KIRMIZI ÇEMBER MATERYALLERİ
ALT Dizisi; ŞAUD 7
Geoffrey Hoppe tarafından yapılan ADAMUS SAINT-GERMAIN kanallığı,
1 Nisan 2023 tarihinde Kırmızı Çember’e sunulmuştur
Ben Benim, Egemen Alan'dan Adamus.
Cennetin Haçından sonraki bu ilk Shoud'a başlarken, fazladan büyük bir nefes alıyorum. İçinizdeki farkı hissetmek için büyük bir nefes alıyorum, Shaumbra. Yeni gelenlerdeki farkı, Dünya gezegenindeki farkı hissetmek için ve bugün Cennetin Haçı hakkında konuşacağız. Linda'dan Kırmızı Çember Ekibinden gelen soruların bir listesini derlemesini istedim, her an hazır olduğunu varsayıyorum.
LINDA: Kesinlikle evet!
ADAMUS: Güzel. Ama ondan önce hep birlikte derin bir nefes alalım. Harika bir zaman. Öyle bir zamandayız ki, bir bakıma neredeyse gerçeküstü çünkü o, bu gezegendeki tüm yaşamlarınızın doruk noktası. Hâlâ devam eden bir sıkıntı var ve bugün bunu tartışacağız. Ama bir an için tüm bunları görmezden gelelim. Zihninizde dönüp durarak nasıl farklı hissettiğinizi ya da gezegenin nasıl farklı olduğunu anlamaya çalışmak yerine, hemen şimdi güzel, derin bir nefes alalım. Güzel, derin bir nefes.
Biz buradayız. Buradayız. Çok zorlu bir yolculuk oldu. Başardık. Bu noktadayız ve bunu hissedeceksiniz, göreceksiniz, meydana gelen değişiklikleri duyacaksınız. Birazdan bundan bahsedeceğim ama şu anda Kırmızı Çember'e yeni katılan herkese özel bir hoş geldiniz demek istiyorum.
Yenilere
Hem sizin yararınıza hem de bir süredir buralarda olan Şambra’ların yararına birkaç noktaya dikkat çekmek istiyorum. Bu resmi bir unvan değildir. Şambra olduğunuzu söyleyen bir sertifika almazsınız. Kendi kendinizi atarsınız. Bir gün "Ben bu Şambra grubunun bir parçasıyım." diye farkedersiniz. Üyelik aidatı yok, ücret yok. Çok az kural var. Çok az kural var ve bu bazı insanları rahatsız ediyor. Çok fazla kural olmasını istiyorlar. Bizde onlar yok.
Ama önden yapılan bu küçük sohbet, Şambra için de iyidir, bir tür hatırlatmadır ve ALT-heimer'ı olan Şambra için;. (Alzheimer sözcüğüne dayanarak oluşturduğu bir terim) - A-L-T-heimer çünkü Ve'ye girmeye başladığınızda, çoklu alemlere doğru genişlemeye başladığınızda, bu küçük ALT-heimer durumunu yaşarsınız. Bir şeyleri unutmaya meyilli olursunuz. Arabanızın anahtarlarını nerede bıraktığınızı unutursunuz. İsimlerinizi unutursunuz. Hangi yılda olduğunuzu unutursunuz, bunun gibi küçük şeyler işte. Bunda yanlış bir şey yok. Bunu şaka yollu ama aynı zamanda büyük bir şefkatle söylüyorum çünkü Alzheimer hastası olan biri, bir anlamda diğer alemlere doğru genişler ama bu alemde dengede yada topraklanmış bir halde kalamaz. ALT-heimer'ı olanlar için ise mesele; burada topraklanmaktır. Burada, bu realitedesiniz, umarım hayattan keyif alıyorsunuz ve şimdi çok boyutlu âlemlere genişlediniz. Cennetin Haçı dediğimiz bu şey aracılığıyla genişlediniz. Kendi ruhunuzun farkındalığına genişlediniz. Yani, bu ALT-heimer'dır.
Şambra, hakkında konuştuğumuz bazı şeyleri unutmaya meyillidir. Ben Adamus'um - Adamus - ve "Egemen Alandan" diyerek açılışı yapıyorum. Bu benim Yükselmiş bir Üstat olduğum anlamına geliyor. Egemen evinizde olduğunuzda, bu hiç kimseye ya da hiçbir şeye borçlu olmadığınız anlamına gelir. Siz kendinizsiniz ve bu gerçekten de Yükselmiş bir Üstat olmanın, Egemenlik Alanınızda olmanın tanımıdır. Siz özgürsünüz. Olduğunuz her şey olmakta özgürsünüz - geçmişiniz, bugününüz, geleceğiniz, ruhunuz, insanlığınız olmakta özgürsünüz. Her şeyi yapmakta özgürsünüz.
Ben Sevgili St. Germain'den geliyorum. Ben St.Germain'in bir bilinç eylemiyim. Shaumbra'ya , (Adamus) St.Germain olarak geliyorum çünkü geçmiş dönemlerin St.Germain'i, özellikle Guy Ballard tarafından çok, çok, çok uzun yıllar önce kanallık edilen St.Germain veya şimdi St.Germain'e kanallık edenlerin bazıları ile bir karışıklık olmasını istemiyorum. Bu kanallıkların bazıları gerçek, bazıları ise o kadar gerçek değil. Ancak net bir ayırım olsun istiyorum, çünkü St.Germain'in, benim, Kırmızı Çember ile yaptığım çalışma çok spesifik. Tam olarak Uyanıştan aydınlanmaya geçmek ve gezegende kalmakla ilgili.
Uyanıştan aydınlanmaya giden bu yolculuk uzundur. Zorludur. Birçoğunuzun bildiği gibi zorludur ve muhtemelen başınızı sallayarak "Evet, öyle" diyorsunuz. Burada Kırmızı Çember ile yaptığımız şey, insanlara rehberlik etmektir. Onlara destek oluyoruz ve cesaret veriyoruz. Bir süredir burada olan siz Şambra'lar, bu zorlu anlardan geçerken, kalmak mı yoksa gitmek mi istediklerinden emin olamadıklarında, artık gerçekliğin ne olduğundan emin olamadıklarında başkalarına yardımcı olmak için bir tarihçe yarattınız, hikayelerinizi ortaya koydunuz. Hikayeleriniz, yolculukları boyunca onlara yardımcı oluyor. Bunu kendi yöntemleriyle ve kendi hızlarında yapacaklar ama sizin hikayelerinize sahip olmak onlar için kutsal olacak.
Bu yüzden ben, Adamus olarak geldim. Başkalarının Adamus'a kanallık etmemesini istedim. Kımızı Çember bu ismi, herhangi bir iş amacı için tescil ettirmedi. Mesajda bir karışıklık olmasını istemiyorum. Cauldre ve sevgili Eesa'lı Linda'nın eşlik etmesiyle kanallık dışında başkaları olsun istemiyorum. Kafa karışıklığı olmasını istemiyorum. Onların üzerinde; Kırmızı Çember Ekibinin ve Şambra'nın üzerinde, mesajın karışmaması, birden fazla mesajla başkalarının kafasının karıştırılmaması ile ilgili muazzam bir sorumluluk var. Çok net bir mesaj olsun istiyorum ve bu mesaj verildiğinde, bu Şaudları ve bilgi kütüphanesini oluşturmayı bitirdiğimizde, 2025 yılı civarında, benim yarı emekli olma zamanım gelmiş olacak. Zaman zaman Şambra ile konuşmak için, elbette sizi eğlendirmek, her zaman yaptığım gibi sizi güldürmek, bazen nazikçe dürtmek, bazen de kıçınıza hızlı bir tekme atmak için geri geleceğim. Ancak o noktada, Kırmızı Çember'in en başında yaptığımız şeyi başarmış olacağız; uyanışları yoluyla Gerçekleştirimlerine gelecek ve bedenlenmiş Üstatlar olarak gezegende kalacak diğerleri için enerjik bir kütüphane oluşturacağız.
Geoffrey dediğiniz Cauldre ile çalışmaya başlar başlamaz - ben onu, Cauldre olarak tanıyorum, bu alışkanlığı kırmak zor; Geoffrey ismi ona pek uymuyor. Tobias ayrıldıktan sonra onunla çalışmaya başladığım ilk andan itibaren, "Gözlerini açmalısın. Açmalısın," dedim ve bu oldukça zor oldu. Gözlerini açmak istemiyordu. Bütün insanların ona baktığını görmek istemiyordu. Ama Cauldre, sana bakmıyorlar ki, bana bakıyorlar ve ben bunu sorun etmiyorum dedim. "Gözlerini aç. Bu konuda gerçekçi olalım. Gözlerimiz kapalı bir şekilde la-la diyarında oturmayalım. Bunun, ayakları yere basan bir şey olmasını istiyorum. Çok gerçekçi olmasını istiyorum." dedim.
Buna biraz alıştığında, hala bundan şikayet etse de, o zaman dedim ki, "Etrafta dolaşacağız. Yürüyeceğiz ve konuşacağız. Etrafta Şambra izleyicilerimiz olduğu zaman, onlarla etkileşim kurmak istiyorum. Onları hissetmek istiyorum ve her şeyden çok, onların beni hissetmelerini istiyorum. Burada bir sandalyede oturup gözlerimiz kapalı bir şekilde başka bir boyuta gitmeyeceğiz. Ben tam burada sizinle birlikteyim, siz de tam burada benimle birlikte bu 'Şimdi' anındasınız ama aynı zamanda da diğer alemlere doğru genişlemiş durumdasınız."
Duyduğunuz bu kelime, -Şambra kelimesinden ilk kez Tobias bahsetmişti - binlerce yıl önce İsa'nın, Yeshua'nın zamanında kullanılan eski bir terimden geliyor. Onlar zaman zaman bir araya gelen bir gruptu. Gizlice, özel olarak toplanıyorlardı. Birçoğunun geçmişinde Esseniler vardı. Ve "Shaumbra" o zamanlar Kuvvet - Dayanıklılık Ailesi anlamına geliyordu - Sha-haum-bra, Kuvvet Ailesi - ya da aynı zamanda Kaya Ailesi olarak da biliniyordu. Bu grup, bu yaşamda tekrar bir araya geldi. Onlar 1999 ve 2000 yıllarında Tobias'ın çağrısına uyarak toplandılar. Dünyanın dört bir yanından geldiler. Hiç çaba sarf etmediler. Büyük bir tanıtım programı yoktu. Müjdeleme yoktu. Pazarlama yoktu, hiçbir şey yoktu. Bu gruba ulaşmanın yolunu buldular çünkü burada, bu gezegende yapılacak bir işin olduğunu biliyorlardı. "Şambra" ismini kendi adları olarak benimsediler. Bu durum, Crimson Circle'dan gelen bir yönlendirmeyle nedeniyle olmadı. Kendilerini Şambra olarak tanımladılar ve işte, binlerce yıl sonra bugün buradayız. Binlerce yıl önce yapılan, gezegenin bilincine yada kitle bilincine, Dünya'nın kendisine tanrısallığın tohumlarını eken o çalışmanın doruk noktası için buradayız ve işte şimdi buradayız.
Şimdi, bu Şambra grubu, onlar asidir. Tobias ayrıldıktan sonra bu onlarla çalışmak istediğimden pek emin değildim. İsyankarlar. ev ödevi yapmazlar. Küfür ediyorlar. Kendilerine korsan diyorlar. Ve kendi kendime şöyle düşündüm: "Ben Yükselmiş bir Üstad'ım, kendi egemenlik alanımda inzivaya çekilmiş gibiyim. Neden bu grupla uğraşmak isteyeyim ki?" Nedeni basitti, çünkü onlar kesinlikle burada, gezegende kalmaya, kendi Gerçekleştirimlerine, bazılarınızın aydınlanma dediği şeye adanmışlardı. Kendilerini, - bu en kritik ve destansı zamanda - ışıklarını, bilinçlerini gezegene yaymak için bedenlenmiş Üstatlar olarak gezegende kalmaya adamışlardı.
Birlikte çalışması kolay olan bir grup değiller - şu anda yenilerle konuşuyorum; sadece onları uyarıyorum - onlar çalışması kolay olan grup değiller. Asidirler. Onlara bir kural verirsiniz ve onu yırtıp atarlar. Onlara ne yapmaları gerektiğini söylersiniz, tam tersini yaparlar. Onlardan ev ödevi yapmalarını istersiniz - ah! - onun yerine içmeye giderler. Bu grup - sadece önceden uyarmak için söylüyorum - kahve içerler. Birçoğu kahve içer. Şarap ve başka şeyler de içerler. Bu grup küfür eder. "Bok" ve "lanet" gibi kelimeler kullanıyorlar ve bu sizi rahatsız ediyorsa burası sizin için doğru yer değildir, çünkü ben de küfür ediyorum. Hiçbir olumsuz çağrışım içermeyen ve birisi "Oh, Yükselmiş bir Üstat nasıl küfür edebilir?" diyebilir. Kahretsin, Yükselmiş Üstatlar Kulübünde hepimiz küfrederiz, çünkü bu insanların taktığı bir şey değildir. Bizler kutsal, dindar insanlar değiliz - cennette oturan bir grup papa da değiliz. Kendi Aydınlanmamıza zor yoldan ulaştık. Her birimiz mücadele ettik ve acı çektik. "Siktir" demek istediğimizde "siktir" deme hakkına sahibiz, çünkü Aydınlanmamızdan geçerken biz de öyleydik, çoğu zaman tamamen sikilmiş hissediyorduk.
Bu yüzden bunu söylemek beni hiç rahatsız etmiyor. Eğer sizi rahatsız ediyorsa, burası sizin için hiç de doğru yer değil. Ama eğer aydınlanmanıza-gerçekleştiriminize kesinlikle adanmışsanız - gezegeni kurtarmakla ilgili değil, bunu yapmanın farklı bir yolu var. Eğer makyo olmadan aydınlanmanıza kesinlikle adanmışsanız - makyo, ruhsal saçmalık, ruhsal dikkat dağınıklığı anlamına gelir ve aydınlanma yolunda uyanıştan sonra herkesin başına gelen budur. Dikkatleri dağılır. Benim de dikkatim dağıldı. Linda'nın da dikkati dağıldı. Cauldre'nin kesinlikle dikkati dağıldı. Böyle şeyler olur. Ve sonra, bunun bir sürü makyo olduğunu fark edersiniz. Makyo, dikkat dağıtıcı şeyler; belirli şifa uygulamaları veya meditasyon yapmanız veya dua etmeniz veya gönüllü çalışmalar yapmanız veya uzun translar veya ter banyosu yapmanız gibi şeylerdir, dikkat dağıtıcı olan her şeydir çünkü aslında tek bir şey vardır; o da, Özünüze geri dönmekle, burada gezegende gerçekleşmekle ilgilidir.
Bunu nasıl yaparsınız? Nasıl aydınlanırsınız? Bunun doğal bir süreç olduğunu anlıyorsunuz. Vay canına! O zaten Ruh seviyesinde gerçekleşiyor. Tüm devinim, her şey orada. İnsan olarak sizin yapmanız gereken tek şey buna izin vermektir. Doğal işleyişe izin vermek sizin tek işinizdir.
Onunla, makyoyla uğraşmaya başladığınız an, ayakkabılarınıza mıknatıs takmanız gerektiğini ya da belirli bir tür şapka giymeniz gerektiğini ya da vegan veya vejetaryen olmanız gerektiğini düşünmeye başladığınız an - ve eğer öyleyseniz, sorun değil - ama Aydınlanmanızın bir parçası olarak buna mecbur olduğunuzu düşünüyorsanız, bu makyodur. Ve biz buna makyo diyoruz. Biz buna Kırmızı Çember'de böyle diyoruz. Shaumbra makyo konusunda birbirini uyarır. Ben gördüğümde bunu söylemekten mutluluk duyarım çünkü bu bir dikkat dağıtıcıdır. Ve makyo ile iki, üç, dört, beş yaşam boyunca dikkati dağıtmak kolaydır.
Yapılması gereken tek bir şey var. Eski enkarnasyon döngülerine, eski karma döngülerine "Artık yeter" dediğinizde; "Artık yeter" dediğinizde, diğer her şey ruhunuzun diğer seviyelerinde hareket etmeye başlar. Bunu deneyimlemek ve buna izin vermek size, yani insana bağlıdır.
Sevgili insan, Gerçekleştiriminiz-Aydınlanmanız size bağlı değildir. Hiçbir şekilde. Eğer bu size kalmış olsaydı, muhtemelen sadece deneyimlemeye devam ederdiniz, çünkü insanın yaptığı budur. İnsan, ruhunuzun deneyimsel bölümüdür. Ruhunuzun Dünya'ya gelen, bir bedene bürünen, deneyimlemek için burada olan kısmıdır. Bu insanın sorumluluğudur. Ve eğer Gerçekleştirim size bağlı olsaydı, Gerçekleştirimi bulmaya çalışmanın nasıl bir şey olduğunu deneyimlemeye devam eder ve asla oraya ulaşamazdınız.
Şimdi bu gerçekten de doğal bir sürecin vuku bulmasına izin vermek ve her günü doyasıya deneyimlemenize izin vermekle ilgili. Kötü günler, hı hı. İyi günler, tüm günler. Onları bir kenara itmeksizin, "Şundan hoşlanmıyorum, bundan hoşlanmıyorum" demeksizin deneyimlemenize izin verin. Bu, şu anda yaşadığınız şey, en güzel şey ve bunu bir daha asla yapmayacaksınız. Asla bu şekilde geri dönmeyeceksiniz. Bir daha asla yapamayacaksınız. Zorlukları ve güçlükleri deneyimlemenize izin verin. Bu daha sonrası için harika hikayeler yaratır.
Kendinize bunun keyfini yaşatın. Gerçekleştirime girmenin beklentileri olarak adlandırdığınız şeyleri bırakmanın nasıl bir şey olduğunu deneyimlemenize izin verin. Bunu deneyimleyin ve aniden, izin verdiğinizde ve deneyimlediğinizde, sürtüşme durur. O sürtüşme, işi bu kadar zorlaştıran, sizi yıpratan şeydir. Bunu çok fazla düşünüyorsunuz. İnsan tarafından yapılamayacak bir süreci insanileştirmeye çalışıyorsunuz. Ruhunuza güvenin. O zaten biliyor. Gerçekleştiriminize gelmenize yardım etmek için o zaten orada. Ama bunu kendiniz yapmakta ısrar ettiğinizde, "Ah, tüm bu adımları ve süreçleri biliyorum ve artık kahve içemem ve artık iç çamaşırı giyemem, çünkü bilirsiniz, Üstatlar bunu yapmaz" dediğinizde, ruh basitçe geri çekilir ve size "Her neyse. Hazır olduğunda geri gel. Her neyse." der.
Şambra'ya geri dönelim. Cesur bir grup. Çalışması zor bir grup ama Yükselmiş bir Üstat olarak tüm ebediyetim boyunca bu grupla çalıştığım kadar hiç eğlenmemiştim.
Bunun da ötesinde, asırlar alabilecek bir süreç - ömürler ve ömürler alacak bir süreç - şimdi tek yaşamda gerçekleşiyor - Gerçekleştirime gelmek. Yıllar önce Tobias bu noktaya gelmenin üç, dört, beş yaşam alacağını düşündüğünü söylemişti. Onlar bunu tek yaşamda yapıyorlar. Oh, bunu çılgınca, çılgınca yapıyorlar ama tek yaşamda yapıyorlar. Ve sadece bir ömürde de değil, 10 yılda, 20 yılda yapıyorlar. Bunun uzun bir süre olduğunu düşündüğünüzü biliyorum ama değildir.
Ve bunun da ötesinde, her zaman olacağı bilinen şey, Kıyamet denen şeydi, bu da; açılma, örtünün kaldırılması, örtünün açılması anlamına geliyordu. Bunun tam olarak ne zaman gerçekleşeceğini söylemeye çalışmak zordu, çünkü bu gerçekten insanlığa bağlıydı. Bazı Yükselmiş Üstatlar bunun şu anda içinde bulunduğumuz yıllarda, belki 2030, 2040'a kadar bir zaman diliminde gerçekleşeceğini düşünüyorlardı. Pek çok Yükselmiş Üstat paralarını - oh, evet, her zaman kumar oynarız - bundan belki 50 yıl sonra gerçekleşeceğine yatırırlardı...
LINDA: (fısıldar) Vay canına.
ADAMUS: ... belki daha da uzun.
Ama aramızda bir grup vardı, özellikle de Şambra ile çalışmış olanlar, Kuthumi ve Tobias gibiler ve diğerleri, bunun bundan daha erken olacağını biliyorlardı. Kesin tarihi bilmiyorduk. Kesin tarihi gerçekten bilmek istemiyorlardı. Bilirsiniz, Yükselmiş bir Üstat olmak, her şeyi bilen biri gibi etrafta koşuşturmak demek değildir. Sadece o anda bilmeniz gerektiği kadarını bilirsiniz ve bu insanlar için de iyi bir ipucudur.
Ama aniden, gezegende neler olup bittiğini izlerken, ölçerken ve hissederken, aniden, şu anda çok fazla insanın ‘banklama’ yaptığını fark ettik. Banklama, sadece oturduğunuz, derin bir nefes aldığınız ve ışığınızın gündemsiz bir şekilde parlamasına izin verdiğiniz yerdir. Dünyayı kurtarmaya çalışmazsınız ama sadece ışığınızın parlamasına izin verirsiniz. Biz tüm bunları izlerken, gezegenin bilincinin çok hızlı değiştiğini, büyük ölçüde değiştiğini fark ettik.
Bu değişim uzun süredir devam ediyordu. Ancak banklamanın detaylarına girdiğimizde - ve sadece Şambranın değil, dünyanın dört bir yanındaki diğerlerinin de - bilinç seviyesinin nasıl yükselmeye başladığını gözlemledik. Bir gece Yükselmiş Üstatlar Kulübü'nde oturuyorduk - ve evet, gerçekten de böyle bir yer var, çünkü neden olmasın? Işık varlıkları olarak oturup hiçbir şey yapmadığımızı mı sanıyorsunuz? Hayır. Bir araya geliyoruz. Bizler de insandık; Yükselmiş Üstatlar Kulübümüzde bir araya geliyoruz. Hayır, resmi toplantılarımız yok ve seçim de yapmıyoruz. Seçim yapmıyoruz çünkü herkese, benim kendi kendini atayan Başkan olduğumu söyledim. Öyleyse neden seçim yapalım ki?
Bir akşam konuşuyorduk ve birden kafamıza dank etti. Evet, bu arada, şu anda "Akşam yemeği yiyor musunuz? diye bir soru geldi. Evet! Neden olmasın? Şimdi,biz kilo almıyoruz. Bedenimizi boşaltmak zorunda da değiliz. Ama neden olmasın? Biz de insandık. Her Yükselmiş Üstat Dünya'da yaşadı ve insan olmakla ilgili sevdiğimiz şeyler vardı - evet, o da var - insan olmakla ilgili sevdiğimiz şeyler vardı ve dedik ki, "Asla içinde sıkışıp kalmayacağımız bir şekilde neden onu yeniden yaratmayalım ki?" Cennetin tanımıda bu değil mi? Yapmak istediğinizi yapmak, ama ona saplanıp kalmamak, incinmemek, kendinizi başkalarına bağımlı hale getirmemek. Yemek yemek istiyorsanız, yersiniz. Dans etmek istiyorsanız, dans edersiniz. Neden olmasın?
Yükselmiş bir Üstat olmak, insan olmanın en iyi hali gibidir. Kendiniz için istediğinizi yapabilir ve asla sıkışıp kalmazsınız. Dolayısıyla, asla korku ve şüpheye kapılmazsınız. Asla o düşük enerji şeyine sahip olmazsınız. Her zaman seçtiğiniz şeyi yaparsınız. Bir insan olarak, o kadar da iyi olmayan bazı şeylere yol açan sonuçlar olduğunu hatırlıyorsunuz. Ama Yükselmiş Üstatlar Kulübünde ya da Yükselmiş bir Üstat olarak, bunları yapmazsınız. Artık çok fazla bilgeliğe sahipsinizdir. Artık aptalca şeyler yapmazsınız. Çok fazla bilgesiniz. Artık yapmayı sevdiğiniz şeyleri yaparsınız. Birçoğu şarkı söylüyor, müzik yapıyor, yazıyor, çiziyor. Ve biz bunu sürekli olarak yapmıyoruz ama diğer Yükselmiş Üstatlarla bir araya gelmenin ve cennette bir insan olmanın özel bir yanı var. İşte böyle bir şey. Ama asıl konuya dönelim.
Şöyle oldu, bir gece Yükselmiş Üstatlar Kulübünde aniden müzik çalmaya başladı, hepimiz gülüyorduk ve kapı açıldı. Gelen Tobias'tı. Eskiden Kırmızı Çember ile çalışan Tobias. Bir süredir ortalıkta yoktu. Sam rolüyle Dünya'ya geri dönmüştü ama geçen yılın sonuna doğru, 2022'nin sonuna doğru buraya geri geldi. Kapıdan içeri uçarak girdi ve "Eureka! (ÇN: Arşimet'e atfedilen ünlü bir ünlemdir. Söylentiye göre şekilsiz bir cismin hacminin, suya battığı anda su hacmindeki değişikliği bularak bulunabileceğini keşfettiğinde banyodan çıplak bir şekilde sokağa fırlamış ve sokaklarda koşarken bu ünlem sözcüğünü haykırmıştır. Sözcük "(Onu) buldum!" benzeri bir anlama sahiptir. Bunun sonucu "Eureka!" bir keşfi kutlarken kullanılan bir ünlem halini almıştır.) Görünüşe göre oradayız." dedi. Hepimiz durduk; afalladık ve dedik ki, "Sen neden bahsediyorsun, Tobias?" O da dedi ki, "Enerjileri gerçekten hissediyorum. Kırmızı Meclis'e danışıyordum - Dünya'yı izleyen melek meclisine – Bence bilinç artık hazır. Bence harekete geçmeye hazır."
Şimdi, bunun olacağını biliyorduk ama tam tarihini bilmiyorduk ve işte Tobias kapıdan içeri uçarak "Bu gerçekten oluyor" dedi. Bu bir ifşaydı - "Şimdi oluyor, şimdi!" - Ve 22 Mart'tı. Hepimiz bunu hissettik. Er ya da geç olacağını biliyorduk ama aniden tarih geldi. O gün gelmişti. Biraz afalladık, çünkü bu hepimizin beklediği bir şeydi ve aniden o buradaydı. Şu anda gezegende, insanlığın içinde alemleri - Kıyameti - açmaya, perdeyi kaldırmaya, o bariyeri kenara çekmeye ve hazır olan insanlara tanrısallığın erişilebilirliğini açmaya yetecek kadar bilinç var.
Şimdi, bu 'herkes' için olduğu anlamına gelmiyor. Hâlâ yaşamlarına devam eden ve diyebilirsiniz ki uyku halinde ya da nispeten bilinçsiz olan pek çok kişi var ve bu bir sorun değil. Onlar, ruhlarının arzu ettiği deneyimleri yaşıyorlar. Ancak diğer pek çokları için aniden zaman gelmiş oldu - zaman - ve işte şimdi Kıyamet'teyiz.
Bu 10 gün önce oldu ve bazılarınız merak ediyor, "Şey, ben hiçbir şey hissetmiyorum. Gezegende hiçbir şey olmadı. Büyük bir felaket, savaş, büyük bir iyileşme ya da başka bir şey olmadı. Hiçbir şey olmadı. Sadece başka bir gündü."diyorlar. Böyle düşünen her birinize meydan okuyorum. İçinizde bir şey olduğunu hissetmeyenlere meydan okuyorum. Yanlış yere bakıyorsunuz. Aslında dışarıya bakıyorsunuz, hatta kendi dışınıza bakıyorsunuz. Bir şeyler oluyor ve şimdi, bir an için dinlemenizi istiyorum. Dinlemenizi istiyorum.
Dinle
Derin bir nefes alın ve sadece dinleyin.
Ve hissedin ve duyumsayın.
(müzik başlar)
Derin bir nefes alın.
(duraklama)
22 Mart, on gün önce, alemler arasındaki açılış, alemlere erişim olarak işaretlenecek.
Pek çoğunuz ertesi sabah uyandığınızda pencereden dışarı baktınız ve mecazi anlamda "Her şey aynı görünüyor" dediniz. Evet, bir süreliğine öyle olacak.
Gün geçtikçe kendinizi yokladınız ve şöyle dediniz: "Kendimi farklı hissetmiyorum. Biraz daha yorgun ve endişeli hissediyorum ama farklı hissetmiyorum." Hâlâ dışarıda olan şeylere bakıyorsunuz. Hatta diyebilirim ki, bedeniniz ve zihniniz bile bir nevi dışarıda.
Sadece dinlemek ve hissetmek için bu anı benimle paylaşın.
(uzun duraklama)
Bunu ayak parmaklarınızda hissetmek zorunda değilsiniz.
(duraklama)
Bilirsiniz, düşünceleriniz bir süre daha sizin düşünceleriniz olarak kalacaktır. Eskisi gibi olacaklar ama başka bir şey oluyor.
Birdenbire 10 yaş gençleşmiş gibi görünmeyeceksiniz, üzgünüm. Ya da diyetiniz ya da buna benzer şeyler aniden değişmeyecek. Ama bir şeyler oluyor.
Sizi daha önce hiç dinlemediğiniz bir düzeyde dinlemeye davet ediyorum, çünkü genellikle kendi düşüncelerinizi ve elbette dış dünyayı dinliyorsunuz. Kendi düşüncelerinizi dinliyor ve bedeninizi hissediyorsunuz. Ama orada birçok şeyin gerçekleştiği bir düzey var.
(duraklama)
Öyle hemen göze çarpmayan.
(duraklama)
Ona tanrısallığınız denir, ışığınız denir.
Günlük yaşamınızda onu görmeye, ona sahip olmaya, onu hissetmeye alışık değilsiniz. Zihne ve onun düşüncelerine, bedeninize ve onun ağrı ve sızılarına ve tüm dış dünyaya alışkınsınız. Bu şeye - ışığınıza, bilincinize- alışkın değilsiniz.
Kahretsin, o uzun bir süre mühürlü kaldı. Başka bir yerdeydi ama şimdi sizin varlığınıza doğru geliyor. Sizi, bu düzeyden hissetmeye davet ediyorum.
(duraklama)
Bu bir düşünce değildir. Düşüncelerinizle oraya ulaşamazsınız, bu yüzden derin bir nefes alırsınız ve sadece bırakırsınız ve sadece hisseder ve duyumsarsınız.
(duraklama)
Zihniniz "Ben bir şey duymuyorum, ben..." dediğinde, zihninize susmasını söyleyin ve bilincinizde neler olduğunu hissetmenize izin verin. Daha önce hiç bilincinizi hissettiniz mi? Daha önce hiç bilincinizi hissettiniz mi? Bence hissetmediniz.
Bunu hissetmenize izin verin.
Ve eğer "Peki, nereye bakmalıyım?" diye soruyorsanız, o her zaman tam oradadır. Tam orada. Bakmak zorunda değilsiniz. Sadece şimdi size gelmesine izin verin ve onu hissedin.
(daha uzun duraklama)
Derin bir nefes alırsınız ve onun size gelmesine izin verdiğinizi fark edersiniz.
Bu düşünerek elde edebileceğiniz bir şey değildir. Onu elde etmek için dışarı çıkamazsınız.
Derin bir nefes alırsınız ve izin verirsiniz. İşte bu kadar.
(duraklama)
Şu anda olan şey budur ve birazdan daha fazlası hakkında konuşacağız. Ama Cennetin Haçı ile başlayan şey budur. Dünyanın tamamı bir günde değişecek değildi. Bu oldukça uygunsuz olurdu, çünkü o zaman her şey havaya uçardı.
(müzik durur)
Hayır, bu süptil seviyelerde başlar. İçinizdeki - bizim tanrısallığınız dediğimiz- bilinç ve ışık seviyesinde başlar. Çok süptil bir şekilde başlar.
Cennetin Haçını Anlamak
Bir benzetme yapmak gerekirse, normalde içine çorba ya da başka bir şey koyduğunuz bir tencereyi alırsınız ve içine musluktan soğuk su doldurursunuz. Ocağa götürürsünüz, ocağın ateşini yakarsınız ve tencereyi üzerine koyarsınız. Sonra parmağınızı hemen suya sokarsanız soğuk hissedersiniz ve şöyle dersiniz: "Sorun ne? Hiçbir şey hissetmiyorum. Ateşi yaktım, tencere üstünde. İçindekinin sıcak olması gerekiyordu."
"Belki de biraz beklemeliyim" diye düşünürsünüz ve iki saniye kadar bekleyip parmağınızı tekrar sokarsınız. "Hâlâ soğuk. Hiçbir şey olmuyor" dersiniz ve sonra hayal kırıklığına uğrarsınız ve "Lanet olsun! İşler benim için hiç yolunda gitmiyor." dersiniz.
Biraz daha beklersiniz, belki yedi saniye kadar, parmağınızı içine sokarsınız ve "Hala soğuk" dersiniz. Sonra sinirlenir ve uzaklaşırsınız. " Üfff! Sıcak su olacağını düşünmek aptalca bir şey."
Oradan uzaklaşırsınız, dikkatiniz dağılır ve yaklaşık bir saat sonra aniden aklınıza gelir, "Oh! Ocağı açık bırakmışım!" diye koşarsınız ve buharın çıktığını görürsünüz - çok fazla su kalmamıştır, hepsi buharlaşıp gitmiştir - ama buhar çıkar, su kaynar ve bunun gibi şeyler olur. Cennetin Haçı'nda, bilincinize olan şey de aynı buna benzer.
Görüyorsunuz, o içeri girmeye başlıyor. Alev orada. Alev tanrısallıktır. Kendinizi suyla, yani yaşamın kendisiyle birlikte hissedersiniz ve sonra bazıları aniden suyun hemen kaynamasını bekler. Ama öyle olmaz. Bu yavaş yavaş olur. Yavaş yavaş ortaya çıkar. Ve siz hüsrana uğrar, sinirlenir, bana kızar, kendinize kızar ve sonra da gidip başka bir şey yaparsınız. Tüm bu zaman boyunca o alev, o ilahi alev, bilinci ısıtıyor, bilinci genişletiyor, geri dönüp onunla çalışmaya ve onu kullanmaya başlamanız için onu hazırlıyor. Ama hayır, siz Cennetin Haçı'ndan bir gün sonra ya da iki gün sonra parmağınızı suya sokuyorsunuz ve hala soğuk hissediyorsunuz. Bunun devam eden bir süreç olduğunun farkına varmalısınız. Bu bir simya. Ve bu öyle bir süreç ki sizi fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak bunaltmayacak bir şekilde gerçekleşiyor.
Bu aynı şey gibidir - başka bir benzetme kullanarak farklı bir şekilde bakarsak - diyelim ki, daha önce yaktığınız bir ateşin içinde hala birkaç tane köz var ve siz de birkaç odun alıp ateşin üzerine atıyorsunuz. Ama onlar hemen yanmaya başlamaz, özellikle korlar azsa, yani kendi yaşam gücü enerjiniz azsa. Kütükleri atarsınız ama hiçbir şey olmaz. Hatta biraz üflersiniz, tutuşturacağınızı düşünürsünüz ama tutuşmaz. Dumandan tıkanmaya başlarsınız. Her şeye sinirlenirsiniz ve uzaklaşırsınız. Bir süre sonra geri gelirsiniz ve kocaman bir alev vardır. Cennetin Haçı da böyle bir şeydir. Korlar her zaman oradaydı ve şimdi bu yaşam ateşine sizin 'daha fazlanız' ekleniyor. Tutuşacaktır. Tutuşacaktır. Su benzetmesi gibi. Ateşe koyarsanız, ısınacaktır. Sonunda kaynamaya başlayacaktır. Şu anda yapılacak en iyi şey, kendinizi buna bırakmaktır. Zorlamaya çalışmayın. Onunla mücadele etmeye ve onu kendinize çekmeye çalışmayın. O zaten orada. Onu hissedin, ona izin verin ve her şeyin tanrısal iyiliği içinde nasıl işlediğini izleyin.
Dış dünyaya gelince, onun değişmesi biraz zaman alacak. Ama şu anda onun da altında bir ateş var, çünkü siz daha fazla bilinç getiriyorsunuz. Bu bilinç daha sonra gezegenin geri kalanı üzerinde bir etkiye sahip olacak. Şimdi, her şey hemen değişecek diye bir şey yok. Bazı ilginç fenomenler (anormal veye şaşırtıcı olaylar) gerçekleşecek ve bunun gerçekten kuantum tuhaflığı yılı olduğunu fark edeceksiniz. Ancak Birleşmiş Milletler'in aniden dünyada barış ilan edeceğini ve herkesin hemen mutlu olacağını düşünenler açısından bu biraz zaman alacaktır.
Haydi derin bir nefes alalım. Birazdan bazı soruları yanıtlayacağız, ancak öncelikle burada Cennetin Haçı dekoru hakkında biraz açıklama yapmak istiyorum.
Benim tarafımdan planlandı, yapım ekibi tarafından uygulandı ve belki de fark etmediğiniz bazı şeyler olabilir.
Bir şey olması önemliydi - hayır, hayır, orada kal, sevgili Linda. Yaptığımız şeye çok uygun bir şey olması önemliydi.
Sunağımızı ve her biri yüzlerce kilo ağırlığında olan sütunlarımız olduğunu fark etmişsinizdir. Bunlar granit, som granit. Onlar topraklanmış olmayı, bu gezegende topraklanmış kalmayı sembolize ediyorlar. Bu tür bir olay gerçekleştiğinde, diğer alemlere sıçramak ve artık burada olmamak (Çn: Bedeni bırakmak) gerçekten çok kolay. Bu yüzden, sağlamlığı, Dünya'ya olan bu sağlam bağlantıyı sembolize eden bir şey istedim.
Sonra üst kısım için bir şey istedim, masa tablası ve özellikle ahşap. Bu da ekibin bir araya gelerek çok nadir bulunan ve oldukça pahalı olan koa ağacından güzel bir parça bulması ve birkaç gün içinde zımparalayıp tamamlayarak törenimiz için güzel bir hale getirmesiyle ortaya çıktı.
Sonra da buradaki en önemli parça, kase. Bunun, ruha bir şeyleri teslim ettiğiniz kase olduğundan daha önce bahsetmiştim. Bu, Cennetin Haçı'na girerken yaptığımız törenin en önemli bölümlerinden biriydi, çünkü oraya tüm eski ıvır zıvırı taşıyarak gitmek istemezsiniz. Bunu istemezsiniz. Onları kasenin içinde bırakın. Her ne sorun varsa, ki onları tanımlamak zorunda bile değilsiniz, "Ben sadece pisliğimi, bokumu püsürümü alıyorum ve onu kaseye koyuyorum." Bu arada, ruh "bok" kelimesini kullanmanıza da aldırmaz. Bazılarınız - oh! - yeni olanlar "Nasıl böyle konuşabilirler?" diyor. Bizim için bir sakıncası yok. Sizin için öyle ama bizim için değil.
Ama gerçekçi olalım. Çerinizi çöpünüzü, saçmalıklarınızı, onlara her ne derseniz deyin, sorunlarınızı ya da problemlerinizi buraya koyun. Ben buna pislikleriniz diyorum. Hayatınızdaki çözülmemiş şeyleri buraya koyun. Bunların üstesinden gelmek için danışmanlık, terapi, dua ya da başka bir şeyle uğraşmanıza gerek yok. Bu sadece "Bunları geride bırakmaya hazırım" demenizle ilgili. Bu güzel kasenin amacı buydu.
Bunlara ne olur? Ruh onları, tüm bu sorunları, diğer her şeyi alır ve bilgeliğe dönüştürür çünkü nihayetinde onlar aslında bir sorun, yaptığınız kötü bir şey ya da bunların hiçbiri değildir. Onlar sadece bir insanın deneyimleridir. Ruh, eğer onları kâseye koyarsanız, eğer bırakırsanız, onların hepsini, her şeyi alır. Ama pek çok insan onları yanlarında taşımakta ısrar eder ve sonra da bu yolculuğun neden bu kadar zor olduğunu merak ederler. Onu kaseye koyun. Ruhunuzun onu bilgeliğe dönüştürmesine izin verin. Ruhun yaptığı budur. Bu yüzden yaptığı iş için büyük paralar alır. Çöpünüzü alır ve onu mücevherlere dönüştürür.
Ayrıca üzerine Cennetin Haçı yansıtıldı - üzerine yansıtılması için doğal bir şey istedim ve bu bir bambu panel oldu, çünkü doğal olanla, Dünya'dan bir şeyle Cennetin Haçı'nın güzelliğini, parlayan ışığını kesiştirmek gibi oldu. Böylece Cennetin Haçı yolculuğumuz için bu muhteşem ve çok sembolik olan bu dekorunu yarattık ve bugün Şaudumuz sırasında onun tekrar burada olmasını istedim.
Sorular & Cevaplar
Bu nedenle, Linda'nın C.C ekibi tarafından derlenen veya hepinizi temsil etmek üzere onlar tarafından bir araya getirilen soruları var. Linda soruları hazırladı, işte başlıyoruz.
LINDA: Tamam.
SORU 1: Bırakmaktan, sunakta bırakmaktan bahsediyorsun.
ADAMUS: Evet.
SORU 1 (devamı): Bize hizmet etmeyen şeyleri bırakmaktan. Ancak, bunu imgeleme yoluyla yapmak ya da kendimi serbest bıraktığıma ikna etmek artık yeterli değil. Sınırlı hissettiriyor. Salıvermek için daha pratik ve güncel bir yaklaşım ne olabilir?
ADAMUS: Serbest bırakmak. Görüyorsunuz, bu çok komik çünkü insanlar kendi sorunları için tartışırlar. Bazı şeyleri bırakırlar ama bazılarını bırakmazlar. Belli bir noktaya geldiğinizde, ben buna ruhsal ya da ruh olgunluğu diyeceğim, serbest bırakmak için bir sürü ritüel ya da rehberli deneyim yaşamanız ya da uzun, zahmetli bir süreçten geçmeniz ya da içsel çocuk şifası ya da hatta geçmiş yaşam şifası yapmanız gerektiğini düşünmeyi bırakırsınız. Gerçekten olgun bir ruhani varlık şöyle diyecektir: "Bunu bırakabilirim. Onu kaseye koyacağım ve ruhum o zaman onu temizleyip bilgeliğe dönüştürebilir." Zihne girersiniz; "Peki, bunu gerçekten oraya koyabilir miyim? Bu sadece bir oyun mu?" dersiniz. Evet, bu sadece bir oyun ama Dünya gezegeninde yaşamak da öyle.
Bir Üstat olduğunuzu fark ettiğiniz noktaya geliyorsunuz, "Bu saçmalığı tersine çevirebilirim. Artık taşımama gerek yok. Artık taşımak istemiyorum. Bunu hayatımda istemiyorum" diyorsunuz ve sonra onu kaseye koyup gitmesine izin veriyorsunuz. Ama sonra ne oluyor, izleyicilerin, dinleyicilerin çoğu "Peki, bunu gerçekten yaptım mı?" ya da "Her şeyi yaptım mı?" ya da "Her sabah bundan önce bir buçuk saat boyunca kasenin başında dua ve ilahiler okumam gerekmiyor mu?" diye düşünüyor. Her şeyi berbat ettiniz. Gerçekten iyi bir şeyi mahvettiniz.
İstemediğiniz, artık sizin olmayan, bırakmaya istekli olduğunuz şeyi ruhun sunağına koyun. Kaseye koyun ve gitmesine izin verin. Bırakırsanız olur. Geriye bakmayın. Durmayın ve "Gerçekten gitti mi? Ruha ... gitti mi?" demeyin. Biliyorsunuz - varsaydığınızı da söyleyebilirsiniz ama aslında biliyorsunuz - evet, ruh onunla ilgileniyor ve ondan gelen bilgelik size geri dönecek. "Peki, ne zaman geri dönecek?" diye sorarsınız. Uygun olduğunda. İhtiyacınız olduğunda. Ne bir an önce ne de bir an sonra.
Üstat olmaya çalışan bir insan gibi değil, bir Üstat gibi davranmaya başlarsınız. Rol yapıyor olsanız bile Üstatlaşırsınız. Uydurduğunuzu düşünseniz bile, bir Üstat gibi davranmaya başlarsınız ve sonra bir Üstat olursunuz. Bu kadar basit.
Bu yüzden tüm saçmalıklarınızı kâseye koyun ve bugünkü seansımızın sonunda, merabh yaptığımızda, ruhun onları alıp götürmesine izin verin. Geriye bakmayın. "Ruh bunu gerçekten aldı mı?" demeyin. Ruh kim? Ruh bana yakın mı? Ruh nerede yaşadığımı biliyor mu? Telefon numaramı biliyor mu?" diye sormayın.
Kesin şunu! Onu kaseye koyun ve hayatınıza devam edin. Güzel. Güzel soru. Bu sonuncusu muydu?
LINDA: Hayır.
ADAMUS: Ah.
LINDA: Zor.
ADAMUS: Tamam. Güzel.
LINDA: Tamam.
SORU 2: Şu anda yapacağımız ve Cennetin Haçı'ndan sonraki deneyimlerimizi sınırlayacak en kötü şey ne olurdu?
ADAMUS: Bunun hakkında endişelenmek, bunu merak etmek. O gerçekleşti, o burada, şimdi onun olmasına izin verin. "Oh, hissetmiyorum" ve "Omuzum hala ağrıyor" demeye başladığınız anda - o, Cennetin Haçı'ndan önce de ağrıyordu ve hala ağrıyor- ya da "Aynı yatakta uyanıyorum" ya da bunlardan herhangi biri demeye başladığınız anda, onu test ediyorsunuz demektir. Aşırı analiz ediyorsunuz. O oldu. Size anlatacağım ve bir gün buna çok güleceğiz - ben yine de güleceğim - çünkü şöyle diyeceksiniz, "Adamus, biliyorsun, Cennetin Haçı'ndan sonraki gündü ve neredeyse saplantı haline getirmiştim. Sonra doğru yapmadığım için endişelendim. Sonra bunun büyük bir 1 Nisan şakası olabileceğini düşündüm."
LINDA: Ha, ha, ha, ha!
ADAMUS: Ki bugün 1 Nisan.
LINDA: Evet, öyle.
ADAMUS: Ama bu şaka değildi. Cennetin Haçı'nın 1 Nisan'da olmadığını fark ettiniz.
LINDA: Tanrıya şükür.
ADAMUS: Bu eğlenceli olurdu. Ama endişelenmeye ve takıntı yapmaya başladığınızda, sadece onu yaşamaya başlayın - "Ben bir Üstadım. Tanrısallığıma erişimim var" - ve sonra o gerçekleşmeye başlar. Öyle olmaya başlar.
Yani yapılacak en kötü şey sürtüşme yaratmaktır ve sürtüşme de şüphe ve endişedir. "Hayır ama analiz etmeli ve değerlendirmeliyim çünkü belki de tüm bunlar bir aldatmacaydı" dersiniz. Pekala, iyi eğlenceler. Geri kalanımız yoluna devam ediyor. Bunun olduğunu varsayacağız, bileceğiz ve gelecekte buna güleceğiz çünkü geriye dönüp baktığınızda "Vay canına! Bu gerçekten oldu. O kadar sabırsızdım ki, ocağı açtıktan saniyeler sonra parmağımı suya sokmaya devam ettim ve hemen kaynamasını bekledim ama olmadı." diyeceksiniz.
Tıpkı kendinizle ilgili olarak aşırı analiz yaptığınızda, şüphe duyduğunuzda, sorguladığınızda ve tüm bu jürilik işine giriştiğinizde - bilirsiniz, kendiniz hakkında jürilik yaptığınızda - işte o zaman hayatı gerçekten kaçırırsınız. Derin bir nefes alırsınız; bir Üstat olduğunuzu varsayarsınız - ya da bilirsiniz - ve yolunuza devam edersiniz. Güzel.
LINDA: Biraz daha sorayım mı?
ADAMUS: Elbette.
SORU 3: Tüm bunları ruhun sunağına koymuş olmamıza rağmen, eski sorunların tekrar ortaya çıkmasıyla Cennetin Haçı'nda bir dalgalanma etkisi var gibi görünüyor. Bununla en iyi nasıl başa çıkabiliriz?
ADAMUS: Elbette. Yaptığınız şey, eğer bunu parçalara ayırmak istiyorsak, ki buna gerçekten ihtiyacımız yok, ama bu şeyleri sunağa koyduğunuzda, temelde farkında bile olmadığınız, bir süredir düşünmediğiniz şeyleri de alıp oraya koyuyorsunuz. Ve ruhun onu bilgeliğe dönüştürmesine izin veriyorsunuz. Dönüşüm süreci sırasında bazı geri dönüşler, bazı anılar yaşayabilir ve bazı hislere kapılabilirsiniz. İçinizdeki bir şeyi serbest bıraktınız, şimdi bir boşluk var, ama sanki sorunlar varmış gibi hissettiriyor - bilirsiniz, size hatırlatmaya çalışan hayaletler varmış gibi. Sadece şunu fark edersiniz: "Hey, bunlar artık benim değil. Hey, ruh, bilirsin, al götür onu" dersiniz ve bilgeliğe getirmesine izin verirsiniz.
Şimdi, bilgelik geri gelmeye başladığında, artık enerji dengesizliği olmayan saf bilgeliktir. Ama bir bakıma, eskiden orada olan ve şimdi bilgelik haline gelen sorunların hala biraz kokusu ya da belki parmak izi vardır. Ve bu sürekli bir hatırlatma gibi olmayacak, ama "Ah, evet. Bu bilgelik incisi, gitmesine izin verdiğim o eski şeylerden geldi" dersiniz ve derin bir nefes alıp yolda yürürsünüz.
Yani, size musallat olmak için orada değiller, ama küçük bir artçı etki gibi, buna ne dersiniz deyin, bir dalgalanma etkisi. Ve bu onu serbest bırakmadığınızdan kaynaklanmaz; o sadece bir boşluk bırakmıştır ve siz, biraz da garip bir şekilde o eski şeylerden bazılarını özlemişsinizdir. Çalışmaya çok alıştınız - biliyorum, buna katılmıyorsunuz - ama sorunlarınızın ve problemlerinizin üzerinde çalışmaya alıştınız ve onları serbest bıraktığınızda, biraz boşluk oluşuyor.
LINDA: Daha fazla soru?
ADAMUS: Lütfen.
SORU 4: Adamus, Cennetin Haçı'nın açılışından sonra hiçbir şey hissetmeyen ve şimdi bu konuda oldukça hayal kırıklığına uğrayan ve bir şey olup olmadığını merak eden Shaumbra'ya ne tavsiye edebilirsin?
ADAMUS: Şunu öneririm, dışarı çıkın ve alabileceğiniz en iyi şarap şişesini alın (Linda kıkırdıyor) ve eve gidip hepsini bir gecede için. Çok gerginsiniz. Çok beklentilisiniz - ocağı açtıktan iki saniye sonra parmağınızı suya sokuyorsunuz ve hemen kaynamasını bekliyorsunuz. Zihninize çok fazla kapılıyorsunuz ve daha on gün oldu. Cennetin Haçı'ndan ve açılıştan bu yana sadece on gün geçti. Bunu sindirmek biraz zaman alır.
Burada bazı dinamikler var ve bu konuda çok fazla zihinselleşmek istemiyorum çünkü bundan uzaklaşmaya çalışıyorum. Ama yerçekimsel bir etki var. Yerçekimi şu anda olan her şeyde büyük bir rol oynuyor. Cennetin Haçı gerçekleştiğinde, Kıyamet başladığında, her şeyi yerinde tutan yerçekiminin - şu anda fiziksel olarak çok fazla olmasa da, daha çok duygusal ve zihinsel olarak - gevşemeye başladığını söyleyebilirsiniz. Ve bu yerçekimi gevşedikçe, tutunduğunuz eski şeylerin ve sizi sınırlayan eski inançların güçlü tutuşunu bırakıyor.
O yavaş yavaş, kademeli olarak açılmaya başlar. Ama bunu yaparken, diyelim ki eski bir yaranız, gerçekten ama gerçekten sıkışmış olan eski bir hikayeniz vardı. Onu serbest bırakan bir yerçekimi var ama aynı zamanda onu geri getirmek isteyen neredeyse manyetik bir güç de var - fiziksel manyetik değil ama başka bir güç -. Bilirsiniz, bir şeyleri bırakırsınız ve sonra bir parçanız şöyle der, "Ah, bunu özlüyorum, bilirsiniz. O bir yer tutucuydu. Kimliğimin bir parçasıydı." Yani bu, aynı anda gerçekleşen bir tür ters etkidir. Bu konuda endişelenmeyin, çünkü yaşamınıza daha fazla bilinç girdikçe, bu yerçekimini daha da serbest bırakır ve bu geçici manyetik etkinin üstesinden gelir. Yani, en iyisi bunun için endişelenmemek ve olmasına izin vermektir ve sonra olur. Güzel.
LINDA: Tamam, işte biraz uzun bir soru.
ADAMUS: Ah.
SORU 5: Cennetin Haçı'na giden günler boyunca, yerçekimi tersine dönmüş gibiydi. Her şey kolaylaşıyor, fiziksel olarak harika hissediyor, inanılmaz eşzamanlılıklar yaşıyordum. Yaşamda bir lütuf halinin olmasının keyfini çıkarıyordum. Cennetin Haçı'ndan birkaç gün sonra garip rahatsızlıklara yakalandım, günlük yaşamda can sıkıcı deneyimler yaşadım ve birçok aktivitede zorluklar yaşadım. WTF?! (Lanet olsun!)
Zihnim Cennetin Haçı'nı geçersiz kılmaya hazır, ancak daha iyisini bilen küçük bir parçam var. Bu son deneyimi hangi beyin klasörünün altına koymalıyım? "Eski bitmemiş işler" mi, " Ondan bir şey elde ettiğim için hayatımda boktan şeyler mi var", yoksa "Bu yerçekiminin gelgitleri" olduğu için yerçekiminin gevşediğinden şüphe etmemeli miyim?
ADAMUS: Hayır, bu yerçekiminin gelgitidir ve iyi günleriniz olacak, iyiden daha iyi günleriniz olacak ve bazı zor günleriniz olacak. Çok şey yaşıyorsunuz. Bu bir - iyileşme süreci demek istemiyorum - dönüşümsel bir süreç ve içinde inişler ve çıkışlar olacak. Ancak derin bir nefes alır ve doğru yapıp yapmadığınız konusunda endişelenmeyi bırakıp sadece yaparsanız, çok daha az sürtüşme olacaktır.
Bir tür psikolojik şüphe kalıbı içinde çok uzun süre yaşadığınız için, bu şüphe hala içeri girmeye çalışacaktır. Ve o, yerçekimsel etkinin gevşemesi ile bunu yapamadığında da bir tür üzüntüye kapılacaktır. Ve sonra şüphe bir nevi öfkelenecek ve geri gelip hayatınıza gerçekten girmeye çalışacaktır. Bu konuda endişelenmenize gerek yok çünkü bilincin ihtişamı şüpheyi dışarı atacaktır. Ama şimdi zihniniz onunla meşgul olursa ve kendinizden şüphe etmeye ve şüpheden şüphe etmeye başlarsanız ve sonra da şüphenin sizden şüphe etmesine izin verirseniz, bir labirente yakalanırsınız. Bundan kurtulacaksınız, hiç şüpheniz olmasın. Asla çıkamayacağınızı düşünseniz bile, hatta çıkmamak için çabalasanız bile, artık çok ileri gitmişsinizdir.
Yani bunlar kıyametin çok ama çok erken günleri. Yeniden ayarlama gerçekleşiyor. Yeni bir araba almak gibi. Her ne kadar kulağa hoş gelse de ve önceden onun için heyecanlansanız da ve o eski külüstür arabadan kurtulsanız da, yeni arabayı alırsınız ve aniden eski arabanızla ilgili şeyleri özlersiniz. Birdenbire düşünmeye ve şüphe etmeye başlarsınız, "Belki de yeni bir araba almamalıydım. Belki de yeni arabaya param yetmiyordur. Belki eski arabam beni, yeni arabamdan daha çok seviyordu. Belki de ben bu yeni arabaya layık değilim." gibi. Ve bunların hepsine kafanızı takarsınız. Ama belki bir hafta kadar kullandıktan sonra, "Yeni arabamı gerçekten sevdim. Sorunsuz. Güvenilir. İçindeyken iyi görünüyorum ve parasını kolayca ödeyebiliyorum." dersiniz. Yani, bu bir tür artçı etkidir.
LINDA: Tamam.
ADAMUS: Evet.
SORU 6: Cennetin Haçı'ndan beri çok çabuk yoruluyorum ve fiziksel olarak neredeyse hiç dayanıklı değilim. Bu ışık bedenle ilgili bir şey mi?
ADAMUS: Bunların hepsi var. Oraya hemen hemen her şeyi koyabilirsiniz. Birçoğunuz için bu, birsürü alem işi yaptıktan sonra şimdi çok daha mevcut olarak buraya geri gelmekle ilgili. O çalışmalardan dolayı yorgunsunuz. Fiziksel olarak yorucu değildi ama yaptığınız şey enerjisel olarak yorucuydu. Ve özellikle de son birkaç aydır Cennetin Haçı'na hazırlanmak için son dakika çalışmalarıyla çok meşguldünüz. Yani buraya geri dönüyorsunuz ve aslında çok yorgun olan sizin melek benliğinizdir diyebilirsiniz. Ve bu komik çünkü meleki benliğin yorulabilecek fiziksel bir bedeni yok, ama bu sadece enerji düşüklüğü olabilir. Ve iyi bir şekerleme yapmak ya da iyi bir uyku çekmek için fiziksel bedeninizden daha iyi bir yer yoktur. Yani, oradan yorgun bir şekilde çıkar, fiziksel bedeninize gelir ve "Oh, şimdi gerçekten uyuyabilirim," dersiniz çünkü meleki varlıklar aslında zaten uyumazlar. Yani, içeri girer, "Şimdi uyuyabilirim" dersiniz. Bunlar sadece artçı etkiler.
Alem İşçiliği yapmayan diğerleriniz için, bu sadece gerçekleşmekte olan değişimin bütünü ile ilgilidir. Ve bazen nasıl olduğunu bilirsiniz. Büyük bir değişim olduğunda, bu çok yorucu olabilir. Onun bedeniniz üzerinde bir etkisi olur. Cennetin Haçı gününde anayatronunuzda büyük bir salıverme oldu. Bu yüzden bazılarınız fiziksel olarak garip hissettiniz, çünkü anayatron - bedeninizin iletişim ağı - artık yavaş yavaş yok oluyor. Cennetin Haçı gününde büyük bir değişiklik oldu ve aniden gitmekte olduğunu fark etti. Işık beden gelmeye başlarken, o da son işini yapmaya çalışıyor. Ve tüm bunlar enerji açısından, fiziksel, duygusal, zihinsel olarak bir bedel ödetiyor ve bu yüzden şu an derin bir nefes alıp izin vermek ve hayatınıza devam etmek için en iyi zaman.
Şimdi ne yapmak istiyorsanız onu yapın. Sizi mutlu ve keyifli kılan şeyleri yapın. Ancak, evet, yorgun olmanın ya da bazen sadece tedirgin, sinirli hissetmenin bu artçı etkisi var, çünkü tekrar ediyorum, bunun nasıl bir şey olduğunu biliyorsunuz. Diyelim ki bedeniniz hastaydı, grip oldunuz ve şimdi iyileşme sürecinden geçiyorsunuz ve bedeniniz yeniden uyum sağlıyor ve siz de kendinizi sinirli hissediyorsunuz. Bu sanki her parçanızın - bedeninizin, zihninizin - her parçanızın bu uyum sürecinden geçmesi gibidir.
Yani, bir de şu açıdan bakın. Eğer herhangi bir şey oluyorsa, bu ister fiziksel acı, ister zihinde şüphe, ister başka bir şey olsun, bunların hepsi sadece bir şeyin olduğunun göstergeleridir. Şimdi, bazılarınız bunu kolaylıkla ve zarafetle atlatıyor, çünkü birçoğunuz diğer insanlardan uzak durmayı, bunu kendi başınıza yapmayı ve kendinizi çok fazla aktiviteyle şımartmamayı biliyordunuz. Yani dediniz ki, "Ben tek başıma olacağım. Bunu zarif bir şekilde atlatacağım." Diğerleriniz sadece bunun etkilerini hissediyorsunuz ve şu anda hissettiğiniz her şey gerçekten de Cennetin Haçı'nda olan her şeyin bir parçası. Hiçbir şey hissetmiyorsanız durum farklıdır. Eğer sadece uyuşmuş hissediyorsanız, kesinlikle hiçbir şey hissetmiyorsanız, iyi değil, kötü değil, uyuşmuş hissediyorsanız, bu biraz farklıdır.
LINDA: "Farklı" ne anlamına geliyor?
ADAMUS: Şey, eğer bir hiçlik hissediyorsanız, hiçlik bile hissetmiyorsunuzdur (Adamus kıkırdar). Yani, iyi hissetmiyorsunuz; kötü hissetmiyorsunuz. Herhangi bir farklılık hissetmiyorsunuz, gerçekten herhangi bir vücut ağrısı hissetmiyorsunuz. Sadece hissizleşiyorsunuz. Ormanda yürürken aniden ağaçtan bir dal düşse ve kafanıza çarpıp sizi bayıltsa, bir süreliğine şok geçirir, uyuşursunuz. Bu, vücudun sizi bunaltmamak için az önce olan şeyle başa çıkma yoludur. Yani ya bilincinizi kaybedersiniz ya da şoka girersiniz ve çoğu zaman canınızın gerçekten yanmaya başlaması ertesi günü bulabilir. Hiçbir şey hissetmediğiniz ve nasıl hiçbir şey hissetmediğinizi merak ettiğiniz bir gün geçirirsiniz ama ertesi gün korkunçtur. Sabah uyandığınızda her yeriniz ağrır. Yaşadığınız şey biraz da bu. O kadar büyüktü ki sizi uyuşturdu ve bana daha sonra sorduğunuz sorular, gerçekten uyandığınızda ve "Aman Tanrım, keşke yine uyuşmuş olsaydım, çünkü bu çok büyük" gibi bir haldeyken ortaya çıkıyor.
LINDA: Bu Cennet’in Haçı’yla bağlantılı. Yani söylediğin gibi, deneyim çok bireysel.
ADAMUS: Evet.
LINDA: Ve bu sürecin süresi ya da uzunluğu da bireysel mi?
ADAMUS: Oh, kesinlikle. Ancak belirli genel eğilimler var. Bunlara çok fazla girmek istemiyorum çünkü aksi takdirde beklenti oluşur.
LINDA: Tamam.
ADAMUS: Buna girerken pek çok beklenti vardı ama ben sizin bunu deneyimlemenizi istiyorum. Ve biz bunu - bazı bireylerle ve bir grup olarak,- bunu yaşamanın nasıl bir şey olduğunu pek çok farklı şekilde belgeleyeceğiz, çünkü yol boyunca gelecek olan ve Cennetin Haçı gününde gerçekten uyanmış bir durumda olmayan başkaları da var, ve bu onların kendi kıyamet başlangıçları olacak. Bu yüzden şu anda buna çok fazla tanım getirmek istemiyorum.
LINDA: Tamam.
ADAMUS: Şambra'nın neler yaşadığını paylaşmasını istiyorum. Her şeyi.
O gün gezegenin her yerinde peri tozları, tek boynuzlu atlar ve pamuk şekerler olacağı ya da tam bir felaket olacağı ve aniden tamamen dönüşeceğiniz beklentisi vardı. Bunların hepsi aslında bir bakıma doğru, ama siz sadece geleceğe bakıyorsunuz. O gün, bu sürecin başlangıcıdır. Ve kendi sürecinizden geçmeniz ister yıl sonuna kadar sürsün, ister ondan sonra bir yıl daha sürsün, asıl mesele bu değil. Önemli olan, Dünya'da daha fazla (öteye)erişilebilirlik ve topraklanma sağlayan bu açılışın gerçekleşmiş olmasıdır. Önemli olan da budur.
Bu yüzden herkese bir günlük tutmasını, neler yaşadıklarını yazmasını ve altı ay sonra geriye dönüp bakmasını öneririm.
LINDA: Tamam. Bu sadece hızlı bir soru. Bunu zaten yanıtladın sayılır.
ADAMUS: Tamam.
SORU 7: Bir şeylerin değişmekte olduğunu biliyorum. Bunu oldukça net bir şekilde hissediyorum ama aynı zamanda hafif bir kızgınlık ve kafa karışıklığı hissi de var. Bir şeylerin olduğunu bilmek ama ne olduğunu bilmemek garip. Bu kafa karışıklığı bu aşamada normal bir şey mi?
ADAMUS: Normal olduğunu söylemek istemiyorum çünkü bunu daha önce hiç yaşamadık. Her şey yeni. Ama bir şeyler hissediyorsunuz ama bunun ne olduğunu bilmiyorsunuz ve bu oldukça yaygın olacak çünkü bilincin nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsunuz. Daha önce bununla hiç ilgilenmediniz ve şimdi o birdenbire orada. Zihin hala, daha önce bildiği şeyleri tanımlamaya ve bunlara bağlanmaya, qualia yapmaya çalışıyor ve yapamadığı için hayal kırıklığına uğruyor ve sinirleniyor. Ama o, geri adım atacaktır. Şimdi bu yeni bilinç ve tanrısallık duyumuna sahipsiniz ama bunu daha önce bu gezegende bir insan olarak hiç hissetmemiştiniz. Şimdi o, ortaya çıkmaya başlıyor.
LINDA: Tamam.
ADAMUS: Tamam.
LINDA: Pekala.
ADAMUS: Birkaç tane daha.
LINDA: Tamam. Ve işte sorular.
ADAMUS: Tamam.
LINDA: Tamam.
SORU 8: Tüm yaşamım, özellikle de son birkaç yıl, tamamen Gerçekleştirimle ilgiliydi ve tüm bunların dikkatimi dağıtmaması konusunda çok kararlıydım. Şimdi Cennetin Haçı'na ulaşıldığına göre, dikkatimin dağılmaması konusunda hâlâ bilinçli olmalı mıyım? Hayatın tadını çıkarma zamanı dediğinde, bunun ne anlama geldiğinden tam olarak emin değilim, çünkü hayatımın dikkat dağıtıcı gibi görünen bazı yönlerini, bazı eğlenceli şeyler de dahil olmak üzere bir şekilde bloke ettim. Dünyaya yeniden açılmak konusunda önereceğin bir şey var mı?
ADAMUS: Evet ve dikkatinizin dağılmamasını takdir ediyorum. Pek çoğunuz çok kararlıydınız, çok kararlı ve adanmıştınız ve Gerçekleştiriminiz için ciddi bir şekilde çalışıyordunuz. Şimdi derin bir nefes alabilir ve bunu gerçekten bırakabilirsiniz. Dikkatiniz dağılmayacak. Eğer soruyu sorabileceğiniz bu noktadaysanız, dikkatiniz dağılmayacaktır. Artık hayattan gerçekten keyif alabilirsiniz ama bu, bazı korkuları da beraberinde getirir. Hayattan nasıl keyif alacağınızı biliyor musunuz? Yapmak istediğiniz şeyi nasıl yapacağınızı biliyor musunuz? Eğlenmenin, gülmenin nasıl bir şey olduğunu hatırlıyor musunuz? Çünkü uzun zamandır bu yolculuk konusunda çok ciddiydiniz. Ve bu, "Kendim ya da gezegen üzerinde çalışmak zorunda kalmadan, hayatımın tadını çıkarabilir miyim?" diyebilmek ilginç bir meydan okuma olacak.
Oraya varacaksınız ama bazı sinir bozucu anlar da olacak çünkü gayretli ve sıkı çalışmaya çok alışmışsınız. Kendinizi buna şartlandırdınız ve sonra aniden bitti mi diyeceksiniz? Bu tıpkı insanların hayatları boyunca çalışıp emekli olduktan sonra ne yapacaklarıyla ilgili duruma benziyor. Ama işin güzel yanı, bir süre daha bu gezegende kalacak ve yapmayı gerçekten sevdiğiniz şeyi bulacaksınız, bu bir bankta oturmak bile olabilir. Bazılarınız yemek pişirmeyi ya da uzun yürüyüşler yapmayı sevecek ve bu hiç önemli değil. Artık bir amaç bulmaya çalışmak zorunda değilsiniz. Hedef yok, amaç yok. Siz sadece oluş halindesiniz ve arada çok büyük bir fark var.
LINDA: Tamam.
SORU 9: İlginçtir, şu anda Cennetin Haçı'ndan sonraki hafta, yapay zekanın hızlı gelişiminin altı ay boyunca derhal durdurulması için bir açık mektup yayınlandı, çünkü her şeyin kontrolden çıkma tehlikesi çok yüksek. Birçok büyük isim ve geliştirici dostumuz bunu imzaladı ve destekledi. Bu oldukça tehlikeli gerçekleşme, diğer alemlerin açılması ve onlara daha kolay erişimle doğrudan ilişkili mi?
ADAMUS: Bunu doğrudan Cennetin Haçı ile ilişkilendirmeyeceğim çünkü ondan önce uzun zamandır bir hareket vardı. Ama ben bunu bilinçle ilişkilendirirdim. Ve şimdi Cennetin Haçı ve daha fazla bilinçle birlikte, yapay zeka hakkında çok daha fazla insanın konuştuğunu göreceksiniz. Bu konuda çok daha fazla tartışma ve buna yönelik daha fazla küresel ilgi gösterilmesi gerekiyor çünkü bu belki de şu anda gezegendeki, potansiyel olarak en korkutucu şey, savaşların ve diğer her şeyin ötesinde ve üzerine ışık tutulmasına ihtiyaç duyuyor. Ve yine, yapay zeka ve teknoloji insanlığa çok büyük faydalar sağlayabilir - iyileştirmede ve hayatı kolaylaştırmada, daha az sıkıcı hale getirmede ve daha az insanın sıkıcı işlerde çalışmasında çok büyük faydalar sağlayabilir. Yapay zeka ve teknoloji gezegeni dönüştürebilir ama aynı zamanda gezegeni yok da edebilir. Ve şu anda bulunduğumuz nokta tam olarak bu, o her iki yöne de gidebilir. İşte bu yüzden buradasınız. Bu yüzden daha fazla bilinç getirdiniz. Cennetin Haçı bu yüzden gerçekleşti.
LINDA: Tamam.
SORU 10: 23 Mart'ın erken saatlerinde, Cennetin Haçı'ndan bir gün sonra, bilim adamları Dünya'nın manyetik kalkanında öngörmedikleri bir çatlak olduğunu bildirdiler. Bu olay çok sıra dışı pembe ve mor auroralara neden oldu ve kuzey ışıkları New Mexico'nun güneyinde bile görüldü. Bu beklenmedik kozmik olayın Cennetin Haçı ile bir ilgisi var mıydı?
LINDA: Hatta bunu Avustralya'da da gördüler.
ADAMUS: Hm. Evet. Dünyanın her yerinden görüldü. Ve renkler gerçekten de her şeyden çok mordu, ya da menekşe rengiydi.
LINDA: Ah, elbette.
ADAMUS: Belki de bu sadece benim mutlu olmamdı (Linda güler).
Evet, ve bunun gibi daha fazla olağandışı olan doğa olayları göreceksiniz - Dünya fenomenleri - özellikle Gaia ayrılırken ve insanlar gezegen için sorumluluk almayı öğrenirken. Daha fazla fırtına dönemleri, aurora borealis (kutup ışıkları) gibi daha fazla doğal fenomen göreceksiniz. Dünya'da pek çok farklı şeyin gerçekleştiğini göreceksiniz. Ve sonra her şey bir süreliğine sessizleşecek ve sanki sıkılmış gibi hissedeceksiniz - çünkü bu bir bakıma sizin de içinden geçtiğiniz aynı süreç, meydana gelen değişiklikler - ve fırtınalar olacak ve güzel günler olacak. Ama evet. Bunu doğrudan ilişkilendirebilir miyim bilmiyorum ama ilişkilendirebiliriz. Bunun için övgü alalım. Evet.
LINDA: Tamam.
ADAMUS: Cennetin Haçı bunu yarattı - buna ne deniyordu? - ...'da bir çatlak.
LINDA: Evet, evet, evet. Manyetik kalkan.
ADAMUS: ... manyetik kalkan. Tamam, övgüyü biz alacağız. Evet, (buna neden olan) Cennetin Haçı ve Şambra'ydı.
LINDA: Şey, bilirsin, bu eşzamanlılık.
ADAMUS: Şambra'nın ışığıydı.
LINDA: Elbette, elbette. Ve sen buna bir şekilde yanıt vermeye başladın.
SORU 11: Gaia'nın gidişi. Cennetin Haçı'nın açılması bu ayrılma sürecini hızlandırır mı? Ve bu muhtemelen insanlığın başa çıkması gereken doğal felaketlerin veya doğa olaylarının artmasına yol açacak mı? Ya da insanlık bununla başa çıkabilir mi?
ADAMUS: Ve evet, Gaia daha hızlı ayrılacak. Bu daha fazla karışıklık yaratacak ama insanlara ceza olarak değil, onlara kötü olduklarını söylemek için değil. Bu aslında gezegen için daha fazla farkındalık ve "Hey, bu artık senin gezegenin. Onu dengede tut." demektir.
LINDA: Son soru.
ADAMUS: Güzel.
SORU 12: İnsanlar meleki varlıklardan ve ailelerden geldiklerine göre, insan bu sürecin neresinde bilincini kaybetti? Bu, meleki varlıkların bilince sahip olduklarını varsayar. Bu doğru bir varsayım mı?
ADAMUS: Evet, meleki varlıkların bilinci var elbette. Aksi takdirde, onlar meleki varlıklar olamazlardı. Var olamazlardı (Linda kıkırdar). Var olabilmek için bilinç gerekir. Ve onu kaybettikleri yerde - bunu biraz yeniden ifade etmek istiyorum. Onlar onu kaybetmediler; onlar Dünya'ya geldiler. Meleksi varlıklar, hepiniz, Dünya'ya geldiniz ve o çok sınırlandı, sıkıştırıldı ve yoğunlaştırıldı. Kaybolmadı ama onu genişletmek, yeni seviyelere getirmek için çaba sarf edildi. Gezegende bu yolculuğu yapmak, size gerçekliğin doğasına, bilince ve nihayetinde "Ben Varım "a dair inanılmaz içgörüler kazandırdı. Yani o, hiçbir zaman gerçekten kaybolmadı, ama bir süreliğine bir kenara bırakıldı ve şimdi Cennetin Haçı bunu açıyor. Ve gerçekte kim olduğunuza dair sürekli ortaya çıkan hatırlatmalar hissedeceksiniz.
Pekâlâ, sorularınız için teşekkür ederim. Bu noktada bir merabh yapacağız.
Üstadı Dinlemek - Merabhı
O halde, hep birlikte derin bir nefes alalım. Eğer bir içkiniz varsa, Cennetin Haçı'na kadeh kaldıralım.
(müzik başlar)
Neler olduğuna dair bir sürü soru var. Unutmayın, kıyametin onuncu günündeyiz.
Her şey ortaya çıkmaya başlayacak. Kendi kişisel farkındalıklarınızı giderek daha fazla yaşamaya başlayacaksınız.
Olup bitenler şu anda çok derin seviyelerde, derin seviyeler derken, anayatron gibi ya da kendi içinizdeki atomik seviyede, atomlarda, kesinlikle DNA'da gerçekleşiyor. Birkaç yıl önce DNA testi yaptırmış olanlarınız, Cennetin Haçı'ndan sonra şimdi bir tane daha yaptırmayı deneyin. Bir ya da iki ay daha bekleyin ve sonra yaptırın. Aradaki farkı görün.
Güzel olan şey, bir şeylerin olduğunu bilmektir ve eğer bilgeliğinizi hissederseniz, bir an için onu hissederseniz, bir şeylerin olduğunu bilirsiniz.
Bunu zorlamanıza gerek yok. Bunu anlamaya ya da gerçekleştirmeye çalışmak zorunda değilsiniz. Bu gerçekten de uzun zamandır bahsettiğim bir şeye dayanıyor. İzin vermeye. İzin vermeye.
Tüm bunlarla ilgili şaka yapabilirim ya da neşeli olabilirim. Ve Cauldre bu konuda belki de fazla kaygısız olduğumu düşünüyor. Ama öyle olabilirim, çünkü bunun her birinizde gerçekleştiğini görebiliyorum ve bundan altı ay sonra, bir yıl sonra, başınızı sallayıp, "Aman Tanrım! Bu değişiklikler, meydana gelen o dönüşüm. Vay be! Neden zamanımı bundan şüphe ederek harcadım ki? diyeceğinizi biliyorum. "Sadece olmasına izin vermeliydim." diyeceksiniz. Çünkü o gerçekleşiyor.
Şu an için Üstat hakkında konuşmak istiyorum. Üstat, tüm yaşamlarınızın doruk noktasıdır diye bir terim kullanıyorum. Tüm o yaşamların bilgeliği, işte ben buna Üstat diyorum.
O daha ziyade insanileştirilmiş bir terim çünkü Üstat, insan deneyiminin bilgeliğe dönüşmüş halinden geliyor. Bir üst ruh gibi değil, ama tüm insan yaşamlarınızın en iyisinin de en iyisidir diyebilirsiniz.
Şu anda harika bir bağlantı var, çünkü biliyorsunuz, o, yüklerinden ve sıkışmış enerjilerinden kurtulan ve şimdi bilgeliğe dönüşen insan deneyimlerinizden geliyor.
Herkes kendinin, ruhunun bu fasetine sahiptir. Çoğu bunun farkında değildir. Çoğu zaman deneyimden gelen bilgelik, kişi o yaşamda ölene kadar ortaya çıkmaz. Yani çoğu zaman bu gecikme süreci yaşanır ama bu sizde hemen gerçekleşiyor.
Üstat her zaman buradadır, bu alemde hazır ve nazırdır. Üstadı bulmak için dışarı çıkmanıza gerek yok.
Ve eğer şu anda sizinle konuşan herhangi bir varlık varsa, o uzaylı varlıklar ya da ruh rehberleri değildir. Hayır, onlar değildir. Eğer sizinle konuşan herhangi bir varlık varsa, o Üstattır ve sizinle Cennetin Haçı hakkında konuşmaktadır.
Şimdi, Üstat benzersizdir çünkü insan olmuştur. Bu nedenle, iletişimi biraz daha insani olabilir. Başka bir deyişle, sadece enerji titreşimi ile iletişim kurmaz.
Şu anda Üstadı hissetmenizi ve duyumsamanızı istiyorum. O belirli bir yerde bulunmaz; o sadece sizin bir parçanızdır.
Şimdi bu anı, gerçekten dinlemek için ayırmanızı istiyorum - Üstadı ve Üstadın Cennet'in Haçı, Kıyamet ve sizin hakkınızda söyleyeceklerini dinlemenizi istiyorum.
Üstat gerçekten de - eğer sizinle bağlantılı herhangi bir fiziksel olmayan varlık varsa, ona en yakın olan Üstatdır. Sonra Ruha ve Ben'im'e gireriz ama Üstat o kadar mevcuttur ki.
Dışarı çıkıp, bu uzay gemileriyle, bu uzaylı varlıklarla konuşmanızı istemiyorum. Siz bunun çok ötesindesiniz. Ruh rehberleriyle konuşmanızı istemiyorum. Hiç rehberiniz yok. Hâlâ olduğunu düşünüyorsanız, size bir emzik vereceğiz ve sizi anaokuluna geri göndereceğiz.
Ama sizinle iletişim kuracak bir Üstadınız var. O sizsiniz. Bilgeliğe getirilmiş olan sizsiniz.
Şu anda, bu merabh'ta, Üstadın, Cennetin Haçı ve sizin hakkınızda, bu yaşamdaki insan ve diğer yaşamlardaki insanlar hakkında söyleyeceklerini dinlemenizi istiyorum.
Şimdi bazılarınız "Bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum" diye düşünüyor. Evet, biliyorsunuz. Siz sadece Üstadı dinleyin. O dışarıda değil. Kutsal bir varlık değil. O bilgelik giydirilmiş sizsiniz.
O bir baş melek ya da başka bir şey değildir, o insan olarak sizin en iyi halinizdir.
Şimdi dinleyin.
Üstat sizinle Cennetin Haçı hakkında konuşurken dinleyin.
Çok dikkatli dinleyin. Ve o içeride. Dışarıda değil. İçinizi dinleyin.
Dinleyin.
(daha uzun duraklama)
Kendinize güvenin, lütfen. Kendinize güvenin.
(çok uzun duraklama)
Eğer bunu Cennetin Haçı'ndan önce yapmış olsaydık, birçoğunuz zihin karışıklığı, şüphe ve sorgulama içine girecek ve "Hiçbir şey duymuyorum" diyecektiniz. Ama gerçek şu ki, şimdi bir şeyler hissediyor ya da duyuyor olmanız çok büyük bir şey.
Ve sadece kısa bir an için bile olsa, bunu, tüm o sorgulamalarınız ya da beklentileriniz olmadan yapabilirsiniz, ama gerçekten bir şey hissetmek için yapabilirsiniz, bu Üstadı, içinizdeki Üstadı hissetmek için.
Başka hiçbir şey yoksa bile en azından, sadece onun orada olduğuna dair bir farkındalık var.
Ama şimdi, sizden tüm yaşamlarınızın doruk noktası olan Üstadın, tam şu anda size gelmesine izin vermenizi istiyorum. Nerede olursanız olun, onun size doğru gelmesine izin verin.
Ve sonra bir kez daha dinleyin, ama yeni kulaklarla, yeni bir zihinle, yeni bir düşünceyle.
Bir kez daha dinleyin.
(uzun duraklama)
Sadece kulaklarınızla değil, tüm varlığınızla dinleyin.
(uzun duraklama)
Hissettiğiniz şeyin sadece kelimeler olmadığını fark etmeye başlarsınız. Birkaç şey hissedebilirsiniz ve sanki orada bir şey varmış gibi bir his duyumsarsınız..
Şimdi kendinizi ona bırakın, Üstat sizinle bir şeyler paylaşırken, kesinlikle varlığınızın her parçasıyla onu dinleyin.
(uzun duraklama)
Tam şu anda bir şey hissediyor, işitiyor ya da duyumsuyorsunuz - orada bir şey var, bunu biliyorsunuz - ve ona izin veriyorsunuz. Şimdi kendinizi onun içine bırakıyorsunuz.
Utanç, suçluluk ya da değersizlik hissetmeden, onu hissetmenize ve duyumsamanıza izin veriyorsunuz, Üstada izin veriyorsunuz. İçinizde çok derin bir seviyede bir şeyler oluyor.
Bir çoğunuz bunu Cennetin Haçı'ndan önce yapamazdınız. Bu çok fazla çatışmaya ve çok fazla sınırlılığa yol açardı. Ama şimdi bir kez daha, çok derin seviyelerde dinleyin.
Üstadla birlikte bir yürüyüşe çıktığınızı, muhteşem bir günde doğanın o güzelliği içinde yan yana yürüdüğünüzü ve onu dinlediğinizi hayal edin.
(uzun bir duraklama)
Burada kendinizi dinliyorsunuz. Kendinizi dinliyorsunuz.
Size dışarıyı dinlemeniz öğretildi, bu yönde eğitildiniz ve programlandınız. İçeriyi dinlemek çok kaotik ve çok sınırlıydı. Ama şimdi Üstat aracılığıyla Benliğinizi dinliyorsunuz. Kendinizi dinliyorsunuz.
Kendiniz aracılığıyla duyumsuyorsunuz ...
(duraklama)
... kendi gizli bahçenizin güzelliğinde Üstatla birlikte, savaşmadan veya sorgulamadan gezinmenize izin verin. Sadece izin verin.
(duraklama)
Bu deneyimde, kesinlikle bir şeylerin olduğunu hissedebilir ve sezebilirsiniz. Belki insan bunu hala tam olarak anlamıyor ama siz dinledikçe, hissettikçe ve kendi içinizde duyumsadıkça, onun, Üstadın orada olduğunu biliyorsunuz, .
( uzun duraklama)
Uzun bir söz dizisine ihtiyacınız olmadığını bilmek ne kadar güzel değil mi?
Şu anda onu, Üstadın varlığını hissediyorsunuz.
(duraklama)
Kendi gerçekliğinizin, gizli bahçenizin güzelliğinde Üstatla birlikte yürümeye devam ederken, şimdi kendinizi Üstatla bir olmaya, bedeninizle, düşüncelerinizle, varlığınızla bütünleşmeye bırakın.
Bu yabancı bir şeyi almak gibi bir şey değildir, çünkü o zaten sizsiniz. Şimdi sadece bütünleşmesine izin verin, yürürken hissetmeye ve duyumsamaya devam edin, sanki birbirinizin içinde eriyor ve birleşiyormuşsunuz gibi. Ve yürümeye, hissetmeye ve dinlemeye devam edin.
(daha uzun duraklama)
Sadece o birliği hissetmeye başlayın. Artık ayrılık yok. Artık Üstat başka bir yerde değil. Artık yürürken Üstat olarak yürüyorsunuz.
Ve dinlediğinizde, kendinizi Üstat olarak dinliyorsunuz.
Ve duyumsadığınızda, Üstat olarak duyumsuyorsunuz. Sadece Üstattan bir şeyler duymaya ya da hissetmeye çalışan bir insan olarak değil, şimdi gerçekten Üstat olarak hissediyorsunuz.
(duraklama)
Şimdi 'Bir' olarak - insan olarak, Üstat olarak - yürümeye devam ederken, ışık bedenini bile hissetmeye başlıyorsunuz, ki o sizin dışınızda bir yerlerde küçük, parlak bir ışık değil, o tam burada, bu dinlemenin ve hissetmenin hepsinin aslında aynı olduğunu fark etmeye başlıyorsunuz.
Ben buna tek duyu diyorum. Tek duyu.
Daha önce her zaman duyular; işitmeye, düşüncelere ve kokulara bölünmüştü ama şimdi gerçekten de hepsi tek bir duyu.
Artık zihin ve kalbin birbirinden ayrılması söz konusu değil. O tek bir duyudur.
Kendi gizli bahçenizin güzelliği ve görkemi içinde yürümeye devam ederken, bu tek duyu aracılığıyla farkındalığa sahip olmanıza izin verin.
Kulaklarınızla duymaya veya kalbinizle hissetmeye çalışmanız gerekmez. Bu sadece tek bir duyudur.
(duraklama)
Daha önce sorun, onu her zaman bölerek insan düşünceleriniz aracılığıyla diğer alemlerde bir şeyler duymaya, bir şeyler tatmaya ya da bir şeyler hissetmeye çalışmanızdı ki bunu gerçekten yapamazsınız. Şimdi tek duyuya sahipsiniz.
Katı bir şekilde tanımlamaktan ziyade, o basitçe bir bilme halidir.
Meleki ve insani duyularınız arasında sınırlara, çizgilere sahip olmak yerine, şimdi sadece tek bir duyu var.
Kendinizle,Üstadla birlikte bu tekilliğin içinde yürüyebilirsiniz. Kelimeler ya da resimler kullanmak zorunda değilsiniz. Bu, içinde herşeyi barındıran tek bir duyudur. Hepsini barındırır.
(duraklama)
Buna aynı zamanda, ‘bilinç’ olarak da bilinen ‘farkındalık’ denir. Tek bir duyu. Farkındalık.
(duraklama)
Perde açıldığında ortaya çıkan şey budur. Cennetin Haçı'nda olan budur.
Birçoğunuzun bunu bir yıl önce, altı ay önce yapmak zor olurdu. Ancak burada Kıyamet ile birlikte meydana gelen şeyin çok ince seviyelerindeyiz - tüm gürültü ve kargaşa, kelimeler, tanımlar ve yargılar olmadan bu şekilde farkındalık içinde olma yeteneği. Sadece tek bir farkındalık duygusu.
(duraklama)
Gelen şey budur. Genişleyen budur. Berraklığı ve akışı getiren budur.
Şimdi kendinize, Üstada doğru derin bir nefes alın.
"İnsan" "Ruh" ve "Üstat" gibi sözcüklerden ve diğer tüm şeylerden kaçınsanız bile, bu aynı zamanda tek bir Benliktir.
Şimdi gerçekten Ben'im’dir. "Ben, Ben'im."dir.
İşte tam buradaki şey, şu anda ışık saçan şeydir. O ışımaya başlar. Diğer tüm parçaları kendi birliğine doğru ateşlemeye başlar.
Daha önce bir ateşin közleri örneğini vermiştim ve üzerine odun atıyorsunuz, hiçbir şey olmuyor. Uzaklaşırsınız ve daha sonra geri gelirsiniz ve birdenbire bu güzel ateş yanar. Her şeyi alır ve bu birliğe, tek duyuya, tek varlığa getirir.
Bu çok, çok derin seviyelerde gerçekleşen bir dönüşümdür. Cennetin Haçı'ndan bir sürü insani şey bekliyordunuz ama aslında her şey burada başlıyor.
İnsan için çok fazla geçmişe ve empatiye sahip olan Üstat ile başlıyor ve artık aralarında hiçbir sınır yok.
Tek bir duyu, tek bir varlık. Bir an için bunu hissedin. Bu sizsiniz. Kıyamette ortaya çıkan sizsiniz.
(duraklama)
Zihninizdeki tüm o gürültüleri ve bunun ne olduğunu, ne olması gerektiğini ve bir şeyin neden olmadığını anlamaya çalışmayı bırakabilirsiniz.
Derin bir nefes alır ve Tek duyu yeteneğine sahip olan gerçek yaşayan Üstada geri dönersiniz.
İşte tam burada Cennetin Haçı'ndan ortaya çıkan şey budur.
(duraklama)
Tek ve basit.
Hep birlikte derin bir nefes alalım.
Ve özellikle alem İşçileri için, özellikle de diğer âlemlerde çalışmakta olan sizler için, o tam buradadır. İşte burasıdır.
Diğer âlemlerden geri geldiğiniz nokta burasıdır. Şimdi Üstada, basit olana, tekil olana dönüşen insanla yeniden bir araya geliyorsunuz.
Burada, Dünya'da iş yapmakta olan geri kalanınız için, zor işti, zorlu, zaman zaman çok zorlu bir işti, şimdi gelen şey budur. Artık sırada ne olduğunu merak etmenize gerek yok. Her şey tam orada.
Siz aslında tek bir genel duyuya sahip olan bir Üstatsınız.
Hadi bununla birlikte derin bir nefes alalım.
(duraklama)
Güzel, derin nefes alın.
Şambra, burada sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Kıyametten sadece on gün sonra, işte buradayız.
Şimdi o eski insan derisinden sıyrılıp, içimizdeki Üstadın ortaya çıkmasına izin verirken, gezegende Üstat olmanın gerçek güzelliğine ve deneyimine gireceğiz.
Bugün burada her birinizle birlikte olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum ve unutmayın ki tüm yaratılışta ve gökkuşağının üzerinde her şey yolunda.
Ben Egemen Alan'dan Adamus'um.
Teşekkür ederim.
Çağrı - Hikmet