• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

ŞAUD 2 "Özgürlüğün Sesi "

 

KIRMIZI ÇEMBER MATERYALLERİ

Özgürlük Serisi

ŞAUD 2  "Özgürlüğün Sesi "

 

Geoffrey Hoppe  kanalıyla ADAMUS mesajıdır

3 Kasım 2012’de Kırmızı Çembere sunulmuştur

 

www.crimsoncircle.com / www.kirmizicember.org

 

Ben ben olan, Adamus Saint-Germain, hizmetinizdeyim. (Adamus ellerini çırpar ve bazıları da alkışlar) Oh, kendim için alkışlamıyordum. (Adamus kıkırdar)

Ah! Pek çok gülümseyen, mutlu ruh haline sahip ve bolluk içindeki insanlarla, Colorado Coal Creek Canyon’a geri dönmek çok güzel. Mmm. – Snıff, snıff - Kötü pizza ve ucuz çikolata gibi kokuyor olsa da (Kahkahalar)! (Odanın arka kısmındaki yiyecekleri kontrol eder) Mm, şu menüye bir bakın. Kurabiyeler, şekerleme, kötü pizza. (Adamus kıkırdar) Hayır, hayır, hayır.

Şambra, bugün pek çok yeni izleyici var. Aslında her zaman yeni birileri seyretmeye başlıyor, ama bugün çok sayıda yeni katılan var. İlk defa izlemeye başlayanlar için, sizi uyarıyorum. Bu Şambra’dır (Bazıları kıkırdar) Onlar farklıdır. Çok farklı. Onlar dejeneredir. Onlar  spiritüel teröristlerdir. (Kahkahalar ve Adamus kıkırdar) Eğer bağlanıp, kanalımı gözleri kapalı bir yerde oturuyorken seyretmeyi bekliyorduysanız– hayır. Hayır, hayır. Hayır. Biz etrafta geziniriz. Gözlerimiz sonuna kadar açıktır çünkü her birinizin yaşamınızı böyle yaşamanız gerekiyor -  gözler tamamen açık. (Yüzünü kameraya iyice yaklaştırdığında kahkahalar) Enerji çarpmasından bahsetmek! Onların yarısını korkutup kaçırdım bile. (Daha fazla kahkaha)

Hayır, Şambra bunu biraz farklı yapar. Eski standartlara prim vermezler. Kahrolası bir guruyu takip etmezler. Hem de hiç. Kimseye, hatta kendilerine bile hürmetleri yoktur. … Ve gülmeleri gerektiğinde gülmezler. (Kahkahalar) Sürekli bir kahkaha butonu isteyip duruyorum.

Hayır, Şambra farklıdır. Bu toplantıya bağlanıp, dengelenmeyi umuyorduysanız, hadi onlara gösterelim. Şambra hadi dengelenelim. (Seyirciler ulur ve bağırır) Şimdi anladınız mı? (Kahkahalar) Bağlanıp sessizlik ve sakinlik umuyorduysanız (Dua ediyormuş gibi yaptığında kahkahalar) aldığınız işte budur. (Kahkahalar) Çünkü bu yeni enerji, yeni bilinç. Bu gerçek özgürlüğün de başlangıcıdır.

Bu nedenle, eğer ilk defa bağlanıyorsanız, derin bir nefes alın, çünkü farklı bir şey deneyimleyeceksiniz. Sadece Şambra’yla değil. Kendi içinizde de. “Eski kurallar gitmeli” diyen bir şey. “Eski şablonlar yerle bir edilmeli” diyen bir şey. “Özgürlüğünüzün zamanı” diyen bir şey. 

Özgürlük – o büyük soru – ona hazır mısınız? Kulağa çok cazip geliyor. Özgürlük! Oh evet! O kötü işten, kötü sevgiliden, çocuklarınızdan ve başka her neyse bunlardan özgür kalma, bu gerçek özgürlük değildir. Hayır. Gerçek özgürlük içinizden gelir. Sizden. Sizden. Gerçek özgürlük. Çok ama çok az varlık buna gerçekten sahip oldu. Onun hakkında düşünüyorlar. “Özgür bir ülkede” yaşadıkları ya da onlara özgür oldukları söylendiği için, özgür olduklarını sanıyorlar. Ama bunlar özgür oldukları anlamına gelmiyor. Bu sadece özgürlük yanılsamasına sahip oldukları anlamına geliyor. 

Bir anlığına duralım. Hepiniz durun. Gerçekten özgür müsünüz? Gerçekten özgür müsünüz? Hmm. Onun hakkında düşünüyorsunuz. Biraz şurada, biraz da burada özgürsünüz. Yediğiniz kötü pizzayı seçmekte özgürsünüz. (Kahkahalar) Ama gerçek özgürlük… Gerçek özgürlük. Bugün bu konudan bahsedeceğiz, ama ben başlamadan önce, hadi dünyadan şuan olmakta olanlardan bahsedelim. Eh, biraz dünyevi şeylerden konuşalım. 

Açık bir şekilde, 2012’nin sonundayız. Bu gezegendeki pek çok döngünün sonu ve döngülerden biri özgürlükle ilgili. Kişisel kölelikten -  kendinize ve başkalarına kölelikten – kendi özgürlüğünüze geçiş.

Daha önce “Sadece bir Üstat hizmet edebilir. Diğerleri hizmetkârdan başka bir şey değildir” dediğimi duymuş olmalısınız. Bu doğru. Sadece bütün şefkatiyle bir Üstat hizmet edebilir. Çünkü gerçek bir Üstat,  sonuç hakkında beklentiye sahip değildir. Üstat sadece yapmayı seçtiği için yapar. Öğrencisinin mezun olup olmayışı umurunda değildir çünkü bilir ki, bu öğrencisine kalmış bir şeydir. Üstat öğrencinin öğrenme deneyimi sırasında orada olmaktan keyif aldığı için oradadır.

Üstat öğrencisine ne yapacağını söylemek için orada değildir, ama Cadılar Bayramı Yürüyüşü’nde  pek çoğunuzun geçen gün yaptığı gibi, Üstat sadece mevcut olmak için  oradadır.  Ben ben olan olmak için.

 
* 31 Ekim’de Adamus diğer dünya âlemlerine bir Rüya Yürüşü düzenledi. Ve bu Awakening Zone ‘da yayınlandı.

Sıklıkla öğrenciler Üstat’ı neredeyse görmez. Üstat orada olsa bile, bunu istemezler. Sık sık, öğrenci Üstat’a gıpta eder, Üstat gibi olmaya çalışır, Üstat’ı taklit etmeye çalışır ve bu olduğunda, o gerçek bir Üstat ise oradan ayrılır. Kenara çekilir, çünkü kimsenin tam olarak kendisi gibi olmasını istemez. Egemenlik, egemenliktir. O kadar. İkinci olarak, Üstat hiçbir öğrencinin ona bağlanmasını istemez, bu nedenle ayrılır. Oh, tabii ki öğrencinin büyük hayal kırıklığı ve şaşkınlığı karşılığında. Bir gün gideceklerdir ve oh, o zaman öğrenci zaten kendini terk edilmiş hissedecektir. “Yaşamımda terk edildim” listesine sadece bir tane daha eklerler. Komik. (Birkaçı kıkırdar) Bugün zor bir seyirci var. Oh, Kuthumi “Bugün espriler kötü” dedi. (Adamus kıkırdar)

 

Neler oluyor?

Ve dünya. Şuan dünyada neler oluyor? 2012’nin sonu. Döngülerin sonu. Aslına bakarsanız, işler düşündüğümüzden biraz daha iyi gidiyor. (Seyircilerden rahatlama sesi gelir) Eh, evet, evet. Tek bir yerde toplanan çok fazla enerjiniz var. Evet, yakın zamanda süper fırtına Sandy’i yaşadınız. Bu büyük enerji hareketinin bir parçasıydı. İngiliz Columbia’sındaki ana deprem. O da başka bir enerji hareketiydi. Yılın sonu gelmeden dahası da olacak. Büyük enerji hareketleri.  Çok büyük.

Şuanda, özellikle de bu gezegende, bütünsel bir değişim söz konusu. Değişim özgürlükle ilgili. Bütün kozmos bunu seyrediyor. Lütfen oralarda bir yerlerde, gelişmiş medeniyetler olmadığını bilin. Öyle olduğunu düşünmek iyi olurdu; ama gerçekten de yoklar. Gerçekten de yoklar. Zeki yaşam formları diyebileceğiniz diğer yaşam formları mevcut, ama onlar insanların sahip olduğu kalpten yoksunlar. 

Kısaca bütün kozmos, bu gezegende neler olup bittiğini izlemek için dikkatini buraya çevirmiş durumda – özgürlük konusu -  Çünkü onlar da özgür değiller. Aslına bakarsanız, Dünya’dan ya da pek çok yeni Dünya’ların birinden geçerek, yükselişlerini, gerçek özgürlüklerini tamamlamak zorunda kalacaklar. Bu nedenle bu gezegen üzerinde inanılmaz bir odaklanma söz konusu. Çok büyük bir merak. İnsanlar ne yapacaklar? İnsanlar ne yapacaklar?

Bu iyi bir soru. Sadece sizden değil, insanlıktan bahsediyorum. Hadi gelecek birkaç yılı hissedelim. Oh, şuan pek çok farklı yöne gidebilir. Gerçekten de gidebilir. Tabii ki pek çok potansiyel var. Ama temelde aynı enerjik dinamiğe sahip potansiyel. Gerçekleştirilecek aynı potansiyel. Bu enerji değişimleriyle ilgili ilginç olan şey, o potansiyelleri açığa çıkarıyor ve şu anda pek çoğu farklı senaryolar olarak sıraya girmiş durumda. Bunlardan herhangi biri insanlık ya da kitle bilinci tarafından seçilebilir. Bu, onu seçmeniz gerektiği anlamına gelmiyor, çünkü sizler özgür ve egemen varlıklar olacaksınız. 

İstediğiniz gerçekliğe sahip olabilirsiniz, çevrenizdeki gerçeklik farklı olsa bile. Evet! Bu Üstat olarak yaşamak demek. Gerçekten de önemi yok. Çevrenizdeki herkes dualitede olabilir, ama siz olmak zorunda değilsiniz. Onlarla çevrili olabilirsiniz… Evet, bazen size bulaşırlar. Kitle bilincinin yerçekimsel diyebileceğim bir gücü vardır. Bunu her gün hissedersiniz. Siz dualitenin içinde olmasanız da dünyanın geri kalanı içindedir ve onun çekimini hissedersiniz. Ama çok yakında iyice merkezleneceksiniz ve neyin size ait olduğunu, neyin olmadığını anlayacaksınız ve size ait olmayanlara kanmayacaksınız. Böylece, çekim – enerji çekimi – aynı şekilde çalışmayacak.

 

 

İleri Bakmak

2013, neler olacak? Merakla bekliyorum… ve dinleyiciler de. Gelecek bir ya da iki yıl içinde neler olacak? İnsanlık, Dünya, hangi yöne gidecek? Evet. Edith.

EDITH: Linda’yla oyun oynuyordum. Neler olacağına bir bakalım?

LINDA: Hayır oynamıyorduk! (Kahkahalar) Sen, Adamus’u dinliyordun.

EDITH: Evet, doğru. Düzeltme için teşekkürler.

ADAMUS: Edith, sadece senin değil, ama gezegenin ve insanlığın başına gelebilecek pek çok farklı potansiyelleri düşün – hangi yöne gidiyor?

EDITH: (Duraklar) Kitle bilincine bakarsan çok iyi olmayabilir. 

ADAMUS: Bana bir örnek ver.

EDITH: Sen…

ADAMUS: Armageddon / Dünyanın sonu?

EDITH: Sen zaten… Hayır!

ADAMUS: Hayır. 

EDITH: Sen zaten görüyorsun… 

ADAMUS: Daha yüksek vergiler?

EDITH: … Suyla temizle… Hayır. Onunla savaşabiliriz. 

ADAMUS: (Kıkırdayarak) Evet. 

EDITH: Hayır, onunla savaşabiliriz.

ADAMUS: Gerçekten de- … Eh, hadi tam orada duralım. Ahhh, evet, tam da bana göre. “Çünkü biz özgür varlıklarız. Vergileri indirebiliriz.” Gerçekten mi? Bu tarihte ne zaman oldu ki? Oh, bu eski bir oyundur. “Evet! Emlak vergilerini düşüreceğiz. Ama özür dileriz. Maaşlarınıza ya da başka her neye olursa yeni vergi koymak zorundayız. Hadi yeni vergiler koyalım.” 

Vergiler, oh, özgürlük diye bir şey yok. Vergilerden kaçış yok – ah, Şambra dışında. Bu tamamen başka bir tartışma konusu. Linda onu bu gün söylememe izin vermeyecek.

LINDA: (Boğazını temizler) Haklısın. Medyum! (Kahkahalar)

ADAMUS: Evet. Edith, gelecek sene neler olacak? Ne… Derin bir nefes al. Evet.

EDITH: Pek kâhin sayılmam ama.

ADAMUS: Medyumluk yap.

EDITH: Bence aynı şeyler oluyor…

ADAMUS: Evet! Aynı şeyler olmakta. Evet! Evet! Güzel, güzel! Oh, şimdi işin bütün eğlencesini öldürdün. (Kahkahalar) Bana kanallık ettin. Doğru şekilde yanıtladın. Evet, aynı şeyler. Öyleyse neler oluyor – oyuna devam edeceğiz – neler oluyor?

LINDA: Edith ile mi?

ADAMUS: Hayır, hayır. Devam edelim. Rock yıldızı Edith.

LINDA: Bir süredir neler oluyor?

ADAMUS: Bir süredir neler oluyor?

SHAUMBRA 1 (Kadın): İfade edecek bir kelime bulmaya çalışıyorum ama temelde tamamen zıt yönlerdeyiz. Tamamen sağ ya da tamamen solda- veya her neredelerse- olan insanlar var.

ADAMUS: Evet. Kutuplaşma!

SHAUMBRA 1: Kutuplaşma. Kelime bu.

ADAMUS: Kutuplaşma, ayrılık. Hatta daha fazlası?

SHAUMBRA 1: Evet. 

ADAMUS: Küresel bir topluluk olarak bir araya geleceğimizi ve…

SHAUMBRA 1: Tanrım, keşke. 

ADAMUS: … Kumbaya’yı söyleyeceğimizi sanıyordum. 

SHAUMBRA 1: Keşke! (Kahkahalar ve Adamus kıkırdar) 

ADAMUS: Ayrılık. Kesinlikle. Kesinlikle.

Şimdi, bunu bugün kasten söylüyorum, çünkü gelecek yıla kısa bir bakış atacağız. Hepiniz bir gazete köşesinde yazabilirsiniz ya da bir kitap veya her neyse yazabilirsiniz ve haklı çıkacağınız için medyum olarak kabul edilirsiniz. Gelecek yıl olacak şey, geçen yıl ve ondan önceki yıl olan şeydir. Tabii başka bir şey olmadıkça. Ama büyük bir ihtimalle gelecek yıl, tıpkı bu yıla benzeyecek. Belki biraz daha yoğun haline. (Seyirciler söylenir) 

Eh, hayır, ama durun. Şambra durun – yeni dinleyenler için bunu hep yaparız – tam orada durun. Bunu sizin için söylemedim! Bunu dünya için söyledim. Soru şu, bu dünyada yaşamaya devam etmek isteyecek misiniz? (Birkaçı evet der) Evet, teşekkürler! Oh! (Adamus rahatlayınca alkışlar) Oh be! 

Sorun şu ki, gelecek yıl, daha fazlası olabilir. Dünya’da değişimler, küresel ısınma, küresel soğuma, küresel problemler. Devam edebilirler ve büyük bir ihtimalle de devam edecekler. Bunun için medyum olmak gerekmiyor. Kanal olmak da gerekmiyor. Bunu anlamak için popüler bir hava durumu sunucusu olmak da gerekmiyor.  Kitle bilinci, hava durumu gibidir. Dün nasılsa, yarın da öyle olur, zamanın üçte ikisi aynı olur. Bu da her medyum için gayet yüksek bir tutturma payı. Evet.

Ayrılık, neredeydik? Bir sonraki.

LINDA: Hayır, kutuplaşma.

ADAMUS: Ayrılık.

LINDA: Tamam, her neyse. 

ADAMUS: Konuşmamda daha sonra “ayrılık” kelimesini kullanacağım. 

LINDA: (Fısıldayarak) Tamam. Tamam.

ADAMUS: Kutuplaşma kelimesini kullanamam çünkü kullanacağım diğer kelimelere uymuyor.

LINDA: Anladım! Anladım! Sustum. Tamam.

ADAMUS: Bu ayrı… ayr… 

LINDA: (Fısıldar) Anladım.

ADAMUS: Evet.

PETE: Pekâlâ, gördüğüm şey… 

ADAMUS: Bir saniyenizi almak istiyorum. Bunun hepsi matriks’de mevcut. Bu, bizler buraya gelmeden önce kaydedilmişti. Linda az önce bizim önceden kaydedilmiş matriks seansımızı bozdu. (Linda nefesini tutar) Söylenecek her şey, siz söylemeden önce söylenmişti. Sonra Linda bunu bozdu!

LINDA: (Tekrar nefesini tutar) Oh Tanrım! (Kahkahalar ve alkış) 

ADAMUS: Bu günkü Şauda başlamadan önce, siz söylemeden önce ne söyleyeceğinizi tam olarak biliyordum ve ta ki Linda, Şambra’nın bilincini dağıtana kadar – ne söyleyeceğimi de biliyordum. (Linda nefesini tutar ve seyirciler onaylar) Bu aklınızda olsun. Bu daha sonra çok önemli olacak. Teşekkürler. Aslında, bunu biz önceden kaydettik. 

LINDA: Oh!

ADAMUS: Güzel. Pete, gelecek sene neler olacak?

PETE: Aslında bu şeyle başladı… Sandy kasırgasıyla olanlara baktım. 

ADAMUS: Evet.

PETE: Tamam. O bölge mahvoldu ve neden bu, o bölgenin başına geldi.?

ADAMUS: Neden?

PETE: Onlar tanıdığım en soğuk insanlar. 17 yıl New Jersey’de yaşadım. Kimse birbirine bakmaz. Sadece birbirlerinin yanından geçerler.

ADAMUS: Evet.

PETE: Şimdi yardım istemek zorundalar ve insanlar onlara güzel bir şekilde karşılık veriyorlar.

ADAMUS: Evet.

PETE: 11 Eylül de orada gerçekleşti ve bu artık onları değiştiriyor. Aksi takdirde ölecekler. Yardım istiyorlar. Bunu TV’de de görebilirsiniz.

ADAMUS: Gerçekten. Değişecekler mi? Bu ne kadar sürecek?

PETE: Bu ne kadar sürecek?

ADAMUS: Evet.

PETE: Evet, o bunu getirecek. Başka yerlerde de bu olabilir. Benim ailemde de bunun olduğunu görebiliyorum. Biliyorsun, 17 yıldır ailemle görüşmüyordum.

LINDA: Kulübüme hoş geldin.

PETE: Ve şimdi değişiyoruz.

ADAMUS: Evet.

PETE: Kalplerimize geri dönüyoruz.

ADAMUS: Evet.

PETE: Ve insanları olduğu gibi görüyorsunuz. 

ADAMUS: Evet!

PETE: Ve onlara öyle davranıyoruz.

ADAMUS: Evet! Evet, evet! 

PETE: Evet.

ADAMUS: Bu tip bir felaket gerektirmesi talihsizlik.

PETE: Evet.

ADAMUS: Evet, ama… Sonra ne yazık ki, her şeyin eskiye dönme potansiyeli de var. Evleri tamir edecekler. Bir sonraki felakete kadar bunu yapabilirler. Daha önce söylediğin gibi – 11 Eylül – aynı bölge. Neden? Herkes derin bir nefes alır – o bölgede ne var? (Seyirciler farklı farklı cevaplar verir) 

PETE: Aç gözlülük. Paranın merkezi. 

ADAMUS: Finansal sektör.

PETE: Wall Street. Evet.

ADAMUS: Ve pek çok diğer şey ama finansal sektör, pek çok diğer enerjileri doğuruyor. Hepsi de aynı. Böylece aç gözlülük, kalpsizlik ortaya çıkıyor.  

PETE: Korku. 

ADAMUS: … Enerjilerin kapanması.

LINDA: Korku.

PETE: Korku.

ADAMUS: Korku, evet. İnsanlar birbirlerinden faydalanıyorlar. Ve politika. Bol miktarda siyaset de işin içinde. Burası uluslararası da bir merkez. Fırtınanın orayı vurması hiç de şaşırtıcı değil. Bunun için medyum olmanız gerekmiyor. Ortada saklı bir anlam yok. Listenin en üstüne bakın – finansal sektör. Kesinlikle. Bu da bir enerji merkezi.

PETE: Evet.

ADAMUS: Bu, yanlış kullanılan bir enerji – güzel bir enerji merkezi. Evet. Kesinlikle. Bu nedenle fırtına burayı vuruyor.

Şimdi, çok sembolik olarak ya da çok basit bir şekilde bakabilirsiniz. Bu neden bir yangın ya da deprem değildi? Neden su ve rüzgârdı? (Birkaç kişi “Temizlenme” der) Temizlenme, ateş de temizlese de, bu farklı bir türü.

Bu arada – buna gelecek aylarda değineceğiz – ama ben gene de size bir şey söylemek istiyorum. Ateş – simya, ateş – sıcak olmak zorunda değil. Ben “Ateş” dediğimde siz alevleri ve sıcaklığı düşünüyorsunuz. Gelecek birkaç ay içinde, bunun öyle olmadığını öğreneceğiz. Aslında, bu bir yanılsama. Oh, o sıcak korların üzerinde yürüyeceğiz! (Adamus kıkırdar) 

Evet, fırtına. O bölgeye bir fırtına çekildi. Orada bir enerji çukuru var ve onun temizlenmeye ihtiyacı vardı. Temizlenmesi gerekiyordu. 

Şimdi soru şu: yeniden inşa başladığına göre, bu nasıl şekillenecek? İnsanlar bir şeyler öğrenmiş olacaklar mı? Bilinç bu bölgede değişim yaşadı mı? Ve bir şekilde, çok ilginç bir şekilde, bu şahsen sizi ilgilendirmiyor eğer orada aileniz yaşamıyorsa. 

Bir şekilde ve bu konuda, bugün ve daha sonra daha fazla konuşuyor olacağız. Ama artık bu konuya bir öğrenci gibi değil, bir Üstat gibi bakmanızı istiyorum. Çünkü okullar kapandı. (Adamus kıkırdar, biri “Yaşasın” der) Yaşasın. (Bazıları alkışlar) Artık tüm o öğrenci/ders şeyinden, Üstatlığa geçiyor olacağız. 

Ama bir bakıma bunun bir önemi yok, çünkü insanlar o bölgede olmayı ve bu felaketleri deneyimlemeyi seçiyorlarsa, bu onların seçimi. Bu kadar. Yine de… Yine de, Ben benim enerjisindeki sevgi dolu bir Üstat, eğer enerjik olarak ya da uçakla oraya gider de, sadece caddenin köşesinde durup nefes alarak varlığının ışımasını sağlarsa – çünkü varlıkları dengededir – bu oradaki potansiyelleri aydınlatacaktır. Potansiyeller. Ve bugün eve götürmek istediğin şeylerden biri potansiyeller.

Bundan daha önce bahsettik ama bazen bu kalbinize değil beyninize gidiyor. Bugün,  bunu kalbinize tıkıcaz. (Kahkahalar) Bunu internetten seyreden yeni insanlar için söylüyorum. Bugün gerçekten de onları sinir etmeye çalışıyorum. Gidip arkadaşlarıyla konuşmalarını istiyorum – “Şu Kırmızı Çember’i duydun mu?” Ben üstat pazarlamacıyım. (Adamus kıkırdar) Linda, doğru ifade mi?

ADAMUS: “Tabii.” Bu gerçekten de ikna edici bir cevap, Linda. Emin misin?

LINDA: (Tutkulu bir şekilde) Evet! Evet! Evet! (Kahkahalar)

ADAMUS: Ben de Cauldre’yi bu gün için, böyle giydirdim. 

Nerde kalmıştık? Potansiyeller. Potansiyeller.

EDITH: Linda orda arkada seks yapıyor. (Bolca kahkaha)

ADAMUS: Bunu söyleyen Edith’di! (Adamus kıkırdar) Ve bir şey daha. Biz… Aman Tanrım! Orada kameralarda ışık olsun! (Hangisinin çektiğini göstermek için kameraların üzerine beyaz küçük ışıklar konmuştur)

LINDA: Biliyorum! Çok heyecanlıyım!

ADAMUS: Şimdi ne zaman sahne ışıklarının üzerinde parladığını bileceksin. 

LINDA: Çok havalı değil mi?! 

SART: Yaşasın! (Adamus kamerayı üzerine çekmek için el çırpar, bol kahkaha) 

LINDA: Çok havalı.

ADAMUS: Edith, utan! 

EDITH: Bunda yanlış olan nedir?

ADAMUS: Hiçbir şey. Hiçbir şey. Bu programdaki seyirci sayısını arttırmaya çalışıyorum. (Kahkahalar)

Bugün ki anahtar nokta, bugünün anahtar noktalarından biri, potansiyeller. Gelecek yılın, bu yılla muhtemelen aynı olacağını söylüyoruz. Çünkü insanlar ne görürler? Tekrar ve tekrar o aynı potansiyeli. Onlar değişim potansiyeli görmüyorlar ve bazen gördüklerinde de, tam ters yönde kaçmaya başlıyorlar. Onun ötesindeki “Değişim zor olmak zorunda değil. Değişim gerçek bir keyif. Değişim eğlenceli olabilir” diyen potansiyelleri görmüyorlar.  Şuan sizler değişiyorsunuz ve bakın ne kadar da eğleniyorsunuz. (Kahkahalar) 

Gelecek yıl başka neler olacak? Başka neler?

SHAUMBRA 2 (Kadın): Rüzgâr hareket edecek ve Şambra da hareket edecek.

ADAMUS: Evet! Kesinlikle. Kısa süre sonra rüzgârdan bahsedeceğim. Kesinlikle. Evet! Büyük rüzgârdan. Vuuu!! Güzel. Güzel. Güzel. 

Bir sonraki. Gelecek sene neler olacak?

SHAUMBRA 3 (Kadın): Yeni bir ev alacağım. 

ADAMUS: Yeni bir ev satın alacaksın. Güzel. Bebeğin yeni ayakkabıları olacak! 

SHAUMBRA 3: Doğru! (Kıkırdar)

ADAMUS: Kesinlikle. Peki ya gezegen için?

SHAUMBRA 3: Oh. Eğer ben yapabiliyorsam onlar da yapabilirler. 

ADAMUS: Güzel. Güzel. Duyduğuma göre ev ihtiyacı artıyor görünüyor.

SHAUMBRA 3: Evet. Benimki harika olacak. Muhteşem olacak. Güzel olacak.

ADAMUS: Bir de bu açıdan bakalım – Dünya yeni bir ev alacak.

SHAUMBRA 3: Olabilir. Neden olmasın?

ADAMUS: Olacak. Aslında olacak.

SHAUMBRA 3: Aslında, pek çok. Onu sadece bir taneyle sınırlama.

ADAMUS: Evet, kesinlikle.

SHAUMBRA 3: Mm hmm.

ADAMUS: Çünkü şuanda, ben konuşuyorken ve umarım ki siz de dinliyorken – bir kaçınızın kafa salladığını gördüm – yeni bir ev var ve bu gezegen için potansiyellerden biri. Pek çok yeni Dünya’lar var.

SHAUMBRA 3: Evet.

ADAMUS: Ve bu yeni Dünya’lar şimdiye kadar buna bedenlenmemiş (Cauldre’nin elini gösterir) ilk defa başlayanların gideceği yer. Ayrıca potansiyellerden biri de, fiziksel bedeninizi terk etmek zorunda kalmadan, gidip bu çok boyutlu yaşamı deneyimlemeye başlayabilecek olmanız. 

“Ama neden? Diğer rüya âlemlerinde, bir çeşit rüya halinde olsam bunun ne faydası olacak? Buradakine faydası nedir?” diyorsunuz. Her bir parçana faydası var. Çünkü Yeni Dünya ile ilgili şeylerden biri düalitenin ağırlığına, fizikselliğin ağırlığına sahip olmamasıdır. Bu nedenle istediğiniz şeyleri burada yapmadan önce, aslında orada prova edip pratik yapıp onlarla orada oynayabilirsiniz. Diğer bir değişle, gerçekten özgür olmanın nasıl bir şey olduğunun hissini, hissedebilirsiniz. Gidip bolluk içinde, çılgınca bir bolluğun içinde olmanın nasıl bir şey olduğunu orada hissedebilir, sonra da onu buraya getirebilirsiniz. Ah! Yaratımına yardımcı olduğunuz Yeni Dünya ile ilgili harika şeylerden biri bu. Kesinlikle.

Birkaç kişi daha. Gelecek yıl, 2013.

LINDA: Pekâlâ. Pekâlâ.

ADAMUS: Sonra da bugün ki konuşmamızın özüne geçeceğiz.

LINDA: Pekâlâ. Sence?

SHAUMBRA 4 (Kadın): Oh, hiçbir fikrim yok.

ADAMUS: Evet. Gelecek sene 2013.

SHAUMBRA 4: (Duraklar) Haberleri seyretmiyorum.

ADAMUS: Bak bu kötü.

LINDA: Bu iyi bir şey. Evet.

ADAMUS: Evet, evet.

SHAUMBRA 4: Aslında dünyada neler olup bittiğini bilmiyorum.

ADAMUS: Suç, cinayet.

SHAUMBRA 4: Biliyorum bolca, hım mm…

ADAMUS: …Açgözlülük, savaşlar, fırtınalar, sefalet var.

SHAUMBRA 4: Senin de bildiğin gibi -televizyonda izliyoruz- pek çok insan, para konusunda endişe duyuyor. İşlerini kaybediyorlar. Yeni iş bulamıyorlar. İşsizlik yüksek.

ADAMUS: Evet.

SHAUMBRA 4: Ve onlar boğuşuyorlar.

ADAMUS: Güzel! Evet.

SHAUMBRA 4: … Olası bir değişikliğin var olduğunu düşünüyorlar.

ADAMUS: Evet, şuan pek çok kişi işsiz. Neden?

SHAUMBRA 4: Bir değişimden geçmeleri gerekiyor.

ADAMUS: Evet.

SHAUMBRA 4: Bunu kendileri tezahür ettirdi.

ADAMUS: Evet.

SHAUMBRA 4: Ve kendilerine ne söylediklerini duymaya ihtiyaçları var.

ADAMUS: Bunu yaratıyorlar. Evet.

SHAUMBRA 4: Evet, bunu yaratıyorlar.

ADAMUS: Evet.

SHAUMBRA 4: Ama bu çok da zor. Zor durumda olan arkadaşlarım var ve sonucu göremiyorlar.

ADAMUS: Evet. Özgürlüğe geçişin – ya da geçemeyişin - sonucu olarak gezegende olmakta olan şeylerden biri bu. ama özgürlüğün tüm bu dinamiğinin parayla da ilgisi var.. Bu büyük sorunlardan biri ve özgürlük eksikliğinin, bilincin üzerinde tutunduğu noktalardan biri. Direkt olarak paradan geçiyor. Özgürlük yoksa para da yok. Bu da ekonomileri etkiliyor. Ayrıca piyasalar –bildiğiniz gibi finansal piyasalar – yaklaşık 500 yıllık. Bu da eski demek. Eski. Şuanda. Bu nedenle bir değişimden geçmek zorunda kalıyorlar. Eski yöntemlere tutunan insanlar, sadece aç gözlülük nedeniyle değil, yarının da tam olarak bu gün gibi olmasını istedikleri için, parayı kendileri için istedikleri için. Siz öyle değilsiniz. Onlar her şeyin bugün ki gibi olmasını istiyorlar. (Bazıları kıkırdar)

 

Şuan olmakta olan kocaman bir sürtüşme var. Finansal sistemlerin bir bakıma çoktan çöktüğünü sizlere daha önce söylemiştim. Diğer bir değişle, eskiden sahip oldukları güvenle artık desteklenmiyorlar. Paraya güveniyor musunuz? Paranızı kontrol eden insanlara güveniyor musunuz? (Dinleyiciler “hayır der) Onlar kötü oldukları için değil, ama sizinle aynı bilinçte olmadıkları için. Evet.

Eğer daha fazla sorunuz varsa ve daha fazla içsel bilgiye ihtiyaç duyarsanız -ucuz tanıtım fırsatı – Patricia’nın kitabını alın: “Conscious Money.”* Evet. (Gün içinde Şambra yeni çıkan ürünler tanıtımında olan Patricia Aburdene’i kastederek)

*ÇN: Bilinçli Para

LINDA: Kesinlikle.

ADAMUS: Evet.

LINDA: Kesinlikle. (Bazıları alkışlar)

ADAMUS: Finansal sistemler – oh, berbattır. Öylesine berbattır ki, ne kadar berbat olduğunu bilseniz (Birisi “ağlardınız” der) evet ağlardınız. Ağlardınız. Bandaj ve sakız yardımıyla şuan tutturuluyor, ama finansal sistemlerin de değişimden geçmesi gerekiyor. Çünkü o, insanların özgürlüğünü sınırlayan en büyük şeylerden biri. Bugünün finansal sisteminde belirli yollar ve yöntemler var ve içinde olmayan birinin, onun parçası olması çok zor.

Şimdi, daha önce de konuştuğumuz gibi, ortada bir komplo yok. Lütfen. Lütfen. Hepiniz, şuan – derin bir nefes alın – özgürlüğünüze ulaşmak istiyorsanız, komplo teorilerini geçin. Ah! Bu konuda tüm gün ve gece tartışabiliriz. “Ama ama! Şu grup var …….” diyebilirsiniz.

Şimdi size açıklayacağım. Tek komplo aptallıktır. (Kahkahalar) Kesinlikle doğru. (Bazıları alkışlar) Komplo diye bir şey yoktur. Bazılarınız hükümet içinde komplo olduğunu söyleyebilir. Bir anlığına durun. Hükümetin enerjisini hissedin. Tanıştığınız tüm hükümet çalışanlarını bir düşünün. Politikacıları düşünün. Amerika'da sizlerin gördüğü tüm o reklamları bir düşünün. Komplo yapacak kadar parlak değiller. (Biri alkışlar) Teşekkürler. Değiller. Değiller.

Güçle büyülenmiş vaziyetteler, tabii ama kim değil ki, birkaç Üstat dışında. Diğer âlemlere ve diğer boyutlara giderseniz, orada sadece tatlı varlıklar yok. Onlar da aynı güç mücadelesi içindeler. Güç. Güç, genel olarak bu dünyada para anlamına geliyor. Para. Eğer paranız varsa güce sahipsiniz. Kozmos da, şuan güç mücadelesine dayanıyor. Bu nedenle, burada Dünya’da olan bitene bu kadar ilgi mevcut. İnsanlar sonunda kendilerine özgür olma iznini verecekler mi? Bu gerçekten de ilginç. İnanılmaz derecede ilginç.

Birleşik Devletlerin şuan yapmakta olduğunu seçimler - bu ilginç olan kısım değil, bu iğrenç. Biliyorum (Bazıları kıkırdar) – Bunu, konusu özgürlük olan diğer tüm âlemlerde de söyledim. Hepsi bu gezegeni seyrediyorlar. Onlar bunu çok uzun zaman önce halletmiş süper gelişmiş varlıklar, medeniyetler değiller. Diğer taraftan, size yardım etmek için burada olabilirlerdi. Kendi çok boyutlu galaktik tarzlarında, sizin yaşadığınız pek çok sorunu onlar da yaşıyor. Ama gerçekten, ister inanın ister inanmayın, siz açık ara öndesiniz.

Evrende bir sonuca varılmadığını söylediğimde – İnsanlar özgürlüklerini kabullenecekler mi? Ya da insanlar, matriksde yollarına devam mı edecekler? Yarınları da bugünleri gibi mi olacak? – hala bir karara varılmadı ama aslında bu ilginç de, çünkü tıpkı Amerika Birleşik Devletlerinde yaklaşmakta olan seçimler gibi, bu da yakın. Hem de çok yakın.

Şimdi konu, seçimi kimin kazandığıyla ilgili değil ve bir bakıma, şimdi de size söyleyeceğim gibi, zerre kadar fark etmez. Zerre kadar. Neden mi? Çünkü sorun altındaki mekanizma. Sorun, bugün burada olan dünün insanlarının, yarın da burada olup hükümeti yönetecek ve size ehliyetinizi verecek olması yâda olmaması Konu o insanlar. Onlar,  yarının aynen bugün gibi olacağına gerçekten inanan insanlar. Bu nedenle, yarının istediğiniz her şey olabileceğini anlayan birilerini arıyoruz.

Bundan kurtulmak kolay değil. Bu özgürlük demek gerçi. Bundan kurtulmak zor, çünkü ben kelimeleri söylediğimde sizler “Oh, bu kulağa güzel geliyor” diyorsunuz. Ama büyük ihtimalle yarın dününüzün aynısı olacak.

Yarın büyük ölçüde bugünün aynısıdır. Yaklaşık aynı saatte uyanacaksınız, aynı şeyi yiyeceksiniz, aynı insanlarla aynı programı takip edeceksiniz ve tabii ki aynı problemler olacak. Her şey aynı olacak. Ve en önemlisi düşünceleriniz aynı olacak. Yarın kendinizi biraz yorgun, birazcık iyi, birazcık kötü hissederek kalkacaksınız ve daha sonra hangi berbat şeyin gerçekleşeceğini merak ederek, hangi etkinin hayatınızı değiştireceğini merak ederek ve sonunda sanki bu dışarıdan gelecekmiş gibi bekleyeceksiniz.  Siz “Yetti ama” demediğiniz sürece, yarın büyük ölçüde bugünle aynı olacak. Eh, tabii bunu yapmadan önce, bunun bazı sonuçları olacak ve birazdan tartışacağımız bu sonuçlar, gerçek özgürlüğünüzden muhtemelen sizi alı koyan temel şeyler.

Hadi derin bir nefes alalım.

Seçimler bir gösterge. Bu oldukça yakın olacak– çok yakın – olacak ve dediğim gibi kimin kazandığının önemi yok, çünkü gelecek yıl da aynısı olacak. Yeni bir kanun üzerinde tartışabilirler; ama o kanun geçmeyecek nasılsa, değil mi? Doğrular ve ahlak konusunda tartışabilirler, ama o da değişmeyecek. Her gün aynı yolda yürüyor olacaklar. Kitle bilincinin doğası bu. Özgür olmamanın doğası bu. Özgür olmamanın.

Ve ne yazık ki çoğu insan – büyük çoğunluğu… İnsanlığın %99,9’u – bu konuda çok az bir şey yapabileceğini, kişisel hayatlarında gerçek bir kontrole sahip olmadıklarını düşünüyorlar. Bu üzücü bir gerçek. Bu nedenle, bu yolda devam ediyorlar. Arada sırada isyan ediyorlar. Birkaç taş,sopa fırlatıyorlar. Haber programlarına çıkıp büyük konuşmalar yapıyorlar. İnsanların artık okumadığı yerel gazetelerinde bir makale yayınlatıyorlar. Arda sırada “Bu konuda bir şeyler yapmalıyız” dediklerinde, ertesi gün gene aynı kalkıyorlar.

 

Gerçek özgürlük “Yeter artık” demektir. Gerçek özgürlük “Ben değişeceğim. Kitle bilinci umurumda değil. Artık kadere yâda yazgıya inanmıyorum. O Bey’in yâda O Bayan’ın peşinden gitmeyeceğim artık. Ben benim.” Demektir. Büyük bir adım. Kocaman bir adım.

*Çn: Bey yâda Bayan,  argo ifade de, genellikle hükümet yâda diğer güç mevkiindeki otoriteleri kastetmek için kullanılır.

Hadi derin bir nefes alalım.

Rüya Yürüyüşü Hakkında

Bugünün konusuna geçmeden önce, birkaç dakika daha konuşmak istiyorum. Dünya’ya bağlı âlemlere geçenlerde harika bir Rüya Yürüyüşü yaptık. Bunlar fiziksel bedenlerini travmatik ya da üzücü bir şekilde terk edip, orada kalanların dünyası. Öldüklerini kabullenmek istemedikleri için, ölüm kapısından geçmiyorlar. Çok kızgınlar ve hala bu Dünya’ya, diğer insanlara, binalara ve daha önce yaptıkları şeylere bağlılar.

Gerçekte ne yaptıklarını görüyorsunuz, dünyaya bağlı kaldıkları sürece, dünü tekrar, tekrar, tekrar ve tekrar yaşamaya devam ediyorlar. Çoğu insan gibi yarınları dünlerinden pek farklı olmayacak olsa da, onlar için bir yarın yok bile. Onlar dünde takılı kalmış vaziyetteler ve dünyaya bağlılar. Kötü varlıklar değiller. Şeytani bile değiller. Sinsice şeyler yapıyorlar ama aslında, gerçekten de şeytani değiller. Sadece her günü tekrar tekrar yaşıyorlar.

“Groundhog Day”* adında bir filminiz var. Her gün diğerinin aynısı. Dünyaya bağlı âlemler için de durum işte böyle. Tabii ki çığlık atıyorlar. Tabii ki korkutmaya çalışıyorlar. Tabii ki dikkatinizi çekmeye çalışıyorlar. Enerji elde etmeye çalışıyorlar çünkü enerji besindir ve onlara enerji korku gibi şeyler aracılığıyla gelir. Tabii ki çatılarda tıkırdarlar ve küçük çocukları bodrum katında korkuturlar. Oh, çocuklara bayılırlar. Neden mi? Çünkü küçük çocuklar hala onları görebilir, hala onları hissedebilirler. Küçük bir çocuğun ödünü kopartmaları onların umurunda değildir çünkü bu beslenmedir ve onlar da açtır. Çünkü onlar tekrar ve tekrar dünü yaşıyorlardır.

* Bu filmi ; “Bugün Aslında Dündü” ve “Yarın aslında Dündü” olarak bulabilirsiniz.

Hala bir bedene sahip olan, bu “Kimsesizler bölgesinde” olmadığını düşünen, bir seçenekleri olduğunu düşünen pek çok insanın yaşamına, bu çok benziyor. Her gününü aynı geçiren çok fazla sayıda insan var. Bu özgürlük değil. Böyle olsun istenilmemişti. Her günün tekrar etmesi istenen şey değildi. Kasımın 3’ü ya da Nisan’ın 15’i olsun ya da olmasın fark etmez. Çünkü insanlar tekrar tekrar hep aynıyı yaşıyorlar.

Kulağa iç karartıcı geliyor değil mi? (Seyirciler onaylar) Oh! Enerji çok düştü! Oh! Ama umut var! (Adamus kıkırdar) Bunu söylemem gerektiğini biliyordunuz. Umut var.

Bu güne “Rüyalar gerçekleşe bilir” ismini koyacağım. Evet, rüyalar gerçekleşebilir. Bu umuttur. Şuanda bu gezegende fazla umut yok ve aslında olması da gerekmiyor. Özellikle de insanların – çoğu insanın- eline sadece yeterince geçiyorken. Öyleyse çok da fazla umut olması gerekmiyor. Temelde yeterince yiyeceğe sahipsiniz. Yeni bir ev istiyorsunuz ama yeterince yiyeceğiniz var. Bir arabaya sahipsiniz ya da her yere toplu taşıma ile gidebiliyorsunuz. Başınızın üzerinde bir çatınız var. Sadece yeterince. Dahasını istiyorsunuz ama elinize sadece yeterincesi geçiyor. Ve insanları işte bu, rüyalarının dışında tutuyor.

Aslında işinizi kaybetmeniz, işlerin beter olması ya da ölümcül bir hastalığa yakalanmanız daha iyi. Böylece hayal kurmaya başlıyorsunuz. “Oğlum, kıçımı sıkıp biraz hayal kursam iyi olur! Hadi çabuk!” diyorsunuz. Yarının bugünün aynısı olmasını engellemek için nasıl bir hayal kurmalısınız? Evet hayaler gerçekleşebilir? Evet, biliyorum, bu ölümle ilgili bir kitap ve filmi de var ama ne olmuş? (Duraklar) Bu komikti.

LINDA: Ha, ha-ha. (Bazıları kıkırdar)

ADAMUS: Eğer ilk defa seyrediyorsanız, bugün ki kalabalık biraz zorlu çıktı. (Adamus kıkırdar) Hayaller-rüyalar gerçekleşebilir.

Dünyaya yakın âlemlere yapılan Cadılar Bayramı Rüya Yürüyüşü hakkında konuşmak istiyorum. O sadece başka bir boyut muydu? Gerçekten fiziksel Dünya’da değil miydi? Gerçekten de bir boyut muydu? Gerçekten de ölülerin, hayaletlerin ve hortlakların boyutu muydu? Dünyaya bağlı dedim. Belki de yaşayan ölülerin boyutuydu. Hm. Her günü tekrar tekrar tekrar yaşayanlar. Ufacık bir umut: Belki yarın bir şeyler olur. Belki yarın kaderim gerçekleşir. Belki yarın büyük bir melek çıka gelir.” Onun yerine bir köpek kapınızın önüne sıçıyor. (Bazıları kıkırdar)

SART: Bu komikti.

ADAMUS: Bu komikti. (Kahkahalar ve Adamus kıkırdar)

Biz diğer âlemlere gittik ve evet, bedenden ayrılmış ruhların beklediği o âlemlerde yürüdük.


Sevgili dostlarım, orada bir şey söyledim. Belki dinlemiyordunuz. Oradayken bir şey söyledim. Biz orada yürürken, oh, çok güzel ve çok sakin bir şekilde ve üstat edasıyla hiçbir şeyi şifalandırmaya çalışmadan, kendimizi onlara zorla kabul ettirmeye çalışmadan, daha çok sadece şefkat içinde yürürken, çevremizde pek çok varlığın toplandığını söyledim. Ve orada bizi seyretmekte olan bir gurubun olduğunu söyledim. Kaç kişiler demiştim? (Birisi “22,000” der) İlginç. Programı şimdiye kadar kaç dinleyici dinledi? (Başka birisi “22,000” der) Teşekkürler. İlginç. Ah hah, kimse hala anlayamadı mı? İlginç. Siz düşünürken içkimden bir yudum alacağım. (Bazıları kıkırdar) Ahh! İyi bir bardak şarap bile bulamıyorum. Peki ya sütlü kahve var mı? Acele etme. (Linda kahve almaya giderken kahkahalar)

Evet 22,000. Ne yaptığımızı görmek için 22,000 yeryüzüne sıkışmış * varlık yakınımıza geldi. O sırada gerçek anlamda Yirmi iki bin Şambra ya da Işık İşçisi yoktu. Ama artık var. Diğer bir değişle, bize katıldılar. Zaman ve uzayda hareket ederek geldiler. 1000 den… 3000 den daha fazla katılan kişi vardı. Enerjetik olarak, yirmi iki binim bu âleme gitti ve seyreden 22,000 varlığı kendine çekti.

*Çn. Bedenini terk ettikten sonra, fiziksel realiteye bağlı kalan(dünyaya bağlı alemlerde kalan) ve daha öteye gitmeyen yâda gidemeyen varlıklardır.

Kimler seyrediyordu? (Seyirciler “Bizler” der) Kesinlikle. Hangi parçalarınız? Buna bayılıyorum. Çok zekisiniz. Dünya’da sıkışmış  olan parça.

Şimdi size, orada birçok başka varlığın izlediğini söylemedim. Gerçekten de, o âlemde sıkışıp kalmış, fiziksel bedenlerini terk etmiş birileri ki sizin 22 000’nizin de parçaları oradaydı. Sizin parçalarınız… (Linda ona kahvesini getirir ve birisi “teşekkür eder misin? der) Evet, teşekkürler. (Adamus kıkırdar)

Orada sıkışmış ve aynı günü tekrar tekrar tekrar eden parçalarınız vardı. Evet, o dünyaya bağlı âlemde, saplanıp kalmış. Ve özgür olmaya başlayabilesiniz, kendi özgürlüğünüzü başlatabilesiniz diye, yarının ışığını üzerinize yansıtmak için, oraya kendiniz için gittiniz. Oraya gittiniz ve bir parçanız oradaydı. Kesinlikle. Güzeldi. Ve birçoğu da.

Şimdi, yapılan bir numaralı şey, bugün burada olan kendinizin üzerine, yarının ışığını; gerçekleşebilecek hayallerin ışığını, yansıttınız. Güzel. (Biri “Tatlı” der) Tatlı! Siz sadece parkta yürüdüğümüzü sanıyordunuz.

SUE: Oh, ben uyuya kaldım!

ADAMUS: Çalışkan biri olarak… Oh, uyuya kaldın. Tatlı dediğini sanmıştım.

SUE: Dedim. Öyle dedim, ama uyuya kaldım.

ADAMUS: Kaç kişi uyuya kaldı? Oh, doğruyu söyleyebilirsiniz. Evet, eller çabucak aşağı iniyor. Bariz bir şekilde. Neden?

SUE: Zihnin ötesinde olduğumuzu düşündüğüm için.

ADAMUS: Zihnin ötesinde, teşekkürler. Zihnin ötesine geçtiğinizde, aniden zihniniz ve bedeniniz bununla nasıl başa çıkacağını bilemez. Çünkü zihinde olmaya çok alışmışlardı ve aniden zihin kısa bir ara verir ve siz uykuya daldığınızı düşünürsünüz. Uyumuyorsunuzdur. Her bir kelimeyi duydunuz. Tüm enerjiyi aldınız. Oradaydınız.

Kendiniz için yaptığınıza ek olarak… Yirmi… Kimsenin bunun anlamamış olmasına şaşırdım. Yirmi iki bin. Rakamı yayın sırasında verdim. Yirmi iki bin dinleyici. Gerçekten mi?!

Bunu yeni gelenler için yapıyorum. (Bazıları kıkırdar)

Rüya Yürüyüşünün Etkisi

Sıradaki. Pek çoğunuzun oraya gitmesi, derin bir etkiye neden oldu. Çünkü sizler kitle bilincini, hayaletleri, korkulan varlıkları ve diğer her şeyi, dolayısıyla insan bilincini içeren dünyaya bağlı âlemlere gittiniz. Orası da matriks olarak bildiğiniz bir yapıya sahip. Diğer bir değişle, sizi özgür olmaktan alıkoyan, önceden belirlenmiş şartlara ve hipnoz’a sahip.

Yirmi iki bin kişi oraya gitti ve muhtemelen de bu sayı artacak. Yirmi iki bin. O âlemlerde ne tür etkilere neden oldu? Dünya üzerindeki değişim, gerçekleşen fiziksel değişim, nasıl bir şey olacak?  Çünkü genellikle, enerjetik bir hareket olduğunda, gezegen üzerinde buna denk düşen fiziksel bir değişim de olur. Hımm. Evet. Önce fiziksel değişim ve ardından bilinç değişimi gelmez. Önce bilinç, sonra fiziksel. Her zaman. Her zaman. Her zaman.

Hepinizin oraya gitmesinin etkileri neler oldu… Oh ve oraya gidip Reiki ya da her neyse,  şifalandırma yapmış olsaydınız veya onlar için üzülseydiniz, hiçbir işe yaramazdı. Ancak siz oraya şefkat ile gittiniz. Henüz onu dinlemediyseniz “awakeningzone.com”da bulabilirsiniz. Adamus’u arayın. Listenin başında gelecektir. (Birisi “Yaşasın” der)

LINDA: Yaşasın! (Bazıları alkışlar) Hangi tarihteydi?

ADAMUS: 31Ekim. 31 Ekim. Eğer henüz dinlemediyseniz inanılmaz bir deneyim.

Öyleyse hemen ardından ne olacak? İnanılmaz bir etki yaptık çünkü oraya Üstatlar olarak şefkat içinde gidebildik. Fark budur. Şefkat. Oraya Johnny Do-Gooders* olmaya çalışmak için gitmediniz, çünkü bu işe yaramaz. Çünkü o zaman aklınızda bir hedefle gelirsiniz ve bunun diğer tarafta etkileri olur.

*ÇN: Habire iyilik yapan bir zat için kullanılan deyim.

Oraya, Ben Benim varlığınızla gittiniz böylece bu da, dünyaya bağlı âlemlerin bilincinde değişimlere neden olacak. Bu yıllardır, yüzlerce yıldır, hatta binlerce yıldır orada olan pek çoğunu sonunda Yakın Dünya âlemlerine* gitmeleri hatta belki de başka bir enkarnasyon için meleksel ailelerine geri dönmek üzere serbest bırakacak.

*Çn: Yakın Dünya Alemleri - Hayat süreçleri arasında gidip gelen birçok varlığın özünün olduğu Yerküre’yi çevreleyen, fiziksel olmayan alemler. Yerküreyle çok yakından ilgili olan bilinçliliğin bir katmanı. 

Matriks diyebileceğim yapı üzerinde inanılmaz etkisi oldu. Bu insan bilincidir. Onu neredeyse, komik bir şekilde, sayısallaştırıp – tam olmasa da yaklaşık olarak - dijital bir ağ gibi oraya koyabilirsiniz.. . Hemen yapılar ve şablonlar belirecektir. Kocaman bir yazılım programı gibi ve değiştirilmesi çok güç. Değiştirilmesi çok güç. Kötü bir örnekleme olsa da, onu nasıl değiştireceğini bilen tek bir programcı yok. Onu artık nasıl değiştireceğini bilen, bilinç yazılım programcıları takımı da yok. O artık çok karmaşık. Bu yoldan sapmış bir yazılım. Şuan sadece kendini koruyan bir yazılım ve değişimi engelleyen bir savunma mekanizmasıyla programlandı.

Program tam orada. Program, yarını aynen bugün gibi tutmak için tasarlandı. Evet. Komplo diye bir şey yok. Bunun arkasında bir hükümet yok. Ne de bir uzaylı formu. Hiç bir şey. Bu yazılım programını yaratan, binlerce, on binlerce, yüz binlerce yıldır süre gelen, insan seçimleri ve düşünceleridir. Bunun içinde sıkışıp kalmak; bir çıkış yolu olmadığını düşünmek ve sonra da içsel bir acı, umutsuzluk ve hüsran duygusuyla yaşamak çok kolay.  “Bunun dışına çıkmak için ne yapabilirim?” Ara sıra boş çabalar sarf ediyorsunuz ama sonra gene, geriye içine çekiliyorsunuz.

Son kez ilham verici bir düşünce ya da fikre sahip olduğunuz anı düşünün. Aniden küçük bir açılımın gerçekleştiği “Oh Tanrım! Oh! Çok özgür ve açık hissediyorum!”  anını hatırlayın ve o ne kadar sürmüştü? On saniye? On dakika? On gün bile olsa umurumda değil, sonra tekrar geri çekildiniz çünkü kitle bilincinin yerçekimsel etkisi sizi hemen geri çeker.

Ama şuan yaptığınız şey – şuan yapmakta olduğunuz şey – gerçekten bilgece bir şeyi mi dinlediğinizi sanıyorsunuz? Hayır. (Bazıları kıkırdar) Benimle çok da aynı fikirde olmanız gerekmiyor! (Kahkahalar ve Adamus kıkırdar) Bu sessiz kalmayı seçebileceğiniz o tek an! (Daha fazla kahkaha)

Pek çok kereler size söylediğim gibi, bilinciniz, ruhunuz(spirit), ısısız aleviniz, sizin için enerjiyi hareket ettirebilsin diye, dikkatinizi dağıtıyorum. Komik olansa, kendinizi kendinizin akışına bırakmanızın dışında yapacağınız pek de bir şey yok. Gerçekten de çok şey yapmanız gerekmiyor. Ben dikkat dağıtırım. Siz orada oturur ve değişime izin verirsiniz. Yapılacak ya da söylenecek en kötü şey:  “O Tanrım! Ne yapmam gerekiyor? Adamus bize tüm bilgileri veriyor. O kadar derin ki…(Kahkahalar) Bununla ne yapmam gerekiyor? Bunu nasıl uygulayabilirim? Yarın ne yapmalıyım? Yarın kalkıp, farklı bir şey mi yapmam gerekiyor?” Hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır. Siz zaten değişimi istediniz. Program dışına çıkmayı zaten istediniz. Sadece onun şuanda olmasına izin verin. Sadece sizi 52 dakika daha eğlendirmeme izin verin ve bırakın olsun. Hepsi bu.

Derin bir nefes alın çünkü şuan o gerçekleşiyor. Bu konuda konuşmamın tek nedeni bu. İçinizde neler olup bittiğinden bahsediyorum. Hangi rüyalarınız gerçekleşebilir? Sizin için hangi potansiyeller mevcut. Pek çok. Pek çok..

Rüya yürüyüşünü yaptık. Geçişi nasıl yaptığımı fark ettiniz mi? Rüya Yürüyüşünü yaptık. Bir anlığına bunun programlama, yazılım üzerindeki etkilerini düşünün. Ona nasıl bir etkisi olacak? (Birisi “Onu sarsacak” der) Sarsacak. Kesinlikle. Zorla içeri girmek için değil çünkü oraya o şekilde gitmedik. Çökertmek için değil, çünkü oraya onun için gitmedik. Oraya şefkat içinde gittik. Kitle bilincinin matriksi, kendini doğal bir şekilde tekrar dengeleyecek. Ne kadar çok insanın tutkusu işe karışırsa, o kadar hızlı gerçekleşecek. 1,000 ya da 10,000 yıl veya sadece bir yıl sürebilir. Gerçekten fark etmiyor, değil mi? Hayır, çünkü şimdiden hayallerinizin ışığı üzerinizde parlıyor.

Şimdi, bir benzerlik olacak yâda Dünya’ya bir etkisi olacak. Çünkü orada gerçekte olmayan bir şey yarattık. O çoktan burada ama sözün gereği orada diyoruz. Birkaç yeni potansiyel aydınlattık. Öne çıktılar ve büyük ihtimalle, birkaç ya da pek çok kişi tarafından bunlar seçilecekler. Bu gezegene, Dünya’ya, Gaia’ya ya da ona ne isim veriyorsanız – ne olacak? Değişim onu yaratacağı için ne olacak? (Birisi “Hava” der) Hava, tabi ki.

Burada, siz de dâhil, pek çok varlığı serbest bırakan veya diğer tarafa gitmelerine ya da bütünlenme için geri gelmelerine izin veren, bir potansiyeli aydınlattık. Bunu yaptığımızda aniden değişen en azından 22,000 kişi vardı ve daha sonra, çok daha fazlası. Çok daha fazlası ve en azından o an 22,000. Bu bir çeşit boşluk yaratır çünkü o boyut, o uzay – dünyaya bağlı âlemler – birazcık bilinç ve bolca enerjiyle doludur. O şimdi hareket etti. Öyleyse şimdi ne olacak? Öyleyse şimdi ne olacak? Size söyleyeceğim. (Bazıları kıkırdar)

Bu durumda, rüzgâr, bolca rüzgâr. Ohh, bolca rüzgâr. Tanrı kızdığı ya da insanlar yanlış bir şey yaptığı için değil. Tüm o enerji diğer âlemleri terk ettiğinde bir vakum yarattınız. Bir vakum yaratıp onu koparttığınızda (fırtına kopması) ne olur?? Vuuuuu! Bir şeyler içeri dolmaya başlar. Bu durumda,rüzgâr. Öyleyse rüzgârı bekleyin. Nerede? Bu nereden çıktı? Tam buradan! Colorado! Coal Creek Canyon! Burada kaçınız yaşıyor? (Kahkahalar)

SART: Biz çok zekiyiz!

ADAMUS: Hadi ikiyle beşi toplayalım ve yirmi ikiyi bulalım. Bu yılın başında başka ne olmuştu? (Dinleyiciler cevap verir: “Yangın”) Anladım. Peki, yangın ne yapar? Evleri kül eder ve dönüştürür. Ön bir temizlik yaratır. Ve daha önce ne demiştim? Ateşin sıcak olması gerekmiyor. Diğer bir değişle, simya yıkıcı olmak zorunda değildir. Ateş, serin de olabilir. Yakında rüzgârlar esecek ve rüzgârlar enerjiyi hareket ettirecek. Bunu yaparken hiç bir şeye zarar vermeleri de gerekmiyor. Aslında, yıkımın büyük bir çoğunluğu, bundan önce gerçekleşti, bu yazın başında, bu eyaletteki yangınlar aracılığıyla. Şimdi rüzgârlar gelebilir ve gelecekler ama kötü bir şekilde yıkıcı olmaları gerekmiyor. Ama can sıkıcı olacaklar. Can sıkıcı olacaklar. Üzgünüm.

Siz ne yapacaksınız?

EDITH: Büyük ağaçlarınızı kesin.

ADAMUS: Büyük ağaçları kesmek?

LINDA: Seyahat edeceğiz.

ADAMUS: Seyahat! İşte bu kadar! (Kahkahalar) Seyahat edin. (Dinleyiciler çeşitli cevaplar verirler, birisi “Nefes alın” der) Öyleyse derin bir nefes alın. Sizi etkilemek zorunda değil. Birkaç yaprağı etrafta uçurabilir, sizi benim tuttuğum kadar olmasa da geceleri uyanık tutabilir ama yıkıcı olması gerekmiyor. Bunu aklınızda tutun. Unutmayın. Unutmayın ki, daha önce gelen yangınlar zaten zarar verdi. Bu nedenle rüzgârların da aynı şeyi yapması gerekmiyor, ama rüzgârlar gelecekler. Güzel. Şimdi ve bir sonraki toplantımız arasında. (Dinleyicilerden biri “Ooooh” der) 

Derin nefes alın. Derin nefes alın. Eh, onlar bunu seviyorlar. Güzel.

Hadi derin bir nefes alalım.

 

Affetme ve Özgürlük

Geçen ay özgürlükten bahsettik. Oh! Kahretsin ki, siz özgür olana kadar özgürlükten bahsedeceğiz! (Adamus kıkırdar)

SART: Evet!

ADAMUS:  Evet. Özgürlükten bahsettik ve sahneden ayrılmadan önce, eğer buna sahne derseniz, sahneden ayrılmadan önce bir şey söylemiştim. Özgürlük hakkına ne demiştim? (Dinleyiciler “Affetmek” derler) Affetmek. Ve pek çoğunuz kafasını kaşıyıp mesaj panolarında yazışmaya başladı. Entelektüel saçmalığa, Makyo’ya girdi. Özür dilerim. Saçmalık değil, Makyo demek istedim. Siz saçmalık diyorsunuz. Ben Makyo diyorum. Onun hakkında entelektüel bir Makyo’ya daldınız – “Acaba ne demek istedi? Affetmekle alakalı bu şey ne nedir?” Bunu sizi rahatsız etmek için söyledim. İster inanın ister inanmayın. (Bazıları kahkaha atar)

EDITH: Sana inanıyoruz.

ADAMUS: Affetmek. Ama içinde bolca gerçek de vardı. Affetmek.

Özgür olmak için, kendinizi affetmek önemlidir. Eski Katolik ya da dar görüşlü bir şekilde değil. Papa özür dilerim. Affedilmek için acı çektiğiniz eski dini yöntemlerle değil. Hem de hiç değil. Gerçek affediş “ O ben değildim. Üzgünüm. Benim gibi görünüyordu. Sesi bana benziyordu. Aslında o ben değildi, ister inanın ister inanmayın! Onu yapan ben değildim. Kırıcı ya da yıkıcı olan ben değildim. Ev kiramızı kumara yatıran ben değildim. Gerçekten değildin. Gerçekten.” diyor. Bu affediştir.

Oh! Linda bana gene öyle bakmaya başladı. O, hımmm” bakışı. Ah, eh. Burada enerji çarpışması yaşanıyor çünkü çoğunuz bu konuda çok iyisiniz ama bazılarınız da değil. Onlar “Ne!? Bu sefer çok ileri gitti. Onları yapanın benim olmadığımı söylüyor. Evet, tabi ki bendim. Şimdi onlar yüzünden acı çekmem gerekiyor ve onların kötü bir şey olduğunu öğrenmem gerekiyor. Onun için tüm o Karma’yı gerçekleştirmek zorundayım.” diyorlar.

Gerçekten mi? Pekâlâ. Eğlenin. Hoşçakalın. Gitmediğim başka bir spiritüel grup daha var. Oraya gidebilirsiniz çünkü bu grupta affetmek “O ben değildim” demek kadar kolay ve sonra hepsi halloluyor. Bunu yapabilir misiniz? (Birkaç dinleyici “Evet” der) tekrar sorayım. Üç kez sormam gerekiyor. Bunu yapabilir misiniz? (Dinleyiciler “Evet” diye bağırır”) Vay! Vay! Hm, İkinci kere söylediğinizde beceremeyeceğinizi sanmıştım.

Üçüncü kere tekrar sorayım. Bunu yapabilir misiniz? (Dinleyiciler “Evet” diye daha yüksek sesle bağırır) Vay! Hayretler içindeyim. Vay. Obama sonunda kazanabilir. (Adamus kıkırdar; seyirciler kahkaha atar ve alkışlar) Ama bunun önemi yok, değil mi? Yarın bu günden farklı olabilir! (Birisi “Vay! ”der)

Hikâyenin ana fikri, affetmenin basitleştirilmiş versiyonu - “O ben değildim. O bir veçheydi. O dündü. O eski bavulu artık yanımda taşımayacağım. Duygusal, fiziksel, acı veren bavulu.”

Şimdi burada bir şey tetikleniyor – eski programlanma, matriksin içinde bu programlanmıştı – “Bunu yapamam. Hayır. Çünkü eğer yaparsam, eğer öyle sorumsuz davranırsam ya tekrar… Ya tekrar içmeye başlarsam? Ya tekrar insanları taciz etmeye geri dönersem? Kendi kendime “Bir daha asla” diye söz vermiştim. Ya “O ben değildim” diyecek kadar düşüncesizsem? Hayal mi görüyorum? Derinlemesine düşünmeden, cezasız, Adamus’a biraz para vermenin dışında hiç bir şey yapmadan öylece bu işten sıyrılırsam, sorumsuz davranmış olmaz mıyım?” On dolar. (Adamus kıkırdar) “Bunu yapabilir miyim?”

Bu özgürlüktür. Bu zor bir durum ve çoğunuz bunu yapmayacak. Bunun hakkında düşüneceksiniz. Güleceksiniz. “Oh, ne harika bir fikir.” diyeceksiniz ve bu gece arkadaşlarınızla konuşup “Oh evet …”

LINDA: Bir soru sormak istiyorum.

ADAMUS: Soru-cevap zamanının geldiğini bilmiyordum!

LINDA: Bir soru sormak istiyorum. Sorumluluk dışında tüm kelimeleri kullandın. Peki ya sorumluluk?

ADAMUS: Ona ne olmuş?

LINDA: O hiç işin içine karışıyor mu? Bazı insanlar sadece sorumluluk alır. Bedel ödemek zorunda olduklarını düşündükleri için değil, sadece sorumluluk alıyorlardır.

ADAMUS: Aslında, bu daha önceden belirlenmiş konuşmanın bir parçası. O benim sözümü keser ve ben biraz alınmış gibi yaparım. (Kahkahalar) Adamus’un sözünü kes! Ben kendi podyumumda bir Üstadım! Benim sözümü kesemezsin! Al sana! (Linda’ya enerji fırlatırken kahkahalar. Linda geri çekilir)

Hala orada olup ilk defa seyredenler için (Kahkahalar) bu Kırmızı Çember özel programıdır.

Sorumluluk. Bu ilginç bir soru ve bunu hepinize geri soracağım. Daha fazla sorumlu olmak nedir?

Daha fazla sorumlu olmak nedir? Dünle dolu sırt çantasıyla etrafta dolaşmak mı? Gerçekten mi? Sorumluluk sahibi olmak denen şey bu mu? Eskiden olduğunuz kişiyle etrafta dolaşmak? (Seyirciler “Hayır” der) Hayır, bu pek çok şey, ama aslında hiç de sorumluluk değil. Eğer gerçekten ruhunuz(soul) için sorumluluk alacaksanız – ki almadınız, başka bir yerdeymiş gibi davrandınız ki birkaç dakikaya bundan bahsedeceğim. Eğer ruhunuz için sorumluluk alacaksınız şunu iddia ederim ki- inanmak zorundasınız demiyorum – sorumluluk aslında, gerçekten siz olmadığını anlamakla başlar ve bunu kanıtlayabilirim. Bu eski programlamanın net sonucuydu. Hipnoz, geçmiş yaşamlar… Öğretmenleriniz, ebeveynleriniz, çoğunlukla sizin ve çoğunlukla da programlama tarafından dayatılan şeyler.

Öyleyse daha fazla sorumluluk nedir, soruyorum size? Eski programlamayı devam ettirmek mi yoksa şuanda onu durdurup “O gerçekten de ben değildim! Pek çok şey vardı ama o ben değildim. Bir komplo teorisini suçlamayacağım çünkü aniden çok ama çok kötü bir enerji dinamiğinin içine giriyorum. Eğer bir komplo teorisini suçlarsam, o zaman başka birisinin benim üzerinde kontrol sahibi olmasına izin vermiş oluyorum.”

Komplo teorileri var olmuş olsalar bile, çağlar boyunca çok küçük birkaç tanesi hayatta kaldı. Roma’da hala mevcutlar. (Bolca kahkaha) Ne olduğunu söylemedim bile, bu nedenle lütfen hemen sonuç çıkarmayın – kilise – ama, hımm … (Daha fazla kahkaha) Gücünüzü asla bir komploya teslim etmeyin. Bunu yaptığınız anda, o dualitenin içinde olduğunuz anda, o dinamiğin de içindesinizdir. Artık egemen bir varlık değilsinizdir. Bir komplonun parçasısınızdır çünkü onların kendi kurbanlarına gereksinimi vardır ve sizin de suçu işleyen kimseye.

LINDA: Önemli.

ADAMUS: Eğer egemenseniz her türlü komployu salıverin. Ama oyundan hoşlanıyorsanız – bir süreliğine eğlencelidir – eğer oyundan hoşlanıyorsanız, oyuna katılın.

Nerede kalmıştık? Sorumluluktan bahsediyorduk. Önceden belirlenmiş o soruyu sorduğun için teşekkürler. (Adamus kıkırdar) Enerjiyi biraz karıştırmak için, bir şey yapmamız gerekiyordu. Yine de bu iyi bir soruydu. Sorumluluk.

Geçmişinizi taşımak daha büyük bir sorumluluk değil midir? Kaldı ki bu gerçekten sizin geçmişiniz değil. Göreceksiniz ki, geçmişiniz sizin sandığınız şey değildir. Geçmişiniz hiç anlaşılmamış ya da gerçekleştirilmemiş bir seri potansiyeldir. Hiç biri – ya da çok azı – aslında tezahür etmiştir, ama programlama nedeniyle bunun geçmişiniz olduğunu sanırsınız. “O benim geçmişim değildi.” dediğiniz anda geçmişiniz değiştirilebilir. Aniden, geçmişiniz artık gerçekleşmiş kronolojik doğrusal bir belirli olaylar dizisi değildir. Aniden,  geçmişiniz artık tarih yâda onun(eril 3. Tekil şahıs) öyküsü değildir.(Çn: Adamus burada, tarih anlamına gelen “history” ve onun öyküsü anlamına gelen “his-story” kelimelerini kullanıyor.) Aniden, geçmiş; geçmişte gerçekleşebilecek pek çok potansiyel ya da seçenekten başka bir şey değildir. Ve şimdi, tam olarak, kendinizi geçmişten azat ettiğinizde, yarını da nasıl değiştirebileceğiniz anlarsınız. Bu tekerleme gibi oldu (Adamus kıkırdar)

Affetmek. Bu nedenle bunu ortaya attım. Affetmek. “O ben değildim” diyecek kadar ileri gitmek. Bu affetmektir. “Bunu size yaptığım için çok özür dilerim. Çok kötü davrandım. Ben işe yaramazın tekiyim. Kötü bir kocaydım. Kötü bir anneydim. “ türünden bir affetme değil. Bu acı çekmektir. Bu Karma’dır. Bu bol miktarda kötü enerji beslenmesidir. Ve kendi kendinizi yiyip bitirmektir. Gerçek affediş “ Hıh! O ben değildim. Resim gösterin. Elinizde ne kanıt olduğu umurumda değil. O ben değildim! Gerçekten ben değildim!” der.  Ve sonra bir anlığına durup şunu dersiniz “ Ben buyum. Şuna bir bakın” (Adamus gözlerini kapatır, derin nefes alır ve ışır)

Ve tabii ki sonra gülmeye başlarlar (Bazıları kıkırdar, Adamus kıkırdar) Ama bunun önemi yok. Bunu onlara değil, kendinize söylüyorsunuzdur.

Geçen gün ki Rüya Yürüyüşü gibi: “Bu benim. Bu benim varlığım, benim ışımam, benim Ben Benim’im. Ben buyum. Aslında ben, her zaman buydum. Bu hep bendim. Gerçekte ben olmayan pek çok diğer şeyle kirletilmişti. Pek çok eski fikir, pek çok modası geçmiş ve bayat hayal, pek çok kitle bilinci etkisi. Gerçekten de istemedim. O ben değildim. Ben buyum. Ben benim.”

Evet, diğer âlemlere gitme deneyimimiz. Ah, bir kurtarma operasyonu yapacağımızı sandığınız için bir grup topladık. Ama… (Kahkahalar) Hadi açık açık konuşalım. Eğlenceliydi, gerçekten, sevgili dostlarım, çok daha farklı bir şey yapıyorduk. Kendi ışıyan halimizde olmanın pratiğini yapıyorduk. Cadılar Bayramında dünyaya bağlı âlemlerde sıra dışı şartlar altında pratik yapıyorduk. Orada, Ben Benim halinde orada olmanın pratiği. Bu günkü ile aynı olan, yarınki parçalarınızı, parlamakta olan bu yeni ışığa bakmaları için çağırıyorduk. Yeni özgürlük.

Hadi derin bir nefes alalım… Bununla derin bir nefes. Cauldre’nin nefesi kesildi. Derin bir nefes.

Ve bir adım öteye geçeceğim. Bunu ben değil, siz yapıyorsunuz. Bunu gerçekten de yapıyorsunuz. Aksi takdirde, burada dinleyip, katılarak, gülerek ve alkışlayarak (Seyirciler alkışlar) oturamazdınız. Çünkü bu gerçekten de sizsiniz.

Affedişin Dört S’si*

Şimdi, hadi affedişe geçelim. Dört nokta var. Çünkü her zaman sizler,insanlar küçük listeler yapmaktan hoşlanıyorlar. Dört tane “S’miz” var. Bu nedenle önceden kutuplaşmayı kullanamadık çünkü uymuyor. Linda, bizim için bunları tahtamıza yazar mısın? Affedişin özellikle dört S’si. Bunu gerçekten hissetmenizi istiyorum. Bu sizin için, ama ayrıca gelmekte olan diğerleri için de.

ÇN: Adamus bu dört maddeyi hep S harfiyle başlayan seperation (ayrılık), sin (günah), selfishness (bencillik) ve stupid (aptallık) başlıkları altında topluyor. Türkçe’ye bu harfler denk gelmediği için kelimeleri değiştirip, S harfinden bahsedilmesini aynen bıraktık.

 

~ Ayrılık

Her şeyden önce size gerçekten tam uyuyor. İlk affediş, ayrılık  – bunların hepsi S harfiyle başlaması gerektiği için kutuplaşma değil- ayrılık. Ve bunlar affedişin dört S’si.

Ayrılık. Ayrıldığınız için, yanlış yaptığınıza dair uzun zamandır içinizde taşıdığınız bir suçluluk, bir utanç var. Bu sanki eğer bir yolda gidiyor olsaydınız ve aniden kaybolsaydınız “Ah! Nerde yanlış yaptım? Yanımda bir harita getirmeliydim. Bir GPS’im olmalıydı. Erkek arkadaşım bunu yapmam gerektiğini söylemişti. Ve ben dinlemedim. Kendimi berbat hissediyorum ve şimdi kayboldum.” demeniz gibidir. Bir dakika durun. Gerçekten kayboldunuz mu? Yoksa başka tür bir deneyim için mi yoldan ayrıldınız?

Gerçekten Ruh’tan (Spirit) ayrıldınız mı? Hayır. Sizin, sizin… Bundan kaynaklanan, çok derin bir yaranız var – Çok uzun zaman önce Ateş Duvarını geçtiğiniz zamanlara dayanıyor. Bu hala burada ve mevcut. Ve siz, yeni bir şey öğrenmek için sürekli ayrılığı tekrar ediyorsunuz. Ve Linda – Linda’nın en sevdiği deyişlerden biri.

 

LINDA: Deliliğin tanımı nedir?

ADAMUS: … Deliliğin tanımı?

LINDA: Tekrar tekrar aynı şeyi yapmaktır.

ADAMUS: Kamera. Şuan ışığı yanıyor.

LINDA: (Kameraya bakar) Farklı bir sonuç bekleyerek, sürekli aynı şeyi yapmaktır.

ADAMUS: Evet. Evet. Yaşamınızda ayrılık deneyimleri yaratmaya devam ediyorsunuz. Aileden, eşlerden ve tabii ki kendinizden ayrılık. Onu anlamaya çalışarak, ayrılığı tekrar tekrar yaratıyorsunuz. Anlayabildiniz mi? Hayır. Cevap vermeyin, sizin için ben cevap vereceğim. (Adamus kıkırdar) Anlayabildiniz mi? Hayır. Ayrılık konusunda işte bu endişe mevcut. Bu aslında, ölüm hakkındaki büyük endişelerden de biri. Çünkü başka düzeyde, bir ayrılıktan daha geçeceğinizi sanıyorsunuz ki geçiyorsunuz da; ama bu tabi ki güzel olanı.

Endişelisiniz ve affedişle ilgili ilk şey, o ayrılığı serbest bırakmaktır. Kaybolmadınız. Gerçekten ayrılmadınız da. Başka bir deneyim yaşamak için farklı bir yola saptınız.

Ve aklınızdan şu konuşmalar geçiyor. “Dinlemeliydim”. Oradaki meleklerden biri size            “ Dünya’ya gitme. Dünya’ya gitme.” demedi mi? Dinlemeliydim. Dinlemeliydim. Melekler etrafıma toplanıp “ Oh, Dünya’ya mı gidiyorsun? Ooooh, ben gitmezdim.” demediler mi? Her bir yaşamınızda buna benzer şeyler olup durmakta.

Hadi şimdi kendimizi affedelim. Unutmayın affetmek “Mımm, O ben değildim. Ve ben gerçekte kaybolmadım ve gerçekte ayrı düşmedim” demektir. Hem de hiç.

Hadi ayrılığın affedişiyle derin bir nefes alalım… Ayrılığın.

Ayrı düşmediniz! İyi bir nedenden ötürü, sadece farklı bir yoldan gittiniz.

Gerçekten mi? Gerçekten mi? Şuan diğer insanlardan biri gibi mi olmak isterdiniz.? Bir kaçınızın “Evet. Şu yâda bu ne olursa, lütfen! (Kahkahalar) Bu nedenle buradayım! Adamus, lütfen!” dediğini duyuyorum.

Genellikle, hayır. Gerçekten mi? Benden yükselişi öğrenebilsinler diye, bir beden kapıp buraya, Dünya’ya inme şansını bekleyen diğer gezegensel ya da galaktik sistemlerden birinde mi olmak istiyorsunuz? (Seyirciler “Hayır” der; Adamus kıkırdar) Hayır! Bu nedenle kendinize, Şambra, Spiritüel Öncüler ya da başka isimler verdiğiniz farklı bir yola saptınız,

(Bazıları kıkırdar)Bu,  sadece daha az gidilmiş bir yol değil,  daha önce üzerinde hiç seyahat edilmemiş bir yol, aslında! (Adamus kıkırdar)

Ayrılış. Hadi ayrılık ya da “Ne! O ben değildim! Ben ayrılmadım! Ben yapmadım. O ben değildim.” için derin bir nefes alalım.

Ve bunu yaptığınız an, ışıma halinizde derin bir nefes aldığınızda, aniden yarının başka bir gün olabilmesi için dinamikler değişecek. O derin nefesi aldığınızda, gerçekte ayrılışın hiçbir zaman olmadığını fark edeceksiniz. Nasıl olabilirdi ki? Zihinsel olarak, ruhu, insanı, bedeni ve tüm diğer şeyleri, çakralarınızı ve hepsini ayırmaya çalışıyorsunuz. Siz ayrı değilsiniz. Siz Bilinç Bedenisiniz. Tanrının bedeni.

 

~ Günah

İkinci ve daha geleneksel olan affediş, günah.

LINDA: Oooh. (Seyirciler “Oooh” derler) Oooh.

ADAMUS: Hatırlayasınız diye S’lerden gidiyorum. Gelecek ay küçük bir sınav yaptığımda “Ne demişti? “S” ile başlıyordu? Oh! Seks” diyeceksiniz. Hayır.

Günah, karma, kader ve alın yazısı – hepsi aynıdır. Aynı enerji dinamiği için kullanılan farklı kelimeler. Günah diye bir şey yoktur. Hiç biri yoktur. Oh benimle “Cinayet günah değil midir?” felsefi tartışmasına girmeyin. Sizinle o konuya değinmeyeceğim bile, çünkü bu sizi kapsamıyor. Eğer hapishanedeki bir grupla konuşuyor olsaydım konuşacak farklı bir şeyimiz olurdu. (Kahkahalar) Ama fark ettiyseniz ben buradayım.

O başka bir şey, üzgünüm. Ama ben de hapse girdim. O türden olana değil, büyük kristalden olanına.

SART: Bunu hiç duymamıştık! (Kahkahalar)

ADAMUS: Beni o parmaklıkların içinde, asla bulamayacaksınız. Ben oraya gitmem. Ben dışarıda olacağım “Özgürlük! Özgürlük! Ben onu elde ettim. Siz etmediniz.

Mahkûmlarla biraz eğlenin. Tanrım, bu kadar ciddileşmeyin. Hah, enerji – bum! – enerji iyice düştü. Gerçekten mi? Hapishanelerin yanından geçin. “Ben özgürlüğe sahibim!” (Kahkahalar) Neden olmasın!?! Onları dünlerinden dışarı çıkarın, çünkü hapishanede dün, gerçekten de bugün gibidir. Gerçekten de öyledir! Zorlandığınızı sanıyorsunuz. Bir de hapse gidin. Bazılarınız gitti de. (Adamus kıkırdar)

Gerçekten. Hayır, gerçekten. Birazcık “Ben özgürlüğe sahibim; ama siz değilsiniz”. Bu onları sinirlendirecektir. Ve kızdığınızda ne olur? (Birisi “Değişim” der) Değişirsiniz. Yeni potansiyellerinizi aydınlatırsınız - … Eh, belki oraya varmak için biraz öfke gerekiyor, ama ne olmuş! Değişim değişimdir. “Ben özgürlüğe sahibim. Bir de size bakın! Sizinse daha 30 yılınız var!” (Biri kahkahayı patlatır, “Ohh kahretsin!”; Adamus güler) Seni seviyorum! Teşekkürler! (Onu kucaklar ve gülmeye devam eder) Oh, Biri anladığında, buna bayılıyorum! Diğerleri gülmenin uygun olup olmayacağı konusunda emin değillerdi.. “Sosyal olarak uygun mu? Politik olarak doğru mu? Spiritüel olarak doğru mu” – Bu politik olarak doğrudan beter. – “Bu spiritüel olarak doğru mu?” Bir önemi var mı?!Hayır! Öyle düşünseniz bile “Oh, o ben değildim.” dersiniz (Kahkahalar)

Günah. Günah. Günah..

Hadi derin bir nefes alalım. Derin bir nefes.

Günah diye bir şey yoktur. Karma diye bir şey yoktur – siz olmasını istemediğiniz sürece. Oh, bu sizin içinize işlenmiş. Eh, bu ilginç bir kavram ama gerçek değil. Günah günahı doğurur. Bunu anlayabiliyor musunuz? Günah. Pek çoğunuza, ilk günaha sahip olduğunuz söylendi. Oh! Eğer günah günahı doğuruyorsa, başınız büyük dertte demektir! Çünkü bir kez günah işlediğinizi düşündüğünüzde, aslında, ilginç bir insan bilinç fenomeni gerçekleşir. “Zaten günah işledim. Zaten cehenneme gidiyorum. Şimdi istediğim gibi davranabilirim. Ne fark eder ki? Ben bir günahkârım!” Ve aslında, günahkârlar gerçekten affedilmiş biriyle hiç karşılaşmamışlardır. Bu işin kötü kısmı. Bir standart yok. Onlar, sadece diğer günahkârlarla karşılaşırlar. Dünyaları günahkârlarla doludur (Biri gülüyordur), ve insanlar affedilmek için çabalıyor… Teşekkürler. Bu iki kahkaha için Adamus ödülümüz var mı? Lütfen.

LINDA: Onun için S.B var. (“Sana Borçluyum” demek)

ADAMUS: (Kıkırdar) Bir S.B. Hangisini almayı tercih ederdiniz? Bir S.B mi yoksa gerçek bir Adamus Ödülü mü?

SHAUMBRA 6 (Kadın): Gerçek olanı.

ADAMUS: Gerçek bir Adamus Ödülü. Evet. S.B?!! Ahhh!

LINDA: Arabamın anahtarını alayım…

ADAMUS: Burada küçük bir tezahür ettirme yapsak iyi olur.

LINDA: Eve gitmem gerekiyor.

ADAMUS: Adreslerini al.

LINDA: Oh, tamam.

ADAMUS: Evet. Bu arada onlara küçük, sembolik bir hediye ver. Neyimiz var? Ne istiyorsunuz? Biraz para ister misiniz? Burada para var. (Kitap standı masasına gider) Vay canına, burada paramız var! (Cauldre’nin cebinden para çıkardığında, herkes bağırmaya başlar) İşte para! Oh Tanrım! Sıkıntılarınız için! (Adamus seyircilere paraları atmaya başlar, bolca alkış ve kahkaha) Sıkıntılarınız için lütfen bu paraları alın! Oh Tanrım! Teşekkürler. (Bolca kahkaha)

Linda, Linda, Linda. Ceplerini kontrol etmelisin. Adamus Ödülü gelinceye kadar, bu size destek olacak. Çünkü o, altından daha değerli ve paradan daha çok istenen bir şey.

Nerede kalmıştık? Günah. Günahkârlar.

Hadi günahın affedilişi için, güzel, güldürücü bir nefes alalım. Gerçekten de günah diye bir şey yok. Evet, “Oh, evet var çünkü..” diyorsunuz. Olmalarını istemiyorsanız, yoktur. Bunun Eğer’leri olmaz. Ona inanmadığınız sürece, günah diye bir şey yoktur. Enayi (Kahkahalar) – gerçekten, bu sözümü bir yere yazın – O eski sisteme kanmak için, enayi olmanız gerekir. Gerçekten de gerekir.

Biliyorsunuz ki “Evet öğreniyorum ve beni enerjetik olarak daha iyi hissettiren belirli şeyler var. Ya da muhtemelen bunu tekrar yapmayacağım, çünkü enerjetik olarak bana iyi hissettirmedi.” diyebilirsiniz. Ama ona günah etiketini yapıştırdığınız anda, enayi durumuna düşersiniz. Bunu kötü bir kelime olarak söylemiyorum. (ÇN: İngilizce enayi ve emici aynı kelimedir: sucker) Enerji emicisi olmanız gerekir çünkü bir günahkâr kötü hisseder. Onlar kurbandırlar ve diğer insanlardan enerji emmek zorunda kalırlar – “Ben bir günahkârım.” Ya onlardan çalarlar ya da kötü bir şeyler yaparlar. Veya “Oh, bana yardım eder misiniz? Ben bir günahkârım. Oh Peter yardım edin… Yani, Oh ya da her neyse” gibi bir şeyler demeye başlarlar. (Adamus güler) “Lütfen kötü bir günah işledim.” İşte o zaman enerji emiyorsunuzdur. Evet, bu nedenle günahkârlar emicidir.

Harika bir tampon çıkartması. (Bolca kahkaha) “Günahkârlar emicidir/enayidir.” O çıkartmayla bir hapishaneye gitmeye deneyin! (Daha fazla kahkaha) Pazar günü bir kilisenin önüne, arabanızı çekmeyi deneyin! (Kahkahalar; birisi “O ben değildim” der) Evet, evet. “Benim arabam değil.” Ne arabası? Buum. Yeni bir tane almak zorunda kalmak için iyi bir yöntem olurdu.

Listemizdeki bir sonraki. Neredeyiz? Affediş.
 

 

~ Bencillik

Bencillik. Bencillik. Bencilliğin kötü olduğunu kim söyledi? Anneniz! Babanız, rahibiniz, kilise, herhangi biri – herkes – kardeşleriniz, sevgilileriniz, öğretmenleriniz. Liste böyle uzar gider. Bunu söyleyen onlar. Günaha ve ayrılışa inanmadığınız sürece, bencil olmakta yanlış bir şey yoktur.

Evet, görüyorsunuz ya, tüm bu elementleri alın. İçinde kötü enerji olduğunu düşündüklerinizin hepsini çıkarın. Bencil. Ne olmuş? Kesinlikle. Deli olduğumu mu düşünüyorsunuz? Kendi kendime bakamayacak mıyım?!I Gerçekten mi!? Bu kötü …..bencil değil misin? Gerçekten mi?! Olmalısın. Eğer bencil olsaydınız, o yüzünüzdeki o ekşi ifadeyi alıp götürürdü. Sizi o fakir evden çıkarırdı. Kendi odaklı, kendisiyle dolu, kendini seven, kendisiyle mutlu, kendi içinde bolluğa sahip ve bencil olmak güzeldir. Bencil. Ama görüyorsunuz ya bu dünya onun anlamını sıkıştırdı “Oh, o çok bencil. O……” Ve kötü olması sağladı. Kötü olması sağladı.

Evet, insanlar size örnekler verir – “ O çok bencil biri. Kendinden başka kimseyi düşünmüyor.” Herhalde! Başka! (Adamus kıkırdar) Onun kötü bir çağrışımı olması gerekmiyor. Bu bir bayrak. Bu bir bayrak. Geçen gün Cadılar Günü Yürüyüşümüzde, astral dünyaya bağlı âlemlerdeyken, berbat bir şekilde bencildiniz. Berbat şekilde bencil. Çünkü kimseyi değiştirmeye çalışmadan, sadece kendinizdiniz – ışıyarak. Yanınızda herkes için iyi niyet kurabiyeleri yoktu. Tüm o kayıp varlıklara İncil dağıtmıyordunuz. Çok bencildiniz. Sadece kendiniz için, kendi mevcudiyetinizde oraya gitmiştiniz.

Bu muhteşem bir şey. Bunu tekrar ifade edeyim. Öncelikle inanılmaz şekilde kendi Ben Benim’inizdeydiniz. Işıldıyordunuz. Işıktınız. Kendinizdiniz. Üzerinde katmanlar ve diğer şeyler olmadan, ışığınızın parlamasına izin veriyordunuz. Sadece kendinizdiniz. Ve kendi oluşunuz güzel bir şeydir. “Kendi” ve” Ben”  oluş, o âlemleri değiştirdi. Orayı özellikle değiştirmek için oraya gitmemiştiniz ama değiştirdiniz, çünkü Kendinizdiniz.

Hadi “Bencillik”in çevresindeki tüm o Eski Enerjiye bir affediş uygulayalım ve bu andan itibaren, onun yerine, kendinize göz kulak olan, kendinizi seven mutluluk verici, keyifli, iyi bir enerji koyalım. Bir insanın yapacağı en güç şey ve bir insanın yapacağı en harika şey kendini sevmektir. Tabii ki başkasını sevmek daha kolaydır. Günahkâr olduğunuz, Tanrınızdan ayrı düştüğünüz için, kendinizi sevmemek için, yüzlerce neden bulmak daha kolaydır. Vav ha ha, kızdı mı? (Bazıları kıkırdar)

Ancak bir kez o affedişi gerçekleştirdiğinizde ve “O ben değildim. Gerçekten, ben değildim. O, Ben değildim. O sadece bir ifadeydi. Gerçekten de eski bir ifadeydi – ama o ben değildim” dersiniz.

Bencil. Kendiyle dolu. Eğer kelimeyi daha hoşa gider bir hale sokmak için biraz değiştirmek isterseniz – kendisiyle dolu. Bununla gurur duyun. Gurur duyun. Buna gereksinim duyacağınız bir deneyim yaşarsanız, geçen gün yaptığımız gibi ışığınızda, mevcudiyetinizde olun. Kendiyle dolu, kendinin farkında, Ben olanla dolu. Güzel.

Hadi derin bir nefes alalım ve bencilliği affedip serbest bırakalım.

(Duraklama)

Güzel.

~ Aptal

Listemizin sonuncusu. Son bir “S”. Dört S’nin sonuncusu… Aptal. (kahkahalar) Gerçekten. Bu harika. Yanlış şeyler dediklerinizi yaptığınız zaman, kendinize zor anlar yaşattığınız için bununla ilgili düşünebildiğim tek “S” harfi buydu. Bunlar çok küçük şeyler olabilir – yanlış okula gitme, yanlış kişiyle evlenme, her neyse – ama biliyorsunuz ki, beyninizde yaptığınız konuşmaların çoğu “Oh, aptalca mı davandım?” türünden ve bunların hepsi aynı kategoriye giriyor. “Yanlış bir şey yaptım ve yapmamalıydım.” Ve hepsi “Ben olan Kendimden” daha çok “Aptal Olan Kendimle” ilgili.

Hadi biraz affediş gerçekleştirelim çünkü aptal olan siz değildiniz. Siz asla aptal değilsiniz. Ama gerçekte, kendi aptallığınızın, yaptıklarınız konusunda kendinizi ne kadar aptal hissettiğinizin değerlendirmesinin ölçümünü yapsanız, şimdiden ibrenin yükseldiğini görebiliyorum! (Bazıları kıkırdar) “Oh, Aptallık mı ettim? Böyle yapmam gerekiyordu. Öyle yapmamalıydım. Çok aptallık ettim.” Bu birikiyor biliyor musunuz? Bunlar gerçekten de birikiyor. Öylece çözülüp gitmiyorlar. Birikiyorlar. Ve her bir “Aptallık mı ettim acaba’da enerji blokajı yaratıyor.

Siz aptal değilsiniz. Aptal olan bir şey yok. Siz sadece deneyimin ortasındasınız. Deneyiminizi seçebileceğinizi anlamaya başlıyorsunuz. Nasıl olmasını istersiniz, nasıl aydınlanmak istersiniz gibi. Eski Üstatlar gibi zor yoldan mı, yoksa kolay yoldan mı yapmak istersiniz? Hemen cevap vermeyin. Duymak istemiyorum. (Adamus kıkırdar) (Biri “Kolay der) Kolay yoldan.

Ama biliyorsunuz ki, bir parçanız var,- enerjetik olarak bunu hissettim – “Oh hayır, bunu hak etmeliyim.” diyor. Gerçekten mi?! Gerçekten mi?! Onu hakketmeli misiniz? Hayır, hayır, hayır. Öncelikle, bir Üstat olmak, aydınlanmış olmak, kendi kendine yapılan bir şeydir. Aydınlanma Okuluna gidip bir diploma almazsınız. Tamamen kendi kendine yapılan bir şeydir. Yukarıda sizi yargılayan bir melek komitesi yoktur. Yoksa bu anti-aydınlanma olurdu. O siz sinizdir. Sadece siz. Hazır olduğunuzda “Aydınlandım” dediğinizde öylesinizdir. Bu her şeyi değiştirir.

Bunu söylemek istiyorsunuz ama hala, diğer şeylerle meşgulsünüz, özellikle de, “Aptallık mı ediyorum? Nasıl aydınlanabilirim? ile. Aydınlanmış insanlar akıllı değiller mi?” gibi şeylerle. Hayır! Onlar basitler, ama akıllı değiller.

Akıllı olmaları gerekmiyor çünkü akıllı olmak insan zekâsıyla ilgilidir ve akıllılık aptallıktır. Gerçekten öyledir. (Birisi yüksek sesle kıkırdar) Çünkü izin ver…… (Kahkahalar) Adamus Ödülü almaya çalışıyorsunuz ama onun ceplerinde başka para kalmadı.

Hayır, çünkü zeki ya da akıllı insan demek, insanlığını mükemmelleştirmeye çalışacaksın demektir ve bu asla ve alsa olamaz. Bunu gerçekten yapamazsınız. Akıllı olmaya çalışırsınız. Aydınlanmak için entelektüel hale gelirsiniz ya da aydınlanmayı ders gibi çalışırsınız ama yapamazsınız. Tüm Üstatlar serbest bırakmayı öğrendi ve bunu siz de öğrenebilirsiniz. Tüm öğretileri, tüm inançları, tüm Makyo’yu, her şeyi salıverin. Basitleşin. Akıllı olmayı salıverin ve aniden “Oh, aydınlandım.” Akıllı olmaya, kendinizi mükemmelleştirmeye çalışmakla bunu yapamayacaksınız. Denemeyi bırakın ve kendinize bolca özgürlük verin.

Aptal. Hadi… Sana aptal demiyorum. Tahtayı gösteriyorum. (Adamus kıkırdar)

LINDA: Çok tatlı.

ADAMUS: Hadi bir affediş daha gerçekleştirelim – ki bu “O ben değildim” demek. “Aptallık mı ettim acaba?” hakkında da bir tane yapalım, çünkü o siz değilsiniz. Siz akıllı da değilsiniz ama aptal da değilsiniz. Siz “Ben Benim’siniz”.

Hadi derin bir nefes alalım.

Siz aptalca hiç bir şey yapmadınız. Tersten bakacak olursak, akıllı bir şey de yapmadınız.

(Duraklama)

Gerçekten. Hadi derin bir nefes alalım ve onu affedelim. Hadi salıverelim. O siz değildiniz.


Eski Sesler

Bunlar size ait olmayan garip şeyler. Sizinle konuşan eski bir dinamikti. Kulağınıza konuşan tüm bu eski dinamikler. Onlar asla susmayan kasetler. Kafanızda eski sesleriniz var – pek çok eski ses; tam oraya programlanmışlar, kitle bilincinin sayesinde – oraya programlılar. Gerçekte size ait olmayan veçhelerinizin, geçmiş yaşamlarınızın derinliklerinde programlılar. Aslında şimdiden yarına bile programlılar. Dokunaçları* şimdiden – zıssttt – yarın, programlı. Tüm sesler zaten oradalar. Yarın uyanmanızı bekliyorlar. Böylece tekrar gevezelik etmeye başlayabilirler. Elde ettiğiniz tek rahatlama, o da ayda yılda bir kere, rüya durumunuzda – ara sıra – ama onu hatırlamıyorsunuz. Bu seslerden özgür bir halde, o inanılmaz boyutların bazılarına gittiğinizi hatırlamıyorsunuz çünkü sesler, siz buraya geri gelmeden önce tekrar doluşuyorlar.

*Çn: Birçok omurgasız hayvanın başında bulunan, dokunmaya, tutmaya yarayan hareketli uzantı

Oh sizi seyrettiğimde bu en üzücü şeylerden biri. Oralara gidiyorsunuz. Bazen gerçekten de çok yüksek âlemlere çıkıyorsunuz. İnanılmaz. İşte o anda gerçekten kendinizi “Siz” olarak ifade ediyorsunuz. Ve sonra geri dönerken, uzay mekiğindeymiş gibi, tekrardan giriş yapar gibi, kendinize sürekli “Hatırlayacağım. Hatırlayacağım. Hatırlaya… Hatırlamam gereken şey neydi?” diyorsunuz. Ve tüm sesler geri geliyor. – “Dit di dit, di dit, di di! Oradayken hiç bir şey olmadı. Dit, di dit, di dat. Odaklan. Bugün yapacak işlerin var. Sen aptalsın. Sen günahkârsın. Seni bencil küçük piç. Sen ayrı düşmüşsün! Sen Tanrı’dan ayrısın! Geri dönmek zorundasın! Sesler konuşmaya başlıyorlar. “Vır,vır,vır,vır,vır,vır.” Gerçekten.

Bir anlığına duralım. Dinleyin. Sadece dinleyin. Bloke etmeye çalışmayın. Dinleyin. Sesleri, geldikleri yeri, kime ait olduklarını dinleyin.

(duraklama)

Onlar size ait değiller. Gerçekten. Oh, bazen öyle olduklarını düşünmekten hoşlanıyorsunuz çünkü siz günahkârsınız. Ama onlar size ait değiller. Onlar oraya programlılar. Sadece oradalar ve kendilerini tekrar tekrar tekrar ediyorlar. Sizin enerjinizi düşüren, sizi ilhamdan uzak tutan, size onu bunu isteten “şüphe” adındaki o berbat şeye neden oluyorlar. Ve o gerçekleşmiyor ve sizi gerçekten depresif bir hale sokuyor, sonra da bedeninizi etkiliyor ve eh, dit, da-da.

Özgürlüğün Yeni Sesi

Bunu değiştireceğiz. Yeni bir ses var. O zaten orada. Zaten orada. Onu satın almanız gerekmiyor. Özel bir kitap okumak ya da özel bir program dinlemek zorunda değilsiniz. O zaten orada. Her zaman oradaydı, sadece siz duymamıştınız. Daha kısık bir ses, çünkü daha gerçek. O, daha fazla sizsiniz. O dengeli bir ses ve S’leri değil, gerçeği konuşan bir ses. Diğer şeyleri değil. Güvenli bir yer ve sakin bir anı bekleyen bir ses.

O özgürlüğün yeni sesi.

Özgürlüğün yeni sesi. Onu bir anlığına dinleyin. Eski seslerden hiç biri gibi değil.


Onu bir anlığına dinleyin.

Kelime bile duymayabilirsiniz çünkü o bir his. O bir tını.

Geçen gün Rüya Yürüyüşü’ne gidişimizi hatırlayın, gidenler için. Konuşmuyorduk.

Işıldadık, aydınlattık ve ilham kaynağı olduk. Ama kelimelerle konuşmadık.

Bir anlığına dinleyin.

Derin bir nefes alın. Özgürlüğün yeni sesi o.

Karnınızda.

Kollarınızda.

Ayaklarınızda.

Kalbinizde.

Aslında kafanızda değil.

(duraklama)

Özgürlüğün yeni sesi kimsenin değildir. Benim değil. Ruh’un (Spirit) değil.

O, bütün bu zaman boyunca orada olan ses, o tını. Arada sırada ondan bir parça yakalıyorsunuz ama birkaç saniye, dakika ya da günden sonra, kitle bilincine, düne ve bugüne geri çekiliyorsunuz.

Sizin bugünden dışarı çıkmanıza izin vermiyor. Hayallerinizin peşine gitmenize izin vermiyor – bu diğer sesler, eski sesler.

Ama bu yeni özgürlük sesi… O, yeni bile değil.

O özgürlüğün sesi.

(duraklama)

Toptan özgürlük.

(duraklama)

Siz o sesi dinlerken, derin derin nefes alırken, birkaç dakika Aandrah ‘dan (Norma Delaney) sizlere yumuşak ve nazik bir şekilde nefes aldırmasını isteyeceğim.

(duraklama)


AANDRAH: Sandalyelerinize teslim olarak, iyice yerleşirken kendinize izin verin. Kendinizi şimdi davet edin. Nefes alın.

Derinden nefes alın. Aşağı aktığınızı hissedin. Derinliklerinize doğru, dinginliğin olduğu yere… Her seferinde nefes alın. Nefes alın.

Nefes alın ve salıverin. Nefes verin.

Nefes alın ve salıverin. Nefes verin.

Nefes alın… Daha da derine.

Aşağı… Aşağı. Bu büyük sevgi havuzunun içine. Özünüzdeki bu sevgi havuzu.

Nefes alın… Nefes alın

Nefes alın… Nefes verin

Yavaşça, nazikçe… Sizi bu inanılmaz hediyeyle doldurarak.

Sizi çepeçevre sarmak isteyen bu şefkat dolu sevgi havuzu. Onu hissedin. Kendinize izin verirken bunu hissedin. Dalın… Şefkatin bu inanılmaz sevgisine dalın.

Nefes alın… Nefes alın.

Derin… Derin…

Nefes alın… Nefes verin.

Almaktan başka yapacak bir şey yok. Hepsini alın. Özünüzün derinliklerinde. Gerçekten sizi sarıp sarmalamak istiyor. Size olduğunuz gibi hayranlık duyuyor.

Nefes alın… Nefes alın…
Nefes alın… Ve nefes verin… Değiştirecek bir şey yok. İyileştirecek bir şey yok. Sadece alın.

Nefes alın… Nefes alın…

Kabul edin… Kabul edin.

Derin… Özünüzün derinliklerinde…

Bu sizi çok seven hayranlık. Çok büyük, çünkü siz onun hayran olduğu yaratımsınız.

Siz bu nefessiniz… Nefessiniz…


ADAMUS: Güzel. Teşekkürler, Aandrah.


Özgürlüğe İzin Vermek

Şimdi ne yapacağız? Yeni bir yarından söz ettik, hayallerin gerçek olabileceğinden bahsettik ve özgürlükten. İlginç olan şey aslında hiçbir şey. Aslında nefes almaya devam etmek ve izin vermekten başka yapacak bir şey yok. İzin vermek.

Eğer yarın uyandığınızda “ Oh, bugünü dünden farklı yaşamalıyım. Oraya insan kimliğimle, insan aklımda gitsem iyi olur. Yulaf lapası yerine yoğurt yesem iyi olur.” derseniz bu gerçekten sizi özgür kılar mı? (Bazıları kıkırdar) “Ruh’u (Spirit)” kandırmak için merdivenlerden ters çıkmalıyım,” eh ve ruhunuzu (soul), bu işe yaramayacak. Ve eğer eski hapishaneler, eski dinamikler, eski güç dinamiklerinden kendinizi zorla çekip çıkarırsanız, bu bazen size karşı çalışabilir. “Özgürlük olmak istediğim için, gidip insanları azarlayacağım. Onlara aklımdakileri söyleyeceğim.” Bu özgürlük değildir. Bu iğrenç olmaktır.

Özgürlük, egemenlik – bu kelimeleri birbirinin yerine kullanıyorum – bir bilinç halidir. Onu nefesle içinize çektiğinizde ve onu seçtiğinizde, onun yumuşak sesini bir kez dinlediğinizde, o sizin tüm enerji dinamiklerinizi değiştirir. Aslında, hiç bir şey yapmanız gerekmez. Fırtınanın tam ortasında durusunuz ve hepsi gerçekleşir. Bu kabullenmedir. Bu affetmektir. Bu, özgürlüğün yeni sesini hissetmektir. Hiçbir şey yapmanıza gerek yoktur. Bu inanılmaz olan kısmı. Dualitede, doğrusal insan düzeyinde değişimi etkilemek zorunda değilsiniz.

Geçen günkü Rüya Yürüyüşünde olduğu gibi, kendi yarınınızın kendi Rüya Yürüyüşündesinizdir. Orada varlığınızla bulunursunuz. Aniden, size ait her şey, özgürlükle aynı hizaya gelir. Bunun anlamı, bazı insanlar yaşamınızdan çıkar ve yenileri gelir. Anlamı, eski inanç sistemleri, eski meslekler ya da her neyse hareket eder ama siz etmezsiniz.

Hatırlayın, Tobias,  uzun zaman önce, bisikletin üzerinde olmakla ilgili, kendi uzun hikâyesini anlatmıştı. Bisikletin üzerinde olduğunuzu düşündüğünüzde, pedal çevirmeyi ve hareket etmeyi düşünürsünüz. Hayır, Yeni Enerji bisikleti. Siz sabitsinizdir. Hareket etmiyorsunuzdur. Sizin dışınızda her şey hareket halindedir. Manzara, gerçeklik hareket eder ve değişir. Ve tüm yapmanız gereken, geçen gün Rüya Yürüyüşünde de yaptığımız gibi, kendi şefkat dolu varlığınızda olmaktır. Hepsi bu. Şefkat dolu varlığınızda olun. Onunla savaşmayın. Onu biçimlendirmeye çalışmayın.

Derin bir nefes alın…

Özgürlüğü, egemenliği hissedin. Hiçbir şey yapmanız gerekmiyor. Hepsi kendiliğinden gerçekleşiyor.

Sonra biri size “Bunu nasıl yaptın? Gerçekten, bu inanılmazdı. Bu kuantum. Bunu nasıl yaptın? Hangi kitabı çalıştın? Hangi büyük Üstadı takip ettin ”dediğinde yüzünüzde kocaman bir gülümseme olacak. (Kahkahalar)

Ve siz de ”Bir şey yapmadım. Tüm yaptığım derin bir nefes alıp “yaratımda her şey mükemmeldir” demek” diyeceksiniz

Ve öyledir.

Teşekkürler, sevgili Şambra. (Alkışlar) Teşekkürler, sevgili dinleyiciler. İlk defa orada olanlar için, gelecek ay görüşmek üzere. Teşekkürler.