• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

ŞAUD 1 "Özgürlüğe Çağrı”

KIRMIZI ÇEMBER MATERYALLERİ

Özgürlük Serisi

ŞAUD 1  "Özgürlüğe Çağrı”

Geoffrey Hoppe kanalıyla

Kırmızı Çember’e sunulmuştur

6 Ekim 2012

www.crimsoncircle.com            www.kirmizicember.com

 

Ben ben olan, özgür ve egemen Adamus Saint-Germain.

Yeni serimize hoş geldiniz Şambra. Özgürlük Serisine hoş geldiniz. Hmm. Kulağa güzel geliyor. Gerçi zorlu olacak. (Kahkahalar) Ben bunu söylerken siz gülüyorsunuz, ama bu gerçek.

Bugün özgürlük üzerine konuşacağız. Şunu söylemeliyim ki, bugüne kadar bu, benim aracılığımla kendinize verdiğiniz en önemli, belki en harika ya da akıllıca değil ama en önemli, belki en uzunu ya da en kısası değil ama en önemli mesajdır. Çünkü şuan, hayatınızda gerçekleşmekte olan her şey, özgürlükle alakalı. Hayatınızda olmakta olan her şey aydınlanma ile ilgili. Eski dönemden çıkış ile ilgili olmakta olan her şey özgürlükle alakalıdır. Her şey. Onu inkâr edebilirsiniz. Ona çarpabilirsiniz. Hmm. ( Lakabı “Crash” (çarpışma) olan Dave Schemel’in yanından geçerken bazıları kıkırdar.) Başka birisiyle konuşuyormuşum gibi yapabilirsiniz; ama her şey, şuan bu gezegenin yaşamakta olduğu her şey, özgürlükle alakalı.

Enerjinin bugün birazcık endişeli olmasına şaşmamalı. Sizce de öyle değil mi? Gerçekten not almanın faydası olacağına inanıyor musun? (Kahkahalar) Bunu yapmakta özgürsün.

SHAUMBRA 1 (Kadın): Teşekkürler.

ADAMUS: Enerji – biraz sıkı. Bir sonraki şey nedir? Ha? Hayatınızın bu çok kritik üç ayında neler olacak? Hmm. Çok kritik. Evet. Hayatınızda bir süredir neler olmakta? Neden son zamanlarda işler biraz kafa karıştırıcı? Neden son zamanlarda biraz sisli? Niçin son günlerde böyle? (Bazıları kıkırdar.)

Bugün güzel kıyafetler görüyorum. (Çoğu seyirci kostüm giymektedir) Umarım bunu her ay yapabilirsiniz. Evet. Neden? Çünkü bu sizin özgür olduğunuzu gösteriyor. İstediğiniz gibi giyinme özgürlüğü. Sokaktaki diğer insanlar gibi değil. Kendi özgürlüğünüze izin vermenin dışında, hiçbir şeye uyum göstermeyerek.

 

Açılmak

Hadi derin bir nefes alalım sevgili Şambra ve bunu yaparken kalbimizi de açalım. Kalbi açın – gerçek kalbi.

Bugün başlarken, kalbinizde biraz olsun endişe ya da gerginlik hissettiniz mi? Hmm?

Hadi derin bir nefes alalım ve o kalbi açalım. Bunu nasıl yaparsınız? Sadece seçer ve olmasına izin verirsiniz. O kalp zaten açılmak istiyor. Oh, her ne kadar onu kapalı tutmaya çalışsanız da, her ne kadar kalp enerjisinin ne olduğunu bilmediğinizi düşünseniz de, ne olduğunu bilmiyor gibi yapsanız da – tekrar incinmekten korktuğunuz için, onu kapalı tutmaya çalışmanıza rağmen -  ne olduğunu gayet iyi biliyorsunuz. Tekrar incineceksiniz. Bu nedenle, o kalbi açsanız iyi edersiniz. Kendini kendin inciteceksin, Andy. Bu harika bir haber değil mi? (Adamus kıkırdar.)  

Hadi, o kalbi bugün açalım. O kadar düşünmeyi bırak (Seyircilerin arasındaki bir kadını, başından öper). Ve hazır bundan bahsediyorken, hadi zihni de açalım. Evet. Biliyorsunuz ki, sorun olan zihin değildir. Sorun olan sizsiniz. (Adamus ve bazıları kıkırdar.)

SHAUMBRA 2 (Erkek): Genellikle evet.

ADAMUS: Genellikle, evet. Her zaman, kesinlikle. Sorun sizsiniz ve bunu sevgi dolu bir şekilde söylüyorum. Zihin denen bu şeye sahipsiniz.  Zihne saplanıp kalmış vaziyettesiniz. Zihne takılmış haldesiniz. Sizi oraya kim koydu peki? (Biri “ Biz koyduk” der.) Nihayet! Ben değil ya. (Adamus kıkırdar) Evet, siz koydunuz. Rahat bir yerdi. Kendi içinde kapalı bir yerdi. Bu gezegende farklı deneyimler yaşayabilmenize izin veren sınırlı bir yerdi,  ama şimdi, bunun ötesine geçiyoruz. Bu nedenle artık zihni de açabilirsiniz.

Oh, bu kalbi açmaktan daha zordur. Daha zordur. Daha güçtür. Neden mi? Çünkü kapalı bir zihinde, gerçekten de deneyimlerinizi sınırlayabilir ve onları kontrol altında tutabilirsiniz. Onları sizin için güvenli bir mesafede tutabilirsiniz. Deneyimlerinizi ve onların hakkındaki yorumlarınızı fazlasıyla tanımlayabilirsiniz. Ama zihni açtığınızda harika bir şey olur. Evet, harika bir şey olur. Aklınızı kaçırdığınızı sandığınız bir dönem olacak; ama kaçırmayacaksınız. Sadece sizi geri kazanıyorsunuz.

 

Özgürlük Konusu

Bu gerçekten de Özgürlük Serisi. Gelecek üç ay boyunca, kendinizi ve özellikle de çevrenizdeki her şeyi dikkatle seyredin, dikkatle gözlemleyin. Çünkü bu özgürlük sorunu, herkesin karşısına dikiliyor olacak. Herkesin. Her bir kişiyi kastediyorum. Bu kısaca kozmik bir konu. Bu sadece burada bu gezegende olmuyor. Bundan etkilenen sadece siz değilsiniz. Bu kozmik bir konu. Bu sadece sizin gezegeniniz ya da güneş sisteminiz için bir devrin sonu değil. Bu, tüm yaratım için bir devrin sonu. Hmmmm. Oldukça sert.

Derin bir nefes alalım. O kalbi açın, zihninizi açın.

Gerçekten de öyle. Bu nedenle pek çok bilgi, duygu ve geri besleme alıyorsunuz ve bunların hangi cehennemden geldiğini merak ediyorsunuz. Her yerden geliyorlar. Ruhsal aileleriniz – onlardan geliyorlar. Kozmosun her yerinde bu uyanış mevcut diyebiliriz. Bir özgürlük arzusu ve özgürlüğe karşı yoğun bir korku ve endişe var. Bu sadece burada, bu gezegende konuşulmuyor. Ona farklı yerlerde farklı isimler veriyorlar. Ama konuşulan temelde özgürlük. Bu da, şuan bütün yaratımın her yerinde gerçekleşmekte.

Bildiğiniz gibi, Ruh(Spirit)*, Sonsuz Bir, sizi potansiyel egemenliğiniz ve eşsiz Ben’liğinizle ödüllendirdiği zaman ve size “Git ve kendini keşfet. Ben olanı keşfet” dedi, siz de bunu yaptınız. Hepiniz yaptınız. Ruhu (soul) olan tüm varlıklar bunu yaptı. Fakat sıkışmış bilinç nedeniyle, sıkışmış bir enerji formunda var olan- ki bu hala böyle- bir noktaya geldiler. Tüm meleksi varlıkların bilinci burada oyun oynayıp eğlenirken, kozmik meleksi deneyimler yarattılar. Ama belirli bir noktada bu bilinç – sizin bilinciniz,  meleksi ailelerinizin bilinci, Başmelekler düzenin bilinci ve diğer her şey-  aniden durdu ve şunu söyledi: “Bir sonraki adım özgürlüktür.”

 *Çn: RUH (Spirit)  – Tanrı da denir, Kaynak veya Sonsuz Bir.  Her ruhu olan varlığın içindeki tanrısal kıvılcım.

Ruhu olan Varlıklar – RUH ( Spirit) kendini dışarıya doğru ifade ettiğinde  tüm ruhlar(soul) varlığa dönüştüler. Her ruhu olan varlık kendi içerisinde özgün ve kişisel bir ifadeyle Kaynak’ın yaratıcı özü ve mutlak ve bağımsız enerjisini barındırır.

Neden özgürlük? Temelde Ruh’dan (Spirit) özgürlük. Ev’den özgürlük. Tanrı’dan özgürlük. Ebedi Olan’dan özgürlük. Görüyorsunuz ya Tanrının çocukları olarak, sonunda onu bile salma noktasına geldik.

Ah! Bazı düğmelere basıyoruz. Bazılarınız şunları söylemeye başladı bile: “Ama ama, ama… hımm … Ruh’dan (Spirit) nasıl özgür kalabilirim ki? Ruh (Spirit) zaten ben değil miyim? Ruh’dan (Spirit) özgürleşmeyi kabul edersem ne olur? Aniden Ben’liği  ve kendi egemenliğinizi – özgür ve bağımsız -  kabul edersiniz.  Her zaman Ruh’un (Spirit) istediği bir şeyi. Her zaman istediği.

Ruh (Spirit) bize en büyük hediyelerden birini verdi – egemenlik, özgürlük ve Ben benim. Ruh (Spirit) bunun başka bir şekilde olmasını istemezdi. Bunun sadece yarısını yapıp, sonra “Var olmanıza izin vereceğim, ama ona sınırlar koyacağım. Var olmanıza izin vereceğim, ama siz her zaman benimsiniz. Sizin kaynağınız benim” demezdi. Hayır. Ruh (Spirit),  sonsuz şefkat ve sevgi içinde “ Sana çok daha fazlasını vereceğim, Pete. Sana hepsini vereceğim. Hepsini. Bir gün benden dahi özgürleşmen gerekse de. Her zaman dost kalacağız. Yaptığın her şeyi, her zaman biliyor olacağım. (Bazıları kıkırdar) Seni her zaman seveceğim, ama bir noktada benden bile özgürleşmen gerekiyor.”

Bu, gerçek egemenlik ve ruhun gerçek keşfi ve en zor adımıdır.

Yaratımda oyunlar oynayan meleksi varlıklar, özgürlük ve egemenlik zamanının geldiğini anladıkları bir noktaya geldiklerinde, bilinç sınırladı; engelledi ve sıkıştırdı. Sonra ne oldu? Enerji hareket etmeyi bıraktı ya da en azından eskiden yapmış olduğu gibi, serbest akan bir şekilde hareket etmeyi durdurdu. Bilincin enerji çıkmazı yarattığı bir durum ortaya çıktı. Enerji hala orada, ama akmak, genişlemek ve hareket etmek yerine, kendi çevresinde dönüyor.

Enerji kendi içine doğru hareket etmeye başladı ve kendi enerjiniz,  özgürlük ve ifadeye izin vermeyerek bunu yaptığında ne olduğunu gayet iyi biliyorsunuz. O içinize dönüyor. Sizi parçalara ayırmaya başlıyor. Yaşamınıza türlü türlü garip şeyleri çekerek, sizi delirtmeye başlıyor ve “Bütün bunlar neden oluyor, bir türlü anlamıyorum” deseniz de, aslında nedenini bal gibi biliyorsunuz. Bunu yapan sizsiniz. Enerji, bilince yanıt olarak bir şeyler yapmak zorundadır. Bu, kendini param parça etmek, yanlış olanı yok etmek anlamına gelse bile. Oh, bazılarınız onun doğru olduğunu sanabilirsiniz, ama o yanlış olanı yok edecektir.

Enerjinin hareket etmeye devam ettiğini söyleyebilirsiniz, ama o içeri doğru hareket eder. O duvarlarınızın bazılarını yıkar. Sizi hasta eder, mutsuz kılar, depresifleştirir ve buna benzer şeyler gerçekleşir. Bu sadece enerjidir ve sadece bilinç düzeyinize yanıt vermektedir. Sonuçta bunların hepsi özgürlükle alakalıdır.

Enerjiler uzun zaman önce meleksi âlemlerde hareket etmeyi bıraktığında, meleksi varlık olarak sizler, bu gezegene gelme kararı aldınız – bilinci ve enerjiyi anlamanın, eşsiz varlıklar olarak kendinizi anlamanın, kendinizi bir deneyimde, çok derin bir biçimde içinizden başlayarak anlamanın yoluydu.

En baştan beri biliyordunuz ki, er ya da geç, kendi özgürlüğe çağrınız öne çıkacaktı. Ve şimdi işte, o burada. Bu sadece Maya Takviminin ya da bazı diğer kozmik döngülerin ve hatta Atlantis Döngüsünün bile sonu olduğu için değil. Sizi bir şeye ya da birine, Ruh (Spirit)da dâhil, bağımlı kılan bir dönemin sonu bu, Rahibe (Rahibe kostümü giymiş Kathleen’e). Belki de artık o cüppeleri çıkarma zamanıdır, Peder (Papaz kıyafeti giyen Sart’a). Onları salıverin.

 

Ruh’dan (Spirit) Özgürlük

Şimdi, bazılarınız buna “küfür” diyebilir. Küfür. Ruh’a (Spirit) nasıl arkanı dönebilirsin? Tanrı’dan nasıl uzaklaşırsın?

Hadi farkını açıklayalım. Tanrı – insan yaratımı. Tanrı hakkında tam olarak ne hissettiğimi size söylemiştim. O insan yapımı bir uydurmadır. O bir yalandır.  Oh, o koca bir yalandır ve yıllar içinde geliştirilmiş, değişiklik yapılmış, arıtılmış ve üzerine kitaplar yazılmıştır. Sanki gerçekten onları Tanrı yazmış gibi? Hayır. Bazıları vahiydi, evet,  kendi dönemleri için, ama bu yeni bir zaman, yeni bir çağ.

Cauldre bana ince buz üstünde yürüdüğümü söylüyor. Hayır, buz diye bir şey yok. Ben suyun üzerinde yürüyorum. (Kahkahalar) Ve sevgili Eesa’li Linda öylece bakıyor…

LINDA: Harika. (Bundan pek emin değildir)

ADAMUS: Bugün çok mutluyum. (Adamus kıkırdar.)

LINDA: Güzel.

ADAMUS: Ve Tanrı –insan yapımı bir yaratım. Sonra sizler zaman zaman onun yerine “Ruh-Spirit” kelimesini kullanıyorsunuz. “Ruh-Spirit” “Tanrı’dan” biraz daha iyi olabilir. Ona ne derseniz deyin, o içinizdeki yaratıcı kaynaktır. Evet, o içinizdeki birliktir, ama şimdi özgürlük zamanı, Sonsuz Bir’in her zaman istediği şey. Neden mi? İnsan kelimeleri kullanırsak, Sonsuz Bir’in, Ruh’un (Spirit), Anne/Baba Tanrı’nın – nasıl ifade etmek isterseniz -  Ben oluşunu gerçekten bilmesi, anlaması için “özgürlük” olmak zorundaydı. Özümüzün son bir bırakılışı olmak zorundaydı. Artık özü kontrol etmeye gerek yok. Çok uzun süre, siz aynı zamanda o özdünüz de. Ama sonunda hepsi serbest bırakmak, salı vermekle ilgilidir. Bu nedenle Ruh      ( Spirit), Sonsuz Bir, gerçekten sizi tanıyabilir. Kendinizi tanıdıkça, özgürlüğünüzü ve egemenliğinizi kabul ettikçe, Ruh( Spirit) da kendi egemenliğini anlayacaktır.

İlginç bir önerme aslında. Çoğu insan, Ruh’un (Spirit) yükselmiş olduğunu, her şeyi bildiğini ve her şeyi yapabileceğini düşünme eğilimindeler. Hiç de değil. Hiç de değil. Daha önce de bahsettiğim gibi, hepsi basitlik ve saflıkla ilgilidir. Bir bakıma o, masumiyetiyle bir çocuk gibidir. Ruh(Spirit) daha sonra ne olacağını bilmez. Siz bilir misiniz? Ruh (Spirit), sizin her düşüncenizi bilmez. Çünkü kendinizi kapata biliyorsunuz. Kanıt mı istiyorsunuz? Kendinizi kendinizden saklıyorsunuz dolayısıyla kendinizi Ruh’dan da saklayabilirsiniz. Böylece, Ruh da kendini sizden saklayabilir.

Ruh(Spirit) her şeyi bilmez. Her şey - olacak her şey ve olan her şey – bilinse, bu gerçekten çok sapkın bir oyun olurdu. Bu gerçekten de sapkın bir oyun olurdu. Bu, Ruh(Spirit) için de bir deneyim. Siz, kendinizle ilgili bir şeyi keşfettiğinizde, Ruh da kendisiyle ilgili bir şeyi fark eder. Güzel bir gün batımı gördüğümüzde, Ruh da güzel bir gün batımı görür. Ruh(Spirit) onu sizden önce görmemiştir. Size ”Yarattığım şu güzel gün batımına bak.” demez. Ruh(Spirit) sizden onu yaratmanızı ister ve Sonsuz Bir onu görür, onu hisseder ve onu deneyimler.

Bu nedenle siz kendi egemenliğinizi anladığınızda, Ruh(Spirit) da kendi egemen oluşunu anlayacaktır diyebiliriz.

Hadi derin bir nefes alalım.

Aynı şeyler özgürlük için de geçerlidir. Özgürlük için de. Ruh(Spirit) Hmm. (Suyundan yudumlamak için durur.) Siz özgürlüğü anladığınızda, o da anlayacaktır. Özgürlük.

Bu seride ona giriş yapıyoruz. Bu seride. Özgürlük - sembol tam da burada ( Kürsüsündeki sembolü kastederek). Tam burada. Çember - tamamlanma, tam çember haline gelme, Maça - Yükselme. Maçanın ters dönmüş hali sizin kalbiniz. Zambak şeklinde arma*,bütünlenme. Eril, dişil, aydınlık, karanlık, insan ve Ruh’un(Spirit) bütünlenmesi. Tam burada. Tam burada.

*Çn: Süsen yâda zambak çiçeği şekline benzeyen hanedan arması. Fransızca.

LINDA: Harika.

ADAMUS: (Kürsüyü yukarıya kaldırarak gösterir.) Tam burada. (Bazıları alkışlar)

Bu gerçekten de özgürlük serisi. Evet! Kulağa güzel geliyor ve öyle de.  Gelecek bir kaç - 12 Aralık, 21 Aralık, 31 Aralık diyebilirsiniz, hiç de fark etmez - gelecek birkaç ay, ilginç olacak. (Adamus kıkırdar) Ah evet. (Kostümünün parçası olan bir kılıcı eline alır.) İlginç. Hım. Meydan okuyucu - Sana doğrultsam bir mahsuru olmaz, değil mi?

SHAUMBRA 3 (Kadın): Hayır.

ADAMUS: Evet. Biraz zor. Ah, gezegenin birazcık çıldırdığını göreceksiniz. Evet. Kendinizi de çıldırırken göreceksiniz. Evet. Sizi serbest bırakacak şeyleri deneyimliyor olacaksınız. (Elindeki kılıçla Roy’a dokunur.) Ah, bunu eskiden yaptığımız günü hatırlıyorum. (Kahkahalar) Evet. Evet. Küçük bir vaftiz töreni.

Evet. Oh, evet, resim için. (Adamus kılıcını kaldırır.) Güzel.

Evet. Çok özgür. Sanırım bugün gerçek bir kılıca sahip olmamın bir mahsuru yoktur. Evet, çünkü… Eh-eh-eh-eh-eh (Kılıcını biraz sağa sola sallar) … Evet, evet. Çünkü… Bununla sizi dürteceğimi sanmıyorsunuz değil mi?

DAVID: Kasten değil. (Kahkahalar)

ADAMUS: Kasten değil. Evet, ayağım kayıp düşebilirim. Özgür olurdun! (Kahkahalar) Bağların bazılarını kesmek için, bugün bir kılıcım olması çok uygun. Evet. Siz değerli varlıkları kesmek değil, ama bağların bazılarını kesmek için. Bu nedenle bu kılıcı daha fazla etrafta sallamayacağım. Bunun bazılarınızı kaygılandırdığını görebiliyorum. (Kılıcını indirir.)

 

Özgürlük nedir?

Özgürlük. Hadi bir bakalım. Özgürlük nedir? Linda, mikrofon lütfen. Özgürlük nedir?

Derin bir nefes alalım. Bir anlığına bunu hissedin. Özgürlük nedir? Güzel kelime. Aşırı sıklıkta kullanılmış bir kelime. Yanlış anlaşılmış bir kelime. Özgürlük nedir?

MARY: Şuan da her şeyin gerçekleşmesine izin vermek.

ADAMUS: Şuan da her şeyin gerçekleşmesine izin vermek. Güzel. Güzel. Bunu sevdim. Bunu bir kenara yazacağım. Şuan her şeyin gerçekleşmesine izin veriyor musun, Mary?

MARY: Hayır.

ADAMUS: Gerçekten mi?! Neden olmasın?

MARY: Sanırım bazen zihnim araya giriyor.

ADAMUS: Öyle mi düşünüyorsun? (Kahkahalar)

MARY: Evet, kesinlikle! Orada hata yoktu.

ADAMUS: Kelimeleri sen söyledin.

MARY: Orada hata yoktu.

ADAMUS: Anda izin vermek. Anda izin vermek. Ne harika bir şey. Neden anda izin vermiyorsun?

MARY: Korku.

ADAMUS: Korku. Ne korkusu?

MARY: Serbest bırakmanın.

ADAMUS: Ne korkusu? Pratik, gerçek hayat. Gerçek hayat. Ne korkusu?

MARY: Paraya sahip olmama. Eve sahip olmama. Ve…

ADAMUS: Saçmalık. Zaten onlara sahipsin! Kastettiğim… (Adamus kıkırdar)

MARY: Evet, kesinlikle. Kesinlikle, öyleyse canı cehenneme. (O ve Adamus gülüşmektedirler)

ADAMUS: Öyleyse şimdi korkacak neyin var? Evet. Korkacak neyin var? Evet.

MARY: Hiç bir şey.

ADAMUS: Neden korktuğunu söyleyebilir miyim?

MARY: Lütfen.

ADAMUS: Şu sesleri duyuyorsun – annenin sesini, babanın sesini, öğretmeninin sesini ve çoğunuz da şu ya da bu miktarda bu sesleri duyuyorsunuz – gerçekten de bu sesleri dinliyorsunuz.

MARY: Oh evet.

ADAMUS: Onlardan hoşlanıyorsun. Onlara bayılıyorsun ve sürekli onlarla oynuyorsun. Onlar her zaman oradalar ve sana “Hayır, Mary. İyi bir kız ol.” dedikleri için  onlardan korkuyorsun. Neden ara sıra kötü bir kız olmuyorsun? (Biri “Oooh” der) Sadece… Evet oooh. (Kahkahalar ve Adamus kıkırdar) Evet, sadece onu deneyimlemek için. Sadece onu deneyimlemek için. İyi olmaya çalışmaktan vazgeç. Gördün mü? Özgürlüğü bu noktada kaçırıyorsun.

MARY: Doğru.

ADAMUS: Evet.

MARY: Teşekkürler.

ADAMUS: İyi. Harika. İyi. Özgürlük nedir?

LADONNA: Onunkileri beğendim.

ADAMUS: Evet. Onunkileri alamazsın. Özgürlük nedir?

LADONNA: Yaşamdan korkmamak.

ADAMUS: Neden yaşamdan korkuyorsun?

LADONNA: (Ağlamak üzeredir.) Pek çok şey olup duruyor.

ADAMUS: Olurlar.

LADONNA: Zor bir yıldı ve…

ADAMUS: Ah, gelecek birkaç ay…

LADONNA: … Bitmesini dört gözle bekliyorum. Üç ay daha.

ADAMUS: Evet. Oh, yılsonunda ne olacağını düşünüyorsun?

LADONNA: Enerjinin yeterince hareket etmiş olacağını umuyorum…

ADAMUS: Enerjiyi ne hareket ettirir?

LADONNA: Sen söyle. (Kahkahalar)

ADAMUS: Söylemiştim! Artık yeter! (Adamus kıkırdar) Bilinç. Bilinç. Bilinç nedir?

LADONNA: Sadece büyük miktarda korku. Ben sadece… Tüm o korku unsuru iyi bir şeydi.

ADAMUS: Evet, evet. Çok fazla korku. Bilinç nedir?

LADONNA: Hıı …

ADAMUS: Adamus 101.

LADONNA: Hımm. Sadece olmak…

ADAMUS: Sen! Sen! Farkındalık!

LADONNA: Farkında olmak. Evet, farkında.

ADAMUS: Senin farkındalığın.

LADONNA: Evet. Farkında olmak.

ADAMUS: Senin tüm potansiyellerin. Potansiyellerinin hepsi. Bilinç enerjiyi harekete geçirir – enerjiyi zaten bilinç yarattı ve onu harekete geçiren de o’dur – böylece de gerçekliği de o yaratır. Ama eğer bilinç – bilincin ne olduğunun bile farkında değilsen – ve bilincin kapalıysa, kasten, kendini geri çekiyorsan, o zaman fazla bir şey elde edemeyeceksin ve enerji seninle uğraşmaya devam edecek. Seni ters yüz etmeye başlayacak. Bunun tek nedeni de, senin harekete geçmeni istemesi. Senin daha da ilerlemeni istiyor. Ve tüm o şeytanları, ejderhaları, karanlığı ve diğer her şeyi sana getirecek ve sen şunu söyleyeceksin: “Neden? Sevgili Tanrım, neden bunları deneyimliyorum?”. Tanrı da şunu diyecek: “Özgür olabilesin diye!”

Bunun komik olduğunu sanıyordum. (Adamus kıkırdar) Çok komik! Neden mi? Bunu size yapan ya da sizin için yapan Tanrı değil  – Ruh (Spirit) ya da ona ne demek istiyorsanız…

LADONNA: Ama şuan enerjinin ailemde olaylar yarattığını düşünüyorum çünkü hareket etmemiz gerekiyor. Arada bundan bahsediyorduk.

ADAMUS: Tam olarak.

LADONNA: Tüm bu enerjinin burada olmasının nedeni, bizim hareket etmemizin gerekmesi.

ADAMUS: Evet.

LADONNA: Ama onu deneyimlerken bu zor.

ADAMUS: Gerçekten zor. Ama bir anlığına hayal et – sadece bir anlığına, açık kalp ve zihinle – sen özgür olabilirsin. Özgür olabilirsin. İnanılmaz bir kavram. İnanılmaz, çok basit, ama sıkışıp kalmak da çok kolay. Ya da “Neden ben?” demeye başlamak da çok kolay. Oyunu oynamaya devam etmek için, cevabı bilmiyor gibi yapmak da çok kolay.

(Duraklama; Adamus kıkırdar)

Bir kez daha söyleyeceğim. (Bazıları güler) (Adamus şimdi çok yoğun bir şekilde konuşmaktadır) Oyunu oynamaya devam etmek için, cevabı bilmiyor gibi yapmak da çok kolay!  Cevaba sahip olduğunuzu bir anladığınızda… (Birine mikrofonla vurmak için uzanır) Ah, bunu bir de elimle yapayım. Hm. Hm.

Cevaba sahip olduğunuzu anladığınızda, oyun bitmiştir. Özgürlüğe sahipsinizdir. Oyun bitmiştir ve siz artık özgürlüğe sahipsinizdir.

Sevgili Şambra… Mm. Mm, mm, mm. Kürsüme ve özgürlük sembolüne bayılıyorum (Üzerindeki sembolden bahseder).

Sevgili Şambra, bu çok önemli. Çok basit ve çok kolay, ama size şunu söylemeyim ki, bu öğleden sonra, bu akşam ya da bu sabah bir şeyler değişmeyecek olursa işler zorlaşacak.

Tekrar söyleyeceğim. Sevgili Şambra, bu çok kolay, çok kolay. Gerçekten de. Hadi onu damıtalım. Hadi özüne inelim. Bu çok kolay, ama bu Şaud toplantısında bir şeyler değişmedikçe ki, değişen siz olacaksınız, sadece dikkatinizi dağıtıyorum -  bugün ki kıyafetimi beğendiniz mi? (Biri “Evet” der) Evet! Evet, evet. Gerçek bir altın taç istemiştim aslında. Bir şeyler değişmedikçe zor olacak.  Gerçek içsel kişisel meydan okumaların birkaç ayı. Ve aslında bu şekilde olması da gerekmiyor.

Ama oh! Benim sizin de bunu bu şekilde yapacağınıza dair bir sezgim var ve bu üzücü bir sezgi.(Gülüşmeler) Evet,  muhtemelen. Muhtemelen. Neden mi? Neden mi? (Bazıları  “ Bu bizim oyunumuz. Oyunumuzu seviyoruz.” der) Oyun. Kalıplar. Farklı bir şey bilmemek. Gerçekten emin olmamak. Bu “Ben burada biraz eğlenceyi seviyorum. Şambra’yla bir araya gelmeyi seviyorum. Yemek yemekten hoşlanıyorum, ama hımm bilmiyorum. Bilmiyorum. Bir yerlerde bir cevap olmalı.” demek. O tam da burada! Şuanda! O sizsiniz. O sizden geliyor. O sizden geliyor.

Çok kolay olabilir ya da çok zor olabilir. Gelecek birkaç ay, bunu size söyleyecek.

Şimdi bunları söylemişken… Konudan sapıyorum. Pekâlâ. Hadi geri dönelim. Özgürlük nedir? Özgürlük nedir? Linda, mikrofon lütfen.

LINDA: Özel konuğun ve dostun Jeffrey’e uzatıyorum.

ADAMUS: Evet. Özgürlük nedir? Ayağa kalkar mısın lütfen?

JEFFREY: Tabii. Değişiklikler yapma özgürlüğü. Hayatımda değişiklikler yapma özgürlüğü.

ADAMUS: Güzel. Yaşamında neyi değiştirmek isterdin? Listendeki bir numaralı şey.

JEFFREY: Hıı, yeni bir yol… Hayatımda tamamen yepyeni bir yol.

ADAMUS: Tamamen yepyeni bir yol.

JEFFREY: Aslında o aşamadayım… 30 yıldır yaptığım işimi daha yeni bıraktım ve ben…

ADAMU S: Oh, hadi hep beraber alkışlayalım. (Seyirciler alkışlar)

JEFFREY: Müsaidim!

ADAMUS: Partnerinin alkışlamadığını fark ettim ama… (Kahkahalar)

JEFFREY: Oh hayır! Evet, evet alkışlıyor.

ADAMUS: Ve şimdi de golf müsabakasındaymış gibi alkışlıyor.

JEFFREY: (Kıkırdayarak) Oh hayır! O çok destekçidir.

ADAMUS: Kesinlikle.

JEFFREY: Görünüşe göre, biz de bundan bahsediyorduk, son bir haftadır ya da aydır onlar da benzer bir şeyler deneyimlemişler. Bunu yıllarca yaptım ve son birkaç ayda, birkaç haftada…

ADAMUS: Nasıl hissediyorsun?

JEFFREY: Gerçekten çok iyi hissediyorum ama korkuyorum da.

ADAMUS: Neden?

JEFFREY: Hayatta başarısız olmak için o adımı atmadığımı biliyorum ama bir sonraki başarının ne olduğunu bilmiyorum.

ADAMUS: Evet. Güzel! Güzel. Çok güzel!

JEFFREY: Ve…

ADAMUS: Bu önemli bir nokta. Seni orada durduracağım. “Bir sonraki başarının neye benzeyeceğini bilmiyorum.” Ah! Bu öylesine anahtar bir nokta ki. “Bir sonraki başarının neye benzeyeceğini” sana söyleten şey, eski kalıplar, eski zihin, eski gelenekler vs. olabilir.

“Bugünün zihni ya da gözleriyle yarına bakmak istemiyorum. Yarının harika olduğunu biliyorum. Bunu biliyorum. O kalbimde. Biliyorum. Ve ona, her şeyiyle izin vermeye gönüllüyüm.” demek ilginç, korkutucu, ama güzel, bir o kadar da güzel bir şey.  Şimdi o, “Her şeyiyle kısmı” işin zor kısmı. Her şeyiyle –“ ben…. Yapacağım” “Ben….. yapacağı” gibi bir eğilim var. Duvarlarda plaketler, posterler ve hepinizin arabalarında stikerlarım var.

Aydınlanma ve özgürlük, “Belki, kısmen, her nasılsa” türünden bir şey değildir. Değildir. O ya hep ya hiç türünden bir şeydir. Yükselmiş Üstatlara sorun. O ya hep ya hiç türünden bir şeydir. Aydınlanmanın bir parçasını yapamazsınız. Ya vardır ya da yoktur. Çünkü suyu test ediyorsanız, orada köpek balıkları bulacaksınız.

Aydınlanma, özgürlük – Özgürlüğün birazına, orta karar bir miktarına ya da bol özgürlük algısına sahip olamazsınız. Ya vardır ya da yoktur. Sorunun bir parçası budur. Zihin – zihni kontrol eden siz - burada araya girer ve şunu der: “Bir bakacağım. İşimden ayrılacağım. Bu büyük bir adım; ama sonra ne olacak şöyle bir bakayım. Başka bir şey yapmayacağım. Özgürlüğü önce ucundan hafif bir denemek istiyorum. Aslında ucundan azıcık özgürlük, sizin için daha büyük bir hapishane yaratır.

Benim fikrimce, azıcık özgürlük hiç olmamasından daha da kötüdür. Çünkü böylece özgürlüğü kapana sıkıştırmaktasınızdır. Şimdi özgürlüğü kontrol ediyorsunuzdur. Özgürlüğün, özgür olması gerekir. Bu nedenle ona özgürlük diyoruz. Şimdi özgürlüğü kafeste tutuyorsunuz, ta ki bir gün kalbiniz “Evet gerçek özgürlüğe hazırım” diyene kadar. Bu şekilde özgürlüğün çarptırılmış bir halini bilip deneyimleyeceksiniz- kontrol ettiğiniz bir özgürlüğü. Sonra zihin tekrar gelecek ve “Bak son kez özgürlüğü denediğinde ne oldu” diyecek. Zihniniz size “ Sen özgürlükten hiç bir şey anlamıyorsun. Onu başkasından öğrenmek zorundasın” diyecek. Hayır öğrenemezsiniz. Öğrenemezsiniz. Özgürlük, sizin kendinize verdiğiniz bir şeydir.

Bu nedenle, ya hep ya hiçtir. Bu çok, ama çok korkutucu. Gerçekten de çok korkutucu. (Adamus kameraya el sallar) Tüm dostlarıma el sallıyorum. Evet. Ya hep ya da hiç olduğunu, bunun sadece işi bırakmakla alakalı olmadığını düşünmek çok korkutucu. Değişiklik aradığını söylemiştin, Jeffrey. Tamamen farklı bir yol, tamamen farklı. Peki, seni alıkoyan nedir? Geri durmanın, tereddütlerinin, duraklamaların nedeni nedir?

JEFFREY: Yön.

ADAMUS: Yönü bilmek mi?

JEFFREY: Ne…

ADAMUS: Bir yönün yok ve bu iyi bir haber. Bu çok iyi bir haber, çünkü eğer bir tane bile yönün olsaydı, eski insan yöntemi ve Eski Enerji yöntemi muhakkak onu tasavvur ederdi. Bu nedenle gerçekten de bir yön yok ve işin meydan okuması ya da güzelliği bu. Buna kabul verebilir misiniz.?

JEFFREY: Sanırım.

ADAMUS: Sanıyorsun.

JEFFREY: Kalbim açıksa ve ben de açıksam ve eğer akmasına izin verirsem, şeylerin gerçekleşeceğine inanıyorum. Terri ve benim için fırsatlar ve potansiyeller tezahür ettireceğim ve her şey yoluna girecek.

ADAMUS: Evet. Ve… Ve… Biri gerçekten özgürlük adına o seçimi yaptığında ve gerçekten ona hazırsa, bazılarınızın da keşfettiği gibi,  başta her şey yolunda gitmez. Başlarda temizlenme, arınma, değişme süreci gerçekleşir. Ne yazık ki, sıklıkla bu işini kaybetme, evini kaybetme, kimlik duygunuzu yitirme, inançlarınızı yitirme, arkadaşlarınızı yitirme – eğer hala kaldıysa (Bazıları kahkaha atar) – ilişkinizi kaybetme gibi şeylerle sonuçlanır. (Adamus kıkırdar) Ben her zaman sizin dostunuz kalacağım.

JEFFREY: Teşekkürler.

ADAMUS: İnsanların çok değer verdiği o şeyleri kaybetmesi, gerçekten de çok korkutucu. Bu çok korkutucu. Ama  istediğiniz Yükselmiş Üstat’a sorun… Aslında daha sonra bir şarkıda kullanılan bir deyim bile yarattılar. Özgürlük artık kaybedecek bir şey kalmadı demenin başka bir yoludur. Ben gülüyorum. Kuthumi gülüyor. Özgürlük artık kaybedecek bir şey kalmadı demenin başka bir yoludur. Ne kadar da doğru. Kesinlikle.

Bu arada Cauldre uyduruk bir yarışma yapmamızı istiyor. (İç geçirerek) Pekâlâ. Şeyi kim yazdı… “Me and Bobby McGee’ şarkısının sözlerini kim yazdı? (Seyirciler cevap vermeye başlar) Sözleri kim yazdı? (Biri “Kris Kristofferson” diye bağırır) Cauldre ‘ye göre Kris Kristofferson. Şarkıyı kim popüler yaptı? Kim listelere soktu? (Biri “Janice Joplin” der) Tekrar deneyin. Şarkıyı kim popüler yaptı? Listelere kim soktu?  (Biri “ Bize zihnimizi kullandırma” der. Seyirciler ve Adamus’dan kahkahalar) Bu Cauldre’nin küçük oyunu, benim değil. (Kısa bir sessizlik olur) King of the Road. Roger Miller. Evet, birincisi. Sonra Janice Joplin ve diğer şarkıcılar. Ama evet hadi devam edelim. (Adamus gözlerini devirirken kahkahalar) Dikkatimi dağıtmaya çalışıyor. (Adamus kıkırdar) Çok güzel. Özgürlük artık kaybedecek bir şey…

Bu arada özgürlük kelimesi… Özgürlük – İngilizce ve ayrıca Almanca’da kelimenin kökenine baktığınızda özgürlük huzur demektir. Ne kavram ama. Özgürlüğe sahip olduğunuzda huzura sahipsinizdir. Ve onun arkasındaki destek enerji, Tanrıça Frita’dır. Frita. Çevirenler için F-r-i-t-a. Tanrıça Frita. Serbest bırakmak. Serbest bırakmak onun gerçek anlamıdır. Güzel. Hadi devam edelim.

Özgürlük. Sizin için özgürlük nedir? Linda mikrofonu size uzatacak. Sizin için özgürlük nedir? Ayağa kalkar mısın lütfen?

LESLIE: Kendin için seçimler yapmak.

ADAMUS: Kendin için seçimler yapmak. Mükemmel. Peki, yapıyor musun?

LESLIE: Gitgide daha iyiye gidiyorum.

ADAMUS: 1 ile 10 arasında neredesin?

LESLIE: 6 ile 7 arasında.

ADAMUS: Güzel. Gerisinden seni alıkoyan nedir?

EDITH: O evli. (Bolca kahkaha)

ADAMUS: Duymayanlar için, Edith “O evli” diyerek nazikçe yardımda bulundu.

EDITH: O evli!

ADAMUS: Onunla! Onunla! (John Kuderka’a işaret ederek; kahkahalar)

LESLIE: Onunla! Tüm suçu sana yüklüyorum.

ADAMUS: Evet, teşekkürler. Herkes öyle yapar.

LESLIE: Hayır. Demek istediğim, bu bir parçası. Evli olmak bir parçası.

ADAMUS: Elbette.

LESLIE: Biliyorsun ki, o ilişkideki sorumluluğu hissetmek..

ADAMUS: Evliliğinde mutlu musun?

LESLIE: Kesinlikle.

ADAMUS: Güzel cevap. (Kahkahalar) Güzel cevap.

LESLIE: Bugün. (Kıkırdar) Bugün.

ADAMUS: Bu daha iyi bir cevap. Güzel. Sorumluluk; diğer insanlar. Aslında, bu hayatın bir gerçeği. Şimdi, özgürlük bunu değiştirir mi? Başkalarına duyduğun sorumlulukları özgürlük değiştirecek mi?

(Leslie duraksar)

Evet! Ne sandın?

LESLIE: Evet.

ADAMUS: Evet, evet.

LESLIE: Kesinlikle.

ADAMUS: Böylece onları sevmek, onlara yardım etmek ve yanlarında olmak için özgür olacaksın. Bunlar borç ya da zorunluluk olmayacak. Bunlar yapmak zorunda olduğun değil, yapmak istediğin şeyler olacak. Bu benim yarattığım en sevdiğim deyişlerden birini hatırlatıyor – “Sadece bir Üstat hizmet edebilir. Diğer herkes hizmetçiden başka bir şey değildir.” Aynı şey. Üstat özgürdür ve hiçbir zorunluluk hissi ya da geriye hiçbir şey alma ihtiyacı olmadan; özgürce, açık bir şekilde ve sevgiyle verebilir. Ve diğerleriyle paylaşımlarda bulunabilir.

Bu inanılmaz bir şey; ama özellikle de çocuklarınız, eşiniz ve size bağlı insanlar varsa, bu oldukça zordur. Özgürlüğe sahip olmamanın en büyük insan bahanelerinden biri şudur: “Çocuklarımın bana ihtiyacı var.” Aslında yok. Çoğu kez sizden hoşlanmıyorlar bile. (Kahkahalar) Çoğu kez, her zaman değil. Doğru. Sizi seviyorlar ama bazen sizden pek hoşlanmıyorlar.

Bu en büyük bahanelerden biri ve bu ilginç, çok ilginç bir dinamiktir. Şöyle bir algı var – pek çoğunuz gerçekten de, bu kadere doğru yönelmiş vaziyettesiniz – algı şu: “…. olduğunda – boşluğu siz doldurun -  özgür olacağım.” “Çocuklarım büyüdüğünde, eşim terk ettiğinde, lotoyu kazandığımda, 10 milyon dolar kazandığımda.” Ya tabi. (Adamus kıkırdar) Evet, “Ya da öldüğümde. Bu fiziksel bedenden çıktığımda ve geçiş yaptığımda özgür olacağım.” Hayır, hiç de değil. Gerçekten de değil. Çok şaşıracaksınız.

Sizi bir gece dışarı çıkarmak istiyorum. Bunu yapmalıyız. Cadılar Bayramı – Ne güzel bir gece. Cadılar Bayramı Gecesi. Hadi dışarı çıkalım ve Yakın Dünya Âlemlerini ziyaret edelim. Neden mi? Neden olmasın? Onlar bizi ziyaret ediyorlar. Biz de gidip onlarla tanışacağız. Hadi bunu takvime not alalım. Özel bir Cadılar Bayramı… Evet. Tüm Azizler gecesi. Astral Âlemlere, diğer boyutlara gideceğiz ve onları hissedeceğiz. Kılık değiştirip gideceğiz ki bizi görmesinler. Bunu yapabiliriz. Kendimizi gizleyebiliriz. Tanrım, siz bunu her gün yapıyorsunuz. Oraya gittiğimizde, hayaletler diyarının nasıl bir yer olduğunu göreceksiniz. Birinci elden tecrübe edebileceksiniz… Onu takvime ekledik mi? İnternet sitesine yüklendi mi? (Kahkahalar) Yüklenmeli!

LINDA: Tamamdır.

ADAMUS: Yüklenmeli. Güzel. Tamamdır. Olmuş bilin. Mükemmel. Ah! İçeceğim. Sizin içeceklerinizden birini almalıyım, David. (David küçük whisky şişeleriyle dolu bir kuşak giymektedir ve onları Adamus’a sunar.) Cauldre bunu yapma özgürlüğüm olmadığını söylüyor. (Kahkahalar) Sonra.

MARTY: Bize kim olduğunu göster!

ADAMUS: Evet. Bize olduğun gibi görün. Bu – Bu hoşuma gitti! (Kahkahalar) Buraya gel, Mofo. (daha fazla kahkaha) Bu gece araba kullanacak mısın?

MARTY: Hayır.

ADAMUS: Hayır, güzel. David?

MARTY: Kullanacak mıyım, tatlım? (Kahkahalar)

ADAMUS: Oh, sen çok özgürsün. (daha fazla kahkaha) David, bir tek atalım mı? Evet.

MARTY: Çok sert olmasın lütfen.

ADAMUS: Çok sert olmasın. Bir tane daha içebilirsin.

MARTY: Doğru. Ben de öyle düşünüyordum.

ADAMUS: Evet. Evet. Daha sonra şarkı da söyleyeceksin değil mi?

MARTY: Oh evet!

ADAMUS: Ohhh – ohhhh evet, evet. Bir tane daha iç! Pekâlâ. Mikrofonu rahat içesin diye ben tutayım.

MARTY: Oh vay canına!

ADAMUS: Evet, vay canına.

MARTY: Eğer annem şuan beni görebilseydi! (Kahkahalar)

ADAMUS: (Kıkırdayarak) Görüyor. Evet. İyi içki. Neye?

MARTY: Özgürlüğe!

ADAMUS: Özgürlüğe! Özgürlüğe! (Seyirciler alkışlar) Oooh! Oooh! (Marty küçük whisky şişesini içer)

ADAMUS: Özgürlük. Evet, evet, evet, ve sonra sembolik olarak onu ateşin içine fırlatmalısın. (Adamus şişeyi fırlattığında kahkahalar) Güzel. Ve ikincisi.

MARTY: Oh!

ADAMUS: Oh evet, evet.

MARTY: Oh ho.

ADAMUS: Oh, oh! Evet, Mofo! Evet. Ve bitirdikten sonra onu fırlatabilirsin. Atabilmesi için şömineyi açar mısınız?

MARTY: Özgürlüğe! (Sarhoşmuş gibi konuşur; bolca kahkaha, sonra kafasına diktiğinde tezahürat ve alkış)

ADAMUS: Oh! Buradan dumanları hissedebiliyorum. Evet.

MARTY: Sanırım bu şişe camdan.

ADAMUS: Önemli değil.

MARTY: Öyle mi?

ADAMUS: Elbette, elbette, elbette. Biri yakalayacaktır. (Şömineye doğru fırlatır, seyirciler alkışlar)

ADAMUS: Teşekkürler. Teşekkürler. Nerede kalmıştık? Özgürlük. Fark etmez. Özgürlük. Oh, Ciddiyeti dağıtmamız gerekiyordu. Oh! Çok ağırlaşmaya başlamıştı! “Ohh, ölümcül dü!”.  Oh, ölümcülden bahsetmişken – Cadılar Bayramı, orada kalmıştık. Evet, Cadılar Bayramında dışarı çıkacağız. Yakın Dünya Âlemlerine küçük bir yolculuk yapacağız.

Öldüğünüzde, aniden özgür olacağınıza dair yaygın bir yanlış inanış var. Hayır. Hayır, hiç de değil. Bazen daha kötü, daha cehennemsidir çünkü aniden, gerçekten de ona sahip olmadığınızı anlarsınız. Aniden bütün cevaplara sahip olmazsınız.. Bu bedenden fışt diye ayrılmadan önce var olan aynı sorunlarla cebelleşmeye devam edersiniz.. Ama bu sefer bedeniniz yoktur. Sonra aniden,  neler olup bittiğini gerçekten anlamak, algılamak için bir fırsatınızın olduğu 3.Boyutta bir bedene sahip olmanın bazı avantajları olduğunu, bu tip bir katı deneyime sahip olmanın avantajı olduğunu, anlarsınız. Sonra ne yaparsınız? Bir beden kapıp geri gelmeye çalışırsınız ve koşuşturmaca başlar.

Hadi geri dönelim. Linda, mikrofonla. Özgürlük nedir? Biliyorsunuz ki sonunda cevabı size ben vereceğim. Özgürlük nedir?

PAUL: Sadece yapmak.

ADAMUS: Sadece yapmak. Sadece yapıyor musun? Tüm bu cesur kelimeler, iyi tamam ama şimdi öğrencilerinin önünde olduğunu düşünebiliyor musun – ki ordasın, Firavun (Firavun kılığındadır) – ve “Sadece yapın” diyorsun. Kulağa harika geliyor, dans etmeyi, şarkı yazmayı istetiyor. Ama sen yapıyor musun?

PAUL: Denediğinde tekrar ve tekrar yapmayı daha kolaylaştırıyor.

ADAMUS: Güzel. Güzel. Bana bir örnek ver – gerçek yaşam örneği.

PAUL: Fazla bir anlam ifade etmese de, dans edip duruyorum.

ADAMUS: Evet. Ediyor musun?

PAUL: Evet.

ADAMUS: Güzel. Mükemmel.

PAUL: Ve buna bayılıyorum.

ADAMUS: Diğer insanların önünde mi?

PAUL: Evet.

ADAMUS: Güzel.

PAUL: Evet. (Biri “ Buraya çık!” der)

ADAMUS: Buraya çık. (Kahkahalar) Bunun için küçük bir müziğimiz var mı? Müziğe ihtiyacımız var mı?

PAUL: Hayır. 

ADAMUS: Hayır, müziğe ihtiyacımız yok. Hadi. Hadi. (Dans etmeye başlar, seyirciler alkışlar) Firavun dans ediyor. Mısırlı gibi yürü. Mısırlı gibi dans et. Mısırlı gibi kıvır! (Dans etmeye devam edip başındakini çıkarırken, kahkahalar) Sanırım iyi yol aldık. Bu bir aile gösterisi. Teşekkürler. Demek gerçekten yapıyorsun ve bunun için teşekkürler.

PAUL: Teşekkürler.

ADAMUS: Evet.

LINDA: Alkolden sonra hala bir aile gösterisinden mi bahsediyorsun? Gerçekten mi?! (Kahkahalar)

ADAMUS: Ben içmiyorum. Siz içiyorsunuz. Hepiniz 18’in üzerindesiniz.

MARTY: Evet.

ADAMUS: Evet, evet. Güzel. Güzel.

Öyleyse söyle bana. Şuan daha önce yapmadığın ne yapmak istersin?

PAUL: Çırılçıplak olmak. (Adamus ve seyircilerden bolca kahkaha) Hava sıcaklığı buna çok uygun değil gerçi.

ADAMUS: Tam değil… (Biri “Burası sıcak” der, daha fazla kahkaha) Burası sıcak. Bazen sormam gerekiyor. İnsan olmayalı uzun zaman oldu. Neden çıplak gezinmek istiyorsun?

PAUL: Özgürlük.

ADAMUS: Özgürlük, güzel, güzel.  Evet. Güzel.

PAUL: Bu özgürlük.

ADAMUS: Evet, özgürleşme.

PAUL: Özgürleşme.

ADAMUS: Teorik olarak, ormana gidip kendi başına yapabilirsin.

PAUL: Yaptım.

ADAMUS: Ah! Ah! Video? YouTube?

PAUL: Hayır.

ADAMUS: Hayır. Güzel, güzel. Teşekkürler. Güzel. Güzel. Çıplak dolaşmaktan başka bir şey var mı? Yani  bu hayattaki en büyük emelin mi? (Kahkahalar)

PAUL: Hmmm.

ADAMUS: Sadece yap. Bir anlığına benimle “Sadece yap” ile derin bir nefes al, hepiniz alın. O ne olurdu? Derin bir nefes. Sadece yap. Tamamen kalbin arzusu olan bir şey. Sadece yap. O ne olurdu?

PAUL: (Şarkı söyleyerek) Özgürlüüüüük!

ADAMUS: (O da şarkı söyleyerek) Ne olurduuuuu? (Kahkahalar)

PAUL: Sadece onun şarkısını söylemek. Onun şarkısını söylemek.

ADAMUS: Özgürlük.

PAUL: Sadece onun şarkısını söylemek.

ADAMUS: Sadece onun şarkısını söylemek. Güzel, güzel. Özgürlüğün şarkısını söylemek en yüksek tutkun mu?

PAUL: Şuanda öyle.

ADAMUS: Bu kadar. Güzel. Mükemmel. Öyleyse hadi yapalım.

PAUL AND ADAMUS: Özgürlüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüük!

ADAMUS: Güzel. Teşekkürler. Teşekkürler. (Seyirciler alkışlar)

İlk defa seyredenler için – bu son seyredişleri de olabilir – burada farklı ve ilginç bir şey yapıyoruz. Bu şekilde toplandığımızda eğleniyoruz. Ne anlayış ama, evet. Pek çok kereler dikkat dağıtıyoruz. Gördüğünüz gibi enerji ağırlaşmaya, sıkıcılaşmaya ya da zihinselleşmeye başladığında, bir anlığına dikkat dağıtmak, günlük keşmekeşten uzaklaşmak ve sorunlarınızdan dikkatinizi uzaklaştırmak için, eğlenceli, hayat dolu ve beklenmeyen bir şey yapıyoruz. Burada yaptığımız bu. Bu, yeni spiritüel enerji sınıfıdır.

Teşekkürler. Güzel. Şarkı söylüyoruz, dans ediyoruz ve daha sonra çırılçıplak koşturacağız. (Kahkahalar)

PAUL: Yazın.

ADAMUS: Evet, yazın.

PAUL: Yazın.

ADAMUS: Evet;, ama gerçek bir çıplak – kutup ayısının gerçekten de en soğuk günde suya girmesi gibi. – gerçek bir çıplak bunu takmaz.

PAUL: Ben kutup ayısı değilim.

ADAMUS: (Kıkırdayarak) Güzel. Pekâlâ. Hadi yolumuza devam edelim. Birkaç yorum daha alalım. Özgürlük nedir? Özgürlük nedir, Rahibe?

KATHEEN: Rahibe!

ADAMUS: Ne oldu?! (Kathleen, hamile bir rahibe gibi giyinmiştir) Ayağa kalkar mısın lütfen? Öne çıkar mısın? Buraya gelir misin? Evet. Evet. Kilise de biraz fazla özgürlük vardı sanırım… Biraz fazla… Biraz, çok fazla özgürlük.

SART: (Rahip kılığında) Bunu ben yapmadım! (Kahkahalar)

ADAMUS: En çok konuşan kişi… (Daha fazla kahkaha ve Adamus kıkırdar) Evet, Rahibe, çok üzgünüm. İlahi bir hamilelik gibi görünüyor. Bundan eminim. (Biri “İlahi değildi” der) Ah, güzel. Güzel. Onu içecek misin?

KATHLEEN: Hayır, sana verecektim.

ADAMUS: Oh, güzel. Bana ver. Güzel. Güzel.

KATHLEEN: (Küçük bir şişe “Hpnotiq” likörünü ona verirken) Buna hipnotik deniyor.

ADAMUS: Hipnotik. Güzel.  Herkesin üzerine biraz serpeceğim. Ah!

KATHLEEN: Fransa’dan! Fransa’dan!

ADAMUS: Fransa! (France deyişiyle alay eder) Fransa demezsin. Fransa. (Fransızca telaffuzu)

KATHLEEN: Fransa. (Fransız telaffuzuyla söyler)

ADAMUS: Fransa! Evet, teşekkürler. Lütfen, tatlım. Lütfen. Özgürlük. Özgürlük nedir?

KATHLEEN: Hımm… Anda olmaktır.

ADAMUS: Saçmalık.

KATHLEEN: Saçmalık.

ADAMUS: Oh hadi ama lütfen. Şu kitapları okuyorsunuz ve bu cümleleri ezberliyorsunuz – “Hadi hepimiz, şuanda olalım” – Tüh! (Tükürür) Gerçekten bunu yapıyorsan, bu güzel. Hadi ama. Şimdi anı. Bana elle tutulur bir şey ver. Bana öyle bir şey ver ki, geri döndüğümde, diğer Yükselmiş Üstatlara: “Bakııın, bugün sınıfta öylesine güçlü bir şey buldum ki diyebileyim. Bana gerçek bir şey ver. Özgürlük. Senin için nedir?

KATHLEEN: Onu duyduğumda Cesur Yüreğin* “Özgürlük” diye bağırdığını görüyorum.

*Çn: Bir sinema filmi.

ADAMUS: Daha büyük saçmalık.

KATHLEEN: Gördüğüm bu! Gördüğüm bu!

ADAMUS: Pekâlâ güzel. Bunu gördüğüne sevindim, ama bunu yaşamına uygulamanı istiyorum. Tut şu kılıcı.

KATHLEEN: Hayatıma.

ADAMUS: Diğer elinle. Hayır, değiştir, şöyle yap. Hayır, mikrofonu tut, evet. (Elindeki mikrofonla kılıcı yer değiştirdiğinde, kahkahalar) Şimdi onu yukarıda tut, ama bana, Aandrah’ya, On’a, Linda’ya ya da David’e doğrultma.

KATHLEEN: Oh.

ADAMUS: Evet, onu diğer tarafa tut. Biraz burada geri çekileceğim. (Odanın arka tarafına geçer) Özgürlük. Hadi Cesur Yürek ol. Hadi şimdi Cesur Yürek’in yaptığını yap.

KATHLEEN: Özgürlüüüük! (Birazcık zayıf)

ADAMUS: Oh hadi ama! Oh hayır, bekle. Gerçekten mi? Gerçekten mi?!

KATHLEEN: Gerçekten mi?

ADAMUS: Hayır.  Cesur Yürek dedin. Aklına gelen – (Adamus kıkırdar) bugün çok fazla eğleniyorum – özgürlüğü düşündüğünde aklına gelen buydu. Neden biliyor musun? Bu şişenin üzerinde. Hipnotik etki. Hipnoz, Oh, zihin Cesur Yürek filminden o sahneye gidiyor. Öyleyse, Cesur Yürek ol, ama bu sefer tutkulu ol! Kılıcı kaldır. Evet. Mikrofonu da kaldır. (Biri “ hadi Kathleen” der) Evet. Lambalara çarpma. (Adamus kıkırdar)

KATHLEEN: Özgürlüüüüüüüüüüüüüüük. (Sesi hala biraz zayıftır)

ADAMUS: Hayır, hayır, hayır. Kulağa daha çok kabızmışsın gibi geldi. (Kahkahalar) Ehhhhh! Ehhhhh! Ehh!

KATHLEEN: Ohhhh.

ADAMUS: Hadi gerçekten yapalım artık. Mikrofonu ben tutayım. Pekâlâ. Hadi.

KATHLEEN: Özgürlüüüük. (Daha erkeksi bir sesle söyler.  Seyirciler gülüşür)

ADAMUS: Herkesin buna katılmasını ister miydin?

KATHLEEN: Evet!

ADAMUS: Evet. Evet, evet, evet. Ama katılmayacaklar. Hadi bir daha yapalım.

KATHLEEN: Özgürlüüüük! (Biraz daha yüksek sesle söyler)

ADAMUS: Oh, gerçekten de düşmanı korkudan altına yaptırdın. (Adamus kıkırdar) ÖZGÜRLÜK! ( Yüksek sesle bağırır) Böyle işte. Özgürlük! Tutkuyla! Sorun bu tatlım.

KATHLEEN: Pekâlâ.

ADAMUS: Eh, ona sahipsin ama o, bir yerlerde saklı. Ortaya çıkmasına izin vermiyorsun. Kendinin… Kendinin özgür olmasına izin vermiyorsun. Sahne senin. Herkes seni seyrediyor. 25 000 kişi çevrimiçi. Seni seyrediyor.

KATHLEEN: 25 000 kişi mi?

ADAMUS: Bu senin fırsatın. Işıklara çarpma… Bu senin… Ya da TV ekranına ya da bize çarpma. Onun dışında, tamamen özgürsün. (Kahkahalar) Hadi ama.

KATHLEEN: Özgürlük! (Bağırır gibi söyler)

ADAMUS: Oh! Ben gidiyorum. Burada işim bitti. (Kahkahalar) Bu kadar yeter.

Ama sen… Sen “Bu sahneyi – nereden demiştin? – Cesur Yürek’teki bu sahneyi görüyorum” diyorsun. Bu sahneyi görüyorum ve bana ilham veriyor. Özgürlük.” diyorsun. (Adamus bunu kız çocuğu gibi bir sesle söyler) Lütfen! Çelişkiyi görüyor musunuz – sadece sendeki değil, hepinizdeki – Söylediğinizi duyduğum şey ve aslında yaptığınız şey arasında, bazı yüce makyo ve inançlar arasında? İşte o makyo düşünceler ve inançlar, işte onlar sizi özgürlükten alıkoyuyor. (Sert bir şekilde konuşmaktadır) Özgürlük. Özgürlük. Özgürlük.

KATHLEEN: Özgürlük. (Tekrar bağırır gibi söyler)

ADAMUS: Tamam dur… (Kahkahalar) Hayır, senin bunu yapmanı istiyorum. Benim için değil. Gerçekten anlamını vererek!

EDITH: Hadi daha yüksek.

KATHLEEN: Özgürlük! (Bağırır)

ADAMUS: Oh Tanrım!

LINDA: Bu biraz daha iyiydi.

ADAMUS: Özgürlük. (Derinden ve güçlü şekilde söyler)

KATHLEEN: Özgürlük.

ADAMUS: Özgürlük.

KATHLEEN: Özgürlük.

ADAMUS: Özgürlüüük.

KATHLEEN: Özgürlüüüük..

ADAMUS: Özg… (Kıkırdar) Özgürlük..

KATHLEEN: Özgürlük..

EDITH: Sesini karnına indir.

KATHLEEN: Özgürlük. (Daha aşağıdan)

ADAMUS: Orada hisset. (“Hamile” karnına işaret ederek; kahkahalar) Sesinin tonunun düşük olması ile ilgili değil, gerçek olmasıyla ilgili. Sesin yüksek olması gerekmiyor. Özgürlük.

KATHLEEN: Özgürlük.. (Biri “Rock and roll, Kathleen” der) Özgürlük..

ADAMUS: Özgürlük..

EDITH: Atının üzerinde olduğunu hayal et. Ağaçların arasında koşturuyorsun!

ADAMUS: Edith sen de buraya çık. (Bolca kahkaha ve alkış) İkiniz birden, birlikte! Lütfen. Lütfen.

LINDA: Bilmen gerekirdi.

ADAMUS: Bu gruba bayılıyorum. Tam kapıdan çıkıp gidecekken, bana kendinizi kanıtlıyorsunuz.

EDITH: Ders almak istiyorum…

ADAMUS: Birlikte buraya gelin. İkiniz de – Özgürlük. Özgürlük. Ne yaparak ders almak istiyorsun?!

EDITH: Çenemi kapalı tutmak için, ders almak istiyorum dedim. (Kahkahalar)

ADAMUS: Bunu yapabiliriz! Ama hayır, Edith – şu mikrofonu tut – söyleyeceklerine bayılıyoruz. (Seyirciler onaylar) Şu kameranın önünde ruhsal bir rock yıldızısın şuan. Hepsi “Edith! Edith! Edith! Edith! Edith!” diyorlar. (Seyirciler de “Edith!” derler, Adamus kıkırdar) Jerry Springer gösterisi. (Kahkahalar)

Kılıcı indirebilirsin. Edith, Özgürlük..

EDITH: (Yüksek sesle) Özgürlüüüüüüüüüüüüüüüük.-arrrrggh! (Seyirciler alkışlar)

ADAMUS: Birlikte. Birlikte. Özgürlük Kardeşler! (Adamus kıkırdar) Edith ve Özgürlük..

EDITH: Üç, iki, bir…

KATHLEEN AND EDITH: Özgürlüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüük.! (Bazıları alkışlar)

ADAMUS: Eh. Avcı bir kedi gibi geldiniz kulağa… Hadi bir daha deneyelim. Hadi bir kez daha deneyelim. Seyreden herkes için…

EDITH: Sanırım bir yerimi incittim…

ADAMUS: Hayır incitmedin. Hadi bir daha yapalım ama sonundaki tiz çığlık bu sefer olmasın. Pekâlâ. Pekâlâ. Mmmmm. Mmmmm.

KATHLEEN AND EDITH: Özgürlük.. (Sessizce şarkı söylerler)

ADAMUS: Kilisedesiniz. Kulağa “Özgürlüük.. (Kahkahalar) Bana özgürlüğü verdi.” gibi geliyor  

EDITH: Bu sahneden inme özgürlüğümü kullanıyorum. (Kahkahalar)

ADAMUS: Teşekkürler. İşte bu özgürlük! Ahh! Ahh! (Alkışlar) Özgür seçimin yok.( Kathleen’e) Güzel. Teşekkürler! Teşekkürler. (Yerine döner) Böylece gittiğiniz için teşekkürler. Bu iyiydi. Neredeyiz? Bir sonraki kim? Özgürlük.. Özgürlük nedir?

LINDA: Bence Mofo’ya sormalıyız. (Kahkahalar)

ADAMUS: Ayağa kalkar mısın?! Kalkmaya çalış.

MARTY: (Gerçekten sarhoş gibi konuşur) Ah, özgürlük tuvalete gitmek gibi bir şeydir… (Kahkahalar)

ADAMUS: Evet! Evet! (Adamus kıkırdar)

MARTY: (Net konuşarak) Sıfır endişe. Sıfır beklenti.

ADAMUS: Pekâlâ, güzel. Bunu sevdim. Tabii. Tereddüt yok da diyebilir miyim?

MARTY: Evet.

ADAMUS: Tereddüt yok. (Bunu not alır) Pekâlâ, güzel.

MARTY: Özgürsünüz.

ADAMUS: Tereddüt. (Kahkahalar) Güzel.  Tereddüt yok. Mükemmel. Teşekkürler

 

Özgürlüğü Hissetmek

Şimdi biraz ara vermek istiyorum. Özgürlükten bahsediyoruz. Biraz eğleniyoruz, zaman zaman aptalca belki ama bu enerjilerin hareket etmesine yardımcı oluyor. Kendimize gülmek, kendimizi çok ciddiye almamak çok önemlidir. Biraz gülmek iyidir.

Özgürlük, gerçekten de ağır bir konu aslında, çünkü onu gerçekleştirmek için, gerçekten de şuan ciddi bir direnç-gönülsüzlük var. Özgürlüğe sahip olmamak için dünyadaki tüm bahaneler. Özgürlüğün ne olduğunu bilmiyormuş gibi yapmak için her neden mevcut. Diğer bir şey ise, kendinize özgür olduğunuzu söylüyorsunuz ama aslında değilsiniz. Şuan gerçekten özgür bir insan tanımıyorum.

Gelecek bir ay kaç ay boyunca, yaşamınızın önemli bir parçası olacak bu şeyi, biraz durup derinden hissedelim.

Tekrar etmeme izin verin. Bunu Cauldre’ya söylemem gerekti. (Bazıları güler) Tekrar edeyim: Gelecek birkaç ay içinde – tam bir tarih yok ama gelecek birkaç ay içinde – yaşamınıza girecek her şey, her deneyim, olan her şey özgürlükle alakalı olacak. Özgürlükle ilgili olacak.

Enerjiler özgürlük hakkında size hitap ediyor olacaklar, tam karşınıza dikiliyor olacaklar. Bu, şimdiye kadar yaptığınız en eğlenceli, en kolay, en doyurucu ve en ödüllendirici şey olabileceği gibi, en zor şey de olabilir. Hayır, bunu istemezsiniz. (Biri “hayır” der) Hayır. Öyle diyorsunuz. Öyle diyorsunuz ama hadi konuyu bir masaya yatıralım. Yani makyo yapmayalım. Öyle diyorsunuz ama yarattıklarınıza bir bakın. Yarattıklarınıza bir bakın.

Harika işler çıkarıyorsunuz, genel olarak, ama hala bu tereddüt, bu duraksama söz konusu. Hala bu “Gerçekten onu anladığımdan emin değilim” hissi ve tutumu var. Kendiniz yaratmak yerine, dışınızda, karşılık vereceğiniz bir şeyin gerçekleşmesini bekliyorsunuz. Onu siz yarattığınızda, bu gerçek özgürlüktür. Bundan sonra başınıza gelen her şeyi, sizin yarattığınızı anladığınızda, bu özgürlüktür. Onları sizin yarattığınızı bilirsiniz. Sizden gelmektedir. Olanları merak etmezsiniz. Güzel sözler söyleyip durmazsınız. Sadece “Ah! Yaratımlarımın güzelliğine bak” dersiniz.

Şimdi, yaratım, zihninizde inşa etmek zorunda olduğunuz bir şey değildir. Yaratım, planlamak zorunda olduğunuz bir şey değildir. Yaratımı planlayamazsınız. Planlama çok insanidir – çok insani – zihinsel bir şey. Yaratım, bahaneler ve tereddütler olmaksızın, enerjilerin serbest akışına izin vermektir. Ama ola gelen – ne kadar kulağa iyi gelse de, pek çok yaşamdır bunun üzerinde çalışıyor olsanız da – sıklıkla ola gelen şey şudur. Pek çok “Eğer” ve “Ama” ve en kötüsü “Ancak’lar” var. – Bunu “Eğer ve Ama” listesine ekleyelim – “Bilmiyorum.” ki bu muhtemelen “Eğer”, “Ve” veya “Fakat’tan” çok daha tehlikeli ve acı vericidir.

Özgürlük dendiğinde – “Eğer”, “Ve” ya da “Fakat” yoktur. O, ya vardır ya da yoktur. Bu kadar basit.

Hadi derin bir nefes alalım ve özgürlüğü hissedelim.

Ondan bahsettik. Kelimeleri kullandık, ama hadi şimdi onu hissedelim.

(duraklama)

Özgürlük…

(duraklama)

Nasıl hissettiriyor?

(duraklama)

Özgürlük…

(duraklama)

Şimdi, hayatınızda olsa nasıl hissederdiniz? Hayatınızda olsa nasıl hissederdiniz?

(duraklama)

Sadece birazcık değil… Hepsi.

Bu duvarlar ve bariyerler olmadan kendini tanıma özgürlüğü. Bilmek, hatırlamak ve ruhunuz(soul) dediğiniz bu şey olma özgürlüğü. Tam da orada. Başka bir yerde değil. Onun farkında olma, kendinizin farkında olma özgürlüğü.

Bu nasıl hissettirirdi?

(duraklama)

Oh. Oh, oh! Burada duralım. Hadi… Eh, duralım. Ohhh! Çok fazla zihinsel enerji var. Gerçekten! Gerçekten!.

Şimdi… (Adamus derin bir nefes verir) Böyle olmasına gerek yok. Çok fazla düşünüyorsunuz. Sanırım hissedin demiştim. Özgürlüğü hissedin. Sizse özgürlük hakkında düşünüyorsunuz. Fark nedir? Düşünüyorsanız, kafanızda – enerji içinden geçtiğinden orada- baskı vardır. Düşünüyorsanız, sınırlama vardır.

Her biriniz ve oradakiler (Kameraya bakarak), “Özgürlüğü hisset” dediğimde gülümsüyor olmanız gerekiyordu. Ah, bu odada fazla gülümseme görmüyorum. Umarım kamera hepsini yakalıyordur. Kameralar. Orada olan sizler için, sizse “Bugün orada ne yapıyorlar böyle?” diye düşünüyorsunuzdur.

Sizden özgürlüğü hissetmenizi istedim. Onu düşünüyorsunuz. Özgürlük ile şu kapıdan çıkmanın nasıl bir şey olduğunu doğrusal bir şekilde düşünüyorsunuz. Lütfen, önce onu hissedelim.

Hadi bir kez daha deneyelim. Güzel derin bir nefes alın. Aslında, Aandrah’nın buraya gelmesini isteyeceğim. Birkaç dakika özgür nefes çalışması yapar mısın?

AANDRAH: Evet.

ADAMUS: Özgür nefes alma.

AANDRAH: Evet.

ADAMUS: Evet, kesinlikle.

AANDRAH: Keyfi için. Keyfi için. Onu hissedin. Daha önce minnettarlık, keyfini hissetmenize izin verir demiştim. Özgürlük. Yaşamanıza izin vererek.

Nefes alın. Derinden nefes alın. İçinize aktığını fark edin… İçeri akıyor. Tüm yapmanız gereken almak, ta derinliklerinize kadar. Nefes alın ve verin.

Kabul edin. Neşeyle kabul edin, evet. Evet. Evet.

Nefes alın… Nefes verin. Aşk, Özgürlük. Nefes alın… Nefes verin.

Evet. Oh evet! Almaya izin verin. Nefes alın… Ve nefes verin. Evet.

Nefes alın… Ve nefes verin. Evet. Oh evet! Onu hissedin!

Her bir hücrenize aktığını hissedin. Bu titreşim size yeni gibi gelebilir; ama ona açık kalın ve nefes almaya devam edin.

Nefes alın evet, derinden sizi dolduruyor. Kabul ediyorsunuz ve nefes alıyorsunuz, evet. Evet. Neşesi için. Oh evet.

Daha fazlasını alabilmek için nefes verin. Evet. Oh evet. Keyifli, keyifli yaşam.

Nefes alıp vererek. Evet. Büyük aşk. Gerçek yaşam! Yaşamak. Özgürlüğe sahip olmadığınızda, yaşamıyorsunuz da. Evet! Oh evet!

ADAMUS: Gülümsüyor musunuz? Güzel! Güzel. Teşekkürler Aandrah. Gülümsüyorlar. Evet, özgürlük hissi – (Norma mikrofonu ona verir) oh, herkes için – özgürlük hissi sizi gülümsetmeli. Mutlu olun, çok ciddi değil. Bir salıverme, açıklık. Gerçek özgürlük. Gerçek özgürlük.

Öyleyse sorumuza gelelim: Sizi özgür olmaktan alıkoyan nedir? Sizi özgür olmaktan alıkoyan nedir?

Sizi özgür olmaktan alıkoyan nedir? Linda, mikrofon lütfen. Birkaç cevap alacağım, sonra da doğru olan cevabı vereceğim. (Kahkahalar) Evet, sizi engelleyen şey nedir?

TIFFANY: Özgürlük hakkında küçük bir sezgim var. Kısa süre önce, neredeyse bir ay oldu, hararetle tavsiye ettiğim SES’e gittim. İnsanı huşu içinde bırakıyor.

ADAMUS: Teşekkürler.

TIFFANY: İnanılmaz. Ve onunla birlikte ve sonra büyük Evet’im…

ADAMUS: SES – Cinsel Enerjiler Okulu.

TIFFANY: Cinsel Enerjiler Okulu. Evet.

ADAMUS: Cauldre, açılımını söylememi istiyor. Teşekkürler.

TIFFANY: Bir süredir, özgürlük denen bu şeye karşı kocaman bir “Evet” diyorum. Kocaman bir evet. Geçen ay neler olduğuna bakarsak, pek çok arkadaşımı ve müşterimi kaybettim. Olaylar değişiyor. Olacağını hiç düşünmediğim şey ise, bir boşluk hissetmem. Onu aklıma getirmemiştim… Bir süredir, birazcık yalnız hissediyorum. Bu nedenle, bugün birazcık tereddütteyim. Ama hala kocaman bir evet diyorum. Beni yanlış anlama, ama sanki…

ADAMUS: Kocaman bir evet diyecekmişsin gibi, ama…

TIFFANY: Doğru. Evet’imde bir de “Ama” var.

ADAMUS: Evet.

TIFFANY: Bir “Ama” var. Bu nedenle biraz korkutucu.

ADAMUS: Bu kulağa garip geliyor. “Ama’mda” bir evet var. (Kahkahalar)

(ÇN: İngilizce  but = ama ile butt = kıç söyleniş olarak çok yakın. Adamus son cümleyi kıçımda bir evet var der gibi söyler)

TIFFANY: Evet.

ADAMUS: Oh hayır, özür dilerim. Evet’imde bir ama var demiştin.

TIFFANY: Evet, ikisi de doğru. Her ikisi de.

ADAMUS: Çok özür dilerim. (Adamus kıkırdamaktadır)

TIFFANY: Evet, tam ve bütün olmanın sahip olduğum hissi işte bu “Evet, ama …”

ADAMUS: Oradan bir kapı açabilir miyiz? Burada insanları biraz fazla ısıtıyoruz. Evet, evet. Evet, ama. Evet. Nerede kalmıştık? Nerede kalmıştık?

TIFFANY: Her şeyin benim için oldukça rahatsız edici olduğu bir noktadayım.

ADAMUS: Evet.

TIFFANY: Ve, ıh … Nefesimle içime çekiyorum…

ADAMUS: (Yavaşça şarkı söylemektedir) Özgürlük, kaybedecek başka bir şey kalmamasının başka bir ifadesidir.

TIFFANY: Nefes alıyorum. Hala evet diyorum, ama biraz da korkuyorum.

ADAMUS: Oh, oh, bir dakika bekle. Onu tekrar et, tam olarak söylediğin şeyi. Nefes alıyorsun…

TIFFANY: Nefes alıyorum ve hala evet diyorum.

ADAMUS: Oh, hayır, hayır. Kelimeler onu söylüyor, ama enerji orada değil. Nefes alıyorsun ve şunu söylüyorsun “Oh tanrım, umarım bu işe yarar! Belki de dönüp tam aksi yöne gitmeliyim.” Enerjisi yok. Ve evet, tüm arkadaşlarını ve paranı kaybedebilirsin.

TIFFANY: Onları uzun zaman önce zaten kaybettim.

ADAMUS: Evet, evet. Aslında, asla bir şey kaybetmezsin. O sadece değişim geçirir ve daha büyük bir şekilde sana geri gelmek için, genişler. Başka arkadaşlar. (Adamus kıkırdar) Yeni arkadaşlar edinirsin. Yeni arkadaşlar edinirsin, iyi dostlar. Hiç bir şeyi gerçekten kaybetmezsin, ama süreç içinde evet – ve bu nedenle bu şarkı sözünü tekrar ediyorum: “Özgürlük, kaybedecek bir şey kalmamasının başka bir adıdır” – serbest bırakmanın, gitmesine izin vermenin. Ama daha da önemlisi, her ne olursa olsun gittiğin yolda gitmeye, özgürlüğü deneyimlemeye devam etmektir. Her ne olursa olsun.

TIFFANY: Her ne olursa olsun.

ADAMUS: Yalnızlık? Geçici. Egemenliğindeki gerçek bir Üstat, asla yalnız değildir. En iyi arkadaşı gene kendisidir. Ne harika bir şey! Kendinin en yakın arkadaşı olman harika değil mi?! (Alkışlar) Ve komik bir şey olur, kendini sevmeye karar verdiğinde, diğer herkes de seni sever. Evet. Evet. Güzel. Yalnızlık. Durum, bu olabilir mi?

TIFFANY: Iııı, evet, ama eskiden yaşadığım ilişkileri düşündüğümde, onları geri istemiyorum. Bu tam olarak yalnızlık da değil.

ADAMUS: Orada duralım. Onu ifade ediş şeklin, çok güzel.

TIFFANY: Bu doğru.

ADAMUS: Gerçekten. “Oh, ama bir ilişkim yok” diyen bir parçan var. Teşekkürler Tanrım! “Söylediğin her şeyin sonuna, kendime teşekkür ediyorum – Tanrıya ya da Ruh’a(Spirit) – diye ekler misin? “ Teşekkürler Ruh(Spirit). Teşekkürler bana.” Pekâlâ, şimdi devam edebilirsin. Evet.

EDITH: Ve kapıyı kapatabilirsin.

TIFFANY: Dönüşüm olurken ki bu boşluk, rahatsız edici ve ben tam ortasında duruyorum.

ADAMUS: Evet. Evet. Niçin rahatsız edici?

TIFFANY: Çünkü bildiklerimden vaz geçtim ve bir sonra neyin geleceğinden emin değilim.

ADAMUS: Kesinlikle. Olması gerektiğini düşündüğün şeyin beklentisi var. O ara bölgedesin. Olması gereken konusunda hala insani fikirlere sahipsin – evinin büyüklüğü,  paranın miktarı, hayatının nasıl olması gerektiği… Daha önce hayal etmiş olduğunun ötesindeki bir alana giriş yapıyorsun. Şimdi, ona izin verebilir misin?

TIFFANY: Evet.

ADAMUS: Güzel. Bunu dediğinde sana inandım. Gerçekten, gerçekten ona inanıyorum.

TIFFANY: Yapabilirim.

ADAMUS: Aniden ayağını frenden çektin. Aniden Evet’lerinin içinde Ama’lar ya da Ama’ların içinde Evet’ler kalmadı ve aniden o meydan okumayı deneyimlemen gerekmiyor. Daha önce de söyledim, yapabileceğin en kolay şey – özgürlüğüne sahip olmak – ya da en zoru. Sen karar ver. Sen karar ver. Güzel. Teşekkürler.

TIFFANY: Teşekkürler.

ADAMUS: Mükemmel. Teşekkürler. (Alkışlar) Ve harika bir kıyafet. (Kupa Kraliçesi gibi giyinmiştir)

Sıradaki. Özgürlükten seni alıkoyan nedir?

SUE: Son birkaç haftadır bolluğa sahibim.

ADAMUS: Bolluk. Evet. Oh, bolluk konusu. Burada seni durduracağım.

SUE: Evet. Biliyorum.

ADAMUS: Bolluk yoksunluğunuzdan dolayı çok üzülüyorum! Hepinizin.

SUE: Evet! Ben de (Kahkahalar) Ben de!

ADAMUS: Ama komik olan, benim faturaları ödemem gerekmiyor! Neden?! Neden?! Bir süreliğine konudan uzaklaşacağız. Neden? Neden? Neden? Neden? Neden? Neden?

 

Bollukla İlgili Arasöz

Beni utandırıyorsunuz. (Bazıları güler) Gerçek bir hikâye. Diğer Yükselmiş Üstatların önünde beni utandırıyorsunuz. Kırmızı Çember ile çalışacağımı söylediğimde ve bu yeni spiritüel enerji sınıfında oturduğumda, bana güldüler. Güldüler ve “Bu yapılamaz, Adamus” dediler. Ben de dedim ki “Evet, ben Şambra’ya inanıyorum. Sevgiye inanıyorum.” (Kahkahalar ve Adamus kıkırdar) Abartıyorum. “Sanırım… Evet, ama…”  dedim. “Şambra’ya inanıyorum.”

Şimdi, geri döndüğümde oturur ve sünger gibi içeriz. Bu inanılmaz bir şey. Asla geceden kalma olmayız. Yükselmiş Üstat olmakla alakalı harika bir şey bu. Evet! İstediğiniz kadar içebilirsiniz… Bakın! Şuradaki Mofo’ya bakın. Evet. Sevişiyor! Konuşmayı dinlemiyor bile! (Kahkahalar) Ona bir kadeh daha verin! (Kahkahalar)

Yükselmiş Üstatlar kulübüne geri döndüğümde, oturup puro tüttürürüz… Evet, yaparız. Alkol içeriz. Yapmamamız gereken her şeyi yaparız. (Duraklama olur) Evet, onu da yaparız.

Oraya gittiğimde “Kırmızı Çember ile işler nasıl gidiyor?” diye soruyorlar. Masanın altından da birbirlerini dürtülüyorlar. (Kahkahalar) “Şambra ülkesinde işler nasıl?! Edith nasıl gidiyor?!”  Ben de “İyi gidiyor. Bu yaşamında yükselecek, eğer bunu ona zorla yaptırmam gerekse bile!” diyorum. (Kahkahalar)

EDITH: Ben çoktan yükseldim. Bu nedenle konuşma.

ADAMUS: Gördünüz mü? Baam! Baam. Bu gece onlara bunu anlatacağım.

LINDA: Tekrar et. Tekrar et.

ADAMUS: Mikrofonla tekrar etmek ister misin?

LINDA: Bekle, bekle. Burada. Bekle, bekle, bekle.

ADAMUS: Dünya artık duyabilir ve Yükselmiş Üstatlar da. Bana bazen inanmıyorlar. Ve – tekrar başlatayım – Tekrar döndüğümde diyeceğim ki “Ben yapmak zorunda olsam bile, o bu yaşamında yükselecek” ve sonra araya giriyorsun…

EDITH: Çoktan yaptım bile!

ADAMUS: Oh! Bam!

EDITH: Bu odadaki herkes de!

ADAMUS: Bilinç değişti. Her şey değişti. Evet, ama sen söyledin Edith, ne var biliyor musun? Onu kastetmemiş olsan bile bu sorun değil! (Kahkahalar)

EDITH: Kastettim! Kastettim!

ADAMUS: Sana bir şey göstermek istiyorum.

EDITH: Bana yalancı diyemezsin.

ADAMUS: Hayır, inanıyorum. Ama geri kalanınız buna inanmasa bile, yine de söyle. “Başardım, Adamus! Ve senin lanet - …” (Biri söylemeye başlar) Bitirmeme izin verin. (Kahkahalar) “Başardım! Adamus ve senin lanet Yükselmiş Üstatların. Aydınlandım ve dünyada fiziksel bedenimde kaldım. Siz kalamadınız.” (Adamus el hareketi yapar, kahkahalar ve alkış)

LINDA: O da neydi öyle?

ADAMUS: “Merhaba” demekti. (Daha fazla kahkaha)

Son toplantımızda Şambra’yla konuştum ve dedim ki “Lütfen, bugün bir üstat gibi hissetmeseniz de, bir Üstat gibi yürüyün. Sabahları kalkıp “Oh karnım ağrıyor. Başım ağrıyor. İğrenç işime gitmem gerekiyor gene. Trafikle uğraşmam lazım.” deseniz bile, bir anlığına durun. Daha öteye gitmeden önce orada durun. Derin bir nefes alın ve tam olarak inanmasanız bile kendinizi kandırın – kendinize yalan söylemekte zaten üstünüze yok – kendinizi kandırın ve bir üstat gibi yürüyün. (Adamus, Üstat gibi yürümeye başladığında kahkahalar)

Bir Üstat gibi yürürsünüz ve komik bir şey olur. Bir Üstat gibi hissetmeye başlarsınız. Bir Üstat olduğunuz hatırlarsınız. Adımlarınızda biraz kasılma olur – Kılıcım nerde? Ah – ve sonra aniden yenilmez olduğunuzu anlarsınız. Artık önünüzde duracak hiç bir şey yoktur. Bir Üstat gibi yürürsünüz. (Biri kılıcı sallarken “Vay be!” der) Vay be! Evet!

Aniden bir Üstat gibi yürürsünüz ve bir kılıç taşısanız da taşımasanız da, aniden – evet, yakın, eh? – aniden gerçeğin kılıcına sahip olduğunuzu hissedersiniz ve herkes yolunuzdan çekilir.  Kimsenin o güzelim başını keseceğinden değil, Dorothy, ama aniden bir Üstat gibi hissedersin. Bu yüzden bir Üstat gibi yürüyorsunuzdur. Samurai Üstat! Eh, tamam, havalı bir Üstat gibi yürürsünüz. Kuthumi Üstat gibi. Bu yeni ürününe bayıldım – Studio K. Bunu neden ben düşünmedim ki? Üstat gibi yürürsünüz ve sonra aniden bir parçanız, kendinizin de bir Üstat olduğuna inanarak uyanıp, öyle davranmaya başlar.

Şuanda… Kılıcımı tutar mısın tatlım? Şuanda (Çökmeye başladığında kahkahalar), yürüyüş işte bu. Şambra yürüyüşü. (Gitgide daha alçağa çöker ve devam eder, ta ki dizlerinin üzerine çökünceye kadar, seyirciler kahkaha atar) Görüyorsunuz ya işte böyle yapılır.

Yürüyeceksiniz… Oh, tekrar yapacağız, Crash. Evet, bu Şambra yürüyüşü – Bunu adım adım yapacağız. Hızlı fotoğrafla lütfen. – Şambra gibi yürüyorsunuz ve kısa sürede bir insan gibi yerlerde sürünüyorsunuz. (Adamus, Dave fotoğrafını çekebilsin diye tekrar gösterir) Eh, açıklamak için girdiğim zahmetlere bakın. Teşekkürler.

Üstat gibi yürüyün ve aniden onu yapıyor olacaksınız. Gönüllü olan? Hadi yapın. (Biri kalkıp koridorda bir Üstat gibi yürümeye başlar) Güzel. Güzel. (Seyirciler alkışlar) Mükemmel. Mükemmel. Şambra podyumu Evet. (Başka bir kadın kalkar, koridor boyunca ileri geri bir Üstat gibi yürür)

Güzel. Güzel. (Seyirciler alkışlar) Gerçekten. Hiç jest yapmıyorum.

LINDA: Mofo’nun yaptığını da görelim mi?

ADAMUS: (Kıkırdayarak) Zavallı adamın üzerine gitme. Sızmak üzere!

Hayır, gerçekten, gerçekten yap. Aniden o küçük sesle konuşmak yerine, bir Üstat gibi konuşmaya başlayacaksın. Aniden yetkeyle, zarafetle, anlamla ve tutkuyla konuşacaksın. İnsanlar bir şeyler söylemen için konuşmanı bekleyecekler. Çok etkilenecekler. Evet, gerçekten. Birazcık abartman gerekecek. Birazcık rol yapmak zorundasın… Sesine, hissi bir heyecan katman gerekiyor. (Göstermektedir) Hayır böyle değil. Gerçekten hissi. Seksüel demedim, sizi sapıklar. (Kahkahalar) Hissi dedim! Hissi. Biraz anlam ve ifade. İnsanlar çok düz konuşuyorlar. Lemurya ve Atlantisliler olarak şarkı söylediğinizi biliyor muydunuz? Merhaba Mary! (Şarkı söyleyerek) Nasılsın?

MARY: (O da şarkı söyleyerek) Harikayım. Ben Benim!

ADAMUS: Güzel, güzel. Gördünüz mü? Şarkıyla konuşulan bir dildi ve çok fazla kelime kullanmanız gerekmiyordu, çünkü zihinsel değildi. Her zaman takip eden bir duygu vardı. Neyse konudan uzaklaşıyorum. Bolluk. Oh! Çok üzgünüm.

Yükselmiş Üstatlarla bu gece yapacağım toplantıma gittiğimde bana “Şambra nasıl?” diye soracaklar. Ben de “İyiler. İyiler. Gayet iyiler” diyeceğim. Gördünüz mü bunu sizden kaptım. “İyiyim. Gayet iyiyim.” (İnsan taklidi yaptığında kahkahalar) “Hayat nasıl?” “Oh iyi. İyi.”

Bu gece “İyi” diyeceğim ve gülecekler, sizin yaptığınız gibi ve “Pekâlâ, A, ne yapıyorlar?” diye soracaklar (Biri “A?” der) Evet, A. Bana A derler. B, C, D ve Studio K’dan önce gelir. (Kahkahalar) ve diyecekler ki “Şambra nasıl?” “Eh, evet, iyi. İyi. İyi. İyi. Evet. Evet. Siz nasılsınız?”

“Eh,” diyecekler. “Hayır, gerçekten, aşağıda neler oluyor?” “Özgürlük hakkında konuşuyoruz.” (Sanki Yükselmiş Üstatlar kahkadan kırılıyorlarmış gibi öksürür ve yutkunur)

“Gerçekten mi?! Şimdiden onlarla özgürlükten mi bahsediyorsun?! Birkaç adımı atlamış olmayasınız? Onları zorluyor musun yoksa A?” Bana ayrıca “Efendim” de derler.“ Çok fazla hızlı gitmiyor musun?” ve ben de şunu diyeceğim; “Hayır, hazırlar. Hazırlar. Sizin ihtiyaç duyduğunuz diğer şeylere gereksinimleri yok. (Bolca kahkaha) Ö için hazırlar, Özgürlük. Ö. Şimdiden o konuya geldik. (Daha fazla kahkaha)

Ve sonra beni çarmıha gerecekler. “Pekâlâ, A. Kaç tanesi Mercedes’e biniyor?” diyecekler. “Bunun o kadar önemli olduğunu sanmıyorum.” diyeceğim. Ve gülecekler ve “Saçmalık!” diyecekler. “Kaç tanesi toplantıya BMW, kaç tanesi otobüsle, kaç tanesi limuzinle geldi?”

EDITH: Ve kaç tanesi otostop çekti? (Bolca kahkaha)

ADAMUS: Ya da binecek araba bulamadı! (Kahkahalar) İşte bunu söyleyecekler. “A, artık fark etmediği ve çılgınca bir bolluğun içinde oldukları için gelip, Kırmızı Çember’e bağışta bulundular mı?” diyecekler. Ben de “O işlere ben bakmıyorum. O, Linda ve Cauldre’nin işi.”  diyeceğim. (Kahkahalar)

Anladınız mı?

“Yeni merkezlerini ne zaman inşa etmeye başlayacaklar? Dünya üzerindeki uyanan insanlar için merkez.” diye soracaklar. “Hiç paraları yok diyeceğim. Faturalarını ödeyecek paraları yok. Güzel yemekler alacak paraları yok. Güzel otellerde kalacak ya da birinci sınıfta uçacak paraları yok. Sadece idare edecek kadar yaşıyorlar. Sadece yeterince. Oraya henüz varmadılar ama oraya geliyoruz. Oraya gelmek üzereler” diyeceğim.

“Onları bizim de sevdiğimizi biliyorsun. Bu yapılması en güç şeylerden biri.”  diyecekler. “O bolluk konusu. O bolluk konusu bir öcü. Zor bir konu,”  diyecekler çünkü gerçekten de anlıyorlar. Anlatmak istediğimi şaka yollu anlatmaya çalışmama rağmen, onlar gerçekten de durumunuzu anlıyorlar.

Ama bütün bunlara rağmen, bu hala beni rahatsız ediyor. Bu hala beni rahatsız ediyor, çünkü sizinle bolluk arasında duran hiç bir şey ama hiç bir şey yok. Var olduğunu sanıyorsunuz. Büyük bir iş kurmak ya da planlama ya da hesaplamalar yapmak zorunda olduğunuzu düşünüyorsunuz. Bolluk sadece kendinizi sevme durumudur. Bu kadar. Bir kez bunu elde ettiğinizde, bolluk akmaya başlar.

Linda – onun aklını okuyabiliyorum – ve birkaçınız şunu diyor, “Adamus, bir bolluk sınıfı ne zaman açacaksın?” Ben de “Ne zaman hazır olurlarsa, Linda. Ne zaman buna hazır olurlarsa.” diyeceğim. Ve bu oldukça basit. Bunun üzerinde çok fazla vakit harcamamıza gerek de yok, ama merak ediyorum…

LINDA: “Hazır olmak” nasıl bir şey? (Bazıları güler)

ADAMUS: Mükemmel soru. Sorduğuna sevindim. Bolluk konusuna gelindiğinde, hazır olmak nasıl bir şeydir? Ve bu arada, bu özgürlükle alakalıdır. Senin için sakıncası yoksa bir şey açıklayayım.

LINDA: Memnun olurum.

ADAMUS: Bu bilinç. ( Merkezinde bir nokta olan daire çizer) Bu sizsiniz, ruhlu(soul) varlıklar. Bundan daha önce bahsettik. Noktalı güzel daire. Çok yakında, o noktayı miras olarak alacaksınız. Sizin olacak. Hayır, o ilk günah değil. O sizin özünüz.

 

Gerçek Özgürlük

Her ruhlu(soul) varlık için, doğuştan gelen bir özgürlük korkusu vardır. Neden mi? Ruh’tan(Spirit) ayrılmak. Ebedi Olan’dan son ayrılış, beklenen ayrılış. Temelde bağlarınızı Ebedi Olan’dan koparırken -onu salarken- yok olacağınız ya da cehenneme gideceğiniz veya ona benzer bir şey olacağına dair, özgürlüğün içinde olan, özellikle de algılanan/öğrenilmiş, hissedilen bir korku ve endişe vardır. Bunların hiç biri olmayacak! (Adamus kıkırdar) Kendi Ben-liğinizi aldığınızda, tökezleyeceğinize, hata yapacağınıza dair kocaman bir korku var. Bunların hepsi insan düşüncesi. Sadece bir insan böyle düşünebilir. Sadece eski bir Atlantisli “Bunu yanlış yapabilirim” diye düşünebilir. Özgürlüğü yanlış yapamazsınız. Sadece onu yaparsınız, ama onu asla yanlış yapamazsınız.

Ruh’tan(Spirit)  beklenen ayrılış, Ebedi Olan’dan – beklenen ayrılış – Ruh’a(Spirit)  olan bağı salıvermek, aslında Ruh(Spirit)  ile gerçek bütünleşmedir. Bütünlenme, zambak şeklindeki armayla da gösterildiği gibi, bir araya geliş, bu gerçek bütünlenmedir.

Bir anlığına duralım. Bu beyin için biraz kafa karıştırıcı. “O şimdi ne dedi öyle?”. Eğer’ler, Ve’ler, Fakat’lar ya da Bilmiyorum’larsız  özgürlüğünüzü kabul ettiğinizde, özgürlüğünüzü Eğer’siz, Ve’siz ya da Ama’sız kabul ettiğinizde, Aandrah’nın da söyleyeceği gibi, gözü kara bir şekilde, cesurca, korkmadan kabul ettiğinizde – işte o zaman Ruh’da(Spirit) sizinle bütünlenmiş olur. Son kaynaşma. Son bir araya gelme.

Şuanda Ruh’u(Spirit) “kendi içinizin” dışında, asla ve asla tekrar dışarıda bırakmayacaksınız. Tam burada (Adamus noktayı gösterir), bilincinizin içinde. Bu, dostlarım, özgürlüktür. (Bir kişi alkışlar) Teşekkürler. Tek bir alkış. (Seyirciler alkışlar) Ve bugün “Alkışladılar mı, Adamus?” diye soracaklar. Ben de “Onları ben zorladım. Hipnotize ettim.” yanıtını vereceğim.

Bu korkutucu bir teklif. Bu şuan masanın üzerinde duran teklif – sadece sizin için değil, aynı zamanda insanlık için de. Onlar sizinle aynı bilinç düzeyinde değiller. Onlar özgürlüğün ne olduğu konusunda, sizinle aynı anlayışa sahip değiller. Onlar, özgürlüğün seçimlere giderek bir başkan seçmek olduğunu sanıyorlar ki, hiç de öyle değil. Ya da özgürlüğün paralarının yettiği her hangi bir marka arabayı seçmek olduğunu düşünüyorlar. (Bazıları kıkırdar) Ama bu, şuan bu gezegenin karşı karşıya olduğu bir ikilem. Olmakta olan her şeye bir baktığınızda, politikaya, özellikle de paraya Vay! Oh! Kendini işte orada göstermekte.

Özgürlük ve para. Şuan paranın üzerindeki kontrol mekanizmalarına bir bakın. Gerçekte gerek olmayan aptalca, suni kontroller. Şu an dünyadaki güçlü bir insan grubu, parayı idare edebilecek sorumlulukta olmadığınıza inanıyorlar -  sizin ve diğer insanların. Bu nedenle onu kontrol etmek zorunda olduklarını düşünüyorlar. Bunu yapmalarının nedeni, daha çok para kazanmak istemeleri. Belirli bir noktada fark etmiyor ama. Bunu, size yardım ettiklerini düşündükleri için yapıyorlar. Belki de eskiden yardım ediyorlardı. Belki yardım ediyorlardı ve hala bazılarına da yardım ediyor olabilirler. Bunun doğru olduğuna inanmıyorum gerçi ama, onlar inanıyorlar.

Onlar, insanların temelde doğaları gereği günahkâr olduklarına inanıyorlar. Gerçekten de buna inanıyorlar. İnsanların bir çeşit mükemmelliğe, kurtuluşa doğru giden kusurlu yaratıklar olduklarına inanıyorlar. Ve bu arada sadece dindar insanlardan bahsetmiyorum. Ateistler arasında bile, insanların sığır gübresinden evrimleştiğine inananlar var. … Ve… – zamanımızın az kaldığını biliyorum – ama bu teklifi size de yapacağım.

Sahip olduğunuz genel algı, olayların daha yüksek bir düzlemde, oralarda bir yerlerde gerçekleştiği - ki bu gerçekte doğru değil, oralarda bir yerde olduğu- ve bu gezegene iniş yaşandığı üzerine. Eh, Yükseliş nedeniyle bu gezegene bir yolculuk yapıldı. Ama siz bunun yukardan buraya indiğini ve sizlerin de geri dönerek çemberi tamamladığınızı sanıyorsunuz. Bu teklifi size yapacağım. Çünkü, düzenlediğimiz Yeni Dünya Felsefe Okulunda böyle bir şey var.

Bunun hepsinin bir evrim olduğunu düşünün. Bunun küçücük bir “hiç bir şey”le başladığını ve buna, kozmosa dönüştüğünü hayal edin. Hiçbir şeyden ortaya çıktı. Sonra insanlar evrimleşti – bir dakikalığına bunu hayal edin – ve yukarıda, tüm bunları aşağı gönderen bir Tanrı olmadığını ve bir Tanrı’nın  hiçbir zaman aslında olmadığını. Bu korkutucu bir şey. O olan küçücük şey tüm bunları yarattı.

Hala temelde aynı dinamik söz konusu, çünkü hala bir bilinç var. Belki de o, nerdeyse hiçbir şeyin evriminden geliyor. Hala bir Tanrı’yı, aydınlanma denen bu şeyi, yükselişi yaratan bir bilinç var. Sevgiyi yaratan, oluşu yaratan, hala bir şeyler var.

Tüm hayatın, küçük ve korkutucu bir çarpışmadan oluştuğuna inansanız bile, şuan yaratmakta olduğunuz şeye bir bakın. Aydınlanmayı yaratıyorsunuz. Yükselişi yaratıyorsunuz ve ayrıca egemen alanı ve özgürlüğü yaratıyorsunuz. Ona hangi açıdan bakarsanız bakın,o hala temelde aynı. Bu düşünülmesi gereken bir şey. (Bazıları alkışlar) Teşekkürler. Ve gerçek ise ikisinin de tam olarak gerçek olmadığıdır. Ama ikisi de tam doğru değil.

Nerede kalmıştık? Şuan bu gezegende olmakta olan şey, Eski Enerji Dönemini bırakıp yenisine girerken olmakta olan şey,  tam olarak özgürlük çağıyla alakalı. İnsanlar özgürlükle başa çıkmaya hazırlar mı? Bilmiyorum. Bilmiyorsunuz. Onunla başa çıkmaya hazır mısınız? (Seyirciler “Evet!” derler”) Benim için fark etmez. Gerçekten.

Evet dediğiniz için memnunum, mutluyum,  ama bununla beraber özgürlük de geliyor. Bununla beraber sorumluluk almak da geliyor. Bununla beraber bir Üstat gibi yürümek de geliyor. Sonra da bir Üstat olmak. Onunla beraber aklınızdan geçenlerin %95’inin sizin olmadığını anlamak geliyor. Size ait olmayan uzay çöplüğünü, uzaylı çöplüğünü, insan çöplüğünü, etrafınızda dolaşan partikülleri topluyorsunuz. Özgürlük onları serbest bırakmaktır çünkü onlar size ait değil. Kendinizi daha iyi hale nasıl getirebileceğinizi, kendinizle tartışarak çok fazla zihin enerjisi harcıyorsunuz. Bu özgürlük değil. Bu özgürlük değil. Gerçekten de değil.

Özgürlük şöyle diyor “Bana ait olan tek düşünce, bana ait olan tek bilinç,  şuan içinde seçtiklerimdir”. Özgürlük “Geçmiş yaşamlarım benim değil. Onlar ruhumun deneyimleriydi.” diyor.  Özgürlük “Ailem, çocuklarım benim değiller. Onları ben doğurmuş olabilirim. Onlara bir servet harcamış olabilirim, ama onlar da ruhu olan varlıklar.” diyor.  Özgürlük, eğer size hizmet etmeyen herhangi bir durumun içindeyseniz – bu bir iş, ilişki, din ya da tarikat olabilir …(Kıkırdar)  onu serbest bırakacaksınız diyor. Bu yapabileceğiniz en kolay şey ya da belki de en meydan okuyucu olanı. Bu size kalmış.

Özgürlük çekip gitme yeteneğidir. Düşünmeme… Ha özgürlük hakkında bir şey daha. Özgürlük söz konusu olduğunda, kapıda bekleyen büyük ve çirkin bir şey var. Ona ölüm deniyor. Bu nedenle Cadılar Bayramında sizi dışarıda yürüyüşe çıkarmayı istiyorum. Çünkü sizler “Oh! Özgürlük harika. Muhteşem. İşimi bırakabilirim. Tüm o şeyleri yapabilirim. Ama Tanrım, ya ölürsem?” diyorsunuz.  O zaman özgür olursunuz. Ölü ve özgür! (Adamus kıkırdar) Gerçekten.

Bu büyük bir psikolojik konu. Bunu daha önce anlatmıştım. Ölmek doğmaktan çok daha kolaydır, gerçekten. Ve sizler, binlerce hatta bazılarınız yüzbinlerce kere ölmedi mi? Çok kolay. Doğmak zordur. Bu tamamen farklı bir hikâye. Önünüzde 80 - 100 yıl olduğunu biliyorsunuz. Ölmek, bilirisiniz işte – vıjtt! – dinlenirsiniz. Ama iş özgürlük konusuna geldiğinde “Ya ölürsem?” diye düşünmeye başlarsınız.

Öncelikle fark etmez. Zaten öleceksiniz. (Sessizlik, sonra Adamus kıkırdar) Bir sessizlik çöktü. Bunu kabul edecek misiniz? Sorun, istediğiniz biçimde mi öleceksiniz? Gerçek soru bu. Evet. Gerçek soru bu.

Bu arada, burada küçük bir ekleme yapmam gerekiyor. Çok ünlü ama çarpıtılmış bir söz var. Onun aslında şöyle olması gerekiyor: “Özgür olmak ya da özgür olmamak. İşte bütün mesele bu.” Benden yanlış alıntı yapmış olmalılar. “Olmak ya da olmamak?!” Hayır! “Özgür olmak ya da özgür olmamak.”

Bir anlığına Ölüm’e geri dönelim. O küçük dikkat dağınıklığını nasıl yaptığımı gördünüz mü? Enerji cehenneme gidiyordu. Ben de küçük bir dikkat dağınıklığı yarattım. İnanılmaz.

Ölüm. Fark etmez. Fark etmez. Fark etmez. Öleceksiniz. Önemli olan şey, seçtiğiniz şekilde ölmektir – şııtth! – bedeninizden çıkıp gitmek. Nasıl yapmak istediğinizi bilmiyorum. Lütfen uzun, süründüren bir hastalıkla bunu yapmayın. Bu çok aşağılayıcı. Bu neredeyse, bolluk eksikliği ile aynı yerde, hatta daha kötü. Karar veremiyorum.

Hadi derin bir nefes alalım.

 

Hazır mıyız?

Özgürlük. Özellikle de gelecek birkaç ay boyunca bu konuyu konuşacağız. Şimdi onu anlayacaksınız. Gözler tam açık. Bunun dünya üzerindeki dinamik olduğunu anlayacaksınız. Başka her şeyden konuşabilirler, ama bunların hepsi özgürlük sorusunun sonucudur. Para, politika, enerji – puff! Enerji – bunların hepsi özgürlükle alakalı.

İnsanlık özgürlüğü kabullenmeye hazır mı? Çıkan iç savaşlar. Çatışmalar ve gerilim – hepsi özgürlükle alakalı.

Ve unutmayın, kendi özgürlüğünüz üzerinde düşünürken, gerçekten ona hazırsanız, bu sadece insanlıkla ilgili değildir. Bu tüm kozmosun, yaratımın, ruhsal ailenizin, her ruhlu(soul) varlığın ve Ruh’un (Spirit)… sorusudur. Ve işin ilginç yanı, hepsi tekrar buraya, size, seçtiğiniz şeye gelir. Çünkü kendi adınıza bir seçim yaptığınızda, kendinize koşulsuz özgürlüğü verdiğinizde, bu tüm yaratım üzerinde köklü bir etkiye sahip olacaktır.

O bunu nasıl yapar? Potansiyeli aydınlatır. Şuan dünya üzerinde, sizin özgürlük dediğiniz bu şeyin ışığına sahip olmayan bazı bölgeler var. Özgürlük anlayışından yoksunlar. Bu gezegenin üzerinde, özgürlük kavramı bile olmayan yerler var. Bu gezegende, dillerinde “özgürlük” kelimesi olmayan bazı toplumlar var. O, yok. Bilinçlerinin bir parçası değil.

İş size, Gold Creek Canyon’da toplanan ve internetten izleyen bu ayrıcalıklı guruba düşüyor. İş size düşüyor – konu onların özgürlükleri değil. Potansiyeli aydınlatma – önce kendiniz sonra da diğerleri için. Şuan hepsinin ötesinde söz konusu olan bu.

Tekrar toplanıncaya kadar, yaşamınıza bir bakmanızı istiyorum,. Yargılayarak değil aydınlanmış bir gözlemci olarak. Sizi özgürlükten alıkoyan nedir? (Kılıç arkada yere düşer) … Dikkat dağıtıcı. (Kahkahalar) Sizi özgürlükten alıkoyan nedir? Sizi özgür olmaktan alıkoysun diye seçtiğiniz şeyler nedir? Ve her şeyden daha önemlisi, özgürlük nasıl bir şey? Düşünce bazında değil ya da günlük aktiviteler. Bunlar özgürlüğün yan ürünleri. Özgürlük hissi nasıl bir şey?

Özgürlükle ilgili rüyalar göreceksiniz, ben söylediğim için değil. Şuan konumuz bu olduğu için. Özgürlük hakkında rüya gördüğünüzde, özgür olmayan rüyalar da göreceksiniz -  diğer bir değişle, özgür olmamanın nasıl bir şey olduğunu anlamanıza yardımcı olmak için, hapsedildiğiniz rüyalar göreceksiniz. Ruhunuzun geçmiş yaşamlarıyla ilgili rüyalar göreceksiniz – umarım ki artık size ait olmayacaklar – bir köle sahibi ya da bir köle olarak. Yada toplumsal anlamda Atlantisli olmanın nasıl bir şey olduğuyla alakalı rüyalar. O zamanlarda özgürlük eksikliği vardı. Her şey grup halinde yapılmak zorundaydı.   

Yabancı yerler diye tanımlayacağınız, ziyaret edeceğiniz, bazen bir gurupla, bazen tek başınıza, kesinlikle hiç özgürlük anlayışı ya da bilincine sahip olmayan yaratımın, kozmosun diğer yerleriyle ilgili rüyalar göreceksiniz. Çünkü bazen ona sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu anlamanıza yardımcı olmak için, ona sahip olmayana bakmak faydalıdır.

Yoğun olacak mı? Size kalmış. Olabilir. (Biri “Kolay” der) Kolay olacak mı? Olabilir. Olsa iyi olur. En kolay şey olmalı. Her biriniz buradan tamamıyla özgür olarak çıkmalısınız. Ya da meydan okuyucu ve zor olabilir. Teşekkürler (Linda’ya).

 

Adamus’un Cevabı

Şimdi kendi cevabımı vermek istiyorum – bu biraz garip bir cevap olacak – özgürlük sorusuna. Özellikle, şuan kendinize özgürlüğü nasıl verebilirsiniz? Tek bir basit kelime. Daha iyi bir kelime olmadığı için. Çok ama çok basit. Bir anlığına düşünün ve özgürlüğü hissedin… Özgürlüğü hissedin.

(duraklama)

Şuan tartışmakta olduğumuz konu, sizin için, gezegen için, Ruh(Spirit) için, herkes ve her şey için – gerçek dönüşüm, eski dünya sorununun gerçek bitişi – yaşamınızla doğrudan alakalı olan tek bir şey var. Tek bir basit kelime. “Affetmek” kelimesi. Bu kadar. Affetmek.

Ve bunla beraber, dostlarım,  tüm yaratımda her şey mükemmeldir.

Teşekkürler.

Ah! (Biri üzerinde bir şeyler yazan bir plaket verir) Tüm yaratımda her şey mükemmeldir. (Seyirciler alkışlar) Teşekkürler.

Hayatın tadını çıkarın, özgürlük olun, bolluk olun. Teşekkürler.