• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

Merlin Ben'im Dizisi Şaud: 11


Merlin Ben-İm Dizisi

Şaud 11

Geoffrey Hoppe kanallığı ile 07.08.2021 tarihinde Kırmızı Çember’e sunulmuştur.

(Video şimdilik yok, Youtube kanalına koyulmadı)

 

Ben O Ben-im, Egemen alandan Adamus ve benim fazla sabrım kalmadı. (gülüşmeler ve Adamus kıkırdar). Ah!  Bu Şaudun ne ile ilgili olduğunu anlayın. Merhaba, sevgili Linda.

 

LINDA: Oh, evet, tamam.  Sabır kalmadı.

ADAMUS: Sabır. Hımm …

LINDA: Ne?

ADAMUS:  Burada bir şey eksik mi?

LINDA:  Ne istiyorsun?

ADAMUS: Yok mu ...…

LINDA: Ne?

ADAMUS: …burada bir şey yok mu?

LINDA:  Kahven nerede mi?!

ADAMUS: Ahhh!

LINDA: Ohhh!

ADAMUS: Şimdi …

LINDA: İşte kahve geliyor.

ADAMUS: Şimdi, içiyorum kahvemi. (Kerri servantla bir doğum günü pastası getirmektedir). Bu, oh …

LINDA: (şarkı söyleyerek) Mutlu yıllar…

ADAMUS: Ben çok…

LINDA: (doğum günü şarkısını söylemeye devam eder ve izleyiciler de katılır) … sana!

ADAMUS:  Bunu hak etmiyorum (güler).

LINDA: Tam ben sabırsızlandığımı söylüyordum. (izleyiciler şarkıyı söylemeye devam ederler), kutlamaya başladılar. (Kerri pasta servisi servantını yaklaştırır ve izleyiciler kutlama şarkısını bitirir). Yükselmiş Üstatlar Klübünde bunu yapıyorlar mı, böyle bir şey görüyor musun orada? (izleyiciler alkışlarlar)

LINDA: Oh, bekle!

ADAMUS:  Yukarıda, bana hiç bir şey yapmadılar.

LINDA:  Bekle ama!

ADAMUS: Doğum günümü kutlamak için buraya, aşağıya gelmek zorunda kaldım …

LINDA: Bekle ama!

ADAMUS: Evet.

LINDA: Geoff’un da doğum günü 26 sındaydı. (Linda Geoff’a “Mutlu Yıllar” şarkısını söylemeye başlar ve izleyiciler de katılır).

ADAMUS: Hayır, buna zamanımız yok. Yapacak çok şeyimiz var. Hayır, Geoff’un bu kutlamaya gereksinimi yok.  (Linda ve izleyiciler kutlama şarkısına devam ederken, Adamus kıkırdar). Teşekkür ederim. Teşekkür ederim.

LINDA: Sen bunu hak ediyorsun, oğlum.  (izleyiciler alkışlarlar).

ADAMUS: Vili’nin de doğum günü de 23 ya da 24’üydü. Belki de… (Adamus kıkırdar). Teşekkür ederim. Teşekkür ederim.

KERRI: Bir parça pasta alırmısın?

ADAMUS: Alırım. Aslında …

KERRI: Mumları söndürmen lazım.

ADAMUS: Pekala, öyle yapmamı istiyorsan, memnuniyetle.

KERRI: Kuvvetli üfle (bazıları kıkırdar).

LINDA: Ohh! (Adamus mumların tümünü söndürmek için bir çok kez denemeler yaparken, güler.) Ehh! Bunlar eğlenceli mumlar değil mi?

LINDA: Üzerlerine tükürme.

ADAMUS: Evet, evet. Şimdi, bunu etrafındaki bu şeylerle birlikte, buradaki herkese servis edeceksin.…

KERRI: Hayır, hayır.

ADAMUS: Tamam. Güzel, güzel. Pekala. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Diyordum ki….(Bir mumun hala yandığını görüp, içini çeker) Belki de güzel bir üfleme yapmak için burada Kuthumi’ye gereksinimimiz vardı. (daha fazla gülüşmeler)

LINDA: Ooh, ödeşmeler cehennem olsun! (kıkırdar)

ADAMUS: Ben diyordum ki, Egemen Alandan Adamus, artık çok sabrımın kalmadığını söylüyordum. Çok sabrım kalmadı. Kahve içmem lazım.

LINDA: İşte kahven orada.

ADAMUS: Güne başlarken, size bir bakmam lazım, etrafı bir dolaşayım çünkü ekibi uyanık tutmam lazım- Biliyorum, farkındayım- (Arka tarafta bulunan yayın ekibine doğru ilerler)

LINDA: Ohh!

ADAMUS: Burada enerjiler çok yoğun olacak. İlla da uyku basmış gibi olmasa da çok, çok yoğun. Sizi yeniden görmek güzel. ( Şambraya hitap eder ve Şambra  “Teşekkür ederim. der”).  Evet, Onları arka tarafta meşgul tutacaksınız.

Güne başlarken, buraya Şaudla girerken, derin güzel bir nefes alalım. Bir süredir görmediğim bir çoğunuzu görmek güzel. Demek istediğim, tabii, sizi görüyordum, sizi duyuyordum, ama böyle yüzyüze görmüyordum.

Buraya dönmek güzel mi? Başlamadan önce egzersiz yaptığınızı gördüm. Kameraman (Parmaklarını hareket ettirir) egzersiz yapıyor, Adamus’la uzun bir gün için ısınma hareketleri, parmakları rahatlatma hareketleri. Teknik olarak her şey yolunda mı? Güzel.

LINDA: Ooh.

ADAMUS: Bugün sorgulanabilecek bir gün. Bir çok tuhaf enerjiler. Bir çok tuhaf enerjiler. Belkide fark etmediniz, fark ettiniz mi? Hayır.

Şimdi, daha önce konuşmuştuk, dünya çılgınlaşıyor, ama- bir dakika için kusura bakmayın. Bir ısırık istermisin?

LINDA: Hayır, daha sonra. Pastadan mı söz ediyorsun? (bazıları kıkırdar)

ADAMUS: Mım. Bayağı güzel. Havada ne var? (izleyiciler bağırır “Duman!”). Linda, mikrofon lütfen. Bununla ilgili bir şarkı var mı, bir yerlerde?  Duman gözlerinize kaçıyor.

 

Havada Ne Var?

Evet, şu sıralarda havada ne var? Bir an için hissedin.

KIRSTIE: Havada duman var.

ADAMUS: Havada duman var. Neden duman var?

KIRSTIE: Çünkü Cauldre dışarıda çok kaldı – şeylerin üstüne …

ADAMUS: (kıkırdayarak) Sigara içiyordu.

KIRSTIE: … sigara üflüyordu.

ADAMUS: Evet, evet. Öyleyse, siz Amerika’nın büyük kısmını kaplayan havadaki dumanın bundan olduğunu söylüyorsunuz. (bir paket sigarayı elinde tutarak).

KIRSTIE: Evet, hepsi senden geliyor.

ADAMUS: Belki de bırakması lazım. Evet. Evet, tamam. Havada duman var, ama nereden…?

KIRSTIE: Ülkenin batısı yanıyor, oradan geliyor.

ADAMUS: Oh, tamam. Sadece bir küçük şey. Tamam. Başka? Daha fazla VE’ye doğru girin. Şu sıralarda gezegende başka ne oluyor? Havada ne var?

KIRSTIE: Bilinç sisi.

ADAMUS: Mım. Doğru. Evet, evet. Bu güzel.

KIRSTIE:  Ya da bilinç eksikliği.

ADAMUS: Evet, güzel. Tamam. Teşekkürler.

KIRSTIE: Rica ederim.

ADAMUS: Linda.

LINDA: Başka?

ADAMUS: Havada ne var? Pekala, evet. Bu benim en sevdiğim kısım. Özlemiştim. Aylarca bunu yapamadım. Merhabalar, David.

DAVID: Merhabalar!

ADAMUS: Havada ne var?

DAVID: (şarkı söyleyerek) Değişim, değişim, değişim!

ADAMUS: Oh, güzel, güzel (güler). Güzel. Bunu pek güzel yapıyorsun. Evet. Nasıl bir değişim. Yani, besbelli açıkça olanın ustası olmak.

DAVID: A ‘dan Z’ye. Herşey.

ADAMUS: Her şey. Bu güzel bir yanıt. Her şey. Güzel. 1’den 10’a kadar ölçekde, ölçseydin, 1 en az değişim olmak üzere, geçtiğimiz bir kaç bin yıla göre değişimde, şimdilerde ki duruma kaç verirdin?

DAVID: Yüz.

ADAMUS: Yüz, tamam. Verdiğim yönerge ölçülerini pek de göz önünde tutmadın (David güler)- birden 10’ a kadar- demiştim, işte tipik Şambra …

DAVID: Evet!

ADAMUS: … Ne demek istediğimi anladıysan. Tamam. Güzel. Pekala. Bana bir değişim örneği verirmisin.

DAVID: (duraklar) İnsanlar tanrısallıklarını bütünlemeye başlıyorlar.

ADAMUS: Belki (Adamus kıkırdar).

DAVID: Bunu yapanlar Şambra. Evet, Şambra.

ADAMUS: Oh, Şambra. Şambra. İnsanlar’a gelirsek?

DAVID: Hayır, Şambra.

ADAMUS: Kaç kişi insanların gerçekten tanrısallıklarını bütünlemeye başladıklarını düşünüyor, açık olarak, neşeyle? Pek fazla yok, değil mi. Şambra, evet.

DAVID: Evet.

ADAMUS: Şambra, evet.

DAVID: Evet.

ADAMUS: Güzel. Teşekkür ederim, David.

DAVID: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Bir kaç tane daha. Havada ne var? Derin bir nefes alın. Şimdi, zihninizden çıkın. Linda elinde mikrofonla etrafta dolaşırken, düşünmeyin. Mikrofonu istemiyorsanız, bir maske takın, böylece Linda aşı olmadığınızı var sayacak. O yüzden, çabucak maskenizi takın. Evet, Linda zaten kim olduğunuzu biliyor.

Havada ne var, Tess? Merhaba! Uzun zaman oldu.

TESS: Evet.

ADAMUS: Nerelerdeydin?

TESS: Her yerde.

ADAMUS: Her yerde!  Çok fazla yolculuk mu?

TESS: Hayır.

ADAMUS: Evet, ettin. Uçaklarla değil…

TESS:  Ben de onu diyecektim, uçakla değil …

ADAMUS: …diğer yollarla.

TESS: … fiziksel olarak.

ADAMUS: Çok seyahat ediyordun.

TESS: Evet, öyle.

ADAMUS: Evet. Nasıldı oraları?

TESS: (içini çeker) İnsanlar? Kitle bilinci- aklı?

ADAMUS: Hayır, boyutlar arası yolculuk ediyordun, eterik bir çok yolculuk yapıyordun.

TESS: Evet.

ADAMUS: Yani, evet, seni yaratımın bir çok yerinde….gördüm. “Oh, Tess bu!  Burada ne yapıyor?” (Tess kıkırdar)

TESS: (fısıldar) Sadece ben!

ADAMUS:  Hayır, gerçekten. Gerçekte, çok şeyler yapıyordun.

TESS: Evet.

ADAMUS: Bir çok garip rüya?

TESS: Evet.

ADAMUS: Evet, evet.

TESS: Evet.

ADAMUS: Bir çok yolculuk. Nasılsın, hepsinin ötesinde- yani dengen- fiziksel, zihinsel, psişik, ruhsal, gibi?

TESS: Çoğunda, gerçekten kendimi daha önce olmadığı kadar merkezinde hissediyorum ve giderek enerjime alışıyorum ve onu düzenlemeye, yeniden navige etmeye, keşfetmeye gerçekten alışıyorum.

ADAMUS: Diğer insanlarla birlikte olmakta daha fazla sıkıntı çekiyor musun?

TESS: Daha fazla?

ADAMUS: Daha fazla.

TESS: Hayır.

ADAMUS: Daha fazla olamazdı! (kıkırdarlar)

TESS:  Hayır, insanları sığ sular yönlendiriyor, bir kaç yıl önce benim için de öyleydi.

ADAMUS: Güzel. Tamam. Evet, havada ne var?

TESS: Oh, ismini sen söyle- parçacıklar, duman, sel, sis, yangın.

ADAMUS: Evet, ama bilinci hissedelim.

TESS: Uh, zihinsel. Zihinsel dengesizlik.

ADAMUS: Zihinsel dengesizlik.

TESS: Ben gerçekten kaygı (Anksiyete) olduğunu hissediyorum.

ADAMUS: Tamam.

TESS: Sonra benim alanıma geliyor ve ben- navigasyon darken bunu kast etmiştim-  Çabucak süzülmeyi öğreniyorsunuz …

ADAMUS: Evet. Güzel.

TESS: … bilincinizle içine girip çıkmak, çünkü yoğun ve çok fazla parçalanma var.

ADAMUS: Boktan çerçöp? (bazıları kıkırdar) Parçalanma, parçalanma. Tamam, güzel. Teşekkür ederim.

TESS: Evet.

ADAMUS: Takdir ediyorum. Senin bu noktada olduğunu görmek güzel. Bu günlerde bir hayli Oh-Be-Ahn işi yaptın. Ne kadar çok iş yapıldığını, insan anlıyor mu, bilmiyorum ama ben ne yaptığını biliyorum. Sen oradaydın. Evet.

Iwona, nasılsın?

IWONA: Harika, teşekkür ederim.

ADAMUS: Güzel.

IWONA: Harikayım! (kıkırdar)

ADAMUS: Seni yeniden görmek güzel. Seni yeniden görmek güzel. Güzel.

IWONA: Seni görmek de güzel.

ADAMUS: Havada ne var?

IWONA: Pekala, kitle bilincinin yoğunluğunu ve bunun düaliteyi esnemeye zorladığı gibi hissediyorum.

ADAMUS: Evet.

IWONA: Dünyanın bir tarafında seller, diğer tarafında yangınlar var ve düalite çekiştiriliyor gibi hissediyorum.

ADAMUS: Evet, iyi bir nokta, hava genellikle bilinç tarafından yaratılır, biçimlendirilir. Gün boyu havayı çalışabilirsiniz, onun bilimsel kısımlarını öğrenebilirsiniz ama gerçekte gezegende havayı etkileyen bilinçtir. Teorik olarak, gezegende oldukça yumuşak bir hava olmalıydı, böyle inişli çıkışlı bir hava değil. Uzun zaman böyleydi. Şu sıralarda oldukça yumuşak olması lazım ama öyle değil.

IWONA: Öyle değil.

ADAMUS: Hayır. Hava bilince tepki veriyor ve bana göre buna vahşi yangınlar ve seller benzerleri de dahil. Havaya ve gezegene olmakta olan şeylerden biri nedir, fiziksel gezegene olan şey?

(duraklar)

Çok fazla düşünmek. Oraya varmıştınız. Oradaydınız ve onun hakkında çok fazla düşündünüz.

IWONA: Evet, benim dediğim gibi, düalite şu sıralarda meydan okumayla karşı karşıya.

ADAMUS: Evet, şu sıralarda düaliteye de meydan okunuyor. Bizim daha önce söz ettiğimiz gibi, Gaia gidiyor. Gaia, “Tamam, insanlar. Bu sizin yeriniz. Artık onu siz ele alın” diyor. Buna bağlı olarak da çok şey oluyor ve bir bakıma da olanlar kaotik. Ama diğer yandan, aslında bu çok, çok güzel, çünkü insanlar daha önce olmadığı kadar gezegene dikkatlerini vermek zorundalar. Biliyorsunuz, konu bütünüyle değerlendirildiğinde, bu gezegende insanların sorumluluk almayı kabul etmeleri öyle uzun bir bir zaman dilimi içinde değil.

Ehh, bir biçimde kendimin önünde gidiyorum. Ancak, tüm yaratımda, varlıkların içinde yerleşik oldukları yer için, tam sorumluluk alacakları başka bir gezegen yok.  Evrende bu gezgendeki gibi, varlıkların beden aldığı, yerleştirildiği, implante edildiği fiziksel yapıda çok fazla yer yok. Olan yerlerde de, kendi gezegenleri için, kendi yuvaları için sorumluluk almayı öğrenen başka bir grup yok. Bu çok fenomenal bir durum ve herkes tarafından şu sıralarda burada olan her şey izleniyor. Evet. Güzel.

Zamanımız fazla olmadığı için, ben beklemeden yanıtımı vereceğim, havada ne var, hissedin onu – Tess aslında söyledi– anksiyete- kaygı. Galiba, önce zihinsel dengesizlik, dedin. Bu çok doğru. Ancak, gezegende şu sıralarda muazzam miktarda kaygı var ve bu sizi huzursuz hissettiriyor, hepinizi huzursuz ediyor.

Anksiyete nedir? Linda, anksiyete nedir? Sende geçirdiğin için değil, tabii ama … (bazıları kıkırdar) Benim ve Cauldre’nin etrafında olarak.

LINDA: Yoğun rahatsızlık.

ADAMUS: Neyle ilgili?

LINDA: Herhangi bir şey.

ADAMUS:  Herhangi bir şey.

LINDA: Kontrolünüz dışında olan şeyler.

ADAMUS:  Tamam. Şeylerin sizin kontrolünüz dışında olduğunu var saymak. Tamam.

LINDA: Doğru.

ADAMUS:  Evet, şu sıralarda gezegenin her yerinde muazzam kaygı hissi var ve siz artık onu görünen şeylerde fark ediyorsunuz, görüp hissettiğiniz şeylerde, hava, duman, seller ya da diğer şeyler. Ama gerçekte neler oluyor, hissederseniz–  zihinsel olmayın, sadece duyumsayın – muazzam kaygı.

Anksiyete, insanlar, gruplar bir sonrasında neler olacağını gerçekten anlayamadıkları zaman gelir. Sanırım sizin burada bir deyişiniz var, “ayakkabının diğer teki düştüğünde,” ama ne zaman düşeceğinden ve de düştüğünde ne olacağından emin olmadığınız bir durum. Bir düzeyde herkes biliyor, gezegende ki her insan bir düzeyde daha öncesi gibi olmayan bir şey olduğunu biliyor. Bu diğer şeyler gibi değil. David’in dediği gibi, olan değişiklikler 1’den 10’a kadar olan ölçekte, yüz değerinde. Eğer ne olup bittiğini gerçekten anlamıyorsanız, gerçekten olayların ne yönde gideceğini bilmiyorsanız, sonrasında ne geleceğini bilmiyorsanız – detayları değil ama şeylerin evrimini – bu çok korkutucu. Anksiyeteye götürür.

Sonra ne olur, insan kaygıya düşer ve bildiğiniz gibi, onunla ilgili düşünmeye başlar. “ Neden böyle hissediyorum?” veya hatta “ Ne hissediyorum? Neden böyle hissediyorum?” Sonra da, zihinlerini düzeltme çabasına girerler. Bunu zihinlerinde aradıkları ve yanıt orada olmadığı için, bu onlarda zihinsel dengesizlik yaratır. Yanıt oradadır ama burada (Kafayı gösterir) değildir.

Sonra anksiyeteye düşerler. Anksiyete nefessiz bırakır. Anksiyete, uykusuzluk, çok fazla içki içmek ya da çok fazla marihuana içmek gibi çok fazla şeye neden olur. İnsanlar, sonrasında tuhaf yollarla anksiyete ile baş etmeye, onu yönetmeye çabalarlar. Bazıları, benim çok zihinsel ve fiziksel olarak sağlıklı yollar diyeceğim yollarla yaparlar. Uzun yürüyüşlere giderler. Diğer insanlardan bir süre için uzaklaşırlar. Kafalarından çıkarlar. Düşünüp bulmaya çalıştıkları, kafalarındaki mantık sürecinden çıkarlar.

Şambra, siz bunlarda uzmansınız. Siz, nerdeyse bunu icat ettiniz. Kendi üzerinize aldınız, “Etrafımda neler oluyor? Ben iyiyim. Ben gerçekten çok iyiyim. Ama neden bütün bu anksiyeteyi, tuhaflığı hissediyorum? “demek yerine, “Ben de ne hata var?”  dediniz.

Sonra, “Oh, bu doğru, çünkü şu sıralarda muazzam bir dönüşümden geçiyoruz,” dediniz. Bu konuda ne söylesem, yetmez. Durum, gelecek de olacakların tahminleri ile ilgili değil. Siz şu sırada tam bunun içindesiniz. Tam olarak, o şimdi burada, ve özellikle de siz de bunun için buradasınız.

Siz, şu sırada gezegende olan anksiyetenin tam ortasında burada olmaya karar verdiniz ve şu sırada da bu oluyor. Olan sizin değil. Zaman zaman bunun için benimle savaşıyorsunuz. Tartışıyoruz ve bir ileri bir geri mekik dokuyoruz.

Tad, sen benim favorilerimdensin (bazıları kırdar). Oh! Biz seninle bir ileri bir geri volta atarak tartışıyoruz. Özellikle siz iki kadeh şarap içtikten sonra, diğer alemlerde sizle ben tartışmaya başlıyoruz. – ruhsal şarap bu – siz sadece tartışıyorsunuz ve çok … Gary, “Ne hakkında konuştuğunu biliyorum.” diyor. (Gary kafasını sallar.) Uh huh! Uh huh!  Ben bunu seviyorum çünkü alıngan, delişmen oluyorsunuz. Buraya neden geldiğinizi anlamaktan başka bir şey size sakinleştirmeyecek. Siz bir kenara atılmayacaksınız ya da dikkatiniz dağılmayacak. Delikanlı, şeylerle ilgili kavga edip duracak mısın!  Benimle kavga ettiğiniz şeylerden biri, sizde ne hata olduğu. Ben de, “Tad, sende senin neyin yanlış olduğu merakından başka yanlış bir şey yok.” diyorum.

“Pekala, ben de bir yanlış var çünkü yanlış olmasaydı, hayatımda …”  Aslında sizde hiç bir hata yok.  Siz bunu bir kez kabul eder, ve buna alışıp, bunu oturtursanız, iyi olacaksınız ve Gary daha iyi olacak (Gary katılırken, daha fazla gülüşmeler). Namaste, Kardeş (Adamus kıkırdar). Yirmi dolar değil, yüz dolardı! (daha fazla kıkırdamalar).

Evet, bu muazzam anksiyete var. Biz, bir an durup, fark edebilir miyiz, lütfen, size ait değil. Gerçekten değil. Üstünüze alıyorsunuz. Onu hissediyorsunuz. Huzursuz oluyorsunuz. Bir nevi tuhaflaşıyor, acayipleşiyorsunuz. Biz doğru zamanda, doğru yerdeyiz. Gezegen doğru yerde. Yaşayacağım ve ölemem, o zaman yaşayacağım ve herneyse- şu sırada herşey olması gerektiği gibi oluyor. Bir plandayız, gezegen için aslında programın biraz önündeyiz.

Şimdi, şeyleri yapmanın farklı yolları var ama insanlar sıklıkla ıstırap çekme yolunu seçiyorlar. Ben bugün ıstırap tekmesi üstünden gitmek istemiyorum. Benim azarlayacağım başka şeyler olacak ve bu onlardan biri olmayacak. (bazıları kıkırdar) Ama bugünden sonra ileri doğru devam edecek Şambra ile yapacağım şeylerden biri, oraya kadar ilerleyebilirsek …

LINDA: O kadar ilerleyecek mi?

ADAMUS: Evet, evet. Evet. Son zamanlarda ısınma hareketlerimi yaptım, pratiğimi yaptım ve şimdi gerçek şey için hazırım.

Yapacağımız şeylerden biri, biz…(Adamus içini çeker) Bu size kalmış, ama artık gezegende tüm bu ıstırap kavramının değişme zamanı.  Istırap gereksiz ama derinden işlemiş. Ne zaman bir kilisenin önünden geçseniz, bedenimi orada asılı görürsünüz. (Güler) Ne demek istediğimi anlıyorsanız, işte o herkese, “Acı çek! Istırap çek!” diyen bir hatırlatıcı. Bu gezegende bir yol haline gelmiş durumda ve beni burada rahatsız eden şey ise insanların bu ıstırabı kabullenmesi. “Pekala, demek yol bu- bu insan olmak.” dediler. Hayır! hayır, yol bu değil. Bu bizim yeni dizilerimizde işleyeceğimiz şeylerden biri, aslında ismi bile şimdiden hazır. (Benching) “ Oturma Sanatı.”  Biz, bankta oturacağız ve gündemimiz olmayacak. Yapacağımız şeylerden biri, ışığımızı ıstırabın üstüne doğru parlatmak -salıverilmesi için- ıstırabın tam karnına, istırap dedikleri şeyin bağırsaklarına, ışığımızı parlatacağız. Neden ıstırap çekilsin ki? Kim olurdunuz …

Evet, eğer bu mükemmel net ve açık durumda, olsaydınız, ne yapmak isterdiniz? Bu dünya gezegenine gideceğim. Fiziksel beden alacağım.”  deseydiniz, evet, ıstırap bir numara olurdu. (bazıları kıkırdar) Birdahaki sefere bir gezegen yarattığınızda bunu unutmayın. (daha fazla kıkırdamalar). Ama neden ıstırap. Bu sadece gereksiz. Bu bizim yeni dizilerimizde dört gözle beklediğimiz şeylerden biri. Konuya dönelim.

Anksiyete her yerde, ve durulmayacak. İnsanlar – Tess ‘in dediği gibi zihinsel dengesizlik içinde– gerçekten çılgınlaşmaya başlayacaklar. Şimdiye kadar herşey ısınma hareketleriydi, gerçek çılgınlığa sadece hazır olmak için……

LINDA: Ooh!

ADAMUS: … gezegende. Evet, bu doğru. Bunu tüm çevrenizde göreceksiniz.  Ancak, biz bir sonraki dizilerimize başlarken ve sizler park banklarınızda otururken, lütfen şunu hatırlayın, “Vovv, biz tam da olmamız gereken yerdeyiz.”

Eski şeyler sarsılacak. KOVID en derin düzeylerde şeyleri sarsarak harika iş çıkardı. Her şey sarsıldı. Bu sizin için üzülecek bir şey değil, sizin bundan emin olmanızı sağlayacağım, bugün bunun için gerekirse sağlam bir kıç tekmesi atacağım.

LINDA: Bu bizim anksiyetimize yardımcı olacak mı? (güler)

ADAMUS: Kesinlikle! Kesinlikle (Adamus kıkırdar). Linda, bu çok kötümser! Bunu daha iyi bir şeye döndürebilir misin? “Teşekkür ederim, Adamus, bize eşlik ederek, eğer gezegende kalacaksak, sağlıklı, zengin ve bilge olmamız gerektiği hususunda emin olmamız gerektiğini söylediğin için, gibi.

LINDA: Yoksa kıçımıza tekme atacaksın.

ADAMUS: Evet, bugün, daha sonra değil.

LINDA: Oh, oh, oh.

ADAMUS: Evet, sadece bugün.

Pekala. Evet, daha ileri gitmeden sorgulayın. Gezegende muazzam anksiyete var. Bunun sizin olmadığını anlamak için, bir dakika ayırır mısınız? Gerçekten size ait değil. Sizin bazı diğer kaygılarınız var, ama onlar çok küçük. “Ben nasıl …” gibi kaygılar – evet, Sonra kıçlarınıza tekme attığımda, ben onları halledeceğim.

 

Sığınağınız Nedir?

Evet, sığınağınız nedir? Siz, Şambra olarak, hepiniz, ne yapıyorsunuz, sizin sığınağınız ne, şu sıralarda? Ne yapıyorsunuz? Etrafınızda bütün bu şeyler olurken, siz ne yapıyorsunuz? Ben biraz daha pasta yerken, mikrofon, Linda.

LINDA: Ben uyuyorum.

ADAMUS: Mım. Bu güzel, bir kral için yeterince iyi. Mımm. Mımm. Ne yapıyorsun, Vince? Nasıl baş ediyorsun?

VINCE:  Geri çekiliyorum.

ADAMUS: Geri çekilme, tamam.

VINCE:  Kendi sessizlik duvarımı yaratma çabasındayım.

ADAMUS: Tamam. Güzel. Güzel. Bu ne kadar etkili oluyor?

VINCE: Etkili oluyor.

ADAMUS: Evet.

VINCE: Ama, bu pek de götürmüyor, henüz.

ADAMUS: Nereye götürmüyor?

VINCE:  Gelecek zamana, dünyaya yeniden katılmaya.

ADAMUS: Dünyaya yeniden katılmaya. Tamam. Dünyaya yeniden katılacak mısın?

VINCE: Ben ondan kaçınmaya çabalıyorum. (güler).

ADAMUS: Bu gerçekten ilginç bir kavram. Dünyaya yeniden katılacak mısın? Geldiğin dünyaya geri dönecek misin?  Dönecek kimse var mı? Hayır, hayır. Dönmeyeceksiniz, sanırım bu biraz hüzünlü ama gerçekte değil. Geri dönmek zorunda olduğunuzu söyleseydiniz, gerçekten hüzünlü olurdu. Sizler, gezegenin ve insanların çok farkında olacaksınız. Çok, çok farkında olacaksınız. Ama bu sizin geri dönüp, onlara katılmanız gibi olmayacak. Onlar size katılacaklar. Hayır, siz değil ve bu güzel. Şöyle gibi, “Lütfen hayır! Çocuklar geri taşınıyor! Hayır! Öyle değil!” (daha fazla gülüşmeler)

Bir bakıma Tanrı ile olduğu gibi. Siz, yuvaya, Ruha geri dönmüyorsunuz. Ruh, bu gezegende size, tam da olduğunuz yere geliyor. Bir bakıma insanlarla ilgili olarak da böyle – siz insanlığa geri dönmüyorsunuz. Ne yapmak için döneceksiniz ki? Hayır. Bir sonra ki düzeyde, birer birer, sonra yüzlercesi, sonra binlercesi, belki de milyonlarcası size katılacaklar. – Ben bunu, eski Dünya düzeyinde Yeni Dünya olarak adlandıracağım. – onlar size burada katılacaklar ve sizi uzunca bir süre eleştirdikten sonra, sizde bir şeyler olduğunu fark edecekler. Evet, onlar size geliyorlar.

Evet, Vince, sen kendin başa çıkıyorsun. Evet. Güzel. Başka bir şey var mı? Şambra için başka tavsiyeler?

VINCE: Evet.  Çavdar Viskisi.

ADAMUS: Çavdar Viskisi. Tamam. Güzel. Güzel. Ne kadar?

VINCE: Eh, bir şat.

ADAMUS: Sabahları bir şat. Öğlen bir tane daha. (Adamus kıkırdar) Güzel. Tamam. Şimdi, Cauldre gerçekten, tam da şimdi beni durdurmak istiyor ama ben önemli olduğunu hissediyorum. Aklımdayken, politik olarak doğru olmak ve şeylerin etrafında dans etmek gibi şeyleri bırakalım. Doğrudan doğruya olalım.

Evet, aslında, ben eğer şimdi gezegende olsaydım, içiyor olurdum ve şimdi Cauldre kaygılanıyor, “Oh, Tanrım, şimdi her Şambra çıkıp içmeye gidecek ve sarhoş olacak, bağımlı olacak ve sonları A.A (Adsız Alkolikler) olacak ve  …” Hayır. Şimdi bazılarınız, “Evet, içki yada esrar içmemeliyim” diyecek, ya da her ne yapıyorsanız onu yapmamalıyım, diyecek. Arada sırada, sabahleyin gibi, sonra öğle. (güler) Evet, arada bir kendinize bu ikramı yapın. Kendinize bunu bu kötü – neydi o- çavdar viskisi şatını atıyorum, gibi davranmayın. Hayır. Daha ziyade, “Bunu hak ediyorum. Gerçekten bunu hak ediyorum.” tutumunda olun.

Cauldre şimdi benimle bunun için mücadele ediyor ve “Oh! Sen izin veriyorsun.” diyor. Hayır, sizin izine ihtiyacınız yok. Nasıl olsa bunu yapıyorsunuz. (Adamus kıkırdar). Şimdi yaptığınızda tadını çıkartın.

Zor. Gerçekten zor. Şu sıralarda gezegende size ait olmayan yönergelere göre bir aziz olmaya çabalarsanız, olduğunuz sizden daha kutsal olmaya çabalarsanız, bu sizi ezer. Stresi atmak, tencerenin buharını çıkartmak gerektiğinde, bunu yapın. ’Bir içki alın. Kendinizle vakit geçirin, yada her ne olursa. Şimdi duralım ve bununla bir nefes alalım. Bunu hak ediyorsunuz, tamam mı? Siz bunu hak ediyorsunuz. Siz geriye düşmeyeceksiniz. Buna izin vermem. Siz aniden bir sarhoş olmayacaksınız – eh, belki de- … Hayır, siz bir sarhoş olmayacaksınız. (bazıları kıkırdar) Arada sırada, yaptığınız bunca zor işin içinde, kendinize bir hediye vermeniz lazım. Gerçekten yapın. Gerçekten yapın ve bundan dolayı suçluluk duymayın.

Evet, konuya dönelim. Sizin sığınağınız nedir? Nasıl baş ediyorsunuz?  Bir kaç tane yanıt daha, Linda.

LINDA:  İşte burada.

ADAMUS: Evet, merhaba, Ricki.

RICKI (kadın): Merhaba.

ADAMUS: Uzun zaman oldu. Özledim seni.  Yani burada görmeyi özledim.

RICKI: Geri geldiğim için memnunum.

ADAMUS: Evet.

RICKI: Evet. Ben kaçınma ve dikkat dağıtmanın bir kombinasyonunu kullanıyorum, diyebilirim …

ADAMUS: Tamam.

RICKI: … belli bir yere kadar. Tv izlemiyorum, haberleri filan ya da insanlarla tartışmalı konuşmalar yapmıyorum çünkü onların bu konularda neler söyleyeceklerini bilmek istemiyorum.

ADAMUS: Doğru. Doğru.

RICKI: Suda zaman geçiriyorum. Bu benim rahatlamama yardım ediyor gibi görünüyor ve…

ADAMUS: Sen hiç komplo uydurup da, nereye kadar gider diye düşünmedin, değil mi? (Ricki kıkırdar)

RICKI: Popüler olurdu.

ADAMUS: İşte, ahmak insanların içinde olduğu durum bu.

RICKI: Evet. Evet.

ADAMUS: Bazı otorite kaynaklardan sözde veciz sözler söylersin.

RICKI: Evet.

ADAMUS: Onları ortaya koyup, üzerinde konuşursun. Biliyorsun, dünyada bütün insanlar bunların bir parçası. Aslında bunlar bir nevi hastalıklı mizah, ama bunu bir araştırmacının görüş noktasından hareketle yapar ve ortaya koyarsan, işte insanların nasıl olduğunu biliyorsun – Şimdilerde her zamankinden çok daha fazla her şeye karşı böyle çekiliyorlar. Her şeye.

RICKI: Evet, inanılmaz şeyler duyuyorsun…

ADAMUS:  Ve de bazı Şambra.

RICKI: … entelektüel insanların inandıklarını söyledikleri şeyler.

ADAMUS: bazı Şambra– Kamera buraya lütfen – Bazı Şambra. Bir daha bu komplo saçmalığı ile ilgili herhangi bir şey duymak istemiyorum. Eğer, “Adamus aşıyı teşvik ediyor, ya da etmiyor veya benzerleri” gibi şeylerden birini dahi duyarsam, şimdi sizi kıçınızdan tekmeleyeceğim. Bunları artık hiç duymak istemiyorum. Hiç.

LINDA: Ne komplosu?

ADAMUS: Hiç bir komplo yok. İnsanlar komploları yapabilmekte çok aptallar. Bunu tam anlamıyla söylüyorum. Hükümetler, özellikle. Evet, öyleler. Küçük yollarla komplo yapabilirler ama gerçek komplo insanların komplolara ilk çıkışta inanıp, kapılacak derecede aptal olmaları ve böylece hayatlarını mahvetmelerinde– hayatlarını harap ediyorlar– çünkü fare kapanına yakalanıyorlar. Bir kere kapana yakalandınız mı, çıkması çok zordur. O sizi baştan çıkartır. O sizi yakalar. Aklınızı karıştırır. Komplolara kapıldığınızda beyinde kimyasallarda ve nöronlarda neler olduğuna dair, şimdilerde yapılan ve bir kaç ay içinde ortaya çıkacak olan bazı araştırmalar var. Beynin kendisinde dramatik etkiler yapıyor ve sizi aynı yerde hapsediyor.

Hala bu komploların içinde kalanlara ve biz ilerlerken bunlarla oynayanlara burada yer yok. Bizim bu gezegende yapmamız gerekenler, şu sırada hayal bile edeceklerinizin ötesinde. Ama belki de bugünün sonuna kadar, daha iyi bir anlayışa kavuşacaksınız. (birisi “Ooh!” der).  Komplo gibi şeylere hiç toleransım olmayacak. Bu komplolar Kırmızı Çember ve Şambra çalışmalarına uymuyor.

Sizler egemen varlıklarsınız. Hükümetler, iş çevreleri yada tavşanlar, sincaplar size karşı komplo içinde olsalar bile– oh, geçen gün birini duydum, hayvan komlosu diye. – her ne ise, sizler egemensiniz. Eğer komplolar varsa – gerçek, uydurma değil, ama gerçekten varsa –ne olmuş yani? Ne olur ki? Sizler bu gezegende egemen bir varlık olarak bulunuyorsunuz. Komploya kapıldığınız anda, düalitenin içine düşersiniz. Tavşan deliğine çekilirsiniz. Şu sırada, gezegende neden bulunduğunuzu unutursunuz. Tam bilincinizde olmaktan başka yapacak hiç bir şey yok ve işte o kadar. Haydi ilerleyelim. Buna hiç hoşgörüm olmayacak. Gelip sizi ziyaret edeceğim. Geceleri sizi uyutmayacağım. Bunun için ne gerekiyorsa yapacağım ve biz bunu geçebileceğiz. O, gerçekten ayartıcıdır ve birçoğunuz bunun nasıl olduğunu biliyorsunuz. Bir biçimde bunun içinde küçük bir tuzağa düşersiniz ve sonra elinizden gelenin en iyisini yaparsınız. Bu gezegende yapacağımız başka şeyler var.

Komplolar, herşeyden önce, komplo nedir ? Yani, kitle bilinci komplonun kendisi. Bildiğiniz gibi, kitle bilinci ortak kabul. O karşılıklı sözleşme. Evet, ona çekilip, emilirsiniz ama sonra “Hey, böyle olmak zorunda değilim.” demeyi öğrenmeye başlarsınız.

Kusura bakma, Ricki, azarlama yapıyorum. Daha sonraki azarlamam için ısınma hareketleri yapıyorum.

LINDA: Oh, oğlum. (bir kaç kişi kıkırdar).

ADAMUS: Komplolar. Ne yani, para bir komplo mu? (birisi “Hayır” der.) Para enerji değişimi biçimidir ve emin olun ki parayla yozlaşmış ve parayla kötü şeyler yapanlar vardır ama komplo değildir. Tıbbi, farmatik komplolar var mıdır? Hayır, zaman zaman sadece aç gözlülük. (bazıları kıkırdarlar) Odalarda arkalarına yaslanıp da, “Bir komplo geliştirelim.” diye bir şey yoktur. “Ne kadar para kazanabiliriz? Bilançonun son hali ne? Bu çeyrekte kârda mıyız, zararda mıyız?  Hissedarların durumu ne? Benim durumum ne?” gibidir.

Bunlar komplo mu? Hayır, insan doğası. Bunlara yakalanmayın. Bizim çok yapacak çok daha öte işlerimiz var. Konuya dönelim. Nerede kalmıştım?

Sizin sığınağınız ne? Sizin sığınağınzı beni dinlemek. Bu bir atın bile dikkatini dağıtır. (daha fazla gülüşme). Başka bir şey var mı, Ricki?

RICKI: Ben küçük çocukların etrafında olmak, diyeceğim. Torunlarımla oynuyorum.

ADAMUS: Güzel.

RICKI: Bana göre, en iyi dikkat dağıtıcılardan biri onlar.

ADAMUS:  Torunlarda komplo değil mi? (bazıları kıkırdar)

RICKI: Hayır! Asla. 

ADAMUS: (kıkırdayarak) Söyleyebilirsiniz – Ben size sabrımın kalmadığını bugün daha baştan söyledim ve bu komplo hikayesi de bizim bu gezgende yaptığımız şey değil. Değil. Evet, sadece ötesine gidiyoruz. Evet, teşekkür ederim.

RICKI: Teşekür ederim.

ADAMUS: Teşekkür ederim. Tamam. İki tane daha. Sizin sığınağınız ne?

LINDA: Tamam.

ADAMUS:  Bütün olan bitenle nasıl baş ediyorsunuz?

LINDA: Oh, tanrım. Birisi elini kaldırdı. (Linda kıkırdar).

ADAMUS:  Birisi gerçekten elini kaldırdı. Tuvalete gitmeliler, Linda (bazıları kıkırdarlar).  Evet, ben pastamı yiyeceğim bu arada, siz aldırmayın.

STEPHANIE: Ben gerçekten hızlı araba sürücüsüyüm …

ADAMUS: Ne marka?

STEPHANIE: … ve yüksek sesli müzik çalarım. Corvette Convertible.

ADAMUS: Vovv.

STEPHANIE: Evet.

ADAMUS: Linda bugün bir tane almaktan söz ediyordu.

STEPHANIE: Al bir tane!

ADAMUS: Evet.

STEPHANIE: Al bir tane.

LINDA: Kırmızı bir tane.

STEPHANIE: Evet, her neyse!

ADAMUS:  Eğer alacaksa bir avukat lazım olacak. Çünkü bu hız cezaları ile (bazıları kıkırdar). Kendinizi orada …

STEPHANIE: Hayatı seviyorum.

ADAMUS: Lanet olsun. Evet.

STEPHANIE: Hayatı seviyorum.

ADAMUS: Evet. Çok fazla hız cezan var mı?

STEPHANIE: Biliyorsun, yok. Griffey’im var ve önden gidip bakıyor …

ADAMUS: Oh, güzel, güzel.

STEPHANIE: … yol boyunca ceza almıyorum.

ADAMUS: Evet. O zaman beni ne zaman arabana bindireceksin?

STEPHANIE: Oh, lütfen, kaç kere arabamdaydın?

ADAMUS: Evet, birkaç kez ama sen beni lanet olası çok korkuttun, gayet samimi söylüyorum! (kıkırdarlar) Üstelik fiziksel bir bedende bile değilim!

STEPHANIE: (kıkırdarlar) Kutsal kardeşim!

ADAMUS: Güzel. Bu enerjilerden sıvışıp kaçmak için güzel bir yol.

STEPHANIE: Evet. Ve doğa. Onsuz ne yapardım, bilemiyorum.

ADAMUS: Corvette’inide doğaya götürüyor musun?

STEPHANIE: Lanet, evet, ve de kamış oltam.

ADAMUS: Oh, kesin, kesin.

STEPHANIE: Biliyorsun, zıplayıp, çıkıyorum. Artık aylarca tek başıma zaman geçirmeme gerek yok. Ben ailede büyüdüm. Bunlar değişti ve çok güzel.

ADAMUS: Bununla ilgili hoş bir metafor var. Çok sembolik ve şiirsel.  Evet, açık yolda, hız yapan aracınla kendinlesin.

STEPHANIE: Özelindesin.

ADAMUS: Bütün bu insan kuralları içinde değilsin. Özelindesin. Doğanın içindesin.

STEPHANIE: Evet.

ADAMUS: Bu bayağı iyi.

STEPHANIE: Çalışıyor.

ADAMUS: Evet. Evet.

STEPHANIE: Gerçekten güzel yiyecekler. Ara sıra jöleli şeker ve tuhaf çoraplar. Yani, bilirsin işte.....

ADAMUS:  Hoop, dur bir dakika. (Stephanie güler) Ben noktaları birleştiremedim, jöleli şekerler ve çoraplar.

STEPHANIE: Evet, tuhaf yiyecekler ya da …

ADAMUS: Tuhaf yiyecekler.

STEPHANIE: … aromalı …

ADAMUS: Çorapların güzel yiyecekler mi?

STEPHANIE: Hayır, ama benim sihirli çoraplarım var ve ben onları giyerek, gezegende lokasyonumu buluyorum.

ADAMUS: Tamam, tabii. Ve jöleli şekerler.

STEPHANIE:  Ve jöleli şekerler, evet.

ADAMUS: Gelecek ay bunu deneyeceğim …

STEPHANIE: Kesin yap!

ADAMUS: … Kerri ‘den biraz jöleli şeker istesem (kıkırdarlar). Güzel.

STEPHANIE: Evet, burada severek yaptığım çok şey var.

ADAMUS: Güzel. Teşekkür ederim.

STEPHANIE: Ama bu insan şeyinde pek de iyi olmadığım için, çok da emin değilim.

ADAMUS: Eh, evet. Öğreniyorsun. Evet, baş etmeyi. Ben tamamım, Linda. Teşekkür ederim. Baş etme.

LINDA: Bir tane daha?

ADAMUS: Hayır.

LINDA: İki tane daha demiştin.

ADAMUS: Hayır, demedim.

LINDA: Evet, dedin. Bir tane oldu ve iki tane daha var.

ADAMUS: Devam et, o zaman. Evet.

REHAN: Nasıl baş ediyorum?

ADAMUS: Evet.

REHAN:  Güzel bir araba kullanmak konusunda burada ki Şambra ile aynı fikirdeyim.

ADAMUS: Evet.

REHAN: Güzel bir Fransız şarabı, güzel yiyecekler de. Clé range.

ADAMUS: Evet.

REHAN: Okumayı seviyorum. Modası geçmiş Yıldız savaşları, Star Trek romanları, onları seviyorum.

ADAMUS: Güzel.

REHAN: Otobiyografi ve benzeri diğer şeyleri okumayı bıraktım.

ADAMUS: Bugün Yıldız savaşlarından söz edeceğiz.

REHAN: Oh, harika.

LINDA: Ooh!

ADAMUS: Ben sadece – bu ısınma hareketleriydi (kıkırdarlar). Evet, bunu konuşacağız. Güzel.

REHAN: Sadece istediğimi yapıyorum, yapmam gerekeni değil.

ADAMUS: Peki, mesleğin ne?

REHAN: Ben avukatım.

ADAMUS: Avukatsın.

REHAN:  Evet. Ben size hız cezalarında yardımcı olabilirim.

LINDA: (kıkırdarlar) Bunu aklımda tutacağım! Voooa!

ADAMUS: Tad bileğini incitti burada, yani bir avukata ihtiyacı var. Onunla konuştun halihazırda!

REHAN: Şey, ben o çeşit bir avukat değilim. (kıkırdarlar).

ADAMUS:  Evet, avukat, bu ilginç çünkü sen tam da yoğun kitle bilincinin ortasındasın, yani onun kurallarının, demek istiyorum.

REHAN: Oh, evet. Herkes, kurban noktasından işlem yapıyor.

ADAMUS: Evet. Evet.

REHAN: Ben kendi Üstat enerjimi yansıtarak, oturduğum odanın enerjisini etkisiz hale getirebilirim – evet, bugünlerde temelde doğru olan bu değil mi?

ADAMUS: Doğru.

REHAN: Toplantıda sekiz kişi vardı, hepsini birden etkisiz kıldım, sorun kalmadı. Geçen gün böyle yaptım.

ADAMUS: Oynadıkları oyunları hissettin mi?

REHAN: Oh, evet. Kesinlikle.

ADAMUS: Çünkü avukat masasının çevresinde toplandınız, çok yoğun enerji vardı.

REHAN: Kesinlikle, ama sözsüz ipuçlarından okuyabilirsin.

ADAMUS: Kesinlikle.

REHAN: Enerjilerini hissedebilirsin.

ADAMUS: Kesinlikle.

REHAN: Ben bu şekilde güzel zaman geçiriyorum. Eğleniyorum, bununla.

ADAMUS: Evet. Güzel. Teşekkürler. Senin sözünü ettiğin şeylerden bazıları, nasıl baş ettiğin ve yine kendinle olan tavrın.

REHAN: Evet.

ADAMUS: Güzel bir yemek yiyin, güzel bir bardak şarap için, parkta yürüyün, hızlı arabanızı kullanın her ne ise işte. Lütfen bu gibi şeylerle kendinize armağan verin. Bunları yaptığınızda bir nebze bile suçluluk duymayın. Bunlara ihtiyacınız olacak. Güzel. Teşekkür ederim.

 

Sığınak Merabh’ı

Baş etme. Baş etmenin bir çok farklı yolları, yapabileceğiniz çok farklı şeyler, ama burada size hatırlatmak istediğim bir şey var– biraz müzik koyalım ve çok kısa bir merabh yapacağız. Daha sonra bir tane daha – ama ben size bu çok basit şeyi hatırlatmak istiyorum ve bunu biraz müzikle yapalım.

(müzik başlar)

Zihin oyununa kapılmak çok kolay, “Ne yapıyor olmam gerek?” Bunun neye benzediğini biliyorsunuz, zihinsel mücadele. Böyle işlemez.

Bu sizin kişisel komplonuz. Bu sizi kendi kişisel fare deliğinize sokar. Düşünmeye başlarsınız, “Neden bu oldu? Neden şu oldu? Son derece stresli hissediyorum, ne yapabilirim?”

Geceleri uyanık uzanırken savrulup, kaygılanıp, her yerde olan anksiyeteyi topluyorsunuz. O, bugün buradaki duman kadar kalın yoğunlukta. Ve bu size hiç bir yere götürmeyecek.

Dediğim gibi, bu kişisel komplonuz, “Bende ne hata var?” Bu sizin büyük komplonuz ve sonrasında giderek kendi komplo teorilerinizin daha da derinine, derinine dalmayı sürdürüyorsunuz ve komplocunun da asla varamayacağı gibi, asla hiç bir yere varamıyorsunuz. Bu hiçbir yere götürmez.

Öyleyse, yapacağınız şey derin bir nefes almak ve herşeyden önce, “Ben O Ben-im. Ben varım.” ‘ınızı fark etmek.

Sonrasında, düşünmekten ziyade onu hissedin, şu sıralarda içinden geçtiğiniz herşey doğal. Hepsi doğal.

Onu yolunuzdan çıkaramazsınız ve çıkarmamalısınız da. Şu sıralarda sahte köprüler inşa etmemelisiniz. Sahte köprü, herşeyi aklileştirmenizdir, şeylerden anlam çıkarmaya çabalamanız ve, “Buradan şuraya bir köprü inşa etmem gerek,” demenizdir. Sonrasında, oradan şuraya bir köprü yapmanız gerekecek, yine çok geçmeden her yana sahte köprüler inşa ediyor, olacaksınız. Onlar sizi hiç bir yere götürmez.

Bütün bu sahte köprüler, size sadece şimdi olduğunuz yere geri getirir. Muhtemelen bu da iyi bir şey, çünkü günün sonunda bütün bu sahte köprüler size onun tam da şimdi ve burada olduğunu söyler.

Kesinlikle olmanız gereken yerdesiniz.

Takiben zihin devreye girer ve, “Oh, ama bu ne? Ya bu …” der. Pekala. Birazdan bunu konuşacağız ama siz kesinlikle olmanız gereken yerdesiniz. Siz bunu kabul ettiğinizde, derin bir nefes alırsınız – bu bir zihin oyunu değildir, kabuldür, izin vermedir – derin bir nefes alırsınız. Vovv!

Sonrasında şaşırtıcı olan şey, “Kendime rağmen, buraya nasıl gelebildim? Yani, tam da olmam gereken yere, kesinlikle olmak istediğim yere, nasıl ulaşabildim? dersiniz. Bütün bu kişisel komplolarla ve dışsal dikkat dağıtıcılarla, tam da olmamın beklendiği yerde olabilmem, nasıl mümkün oldu?” dersiniz.

Bunu birazdan açıklayacağım. Ama şimdi, derin bir nefes alın ve bütün bunların çok doğal olduğunu anlayın ve inanılmaz rehberliğe sahip olacaksınız. O, Üstat’tır, ruhtur. Biliyorum ki, siz daha Öz’ün bu parçasıyla gerçekten nasıl iletişim kuracağınızı yeterince anlamadınız ama bir diğer yandan da gerçekten biliyorsunuz.

Daima sürüp giden bir iletişim var. Bu iletişim insan sözcükleri ile değil, insan lisanıyla değil ama bu iletişim mevcut.

Sığınma hali bir an için durur ve “Vovvv! Bütün bunlar çok doğal. Bunun için çalışmam gerekmez. Mücadele etmem gerekmez. Bu sahte köprüleri inşa etmeye ihtiyacım yok. O, tam da burada.” dersiniz.

Bu gerçek güvendir. Bu gerçek izin vermedir. Çünkü, bunun için çalışmanızın gerekmediğini idrak ettiğiniz yerdesinizdir.  – “Onun için çalışmam gerek. Onu çözmem lazım. Kendi kendimeyim. Yarın ne olacağının kaygısını duymam gerek.” ifadeleri sahte köprüdür. Hayır, öyle değil. Bu eski ben’dir. Artık o yok.

Bu sadece, derin bir nefes alarak, kendinize gülümsemeniz ve “Kendime rağmen, bütün bu insani zafiyetlerime ragmen, tam da buradayım – kahretsin! – tam da olmam gereken yerde, burada. Bu nasıl mümkün olabildi?” Birazdan nasıl mümkün olabildiğini, buraya nasıl geldiğinizi, açıklayacağım. Yaptığınız bütün çılgınca şeylere, bütün bu kaygılarınıza, bütün bahanelerinize, oyunlarınıza ragmen, buradasınız.

Evet, bu sizin sığınağınız, bir an için durun veya saatte 100 mil hızla araba sürün, ama onun için çalışmak zorunda olmadığınızı idrak edin.

Buraya vardınız ve önemli olan bu. Sizde ne hata var diye aramayı bırakın. Sizde olan hata, bu sahte köprüleri inşa etmeye çok alışmış olmanız ve bunu yapmanız gerektiğini zannetmeniz. İnşa edilmesi gereken bir köprü olmadığını idrak edin.

Derin bir nefes alalım. Sizin sığınağınız sizsiniz. Bu doğal, kendinizin doğal-güzel parçası.

Güzel derin bir nefes ve biraz pasta yiyelim. Mımm. Çok güzell. Cauldre, “Oh, şeker! Sen …”  demeye çalışıyor. Hayır, yani, bu enerji. Bedenim de akıyor. Ben farklı ya da tuhaf mı davranıyorum – şeker ve kahve? (Adamus kıkırdar) Pekala.

 

Yıldız Savaşları & Dünya Orijini

Bir sonraki adıma geçelim. Yıldız Savaşları. Yıldız Savaşlarını (Star Wars) sever misiniz?

REHAN: Evet.

ADAMUS: Evet! Evet! George Lucas, muhteşem ve tüm Yıldız savaşları. Tüm bölümlere bakarsan, en çok hangisini sevdin?

REHAN: Sanırım, dört, beş ve altıncı bölümler.

ADAMUS: Dört, beş ve altı.

REHAN:  Ve bir Numara.

ADAMUS: Evet, bir. Evet. Sonraları bir parça ticarileştirdiler ama hâlâ iyi bir noktaya değiniyordu.

Ben ilginç bir noktayı ortaya koyacağım. Yıldız savaşlarının, açılış cümlesi. Size tanıdık gelecek olan, insan dağarcığındaki kısım, açılış cümlesi neydi? (izleyici üyeler sessizce söylemeye başlarlar) Mırıldanıyorlar. “Uzun zaman önce, çok çok uzakta bir galakside.” uzun zaman önce. İşte anahtar cümle.

Evet, sanırım, çoğu insan, bunu anlammıyor, şimdi uzay gemileri düşünün bunlar ortalıkta dolaşıyorlar ve devasa  koloniler var etrafta ve siz diyorsunuz ki, “Bu geleceğe ait.” Oh, hayır, sevgili dostlarım, bu geçmiş, o siz oradan geldiniz.

Bu dünya gerçekten oluşmadan önce, fiziksel kat ile eterik kat arasında diyebileceğimiz bir yerde hayat vardı. Henüz burada olduğu gibi kristalize olmamıştı.

Dünyanın kendisi, bu gezegen biyolojinizde bildiğiniz şekliyle kristalize oldu.

Gittiğiniz, bu uzay kolonilerinin bulunduğu alemler var ve zihniniz size bunların dünyada olduğu gibi sert madde olduğunu düşündürüyor. Onlar arada bir yerdeler. Biyoloji ile ışık beden arasında bir yerdeler, sanki sert bir duvarla duvarın olmadığı bir yer arasında bir yerde.

Sizi bir an için bunu hissetmeye davet ediyorum. Siz bu dünyaya gelmeden önce de hayat vardı. O sadece ince, hayali, ışıktan ve değeri olmayan bir şey değildi. O sizin bildiğiniz maddenin başlangıcıydı. Maddenin başlangıcıydı.

Bu geçmiş, siz bu Dünyaya gelmeden çok uzun zaman önceki geçmiş, hâlâ orada ve dış uzayda koloniler halinde vızırdıyor. Fiziksel evrende hâlâ bir çok yerler var ve bu yerler şimdilerde doğuyor. Bunların hepsi şu sıralarda oluyor.

Siz bir kere kendinize æterna’ya girme izni verdiniz mi, hepsinin orada olduğunu fark edersiniz. Hepsi orada oluyor ve sizin evrimde öğrendiğiniz gibi değil. Evrim bunların bir parçası evet, ama büyük bölümü yanlış. Charles Darwin sayesinde böyle oldu.

Darwin çok dar bir görüş açısından bakıyordu. Bu dar bakıştan evrim mükemmeldi. O uyabilenin hayatta kaldığından söz etti. O, milyonlarca, milyonlarca, milyonlarca yıllık evrim sürecinden söz etti. Bir dereceye kadar, bu doğru. Ancak başka önemli bir yönden ise asıl konuyu kaçırdı. Eğer sadece doğrusal zamana dayalı olsaydı, doğru gibi görünecekti. Ama gerçekte doğrusal zaman yok. Yani, evet doğrusal zaman var ama hepsi bu değil.

ProGnost’da belirttiğim gibi, şu sıralarda gezegende zaman parçalanıyor. İnsanlar bu yüzden bu kadar huzursuz. İnsanlar geçmişin kalıplarına alışkınlar, doğrusal geçmişin kalıplarına. Ve bu şu sıralarda parçalanmaya başladı. Bununla başa çıkmakta zorlanacaklar. Sizin böyle bir durumunuz yok. Siz zamanın siz istediğinizde size hizmet etmesini istemedikçe, göreceli olarak önemi olmadığının farkındalığıyla, şu sıralarda bir parçanızın bu Dünya –öncesi kolonilerde evrende vızırdadığını fark ederek, hayatınızın tadını çıkartacaksınız.

Fiziksel evreniniz bazı çok çok ilkel elementlerden yapılmıştır. Aslında tam 10 tane, ama üç tanesi– sadece üç tanesi – önemli. Hidrojen, Helyum – hidrojen evrendeki maddenin yüzde 70’idir. Helyum yüzde 28, 29 – oksijen, yüzde 1 den daha azını teşkil eder. Gerçekliğiniz budur. Fiziksel evreninizdeki ve henüz bu evren gibi kristalize olmamış yarı fiziksel evrenlerdeki her şeyi yaratan yapı budur.

Evet, bunu hissedin - hayata, her şeye ne kadar yerleşip işlemişsiniz- dışarıya bakın, buraya bakın, herhangi bir yere bakın, haberlere, diğer insanlara bakın, hepsi sadece hidrojen, helyum biraz da oksijen ve birkaç eser miktarda element. Totalde 10 tane. Ama büyükler üç tane. Tüm gerçeklik bu. Gayet elastik. O kadar da yumuşak değil. Çok esnek. Fiziksel gerçeklikte uğraşıp durduğunuz işte bu.

Bunlar, maddenin elementleri, ama başka çeşitliliklerde var. Quanta denilen bir şey var. Keehak’ta Quanta’dan söz ettik. Quanta, atomic yapının kendisinden milyon kez daha küçüktür. Atomik yapı, zamanımızda insanlar için gözlemlenebilir durumdadır. Ancak, Quanta henüz gözlemlenebilir değildir.

Böylece, gerçekte uzay zamanda olmayan ama kendisi bir bakıma uzay zaman olan Quanta’nız var. Buna Keahak’ta daha fazla değineceğiz. Temel nokta bunların hiçbiri doğrusal değil. Katı ve kuvvetli değil. Şimdilerde bunlar hızlı bir biçimde değişiyor.

Evrime bir noktaya kadar evet, ancak şimdilerde gerçek olan zaman esnemesi ve türlerin evrimine dair mutlak evrim teorisi pencereden atılıyor. Evrimi aşabilirsiniz. Şu sıralarda gezegende olduğu gibi, teknoloji yoluyla evrimi hızlandırabilirsiniz. Sizler, gezegende ya da yaratımda başka hiçbir yerde görülmemiş bir adımla evrimi hızlandırıyorsunuz. Şu sırada gezegende olan evrim dediğiniz hızlı değişimi yaşayan başka bir yaşam formu ya da gezegensel yaşam yok ve bütün kozmos şu sırada burada olanları izliyor.

Bu gezegen; zaman zaman küçümsediğiniz bu gezegen, aşkın ilk deneyimlendiği gezegen. Bu gezegen hayatın kristalize olduğu ve gezegene yerleştiği gezegen. Diğerleri, gerçek gezegenler değiller ama – onlara alemler diyelim –yavaş yavaş oraya doğru ilerliyorlar, ama hepsi tam burada oluyor. Herkes izliyor. Yükselmiş Üstatlar, Kırmızı Çember, meleksi varlıklar hepsi izliyorlar. Her Yeni Dünya burada neler olduğunu izliyor, siz de neden bu kadar anksiyete olduğunu merak ediyorsunuz. Şu sıralarda çok, çok hızlı değişim oluyor.

Şu sırada yaşanan içeriğin en önemli parçası, zaman bazında bir evrilme yerine- bu biyoloji olabilir, zihin olabilir, ruh olabilir-zamanın olmadığı ve VE anlayışı ile çok daha kolayca dönüştürülebilir olması (evrilmesi). Şu sırada siz zamansızlığı zaten kavradınız, ben buna Yıldız savaşları dönemi diyeceğim, bu ana temalar George Lucas’ın filmlerinde aktarılmıştır. Tabii, bunlar fazlası ile abartılıp, ticarileştirilse de, yine de orada gerçekten neler olup bittiği hususunda doğru bir anlatım vardır.

Sonuç olarak biz bundan Meleklerin Yolculuğunda’da bahsediyoruz. Herşey bir durağanlık noktasına geldi. Enerjinin tamamen bir çıkmaza girip girmeyeceği merak edildi. İşte bu da henüz yapılmamış olan Yıldız Savaşları’dır. Her şey durur. 

Zamanı Aşmak

Evet, gezegende olan bütün bu değişimlerle, evrim son derece hızlı bir biçimde teknoloji ile teşvik olarak olurken zaman da bükülüyor, daha iyi bir sözcük olmadığı için zaman bükülüyor, diyorum. Çünkü herşeyin dikkate alındığı inanılmaz teknolojilerle birlikte, siz kelimenin birebir anlamıyla, tam şimdi burada iken, geçmişte de olabilirsiniz, uzayda dolaşan koloniler zamanına geri dönebilir ve burada olabilirsiniz. Ancak, gelecek de burada, diyelim ki bundan 20, 30 yıl sonrası da burada olabilir, sizin için burada.

 

Bütün bunları anladığınızda, – ve bu basitçe izin vermek meselesidir. Bunun hakkında çok düşünmeyin. Hissedin onu. Hissedin onu, zaten nasılsa olacak. Onu oldurmak zorunda değilsiniz. Daha iyi bir anlatımla, zaten yaptınız, oldu. Şimdi sadece deneyimlemektesiniz.

Siz onu, zamanı aştığınızda zaten yaptınız ve yaparken başta biraz korkutucudur. Ama birdenbire zamanı aşarsınız ve aniden yirmi yıl sonrasındasınızdır, ıstırapsız, bollukla ilgili aptallıkları olmayan, fiziksel sorunları olmayan- öyle mi dedim? (bazıları kıkırdar) evet, öyle dedim- onlar artık orada değillerdir, dedim - Yükselmiş bir Üstat’sınızdır ve onlar orada değiller çünkü siz esasen seçmiş olduğunuz geleceğin burada olmasına ve onu yaşamanıza izin verdiniz. Zamanı havaya uçurdunuz. Ancak, o VE’nin içinde. Hâlâ Corvette’inizle yol boyunca sürüş keyfi yapabilirsiniz. O, “zaman-temelli” bir deneyim -zaman ve hız- hâlâ bunun keyfini çıkarabilirsiniz.

Benim burada söylediğim, şu sırada her şeyin yakınsanmasıdır- her şey, geçmiş. Geçmiş bekliyor ve bildiğiniz gibi, Gerçekleştirim anında dönüşür. Geçmiş birdenbire artık geçmiş değildir. Diğer bir anlatımla, size şimdi şu sırada olup bitenler şudur; bir yaşam öncesinde ya da Yıldız Savaşları zamanında size olmuş olan şeyleri yaşıyorsunuz. Onlar yanıt arıyorlar. Çözüm bulmaya çalışıyorlar. Birbirleriyle savaşıyorlar. Enerji çalıyorlar. Güç, baskınlık var ve hepsi duruyor ve değişiyor.

Tobias uzun zaman önce söylemişti. Gelecek şifalanmış geçmiştir. Gelecek, aslında geçmişi şifalandırır, bunu söylemenin diğer bir yoludur.  Eğer sizin için bir anlam ifade ediyorsa, olacağına zaten karar vermiş olduğunuzu olmak için kendinize izin verdiğinizde, destansı düzeyde devam eden bir dönüşüm vardır.

 

 Sizler oturup da, “Oh, olmasını istediğim bu. Bütün bunlarla gittiğim yer burası. Senaryonun böyle yazılmasını istiyorum.”  demek zorunda değilsiniz. Bunu çok uzun zaman önce yaptınız ve ayrıca gelecekte de yaptınız. O, “Ters yüz etmek istediğim yol bu” der ve şimdi bunlar bir araya geliyor.

 

Sonuç olarak, bununla ilgili strese girmeyin. Haydi, bununla ilerleyelim. Şu sırada, aslında gerçekten olmak istediğiniz yere ilerleyelim.

 

Yani, sonrasında – hah! –  dersiniz. Haydi bunu bir an için hissedelim. Ne kadar güzel, ne kadar güzel bir şey. Siz kendinize geçmişin prangalarından ve geleceğin kaygılarından, kitle bilinci ve benzerlerinden kurtulma iznini verdiğinizde, o büyük bir Ben-im anıdır. Artık küçük şeyler için, kızdıran küçük şeyler için kaygılanmayı bırakırsınız. Hepsini aşmışsınızdır.

 

Her şey Orada

Evet, siz tam şu sıralarda Zamansız’a ya da Æterna’ya yerleşiyorsunuz ve bu evrimsel sürecin, devrimsel olması olgusudur. Eğer sizin için anlamlı geliyorsa, olan her şeyin bakış açısından görülünce, olan evrimsel-zeka zekadır. (kıkırdar). Fyuuu! Evet. Ne cehennnem olası şey hakkında konuştuğumdan habersiz olsanız bile, bu iyi hissettirmiyor mu? (bazıları kıkırdar) Yani sonu belli, daha iyi bir anlatımla onunla ilgili kaygılanmayı bırakın. Zaten seçimlerinizi yaptınız. Bu seçimleri çoktan yaptınız. Burada kalmak seçiminizi yaptınız. Gerçekleştirim seçiminiz yaptınız. Bu yüzden, onunla ilgili olarak kaygı duymuyoruz. Sizin bir sonrasında yapacağınız şey, buraya yapmaya geldiğiniz işi yapmak.

Her türlü aletiniz var. Eksik hiç bir alet yok. Eğer böyle düşünüyorsanız bile, siz kendiniz aletsiniz. (bazıları güler) Linda’nın bunu seveceğini, biliyorum. (Linda güler). Gülen tek kişi.

Şu sırada eksik hiçbir şey yok. Her biriniz için, hiçbir şey, hiçbir şey, hiçbir şey eksik değil. “Hâlâ bazı parçalarım yok.” diye, başka büyük bir oyun vardı. Her parçanız var. Her yanıta sahipsiniz. Arada bir, yanıtlar için VE’ye gidiyorsunuz. Bazen de, “Evet, yani, burada bu masa var ve ben masadaki yanıtları görmüyorum.” diyorsunuz.

Durun ve derin bir nefes alın. Birçok masa var ve tüm yanıtlar, tüm aletler hepsi orada. Bazen, sadece soruyu sorun, -her ne sorunuz varsa-ya da çözümü sorun, sonra bir an durun ve derin bir nefes alın. Eğer VE’de olmanıza izin verirseniz yanıt sizin için orada olacak. Bu yanıt, insanın illa da düşündüğü, hatta istediği yanıt olmayabilse de, yanıt orada olacak.

Her yanıt, oradadır. Bu nedenle, ben Şambra” Bilmiyorum” ya da en az onun kadar toksik olan “Şey, bekleyelim, bakalım. Neler olacağını görelim dediği zaman hoşlanmıyorum. Hayır, hayır, çünkü siz kendinize açıkça,  “Benim yanıtlarım yok” diyorsunuz ve size şimşekler çaksın diye bekliyorsunuz. Gerçekleştiriminiz o masanın üstünde.

Bazılarınız, “Pekala, o ne zaman gelecek? “diyorsunuz. Bir baksanıza, o zaten orada. Bütün yapmanız gereken, onu kabul etmeniz ve izin vermeniz.

“Şey, Masayı görmüyorum.” O zaman, beyninizden çıkın. VE’ye girin. Birçok masa var. Birçok gerçeklik var.

Dinleyin, zamanınızın gerisinde kalacaksınız. Bilim, biliyorsunuz, ekstrem doğrusal bilim parçacıkların gerçekliğe girip çıktığını çoktan anladı. Ellerindeki ölçüm sistemleri ile tespit edemedikleri şekilde, parçacıkların başka bir aleme atladıklarını ve başka alemler olduğunu biliyorlar. Zamanın gerisinde kalmayın. “Ben diğer masaları görmüyorum” demeyin. Onlar oradalar. Fizikselde olmayabilirler ama oradalar. VE’ye kayın. Her yanıt, aydınlanmanız, her şey, tam da orada, sadece sizi bekliyor.

 

Neden buradasınız?

Temel nokta, siz bu gezegene bir maksatla geldiniz. Bunu bir çok kereler söyledim ama şimdi meselenin özü geldi, çattı. Merin Ben-im Dizimiz bitiyor ve (Benching) Oturma Sanatı  Dizisine başlıyoruz. Yapacak bazı büyük işlerimiz var, ama kolay işler. Gerçekten zor işler değil. Eğlenceli işler. Ama zırvalarınızı oraya taşırsanız, ne olacağını size şimdiden söyleyebilirim. Geleceğin potansiyellerine bakıp, o işi bitirdim, ama bu gezegende gerçekte ne yaptığımızla ilgili önümüzdeki Dizimize gelirseniz- belki de ona” Bu Gezegende Olmamızın Gerçek Lanet Olası Nedeni” dizisi demeliyiz. (güler) Linda bunu sever.

Eğer, bizimle önümüzdeki Dizimize gelirseniz ve hâlâ şüphe ediyor, kaygılanıyor ve kendinizle birlikte bagajınızı da taşıyorsanız, bitersiniz- şimdi onu oynayacağım, burada. Tamam.

İşte burada “Ben O Benim. Ben buradayım. Her şey çalışıyor. Ben hiçbir şey için kaygılanmak zorunda değilim.”i kabul etmiş Şambra oturanı. (Bencher) İşte böyle oturuyorlar. (Adamus ellerini kavuşturup, sakince oturur, gözlerini kapar ve yüzünde gülümseme vardır) İşte böyle. Sanırım, biraz aptal gibi görünüyorlar. (Adamus kıkırdar).

İşte burada da, böyle olmayan, hâlâ her şey için kaygılanan ve hala araştıran, bulmaya çalışan, yanıtlanmamış bir sürü soruyla dolu olan ve kendilerinde ne hata olduğu konusunda stres yapan, merak eden Şambra var. Şöyle oturuyorlar, (yüzü karışıp, buruşur, beden gergin) kabıza benziyorlar, ne zaman uçacaklarını yada uçup uçmayacaklarını bilmiyorlar. (daha fazla güler) ama gerçekten” Eğer şimdi kabızlığı bırakırsam ne olur?” diyorlar.

Bakın, (benching) oturuyor olup da gerçekten kaygı içinde olabilirsiniz – tam da benching olmuyor- ve gündemlerinizi, diğer şeyleri düşünüyor, yansıtıyor olacaksınız.  Sadece (benching) oturuyor, olmayacaksınız. Benching –Oturma, yalnızca parlamaktır, ışımaktır. İşte o kadar. Bu gerçekten iyi hissettirir.

 

Bazılarınız “Oh, Tanrım bu çok sıkıcı görünüyor. Yalnızca bir bankta oturacağım ve hiç bir şey yapmayacağım. Bir şey yapmam gerek.” diyecek. Hayır, gerekmez. Gerçekten iyi hissedersiniz. Bu gerçekte muazzam bir salıvermedir. Muazzam bırakış ve tutkunuza girdiğinizi fark edersiniz, gezegende bulunma nedeninizi anlarsınız. Gündem yok. – gidip, grupça oturacağız, eğlenceli olacak –gibi değil, gündem yok. Kendinizde ya da dünyada değiştirmenizi gerektiren, lanet olası tek bir şey yok. Hiçbir şey. Ama şimdi zırvaları bırakalım. Haydi- lastikli konuşma niyeti yok- ama biraz kıç tekmeleyelim.

 

Adamus’ un Söylenmeleri

Geçenlerde Eşik etkinliğimiz vardı ve - bence sanırım- Eşik- oldu, Eşik etkinliği sırasında bir çok sorular ve yanıtlara izin verildi. Ben hiç bu kadar korkmamıştım, ben farklı yanıtlar versem de, biliyorsunuz, hep aynı eski sorular. Aynı sorular geldi. Ben de atıp tutmaya, söylenmeye başladım. Linda, benim söylenmelerim için ne düşünüyorsun, Eşik söylemim için?

LINDA: Sadece bir diğer söylenmen.

ADAMUS:  Sadece diğer bir söylenmem. Ben yaptığımın özel bir söylenme olduğunu düşünüyordum. Ben bitirdim. Bazı sorular geldi ve bunca zaman beraber olduktan ve durmadan aynı şeyleri tekrar edip durduktan sonra, bu sorular beni fena halde çarptı. O yüzden, bugün yeniden söyleyeceğim ve yine söyleneceğim ve biz bunları aşıp bitireceğiz.

Hayatınızda sevmediğinizi düşündüğünüz herhangi bir şey varsa, o orada çünkü onu seviyorsunuz. Her şey – insanlar, hastalıklar, başarısızlıklar- her şey, hayatınızda ki her şey. Bedeninizde ağrılar varsa, bolluk sorunlarınız varsa, onlar onunu sevdiğiniz için oradalar.

Benim söylemim bu. Bu doğru çünkü aksi halde orada olmazlardı. Ben bununla ilgili olarak biraz duyarsız olmakla eleştirildim. Ama çok doğru. Bunu idrak ettiğiniz zaman, anladığınız zaman, başka hiçbir şeyi suçlayamazsınız. Geçmiş yaşamı suçlayamazsınız. Bu harika, inanılmaz, bilgece bilgileri almadığınız konusunda suçlama yapamazsınız.  Bir şey hayatınızda ise, hâlâ onu sevdiğinizdendir. Hâlâ ondan bir şey alıyorsunuzdur. Hâlâ bir oyun oynuyorsunuz. Biz şimdi bunu anlamak zorundayız. Her şey.

Hiçbir şeyin kurbanı değilsiniz. Eğer enerjinin bütünüyle sizin olduğunu anlarsanız, siz lanet olası yaratıcısınız, istediğinizi yapabilirsiniz. “Denedim” gibi mazeretler duymak istemiyorum. Hayır, denemediniz. Denediniz- şu bolluk şeyinde- denediniz, biraz daha sertçe çalışmaya gayret ettiniz ya da bunun gibi bir şey ama siz hala “Zavallı ben” ve “Daha iyisini bilmiyorum” “Para kötü” gibi eski bolluk konularında taklısınız. Bunları bırakmak zorundasınız. Ya da bırakmayın, onunla kalın ama Kırmızı Çember ve Şambra ile ileri doğru devam etmeyin. Devam etmeyin. Geri dönün, acınası yoksulluk partinizde olun ve ondan çıkmaya hazır olana kadar orada eğlenin.

Bizim yaptığımızın, sadece sizin ve sizin hayatınızda değil- tabii açıkça bu bir numara- şu sıralarda gezegende ve tüm yaratımda yaptığı muazzam etkileyici neticeleri var.  Biliyorum, bazen ” Ben bu koca bilinç denizinde bir damlayım” ve “Ne etkim olabilir ki” “O kadar da önemli değilim” ve “Hayatıma bak, hiç bir şey yapmıyorum.” diye düşünüyorsunuz. “Lanet olası çenenizi kapayın” (bazıları güler) Yani, gerçekten, kapayın çenenizi. Bir daha ki sefere, duyduğumda boynunuzdan ateş nefesi üfleyeceğim ve o nefes kıçınızdan çıkacak. (daha fazla gülüşmeler) çünkü Ben … (Adamus kıkırdar)

Kahveme dokunma. Burada bir noktaya parmak basıyorum ve artık bununla ilgili olarak nazik olamam, onu kendinizle birlikte çekiştirip durmayı bırakın.

LINDA: Bana kötü dersler veriyorsun, Geoff baş edemeyecek. (kıkırdarlar).

ADAMUS: Böylece, eğer hayatınızda hâlâ o şey oluyorsa, nedeni, sizin hâlâ ondan bir şey almanızdır. Belki de ona bağımlısınız, öyleyse bağımlılığınızı halledin. Belki hâlâ ıstırabı seviyorsunuz. Istırabı yenin. Hiç kimse sizi hiç şeye zorlamıyor. Belki kitle bilincini, belki ailenizi, atasal oyunları veya benzeri şeyleri benimsiyorsunuz ama aşın bunları. Şu sıralarda yapacak büyük şeylerimiz var. 

Gezegende çok küçük bir grup var. Başkaları da var hımmm, hımmm- bir çeşit aynı işi yapıyorlar, aslında bizim yaptığımızı kopyalıyorlar. (izleyiciler “Ohh! derler”). Ne düşündüklerini, ne söylediklerini, ne taklit ettiklerini biliyorsunuz, filan filan vesaire. Ama çok yok. Gezegende çok yok ama ben şimdi sayı vermek istemiyorum. Konuyu önümüzdeki Merlin Zamanı etkinliğinde St. Germain sayılardan konuştuğunda, ele alırız. Ama diyelimki, hepsinin içinde kaç Şambra, ciddi Şambra’dan söz ediyorum, kaç kişi tahmin edersiniz?  (birisi 5,000 der) Beşbin? Bundan biraz daha fazla. Evet. Biz gezegeni etkilemek için onbinin altında bir sayıdan söz ediyoruz. – gezegeni etkilemek- değiştirmek değil- Çok büyük bir sayı değil.

Buraya gelme nedeniniz bu. Başka bir şey değil. Gerçekleştiriminizi beklemenizin nedeni bu. Ve işte bunu yapacağımız zamandayız. Bunu göğsümüzü döverek yapmayacağız. Gürültü ederek yapmayacağız. Bunu övgüler, ödüller beklediğimiz ya da Paris’e bedava tatil ya da benzeri şeyler beklediğimiz için yapmayacağız. Bunu siz seçtiğiniz için yapacağız.

Küçük bir grubuz ama ilerlerken net olmak zorundayız. Net olmamız gerekiyor. –eğer bolluk sorununuz varsa- size yer yok, üzgünüm, ama şimdi hemen onunla yüzleşin. Sizin meseleniz. Onu seviyorsunuz. Ben sizin onu niye sevdiğinize bakmanızı istiyorum.

Herhangi bir konuyla yüzleşiyorsanız, diyelim ki, sağlık. Sağlık. Bu sağlık sorunlarınız mikropla, böcekle ve benzeri şeylerle dolu kirli bir toplum içinde yaşadığınız için ya da atalarınızdan ya da benzerlerinden değil, onlar, içinde sevdiğiniz bir şey olduğu için var. İleri giderken ıstıraba yer yok ve ben sizi bundan çıkmaya davet ediyorum. Çıkmaya çağırıyorum.

Şu sıralarda gezegende yaptığınız şeyi, sizin insan zihninizin tasavvur etmesi olası değil. Ama derin bir nefes alıp, bir an için onu hissedebilirsiniz. Küçük bir şey değil. Yani, – Yaptığınız etkinin sonuçlarını gerçekten anlasaydınız, zırvalarınız korkudan çıkar giderdi- kaldı ki bu iyi bir şey-, diyecek kadar ileri gitmeyi göze alıyorum. Küçük bir bilinç parçasının şu sırada gezegende ne yaptığı, sadece Dünya ve insanlar için değil ama şu sırada devam eden Yıldız Savaşları ve önümüzdeki 10, 15 yıllık gelecek için yaptıkları Dünya için anıtsal olacak.

Tekillik noktasından (singularity), yaklaşık olarak 2050’ de, -yaklaşık olarak-, her şey sınırlarından çıkacak. Peki bu sınırlardan çıkış hangi yollarla olacak? Bu bilincin şu sıradaki durumuna bağlı ve bu çevre sorunlarını, açlığı yada yoksulluğu çözme çabası anlamına gelmiyor. Basit olarak bunun anlamı, birisi gelip de ışığınızı çalacak diye kaygı duymadan, ışığınızı, bilincinizi düzenleme ya da korumak zorunda kalmadan, açık olarak ve özgürce ışığınızı parlatabilmek demektir. Bu, bu işi açıkça ve özgürce yapmaktır. Ancak, hayatınızda olan bazı meseleleri hâlâ seviyorsanız, bunu yapamazsınız. Bunları atlayıp, geçmemiz gerekiyor, geçmemiz gerekiyor.

Şimdilerde en büyük savaş zihninizde oluyor, içinizde ileri geri gidip gelmeler, şeyleri anlamaya çalışmak, daha da fazla sahte köprüler inşa etmek. Bunlara son vermek zamanı. İhtiyacınız olan her şey orada. Sadece durun ve derin bir nefes alın ve bırakın size gelsin. Bu derece kolay. Onu inşa edemezsiniz, yapamazsınız yada imal edemezsiniz ama durabilirsiniz ve size gelmesi için bırakabilirsiniz ve gelecektir. Gelmek zorunda. Gelmek zorunda. 

Fiziksel Sorunlar İçin Merabh

Şimdi, çoğunuzun şu sıralarda mücadele ettiği fiziksel konuları ele almak istiyorum. Bir kaç hafta sonraki toplantımızda FM bunları ele alacak. Birçoğunuz çok zor fiziksel sorunlarla yüz yüze geldiniz. Çoklarınız da ağrılar ve acılarla. Şimdi bir an için duralım ve fiziksel sorunlar için bu merabh’I yapalım.

Işıkları azaltalım ve müziği açalım.

(müzik başlar)

Söylüyorum, tamam, sahip olduğunuz bu fiziksel sorunlar, sizin. Sizin, diyorum. Onlarda sevdiğiniz bir şey var- belki de” sevdiğiniz” doğru sözcük değil.  – ama fiziksel bedenin çektiği acıdan hâlâ aldığınız bir şey var. Belki de, hâlâ size ne kadar insan olduğunuzu ve bunun ne kadar sahte bir durum olduğunu hatırlatıyor.

Ama, bir fiziksel sorununuz varsa- kanser, diyabet, ağrı ve acılar, kalp sorunları, her ne varsa- siz insanların bir nevi sizin için üzülmesini ve sizin kendiniz için üzülmenizi istiyorsunuz. Artık bunun için yer yok.

Bedeniniz sizin ilgi ihtiyacınız için, onu size vererek tepkisini veriyor. Sonrasında” Yok, hayır, acıdan hoşlanmıyorum” diyorsunuz.  Eh, aah, eh, eh, evet, hoşlanıyorsunuz. Aksi halde, o orada olmazdı.

Siz egemen varlıksınız ve fiziksel maddeye, aşağı gelmiş olsanız yada inmiş yada her ne derseniz deyin olsanız bile, bu sizin gerçekten egemen bir varlık olmanızı ve her şeyin sizin enerjiniz olduğunu ve orada size hizmet için olduğunu elinizden almaz.

Bedeninizde devam eden fiziksel sorunlar varsa- ne olduğu ile ilgilenmiyorum, sindirim sorunları, bağırsak sorunları ya da kulak ağrısı yada her neyse- onlar orada çünkü siz hâlâ onlara tutunuyorsunuz.

Sonra onunla ilgili olarak kafanız bulanıyor, ilk nasıl oldu, ne yapıyor bana, bunlar zihniniz için çok bunaltıcı. “Bilmiyorum. Bu var ve ondan hoşlanmıyorum ve onu istemiyorum” diyorsunuz, Belki bazı ilaçlar ya da her neyse bir şeyler alıyorsunuz. Ama lanet olası, hâlâ ondan bir şeyler elde ediyorsunuz. Bunu aşmak zamanı.

Biz oturacağız (benching) ve ben koltuk değnekleri yada tekerlekli iskemlede benching istemiyorum. (bazıları kıkırdar) Bu park banklarında oturan sağlıklı Üstatlar görmek istiyorum. Sizler –ne diyorlar- yaşça büyük olabilirsiniz. Bu güzel. Bu uzun yolda saçlarda biraz grileşme algılanabilir. Ama sağlık sorunları? Heh, size “Sizin neyiniz var? ” derim ama siz zaten biliyorsunuz. Bu sağlık sorununu aldınız ve lanet olası, o sorun gitmek zorunda.

Şimdi, içine girmek ve size ne hizmette bulunduğunu anlamak zorunda değilsiniz. Çünkü, o zaman zihnin dualitik savaş alanına geri döneceksiniz. Ama kendinzie, bununla kesinlikle işim bitti, diyebilirsiniz. Size hizmet etmiyor, seçtiğiniz bu değil ve gitmesi gerek. Sonra, kahrolasının gideceğini bekleyin.

Dönüşümsel bir süreç var ve bunun zamanı bükme ve biçimlendirmeyi de kapsadığını umun –temel olarak, diyebiliriz ki, geleceğe gidin ama o şimdi oluyor- işte bu sorunu çözer, çünkü gelecekte hasta değilsiniz.

Gelecek de, siz yaşlı ve parasız değilsiniz. Her sabah kalkıp da, bazı sorunlarınızı çözmek için ilaç almak zorunda değilsiniz. Gelecekte sağlıklısınız. Ben bunu biliyorum.

Onu çözmek için çabalamanız gerekmiyor, “Tamam, bu fiziksel konudan hâlâ ne alıyorum?”  “Bunu bırakmaya hazırım, ve şimdi onu yapıyorum.” demekle ilgilidir. Onun hakkında düşünmeyin. Yarına kadar beklemeyin. Zihin oyunlarına girmeyin. “Bitti” o kadar, gibi. Sonra durun ve derin bir nefes alın ve bırakın gelecek sizin için çalışsın.

Bunu yapınca, bu fiziksel konuların eski enerjileri gitmeye başlarlar.  - bunu hissetmeniz gerek, çok zihinsel olmayın- Ama olan bir şey var, biyolojiye tam olarak kristalize olmadığınız yerde; Yıldız Savaşları döneminde olan. Hissedin bunları.

Geride olan bir süreç var, evrimsel bir süreç ve bu bazı başka enerji şeyleri ile sonunda hızlandı ve sizi bu derin biyolojiye, derin biyolojik duruma itti.

Ama şimdi, gelecekteki sağlıklı siz olarak, siz şimdi, “Fiziksel sorunları artık hoş görmeyeceğim,” dediğinizde geçmişte geride bir şey oluyor ve yarı kristalize fizikselde ya da kristalize olmamış fizikselde bir şeyler oluyor ve onu değiştiriyor.

Uzak geçmişi değiştiriyor ve siz artık fiziksel bedenin acı ve ıstıraplarına karşı kırılgan ve hassas olmuyorsunuz.

Sizler, eon’larca yıl öncesinden, Dünyanın çok öncesinden gelen Üstat Kodlarını değiştiriyorsunuz, sizler şimdi bunu yapıyorsunuz.

Diğer şeylerin yanısıra, siz bunun için buradasınız ama  “şimdi bunları bırakma zamanı” – demeniz ile, gelecekteki siparişiniz, gelecekte sizin için sizin tarafınızdan ısmarlanmış olan,  geçmişte sizin için sipariş edilmiş olan – şimdi, bırakın şimdi olsun.

Bu gerçekte zor iş değil, ama zihnin savaş alanından çıkmayı ve kitle bilincinden alınan tüm düşünmelerin ve kaygıların ve benzeri her şeyin içinden çıkmayı gerektiriyor.

Bu, “sipariş” sözcüğünü hissetmeniz kadar basit. Bunun çok anlamı var.

Sipariş bunu kendiniz için ısmarladınız demek. Kendiniz için bunu ısmarladınız. Gelecek sizin siparişiniz ve o geçmişte de. Hepsi ısmarlanmış, tasarlanmış durumda. Şimdi bunu idrak etme zamanı.

İdrak etmek ve izin vermek, oldukça aynı sözcükler. İşte bu yüzden “aydınlanma” sözcüğünü kullanmıyorum, ona gerçekleştirim, diyorum. O sadece izin vermektir.

Bu fiziksel konular için yer yok ve siz onu değiştirebilirsiniz, kesinlikle.

Zihin oyunlarınıza girmeyin. Binlerce soru sormayın.

Siz soru sorduğunuz her zaman, o sizin gerçekliğinizde bir yere gider, bir sondaj gibi ve yanıt gelinceye kadar da geri gelmez ve bu bazen eonlarca yıl alır. Bu yüzden, şu sıralarda lanet olası sorularınızı sormayın ve sadece izin verin.

Bu fiziksel konulara yer yok. Onların çoğu atalardan, bazıları da biyolojiye kristalize olma sürecinden geliyor.

Söylediğim gibi, fiziksel gerçeklik o kadar da karışık değil. Siz sadece hidrojen, helyum - sıcak hava, heh! – ve biraz da oksijenden yapılmasınız. Düşünmeyi bırakın, düşünmek çok kompleks ve büyük.  Şimdi fiziksel sorunların ötesine gidelim. Onunla ilgili olarak, “eğer, ama” ya da “ve” yok.

Biz, pek yakında yeni Dizimize başlayacağız ve daha fazla şeyler konuşacağız, ama siz aynı şeyi finansal durumunuza da uygulayabilirsiniz. Hayatınızda ki herhangi bir şeye uygulayabilirsiniz. Hayatınıza. Gezegene uygulamayın. Arkadaşlarınıza ya da köpeğinize ya da başka birine uygulamayın.

Bunu her şeye uygulayabilirsiniz. Herşeyi bırakma zamanındayız. Gelen her şey, ıstırap kategorisindedir. Eğer herhangi bir ıstırap biçimine tutunuyorsanız, ondan bir şey elde ediyorsunuz, demektir. Sizi ne iyi hissettiriyor? Mutluluk? Değerlilik? İsa gibi olmak? Siz İsa gibi olmak mı istiyorsunuz, fazlasıyla ıstırap çekmek? Bunun ötesine gitmek vakti.

Bunlara neden olan, sensin. Hiçbirinizin başka bir şeyi suçlamasını istemiyorum. Evet, kitle bilincinin etkileri var ama onları benimseyen sizsiniz. O zaman şimdi bunları bırakın.

Güzel derin bir nefes alalım.

 Merlin Ben-im dizisinin sonuna geliyoruz ve ben sonları severim. (Adamus kıkırdar).

Benim yaşamlarımda en çok zevk aldığım, yaşamlarımda yazdığım kitap ya da oyunlarda en çok hoşuma giden son sayfa olmuştur. Son, herşeyi toparlar, ama daha da fazlasını biliyorum ki, her son yeni bir başlangıç, bir dönüşüm getirir ve şu sırada olan budur.

Evet, biz Merlin Ben-im ‘i kapatıyoruz. Merlin nedir? Merlin zaman yolcusudur. Merlin gerçekte geçmiş yada gelecek olmadığını idrak edendir. Merlin doğrusal değildir. Siz herhangi bir zamandan istediğiniz şeyi, istediğiniz zaman getirebilirsiniz. Siz artık kısıtlı değilsinizdir. Siz zamanda hareket etmekte özgürsünüzdür. Bu inanılmazdır. Bu son derece özgürleştiricidir.

Merlin nedir? Merlin, her şeyden önce, onun sadece bir varlığın ismi olmadığını anlamaktır. Merlin bir ünvandır ve bir çok Merlinler olmuştur. Ben Merlin oldum, Merlin’im. Şimdi siz Merlinler oldunuz.  Sizin ünvanınız.

Merlin; “her şey sihirli, ama yine de hiçbir şey sihirli değil” anlamına gelir. Her şey sihirlidir, çünkü hepsi sizin enerjinizin ve yaratımınızın parçasıdır ve bunda bir gizem yoktur. O sadece hidrojen, helyum ve oksijendir. Bu gerçek bir sertlik-zorluk değildir.

Bunda bir gizem yoktur. Bu unsurlarla ne yapacaksınız? Helyumunuz veya oksijeninizde bilincinizin nasıl ışımasını istersiniz? Sonrasında, atomik yapıların, içinde oynayacağınız bir gerçeklik yaratmak için, nasıl biçim alarak, birlikte uyumlandıklarını izlersiniz.

 Merlin, siz öyle olduğunu düşünmediğiniz sürece, fiziksel ile sınırlı olmadığını anlamıştır.

Merlin her şeyden önce -tanrıya şükür- ıstırabın geçici olduğunu anlamıştır. Istırap, içinden geçtiğiniz kötü bir fazdır ama sonrasında onu aşarsınız. Sizler, ıstırabın bir süre için eğlenceli olduğunu, uygun olduğunu ama artık ötesine gittiğimizi anlarsınız.

Merlin, bu gezegende bulunmak zorunda olmadığını anlamıştır. Her Merlin, “Kalmalı mıyım, kalmamalı mıyım? Ben şimdi Merlin’im. Kendimin egemen varlığıyım. Ama kalsam mı?” zorluğu ile yüzleşmiştir.

Bu hepiniz için geçerli ve eğer kalırsanız, kalırsanız, eski mazeretlerinize tutunmayın. Fiziksel sorunlarınıza tutunmayın.

Bunun için neden yok ve belki de sadece belki de biz burada ilerlerken yaptığımız şeyle, gezegende öyle bir ışık parlar ki, insanlar bir gün uyanıp da “Biz neden ıstırap çektik ki? Neden bu ıstirabı çocuklarımıza ve onlarda kendi çocuklarına devrededip durduk? Neden acı çektik ki?” derler.

Sevgili arkadaşlarım, bununla birlikte bir sevinç olur.

Birlikte derin bir nefes alalım ve Merlin Ben-im Dizisinin, sizlerin Merlin olduğunu kabul ederek, kapanışını yapalım. Merlin oldunuz, o sizin. O, hepinize teslim edildi

Zamanın büyük kısmında bu gezegende, her sefer  sadece bir yaşayan Merlin olmuştu ama şimdi farklı. Evet, binlerce, binlerce var ve belki de çok daha fazlası gelecek.

Evet, artık kanatlı arabama binip Yükselmiş Üstatlar Kulübüne geri dönme vaktim geldi.  Orada bugün beni baştan çıkaran lezzetli pastayı, aslında çok da fazla söylenmek zorunda kalmadığımı anlatacağım. Gerçekten azarlayıp, söyleneceğimi düşüneceksiniz, diye ödüm koptu. Bazılarınız arkamdan çıkıp da “Evet, çok daha fazla söylenir, diye düşünmüştüm.  Daha berbat davranır diye düşünmüştüm. Bunu umdum ve istedim.” dersiniz. İşte böyle, evet, istediniz. Siz istediniz.

Bununla birlikte, derin bir nefes alalım ve bu gezegenin, başka yaratıcı varlıkların uygarlıklarında olmamış en hızlı değişimin olduğu zamanda olduğumuzu fark edelim Tam da bunun ortasındasınız.

Bazen size bakıyorum ve keşke sihirli bir değneğim olsa da, burada yaptığınız şeyi size idrak ettirebilsem, diyorum. Gerçekten burada yaptığınız şey, sadece sizinle ve sizin hayatınızla ilgili değil, tüm yaratımla ve tüm gezegenle ilgili.

Derin ve güzel bir nefes alalım, benim sevgili arkadaşlarım, bizler park banklarımızda oturup, gezegene ışıklarımızı ışıtırken, katılan herkes; gerçekten unutmayın ki, tüm yaratımda her şey yolunda.

Teşekkür ederim. (izleyiciler alkışlarlar).

Çeviren: Nilgün Börükanlar