Keşif Dizisi
Şaud 1: “Keşif 1” – Geoffrey Hoppe kanallığı ile ADAMUS
7 Eylül 2013’de Kırmızı Çembere sunulmuştur.
www.crimsoncircle.com www.kirmizicember.com
Ben o Benim. St. Germain’nin Şambra ilhamı faseti Adamus.(Dinleyiciler alkışlarlar) Teşekkürler.
Evet, yeni dizimize başlayalım. Keşif Dizisi. Güzel derin bir nefes alalım.
Evet, ben sizden sıklıkla derin bir nefes almanızı ve sizin, biraz daha yakınınıza gelmeme izin vermenizi; Cauldre – Geoffrey –ile tam şimdi –olduğum gibi, onun kadar yakın olmama izin vermenizi istiyorum. Oh ve onun içindeyim. Evet, bir süre burada kalacağım. Ona bunu söylemeyi unuttum. Hemen gitmeyeceğim.
Evet, derin bir nefes alın ve beni davet edin, Adamus’u, o kadar yakına ki, içinizi gıdıklayan beni hissedebilin. Evet, hepsini. Böylece beni kalbinizde hissedebilirsiniz, sizinle yan yana hissedebilirsiniz.
Derin, güzel bir nefes alın.
Bakın, birisinin bu kadar yakınlığına izin vermek, herhangi birisini - sevdikleriniz dâhil, çocuklarınız dâhil, herhangi birini bu kadar yakınınıza almak cesur ve gözü pek bir insan olmayı gerektirir. Çünkü tüm çevrede katman katman, koruyucu, savunucu, maddi ve fiziki enerji vardır. Ama birisinin size bu kadar yakın olmasına izin verdiğinizde, onlar doğrudan sizin içinizde olurlar ve sizi içten kucaklarlar. Güvenmek, izin vermek yoluyla, bir bilinç düzeyi elde etmişsinizdir. Bu size iyi hizmet edecektir.
Evet, sevgili Şambra, derin güzel bir nefes alın.
Kendinize, benim sizin düşüncelerinize, zihninize girmeme izin verebilecek kadar çok güvendiğinizde, bu kendinize olan inancınızdır, kendi içinizde ki eminlik ve dengeye sahip oluşunuzdur.
Eğer benim girmeme izin verebilirseniz, diğerlerinin girmesine de izin verebilirsiniz. Diğerlerinin girmesine izin verdiğinizde, onların size asla gerçekte zarar veremeyeceklerini, asla ve hiçbir şekilde sizden bir şey almayacaklarını anlarsınız. Onlar birçok yanılsama yaratabilirler; sizden bir şey alabilirlermiş gibi yapma oyunu oynarlar, size de kurbanmışsınız gibi yapma, kırılganmışsınız gibi yapma oyunu oynayabilirsiniz. Ama güzel derin bir nefes alıp benim bu kadar yakın, samimi, derin olmama izin verebilirseniz, kendinize ilişkin bir bilinç düzeyine- gerçek bilinç- erişirsiniz.
Oh, hazır söz kendinize gelmişken, derin bir nefes alıp, kendinize bu kadar yakın olmaya izin vermek, neden olmasın. Kendinize bu kadar yakın olmaya izin vermek biraz zor, biraz zorlu. Keşif Dizimizde bundan ve diğer birçok şeyden bahsedeceğiz ama kim olduğunuzu keşfedicez. Evet.
Kolay gözüküyor. Değil. Değil. Bu, en çok korkutan şeylerden biri Jane. Sen ve ben her fırsatta korku hakkında konuştuk. En çok neden korkarsınız? Kendinizden, şüphesiz. Her biriniz ve meleksi varlıklar da. Bu korku ya da direnç ya da her ne demeyi seçerseniz onu deyin, ama bu en zorudur. Keşif Dizimizde bunu ele alacağız.
Birlikte beşinci yılımıza giriyoruz. Dört yılı bitirdik. Bu kadar yıldan sonra, hala burada olmanız şaşırtıcı. Yoo, gerçekten ve içtenlikle söylüyorum, şaşırıyorum çünkü bakın din ve felsefeye karşı belli bir hayranlık var. Hayata bir anlam verme çabası var ve muhtemellen, gerçek bir anlam olmadığını da keşfettiniz. Ruhsal, doğaüstü olan şeylere hayranlık eğilimi var. Bu kısmen geçmişte, daha önce bunları çalıştığınız için, kısmen de ruhsallığın, doğaüstücülüğün cezbinden kaynaklanıyor. Bir gücü, baştan çıkarıcılığı var.
Bazıları, bunun işlerin nasıl gittiğine dair daha iyi bir anlayış sağladığını söyleyecekler ama öyle değil. Bunların hepsi Makyodur çünkü işlerin nasıl yürüdüğünü asla anlayamazsınız. Anlaşılmamak üzere tasarlanmıştır. O, anlaşılmamak üzere tasarlanmıştır.
Evet, günlük hayatlarında dikkatlerini başka yere çekmek için, bunları çalışan çok kişi vardır. Melek oyunları oynayabilirler. Üzgünüm ama bunlar sadece oyundurlar. Ve doğaüstücülükleriyle, tuhaflıklarıyla arkadaşlarını ve akrabalarını etkileyebilirler. Bazen, ruhsallık ve yeniçağı tuhaf tabiatlarını saklamak için kullanırlar ve buna basitçe yeniçağ derler.(Bazıları kıkırdar) Çok doğru. Çok doğru.
Tobias’la olan ilk zamanlardan beri bildiğiniz gibi, 1999’da size geldiğim zamandan bu yana, biz burada yeniçağ için ya da ruhsal olmak için bulunmuyoruz. Bu işlemez. Bu işlemez. Biz burada, sizin bedenlenmiş aydınlanmanız için bulunuyoruz.
Gerçekten çalışacak bir şey yok. Hiçbir şey yok. Keşfedecek çok şey var, fark edilecek çok şey var. Buraya her ay geliyorsunuz……….aydan aya. (Adamus kıkırdar) Gerçekten Adamus denilen bu veçheyi yaratıyorsunuz, tezahür ettiriyorsunuz. Aslında ben, St. Germain olarak, bu rol değişikliğinden ötürü biraz zorluk çektim, bir nebze. Bazıları diyecekler ki - biraz sevimsiz, biraz iddialı, biraz kışkırtıcı. Ama yarattığınız bu. – zorlama, sivrilik, farklılık –çünkü birçok ruhsal çalışma yaptınız, dini düzende birçok geçmiş yaşamınız oldu. Ama bunlar seçmiş olduğunuz gerçek tamamlanmayı size getirmedi.
Böylece bu yaşamda, Şambra denilen bu gruba geldiniz. Bu toplantıya geldiniz ve “ Bunu yapacağım, bedenlenmiş aydınlanmayı yapacağım. Neye mal olduğu umurumda değil.” dediniz. Buraya biraz da, Dünya’yı kurtarmaya yardım etmek ve bunun gibi şeylerin, bir çeşit yanılsamasıyla da geldiniz ama onun kurtarılmaya gereksinimi olmadığını anladınız. Ve eğer olsaydı bile, bunu sizin yapmanızı kabul etmeyeceklerdi ve herhangi birine de direnç göstereceklerdi.
Evet, buraya bedenlenmiş aydınlanma için geldiniz. Ve bunu idrak edeceksiniz. Bunu idrak edeceksiniz. Bunun hakkında hiçbir şüphem yok. Bunun bir ihtimal olduğunu düşünseydim, burada olmazdım. Siz seçtiğiniz sürece, siz izin verdiğiniz sürece, o olacak. Ve hiçbir biçimde olduğunu düşündüğünüz herhangi bir şey gibi olmayacak. (Bazıları kıkırdar)
Evet, onu sürdürdüğünüz için size saygı gösteriyorum ve alkışlıyorum. Zorlu zamanlar, gerçekten zor-gerçekten zor. Çünkü o, tüm yanılsamaları yerle bir eder. Kimlikleri yerle bir eder. Sahtelikleri söküp atar. Gerçek sizi keşfedebilesiniz diye, siz olduğunuzu düşündüğünüz sizi söküp atar. Çok, çok az insan bu yoldan geçmiştir. Çok, çok az.
Birçok insan din, Tanrı ve doğruluk ve bütün bunlar hakkında konuşurlar ama çok azı bu çeşit bir içsel yolculuk, içsel bakış için durur. Zordur. Ama başka şekilde de buna sahip olamazdınız.
Böylece, Keşif Dizisine hoş geldiniz.
Keşif Dizisi
Dizimizde, on bir bölümde sona erecek olan dizimizde, her ay bir tartışma yapacağız-karşılıklı tartışma- bildiğim kadarıyla bunu çok seviyorsunuz. Linda size mikrofonu getirene kadar bekleyemeyeceksiniz. Haksız mıyım? (Bazı dinleyiciler “Evet” der.) Karşılıklı tartışmalarımız olacak, çünkü sizin paylaşacak çok bilgeliğiniz var. Evet, paylaşmalısınız. Ve kendinizi ön plana çıkarmak bazen göz korkutucu olabiliyor. Ben bakarken ve on binler sizi izlerken. Ama kendi sesinizi duyduğunuzda -yalnızca gelen sözcükleri değil, ses tonunu, derinliği, sesinizdeki ruhu, bunu işittiğinizde - bu, dönüm noktası bilincine sahip olmaya başlamanızdır. Bu “Ben O Benim”i idrak etmeye başladığınız zamandır. Sözcükleri sadeleştirdiğiniz zamandır. Uzun hikâyeler anlatmayı bıraktığınız zamandır. Bu, diğer herkesin, sesinizden gelen varlığı hissedebildiği yerdir.
Böylece, tartışmalarımız olacak. Bunlar canlı, çılgın olacaklar. Zaman zaman sizi biraz sarsabilecekler ama karşılıklı tartışma, kendinizi duyabileceğiniz için güzeldir.
Kuşkusuz ben kendi konferansımı vereceğim. Her bir Şaud’un, büyüleyici konferans bölümü. Keşif Dizimizde, her ay bir deneyimimiz olacak. Bazen bu bir Merabh olacak, bazense farklı çeşit bir deneyim olacak. Şeyler hakkında sadece konuşmamızın gerekmediği bir noktaya gidiyoruz. Şimdi onları deneyimlemek zamanı. Böylece her ay bir deneyime hazırlıklı olun.
Hemen doğrudan deneyimlemeyeceğiniz bazı deneyimler. Evet, deneyimleyeceksiniz ama hemen farkına varamayacaksınız. Bazen bunun gerçekten ne olduğunu idrak edebilmeniz, saatler, aylar, haftalar alacak. Deneyimlerde, hiçbir şey yapmaya çabalamayacağız. Efor sarf etmeyeceğiz. İzin vereceğiz ve sonra ortaya çıkması için bırakacağız. Zihinsel stres yok. Çaba yok. Sadece izin verme.
Her Şaud’da, çok belirgin deneyimler dizisinden geçeceğiz. Üzerinde çalışacağımız ya da bir önceki çalışmayı genişleteceğimiz deneyimler. Cauldre’ye kendi bölümümü kısa tutmaya, biraz daha kısa tutmaya çalışacağımı söylemiştim.
Ama birebir olarak ben enerjileri izliyor ve denetliyorum. Ne olduğunu hissediyorum. Çünkü size daha önce de birçok kereler söylediğim gibi, ben dikkat dağıtıcıdan başka bir şey değilim. Esprili, cazibeli dikkat dağıtma ama dikkat dağıtma. Siz izlerken, dinlerken, deneyimlerken, burada gerçekten başka bir şey oluyor. Burada, güvenli alanda, Ben-im varlığınızı hissederek, bir değişim ya da hareketin olmasına izin vererek, zarifçe, sessizce, onun hakkında düşünmeden oturuyorsunuz.
Başka hiçbir şey, güzel bir enerji hareketini, bilincin güzel bir genişlemesini kendi düşüncenizi ona karıştırmanız kadar berbat edemez.
Evet, bunun için ben dikkat dağıtacağım ve siz izin vereceksiniz. Anlaştık mı? (Dinleyiciler onaylar.)
Güzel. Bu karşılıklı etkileşimimize, günün sorusu ile başlayalım. – Eğer hazırsanız mikrofonla başlayalım (Linda’ya)
LINDA: Evet, efendim.
ADAMUS: Oh, bana efendim deme. (Bazıları kıkırdar)
LINDA: Soruların yazılmasını istiyor musun?
ADAMUS: Hayır, dinleyicilere hanımefendi.
LINDA: Evet, efendim.
ADAMUS: Evet, bir an için bunu çok fazla düşünmeden hissedelim. Ama hissedelim çünkü bugünün deneyimi birebir olarak dinlemeye ilişkin olacak. Zaten orada olanı dinlemeye.
Günün sorusu
Evet, sizin için sorum- zihinsel bir soru ama yanıtı hissedin-14 yıl önce başladığımızdan bu yana ya da benim sizinle başladığım 4 yıl önceye göre, daha iyi durumda mısınız? Şimdi daha iyi misiniz?
Derin, güzel bir nefes alın ve onu hissedin. Daha iyi misiniz?
Ve sevgili Linda, lütfen mikrofona. Ve Linda senin yanıtın ne? (Linda ortada donup kaldığı için güler ) Bunun fotoğrafını çekmelisiniz.(Birçok gülüşme) Linda, bilincin askıya alınmış halinde.
14 yıl önce. Bu senin için bir yolculuktu.. Eminim.
LINDA: Daha iyiyim. Daha iyiyim.
ADAMUS: Daha iyi.
LINDA: Evet.
ADAMUS: Neden? Nasıl?
LINDA: Daha fazla kişisel netliğim var.
ADAMUS: Güzel.
LINDA: Daha fazla güçlenmişlik.
ADAMUS: Güzel.
LINDA: Ve hala hava yollarında kimsenin kalbini kırmadım.(Güler)
ADAMUS: Kocaman bir aferin (Bazıları alkışlarlar) Güzel. Güzel.
LINDA: Ve yaptığımız şeyi seviyorum.
ADAMUS: Evet. Ve daha iyi misin?
LINDA: Evet!
ADAMUS: Yok, ben Şambraya söylüyorum.
LINDA: Oh, Şambraya söyl..- … oh, oh, oh! Artık bana değil. Benimle işin bitti mi?
ADAMUS: (Kıkırdayarak) Mikrofon zamanı.
LINDA: Benimle işin bitti mi?
ADAMUS: Evet.
LINDA: Tamam.
ADAMUS: Edith. Merhaba.
EDITH: Merhaba, St. Germain?
LINDA: Adamus.
EDITH: Adamus’mısın, St. Germain’misin?
ADAMUS: Fark eder mi? Fark eder mi?
EDITH: Hayır.
ADAMUS: Ve biz aynı değil miyiz?
EDITH: Elbette.
ADAMUS: Evet, bugün hangisini tercih edersin?
EDITH: Buna yanıt veremem.
LINDA: Evet, verebilirsin! Evet ya da hayır. Adamus, St. Germain.
ADAMUS: Bu bir biçimde, “Bilmiyorum.”
LINDA: Bu yasal olmayan bir yanıt.
EDITH: Ben bilmiyorum demedim. Yanıt veremem, dedim.
ADAMUS: Evet, Edith, Edith daha iyi misin?
EDITH: Evet, Linda’nın tanımladığı anlamda. Kendime dair daha fazla netlik ve anlayışım var. Ben-im’i biliyorum. Hımm …
ADAMUS: Evet. Buna ilişkin olarak, pek de olumlu gibi değilsin.
EDITH: Evet, bir sorunum var…
ADAMUS: Ne düşünüyorsun?
EDITH: … ve o bitmiyor. Bolluğumu alabilecek gibi gözükmüyorum ve daha önce olduğumdan biraz daha fakirim.
ADAMUS: Gerçekten mi? Öyle misin?
EDITH: Evet.
ADAMUS: Bu fena mı?
EDITH: Evet, hoşlanmıyorum.
ADAMUS: Hayır, hoşlanıyorsun.
EDITH: Hayır, hoşlanmıyorum.
ADAMUS: Evet, hoşlanıyorsun. Dinleyiciler?
LINDA: Evet, ondan hoşlanıyorsun!
ADAMUS: Ve niye böyle söylüyorum? Ohhh! Bu eğlence dizisi olacak! Ohh! Çünkü Edith, sen bu sözleri daha önce duydun ve gün boyu bir kurbancasına, zayıflıkla tartışabilirsin ama eğer hayatında sevmediğin bir şey varsa, ondan hoşlanıyorsundur. Çünkü o oradadır. O, oradadır. Bir biçimde sana hizmet ediyordur. Şimdi, bu caydırıcı, zor. Durmadan onu düşünüyorsun. Onu düşünerek, neyi yanlış yaptığını merak ederek ve tam da bu seni bu bolluk çukurunda tutuyor. Çok muazzam enerji sarf ediyorsun.
EDITH: Evet, haklısın.
ADAMUS: Bolluk yoksunluğu çukuru. Aslında, para gerçek bir fark yaratmaz. Sen buraya para kazanmaya gelmedin. Sen buraya aydınlanmak için geldin. Doğru mu?
EDITH: Doğru.
ADAMUS: Yani, gerçekten fark etmez. Aslında, sen onu bir kez bırakıversen, sadece izin versen, onunla mücadeleyi durdursan, gece yarısı onunla uyanmayı bıraksan, paranın önemi olmadığını anlayacaksın ve o orada olacak. Sonra, gerçekten ihtiyacın olduğunda daha önce niye orada olmadığını merak edeceksin. Ama tam şimdi, bir biçimde sana hizmet ediyor, bir biçimde ve bunu keşfetmen gerek. Evet. Kaşlarını çatıyorsun ve biliyorsun. Yüzünde o şüphe dolu bakış var. Ondan bir şey aldığın gerçeğine sahip çıkana kadar da, o hala orada olacak. Hala orada olacak.
EDITH: Oh, keşke acele etsem ve de onu keşfetsem.
ADAMUS: Tamam. İlerle.! (Bazıları güler) Bakın, bu psikanaliz değil. Buna girişmek istemiyoruz. Erken çocukluk travmalarına ya da bunun gibi şeylere girmek istemiyoruz. Ama neden sana hizmet ediyor? Bunu sana söylememi ister misin?
EDITH: Evet, lütfen.
ADAMUS: Tamam. Seni odaklanmış tutuyor. Böyle olduğunu düşünüyorsun. Bunun, seni dizlerinin üstünde ve odaklı tuttuğunu, bütün bu dünyevi şeylerle dikkatinin dağılmayacağını düşünüyorsun. Ve kendine defalarca, defalarca, bütün bu dünyevi zevklere yakalanmayacağını söyledin ve yakalanmıyorsun. Şimdi bilinçli bir hareket yaparak şöyle demelisin “ Ben bunun içinde sıkışıp kalmayacağım. Aydınlanmayla, dünyevi zevklere de sahip olabilirim, çünkü bunlar el ele giderler.” Onlar, bunu hepiniz için yaparlar. Yaparlar.
EDITH: Tamam. Teşekkür ederim.
ADAMUS: Evet, ve yapamam.… Sana büyük bolluk ihsan etmek isterdim. Yapamam. Yapamam. Ve yapabilseydim bile bunu yapmazdım çünkü en büyük hediye içinde ve bunu senin kendine vermen.
EDITH: Anladım.
ADAMUS: Evet.
EDITH: Teşekkür ederim.
ADAMUS: Böylece, bu bolluk meselesi ortaya çıktığında, ona odaklanma canım. Ona odaklanma çünkü bolluğun yokluğu, bolluğun kendisinden daha fazla bir dikkat dağıtıcı olabilir. Güzel.
EDITH: Doğru.
ADAMUS: Yani, daha iyi misin yoksa değil misin?
EDITH: Evet.
ADAMUS: Bu büyük evet mi yoksa küçük evet mi?
EDITH: İkisinin arasında, evet. (Güler)
ADAMUS: Tamam. Güzel. Bir kaç tane daha… Daha iyi mi değil mi?
GARRET: Evet.
ADAMUS: Güzel. Nasıl bir biçimde?
GARRET: En belli olandan söz edildi. Daha fazla huzur hissediyorum.
ADAMUS: Evet.
GARRET: Ve bu gerçek bir hediye.
ADAMUS: Evet. Evet.
GARRET: Evet.
ADAMUS: Ve çok daha fazla mı, yoksa biraz daha fazla mı?
GARRET: Çok daha fazla huzur. Çok daha fazla huzur.
ADAMUS: Evet. Ve sanırım biliyorsunuz, en meydan okuyucu olan şeylerden biri de, biliyoruz ki- eğer biraz kişisel olmamın kusuruna bakmazsanız- en meydan okuyucu olanlardan biride….çünkü her hâlükârda söyleyeceğim.(Bazıları kıkırdar) en meydan okuyucu…
GARRET: Eğer aldırsaydım, bu fark eder miydi?
ADAMUS: …Birçoğunuzun içinde, sizin için, birçokları için olduğu gibi, en meydan okuyucu olan, kendinizle birlikte olmayı öğrenmek. Yalnızca kendinizle olmak. Bu fırsatınız oldu ve bunu bedenlediniz. Onunla bütünlendiniz ve şimdi onu öğretiyorsunuz.
GARRET: Evet. Ve bunu en çok gösteren şeylerden birisi de, şüpheler ortaya çıkar ve onlar hiçbir şeydir.
ADAMUS:Evet
GARRET: : Evet. Şüpheler her zaman olacak, ama ben onları istiyor muyum? Onların bana hizmet etmesini istiyor muyum yoksa bu yalnızca bir şüphemi.
ADAMUS: Kesinlikle. Güzel. Teşekkür ederim.
Şimdi, 14 yıl önceye göre ya da dört yıl önceye göre. İkisinden biri.
IWONA: Ben çok daha iyiyim.
ADAMUS: İyi, nasıl?
IWONA: Hayatı seviyorum.
ADAMUS: Evet.
IWONA: Ve ancak son günlerde, hayatın da beni sevmesine izin vermeyi öğrendim. (Kıkırdar)
ADAMUS: Ahh. Bu nasıl oldu? Bir gün bir mağazaya girdin ve orada küçük bir kutu görüp onu satın aldın ve böylece hayatın da seni sevmesine sahip mi oldun?
IWONA: O, sadece oldu.
ADAMUS: Evet. Sadece oldu.
IWONA: Sadece oldu.
ADAMUS: Evet.
IWONA: Bir deneyim.
ADAMUS: Ahhh!
IWONA: Keşif.
ADAMUS: Evet. Nasıl oldu? Onu nasıl deneyimledin?
IWONA: Almaya ve izin vermeye açıldım.
ADAMUS: Güzel.
IWONA: Bu benim meydan okunmamdı.
ADAMUS: Güzel. Hayatında seni sevmesi nasıl hissettirdi?
IWONA: Mükemm-….şahane (Kıkırdar)
ADAMUS: Evet. Dirençsiz.
IWONA: Dirençsiz.
ADAMUS: Güzel.
IWONA: Evet!
ADAMUS: Teşekkür ederim. Başka… Bonnie.
LINDA: Ohhh, biz, biz devam ediyoruz..
ADAMUS: Bonnie.
BONNIE: Merhaba.
ADAMUS: Ve samimi ve candan– ol. Yada Bonnie ve candan..ol.
BONNIE: (Kıkırdayarak) Oh canım!
ADAMUS: Ya da içten olabilirsin.
BONNIE: Evet. Tabiii, daha iyiyim! Tabii.
ADAMUS: Evet, nasıl, nerelerde?
BONNIE: Evet, bunlara başladığım zamana, çok çok uzun zaman önceki anlayışıma göre, neler olup bittiğini çok daha fazla anlıyorum.
ADAMUS: Evet. Birçokları gibi, zorluklardan ve meydan okumalardan geçtin. Birisi senin; “Hayır, bu gerçekten zor. Hayat gittikçe güçleşiyor” diyeceğini düşünürdü ama sen ,“Hayır?” diyorsun. Başka bir ifadeyle “Evet” diyorsun.
BONNIE: Bu şeyler hakkında değil, sanırım.
ADAMUS: Evet.
BONNIE: Ve tabii, tıpkı birçok insanda olduğu gibi her şeyimi kaybettim.
ADAMUS: Evet, buna rağmen eğlenceli değil miydi?
BONNIE: (Kıkırdayarak) Evet! Çok, çok fazla eğlenceliydi!
ADAMUS: Çünkü hala buradasın! Hayattasın! Mikrofona konuşuyorsun. “Ben varım!” Şeyler o kadar önemli değil.
BONNIE: Önemli değil. Bütün bu şeyler olmadığında daha hafif hissediyorsun.
ADAMUS: Evet, evet. Evet. Güzel.
BONNIE: Mm hmm.
ADAMUS: Ve gülümsediğin için memnunum.
BONNIE: Sorduğun için teşekkür ederim.
ADAMUS: Evet. Ve bir tane daha. (Linda mikrofonu Jane’e uzatır) Derin nefes.
JANE: Evet. Yolculuk bazı anlarda çok zor olmasına rağmen, farkındalığımın14 yıl öncesine göre, şimdi çok daha fazla olduğunu söyleyebilirim ve bundan dolayı müteşekkirim.
ADAMUS: Peki, neden yolculuk zordu? Özellikle neden?
JANE: Şey, Bonnie’nin az önce söylediği gibi, her şeyi kaybetmek… bedenle ilgili şeyler.
ADAMUS: Evet.
JANE: Yani kaybetmediğim tek şey, sevgili kocam.
ADAMUS: Evet.(Adamus kıkırdar) Ama komik olan, siz her şeyinizi kaybettiğinizi söylüyorsunuz da, hiç birinizi sokaklarda dilenirken görmüyorum.
JANE: Biz bu duruma çok yakındık.
ADAMUS: Zihninde.
JANE: Evet.
ADAMUS: Aslında zihninde, belki de banka hesabında ne kadar para olduğunun algısında. Ama pek çoğunuz hala güzel arabalar kullanıyorsunuz. Pek çoğunuz hala temel gereksinimlerinizi karşılar durumdasınız. Böylece, burada devam eden birçok algı var. Ve bunların gerçekten fark etmeyeceği anlayışından ziyade, korkudan, korkunun ne kadar derinde ve dipte olduğunun merakından kaynaklanan, birçok algı var. Gerçekten fark etmez. Evet.
Bunların içinden geçmek zor……….…
JANE: Evet.
ADAMUS: … ve fiziksel, finansal güçlüklerden daha da zor olanı, zihinsel olandır. Zihinsel söküp atma- en zorudur.
JANE: Mm hmm.
ADAMUS: Evet. Güzel. Ama daha iyi olduğunu düşünüyorsun, daha iyi olduğunu mu söylüyorsun?
JANE: Öyleyim. Daha önce olmadığım kadar kendimle daha fazla bağlantıda hissediyorum.
ADAMUS: Güzel.
JANE: Sezgim, bilişim daha önce hiç olmadığı kadar kuvvetli.
ADAMUS: Evet.
JANE: Ve ona güvenmeye başlıyorum.
ADAMUS: Öz değer?
JANE: O, ortaya çıkıyor. (Kıkırdarlar) Onun farkındayım.
ADAMUS: Oh, öyleyse biraz öz değer var! (Adamus kıkırdar)
JANE: Evet. Hala var! Evet.
ADAMUS: Güzel.
JANE: Onu görebiliyorum.
ADAMUS: Güzel.
JANE: Ama tamamdır, yani.
ADAMUS: Evet, tamamdır.
JANE: Evet.
ADAMUS: Mikrofonu Marc’a verebilir misin?
LINDA: Uh-oh.
ADAMUS: Son yorumumuz için.
MARC: (Derince bir iç çeker) Tamam, evet, Jane’in söylediklerine oldukça katılıyorum.
ADAMUS: Akıllı bir hareket. (Güler)
MARC: Doğru. Biliyorsun. Benim evliliğimi biliyorsun, doğru mu? Evliliğim tam olarak olmasını düşündüğüm gibi değil.
ADAMUS: Kesinlikle.
MARC: Kesinlikle değil.
ADAMUS: Kesinlikle.
MARC: Gidişatı farklı.
ADAMUS: Bunu nasıl öğretirdin– çünkü öğreteceksin –bunu diğerlerine nasıl öğretirdin? Nasıl açıklardın? Kendini bir sınıfta, bir düzine ya da 20 civarında öğrencinin önünde ve onlar etrafında otururken düşün. Onlara açıklamaya çabalıyorsun. Öğrencilerin hepsi heyecanlı ve uçarı çünkü ruhsallık ve metafiziği henüz keşfetmişler ve bunun zirvesindeler. Bunu keşfetmiş olanların ilklerindenler. Hepsi çok heyecanlılar ve “Her şeyyyyyyyi yapacağım.(Güler) neye mal olursa olsun, yapacağım” diyorlar. Ve de şen şakraklar, araba camlarına şu melek şeylerini asıyorlar ve kristallerini çıkarıp sana gösteriyorlar.
MARC: Ve ben kafamı sallıyorum.
ADAMUS: Ve sen, orada tam Kaptan Kirk gibi oturuyorsun* “Ohhh, ohhh.” der gibi. Onlara, umutlarını ve yanılsamalarını sarsmadan “Düşündüğünüz gibi değil” nasıl diyeceksin?
*Sunuş kısmında gösterilmiş olan video şova göndermede bulunur.
MARC: “Ne istediğin konusunda dikkatli ol.” diyebilirim. (Güler ve Adamus kıkırdar)
ADAMUS: Ya da “Bu arada, ne istersen onu da alacaksın!” diyebilirsin.
MARC: Alırsın da, ne istediğinden haberin yok. Böyleceeeeee…
ADAMUS: Bu güzel bir nokta.
MARC: Ve bu, senin ne olacağı ile ilgili olarak düşündüğün hiçbir şeye de benzemez.
ADAMUS: Ve de onlar sana “Üstat Marc, öyleyse nedir? Bize yanıtları ver. Sen bunları çalıştın. Sen bunları Büyük Adamus’la çalıştın. (Güler) Bu biricik şansı yakalamış olan bir kaç kişiden birisin. Keşke, o oralardayken, biz de mi orada olsaydık..” diyecekler. “Adamus Üstat ne demişti? Basitleştir. Onun mesajı neydi ?” diyecekler.
MARC: Ne söylediği hakkında hiçbir fikrim yok. (Güler)
ADAMUS: Bu arada bu çok zekice bir yanıt. Ne söylediğinin önemi yok.
MARC: Doğru.
ADAMUS: Tamamıyla.
MARC: Ve yolculuk bireyseldir. Yani anlayacağınız, bunun neye benzeyeceğinin bir reçetesi yoktur.
ADAMUS: Evet. “Ama, ama…” diyecekler. “Bize bir kaç ipucu ver. Siz ne yaptınız? Demek istediğim şimdi bir bakın. Arabalara bakın. Karınıza bakın. Yani çok harika şeyler yaptınız. Sahip olduğunuz her şeye bir bakın. Hahhh! Nasıl yaptınız… ve kendinize ilişkin bu auraya sahipsiniz. Çikolatalı kurabiyeler gibi kokuyorsunuz.(Güler) Ve yaşıyorsunuz! Ve hayattasınız! Bize, bunu nasıl yaptığınızı anlatın?!” diyecekler.
MARC: Bilmiyorum. (Dinleyiciler , “Ohhhhhh” diye tepki verir.) Umm …
ADAMUS: Ve sonra da gülersiniz ve “Sadece şaka yapıyorum!” dersiniz.
MARC: Doğru.
ADAMUS: Evet.
MARC: Hayır, aslında nasıl yaptım. Her seferde bir nefesle yaptım, gerçekten.
ADAMUS: Her sefer de bir nefes. Bu yanıtı sevdim. Bu bilgelik kitabına girmeli. Kesinlikle. Her seferde bir nefes ve bir şey daha. Başka ne söyleyeceksin onlara? Senin – Cauldre’den okuyorum. Senin kafende - Aydınlanma Cafe’nde diyor Cauldre - toplanmışlar, saatler sonra toplanmışlar. Sen, onlardan bir fincan kahve için 20- 30 dolar alıyorsun. Çünkü alabilirsin.
MARC: En azından, evet.! (Bazıları kıkırdar)
ADAMUS: Çünkü yapabilirsin. Evet. Ve sen onlara “Her seferde bir nefes ” den sonra başka ne söyleyeceksin. Çünkü onlar (Mız mız bir sesle) “ Nefes almaktan çok bezdim. Artık tahammül edemiyorum! Nefes alıyorum, nefes alıyorum, nefes alıyorum ve hiçbir şey olmuyor. Halime bak!” diyorlar.(Güler)
LINDA: Bu hiç çekici değil!
ADAMUS: Söyle bana. Ben tüm bu zaman boyunca, Aandrah’tan biliyorum. “Nefes almaktan hasta ve bezginim. Başka ne var?” diyorlar.
MARC: İzin ver.
ADAMUS: Oh. Bunu nasıl yapıyorsun?
MARC: Sadece yapıyorsun. İzin veriyorsun. Sadece bırakıyorsun gitsin.
ADAMUS: Derin bir nefes alın.
MARC: Derin bir nefes alın, yine oradayız.(Güler)
ADAMUS: O zaman, benim sihirli kahvemden bir fincan daha alın! (Daha çok güler)
MARC: Doğru.
ADAMUS: Evet. Kutsanmıştır. Evet, Adamus gitmeden önce kahve taneciklerini kutsadı. Bu etkili oldu- milyarlar yaptık.
MARC: Güzel pazarlama. Teşekkürler.
ADAMUS: Evet. Evet. Tamam, güzel. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim.
Böylece, sevgili Şambra, daha iyi misiniz? Bu aptalca bir soru? Fark etmez.
Ve gerçekten kıyaslayabileceğiniz bir şey yok. Çabalayabilirsiniz, ben yanıtları severim. Giderek daha iyi oluyorsunuz Şambra. Gerçekten fark etmez. Ve hangi düzeyde kıyaslama yapacaksınız? Evet, insan düzeyinde, birçoğunuz muhtemelen “Öyle değil” diyecek. Daha az şeye sahip olabilirsiniz… Artık bir işiniz olmayabilir. Bir ilişkiniz, düzenli seks, iyi gıda ya da başka herhangi bir şey. Ama…ama.(Adamus kıkırdar) Ama siz buraya bu gibi şeylere heveslenmek için gelmediniz. İşin doğrusu, gerçek yanıt Edith, bu şeyleri hep itiyorsunuz, hep reddediyorsunuz. Ve bakın, sonunda olan ne. Onlar gidiyorlar.
Biliyorum, buraya bu bedenlenmiş aydınlanma, yükseliş, adına her ne demek isterseniz, onun için geldiniz ve bir bakıma… (Birisi esner) – Evet. Esneyin! – Oh! Sandra, ona biraz kahve verir misin? Ve ayak masajı ve iki elektrik teli. (Bazıları kıkırdar)
Siz buraya, diyebilirim ki, ona nasıl baktığınıza bağlı olarak, çaresizlik içinde; ya “Eğer bu olmazsa…” (Birisi “ Ben yokum”; Adamus kıkırdar) yâda “Pekâlâ bu olmazsa, evet ben bittim. Eğer bu yaşamda olmazsa, hiç bir şey yoktur. Hiç bir şey yoktur. Yani, “ya her şey ya da hiç bir şey” dediğiniz bedenlenmiş aydınlanma için geldiniz. Bütün paraları bir masaya yatırdınız. Her şeyi. “Budur.” diyerek, iki katı ya da hiçbir şey dediniz. Evet, biraz delice, ama yürüdüğünüz yol bu.
Şimdi asıl gerçeği biliyorsunuz. Onu zaten biliyorsunuz ve şimdi deneyimlemeye gidiyorsunuz. Yanıtları biliyorsunuz; şimdi, deneyim.
Bu yaşama, “Bu, o yaşam olmalı,” diyerek geldiniz. Ve söylediğim gibi, biraz umutsuzca diye nitelendirile bilecek yâda cesur ve güvenli olarak, çok inanılmaz ve bir sürü şeyi yıkarak-zihni, geçmişi, toplu bilinci- ve hala dayanarak. Hala burada oturarak. Hala var olarak. İnanılmaz.
Şimdi Keşif Dizimizde, bunun için derin, güzel bir nefes alalım.
Benim ve Kırmızı Çember Konseyindeki diğerlerinin bakış açısından, daha iyi olmanız o kadar da önemli değil. Sizin ışığınız olarak, varlığınızın genişlemiş doğası olarak gördüğümüz bilincinizde, ne olduğu önemli ve bunu bire bir rüya hallerinizde yaptığınız yolculuklarda görebiliyoruz.14 yıl öncesinden farklı mısınız? Çok fazla. Çok fazla.
Bir rüya yürüyüşü yapmak isterim, bunu yazar mısınız- kendin için not al (Linda’ya) – Bir rüya yürüyüşü yapmak ve biz bunu beraber yapalım. Canlı yâda kayıttan yapabiliriz. Linda ve Geoffrey ile birlikte bunu bir gözden geçirelim. Ama 14 yıl öncesine bir rüya yürüyüşü. Geri gitmeyi deneyeceğiz ve geri gitmenin neye benzediğini anlayacaksınız. Ve sanırım siz onun, bu rüya yürüyüşüyle birlikte olduğunu düşündüğünüz gibi olmadığını göreceksiniz. Ve bu kendinizi, annenizin rahmine yeniden tıkmaya çabalamak gibi olacak. Sadece yapması çok zor. Geri gitmek, sadece çok zor.
Ve zihin, geçmişle ilgili belli güzel şeyleri hatırlarken, aynı zamanda da belli berbat şeyleri de hatırlar. İşin gerçeği, bilincinizi geriye, oraya geri götürmeye çalıştığınızda, gerçekte bunu yapamazsınız. Evet, biz bir rüya yürüyüşüyle bunu yapmayı deneyeceğiz.
Bu keşif Dizisinde neleri konuşacağız? Keşif Dizisinde neleri keşfedeceksiniz? Ve yeniden söylüyorum, biz bazı konferanslar, tartışmalar yapacağız ve sonra da deneyimler.
JOANNE: (Tekrar esner ) Özür dilerim.
ADAMUS: Bir fincan kahve ister miydiniz, şimdi ya da daha sonra?!
JOANNE: Ben sadece çok rahatım!
ADAMUS: Yooo, gel buraya, halıya uzan.(Bazıları kıkırdar) Temiz. Biz aileyiz. Aldırmayız.(Adamus kıkırdar) Cauldre, böyle ilham veren bir konuşmacı olduğum için beni azarlıyor! (Daha çok kıkırdar)
Bu Dizide Keşfedilecekler
Bu Keşif Dizisinde neler öğreneceksiniz? İlk keşfedeceğiniz şey ne olacak?
(duraklama)
~ Siz
Bu kolay. Kendiniz! Evet. Evet. Kendiniz. İlk şey.
Şimdi, bu açıkça görünüyordu ve siz “.Evet. Evet. Evet. Biz bunu yıllar önce öğrenmemiş miydik?” halindesiniz. Pekâlâ, bunu yıllar önce duymuştunuz ama öğrenmediniz. Onu kucaklamadınız, bedenlemediniz ya da deneyimlemediniz.
Bir numara, kendinizi keşfetmek. Sizi.
Şimdi, gerçek olan şu ki, insan olsun, meleksi varlıklar olsun, her varlık kendini kendinden uzak tutar. Böyle yaparlar. Neden bilmiyorum. Bunun hakkında birçok teori var. İnsanlar dışsallaştırırlar. Hatta meleksi varlıklarda dışsallaştırırlar. Bunun, Ben-im ‘in keşfinin bir parçası olduğunu ”Ben kimim?” sorusunun devamı olduğunu, söyleyeceksiniz, sanırım. Ama çok az kişi gözlerini kendilerine doğru çevirir. Neden? Yapması zor. Geçmişe dair çok kötü hatıralarınız var. Kendiniz hakkında sevmediğiniz pek çok şey var. Yalnızca insan benliğinizle ilgili konuşmuyorum. Ruh(soul) benliğinizle, Ruh(spirit) benliğinizle ilgili de konuşuyorum. Çok zor. Çok… Dikkatinizi dağıtmak için her şeyi yaparsınız. Kendinize bakmak yerine, dışarı çıkıp savaşlar dövüşler yaparsınız. Ama bu Keşif Dizisinde, biz bunu yapacağız. Tam olarak bunu yapacağız.
Son dizimizde sözünü ettiğim, birçoğunuzun kafasında gezinmekte olan bir şeyin bakış açısından bunu yapacağız. Biz bunu, bütünüyle affetmenin bakış açısından yapacağız.
Benim için zor olan şey şu; sizinle çalışan bazı diğer varlıklar, geçmişinizin hiç de sizin hatırladığınız gibi olmadığını anlamanız için çalışıyorlar. Ama siz öyle olduğuna inanıyorsunuz. Böyle olduğuna inanıyor ve ona göre davranıyorsunuz. Böylece biz, kendinizi bütünüyle affetme, kendine şefkatin gözleriyle bakma kavramıyla çalışacağız ve düşündüğünüz gibi olmadığının- olmadığına- keşfine ulaşacağız. Ve şimdi orada oturup şöyle düşünüyorsunuz, “Pekâlâ, evet ama hatırlıyorum, şey gibiydi…” Öyle değildi. Ve bu dizide, siz-i keşfedeceğiz. Var olan en güzel, en kıymetli şeyi.
Ama bu benim için her birinizle olan en büyük meydan okumam olacak. Çünkü siz enerjetik olarak, dikkat dağıtıcı olacaksınız. Fiziksel olarak, kendinizi, beni, Cauldre’yi, diğer başkalarını saptırıcı olacaksınız.
Kendinize bakmak, kendi içinizde olmak neden bu kadar zor? Bu bütün varlıkların yaptığı bir şey, sadece insanların değil.
~ Tanrı
Keşif Dizimizde, 2 numara. Tanrı’yı keşfedeceğiz. Hımm. Bu güzel gibi. Tanrı.
LINDA: Tanrı?
ADAMUS: T-a-n-r-ı. (Birkaç kişi kıkırdar) Bu yıl özellikle, eğer izin verirseniz ki vereceğinize inanıyorum, Tanrı’yı deneyimleyeceksiniz. Oldukça büyük…
EDITH: Biz tanrıyız.
ADAMUS: …Oldukça büyük laf. Ahh! Ama onu deneyimliyor musunuz Edith? Yoksa Tanrı hakkında düşünüyor musunuz? “Ben de Tanrı’yım” sözcüklerini, işitiyor musunuz yoksa onu samimi, derin, sevecen bir deneyim olarak hissediyor musunuz?
Mm, güzel soru. “Ben de Tanrı’yım,” demek kulağa güzel geliyor ama çok zihinsel. Aslında, kaçınız gerçekten onu deneyimledi?
Çok sayıda Tanrı kavramı var. Ben ille de “Tanrı” gibi bir sözcük kullanmayı sevmiyorum. Ama bilinen bir terim olarak onu burada kullanıyorum. Kullanılmakta olan birçok Tanrı kavramı var. Ve aslında samimiyetimle söylüyorum ki tanrıyı öğretenler, tanrıyı en az biliyorlar. Kesinlikle. Fanatikler, aşırı uçlar, erdemciler Tanrı hakkında çok az şey biliyorlar. Bir kitaptan öğretiyorlar. Zihinlerinden öğretiyorlar, kurallarından, sınırlamalarından, içsel acı çekme ihtiyacı anlayışlarından ve prensiplerinden öğretiyorlar.
Diğer insanlar, onların Tanrı’yı öğretmesine neden izin veriyorlar bilmiyorum. Belki de bir çok insan bu çarpıtılmış görüşe sahip.
Bu dünyada Tanrı kavramı, belki de en… Tam şimdilerde bilince ilişkin olarak en dengesiz zirvedeki üç şeyden biri, başka bir yerde olan Tanrı kavramı. Bir baba olan tanrı kavramı, kurallara sahip, yaptıklarınıza kahreden bir Tanrı kavramı. İnsan yapımı olan bir Tanrı kavramı. Kürsülerde vaaz verenler, elleri havaya kaldırmaya çağıranlar, Tanrı’yı deneyimlememişlerdir.
Tanrı’yı çalışamazsınız. Bir Tanrı yapılandıramazsınız. Sadece onu deneyimleyebilirsiniz. Onu deneyimlediğinizde, o, derin, içten bir deneyimdir. Öyle bir deneyim ki, muhtemelen onun hakkında konuşmak bile istemezsiniz. Çok güzel, çok kişisel ve onun hakkında diğerleriyle konuşmak, adeta ondan uzaklaşma olacaktır.
Bu nedenle eskiden, Tanrı için bir sözcük yâda Tanrı’nın adı yoktu. Çünkü birkaç kişi tarafından bilinen öyle kişisel bir şeydi ki, onun hakkında konuşamazdınız.
Keşif Dizimizde, içinize bakarak, kendi içinizde araştırarak, Tanrı’yı ve onun içindeki Ben-im ‘i deneyimleyeceksiniz. Bu yapılması oldukça zor bir iş. Ama sevgili arkadaşlarım - sizler hazır olmasaydınız; beden olarak, zihin olarak hazır olmasaydınız- ben bu sözleri söyleyemezdim.
Bazen öze doğru giderken, Tanrı’ya giderken zaman zaman uyuşturucularla, zaman zaman yoğun ritüellerle dengesiz ve fazlasıyla çıkmaz yollar izlendiğinde, adamakıllı bir dengesizlik olabilir. Bu, faydadan çok zarar verebilir. Bazılarınız, eğer geri kalan parçalarınız bu deneyime hazır ya da dengede değilse, uyuşturucu ilaçların sizi darmadağın edebileceğini fark etmiştir. Sizi zihinsel olarak alt üst edebilir. Bedeni mahvedebilir. Her biriniz, bunu çok doğal ve çok kişisel biçimde deneyimlemeye hazırsınız.
~ İnançlar yok
Keşif Dizimizde, ayrıca inançların da olmadığını keşfedeceksiniz.(Linda’ya) –Yazabilir misin- “İnançlar yok” İnançlar yoktur. Siz, inançların olduğuna inanırsınız ama yoktur. Bu belki de üzerinde konuşulacak ve bir hayli tartışılacak bir ifade. Ama bu benim iddiam ki, gerçekten inançlar yoktur. Yoğun programlanmışlık var. Yoğun programlanmışlık. Programlanmışlığın belli parçalarını, siz kendinize ait var sayıyor ve bunların inançlarınız olduğunu söylüyorsunuz. Ama gerçekte, inanç gibi bir şey yoktur. Gerçekten yoktur.
İnsanlar, şapkalarını inançlar üzerine asıyorlar. “Buna inanıyorum. Şuna inanıyorum” diyorlar. Ben hepsinin toplu programlanmışlık olduğunu ileri sürüyorum. İzin verdiğiniz bir programlanma. İnsanlar var olduğundan beri hatta daha öncesinde oluşmuş bir programlanma ve öyle bir programlanma ki, giderek daha önce olduğundan çok daha yoğun ve derin bir hale gelmiş.
Eğer sokakta yürüyen tipik bir insanı hissederseniz, sadece enerjilerini hissederseniz, onlar sayısız kaotik enerji kalıpları ve birçok programlanmışlığın neden olduğu çizgilerdir. Programlanmışlık tutarlı bile değildir. O hoş, güzel yolları izleyemez, o bitmiştir.
Bir kişi; kendisini hem sevdiğine hem de nefret ettiğine dair olan inancı, dünyanın iyi ve kötü olduğuna, suyun soğuk ve sıcak olduğuna ve bunun gibi şeylere dair olan inançları, aynı anda taşıyabilir. Ve bunlar-onlar buna inanç, ben programlanmışlık diyorum- tutarsızdırlar. Sonunda, eğer kendi inançlarına inanırlarsa tamamen çöküntüye sürüklenirler. Eğer inançlarına inanırlarsa, zihinsel olarak çökerler.
Böylece, inançların olmadığını, bunların programlama olduğunu keşfedip öğreneceğiz. Ve bu programlamayı nasıl salıvereceğimizi öğreneceğiz. Linda, onunla savaşmaktansa onu nasıl salarızı. Suçluluk ve acıyı üstlenmek, onları kendimizin yarattığını düşünmek, kötü insan olmak ve bunun gibi şeylerden ziyade, onların bizim olmadığını nasıl anlayacağımızı öğreneceğiz. İnançların ötesine gideceğiz.
Bir an için, inançsız olmayı hayal edebilir misiniz? Buna inanmam. (Adamus kıkırdar)
Bir an için, inançsız olmanın özgürlüğünü hayal edin. Bazıları, “Ama o zaman ben ne yaparım? Ben kimim? Ne yapa … İnançlara sahip olmak benim kimliğimin bir parçası” diyeceklerdir. Ama onlar size yardım etmektense, aslında, daha çok, sizi incitiyorlar.
Siz aslında, eski programa dayalı olarak, hayatınızda ki şeyleri çözmek ya da yumuşatmak için yeni inançlar yaratıyorsunuz. Ama gerçekte yaptığınız ise, onları saklamak, halının altına süpürmek. Biz, sizi çıplaklaştırmak için bu inançları salacağız- inançlar olmaksızın-
~ Güç yok
Bu yıl ayrıca, Tobias’ın yıllar önce anlattığı ama gerçekten hiç derinden deneyimlenmemiş bir şeyi keşfedeceğiz- ki bu; güç yoktur. Güç yoktur ve buna gereksinim de yoktur. Bu dünya ve diğer dünyaların çoğu güç inancından yürütülür. İnsanlar onu arar. Onu elde etmeye çabalar. Onu diğerlerinden çalmaya çalışır. Güç ayrıca… Evet, ( Linda’ya ) “Güç yok” ya da “Güçsüzlük” Güce gereksinim yoktur. Ama haberlerinize bakın. Diğer insanları izleyin. Güç oyunları sürüp gidiyor.
Güç, güce inanma nedeniyle, şu sıralarda yalnızca bu dünyada değil, evrenin diğer bölümlerinde de karşı karşıya kalınan bütün bu enerji çelişkisinin de bir parçası.
Güç, insanı, sanki bir kimlik ve amaca sahipmiş gibi kuvvetli ve değerli hissettirir. Böylece, güç elde etmeye çabalarlar. Bunu yapmanın en iyi yolu, bir başkasıyladır. Bir başkasını sizden daha iyi olduğuna inandırmaya yöneltmektir. Bu fizik güçtür, birebir onlardan enerji almaktır. Onlardan bazı şeyleri çalma düzeyine girişmektir.
Çoğu insan, seks yoluyla enerji çeker. Onlar bunun zevkli olduğunu düşünürler ama gerçekte bu bir güç oyunudur. Gerçekten. Bu nedenle, insanların çoğu için seks deneyimi olması gereken gibi değildir. Bu nedenle, şimdilerde erkeklerin dört ay ya da her ne kadar olacaksa o kadar ereksiyonda olmaları temeline dayanan haplarla ilgili, inanılamaz bir endüstri var.(Güler) Dört gün, bilmiyorum (Daha çok güler) Benim böyle sorunum yok. Fiziksel bedende değilim.(Daha fazla kıkırdar)
İnsanlar-ve diğer varlıklar; yalnızca insanlar değil, çok fazla uzaylı varlık da- daima bir güç oyunu içindeler. Diğerlerinden enerji çalıyorlar. Siz Dünya’da bunu her zaman görüyorsunuz, her zaman. Politikacılarda ve işadamlarında ve orduda. Her zaman bir ordunun alevlendiğini görebilirsiniz. Bu sadece birsinin biraz güce gereksinimi olduğundandır. Bu çok gerçektir.
Evet, her yerde sürüp giden tüm bu güç oyunu var. Gerçek şu ki, hiç birine ihtiyacınız yok. Gerçek şu ki, var olmak için aslında hiçbir enerjiye ihtiyacınız yok. Siz, enerji olmadan da var olabilirsiniz. Ama gerçek olan şey, size hizmet için büyük miktarda enerji oradadır.
Güç, enerjinin manipülasyonu ya da çarpıtılmasıdır. Biz, güçsüzlüğe nasıl gideceğimizi öğreneceğiz. Birebir olarak kendinize güç uygulamayacağınızı -ki birçoğunuz hala bunu yapıyor- diğer insanlara güç kullanmamayı ya da onlarla güç işlerine girmemeyi öğreneceğiz. Evet, bu Seksüel Enerji Okulunun bir bölümü, onun uzantısı. Böylece bu yıl- güç yok ve buna ihtiyaç da yok. Buna ihtiyaç yok.
Her hangi bir çeşit güce ihtiyaç olmadığını hayal edebilir misiniz -finansal güç, finansal güce ihtiyacı olmamak ya da finansal kayıp. Sağlık gücü, biyolojik güç, diğer insanlar üzerinde ki her hangi bir çeşit güç.
Evet, bir çoklarınız geçmiş deneyimlerinizde, geçmiş yaşamlarınızda, diğerleri ile fizik enerji oyunlarına girdiniz ki…..evet bütün bunlar. Enerjilerinizi, yeteneklerinizi, fizik becerilerinizi diğerlerine nasıl kullanacağınızı öğrendiniz. Bir çoklarınız hala bunun acısını çekiyor çünkü birine büyü yaptığınızda, gerçekten o, size döner. Büyücülüğün sorunu budur. Ben bundan dolayı büyücülüğün büyük bir hayranı değilim. Çünkü tüm yaptığınız size de döner.
Bütün bu güç denen şeye girdiniz. Başlangıçta kendinizi korumak için ya da ailelerinizi ya da her neyse onu savunmak için girdiniz ama içine girdiniz ve bu kırılması zor bir döngüdür. Güç döngüsünün kırılması çok zordur ama bunu nasıl kolayca yapabileceğinizi keşfedeceksiniz.
~ Farkındalık
Keşif listemizdeki bir sonraki maddemiz, biz ona farkındalık diyelim ama gerçekte o, kendinizi nasıl dinleyeceğinizdir. Bilenecek ne varsa biliyorsunuz. Ancak, henüz bunu bilmiyorsunuz.(Bazıları kıkırdar) Neyin doğru olduğunu biliyorsunuz ama etrafta “Bilmiyorum” diyerek geziniyorsunuz. Kendiniz için neyin doğru olduğunu bilmiyormuş gibi yapıyorsunuz. Ben, doğru derken yargılama terimlerinden söz etmiyorum. Sizin için uygun olandan söz ediyorum.
Evet, etrafta kararsız olarak yürüyorsunuz ve bu enerji hareketini durduruyor ve siz kendinizi engellenmiş buluyorsunuz. Ve biri gelip, üstünüzde gücünü kullanıyor ve aniden bu enerji tuzağına düşüyorsunuz. Biz, kendinizi dinlemeye doğru gidiyoruz.
Şimdi, bunu yapmak zor ve bunu listenin sonuna koydum ya da kapanışa. Çünkü buraya gelmeniz gerekiyordu ( Listedeki ilk madde “Siz”di) İlk önce kendinizi dinleyebilmek. Neyin doğru olduğunu zaten biliyorsunuz ama bilmediğinizden kuşku duyup düşünerek, buraya (Başı gösterir) yakalanıyorsunuz. “Bilmiyorum” demeniz bu nedenle sadece dehşet verici. Çünkü –Biliyorsunuz-
Bu yıl bazılarının anlaşılmasını çok zor bulacağınız – bildiğinizi yapmanın doğru olduğu keşfedeceğiniz bazı deneyimlerden geçeceğiz. Zaten biliyorsunuz ve diğer insanların sizi etkilemesine izin veriyorsunuz. Kendinizi etkisizleştiriyorsunuz. Biz bu vitesten ayağımızı çekeceğiz. Siz doğru olanı çoktan biliyorsunuz.
Aydınlanma, çalışabileceğiniz bir şey değildir. Aydınlanma, aslında bir başkasından öğrenebileceğiniz bir şey de değildir. Aydınlanma bir kurs değildir. Aydınlanma izin vermektir. Aydınlanma güvenmektir diyebilirsiniz. Aydınlanma deneyimlemektir. Evet, keşfimizde, tam olarak bunu yapacağız.
Keşif için güzel bir derin nefes alalım.
Bütün bunları özetlersem, biz bu yıl bu deneyimi içimize alacağız. Deneyimin içine gireceğiz. Deneyim, evet, deneyimin ne olduğunu biliyorsunuz. Deneyim, deneyimdir.
Çok sert sularda bir tekneye binersiniz, etrafınızda fırtına vardır ve tekne batacak mı diye endişelenirsiniz. Bu deneyimin bir parçasıdır. Bu adrenalindir ve sanırım, bilirsiniz “Tekneye ne olacak? Bana ne olacak?” Sadece deneyim. Var olmaya devam edeceksiniz. Ki, bildiğim bu.
Derin bir nefes alalım ve deneyimleyelim. Evet.
Bilinç
Evet, konuşacağımız ilk deneyim “Bilinç durumu”. “Bilinç durumu”.
Bilinç farkındalıktır. Düşünmek değildir. Temel olarak, düşünmekle bilinç arasında örtüşen çok az bir bağlantı vardır. Bilinçte bildiğiniz biçimde düşünemezsiniz. Yapamazsınız. Denediniz. Düşünmeyi denediniz. “Ben O Benim” diye düşündünüz– omuzlarını silker – ama onu deneyimleyebilirsiniz ve bunun bilincinde olabilirsiniz.
Bilinç bilgeliktir. Bilinç derin bilgeliktir. Bilinç vardığınız bir “Aha” dır. Şimdilerde, sizi bilincin yeni durumlarına hazırlayan birçok deneyime izin verdiniz. Ama- sorun zihinde- onun hakkında düşünüyorsunuz. Onu merak ediyor ve onun hakkında endişeleniyorsunuz. Böylece erteleniyor. Sadece bekliyor.
Bilinç öyle bir şey ki onu deneyimlediğinizde, adeta onu açıklayamazsınız. Tıpkı Tanrı’ya ilişkin olarak söylediklerim gibi. Açıklamak istemezsiniz de. Onu sözcüklerle ya da düşüncelerle kirletmek istemezsiniz ya da diğer insanların bu nedenle size saldırmasını istemezsiniz.
Bir bilinç durumu esnek olmalıdır. Hala birçok kısmı çok katı, çok lineer. Diğer bir anlatımla, bilinç düzeylerini elde etmek için bir olayın, bir diğer olayı ve bir diğer olayı izlemesi gerekiyor.
Yapamazsınız ve bunlar cesur sözcükler. Ama bilincinizi -ona sizin bilincinizi açmak diyelim- düşünerek genişletemezsiniz. Yapamazsınız. Biraz düşüncenizi arttırabilirsiniz ama bilincinizi arttıramazsınız.
İnsanların çoğu, aydınlanma hakkında düşünüyor ya da bilinç hakkında düşünüyor. Ve sonra bu bir biçimde devam ediyor. Önceleri eğlenceli oluyor ama sonra bir döngüye giriyor ve sıkışıyor. Sonra bedeniniz sıkışıyor ve çok depresif olabiliyor.
Birçok insan, oldukça lineer bilinç terimleriyle düşünüyor. Başka bir anlatımla, bir seferde, bir bilinç düzeyinde, bir iş yapıyorsunuz. Gerçekte bilinç çok düzeylidir, çok boyutludur. Aynı zamanda bilincin birçok hallerinde olabilirsiniz. Çoklu hallerde.
Şimdi, zihin bütün bunlardan hoşlanmaz. Zihin, “ Çözemiyorum.” der. Bu güzel. Siz, Tanrı’yı anlayamazsınız. Aydınlanmayı, kendinizi, hayatı, diğer başka bir şeyi çözemezsiniz. Bu, onu deneyimlemeye ilişkindir.
Siz, kendinize deneyimlemeye izin verdiğinizde, genişlemeye izin verdiğinizde, bilinç doğal olarak bu bilgeliği alır, damıtır ve ruh (soul) benliğine, sizin travmalar ya da başka şeyler olarak düşündüğünüz olguları, biçimleri ve ayrıntıları yalınlaşmış olarak getirir. Bunu damıtır. Bu bilgeliğe nefes alır. Bilincin açılmasında, sizin neşe dediğinizi bulur.
Bilinç, sizin elde edebileceğiniz bir şey değildir. Dışarı çıkıp da, biraz fazla bilinç alamazsınız. Zaten sahip olduğunuz bilincinizi genişletir ya da bilincinizin farkında olursunuz. Bilinç deneyimle birleştiğinde, iki element bir araya gelir. Yaşamın deneyimi, örneğin ne kadar zor ya da harikulade olduğu fark etmeksizin, gerçekten fark etmez. Siz bu deneyimi, ham bilinçle harmanlar ve bir araya getirirsiniz- şimdi nerdeyse tanımsız bir şeye sahipsinizdir.
Bilincin kendisi boş bir kadeh, boş bir kap gibidir. O oradadır. Vardır ve kendisini deneyimle, gerçeklikle, deneyimin duyumsamasının kendisiyle doldurmak ister. Böylece bilinç, bilinci bilir ya da daha derin, daha bilge bir şekilde bilinçle bağlantıya geçer.
Sen Marc, sana gelen öğrencilerine “ Hepsi bilince ilişkin. Hepsi bilincin kendini deneyimlemeyi sevmesine ilişkin, ihtişam, bilgelik ve Ben’imlik için” diye anlatacaksın.
Bilinç, aslında hiç birine aldırış etmez. Deneyimin güzel olup olmadığına ya da 14 yıl öncesine göre daha iyi olup olmadığınıza hiç aldırmaz. O, sadece deneyimle ilgilidir. Yalnızca deneyimi sever, deneyimle ilgilenir. Hepsi bu. Yargısı yoktur. İnançları yoktur.
Bilince dalmak
Evet, derin bir nefes alalım ve eğer ışıkları söndürebilirsek lütfen, John’dan da biraz güzel bir bilinç müziği isteyelim. Ben buna Merabh diyeceğim. Öyle. Bu bir bilinç hali olacak.
Şimdi burada ilginç olan, biz ışıkları söndürüp hafif bir müzik* koyduğumuzda, siz onun hakkında düşünemezsiniz ama onu deneyimleyebilir ve hissedebilirsiniz. Ve ben sizi sadece bunu yapmaya davet ediyorum. Bunu zorlayamazsınız. Yapamazsınız.
*A track from Liquid Mind (Berrak Zihin)
Bu bir hedef değil. Doğru ya da yanlış yapmakla ilgili değil. Onu yanlış yapamazsınız.
Bilinç durumu, farkındalığınızın o anda olduğu yerdedir.
Farkındalığınızın bir kısmı burada, bu odada yâda bunu nerede dinliyorsanız orada. Bilincinizin bir kısmı bedeninizde. Fiziksel bedeninize ilişkin olarak daima bilinçlisiniz. Bilincinizin bir kısmı yarın ya da öbür güne kayıyor- gelecek nasıl olacak, neye benzeyecek gibi. Bir kısmı da dün, geçen yıl, son geçmiş yaşamda ne olduğunda. Bakın hepsi lineer. Farkındalık, bilinç; inançlarınıza, algılarınıza, korkularınıza ve isteklerinize odaklanmış. Ama orada hali hazırda, çok daha fazla bilinç, farkındalık var. Derin bir nefes alarak, onun genişlemesine izin verebilirsiniz.
(duraklama)
Komik olan, hiç bir şey meydana gelmez. Ah – ya da en azından, zihnin anında anlayabileceği bir şey olmaz.
Derin bir nefes alıp, bilincin durumunun genişlemesine ve açılmasına izin verdiğinizde, “Evet, ama ben bir şey duyumsamıyorum. Hiç bir şey olmuyor” diyen bir parçanız-zihniniz-var. Ama oluyor. Oluyor, çünkü izin veriyorsunuz, çünkü onu seçtiniz, çünkü o kahrolası bilinciniz ve siz onunla ne isterseniz yapabilirsiniz. Öyle.
Bu, kendinizi açmak, bilincinizi daha esnek hale getirmektir. Ve böylelikle o, yalnızca insan gerçekliğine merkezlenmiyor, yalnızca zihnin filtrelerinden gelmiyor.
Derin bir nefes alın……..bilincin açılmış durumlarına.
(duraklama)
Bugünkü Şaud’umuzun başında, sizden beni; size, içinize, bedeninize- evet doğrudan fiziksel bedeninize ve zihninize davet etmenizi istemiştim. Pek çoğunuz, bunu yapacak yeterli açıklık, güven ve cesaretteydi.
Şimdi burada, yeniden, bu açıklık ve güvenin doğasıyla derin bir nefes alıyoruz ve kendinize bilinci açmaya izin veriyorsunuz. Zihin “Ne yapmam bekleniyor?” diyor. Hiçbir şey. Hiçbir şey.
Bir parçanız, bir tepki arıyor. Böyle bir şey olmak zorunda değil.
Basitçe izin vererek, sanki bir ışık ışını açılır gibi. Işın çok küçük olabilirdi, yalnızca küçük bir alanı ışıklandırıyor olabilirdi. Şimdi derin nefes alabilir ve ışını açabilir, bilinci açabilirsiniz.
Yeri gelmişken, bilinç düşünce değildir. Düşünmek, zihinsel faaliyet, nerdeyse hiç bilinç barındırmaz. Aydınlanma yolunda olan birçok kişi – çok fazla düşünmekle-yoldan sapmışlardır.
Düşünmek, size kontrol sizdeymiş gibi hissettirir, sizi bir şey yapıyormuş gibi hissettirir. Gerçek bilinç düşünce-sizdir. Düşüncenin ötesine gitmek, çok cesur ve güvenen bir insan olmayı gerektirir.
Birçok kişi bu noktada, durur ve “Ama ne olduğunu bilmem gerek. Ne olup bittiği hakkında düşünebilmeliyim, çözebilmeliyim.” derler. “Kontrolü kaybedersem ne olur? Eğer zihnimden çıkarsam ne olur?” derler.
Bu tam olarak, bizim gideceğimiz yer. Herhangi bir şekilde, zihin ve güç kavramlarının ötesine gideceğiz.
Evet, derin bir nefes alalım.
Bilinç de düşünce yoktur.
(duraklama)
Bilinç için lisan yoktur.
(duraklama)
Bilinç için kesinlikle matematik yoktur. Hiç.
(duraklama)
Ve taslak yoktur.
(duraklama)
O, sizin kendinize deneyimlemeye izin vereceğiniz bir şeydir.
Eğer şu anda zihniniz gevezelik ediyorsa, ona sadece çenesini kapamasını söyleyin.
(duraklama)
Kendinize, bilincin düşünmek istemeyen, enerji istemeyen yeni hallerine gelme izni veriyorsunuz.
Bilinç farkındalıktır………..açıklık.
Oh, evet ve basitlik. Bilinçte çok basitlik vardır. Zihin karmaşıktır, bilinç basittir. Ve bilincin bu esnek halinde, açık bilinçte, siz tekrar hissetmeye, duyumsamaya başlayabilirsiniz.
(duraklama)
Bilinç çok açık olabilir, akıcı… Genişleyici.
Sadece, derin bir nefes alalım ve buna izin verelim.
(duraklama)
Bu yıl ki keşif dizimizde, nasıl bilinç varlığı olacağınızı keşfedeceksiniz.
Düşünmenize gerek yok- düşünemezsiniz - içine girersiniz. Kendinize uyanık olma, bilinçli olma izni vereceksiniz. Düşünmeye çok az gerek vardır. Zihin için hayal etmesi güç ama düşünmeye çok az gerek vardır.
Derin, güzel bir nefes alın…
(duraklama)
Bilinç, sizin bilinciniz, başka hiç kimse tarafından kontrol edilemez, sahiplenilemez yâda manipüle edilemez. Baş Melekler, herhangi biri hatta Tanrı tarafından bile. Bilinç, “Ben varım. Ben varım!”dır. Ve sonra daha büyük farkındalığa genişler, daha büyük deneyimlere girer.
(duraklama)
Marc, bir gün öğrencilerine, küçük bilincin küçük deneyimler getireceğini; küçük deneyimlerin küçük bilinç getireceğini anlatacaksın. Diğer bir anlatımla, kendinizi sınırlarsanız, deneyimlerinizi sınırlarsınız, farkındalığınızı da sınırlarsınız. Farkındalığınızı sınırlarsınız, deneyimlerinizi sınırlarsınız.
Derin bir nefes alın ve açık-saf güvenle büyük deneyimlere izin verin, büyük bilinç alın. Büyük bilince izin veriyorsunuz ve büyük deneyimler elde ediyorsunuz.
Deneyim, Ben-imde, Ben var-ımda, neşelenmenin bir biçimidir.
Bizim keşfimizde, bir deneyimi yeniden ders olarak yaşamak zorunda olmadığınızı anlayacaksınız. Hatta artık bu terimlerle konuşmayalım bile- ders olan deneyimler- Derslere gerek yok. Gerek yok. “ Ruh (Spirit ) bana ne demeye çalışıyor? Bu niye oldu?” diyorsunuz. Ruh (Spirit ) size yalnızca “ Merhaba. Hayatta olduğuna memnunum. Şimdi ne yapacaksın?” diyor. Bu derin bir nefes alıp “ Kahretsin. Bilincimi açacağım.” diyeceğiniz zamandır.
Şimdi John’dan cenaze müziğini kapamasını (Bazıları kıkırdar) isteyeceğim. Böylece bilinçle birlikte, sadece huzurda, sessizlikte olabiliriz.
Derin, güzel bir nefes alın ve düşünmeyin.
(duraklama)
Düşünme ihtiyacının ötesine geçin ve sadece açık bilince dalın.
(duraklama)
Ve sizden gelecek Şaud’umuza kadar, bu ay içinde bunu deneyimlemenizi, düşünmeksizin, düşünmeksizin, bir amaca gerek kalmadan bilince dalmanızı istiyorum. Dersle ilgisi olmayan deneyime izin veren, bilince dalın. Herhangi bir yapısı, çerçeveleri, filtreleri, tereddütleri yâda başka bir şeyleri olmayan bilince dalmak.
Şimdi muhtemelen yüksek düzeyde yönsüzlük hissettiğiniz bazı anlarınız olacak. Bu sadece deneyim. Ama kendinize güvenin, bu araba sürmenizi ya da başka herhangi bir şeyi etkilemeyecek.
Siz bilincinizi açarken, bilincinizi daha esnek hale getirirken, zihniniz çok rahatsız hissedecek- neşesiz hissedecek. Deneyimin bir kısmı da buna izin vermek. Sadece izin vermek.
Böylece bu ayki deneyiminizde, ister evde, ister bilgisayarınızın başında olun, ister yürüyüşte olun; düşünmeksizin, filtresizce, yapısızca yalnızca bilincinize dalın.
Evet, ışıkları yeniden açalım. Keşif Dizimize başlarken derin, güzel bir nefes alalım. Derin, güzel bir nefes. Ahh! Bilinç. Çok harikulade bir şey.
Bilinç… Siz onunla daha da oyunbaz oldukça, ona odaklanabileceğinizi öğreneceksiniz-lazer odaklanma-istediğiniz her yere. Aynı anda çoklu lazer odaklanmaya sahip olabilirsiniz. Bilincin büyük kocaman farkındalığına hemencecik açılabilirsiniz. Onu saklayabilirsiniz. Onu küçültebilirsiniz. Onunla istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz.
Bilinç, diğerleriyle oynayabileceğiniz bir oyun değildir. O, sizin içindir, kendiniz içindir. Hemen sokağa çıkıp ta, diğerlerini bilincinizle zaplamaya başlamayın. Bu yaptığınız zaplamaları size geri döndürecektir.
Bilincin her yöne genleşebilir olduğunu anlayacaksınız. Bilinç, onunla oynayabileceğiniz, çalışabileceğiniz bir şeydir. O sizindir. O sizin özünüzdür demek istiyorum ama siz onunla çok sabitleşmişsiniz.. Onunla kaskatı olmaya programlanmışsınız. Bilincinize ya da farkındalığınıza azar azar ekleme yapabileceğinize dair inanç sisteminiz var. Hiç de öyle değil. Hiç de öyle değil. İstediğiniz kadar bilince sahip olabilirsiniz
Bu, zihninizle, bazı düşüncelerinizle, bazı ilginç çatışmalara yol açacak ve bu nedenle bilinçle birlikte inançlar kapı dışına diyorum. Doğruca kapının dışına..
Gelecek toplantımıza kadar derin güzel bir nefes alalım. Bu bilincin esnek haliyle ilgilidir.
İşitmeyi sevdiğim o sözcükler neydi?
DİNLEYİCİLER: Tüm yaratımda her şey yolunda.
ADAMUS: Ve öyledir.
Teşekkür ederim. Bugün erken hallettiniz. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. (Dinleyiciler alkışlarlar)