o bir düşünce olmazdı. Duyumsal(sevecen) farkındalık, bir his olurdu. Ve gerçek duyumsal-sevecen farkındalığın üzerine akıl-bilgi, analiz, yargılama ya da sınırlamalar koyulamaz. Her ne varsa, hiç biri koyulamaz. Bundan öte, her bir düşünce sınırlıdır. Her zaman bir sürü düşünceler üretip duruyorsunuz. Bunlar inançlara dayanıyor ve düşünceler yeni inançlar ve düşünceler yaratıyor. Diğer düşüncelerinizi bastırmak için yeni düşünceleriniz oluyor ve bir düşünce kirliliğidir, sürüp gidiyor. Çevre sorunlarını konuşuyorsunuz, sizin düşünceleriniz muazzam derecede içsel bir çevre kirliliği sorunu yaratıyor.

Böylece bütün bu sürüp giden düşünceleriniz var ve sonra da bu düşünceler ruh halinizi-modunuzu yaratıyor. Etrafta gezinip de “ Modum kötü.” Neden? “ Öyle, çünkü daha yeni büyük kareyi, ya da başka bir şeyi atlattık. O yüzden.” Diyorsunuz. Hayır. Hayır. Nedeni bu değil. Birazcık bir etkisi var, hafif bir etki ama kötü ruh halinde olmanızın nedeni düşünceleriniz.



Ruh Hallerini-modları- ne yaratır?

Şimdi, ruh hallerini-modları yaratan diğer şeylerden söz edelim, sonra bir adım daha ileri gideceğim ve lütfen tahtaya yazabilirsek. Düşüncelerinizden başka modları neler yaratır? Başka neler modları etkiler? Bu çok belli ki, ıstırap veriyor. Linda mikrofonla koşup geliyor. Evet.

KERRI: Alkol.

ADAMUS: Alkol. (bazıları kıkırdar) Bu doğru. Evet. Evet. Kimyasal almak diyelim.

KERRI: Doğru.

ADAMUS: İlaç (uyuşturucu), alkol. Bu saksı sigaracılığı ( esrar vs yi kastediyor) açığa çıkıyor mu, şimdilerde yasal mı?

KERRI: Çok teşekkürler, toplum içinde söylemek beni zorluyor.

ADAMUS: Şimdi yasal, yapab …

KERRI: Ben gittim. Yaptım.

ADAMUS: … tuvaletten çıkabilirsin.

KERRI: Gittim ve biraz aldım.

ADAMUS: Evet, evet.

KERRI: Evet. Aslında tuvalette değildim.

ADAMUS: Tedavi edici amaçlarla. Doğru mu.

KERRI: Yalan söyledim, yalnızca Linda gibi düzgün insanlar için öyle. Ben iyi bir kızdım ama geçirdiğim zaman boyunca eğleniyordum.

ADAMUS: Eminim. Evet.

KERRI: Belki de bunu bilmiyordun. Bilmiyorum.

ADAMUS: Buradaki sınırlamaya bak. Uyuşturucu bağımlısı olduğunun üstünü örtmek zorundasın, anlıyor musun…demek istediğim …

KERRI: Oh!

ADAMUS: … Marijuana içtiğini? (Adamus kıkırdar)

KERRI: İğrençsin!

ADAMUS: Ama, ama …

KERRI: İçmiyordum!

ADAMUS: … bak, şuna bak! – “ Bunu gizlemem gerek …”

KERRI: Biliyorsun, burası, aşağısı zor. Tamam. Haftada 40 saat işe gidiyorsun …

ADAMUS: Linda …

KERRI: … ve bir bira yok.

ADAMUS: Ben asla 40 saat çalışmazdım. Lütfen! Gerçekten mi?! Sen beni hiçbir ofisten içeri girerken gördün mü?! Park yeri ararken? Beş dakika geç kaldım diye üzülürken?

KERRI: Eğer sende bir ofis bölmesinde otursaydın, sen de biraz sigara içerdin.

ADAMUS: Ben yapmazdım. Sen niye yapıyorsun, canım?

KERRI: Bilmiyorum, oğlum.

ADAMUS: Oh! Doğru tuvalete.

KERRI: Oh siktir! Oh kahretsin!! (dinleyiciler, “Ohh!” derler)

ADAMUS: Tuvaletin üstüne! Evet, tuvaletin üstüne otur. Öyle tuvalette sadece ayakta durmak yok! Pantolonunu indir ve tuvalete otur. (güler) ve sonra biz senin…konuşacağız. Haydi bakalım bu senin küçük bölmen. Sadece kendi küçük bölmene gidiyorsun, her gün gittiğin yerin aynısı. Arabana biniyorsun. Geç kalmaktan dolayı kaygılanıyorsun. Para konusunda endişeleniyorsun , o zaman git tuvalette otur, her günkü ofis bölmende. İşte hayat. Seni oradan kaçıracağız. Tuvalete git! (Kerri dışarı çıkarken, güler)

Evet, nerde kalmıştık? Oh, alkol. Evet, sonra ne geliyor? Modlarınızı ne etkiliyor? (birisi “Hava” der.) Mikrofonu bekleyelim, ama haklısın.

SHAUMBRA 4 (erkek): Bulunduğumuz çevre, insanlar da dahil olmak üzere.

ADAMUS: İnsanl- … oh, ins- … ilişkiler diyelim, insanlar. Evet. Başka ne var? Bunu çabucak yapabiliriz. Ruh halinizi-modunuzu başka ne etkiliyor?

SHAUMBRA 5 (kadın): Uyku.

ADAMUS: Uyku. Kesinlikle. Uyku, uyku yoksunluğu, gerçekten modunuzu etkiler çünkü yorgun olacaksınız ve gerçekten huysuzlaşacaksınız. Aslında – beni yuhalayacaksınız – bir dereceye kadar, şimdilerde yorgun olmanız, iyi gece uykuları uyuyamamanız, gerçekten sizin için iyi. Neden biliyor musunuz? Bu bazı savunmalarınızı, kontrollerinizi ve sınırlılıklarınız kırıyor. O kadar yorgun oluyorsunuz ki, bütün bu fizik engel ve duvarlara tahammül gücünüz kalmıyor. Böylece sadece onları kırıveriyorsunuz. Bu nedenle, gece yarısı 2:22 de uyanınca suçu bana atmayın. Neden söz ettiğiniz hakkında hiç bir fikrim yok. Evet yani yorgunluk.

Modunuzu başka neler etkiliyor? (birisi “Düşünceler” der) mikrofonu bekleyelim. Evet.

SHAUMBRA 6 (erkek): Zaman yetmemesi.

ADAMUS: Zaman. Zaman yetmemesi. Güzel. Evet. Ama ben çılgın bir faaliyete geri döneceğim – nörotik çılgın bir faaliyet – ve Bonnie, eğer sen böyle güzel bir şirkette yer almasaydın ve Şambra ile dünya çapında böyle bir işle uğraşmasaydın, bir başka çılgın faaliyetin içinde olacaktın. Gerçekten öyle olurdun, hepiniz öyle olurdunuz. Bir şey yapmak için, hele bir de sonunun geldiğini biliyorsanız, neredeyse nörotik bir eğilim var. (Adamus duraklar, sonra kıkırdar) Eski çağınızın sonu şeyleri eski yollardan yapmanızın sonu. Yani, soluduğunuz havaya, yer aldığınız boşluğa gerekçe edinmek zorundasınız gibi, ama değilsiniz. Hayır. Aslında, ehh, hayır. Lütfen.

Evet, başka ne var? Başka ne var? Çok çabuk olarak, modunuzu başka ne etkiliyor?

Şu sözleri etmeyin. Her hangi bir şey. Modunuzu ne etkiliyor?

GARRET: Müzik.

ADAMUS: Müzik. Kesinlikle. Oh, müzik çok çok zevkli olabilir. Evet. Teşekkür ederim. Yapmanızı istediğim şey, modunuzu anlayabilmeye başlamanız. Ruh halleriniz ve onları etkileyen şeyler. Başka? Çabuk, çabuk, çabuk, çabuk!

LINDA: Koşuyorum! Koşuyorum!

ADAMUS: Bir ya da iki sözcükle. O kadar.

SHAUMBRA 7 (kadın): Hava.

ADAMUS: Hava. Kesinlikle. Hava modunuzu etkiler. Barometrik basınç düşer ve bedeninizi etkiler. Bedeniniz daima…Geri gelip bize katılmaya hazırmısın? ( Kerri’ ye) Teşekkür ederim. Neden bana cehenneme gittiğini söylemedin ki?

EDITH: Doğru!

ADAMUS: Gidip de tuvalette oturmak zorunda değildin.

KERRI: Öyle olduğunu düşündüm. Ben …

ADAMUS: Evet. Aman tanrım!

KERRI: Böyle demezdim.

ADAMUS: Bir daha sefer böyle yaptığımda, “Adamus, Ben bir Üstadım. Haydi oradan.” De.

KERRI: (bağırır) Ben bir üstadım! Haydi oradan!

ADAMUS: Teşekkür ederim. Sözcükleri ben vermek zorunda kaldığım için özür dilerim.

Tamam, bir tane daha. Hava sizi etkiliyor. Başka? Modunuzu ne etkiliyor?

SHAUMBRA 8 (kadın): Evet, ilişkiler gırtlağımıza kadar geldi.

ADAMUS: İlişkiler, kesinlikle.

SHAUMBRA 8: Aile.

ADAMUS: Evet de yeni bir şey söyleyelim artık.

SHAUMBRA 8: Doğa. Evet.

ADAMUS: Doğa. Kesinlikle. Doğa modunuzu etkileyebilir.

Evet, bana göre, ruh hallerinizi etkileyen çok fazla şey var. Yıldız hizalanmaları, kozmik hizalanışlar, kesinlikle ruh hallerinizi etkileyebilir. Son zamanlarda olanları anladınız. Gününüzü zehir etmez. Sizi hapishaneye koymaz ya da özgürleştirmez. Ama modunuzu etkiler. Kendinizle ve sizi çevreleyen yapay realiteyle olan karşılıklı ilişkinizi değiştirir. Fazlasıyla.

Modları ortaya atmamın nedeni, sıklıkla modunuzun esiri oluşunuz. “ Modum kötü çünkü..… hava. Modum kötü çünkü dünya paramparça oluyor. Modum kötü, çünkü….” Çoğunlukla, insanlar aslında listede bir numarayı alırlardı.

Burada sözü edilmeyen bir şey de sağlığınız, fiziksel iyi haliniz. Çoğu zaman sabahları uyanıyor ve “ Bugün (beden) acıtır mı acıtmaz mı?” diyorsunuz. Evet, beden acısı da ruh halinizi muazzam etkiliyor. Artritiniz varsa, diyabetiniz varsa, baş ağrılarınız, her hangi bir çeşit fiziksel acınız varsa, bu kesinlikle ruh halinizi etkileyecektir.

Ama ruh halinizin esiri oluyorsunuz. Diğer bir anlatımla “Bugün modum kötü. O zaman yalnızca onunla ……( birisi “debeleneyeyim” der) debelenip durayım. Bu benim kaderim ya da bilirsiniz işte, “Buna maruz kaldım. ” ya da “ Birisi benden nefret ediyor” ya da bunun gibi bir şey ya da “ Ruh halimi idare edemiyorum.” “Kontrol “demedim, “ Ruh halimin idaresi.” Dedim. Sonra buna tahammül ederiniz ve ne yaparsınız? Ve yine, modunuz hava gibidir. Bir moda girersiniz ve ne yaparsınız? Değişmesini umut edersiniz.

Değişmesini ümit edersiniz, ama aslında ruh halleri çok……çoğu mod iki gün sürer, belki de en fazla üç gün. Size burada daha büyük ruh halleri var ama bu başka bir şaudun konusu.

Böylece bu modları sahiplenirsiniz ve bir moddan diğerine geçerek yaşarsınız. Modlar düşünceler tarafından yaratılır. Düşünceler gerçek değildir. Onlar sınırlıdırlar ve siz bir ruh halinden öteki ruh haline göre, yaşarsınız. Ve ben size “siz,” derken, genelde insanları kastediyorum. Sizler bütün bunların ötesine ilerliyorsunuz.

Ama siz bilinçli olmaya başladığınızda ne olur. “Hey, bunlar hayatımda sürüp giden dinamikler. Hah! Bakın burada neler oluyor. Yerlerde olduğumu düşünüyordum.” Dediğinizin bilincinde olursunuz. Yerlerde değilsiniz. Yalnızca henüz durumun bilincine varıyorsunuz. Yerlerde değilsiniz.

Sizi çıldırtacak hiçbir şey yok. Sadece eğer sınırlılıklarınızı kabul ederseniz, çıldırırsınız ve bunu yapmazsınız. Bunu katiyetle yapmazsınız ve bu nedenle buradasınız. Eğer, “İşte bu kadar ve gerçekten bundan mutluyum.” Deseydiniz, o zaman çıldırırdınız.(bazıları kıkırdar) Size sorardım, gerçekten size sorardım. Size ya bir şeyin eşiğindesiniz ya da bu kadar yanılsama içinde olmak için inanılmaz bir yol buldunuz herhalde ki, böyle gülümseyebiliyorsunuz, derdim. Bu aslında nadiren olur. Yanılsama içindeki insanlar, sahte bir biçimde gülümseyebilirler ve “Ben mutluyum. Sen nasılsın?” diyebilirler. Evet.“ Burası yaşamak için harikulade bir gezegen değil mi?” diyebilirler.(bazıları Adamus’un sahte gülümsemesine gülerler ) “ Bir sonraki yaşamımı bekleyemem.” (Adamus kıkırdar) “ Allahaısmarladık. Ben yunuslarla oynayacağım.”

Evet, benim sevgili arkadaşlarım, modlar, hepsi etrafınızdalar. Ve benim yapmaya çalıştığım şey, durumunuzu, kendinizi anlamanızı etkileyen bu şeylere ilişkin olarak bilinçli olmanızı sağlamak.

Bunda bir sihir yok. Hiç birinde sihirli değnek sallamak yok. Sadece buraya nasıl ulaştığınızın basitçe farkında olmak var.

Şimdi, benim kişisel deneyimime göre, – Cauldre benden toparlamamı istiyor, ama daha yeni başlıyoruz.( birkaç kişi kıkırdar) Benim yaşadığım deneyimime göre, kendi hapishanemdeki uzun sıkışmam sırasında, tek bir şeyin önemli olduğunu öğrendim, – öhö öhö – kendinizin neyin içine soktuysanız, yine kendiniz kendinizi bundan çıkarabilirsiniz. Diğer bir anlatımla, bunu sizin için yapacak başka bir kişi yok. İçine girdiğiniz gibi, çıkabilirsiniz de. Kendinizi sınırlılık bilincine soktuysanız, dosdoğru bundan çıkabilirsiniz de.

Pek Üstatlara değil ama, özellikle uyanmakta olan insanlara benim hep sorduğum soru, gerçekten buna hazır mısınız?- dır. Bundan önceki tartışmalarımızda söz etmiştik. Bu hapishaneden, sınırlanmalarınızdan çıkmaya gerçekten hazır mısınız? Ve genellikle aldığım yanıt “ Şey, ama …” Bunlar genelde ilk sözcüklerdir. Ya da ara sıra, bildiğiniz gibi, “ Evet, ama…” ya da bazen yalnızca “Bilmiyorum.” (Adamus kıkırdar)

Hemen çıkabilirsiniz ve aslında çıktınız ve şimdi dönüşüm sürecinden geçiyorsunuz.

Bunun için çalışmak zorunda değilsiniz. Bu hapishaneden zaten çıktınız. Buna uzun zaman önce karar verildi, Edith, ve “ Ben dışardayım,” dediniz, çünkü, bildiğiniz gibi,“ Bir süre için bu hapishanede olmak ve farklı rolleri oynamak, yaptığım şeyleri yapmak, eğlenceliydi ama bitirdim. Dışardayım.” Dediniz.

Ve böylece kararınızı verdiniz, bitti ve şimdi yalnızca dönüşümden geçiyorsunuz. Simya karar verdikten sonra başlar, daha önce başlamaz. Yani, yalnızca bu dönüşümden geçiyorsunuz.

Size sadece derin bir nefes aldırıp, aydınlanmanızın içinde rahat olmanızı ve bu olacak mı diye endişelenmenizin durmasını sağlayabilirsem, evet, pek ala. Soru bunun nasıl geleceği ve bu size bağlı.

Basitliğe, farkındalığa, Ben-im’e derin bir nefes alırsınız ve bırakırsınız, gelsin.

Şimdi, çabucak başka bir şeyden söz etmek ve sonra da küçük bir – gerçek bir merabh.- yapmak istiyorum.


Karanlık

Ruh halleri, düşünceler ve bütün bu şeylerde sizin için gerçekten meydan okuyucu olan iki şey var. Bu iki şeyden ilki, karanlık –karanlık yanınız; negatif yanınız. Onunla yüzleşmek istemiyorsunuz, bu yüzden ondan kaçıyorsunuz. Onu bedenlemek, kucaklamak istemiyorsunuz. Özür dilerim ama sadece ışığı bedenleyemezsiniz. Sadece ışığı bedenleyemezsiniz.

Perdenin öbür yanında bizim kullandığımız bir kavram var, yeterince tuhaf, diyoruz, anost diyoruz. Gnost gibi. Ama tam da öyle değil ve ışığa doğru önyargılı olmak anlamına geliyor. Işık olmaya çalışıyorsunuz. Bu işe yaramaz. Bir çabanız da mutlu, hoş ve ışık ve ……bu ruhsal pasifleşme ve işe yaramayacaktır. Ve her Üstat yolu boyunca bunu idrak etmiştir. Bu,“Oh zırva. Ben aynı zamanda karanlığımda.” Demek gibidir.

İşin doğrusu, henüz başlamış olan ilginç bir sosyal fenomen var, bu nereden çıkıyor, bilmeniz lazım. Karanlıklaşma, deniyor. Karanlıklaşma. Biliyorsunuz, bir aydınlanma olayımız var; şimdi de yeni bir sosyal psikiyatrik hareket başladı ve buna da karanlıklaşma deniyor. İlginç. Nereden çıkıyor bu diye, merak ediyorum! (birkaç kişi kıkırdar) Çünkü çok fazla ruh hali-mod faktörü karanlıktan geliyor. Diğer bir anlatımla, “ Ruh halim, karanlık. Sevmediğim bir şey var. Bundan uzaklaşayım.” Diyorsunuz.

Böylece, kendinizle ilgili karanlık olan her şeyden kaçma eğiliminiz var, buna geçmiş yaşamlarınızla, bu yaşamdaki geçmişinizden gelen tüm anılarınız dahil. Onları ötelemeye, işlemden geçirmeye, bir yerlere oturtmaya ya da ortadan kaldırmaya çalışıyorsunuz. Hayır arkadaşlarım, için onları (içinize alın) – karanlık, aydınlık, hepsini– Çünkü eğer bu ışıkla dengesizleşirseniz, zor yoldan, acılı yoldan bazı ilginç şeyler öğreneceksiniz.

Işık-aydınlık yoluyla aydınlanamazsınız. Bu aynı zamanda karanlığı da içinize almakla ilgilidir. Şimdi, doğrudan doğruya, – nefesiniz kesilsin! – “ Eğer ben, karanlığıma nefes alırsam, kendim hakkındaki kötü şeyleri kabul etmiş olmuyor muyum” Pek ala, evet, bir biçimde, ama onlar aslında kötü değiller.

Diğer bir büyük engel de , “Oh tanrım, eğer karanlığa dalarsam, karanlığı kabul edersem, ya şeytanlaşırsam?” Şeytan-kötü= Evil. Ve bakın buraya– bir kalem alabilirsem – bakın bu sözcüğe.( tahtaya yazar) Evil = kötü, şeytan ve aynı zamanda live= yaşamak ve de veil= perde demek. Bakın, yani bu şeytan=satan. İngilizce bilmeyenler için, İngilizcede böyle ilginç bir sözcük oyunu var.

Ve, “Karanlığıma izin verirsem, karanlığa dalarsam ne olur? İzin vermek…” diyorsunuz. Şimdi, karanlık nedir? Tobias size yıllar önce söyledi. Bunlar kendinizde sevmediğiniz, hoşlanmadığınız şeyler. Karanlık sizin tanrısallığınızdır. Kendinize izin vermediğiniz şeyler. Ama burada muazzam bir korku var. “Ya şeytana dönüşürsem?” Ve şeytan nedir?

Evet, insanlar o, karanlıktır, diyeceklerdir, o…..bilirsiniz, bu daha ziyada felsefi bir şey ama şeytan- kötülük aslında basitçe bireylerin bastırdıkları karanlığın ifadesi olan kitle bilincidir. Birçok insan kişisel karanlıklarını bastırırlar. Bu bir nevi, kitle bilincine gider, bir nevi büyük martikse, ve orada fermente olur ve gerçekten kötü kokar, gaz haline gelir ve patlama yapar.

Bir kişi bunu alacaktır – bir birey– ve şeytan olacaktır. Ama bir bakıma, bu bütün insanların içindeki bir karanlığın ifadesidir. Bu illa ki, bütün insanlar bu tek bir kişinin kötü eylemine hizmetteler demek değil ama tam olarak olan budur. Bir kişi bir biçimde karanlıktan bu streodi ( bir nevi kimyasal bileşene streoid denmektedir.) alır ve şeytanlaşır.

Evet, sorumuz aydınlandığınız kadar karanlıklaşırsanız ne olur? Şeytana mı dönersiniz? Nedir bu? Bu bir düşüncedir. Evet, bunu düşünmeyin ama hissetmenizi istiyorum.

Ayrıca da ister anılarınız olsun ister hisleriniz olsun karanlık dediğinize izin verseniz ne olur? Biliyorsunuz, grinin, biraz karanlığın küçük bir parçası olan bu rahatsızlık da, bu yılgınlık da son zamanlarda çok yaygın, böyle olduğunu biliyorsunuz.

Buna bir hayli gülebiliriz, ama çok da fazla ileriye giderse, ıhhhh, bayağı karanlık olabilir.

Peki, karanlıklaşırsanız ne olur ya da buna izin verirseniz? Güven içinde“ Köpeğimi bile yanımda istemiyorum“ diyebilmeye muktedir olmak. Bunu gazete başlıklarına koysak, doğrudan doğruya kendinizi Don Sterling’inle beraber bulurdunuz, demek istiyorum.(güler) Yani, insanlar. (güler) “Bu bayanın nesi var?! Köpeğini bile istemiyor. Kırmızı Çemberde öğrettikleri bu mu? Diğer insanlara katlanamıyorlar mı? Diğer insanları antipatik mi buluyorlar ” derler. Evet, aslında özellikle de gazeteciler bunun benzer aptal öyküler yazarlar. (birkaç kişi kıkırdar)

Şimdi, bu bizi bir şeye daha götürüyor ve bu zor bir şey olacak. Burada sınırlamalarınızla ilgili olarak bilinçli olmayı konuşuyoruz. Böylece gerçekten bir biçimde özgürlüğe süzülebilirsiniz.


Depresyon

Diğer bir şeyde depresyondur. Depresyon. Depresyon ilginçtir. Biz depresyona alışık değildik. Atlantis’ de depresyon diye bir şey yoktu. Hayır yoktu. Neden mi? Evet, çünkü daima insanlarla birlikteydiniz. Her zaman bir projeniz vardı. Her zaman için birlikte çalışacağınız bir şey vardı ve bu büyük bir şeydi, harikulade büyük.– Bu Atlantis’de özgün Kumbaya’nın olduğu yerdi. Hayır bire bir doğru. Kumbaya denilen bir yer vardı ve burası seçilmişti ve böyle söyleniyordu hatta onun için bir şarkı bile yapılmıştı! (bazıları güler) Ben oradaydım birçoğunuz da orada, Kumbaya’daydınız, şimdi bu şaka. Ama…. … (kıkırdar)

O zamanlar da depresyon yoktu. Depresyon göreceli olarak yeni bir fenomen. Depresyon, düşünceler yaşam gücü enerjisini ve de Ben-im tutkusunu geriye hiçbir şey kalmamışçasına gözüken, sanki bir perde yaratma noktasına kadar bastırdığında meydana gelir. Depresyon, benim enerji akışının yetersizliği dediğim şeydir. Enerji sadece durmaktadır.

Depresyonda çok fazla enerji vardır. Depresyona sondaj yapmanın bir yolunu bulsaydık, çok fazla enerji çıkartırdık ama enerji çamurun içinde, ziftin içinde durmaktadır. Yalnızca hareketsiz haldedir, esinlenmemiş durumdadır.

Evet, depresyon zihnin ürettiği hiç biri işe yaramayan bir sürü düşünceler, inançlar ve küçük tuzak ve yöntemlerdir. Ve esasında zihin “ Ben artık ne yapacağımı bilmiyorum, onun için sadece depresyona gireceğim.” Demektedir. Depresyon daha ziyade ertelenmiş bir canlılık ve neşe halidir. O kadar canlı değil ama aslında, yalnızca bir erteleme durumudur. Bazıları onu hiçlik diye tanımlasalar da, aslında gayet doludur. Aslında gayet doludur. Depresyon içinde olanlar, hiçbir şey kalmadı, yok diyerek belki de buna itiraz edeceklerdir. Hayır, hiçbir şeyin kalmamasından daha iyisi depresyonda olmanızdır. Depresyon muazzam miktarda esinlenilmemiş enerjidir. Bu hiçbir yere gitmeyecektir.

(Linda zamanı işaret eder) Zaman mı? Oh, siz benim bugünkü donamımı sevdiniz, bunu demiyor musun? Ah, çok zaman var.

Evet, depresyon ilhamdan, motivasyondan, özgürlükten yoksun enerjidir ve vaz geçmedir. Durma halidir. Bu durumda insanları depresyondan çıkarmak için insanlık ne yapar? Onlara benim pek de taraftar olmadığımı bildiğiniz ilaçları verirler. Ve ben bu ilaçlara taraftar değilim derken size hitap ettiğimi altını çizerek belirtmek istiyorum. Ben dünyadaki diğer insanlar için konuşmuyorum. Dünyadaki diğer insanlar için doktor ya da psikiyatrist olma çabası içinde değilim. Ben bunu Şambra için söylüyorum. Ve bunu yapmamanız için çok farklı nedenlerde var. – kamu aleyhine. Ama deniliyor…

Evet, depresyon, karanlık ve depresyon iki zorlayıcı etkendir. Ve bir dakika sonra onları içmenizi (içinize almanızı9ya da nefeslemenizi veya izin vermenizi isteyeceğim.

Işığa ve mutluluğa ve iyi hissetmeye ve diğer benzeri şeylere izin verdiniz ama işin aslı bundan çok daha fazlası var. Karanlıkta dahi enerji vardır. Tedirginliğinizde dahi farkındalık vardır. İçinden geçtiğiniz bazı zor şeylerin yararı ve iyiliği vardır. Ama yaptığınız en kötü şey, gerçekten tek şey, bir nevi neyi yanlış yaptığınızı, elinize yüzünüze bulaştırdığınızı merak etmeniz. Ve bu depresyona sokar, unutmadan söyleyeyim, çünkü bu sadece bir düşüncedir. Bir sınırlılıktır.“ Nerede hata yapıyorum?” Evet, böyle yanlış yaptığınıza dair bir varsayım var. Ben de sizi temin ederim ki, her şey doğru yapıldı. Ve siz, zihniniz “ Şey, her şeyin doğru olduğuna emin olamam. Ben biraz olduğunu varsayayım,” diyor ve sonra geceleyin uyuyamıyorsunuz.

Evet, burada ki tek gerçek sorun ve neden söz ettiğimi pek ala biliyorsunuz, “Nerede hata yapıyorum?” demeyi sürdürmeniz. Ben size “Hiçbir şeyde,” diyorum ve sonra beni deli ediyorsunuz. Geceleri bu uzun tartışmaları yapıyoruz ve “ Ama biliyorum, sanki bir şeyleri yanlış yapıyorum, yoksa…” diyorsunuz. Sanki filan yok. Uzun zaman önce bunu yapmak için, dönüşüm için bir seçim yaptınız, Edith, ve bunu bir tek yaşamda yapma çabası içindesiniz. Ve eğer yalnızca buna nefes alabilirseniz, bu işliyor.

Evet, toplantının başına, içeri girdiğimde söylediğim şeye geri döneceğim, “ Derin bir nefes alalım,” dedim ve bu sığ, küçük, zayıf anemik, esinden yoksun nefesi gördüm. Sonra Aandrah burada size nefes aldırmaya çalıştı ve bazılarınız uyuya kaldınız.( birkaç kişi kıkırdar) Sonra da son iki saattir, çok basit bir şey hakkında, izin vermek hakkında, konuşmak zorunda kaldık – iki saat – Sizin hakkınızda. “Nerede yanlış yapıyorum?” demeyi bırakmanız ve onu içinize almanızla ilgili. Başka bir şey değil.

Yalnızca……sonunda “Oh evet, tamam, “Yalnızca bununla ilgili olarak kaygılanmayı bırakacağım.” Dediğinizde bundan geçeceksiniz. Bunu henüz pek yapamıyor olsanız da “ Tanrım, ne harika anılar!” diyeceksiniz.


Hayatı Derinden İçmeye Merabh

Evet, derin bir nefes alalım. Göreceli olarak kısa bir merabh yapacağız. Lütfen, ışıkları söndürelim.

Tamam, derin güzel bir nefes alalın, biraz müzik. Müzik hep güzeldir. Evet, müzik ruh halini farklı şekillerde etkiler.

(müzik başlar; “ Dolunayın Dansı” Lemurian Home Coming , Anders Holte)

Derin güzel bir nefes alalım.

Ve bu çok kıymetli ve kutsal anda, sizden yeniden düşüncelerinizin ötesine gitmeye izin vermenizi isteyeceğim.

(duraklar)

Bir Üstat içine alır, derinden içer. Bir Üstat her şeyi çok derinden içer – karanlığını, depresyonunu, neşelerini ve aydınlıklarını. Bir Üstat hayatı derinlemesine içine alır.

Ve sizler buradasınız, birçok, birçok yaşamdan sonra, sonunda bu noktaya ulaştınız. Oradasınız, bitirdiniz. Bir Üstat olarak burada bir süre için sıkıldınız, çünkü enerji akışını sınırlıyordunuz.

Aynı eski şeyi artık daha fazla istemiyordunuz ve ben de sizi bunun için saygı duydum. Dünü daha fazla istemiyordunuz. Aynı rutinleri aynı kalıpları daha fazla istemiyordunuz. Kendinize bunun için saygılar sunmalısınız.

Kalıplardan tekrar tekrar geçmek istemediniz. Sadece öylesine yaşamak istemediniz. Sadece öylesine bir ilişkiniz olsun, istemediniz. Oh, bir başka ilişkiniz daha olmasındansa, ilişkiniz olmamasını tercih ettiniz.

Sağlığınızla ilgili olarak sadece bazı ölümcül hastalıklara yakalanmamayı umarak, yüzeysel kalmayı istemediniz. Oh, arkadaşlarım, çok iyi bitirdiniz. Çok iyi bitirdiniz ve aynı noktada yeni bir şey için çok hazırsınız..

Orada olduğunu biliyorsunuz. Sözlerin ötesinde olan bu şey, her neyse orada olduğunu biliyorsunuz. Hazırsınız.

Bu noktada biraz ilginç bir paradoks olmasına rağmen; çünkü aynısından daha fazla istemediğiniz için bir bakıma sınırlıyorsunuz, geri çekiliyorsunuz. Bir canavar gibi, çılgın bir canavar gibi nefes almıyorsunuz. Geri çekiliyorsunuz.

Böylece, bugün bütün gün Üstat derinden içine alır (içer), derinden nefes alır, derinden yaşar, derin derin uyur hakkında konuştuk.

Üstat, tek bir tip kontrol olduğunu ve bunun bilinçli olması gerektiğini anlar. Diğer bir anlatımla, hassas bir biçimde kontrol ettiğinizin bilincinde olursunuz. Uygun olmayan bilinçsiz kontroldür. – Bilinçsiz kontroller ve sınırlılıklar- her gün olur, günde binlerce kez olur. Kontrol etmek ve yönetmek bilinçli olduğunda, pek aladır. Bir Üstat kendi karanlığını dahi derinden içine alır. Onu kontrol etmeye çabalamaz. Ondan kaçınmaya çalışmaz. Özellikle kendi karanlığını, kendi üzüntüsünü derinden içine alır.

Bir Üstat derinden hayatı içine alır.

Ve hayatı derinden içinize alırken, onun içine sıkışıp kalabilir, geri gelmek zorunda olabilir, yeniden kaybolabilirsiniz. Ama bunu yapmazsınız. Bunu yapmayacaksınız çünkü kendinize olan sözünüz ve kararınız var. Bunu yapmayacaksınız, çünkü ben buna izin vermeyeceğim.

Yapışıp kalmadan, hayatı derinden içinize alabilirsiniz.

Son müzikli deneyimimizde konuştuğumuz, neydi, o derin tutku, o çok derin tutku neydi? Ben onu gerçekten sözlere dökmek istemiyorum, ama bir ipucu vereyim. Yaşamaktı. Yaşamaktı.

Ve sadece var olmak değil. Sadece yaşamdan geçmek değil, ama bunca yaşamlardan ve enkarnasyonlardan sonra, tutku yaşamaktı. Yaşamaktı.

Sıkışıp, yapışıp kalmayacaksınız. Kaybolmayacaksınız. Yaşayacaksınız.

İnsanlarla zaman zaman tedirgin olmuş olabilirsiniz. Bazı zamanlarda gezegenin bilinci ve bazı çok sınırlı enerjiler siz deliye döndürmüş olabilir ama hala yaşayabilirsiniz. İşte tutku bu. İşte duyumsal sözleşme bu.

Birçok şeyler olabilir. Yaşarken diğerlerine Standart olursunuz. Yaşarken canlılığa ve sağlığa ve de bolluğa sahip olabilirsiniz. Yaşarken, diğer insanlara ilham verirsiniz. Ama tutku, neşe yalnızca yaşamaktır- ardına kadar açık olarak, frensiz, apaçık.

Ve sizi bu anda derinden içinize almaya, derinden yemeye, derinden sevmeye, nefes almaya, bütün bu şeyleri derinden deneyimlemeye davet ediyorum.

Üstat derinden içine alır.

Uyanmamış olanlar çok sığ olarak içlerine alırlar. Ama Üstat korkusuzca, derinden, sınırlamasız olarak içine alır. (duraklama)

Şimdi bir nefes daha alalım. Dilerseniz, zorlamasız ama yine de derin bir nefes. Bu ne demek? Nefesi alırken ve verirken zorlamıyorsunuz ama yine de derin alıyorsunuz. Bunu nasıl yaparsınız? Sadece yaparsınız.

Kuvvet ve kasları kullanmadan derinden nefes aldığınızda, birdenbire hava ve enerji sadece akar, akışır, bedeninize gelir, düşüncelerinize gelir. Hiç bir şeyi zorlamaksızın derinden nefes alabilirsiniz.

Bakın nasıl oluyor? Hiçbir şeyi zorlamaksızın hayatı içinize alabilirsiniz.

(duraklama)

Kendinize düşüncenin ötesine gitme izni vermenizi seviyorum. Yani, bugünlerde genellikle, gerçek duyumsal farkındalık, hayatın duyumsallığı içine gideceksiniz. Bu gerçek bir salıvermedir. Bu gerçekten hapishanenin ötesine geçmektir.

Bugün burada bundan birazcık var- yalnızca hissediş.

Birlikte derin güzel bir hayat nefesi alalım.

Yeni bir düzeye ilerliyorsunuz, yeni bir safhaya. Bu alanı da şimdi bırakıyorsunuz. Size çok iyi hizmet etmişti. Yeni bir alana ilerliyorsunuz, hem gerçekten hem de mecazi olarak.( Hem yeni düzeye geçmeyi hem de yeni binaya taşınmayı kasteder) Her zaman kolay olmuyor. Eh, bu yeni yerin inşası, çok iş gerektirdi, hayli para harcandı, diyorlar, ama işte orada hizmetinizde.

Aynı şey kişisel anlamda sizde de meydana geliyor. Atalarınızın biyolojisini geride bırakıyorsunuz. Düşünceleri geride bırakıyorsunuz. Kitle bilincini geride bırakıyorsunuz. Şimdi kendi alanınıza gidiyorsunuz. Her zaman kolay değil. Çok güzel anılar da var, ama sevgili arkadaşlarım, seçtiğiniz bu ve bu nedenle böyle.

Ve eğer herhangi bir şüphe, korku ya da kaygınız olursa, derin bir nefes alın ve hatırlayın …

ADAMUS ve DİNLEYİCİLER: Tüm yaratımda her şey yolunda.

ADAMUS: Teşekkür ederim, sevgili Shaumbra. Teşekkür ederim.(dinleyiciler alkışlarlar)

[1]  Şauddan önce çalan müzik ; “Heart’s On Fire” Passenger

[2]  Son bölümde gösterilen “Farewell to Coal Creek Hall- Coal Creek Hall’a Elveda” videosuna gönderme de bulunur.

[3] Adamus’ un 100,000 yıl kristalde hapis kalmasına ilişkin hikaye. eski şaudlarda okunabilir.




__________________________________________________