• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

ŞAUD 6: "Işıklandırılmış Düşler "

KIRMIZI ÇEMBER MATERYALLERİ

Özgürlük Serisi

ŞAUD 6: “Işıklandırılmış Düşler “

Geoffrey Hoppe kanallığıyla; Sevgili ST. GERMAIN/ADAMUS/YHWH mesajıdır

2 Mart 2013 tarihinde Kırmızı Çember’e sunulmuştur.  

www.crimsoncircle.com/ www.kirmizicember.com

 

Ben o Ben-im . Sevgili St.Germain.

Ben o Ben-im, egemen alandan Adamus.

Ve Ben o Ben-im, kendimin ebedi YHWH‘im.*

Ben bunların tümüyüm.
 

Çn: Yahweh (İbranice: יהוה‎) İncil'de geçen Tanrı'nın gerçek ismidir. Yahweh kelimesi Latin alfabesinde YHWH olarak geçen İbranice יהוה kelimedir ve Tetragrammaton olarak da bilinir fakat orijinal telaffuzu bilinmemektedir. İsmin genel olarak bilinen anlamı "Varlığı ne olursa olsun var olanları getirir." fakat bu söylem kesin olarak kabul edilmemektedir. Bu ismin geleneksel tercümesi olan İngilizce İncil'de şu şekilde geçmektedir; "Ben kimim" veya "Ben benimdir." Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Yahweh 

Size çoğunlukla Adamus fasetimle( faseta) geliyorum. Bu özellikle, uyanmakta olan bedenlenmiş üstatlar için, özellikle Şambra için yaratılmış bir faset.* Benim ifademin sadece bir parçası. 

*Çn: Bir konunun ya da herhangi bir şeyin çeşitli yüzleri, yön, taraf.

Ben sevgili St. Germain. St. Germain, yeryüzünde birçok hayatlar yaşamış olan fasetim. Sizinkiler gibi deneyimler geçirmiş, bütün bu deneyimleri St.Germain isminde toplayarak kombine etmiş bir faset.


Kendimin, ebedi YHWH ‘ im. Konuşulamaz bir isim. Kutsal ya da tanrısal olduğu için değil, ama gerçekten titreşim olan, yürek olan, tınlama olan bir isim. İnsan sözcüklerine, hatta seslerine dahi dökülemeyecek bir isim. Ben bu,  YHWH’im. Sözcüklere dökülemeyen ama hissedilebilen YHWH’im.

Sizin de olduğunuz gibi, tüm bunların hepsiyim. 

Bizim sizinle düzenli olarak yaptığımız bu toplantılarda,  Adamus denilen fasetimi deneyimliyorsunuz, Ben-imliğimin sadece bir parçasını deneyimliyorsunuz. (İçinde baloncuklar olan cam bir küreyi eline alır)

Bir an için, bu kürenin ruhu (soul)  temsil ettiğini düşünün ve ışığın, bu kürenin herhangi belirli bir parçasına vurduğunu, sadece o parçayı ışıttığını düşünün. Bu ışıklandırılmış parça Adamus,  sizinle, her ay toplantılara gelen, konuşan,  sıklıkla rüyalarınızda, korkulu zamanlarınızda,  sizinle konuşan parça, . O parça Adamus. 

Biraz daha yakından bakarsanız, bir başka faset daha var. Kürenin üzerinde parlayan bir diğer ışık. Ve o St.Germain.  Pek çok yaşamlar boyunca yolculuk yapmış olan, St.Germain. Sizi, başlangıçta bu Kırmızı Çembere, Şambraya çekmiş olan  St.Germain enerjisi. Sizinle, on yıl boyunca Tobias konuştuysa da, sizi buraya çeken St. Germain enerjisiydi.

Ve sonra, bu kürede, ona bütünüyle baktığınızda; Ebedi YHWH  - konuşulamayan ama daima var olan “BEN-İM” – daima var olan.

“BEN-İM” aynı zamanda sizsiniz.  Ve bu –güzel siz- tam şimdi, bir ışık huzmesi bir veçheyi ışıklandırıyor, kaybettiğiniz sürücü belgelerinizde ya da kimlik belgelerinizde taşıdığınız isminizin veçhesi parlıyor. (Birkaç kişi kıkırdar. Linda’nın daha önce anlattığı bir hikâyeye gönderme yapmaktadır.) Işık orada parlıyor. Ama başka bir isminiz daha olduğunu biliyor musunuz? Dünya yaşamlarınızın tümünün en yüksek noktaya ulaştığı, bir başka veçhe.

Şimdi, ben veçhe ve faset (faseta) sözcüklerini farklı kullanıyorum. Ben Adamus fasetim dediğimde, Adamus, ruhumun ebedi YHWH’inin bir yönü. Ama size, veçhe olarak bahsettiğimde, sizin, şimdi ve burada bulunan insan ifadenizi kastediyorum. Ve bu insan ifadesi, burada tüm yaşamlarını, geçmiş deneyimlerine uyanarak bütünleyen veçhe. Bu insan veçhesi-Veçhe diyorum çünkü-  bütünlüğüyle, ruhuyla tamamlanana kadar, ona veçhe diyorum. Bir kez bütünlediğinde ise, o artık bir fasettir. Tamamlanmıştır.

Peki, bir insan bir veçhe olmaktan, ruhunun ifadelerini tanımaya, faseti tanımaya nasıl ulaşır? Geçen toplantımızda bunu konuştuk. Şefkat. Şefkat Psikolojisi.  Kendini sevmek. Kendini sevmek.

Çalışabilirsiniz. Çok çalışabilirsiniz. Ama eninde sonunda sizi, BEN-İM ‘imize götürecek olan, yalnızca kendinizi sevmektir. Sizi bu bütünlüğe,” ne kadar çok bildiğiniz”, “ ne kadar çok paranızın olduğu” yada “ ne kadar fazla ruhsal ritüel yaptığınız” götürmeyecektir. Sadece, basitçe kabul, kendini sevmek ve şefkat bu bütünlüğe götürür. Tamam. Başka hiçbir şey çalışmaya gerek yok. Başka bir şey elde etmeye, çalışmaya gerek yok. Hiç bir şey satın almaya ya da takas etmeye gerek yok. Yalınlıkla kendini sevmek ki, bu belki de yapacağınız en zor şey!


RUH KABI

Ruh (soul)  bu güzel küre gibidir. Ruh başlangıçta boş gelir, boştur. O bir kaptır. O, kendini almayı bekleyen, tüm potansiyellerini yerine getirmeyi bekleyen bir kaptır. Potansiyeller, bu küredeki baloncuklar gibidir.  Bu ruh ( soul) ,boş kap, sadece kendini bilmek ister. Bunun için, sonunda faset haline gelecek olan, bu veçhe denen şeyi yaratır.  Ve veçheler, deneyimler yoluyla, bu boş kabı bilgelik, deneyim, biliş ve sevgiyle doldurmaya başlarlar.

Bu boş kap, başlangıçta potansiyellerle - ama deneyimlenecek, idrak edilecek potansiyellerle - doludur. Bu nedenle, boş gibidir. Ve boş gibi olan ruh(Soul), kendisini –BEN-İM’i bilmek için, potansiyelleri ve bunların deneyimleri ile kendini doldurmak ister. Ve bunu, ruh(spirit)  yoluyla yapamaz.  Başka bir varlık yoluyla yapamaz. Denese bile böyle yapamaz. Bunu sadece potansiyellerini deneyimlemek yoluyla yapabilir.

Ve bu kap dolduğunda,  seçtiği kadar çok potansiyelleri deneyimlediğinde, ve hatta fiziksel gerçeklikte daha önce asla deneyimlenmemiş potansiyelleri yaşadığında, tam, saf, bütünlenmiş ve kristalleşmiş olur. Bu BEN-İM’dir.

Ve BEN-İM halinde bu kap, bu ruh, bilmenin ötesinde, hiçbir şüphe olmaksızın, hiç sorgusuzca,  kendisini bilir Kendisinin tüm fasetlerini, tüm açılarını bilir ve şimdi soracaksınız – “Peki, deneyimlemeye devam eder mi?” Evet, eder. Ama artık insan deneyimi gibi değil, o kendini sevmeyi deneyimlemeyi sürdürür. Bu onun tüm ihtiyacı, tüm isteği, tüm arzusudur.

Kap tam olarak tamamlandığında, her nefeste, her anda, koşulsuz ve şüphesiz olarak kesinlikle utançsız olarak, kendine olan aşkı sürdürür.  Kendine olan aşkı sürdürür, çünkü bu aşk her şeyden büyüktür.

BEN-BEN’İM her gün kendisiyle aşk içinde. 

Ve sevgili arkadaşlarım, sizinle olmak ne büyük bir onur oldu- ve hala da öyle- Sizleri, veçhelerinizi ele alırken, meydan okumalarınızdan geçerken, deneyimlerinizi yaşarken ve tüm bunları bilgeliğe özümlerken, bunları ruha getirirken ve bunları ebedi olarak BEN-İM’in fasetleri haline getirirken sizleri izlemek, sizinle olmak ne müthiş bir onur. ( Küreyi, dinleyiciler arasında dolaştırmak için birine verir.)  Bunu aranızda dolaştırıp, her biriniz dikkatle bakın, hissedin.


YENİDEN GÖZDEN GEÇİRME

Bugün bazı şeyleri yeniden gözden geçirmekle başlayalım. Bir çizim tahtasına ihtiyacımız olacak.

LINDA:  Nereye koymamı istersin?

ADAMUS:  Gün boyunca, değişimi - Adamus, St:Germain ve Ben-Benim arasındaki değişimi – umut ediyorum fark edeceksiniz.

Bir tekrar yapalım. Şimdi pek çoğunuz, - Şaudları dinliyorsunuz, work-shoplara katılıyorsunuz ve“ Bu kez yeni bir şey öğrenmedim”  diyorsunuz. Ama ben “Bir tekrar yapalım” dediğimde de, “ Oo, ben de yeni bir şey öğreneceğimi sanmıştım.” diyorsunuz. Ve Adamus  “ Niye mi tekrar ediyoruz? Anlayana kadar, tekrarlar yapacağız.” diyor.(Bazıları kıkırdar.)

Biz tekrar ediyor, yeniden gözden geçiriyoruz.  Çünkü çok kolay, çok kolay. Sizler burada, bu muazzam fiziksel yerçekimi içindesiniz. Yerçekimi, Dünya’nın fiziksel yerçekimi. Bu gerçeklin fiziksel yerçekimi içinde, yolunuzu kaybetmek, niye burada olduğunuzu unutmak, kalıplarınıza yeniden dönmek ve potansiyelleriniz yerine,  olasılıklarınıza girmek çok kolay!

RUHSAL (MELEKSEL ) AİLELER

Haydi, bugün yeniden başlayalım. Ruhsal ailelerinizle başlayalım. ( Linda’ya hitaben )  Canım, yazabilir misin?

 LINDA: Memnuniyetle.

ADAMUS:  Listede ilk sırada- Ruhsal Aileler, Meleksel Aileler- eonlarca (çok uzun süre, evrenin yaşı, sonsuzluk) yıl öncesinden gelen ruhsal aileler var. O kadar çok önceydi ki, unuttunuz. Ruhsal ailelerinizin ismini bile hatırlamıyorsunuz ama her biriniz bir ruhsal aileden geliyorsunuz. Eğer bu onlar için olmasaydı, burada olmazdınız.

Buraya ruhsal aileleriniz adına geldiniz. Buraya, sıkışık enerjileri, çözmeye yardım etmek için geldiniz. Bu nedenle, hala sıkışık enerjileri çözmektesiniz. Buraya, ruhsal aileleriniz adına, daha sonra onlarla paylaşacağınız onları özgürleştirecek bir şeyin bilgeliğine geldiniz.

Biz burada, bu şaudda, özgürlükten, insan özgürlüğünden konuşuyoruz. Ama gerçekte, bu aslında ruhsal ailelerinizin özgürlüğü.  Onlar geride, evdeler diyebilirsiniz. Onlar enerjilerini, bilinçlerini tutarak bekliyorlar.  Onlar sizi bekliyorlar-evet, sizi-  hayatlarınızda enerjiyi temizlemeyi, enerjiyi hareket ettirmeyi ve kendinizi sevmeyi öğrenmenizi bekliyorlar. Ve böylelikle gerçek Standartlar olacaksınız

Ruhsal ailelerinizde,- burada insan sözcükleri kullanıyorum- en saygın isimlere sahiptiniz. Ruhsal ailelerinizde, en yüksek makamda ki grup liderleri değildiniz. Kesinlikle dini liderler de değildiniz, çünkü ruhsal ailelerde bunlar yoktur. Tümünün içinde en saygın olanlar, öğretmenler olarak bilinenlerdir. Öğretmenler,  liderlerden, hükümdarlıklardan ve tüm hiyerarşiden daha yüksek düzeydedir.  Öğretmenler hepsinin üstündedir.  Niye?  Çünkü öğretmen - eğer gerçek tanımını yaparsak- kendisine daha önce hiçbir insanın ya da meleğin deneyimlemediği bilinmeyene girme iznini verendir.  Onlar, yaratımda daha önce yaratılmamış, hatta hiç düşlenmemiş olanı yaratmaya girişebilenlerdir. Öğretmen, yeniyi deneyimlemeye girişir. Kendini deneyimler. Hiçliğe, BEN-İm varlığını, yaşam gücü enerjisini getirir.

Öğretmen, derine iner ve dışarıdan değil, kendi içinde deneyimler.  Ve öğretmen, bu yeni deneyimden,  tanrısallık tohumları ekmiş olarak, yaşam gücü enerjisiyle, BEN-İM  ‘iyle çıkarak, idrak edilecek potansiyelleri getirir. Ve başka zamanlarda diğerleri, bu potansiyellerle oyun alanına gelebilirler.

Öğretmen, bu deneyimden çıkar ve öğrendiklerini;  sözleri, hikâyeleri, hisleri, kalbi, bilincinin genişlemesi ve ruhunun(soul) yeni ışıması yollarıyla diğerleriyle paylaşır.

Her biriniz- öğretmensiniz.- Bir insan-öğretmen gibi değil, ama her biriniz bir öğretmensiniz. Gerçek liderlersiniz ve bu nedenle buradasınız.  Burada bugün oturmakta olan veçhenizin, işinizin ne olduğunun, ne kadar ruhsal olarak gelişmiş ya da gelişmemiş olduğunuzu düşündüğünüzün bir önemi yok. Hepiniz öğretmenlersiniz. Buraya Ruhsal Ailelerinizi bırakarak geldiniz. Onlarla paylaşacağınız şeyleri öğrenmeye geldiniz.

 

BAŞ MELEKLER DÜZENİ

Evet şimdi, aşağı doğru, küçük bir ok çizelim. ( Linda’ya hitap eder.) 

Evet, yolculuğunuz sizi, Baş Melekler Düzeni denilen bu yere getirdi.  Biliyorum bu yeni bir şey değil.  Ama tekrar gözden geçirmek gerekiyor. Baş Melekler Düzeni, siz de dâhil, tüm ruhsal ailelerin temsilcilerinden oluşan bir topluluktu. Her biriniz, Baş Melekler Düzeninin,  kuruluş, yaratım ve organizasyonunda bütünün ayrılmaz bir parçasıydınız. Onlar 144.000 ruhsal aileden gelmişlerdi. Her aileden birçoğu ve siz de onlara dâhildiniz.

Yaratımda ilk kez, Ruhun(Spirit) dışında, karşılıklı bir mutabakat ( Konsensus-karşılıklı rıza ve kabul) vardı. Karşılıklı mutabakat, daha önce hiç olmamış olan bir şey, bir ruh varlığının, bir ruh varlığıyla karşılıklı tanıma ve mutabakatı. Ve her ruhlu varlığın RUH “un(spirit) bir kıvılcımı olduğuna, her ruhlu varlığın vazgeçilemez hakları olduğuna ve de her ruhlu varlığın ebedi olduğuna dair, karşılıklı bir mutabakat.

Baş Melekler Düzeni yoluyla geldiniz. Ve bu Baş Melekler Düzeninde, fiziksel gerçeklikte kurulu bir yerin olmasına karar verildi. Temsilciler ve öğretmenler bu yere gelip deneyim yaşayacaklardı. Fiziksel formda hayatı deneyimleyeceklerdi. Meleklerin bildiğinden de daha derinini.  Yaratımlarının içinde olarak, içinde yaşayarak, bir parçası olarak, şimdi biyoloji olarak bilinen özü, beraberinde taşıyarak fiziksel formda hayatı deneyimleyeceklerdi. Ve yaratımın en derininde, en derininde yaşayarak, bilinci anlamaya yardım edecekler, enerjiyi anlamaya, bilinçle enerjinin nasıl çalıştığını,  anlamaya yardım edeceklerdi. Hepsinin de ötesinde, yaratımdaki her ruhlu varlığın gerçek potansiyellerini anlamalarına yardım edeceklerdi.

Ve dünyaya gidecekler için, Gabriel’in evinden çağrı geldiğinde, siz sevgili arkadaşlarım, ruhsal isimlerinizi söylediniz. İnsan isimlerinizi değil, ruh isimlerinizi söylediniz. Yüksek sesle söylediniz. Tekrar ediyorum, bu nedenle sizden gerçek sesinizle, ruh sesinizle konuşmanızı daima isteyip duruyorum. 

Ve şimdi, sizin Dünya dediğiniz bu yere gelenler, meleksi varlık gurubuydu.  Yaşam gücü enerjisi yoktu. Ağaçlar yoktu, hayvanlar yoktu ama onlar düşlediler. Dünya denen bu taş parçasını düşlediler. Bolluk içinde, canlı, dinamik varlıklar düşlediler ve öyle oldu. Bunun ne kadar zamanda olduğunun bir önemi yok. Milyarlarca yılda ya da yedi günde olduğunun bir önemi yok. Bir parça bile önemi yok.

Ve sonra, Baş Melekler Düzeni denilen bu yerden, yolculuğunuza çıkma zamanı geldi. Belki de ilk defa, -şimdi gözyaşları olarak bildiğiniz -deneyimlendi. Gözyaşları, sizin gidişinizi izlerken, bir daha dönüp dönmeyeceğinizi bilmezken, meleksi varlıkların döktüğü gözyaşları. Çünkü kimsenin nerede sona ereceğini bilmediği derinlere, gerçekten bilinmeyen bir yere doğru yolculuğa çıkıyordunuz.  Ruhsal aileniz, o anda, daha önce bilmedikleri kalp denen şeyi anladı. Ve siz, korkmuş, endişeli ve sonrasında ne olacağını bilmez bir halde yola çıktınız.

Dünya denen bu yere geldiniz. Şimdi Dünya, hayvan krallığı, bitki krallığı, çiçek ve ağaçlarla doluyordu. Gökyüzü ve kendi güneşi vardı. Ölüm ve yeniden doğum vardı, daimi bir hayat döngüsü ve ritmi vardı. Bu birer birer her birinize, hiçbir şeyin ölmediğine dair daimi bir hatırlatıcı.  Hatta bu dünyaya gelmeden önce ektiğiniz bir hatırlatıcı. Öyle bir hatırlatıcı ki, -ne olduğunun önemi yok-, gerçekte ölüm yoktur.

 

İNSANLIK
 

İnsanlığa geldiniz. Bir ok daha -İnsanlık - (Linda”ya hitap eder.)  Dünya denilen bu yere, öncüler,  diğerlerine katılarak geldiler. Ve derhal bu kitle bilinci denilen şeye katıldılar. Başlangıçta o saftı, bozulmamıştı. Hiçbir yana bükülmemişti. Saftı. Baş melekler düzeninden gelen meleksi varlıkların saf yürek arzularıydı.

Bu insanlığa,- insanlık denen şeye -  katıldınız. Ve çok giyilmiş ve eskimiş bu kimlikteydiniz. İnsanlıkla gurur duyuyor ve insanlıktan utanıyordunuz. İnsanlıkta büyük neşe buldunuz ve özellikle şimdilerde yeni bir türü yaratmanın bir parçası olduğunuzu bildiğiniz için İnsanlıktan bir şekilde utanç hissediyorsunuz.

Kendinizi, İnsanlığın içinde, bu çok dinamik boyutta deneyimlediniz. Psişik çekimle öylesine yüklü ki, sizi derine, daha derine çekip duran bir boyut. Evet, Dünya’da fiziksel yerçekimi var. Havaya bir şey attığınızda, kesinlikle yere düşer. Ama psişik çekimle kıyasladığınızda, bu hiçbir şeydir. Kendinizi, İnsanlıkta, bu çok dinamik boyutta deneyimlediniz.

Psişik çekim, sizi kuşatır, kendi içine derine, daha derine doğru çeker.  Özellikle, eğer bilinciniz ya da dengenizde her hangi bir boşluk varsa - şüpheler, karanlık, karşılığın bulmamış sorular - psişik çekim bütün bunlara yapışıp,  kendiyle doldurur, sizi derine, daha da derine kendi içine, kendinizi kaybolmuş bulduğunuz,  bir yere çeker. Elinizde olan kaynak ve araçları, kim olduğunuzu, niye burada olduğunuzu unutursunuz. Meleksi ailelerinizi, Baş Melekler Düzenini, hatta RUHU(Spirit)  belki de en hüzünlüsü Ruhu(Spirit) unutursunuz. Ruhu(Spirit) bile unutursunuz.  


 

UYANAN İNSAN

İnsanlık içinde, birçok, birçok döngülerden ya da enkarnasyonlardan geçtiniz ve bir sonra ki noktaya geldiniz- Uyanan İnsan. Uyanan İnsan.  İnsan deneyiminizde, yolda bir şey oldu. Bir parçanız “ Bu gerçek değil. Yeter artık. Bundan çıkmak zamanı. Bu gerçek ben değilim. “ dedi.  O kadar kaybolmuş ve içine çekilmiştiniz ki, kalkmak ve çıkmak zamanı dediniz. Bu, bir öğretmenin doğru tutumudur. Ne zaman ayağa kalkacağını bilen öğretmen. Hangi deneyime girerse girsin, içinden gelen çağrıyla, ne zaman bundan çıkacağını bilen bir öğretmen. Bu ” Kendimle yeniden kaynaşıp, birleşeceğim ”diyen öğretmendir.

Kendinize geri dönüşün uzun yolculuğunda, Uyanan İnsan olarak, uyanmaya çabalarken bu psişik çekim güçlerini öngörmemiştiniz. Ve öyle görünüyor ki, uyanışa doğru bir adım attığınızda, iki adım geriye, derine çekildiniz ki, bu realitedir.

Yaratımda edindiğiniz diğer deneyimlerin aksine,  bir öğretmen olarak burada ortaya çıkıvermek hiç kolay değil. Bu bakış açısından çok muhteşem bir realite. Bu psişik çekimler, sizi geri çekip duruyor. Sizi zayıflığa, kendinizin tamamlanmamış parçalarına çekip duruyor. Sizi yakalayıp, tutuveriyor ve boğuyor. Siz, hava diye çığlıklar atsanız, hava-hava diye çıkmaya çalışsanız bile, Dünya hapishanesinden kendinizi çıkarmayı amaçlama çabası içinde olsanız bile, o sizi tutup, yakalayıp,  yapışıyor. Hatta tanrıya yalvarsanız, meleklere dua etseniz bile, bu psişik çekim sizi daha derine çekecektir. Tek bir nedenle. 

Kendinizi sevmeyi bilene, tamam olmayı bilene, kendinizi kabul edip, kendinize şefkat duyana kadar, o sizi bırakmaz, ortaya çıkmanıza izin vermez. Dersler dediğiniz şeylere geri çeker, tamamlanmamış ve çözülmemiş şeylere geri çeker. Kime ağladığınızın önemi olmaz, ne gibi oyunlar kullanmaya çalıştığınızın önemi olmaz, ne kadar irade ya da zihinsel güç kullandığınızın önemi olmaz. Bunu siz bu şekilde düzenlediniz. Siz oyunu böyle yaptınız ve kendinize ”Kendimi bulana kadar, yolumu bulmayacağım.” dediniz.

Böylece, Uyanan İnsan noktasına geldiniz. Bu deneyimleyebileceğiniz en zor, meydan okuyucu, güzel, tatminkâr deneyimlerden biri. Ve yıllardır, hayatınızda hiç bir zaman unutamayacağınız deneyimlerden geçmektesiniz. Bunlar sadece bir takım olgular, resimler, tarih ve zamanlar serisi olmayacak. Uyanan bir insan olarak, içinden geçmekte olduklarınız, derin ve harekete geçirici. Ve bunlar burada, ruhsal ailelerinize etkiliyor. Yolculuğunuzun bu bölümünde, deneyimlerinizden çıkarttığınız bilgelik özü, aileleriniz adına yaptığınız şeylerin içinde, en derinden ve en hareket ettirici olanı.

Ben St.Germain olarak, içinden geçtiğiniz, geçmekte olduğunuz deneyimleriniz için bu kadar zor olmaması gerektiğini bilerek, böyle bir hapishane olmaması gerektiğini bilerek, depresyon, öfke, geriye hiçbir şey kalmamış hissetmek gibi şeylere yol açmasına gerek olmadığını bilerek, çok gözyaşları döktüm.

Pek çoğunuz, hayır hepiniz bunlardan geçtiniz. Ne oluyor diye merak ederek, kimsiniz diye merak ederek, güce tutunmaya çalışarak, bir başkasının gücüne tutunmaya çalıştınız. Bu kim olduğunuzu hatırlayamamanın ya da bilmemenin cehennemi deneyiminden çıkmak için, sizi bundan çıkaracak, her şeye tutunmaya çalıştınız.

Tek bir şey sevgili arkadaşlar, tek bir şey sizi özgürleştirecektir.-Kendini sevmek-

Geçen gün soruluyordu. “ İnsan kendini nasıl sever? Bunun kitabı nerede? Kuralları neler? Bana kendimi nasıl seveceğimi anlat ki, bundan çıkabileyim.” Kendini sevmek yapabileceğiniz en kolay ve de en zor şeydir. O teslimiyettir. O, dinginliktir.  Artık kendinizin dışına bakmamaktır. İçinizdeki küçük sesi - bilmeyi- dinlemektir. Biliş.

 

BEDENLENMİŞ ÜSTAT

Bu biliş içinde, bedenlenmiş üstatlar olursunuz. Evet, bedenlenmiş üstatlar. Size baktım. Hepinize baktım. Bugün mezuniyet günü gibi baktım. Hala kendinize o adım için, mezuniyet diplomasını almak için izin vermiyorsunuz. Ama bugün mezuniyet günü. Uyanıyorsunuz, heyecanlısınız, sinirlisiniz. Bu mezuniyet günü nasıl olacak diye düşünüyorsunuz - tören, sonrasında parti - Bu mezuniyet gününde geriye dönüp bakıyorsunuz. Tüm deneyimleriniz sizi bu noktaya getirdi. Bazılarında güldünüz, bazıları için ağladınız. Daha iyi, daha hızlı yapabilir miydim diye merak ettiniz. Zarar verdiğinizi düşündükleriniz, hala yaralılar mı diye merak ettiniz. Onlara dualar ettiniz, onları affettiniz.

Geldiğimiz yer, Mezuniyet günü. Daha diplomayı almıyorsunuz, tasdikname alıyorsunuz. Ve sizi bekleyen bir sürpriz var. Öne çıkmanız için isminiz okunduğunda, sizi çağırdığını işittiğiniz ses, tabii ki kendi sesiniz olacak. Ve kürsü boş, sadece sizi bekliyor. Gözler üzerinizde olacak; Ruhsal Ailenizin gözleri, yolculuğunuzu paylaşanların gözleri, ruhsal sınıflarda, workshoplarda, turlarda karşılaştıklarınızın gözleri, hepsinin gözü, siz kürsüye yaklaşırken üzerinizde olacak.

Kürsü boş. Diploma yok. Ödül ya da heykel yok. Bu kürsü, ne zaman isterseniz kendinizi geri almanız için yarattığınız kürsü. Kendinize tasdikname, diploma veren kendinizsiniz. Kimse sizin için bunu yapamaz. Ben kürsüde olmayacağım ama ön sıralarda olacağım. Kendinize – Ben O Benim – diyecek olan sizsiniz. Tüm yaratım tarafından işitilecek bir sesle – Ben O Benim - diyecek olan. Ruhunuzdan gelen sesle, tamamlanmışlıktan gelen  ,kristalin doluluğundan gelen sesle,  Bu güzel kristal, “Ben O Benim” diyor..

Mezuniyet günü. Hepiniz bir an duruyorsunuz. Tamamlanmışlığınıza sıra geldiğinde, soruyorsunuz, “ Hazır mıyım? Bir şeyi atladım mı?  Arkamda kırık kalpler, gözyaşları ve ödenmemiş faturalar bıraktım mı? ( Birkaç kişi kıkırdar) Hazır mıyım? “

Sizden önce dünyada bulunan-Yeshua, Budha ve birçok diğerleri-gibi arketipsel enerjileri düşünüyor ve kendinize “ Ben onların arasında olmayı hak ediyor muyum? diyorsunuz. Oh Evet, unutuyordum. –Adamus. (Bazıları kıkırdar.) “ Aralarında olmayı hak ediyor muyum? Eğer ben kendime bu diplomayı verirsem, parmaklarımı şaklatıp bir buket çiçek yaratıvermem gerekmez mi? Bir daha asla yemek yememeyi başarmam gerekmez mi? İnsanları bir anda, mucizevi bir şekilde şifalandırmam gerekmez mi? Kendimi Üstat olarak ilan etmeden önce, bütün bunlara gereksinimim yok mu? Yalnızca siz bunlara gereksiniminiz olduğunu düşünüyorsanız, öyledir.

Gerçek Üstat, akıllı Üstat bütün bunlara aldırış etmez. Fark etmez. Üstatlık, ortaya koyulacak mucizelerle ilgili değildir. Bir takım sihir ya da oyunları yapma becerisi ile ilgili değildir. Üstatlığın, bir takım yetenek, güç ve benzeri şeylerle ilgisi yoktur. Üstatlık basit olarak, sadece kendini kabul yeteneğidir. Hepsi bu.


Şimdi, kendini sevmek, kendini gerçekten sevmekle her şey mümkündür. Kendini gerçekten sevdiğinde, artık para ile ilgili hiç bir soru olmaz. Para, kendinize, kendinizi sevmediğinizi söylemenin kaba bir yoludur - ya da para kaybı-. Ya da –sağlık kaybı - sadece kendinizi henüz tamamıyla sevemediğinizin, oldukça can yakıcı bir biçimde söylemenin bir yoludur.

Kendini kabul varsa, gerçek sihir başlar. Ama Üstat, artık kendisi dışında her hangi bir yerden, enerji, güç, sihir gereksiniminde olmadığını gerçekten anlamıştır. Bunlar önemini yitirir ve gerçek Üstat gülmeye başlar. Her şeyin bu derece basitliğine şaşırarak, ama kendine yaşattığı bunca deneyim için hayretlere düşerek, gözlerinden yaşlar gelene kadar güler.

Bedenlenmiş Üstat, bir sonra ki adım. Bedenlenmiş Üstat artık burada, hiç kimseye hizmette olmadığını- eski tarz hizmet demem gerek- anlamıştır. Çünkü bu süreçte, özellikle Uyanışta,  sizler enerji tutucuları olduğunuz dönemden geçtiniz. Enerjinin gönüllü hayırsever tutucuları, gezegenin kurtarıcıları olarak yaptığınız her şeyi, diğerlerine hizmet için yaptınız. Hizmette olmak uyanışınızın önemli bir bölümüydü. Kadim ataların enerjilerini tuttunuz, Gaia’nın enerjisini tuttunuz, İsis’in enerjisini tuttunuz, dişil, eril enerjileri, kurbanların, tanrıların, tanrıçaların enerjilerini tuttunuz. Enerji tutucuları. Üzülmeyin sevgili arkadaşlarım, sizin yaptığınızı yapmak için, İnsanlığın temel bilincinden çıkıp, enerjileri tutmak pozisyonuna geçmek isteyen çok fazla, çok fazla insan var. Bunlar, siz bıraktınız diye yarım kalacak işler değil.

Gerçek, Egemen Üstat, artık hiçbir şey için enerji tutmaz. Dünya’yı kurtarmaya kalkmaz. Gerçek Üstat, etrafta insanları şifalandırmak için dolaşmaz. Neden? Çünkü sadece onun varlığı, gereksinimi olan herkesin şifasıdır. Hepsi bu.

Güç yok. Çaba yok. Yeshua’nın hikâyeleri başkaları için iş görsün, onları iyileştirsin. Ki onlar bütünüyle hatalıydılar. Çünkü Yeshua’nın aslında tüm yaptığı, onların önünde durup, gözlerine bakıp, onların içindeki BEN-İM’i, parlayan kıvılcımı görmekti ve yapılması gereken de buydu.

Üstat, Yeni Enerjide gerçek Üstat, kendi başına yürür. Gerçek Üstat -Tamamen Egemen-. Beslenme yok. Hikâye yok. Gerçek Üstat, insanları, Dünya’yı kabul eder. Ruhsal aileyi ve her şeyi oldukları haliyle, her şeyin mükemmel olduğunu hatırlayarak, hiçbir şeyin yanlış olamayacağını hatırlayarak kabul eder. Yanlış kararlar veremezsiniz. Biliyorsunuz. Yapamazsınız. Sadece deneyimleriniz olabilir.

Gerçek Üstat, Bedenlenmiş Üstat, artık burada olmak zorunda değilmiş gibi Dünya’da basit bir şekilde yürür. Artık diğerlerine hizmet anlaşmaları, zorunlulukları yoktur. Gerçek Üstat, sadece ışığını parlatarak Dünya’dadır. Sadece ışığını parlatmak için Dünya’dadır.

Evet, gerçek Üstat, Bedenlenmiş Üstat, - yakında olacağınız bedenlenmiş Üstat-  hala düalitede meydan okumalarla karşı karşıyadır. Hala bu gerçekliğin zorluğunu hisseder ama gerçek Üstatlar, bir tuzağın içinde olmadıklarını ve istedikleri an, sadece çıkıp gidebileceklerini bilirler.

Uyanan İnsandan Bedenlenmiş Üstada geçerken, Metatron’un ölümsüz sözleriyle “ Hazır mısınız? Hazır mısınız? “


HAZIR MISINIZ?

Sizin enerjilerinize ve bilincinize baktığımda - ve hazır olmayı istediğinizi biliyorum- hala sizi geri tutan şeyler olduğunu görüyorum.

Bugün burada, mezuniyet gününde, kalkıp diplomanızı almak konusunda emin değilsiniz. Bunun gibi şeyler için düşleriniz var. Asla üniversiteden bir derece almak değil ama bunlar sembolik olarak bir sonra ki adıma gerçekten hazır olup olmadığınızı anlamak için.

Hazır Olmak. Hazır olmak, bilmek gibi, kesinlikle yanıtları bilmek gibi. Zaten biliyorsunuz ama bilmiyormuş gibi yapıyorsunuz.

Hayatınızda salıvermeniz gereken belli şeyler olduğunu biliyorsunuz ama onları salıvermeye henüz istekli değilsiniz. - İlişkiler-karma-veçheler gibi.- Bu şüpheler, bu mezuniyet gününde önünüze dikiliyor. Bu şüpheleri önünüze koyarak, neredeyse kendinizi deniyor, kendinizle alay ediyor gibisiniz.

Ve şüpheler ortaya çıktığında ne olduğunu biliyorsunuz. Tekrardan bir adım ileri, iki adım geri ta ki, kesinlikle, tamamıyla, mutlak surette hazır olduğunuza emin olana kadar.

Ama bu bazı konuları gündeme getiriyor. Diğerleri siz olmadan ne yapacaklar? –Siz, Bedenlenmiş Üstat olmadan? Hımm. Tamamlanmamış işlerden, yarım kalmış ilişkilerden ve geriye kalanlardan ne haber? Ben size diyorum ki, bütün bunları bir nefesle bırakabilirsiniz. Hepsi bu. Tüm karmayı, tüm kendinden şüpheyi, diğerlerine olan tüm bağımlılığı, kendinize olan bağımlılığı. Hepsini bir nefesle bırakabilirsiniz. Bu alacağınız en büyük nefes olur.

Böyle bir araya gelip toplandığımızda, sizin dikkatinizi dağıtıyorum. Ben sizi seviyorum. Böyle toplandığımızda, sizi dürtüp kışkırtıyoruz. Sizi rahatsız ediyoruz. Kasıtlı olarak sizi kızdırıyoruz. Sizi güldürüyoruz. Arada bir de sizi ağlatıyoruz. Ama tüm bunlar, size “ Sizi bu tek nefesten alıkoyan bitirilmemiş ne gibi işleriniz var, Dünya öğretmeni olmaktan alıkoyan, Bedenlenmiş Üstat olmaktan alıkoyan ne var?” demenin bir yoluydu.

Sizi Bedenlenmiş bir Üstat olarak çıkıp yürümekten ne alıkoyuyor? Artık, genişlemek ya da büyümek için deneyimlemek yok. Sadece deneyim var, çünkü bunu seçtiniz. İstediğiniz anda çıkıp gidebileceğinizi kesinlikle biliyorsunuz ama böyle yapmayı seçmiyorsunuz.

Böylece bugün buradayız, mezuniyet günündeyiz. Pek çok şüphe var. Pek çok soru var. Birisi sizi elinizden tutup çekiversin isteği ya da en azından diplomanızı versin isteği.

 

BİLME-BİLİŞ

Bugün, bilmeniz denilen şeye gelmek istiyorum. Bilmeniz.  Orada hazır olan bilginiz. Yeterince akıllısınız, çok, çok uzun zaman öncede yeterince akıllıydınız –hatta ruhsal ailelerinizden önce bile- asla sökülüp alınmasın, çekip çıkarılmasın, ortadan kaybolmasın diye, bilginizi içinizdeki derinliklere yerleştirdiniz. Sadece, siz sizden saklayabilirdiniz. Her soruya yanıt veren, her karışıklığa yanıt veren biliş. Anında sisi dağıtan bilgi. Orada hazır. Ruhsal, yaşamsal, parasal, sağlık, her konuya, her şeyle ilgili sorularınıza yanıt verecek bilgi. Bilme hazır, orada. Bu sihir değil.

Bu gerçekliğe getirmeyeceğiniz ezoterik bir şey değil. Başka bir yerden gelmiyor. O hazır, orada. O, zihninizin içinde de değil. Burada değil.( Kafayı gösterir.) O burada. (Kalbi gösterir.) Ve burada ( Merkezde) ve burada bu güzel kürede.

Bilme.  Şüphelerinizi, şu anda ki kaygılarınıza ve neden onların orada olmalarına izin verdiğinizi anlamanıza yardım edecek bilgi. Uyanan İnsandan, Bedenlenmiş Üstada giden köprüyü nasıl geçeceğinizi gösterecek bilgi, orada.

Siz, başkalarını arıyordunuz. Tobias, Adamus, beni,  yanıtı vermeleri için okuyacağınız, dinleyeceğiniz başkalarını arıyordunuz. Ama diğerleri, buraya kadar temel insana, uyanan insana yanıtlar verdiyseler de, şimdi size başka hiç kimse yanıt veremez. Hiç kimse. Kendi bilme dalmak zorundasınız. Şimdi bana, bimenin nerede olduğunu bilmediğinizi söyleyeceksiniz. Ve bu da oyunun bir parçası. Ben de gözünüzün içine bakarak, kendiniz kendinize söylüyormuş gibi diyeceğim ki “ Bana yine yalan söylemeyin.” Biliyorsunuz ve bilmiyormuş gibi yapıyorsunuz. O zaten orada. Ve şimdi geri planda biraz müzikle buna girmek istiyorum. Bilmenin-Bilişin-Bilginin Merabh-ı.

 

BİLME’NİN MERABH’ı

Derin bir nefes alın. Işıkları söndürelim. (Müzik başlar ; “Ruhsal” Charlie Hayden ve Pat Metheny “ Missouri’nin gökyüzünün ötesinde” albümünden. (Kısa hikâyeler). 

Derin bir nefes alın.

“ Neden bilmiyormuş gibi yapıyorsunuz?” diye sorarak başlıyorum.

Her yükselmiş Üstat size, zekânın daima orada olduğunu söyleyecektir. Her soruya hemen yanıt veren bilgi. Sizin bilginiz.

Bu tatlı yerde, Dünya’nın bu yeniçağına girerken, mezun olurken, insan rolü yapan meleksi varlıkların yükselmiş grubu. Sizden bilmenize girmenizi istiyorum. O bedeninizde yâda her hangi bir yerde bulunmaz.

(Duraklama)

Siz bilmeyi zihninizde bulmaya çalıştınız. O asla orda olmadı.

(Duraklama)

Siz, yanıtları başkalarında bulmaya çalıştınız. Kendiniz için, sizin bildiğiniz bir şeyi size nasıl söyleyebilirlerdi ki?

( Duraklama)

Uzun zaman önce, dünyaya gelecek veçhenize bilgiyi yerleştirdiniz. Siz, ruh, insan veçhenize bilmeyi hediye ettiniz. İnsan veçheniz onu “ Doğru zamanda yeniden ortaya çıkaracağım.” diyerek, bir yana koydu. İşte bu sizin zekânız. Zihniniz, ” O nerede? “ diyor. Kalbinizde,” O burada.” diyor.

( Duraklama)

Veçheleriniz onu bulma çabası içinde, acele içinde, her kapının ardına bakıyor, dolaplara ve tarihinizde ki gardıroplara bakıyor ve “Nereye saklandı? Bu bilme nerede?“ diyor.

( Duraklama)

O, öyle bulunamaz.  O, size ruhunuzdan bir hediye. O, veçhelere verilmedi. O, bedene ya da zihne verilmedi. O, sizin size hediyeniz.

(Duraklama)

Derin bir nefes alın ve onu kendinizden alın.

Bilme-biliş düşünülüp bulunamaz, ölçülemez, parçalara ayrılamaz, kazanılamaz yâda tahrip edilemez. Allah vergisidir. O hep oradaydı. Bilişinize-bilmenize, onun hakkında düşünmeden nefes alın.

( Duraklama)

Bilme’niz, Büyük Merkezi Güneşin BEN-İM’i gibidir. Ve o bulutlarla kaplanmış olabilir, yoğun sisle örtülmüş olabilir, uyanırken derin bir nefes alırsınız ve bu bulutları üfler, sisi temizler ve bilmenizin ışıldamasına izin verirsiniz. O, zihninizin ötesine gitsin diye, onu bedeninizin almasına, zihninizin almasına izin verirsiniz. Her bir veçhenizin onu almasına izin verirsiniz.

( Duraklama)

Biliş-bilme, araştırmayı sona erdirir.

Biliş-bilme, çok nazik ve şefkatlidir. 

O, sizindir.

(Duraklama)

Eğer, herhangi bir parçanız ondan şüphe duyuyorsa, eğer ona gerçekten sahip olup olmadığınızı merak ediyorsa, Ben-İm’inizden bildirin, Biliş sizindir. O oradadır ve hep orada olacak.

O biliş ki, size bu mezuniyet gününde, önünüze koyduğunuz şüpheleri, yalnızca ruhsal psişik çekime geri emilmek için koyduğunuzu anlamaya yardım eder.

Yine o biliş, anında bu şüpheleri çözmenize yardım eder. Bu şüphelerle savaşmayın, tartışmayın, sadece sona erdirin.

(Duraklama)

Güce gereksinimiz olmadığını size, biliş hatırlatır. Mücadele yok. Savaşacak bir şey yok. Sadece, Ben-İM’inizi beyan etmek.

(Duraklama) Bilişiniz için bir nefes alın.

Karnınızı doldurduğunu hissedin.

Göğsünüzü doldursun.

Tüm veçhelerinize ışımasına izin verin.

Anılarınızın en soğuk yerlerini ılıtsın.

Müziği dinleyin… Buradaki sessizliğin birkaç dakikası boyunca, sadece bu biliş-bilme ile olun.

Bilişinizi kucaklayın.

(Uzun bir duraklama)

Biliş çok saf. Gündemi yok. Sizi ne o yöne nede bu yöne çekmeye çalışmıyor.

Ve siz hala onu işitmeyi unuttunuz.

Onu hatırlamasanız bile, o son derece nazik. Ama o orada.

Biliş-bilme bir kutsanmadır. Sorulara daha sorulmadan yanıt verir. Bu bilişinizin güzelliği. O zaten bilir. Bu nedenle, gerçekte sorular yoktur.

Derin bir nefes alalım. Bilişinize derin bir nefes alalım.

(Müzik yavaşlar.)

Şimdi, zihninizin merak etmeye başlayıp, ”Gerçekten deneyimledim mi? “ diye sormaya başladığını göreceksiniz. Eğer kendinize izin verirseniz, -Evet. Zihniniz , “Bu gerçekten işe yarıyor mu? “ diyecektir.. Yanıt içinizin derinliklerinden gelir- eğer işe yaramasını seçiyorsanız-.

Zihiniz onu denemek, insan testinden geçirmek isteyecektir. Ve “Hayır, denemeye gerek yok. Çünkü bu onu, yeniden gözden kaybetmeye, gömmeye neden olur.”  diyecek olan sizsiniz.

Zihniniz,” O, benden daha güçlü, akıllı, kuvvetli mi?” diye soracaktır. - Zihin, güvendiğiniz şey.- Sadece siz bunun böyle olmasına izin verirseniz.

Bu andan itibaren, bu biliş olmak sizin seçiminize bağlı. Şüphelenmeye ve yeniden psişik çekime geri çekilmeye bir daha girebilirsiniz. Ya da bilişin-bilmenin orada olduğuna dair seçiminizi yapabilirsiniz. Parlıyor, ışıldıyor, o sizin çok geçmeden faseta olacak olan, veçhelerinizin her bir parçasından parlıyor, ışıldıyor. Tamamen sizin seçiminiz. Eğer zihniniz oyunlar oynar, sizde onun peşinden giderseniz, ne yazık!  Eğer zihniniz oyunlar oynar ve siz Ben-im-nizde, varlığınızda,  dengeye gelirseniz, zihin oyunlarını oynamayı durduracaktır. Bu kadar basit. Işıkları açabilirsiniz.

Böylece, bu küreyi, şimdi ruhun deneyimleri ile dolu olan bu güzel küreyi, ruhun kabının sembolü olarak tutuyorum. O, içinde uyur halde bulunan birçok potansiyellere dokundu ve onları deneyimledi. Bu küre, odada, aranızda elden ele dolaştı. Her biriniz onu hissetti, ona enerjisini koydu. Tamamlanmış, bütünlenmiş ruhu düşündü ve doldu. Tamam, artık bundan böyle bu eski insan deneyimlerine olan gereksinim yok.” Yeter, yeter. “ dedi.

Peki, ben, her birinizin dokunduğu bu kürede ne hissediyorum. Ne hissediyorum? İlginç bir şey. İlginç bir şey. Onun, sizin sözlerinizle şöyle dediğini işitiyorum;  ”Benim iznim var mı? Benim bedenlenmiş Üstat olmaya iznim var mı? Benim birinden, bir şeyden, hatta ruhumdan iznim var mı? Benim buna iznim var mı? İznim var mı?” Daha derinden gelen bir ifadeyle “ Ben gerçekten hazır mıyım? Gerçekten hazır mıyım?”

Evet, siz diyorsunuz, siz ruhsal varlıklarsınız. Sizler spiritualite çalıştınız ama bugün burada mezuniyet gününüzde, “ Gerçekten hazır mıyım? İznim var mı? “ diyorsunuz. Şimdi bu küreyi, – şimdi bilişe-bilgiye sahipsiniz- kendinize yanıt vermeniz için aranızda yeniden dolaştıracağım.( Birkaç kişi kıkırdar.)

 

IŞIKLANDIRILMIŞ SERBEST DÜNYA FONU

Evet. Geçen toplantımızda, Işıklandırılmış Serbest Dünya Bankası hakkında konuştuk. Devam edelim. Işıklandırılmış Serbest Dünya Bankası. ( Linda’ya )

St.Germain Fonu hakkında, son zamanlarda biraz  kafa karışıklığı var. Kısmen dikkat dağıtılıyor diyebilirsiniz. Tıpkı geçmişte yapılan dikkat dağıtmaları gibi. Kalben ya da zihnen saf olmayanlardan uzak durmak için, dikkat dağıtıldı. Dikkat dağıtıldı.

Simya, benim keşfettiğim en büyük dikkat dağıtıcılarından biri. O çok kolaydı. Hepsinin içinde en kolayı. Basit taşları nasıl güzel elmaslara dönüştürdüğümüzü bir kenara bırakıyorum. Bu, saf kalpli olamayanlar için dikkat dağıtıcıydı. Çünkü böylece biz saf kalpli olanlarla çalışabilecektik. Çünkü gerçek simya, basitçe, bir hal, deneyim ya da yapı durumunun, çabasızca ve zarifçe, bir diğer hale evirilmesine izin vermektir.

Özgün gerçek simyaya, Merabh denirdi. O basitçe, varlığın, deneyimin, anlayışın ve herhangi bir şeyin bir halden diğer hale geçmesine izin vermektir. Siz bir kere basit olarak, kendinize merabh yapmayı, belli bir tanımdan diğerine geçmeyi-herhangi bir düşünce ya da çaba olmadan, zarifçe yaptığınızda- bir kere bunu yapmayı öğrendiğinizde, evet artık bir taşı, altına çevirmeniz çocuk oyuncağı olur. Fakat biz bunu, topluma açarak dikkat dağıttık. Sülfür ve ateşle ve diğer bir sürü şeyle çalıştığımızı bildirdik. Böylece sadece altınlarla, elmaslarla dikkati dağılmayacak olan, gerçekten, gerçekten kalpleri saf olanlara yolları açtık, temizledik.

Böylece sevgili arkadaşlarım, biz bu St.Germain fonu ile yeniden dikkatleri dağıtıyoruz ve bu son derece güzel çalışıyor. (Bazıları kıkırdar.)

Bazılarınızın deneyimlediği gibi-  Sart - bu muhteşem bir şekilde işe yarıyor. Çünkü sadece güç arayanların, bağış arayanların, açgözlü benliklerinin avuçlarına bir tomar para ya da külçe altın doldurma çabalarına izin verenlerin,  dikkatleri dağılır ve başka yöne gönderilirler. Böylece biz de, gerçek çalışmamızı yapabiliriz.

Şimdi, “ İyi ama biz bunu burada niye konuşuyoruz? Bu artık sır olmaktan çıkmayacak mı?” diyeceksiniz. Sevgili arkadaşlarım, onlar, ani zenginlikle o kadar meşguller ki, bunun için kaygılanmamıza bile gerek yok.

Işıklandırılmış Serbest Dünya Fonu, isminden de belli olduğu gibi gayet basit bir kavram ve bizim bugün burada çalışmakta olduğumuz biliş-bilmeyle çok güzel bağdaşıyor. Ve size şimdiden söyleyeyim, fon uygun durumda. Bu bir enerji fonu ama dinarlar, dolarlar, pesolarla ilgili değil…( Cauldre’nin cebinden para çıkarırken, güler.)  O,  yayınevi çekilişi değil. O, bir gecede lotodan milyoner olmak değil. Çünkü çok daha değerli. Çok daha değerli.

Bu fon, 22 Aralık’tan beri uygun durumda, daha önce değildi. Evet. Ben dikkat dağıtmayı severim, bunu biz yaptık- ben bunun bir parçasıydım- Dünyanın sonu ile ilgili inanılmaz bir dikkat dağıtması yarattık. Maya takvimi ile dikkat dağıtarak, iyi niyetleri olmayanları başka yönlere çektik. Şimdi, onlar çok depresifler, çünkü hiçbir şey olmadı.( Bazıları güler.) Dünyanın sonu gelmedi. Peki, şimdi ne yapıyorlar? Dünya’nın bir diğer sonunu, arıyorlar. Böylece şimdi biz, Serbest Dünya Bankasına odaklanabiliriz. Serbest Dünya Bankası nedir? Bekleyen bir enerji deposu.

Şimdilerde, aslında giderek ivme kazanıyor, ilginçleşiyor, durmadan devamlı büyüyor, büyüyor ve bekliyor. Bu gezegende aydınlanmış varlıklar, Bedenlenmiş Üstatlar olmak için kendilerine gerçekten, gerçekten izin vermeye hazır olan insanların bir araya gelmesini bekliyor. Bu gezegendeki Aydınlanmış Varlıklar, Bedenlenmiş Üstatlar, bu anı bekliyorlar. Çünkü bütün bu zaman boyunca, düşleri için muazzam kaynaklara gereksinimleri olacağı biliniyordu.- Gerçek düşleri için- Eski zihinsel, sınırlı, kirlenmiş düşler değil, gerçek düşler.

Bu fon, geçen 22 Aralık’ta bunu yapan sizler için. İşte buradayız ve bu fon uygun hale geliyor. Ben size bir defalık basılmış halde vereceğim. (Bazıları güler.) Çünkü….         ( Kıkırdar.) Çünkü bu potansiyel. Tamamen potansiyel ve o, güç arayanlar için değil. Onun içinden güç bulmak isteyenler ya da eski enerji kullanım biçimiyle zenginlik isteyenleri - garantili olarak, içine en baştan yerleştirildi, onun matriksinin bir parçası - delirtecek. Delirtecek. Delirtecek

Bu şekilde tasarlandı. Çünkü biz bu geniş zenginlik deposunu, bu çeşit bir enerjiyi kötüye kullanacakları istemiyoruz. Biz yalnızca kalbi saf olanları istiyoruz. Bu nedenle size bugün, önceki konuşmamızda hazır mısınız? diye sordum.

Kendinize izin veriyor musunuz? Şüpheleriniz var mı? Bu nedenle, eğer bu fona girerseniz ve şüpheleriniz varsa ya da eğer bu fona girerseniz ve sadece diğerlerini manipüle etmek ya da evrenin en büyük varlığı olmak isteğindeyseniz, gerçekten o sizi delirtecektir. Onu böyle tasarladık. Bu şekilde tasarladık ve o asla kötüye kullanılamaz.

Şimdi sorular gündeme geliyor. Birdenbire burada enerji değişimini hissedebilirsiniz. “ “ Haa haaa ! Denemesem daha iyi. (Güler.) Önce Garrret başlasın. Ve sonra Aandrah. Görelim bakalım, ne oluyor?”

Ortaya çıkan kaygıyı hissediyor musunuz? “ Haaaha! Bilmiyorum.” Bu ilginç bir egzersiz. Aslında biliyorsunuz ve komik olan tarafı da bu. Çoktan biliyorsunuz. Ve ben de biliyorum, yoksa bundan söz ediyor, olmazdım. Siz kötüye kullanmazsınız. Siz, onu başka bir insanı incitmek için kullanmayacağınızı biliyorsunuz. Dünya lideri olmak için, onu kötüye kullanmazsınız. Yanınızda oturan insandan, seksüel iltifat almak için onu kullanmazsınız.(Güler)

Siz zaten onunla kimseyi, hiçbir şeyi, manipüle etmeyeceğinizi biliyorsunuz. Peki, o zaman soru niye ortaya çıkıyor? Niye ben, kendiniz için yarattığınız en büyük hediyelerden birisi olan bundan, geri kaçacağınızı hissediyorum?

Oh! Evet, onu Dünya’ya ilk geldiğinizde, çok çokkk zaman önce yarattınız. Baş melekler Düzeninden, bu insanlık dediğiniz şeye geldiğinizde kendiniz için bir hediye yerleştirdiniz. Dünya, ona yaşam enerjisi vermesi için saf kristal enerjilerle bezendiğinde, - bunlar sonradan gerçek kristaller oldu. Lemuryalılara ve Atlantislilere enerji temin eden, tuttuğunuz taşlar- siz bunları Işıklandırılmış Fon’a yerleştirdiniz. Sonradan biraz farklı bir adı oldu ama biz şimdi ona Işıklandırılmış Fon diyoruz. Ve siz, Dünya’da doğru zaman geldiğinde, ondan faydalanabilecektiniz. Dünya’nın derinliklerinde 21 tane mağara-kovuk var. Kristallerin, değerli kristallerin dengesini sağlıyorlar yâda depo görevi görüyorlar. Onların bazılarına şimdilerde, değerli mücevherler diyorsunuz. Ama bazıları var ki bu gezegende, insanlar tarafından hiç bilinmiyorlar ve görülmediler, hiçbir zaman. Dünya’da, yirmi bir bölge ve bir tane de dünyanın merkezinde olan öz kristal. O, erimiş lav ( Magma) değil.

Bırakın, bilim adamlarının dikkatleri onunla dağılsın. Biz de burada gerçek işimize bakalım. Dikkat dağıtmayı severim. Size söylemiş miydim?  (Bazıları kıkırdar.) Yani Dünya’da yirmi bir mağara.  Hiç kimse onlara sızamaz. Hiçbir hükümet oraya girip, onları çalamaz. Hatta hazine avcıları bile, asla onları bulamaz.- Indiana  Jones bile – birini bile bulmak tamamen imkansızdır. Bu mağaralara yaklaşmadan çok önce öleceklerdir. Dünyada yirmi bir tane ve bir tane de merkezde, yirmi iki tane. Oraya gidemezsiniz. Oraya giden yolu gösteren bir harita yok ve kimseye, size bir harita satması iznini vermeyin. Sart ! ( Çokça gülüşmeler.)

SART:Hey!! Gülmek yokkk. (Daha çok güler )

ST. GERMAIN: Sart yeni işiyle ilgili şirketini kurdu bile- Sart’ın kirli işi ve hazine haritaları- (Gülmeler ve St. Germain kıkırdar.) Yeni bir tişört.

Siz oraya gitmeyeceksiniz. O size gelecek. (Birisi, Ohh güzel, der.) Ohh, güzel. Evet, böylesi çok daha kolay. Siz, onun için hazır olduğunuzda, o size gelecek. Düşünüz hakkında net olduğunuzda ve bu düş sadece sizin için olduğunda, o size gelecek. Sadece sizin için olduğunda.

Düşünüz, en nihayetinde diğer insanları da içerebilir, ama bu, en önde yer alacak gereksinimlerden biri olamaz. Düş, Dünya’yı kurtarmakla ilgili değildir.  Bunlardan herhangi birini istediğinizde, anında listeden çıkarsınız. Başvuru için bile bunlar uygun olmayacaktır. Sizin için ve sizin düşünüz olması gerek. Bu nedenle geçenlerde düşlerden söz ettik. Tüm çocukları kurtarmak ya da herkesi iyileştirmek ya da buna benzer şeylerin düşü değil. Partneriniz ya da çocuğunuz için olan bir düş değil. Hatta bu noktada, Şambra, Kırmızı Çember için bile değil. Sizin düşünüz, sizin için. 

Bu egzersizi yaparken, en zor bölümü, düşünüzün ne olduğuna karar vermeniz olacak. Düşünüz, kötü hükümetleri ya da dengesizlikleri ortadan kaldırmak olamayacak. Tek boynuzlu Atları (Unicorn) ya da benzerlerini geri getirmek olmayacak. (Bazıları kıkırdar.) Duydum, duydum bile. Güvenin bana.

Sizin düşünüz, sizin için. Bu çok, çok büyük bir sorumluluk diyebilirsiniz ki, büyük mesele. Bu nedenle biliş-bilme dediğimiz bu deneyimin içinden geçtik. Siz zaten biliyorsunuz, Pete. Siz zaten biliyorsunuz. Bilmiyormuş gibi yapıyorsunuz. Joanne, zaten biliyorsunuz, Düşünüz zaten orada. Düşünüzü bastırıyorsunuz. Orada değilmiş gibi yapıyorsunuz. Başka bir sürü şeyle üstünü örtüyorsunuz. Ama senin düşün, Linda Hanson, senin düşün, senin için. İşte bu zor bölüm. Çünkü düşleriniz içinde düşlere daldığınızda, “Hayalim ne? Düşüm ne? “ diyorsunuz. Emin olamıyorsunuz.

Sonra merak ediyorsunuz, “ Belki de çok büyük bir düş? Çok mu fazla ?” Belki de bir enerji tutucu olarak koşullandığınızdan- daima diğerlerine hizmet etmek -  bu düş önce başkaları, sonra sizin için olmak zorunda olmamalı. Hiç öyle değil. Bu fon yalnızca sizin düşünüz için, Lawrence. Senin düşün. Bu kadar. Bu ilk istenen şey        -bitirmem izin ver- sizin düşünüz.

Bu fon, kristal, görkemli, genişleyici. Tüketebileceğinizi düşüneceğinizin çok, çok ötesinde enerji içeriyor. Sınırsız. Bire bir Dünya’da bulunan kristaller tarafından desteklenmekte. Parasal değeri olduğunu söyleyebilirsiniz, ama asla nakit olmayacak. Biz onları enerji akışı ve dengesi için kullanacağız.

Biz, Dünya’da olan bir şeyi alıyoruz. Dünya’dan olan bir şeyi, onu enerji akışı için kullanıyoruz. Buna Yeni enerji dediğiniz de dâhil. Bunun bu yirmi bir mağarayla, portalla, yeni enerjinin - diğer âlemlerde düşlenip yaratılmasına yardım ettiğiniz ve diğer âlemlerden gelen yeni enerjinin- ana portalı olduğunu söyleyebilirsiniz.

Şimdi, bu sizin için kullanılabilir halde. Peki, ne olacak? Dave? Ne olacak? Düş, yeni kamera cihazı mı? Neden olmasın? Neden olmasın?

Düşünüz, veçhelerinizin bütünlenmesi gibi elle tutulamaz bir şey mi? Neden olmasın? Neden olmasın?

Düşünüz, bu gezegende, bu son yaşamınızı sonuçlandırmadan önce, bu Dünya gezegeninde seyahat etmek ve burada bulunan tüm inanılmaz ülkeleri ve doğal harikaları görmek mi? Neden olmasın?

Düşünüz, kendiniz için ekonomik bolluk yaratarak, bir daha para için üzülmek zorunda kalmamak mı? Neden olmasın? Neden olmasın?

Çoklu düşleriniz olabilir mi? Bu size kalmış. Tek bir düşle sınırlanmış değil, ama düş, sizin için olmak zorunda.   

Şimdi, eğer düşünüz, mutluluğunuz, gerçekten bir okul kurmak, gerçekten öğretmek   - çünkü kalpten öğretmenlersiniz- gerçekten bilinci öğretmekse, eğer bu tutkunuzsa, sizin içindir, bir başkası için değil. Ama “ Ben bunu diğerlerine yardım etmek için yapmalıyım.” dediğinizde, kendinizi unuttuğunuzda, bu fon işe yaramayacaktır. Onu hiçbir zaman bulamayacaksınız ya da o, sizi hiçbir zaman bulamayacak.

Ama düşünüz, öğretmen olmak tutkusu ise; tüm yaratımdaki en büyük varlıklar -politikacıların, herkesin, avukatların, bilim adamlarının, bankacıların, bunların herhangi birinin yâda adı her neyse, herhangi bir şeyin de üstünde olan- öğretmenler, hepsinin en üstünde olanlar. Eğer tutkunuz bu gezegende öğretmenlik yapmaksa, sizin tutkunuz olduğundan dolayı, egemenliğin nasıl bulunacağını öğretmekse, bu fon sizin için işe yarayacaktır.

Ama bunu burada hala, enerji tutan biri olarak yapıyorsanız, uyanan insanın ilk basamaklarında olan ve hala enerji tutmak zorunda olan biri olarak yaparsanız, o çalışmayacak, işe yaramayacaktır. Düş, sizin için olmalı. Sizin olmalı.

Şimdi, bu bir çok soruya, bir çok konuşmaya, birçok…….. makyoya yol açacak.(Gülüşmeler.) Siz dediniz. Birçok makyo ile içi doldurulacak. Mısırın develerini parfüm kokutacak makyolar…( Daha fazla gülüşmeler.) Yanıtı zaten bildiklerini iddia eden ve bulmanız için yardım edecek olanlar olacak. Ve yapamazlar. Bazıları onun olmadığını, bazıları başka bir St.Germain Fonu olduğunu  söyleyecekler. Ama Ben- Ben-im, St.Germain, Adamus,  ve Konuşulamaz sözcükler (YHWH)..hımmm..- Ve ben burada fondan bahsediyorum- ve fon şimdi ulaşılabilir durumda.

Düşünüzü düşlemeyi öğrendiniz, gerçek düşünüz ve bu gerçek düşünüzü bu realiteye getirmek, kendiniz için, onu buraya getirmek. Bunu bir an hayal edebilir misiniz? Sonunda, gerçek düşünüz.  Gerçek enerjiyle desteklenen, gerçek düşünüz.  Gerçek Dünya’da, gerçek kristallerle desteklenen, gerçek düşünüz, nihayet?   Aslında, bu bir parça korkutucu. Sizin için bekleyen bu enerjiyi getirmeyi öğreniyorsunuz. Sonra - sadece ondan sonra- diğer Şambra’yla birleştirmeye, bir araya getirmeye, başlayabilirsiniz.

Düşünüz, bir merkez olabilir. Düş, bir çeşit egemen kaynaklarınızı, birlikte bir araya topladığınız ortak bir girişim olabilir. Egemen kaynaklarınızı. Bir grup değil. Egemen olan bir varlık gibi David, Michelle ile bir araya geliyor ve egemen bir varlık olarak“ Gel, birlikte yaratalım. ”diyor. Bir egemen varlık olarak, diğer egemen varlığa, gel beraber yaratalım, diyor. Bu fonun niteliklerine uygun. O gerçek, eğer öyle olmasını istiyorsanız. O orada ve düşlerinizi desteklemek için hep oradaydı.

Lütfen, Dünya için, çocuklarınız, ruhsal aileleriniz, veçheleriniz için düş kurmayın. Sadece kendiniz için. Ve sizin faydalanabileceğiniz en kolay fon ve belki de en zor. Faiz yok. Geri ödeme yok. Sizi telefonla arayıp “ Bu ay ki ödemelerinizde ya da kristallerinizde geciktiniz.”  demeyecekler. ( Bazıları kıkırdar.) O, sizindir, sizin olur. Siz, bir defa kendinizi Üstat olarak bedenlediğinizde, sizin yayacağınız birebir ışıma, gelecek kuşaklarda, kendi egemenliklerini kabul etmeye hazır olanlar için de,   genişleyecektir. Şimdi enerji tarafından desteklenmek üzere olan - Eski Enerji ve Yeni Enerji. – düşünüz. Hayata getirilen düşünüz. Bu anıtsal. Bu inanılmaz. Bu inayet (lütuf, kayra). Böyle bir kolaylık ve zarafetle inanılmaz olacak.

Ama siz ondan şüphe duyacaksınız. Sorgulayacaksınız. Değerli olup olmadığınızı merak edeceksiniz. İzniniz olup, olmadığını merak edeceksiniz. Nerede hile var diye merak edeceksiniz.  Hiçbir yerde, hiç kimse de. Siz. Siz, hile olduğunu kabule hazırsanız, hile budur. Hileler yoktur Hepsi bu. Bu kadar basit.

Bir düş, bir egemen varlık ve onu destekleyen enerji.  


SİMYA MERABH’I

Derin bir nefes alalım ve bir sonraki simyasal merabhımıza geçelim. Simyasal merabh. Simya. 

Fonda hafif bir müzikle derin bir nefes alalım, dilerseniz. Teşekkürler.

( Müzik başlar. )

 “Lemuryalı eve dönüyor”  Anders Holte, “Lemurian Home Coming.”) albümünden

Düşünüz nedir arkadaşlarım? Kendiniz için düşünüz var mı? Işıklar sönsün, lütfen. Kendiniz için bir düşünüz var mı?

(Duraklama)

İnsanın birçok, oh birçok istekleri, ihtiyaçları oldu ama onların hiç biri düş değildi.

İnsanın yanıtını aradığı çok, pek çok soruları oldu ama onlar düş değildi.

Ruh? O kendini doldurmayı ( Potansiyelleri deneyime dönüştürmeyi kastediyor.) düşledi. Ama şimdi doldurduğunu, dolu olduğunu biliyor ve artık düşü hakkında bir kaygısı yok. İnsan için rahatsız geceler, ruh için rahatsız geceler yok artık. Ruh, kendini doldurmanın, idrak etmenin deneyimini seviyor ve yalnızca insan merak içinde.

Düş. Ne kadar sürdü? Kaç yaşam aldı? Bu hala içinde bulunduğunuz düş? David,

Kuluçkada ki, hamile olan?  Zihin “ Ben düşün ne olduğunu bildiğimden emin değilim”  diyor. Ama kalbiniz onu çoktan biliyor. Bundan dolayı, bilmenin, bilişin -deneyiminden, egzersizinden geçtik.

Düş. Zihin ” Nasıl özelliklerim olmalı? Ayrıntıları nedir? Süre nedir? “ diyor. Ama -Bilme.- zaten orada. Ayrıntılar önemsiz çünkü gerçek düşler zaman ve ölçünün ötesindedirler.

Gerçek düşler, gerçek düşler zaten oradadırlar. Ruhsal ailelerinizden ayrılarak,  Baş Melekler Düzeninden, bu büyük Dünya gezegenine yolculuğunuza başladığınızda, Bedenlenmiş Üstatlığınıza adım atmaya hazır olarak uyanışınıza başladığınızda, düş hep oradaydı ve siz onun ne olduğunu biliyordunuz. Şimdi, onu dinleyin. Onu hissedin. Gerçek bir düşü düşünemezsiniz. Zihni faaliyetle tanımlayamazsınız. Gerçek düşü, hislerle keşfedersiniz. O –bilmedir. Düş nedir? Bu gezegene geldiğinizde düşünüz neydi? Senin düşün nedir Mary? Nedir düş? Enerjiler hazır. Burada hazır. Enerjileri düşü desteklemek için buraya koydunuz. Zihin yarışır, ” Çok geç olmadan düşümü ortaya çıkarayım” der, sonra da merak eder. “Bu doğru düş mü? Bu başkasının düşümü? Gerçek mi?” Derin bir nefes alın-bilmeye-bilişe
geri gelin.

(Duraklama)

Düş yalnızca insan veçhesinin yâda veçhelerinin ya da tüm yaşamların derlemesi değildir. Çünkü düş, aynı zamanda ruhundur.

Ruh, İnsanlık, Bedenlenmiş Üstat hep beraber düş görüyorlar. Şimdi birlikle, uyumla, dengeyle düş görüyorlar.

Ruhun düşü, insanın düşüyle dans ediyor, Üstadın düşüyle dans ediyor.

Derin bir nefes alın.

(Uzun bir duraklama)

Hissedilecek bir düş, düşünülecek değil.

(Duraklama)

Düş, ruhunuzun ismi gibi. Konuşulamaz çünkü çok kutsal.

Tanımlanmaya gereksinimi yok. Ama düş, sizin tarafınızdan bilinebilir.

(Duraklama)

Eğer – Bilme-nizle düşünüzün özünün bir araya gelmesine izin verirseniz, Egemen ve Serbest Işıklandırılmış Dünya Fonunun tutulduğu kristal mağaralardaki enerjileri kullanırsınız.

Zekâ, insanın ve ruhun düşü bir araya geliyor ve bu Dünya’da bulunan 21 mağaradaki enerjilerin kilitlerini açarak, kullanılmaları için izin veriyor. Bu enerjileri, sizin tarafınızdan kendinizi sevmenizle, kendinize çekiyorsunuz.

(Duraklama)

Kendinize bu enerjileri kullanma izni veriyorsunuz. Kendinize tekrar tekrar soracaksınız. “Hazır mıyım, becerebilir miyim, beklesem mi?” Ve buna sadece siz yanıt verebilirsiniz.

Kendinize  “ Buna değer miyim?” diye soracaksınız. Kendinize, nasıl bir güç harcamak gerektiğini, hangi mantraları söylemeniz gerektiğini, hangi törenleri yapmanız gerektiğini soracaksınız. Hiç biri gerekmiyor. Siz, kendinizi buralarda görmedikçe, hiç biri.

Fon serbest, bedava. Kullanıma hazır. Yarına ait bir proje değil. Hayatınızı değiştirecek çünkü uzun zamandır düşlemeyi bırakmıştınız.

Düşünüyordunuz, ama gerçekte düşlemiyordunuz.

Ve ruh ile ruhun tüm fasetaları bir kez daha, birlikte düşlediğinde, enerjiler tanrısalın hizmetinde kullanılacaklar. Bildiğiniz hayat değişecek ama bildiğiniz hayat düşlenmemişti, düşsüzlüktü. Ve şimdi düş yeniden başlayabilir, enerjiler ışıyor, yayılıyor…………….

Veçhelerin ruhunuzu doldurması gibi,  enerjiler düşünüzü doldurmaya başlıyorlar.

Derin bir nefes alın ve  (enerjileri) alın…..

(Uzun bir duraklama)

Dünyada ki 21 mağara şimdi açılıyor, ışıklanıyor, ışıyor ve düşlerinizi karşılamaya geliyor.

Çeşitli renklerde….

Kutsanmışlıklarla ( ve kutlanmışlıklarla) dolu olarak…………….

Bu ŞİMDİ An’ında…….

(Duraklama)

Işıklandırılmış Fon, gerçek kristallere geri döndü.

Derin bir nefes alın ve –bunu-alın….Düşleriniz için alın, size, sizin için  serbestçe ne gelecekse alın.

Çok derin bir nefes alın.

(Duraklama)

Bugün Şaud’dan sonra, kafanızda oluşacak tüm zihinsel faaliyetleri izlemenizi istiyorum. Onları itmeyin, yâda bloke etmeyin, böyle olması çok doğal. Bir hayli zihinsel faaliyet olacak çünkü en ufak bir şüphe, sevilmemiş küçük bir parçanız bile böyle zamanlarda yüzeye çıkar. Ortaya çıkan şüphe ve sorularla savaşmakla ilgimiz yok. Bazılarınız da, kendinize “ Hiçbir şey hissetmiyorum, hiçbir şey hissetmiyorum” deyip duracak. Bu yüzden bir şey hissetmeyeceksiniz.

Hissediyorsunuz. Hepiniz hissediyorsunuz.

Şüpheler var ama bu normal. Çünkü ışık bir kez bu boşluklarda, daha önce sevgi ile doldurulmamış bu boşluklarda parladı mı, onları yüzeye çıkarır. Onlarla bilek güreşine, savaşa girmeyin, onlarla tartışmayın. Yalnızca kendinizi sevin. Onları, veçhelerinizi, yâda bu boşlukları sevmeyin. Kendinizi sevin. Kendinizi sevin. Bu belalı veçhelerinize kucak dolusu sevgi yağdırmayın, kendinizi sevin Bu kadar basit.

Aandrah’tan güzel bir beş dakika isteyeceğim.- beş dakikadan az olmasın- bugünün enerjilerini nefesle bütünlemek için. John da onunla birlikte olacak- beş dakikadan az olmasın.

Umarım, Ruhun -- ruh, deneyimlerle dolmayı bekleyen yapı- kristal enerjisiyle beraber olduğumuz, bir araya geldiğimiz bu fırsatı, hep hatırlarsınız. Ve şimdi o neredeyse, tamamen dolu ve ( Tahtada ki Işıklandırılmış Serbest Dünya Bankası sözlerini göstererek )  bunu almaya hazır. Her biriniz için hazır ve uygun durumda.

Gelecek ay tartışmamıza devam edeceğiz. Ama bu ay, birçok deneyim bekleyin.          ( Gülüşmeler.)

Tüm yaratımda her şey yolunda ( Dinleyiciler alkışlarlar.)