Merlin Benim Dizisi.
SHOUD 2 –ADAMUS SAINT-GERMAIN, mesajı Geoffrey Hoppe
Kanallığı ile 7. Kasım 2020' de Kırmızı Çembere sunulmuştur.
Ben egemen alandan Adamus burada Kasım Şaudunda Merlin-Ben-im Dizisinin 2. Şaudunda her birinizle bereberim.
Cauldre, Linda, Kona ekibi ve hepiniz vasıtasıyla buraya gelirken bir dakika durup havayı kokladım. Mımm. Ah! Burası çok güzel, öyle mis kokulu, öyle canlı ki, yaşamın, insan yaşamının zenginliğinden tat almak için, bir an durdum ,-bir şeyin reklamını yapmıyorum ama- ve bir yudum kahve içtim, harika Kona kahvesi.
Bunu kavramak, gerçekten hissetmek bazılarınız için bazen pek kolay olmayabilir. Çünkü tüm insan yaşamları çok zordu. Çok sertti. Bir çok meydan okuma vardı, özellikle bu yaşam, daha bilinçli olduğunuz için, bu yaşam belki de en zoruydu. Değişimlerden geçmek için çok istekliydiniz. Diğer yaşamlara göre çok daha fazla salıvermeleriniz vardı. Belki de en zor yaşamınız olduğunu söylemeye cesaret edeceğim, değişimler yaşamı.
Ama bakın buradayız, beraberiz. Ah! İşte burada, bir Üstat, Cauldre, bir Üstat'a, bana, bütün Üstatlara, size kanallık yapıyor. Gezegende bu büyük salgının ortasında, bütün bu çılgınlığın içinde, bütün bu durum ve koşullara karşın, bütün bu tuhaflıklara karşın- kaldı ki size ait olmayan bu durumlarda- aklımdayken, size ait değiller- buralara kadar gelmemiz beni çok etkiledi.
Güzellik ve Özlem
Hala fark etmediyseniz, bir şeyi fark edeceksiniz. Her zaman sahip olduğunuz bir duyu, şimdi ortaya çıkmaya başlıyor, Güzellik duyusu. Müzik çaldığında ki o güzellik.( Bu şarkı, kanallıktan az önce çalındı.) Bildiğiniz gibi, bu Güzellik duyusu uzun zamandır gizlenmişti. Zihnizde ve duygularınızda bir çok şey oluyordu ve bu Güzellik duyusunun ortaya çıkamıyordu . Gerçek bir Güzellik duyusundan söz ediyorum, onun için bir şey yapmanız gerekmeyen bir Güzellik duyusu. Bir Üstat olduğunuzda, o sadece olur. O sadece ortaya çıkmaya, yüzeye çıkmaya başlar.
Şu sıralarda meydana gelen ilginç dinamikler var. Derin bir özlem duygusu var. Bu bir kaybolmuşluk özlemi değil. Daha fazlası olduğunu bildiğiniz bir özlemi, kaybolmuşluk gibi olan o özlem duygusunu, uyanışınızın ilk safhalarında, hatta belki de ondan önce yaşamıştınız. O kavrayamadığınız, ulaşamadığınız bir şeydi. Onun orada olduğunu biliyordunuz, ama ormanda karanlık bir gece de kaldığınızda orada bir şeyler olduğunu bilmenize rağmen, onları göremeyişiniz gibiydi. O noktaya geldiğinizde, bu özlem daha derin, daha yoğun ve daha duyusaldır.
Şimdi ise uzakta ve bilinmeyen bir şeyi özlemek değil, çok net, çok somut ve burada olan bir özlem var. Onun burada olduğunuzu biliyorsunuz. Onun için çalışmak zorunda değilsiniz. Belki de hala bu özlemin ne kadar güzel, ne kadar zengin olduğunu tam olarak anlayamıyorsunuz, ama insan, Ben-im ve Üstat üçü birden bütünleşmeye başladığında, bedenlenmiş Üstatlığın derinden bütünleşmesinde böyle olur.
Aynı zamanda bu bağlantıyı uzun zamandır özlemiş olma duygusu var. İçinizdeki ruhu bilmeyi, gerçekte olduğunuz herşeyi, tüm duyularınızı, olduğunuz tüm sihiri özlemiş olmak. Ancak, bu özlem artık kaybolmuşluktan doğan bir özlem değil, şimdi onun geldiğini bilmenin özlemi. Bu özlem, Güzellik duyusuna, hayat zenginliğine yol açıyor.
Siz artık dünyayı değiştirmeye çalışmadığınızda, hatta artık kendinizi bile değiştirmeye çalışmadığınızda, olduğunuz her şeyi kabul ettiğinizde, izin verdiğinizde bu Güzellik duyusu ortaya çıkar ve o her şeydedir. O müziktedir, O doğadadır. O sizin mevcudiyetinizdedir. O, çok gerçektir ,içgüdüseldir.
İnsanların yaşadıklarını gözlemlemenin hep hüzün veren yanlarından biri de, özellikle uyanmaya başladıklarında yaşadıkları, duyusallıklarının solmuşluğu ve boşluğa düşmelerini izlemektir. Şeyler çok zihinsel ve lineer olur. Aslında artık daha lineer ve zihinsel olmazlar. Bir insan uyanmaya başladığında, şeylerin ne kadar da lineer olmuş olduğunu ancak o zaman idrak eder. Yani, daha fazla farkında olursunuz. Geldiğiniz noktada hiç bir şey artık eskisi gibi olmaz. Lineer olmaz. Zihinsel olmaz. Bazılarınızın korktuğu bu Güzellik duyusu, bazılarınızın direndiği bu Duyumsallık ortaya çıkmaya başlar, onun için çalışmanız gerekmez. O oradadır. Birdenbire yaşamın zenginliğini fark edersiniz.
Buna kısmen de olsa, çoğunuzun gezegende son yaşamı olacağını ve şeylere farklı bir perspektiften bakmaya başlama zamanının geldiği bilme olgusu neden oluyor. Şeylere bu özlemle, -bu Yeryüzünde ki ormanlarda yapabildiğiniz uzun yürüyüşlerde- bu yaşamın son yaşamınız olduğunun bilişiyle bakmaya başlıyorsunuz. Bunları yanınızda götürebilirsiniz ama hiç bir şey tam olarak bu realite de olduğu gibi olmaz. - ormanlar, gökyüzü, kuşlar ve yiyecekler ve bütün bu güzellikler- ve de müzik, insanların gülüşlerinin hatta ağlamalarının sesleri- bütün bu güzellikler.
Biraz melankoli olsa da çok ama çok güzel, işte geldiğiniz noktada bunlar olur. Güzellik ortaya çıkar ve bu El kitabımız için iyi bir madde – geçen Şaudumuzda güzellikten konuştuk- yeni Bedenleşmiş Gerçekleştirim için Merlin 'in El Kitabında da konuşuyoruz. Güzellikten konuştuk. Evet, güzellik ortaya çıkar, belirir ve özellikle de tüm enerjinin sizin olduğunu idrak ettiğinizde kendinizi onunla kuşatılmış bulursunuz. Kendinizi güzellikle kuşatılmış hissedersiniz. Her zaman değil, tabii. Tam da trafiğin ortasındayken ya da bazılarınızın yaptığı gibi bazı ekstrem haberleri dinlerken olmayabilir. Haberlerde yanlış olan bir şey yok ama bazılarınız gerçekten aşırı uç haberlere yöneliyorsunuz.
Evet, bu güzellik ortaya çıkar ve siz artık yanıtları araştırmadığınızda orada inanılmaz sessiz, derin anlar vardır. Geçmişte çoğu kereler böyle derin, sessiz anlarınız oldu ama o sırada araştırıyor. arıyordunuz şimdi ise orada olduğunuzu anlıyorsunuz. Oradasınız ve şimdi kendi duyumsallığınızdan korkmadan, güzelliğin kendisinden korkmadan güzelliğin tadını çıkartabilirsiniz. Evet, insanlar güzellikten korkarlar, çünkü hayatlarında kendileri için bir çok kurala sahip olmaları gerektiğini zannederler. İnsanlar gayet lineer ve kuralcı olmaları gerektiğini düşünürler, ve programlı, amaçlı ve de her........- … püffff! Üstatla birlikte tüm bunlar kapı dışarı edilir. Şimdi güzelliğin zamanıdır.
Derin bir nefes alın ve onu davet edin, çünkü halihazırda gelmediyse, geliyor.
Güzellik, bir bakıma, bir müzik videosu izlediğinizde ya da güzel bir müzik parçası dinlediğinizde bazen sizi gözyaşları içinde bırakır. Bildiğiniz gibi benim zamanımda müzik videoları yoktu. Sadece müzik vardı; işitseldi – tabii, konsere gitmediğiniz sürece –ama şimdi duyumlara, Güzelliğe katkıları olan müzik videolarınız var. İnanılmaz.
Evet, şimdi Merlin Ben-im Dizisinin 2. Şaudunda derinleşirken birlikte derin bir nefes alalım.
Edith ile Söyleşi
Bu yıl Şambra ailesinde bir çok vefat oldu. Bir çok Şambra, “Eh, Ayrılıvereceğim. Bırakıp gideceğim.”- Sart gibi bazıları ayrılmadan günler ya da haftalar önce Gerçekleştirimlerine izin vererek, bazıları ayrılmadan sadece bir saniye önce Gerçekleştirimlerini yaparak- diyordu. Bazıları, “ Evet, şu sıralarda çok zor, biliyorsunuz, bu bedenle, her bir şeyle mücadeledeyiz, ayrılacağım ve zamanı gelince geri geleceğim”diyordu. Web sitesinde Andıklarımız köşesinde adı geçmeyen ayrılmış bir çok Şambra var. Yeni dünyalardan birine geliyorlar. Orası gerçekten son yaşam için bir öncekini tamamlamış ve yenilenme gereksiminde olanlar için çok özel bir yer. Onlar geri gelecekler.–ama bu defa gerçekten bir Üstat olarak bunu yapacaklar.
Evet, Edith'den söz etmezsem ayıp olur. Edith.
Sevgili Edith iki gün önce geçiş yaptı. Oh, Linda onun fotoğrafını buraya koyacak.
Edith bir süredir kendi çıkış yolu içindeydi. Bildiğiniz gibi, Edith kendine has bir hoşluğu olan inatçı biriydi. Bazı Şaudlarda bunu anlamışsınızdır. Edith aslında bir ay kadar önce ayrıldı. Bir ay kadar önce fiziksel bedeni değil ama özü ayrılmıştı ve Edith bekliyordu. İki alem arasında beklediğinizde süre bir ay gibi görünmez. Ama Edith bir ay kadar önce ayrılmıştı ve nihayet geçen gün fiziksel bedeninin kalanını salıverdi.
Ben, o sırada onunla birlikteydim. Bu hem benim, hem onun için güzel bir andı. Sanki kendisinin közdeki son alevlerinin sönüşünü izliyor gibiydi. Hani şömine de son kor da yavaş yavaş söner ya, Edith bu sonu deneyimledi. Buna tanık oldu. İlginç ama -eğer bunu yaşasaydınız anlardınız- fiziki anlamda hissetmiyorsunuz. Ama tamamen farkındasınız. Gezegenle,-diyebiliriz ki- son bağlantınızın da bittiğini gayet farkında oluyorsunuz.
Edith ve ben orada bayağı uzun bir süre oturduk. Ben “orada oturmak ,” terimini kullanıyorum çünkü biz ikimiz de insan olmayı yaşamıştık ve oturmanın ne olduğunu biliyorduk. Biz bunun oturmak gibi olduğunu biliyorduk. Bir süre orada sessizce oturduk.
Edith ile benim bir çok yaşamdır birbirimizi tanıdığımızı biliyorsunuz. Şaudlarda bir çok didişmemiz oldu. Ben Edith'ı sahneye davet etmeyi severdim, çünkü onun herkes için bir örnek, bir güzellik olduğunu bilirdim. Edith kendine özgüydü. Edith'in belli yolları vardı. Dünya üzerindeki tüm Şambra için bir ikon olmuştu. Orada bayağı uzun bir süre oturduk ve bir noktada ona– kusura bakma, Edith ( kahvesini almak için Edith'in fotoğrafının önünden geçerken) – o noktada ona “Edith, şimdi nereye? Ne yapmak istiyorsun?” dedim.
Edith “Theos'a gitmek istiyorum. Yenilenmeye ihtiyacım var. Kendi alanıma ihtiyacım var. Gezegende insan olarak yaptığım her şeyi bütünlemeye ihtiyacım var. Sadece her şeyden uzakta olmak istiyorum. Yakın Dünya alemlerine gitmek istemiyorum. Biliyorum o zaman aileyle karşılaşacağım ve bu iyi olmayacak. Benim istediğim.…” bir çeşit spa, Theos'da ruhsal spa, dedi.
Böylece ona Theos' giderken eşlik ettim, onunla yürüdüm, - biliyorum bazılarınız da sadece onu düşünerek ya da Rüya Yürüyüşü yaparak onunla birlikteydiniz. Ona “Edith, bir kaç gün içinde döneceğim,” dedim, o gün bugün ve ben Edith'i bazı düşüncelerini ve bakış açısını almak için davet edeceğim. Linda, eğer sakıncası yoksa, senin sandalyeni alabilir mi?
LINDA: Tabii.
ADAMUS: Evet.
LINDA: Kesinlikle.
ADAMUS: Evet. Böylece …
LINDA: Buyrun.
ADAMUS: … hepimiz şimdi Merlin Ben-im Dizisinin 2. Şauduna Edith'i soluyalım. Derin bir nefes alın. Oh, Edith. Edith direniyor, hatırlarsanız tıpkı aslında sevmesine rağmen sahneye çıkmaya direnmesi gibi. Evet Edith, hoşgeldin. Umarım herkes seni görebilir, eğer burada olduğunu hissetmiyorlarsa.
Evet Edith, seninTheos'a gittiğinden herkese söz ettim.Şimdi sen aslında Theos'dasın. Bedenlenmiş Gerçekleştirimden ne haber ? Neden kalmadın?
Ben şimdi Vili'nin İspanyolcadan çeviri yaptığı gibi Edith'i duyamayanlarınız için çeviri yapacağım. Evet, Edith, niye kalmadın?
Ancak, ben çeviri yapmadan önce sizin de onun yanıtını hissetmenizi rica ediyorum. Evet, Edith, Tam da Edith gibi “Pekala, çok zordu. Çok zor. Bekledim, bekledim, hiç bir şey olmadı. Param yoktu, Adamus'la söz ettiğiniz bolluk ortada yoktu ve sonunda sadece– bedenim tükendi” diyor.
Tamam, Edith. Edith, Başka bir yaşam için Dünyaya geri gelecek misin?
(kısa duraklama)
“Evet.”
Edith, sen normalde neredeyse sert bir sesle, “Hayır!” gibi bir şey dersin. Ama şimdi bize evet diyorsun. Başka bir yaşam için geri geleceksin. Neden böyle, Edith?
(duraklama)
Pekala, Edith'in herkesle paylaşmak istediği bir şeyler, bazı şeyler var.
Edith herşeyden önce, hayatında gerçekten kaçırdığı bir şey olduğu için geri gelmek istiyor –bazı eksik şeyler vardı, eğer yanılmıyorsam hayatında gerçekten eksik bir şey vardı – ve bu onun kayıp aşkıydı. Kayıp aşkı, birlikte çok, çok,bir çok yaşamlar geçirdiği aşkı bu yaşamında onunla beraber değildi. Uzun zaman önce birbirlerine yemin vermişlerdi. Bana bunun hatta Yeshua zamanlarından olduğunu söylüyor. Onlar birbirlerine bizim şimdi Gerçekleştirim dediğimiz, yükselişleri için, birlikte geri gelmek için yemin vermişlerdi. Bu yaşamında karşılaşmayı beklediği o kişi asla gelmemişti. Edith, bekledi, bekledi, bekledi. Bu bekleyişinin bilinçli olarak farkında değildi ama bütün yaşamlarının bu gerçek aşkı için geceleri çok hayallere daldı. Yükselişlerini birlikte yapmak istemişlerdi.Aslında bir yaşamlarında yükselişe giden yol olduğunu düşünerek hayatlarına son vermişlerdi. Sonra bunun yükselişe giden yol olmadığını anlamışlardı.
Edith bu yaşama – Edith, ben ruh eşi demek istemiyorum; Biliyorum sen öyle diyorsun yada ruh ikizi demek istemiyorum– gerçek aşkının da burada olacağını umarak,- onu bulacaktı, o da onu bulacaktı- 1938 de geldi ve yıllar geçti. Ah, çocukluk yılları ve tabii o zaman öyle illa da aşkını beklemiyordu. Derken gençlik yılları ve aşkı orada değildi. Büyük bir kederle doluydu ama beklemeyi sürdüyordu, bekliyordu, bekliyordu. Birkaç ilişkisi oldu ve bunların sonucunda da çocukları oldu ama onlar hayatındaki gerçek aşklar değildi. Onlar daha ziyade sadece yer dolduruyordu. O aslında – evet, içine atıyordu – ve girdiği bu ilişkileri nedeniyle gerçek aşkına ihanet ediyor gibi bir çeşit suçluluk hissediyordu.
Edith bekledi, bekledi ve bekledi, bekledi, tıpkı oturmak gibi– Umarım bunu söylememin bir sakıncası yoktur, Edith – ama aynı sandalyade oturmak, asla kımıldamamak ; başka bir sandalyeye geçse, yani hayatında bir şeyleri değiştirse o gerçek aşkının onu bulması için bir fırsat kaçıracağından korkarak aynı sandalyeye oturuyordu. Yıllar, yıllar boyu aynı sandalyede oturdu, yani belki de aşkının onu bulamayacağı ihtimali yüzünden, bunu etkileyebilecek hiç bir şey yapmak istemedi, yapmadı.
Yalnız bir kalbim vardı, diyor. Hatta sahip olduğu gayrimenkul şirketinin adını bile, aşkının onu bulabilmesi için bir çeşit enerji, titreşim yaratmak için “ Kalp Emlak,” koymuş. Ama o aşkı hiç bir zaman gelmedi. Edith bekledi, bekledi ve sandalyesini değiştirmedi. Kendi enerjilerine, bolluğa kendi hayatında izin vermedi. Hayatına diğer insanların yakınlaşmalarına da gerçekten izin vermedi, çünkü o bekliyordu.
Sonra, bir ay kadar önce gerçek geçişini yaptığında, gerçek aşkının bu yaşamda erken yaşlarda öldürülmüş olduğunu ve onunla asla karşılaşamayacak olduğunu anladı. Bir ay önce geçişine başladığında, onun her zaman onun için orada olduğunu, onun“Edith! Edith! Yap şunu! Ben arkandan geleceğim. Ben sonra geleceğim. Ama sen kendin için şimdi yap.”diyerek Gerçekleştirimi için cesaret verdiğini anladı. Ama, hayır, Edith aynı sandalyeye oturdu, değişiklik yapmadı.
Şimdi sana soruyorum,, “Edith, hiç pişmanlığın var mı?”
(kısa bir duraklama)
Hımm. Sadece onun gelmeyişi, yoksa aşkı o kadar derin ve büyük ki, beklediği için pişman değil.
Evet, Edith, şimdi? Şimdi ne olacak? Sen bir başka yaşamda onunla ya da onsuz Gerçekleştirimini yapmak istiyor musun?
(kısa duraklama)
Evet, Edith herhangi başka bir kişiye rağmen, sevgiye, bolluğa ve kendi Gerçekleştirimine izin vermenin onun için önemini artık bildiğini, ama seçeneği olursa onunla yapmayı tercih edeceğini söylüyor.
Evet, Edith, bu Şaudda bugün biz sana bir hizmette bulunmak istiyoruz. Senin kadar göze çarpan,– umarım söylediğim için kusura bakmazsın – ama senin gibi biraz inatçı, kendine özgü huysuz- çok fazla Şambra yok ve sen hepimize örnek oldun. Hayatı senin gibi zorluklar, meydan okumalar içinde iken ikon olan pek fazla Şambra yok. Senin Şaudlarda olduğun kadar dobra, içten olan pek fazla Şambra yok.
Evet, Edith, biz şimdi seni onurlandırmayı istiyoruz, seni bu yaşamın için, Şambranın ilk kurucularından biri olarak, Kırmızı Çembere bir çok insan katmış biri olarak seni onurlandırmak istiyoruz. Bizi güldürdüğün için seni onurlandırmak istiyoruz.Bana, Adamus'a sertlikle geri dönüşlerin için seni onurlandırmak istiyoruz, senin gibi davranabilmek bir çok insanın hoşuna giderdi. Biz seni aynı sandalyede kalmana neden olsa da, kararlılığın için de onurlandırmak istiyoruz.
Hatırla, Edith, bir Şaudda, karşılıklı meydan okumalarımızın birindeyken sana ne söylediğimi hatırla. Sana, “Edith, şu sandalyeyi değiştir. Hayatında bir şeyi değiştir,” dedim. Çünkü o noktada iki seçenek vardı. Biri – söylediğim zaman için– iki yıl sekiz ay daha yaşamak. Bunu diyeli, iki yıl beş ay oldu. Ya da 30, 40, 50 yıl ya da daha fazla yaşabilirsin, demiştim. Sen, ben 30, 40, 50 yıl daha dediğim zaman gözlerini devirdin, çünkü o sırada sen bekliyordun. Kaybolmuş aşkın hayatında o noktada ortaya çıkmayacaktı . Başka bir anlatımla sen beklemeye devam edecektin.
Sevgili Edith, burada en önemli şey , bunun içinde bir güzellik olduğu. Birini sadece onun için bekleyecek kadar sevmenin güzelliği. Her gün, onunla ne kadar çok şey yaşadığını bilerek, birbirinizi ne kadar çok sevdiğinizi bilerek, bu insanı yüreğinde hissetmenin güzelliği; bunda yanlış bir şey yok.
Edith burada hizmetine katkı olarak, diğer insanlara bunu illa da önermiyor ve gerçek aşkına verebileceği en büyük sevginin, kendi Gerçekleştirimine izin vermek olduğunu ve aşkının Gerçekleştirim vakti geldiğinde, orada onun için hazır olmak olduğunu söylüyor.
Edith, biz seni dünyada ki tüm Şambraya verdiklerin için kutsuyor ve onurlandırıyoruz. Haydi biraz duralım, Linda, mümkünse gelirmisin, Edith'in onuruna biraz nefes alalım.(Linda her zamanki yerine gelir). Edith'in önünde durma. (kıkırdar). Evet. Tam orada dur. – Evet, Edith onuruna biraz nefes alalım, her zaman yaptığımız, klasik Şambra etkinliklerinden.
LINDA: Evet, gerçekten bir kaç güzel derin nefes alalım. Edith onuruna nefes alalım. Böyle bir karakter, hepimiz için böylesine bir örnek. Bu güzel, derin nefesi alıp, sevginizi, enerjilerinizi, minnettarlığımızı Edith'e gönderelim. Edith'in inatçılıkları ve maskaralıkları ile, onun için duyduğumuz bu minnet nefesini alalım. Daima gerçek bir Şambra. Bu gerçek Şambra, bizim için orada olan, Edith – Edith Proctor – için enerjilere nefes alalım. Daima orada.
Güzel derin bir nefes alın. Derin güzel bir nefes alın.
Ona sevginizi gönderin. Minnettarlığımızı hissetsin. Yineliyorum, hepimiz için ne inanılmaz bir örnek, bir çok yaşamların bocalamalarının ressamı.
Nefes alın. Nefes alın. Edith'e izin verirken. Daima.
ADAMUS: Güzel.Teşekkürler, Edith şu anda bayağı mahcup durumda. Ama fiziksel olarak burada olmadığına memnun, çünkü olsaydı mahcubiyetten muhtemelen kıpkırmızı olurdu. O da dünyada ki tüm Şambraya kalbini, sevgisini gönderiyor ve, “Devam. Devam.”diyor.
Evet, Edith, sırada ne var? Ne yapacaksın?
(kısa duraklama)
Bir süreliğine Theos'a geri döneceğini ve gerçekten yenileneceğini, kendi enerjisini geri alacağını söylüyor.
Peki, sonra?
Dünyada yeni bir yaşam, son yaşamı olacağını söylüyor. Bu kere kendine son yaşamı olacağına dair söz veriyor.
Peki, geri gelmek için ne kadar süre bekleyeceksin?
(kısa bir duraklama)
Edith, “Bir hafta!” diyor. Acele etmeyeceğim, (Adamus kıkırdar). Bir hafta. Bekleyeceğim.
Oh, bir Şambra ailesine, çocuk sahibi olmayı düşünen genç bir Şambra ailesine geleceğim, diyor. Düzgün yetiştirilebileceği, sizin ailenize gelmek isterdi. Evet, Edith, nen bir haftadan daha fazla bekleyeceğim.
Evet, teşekkürler. Burada olduğun için teşekkürler, şimdi Theos'a dönmek ve biraz yenilenmek vakti.
Ayrılırken başka diyeceğin var mı?
Hımm, “Nihayetinde, gerçekten sevebileceğiniz tek kişi kendinizsiniz ama yine de bir ruh aşkına sahip olmak da güzel bir şey,” diyor. Teşekkürler, canım. Teşekkür ederim.
Pekala, devam edelim. Edith, ne karakter ama (Adamus kıkırdar). Senin uçup gittiğini işitiyorum, Edith. Ne karakter ama. Evet. (Adamus Edith ile konuşurken sesli nefes verir) Evet, tamam.
Güzel. Pekala, güzel derin bir nefes alalım.
Gerçekleştiriminizi İdrak Etmek
Gerçekleştirim. Gerçekleştirim Yaz'ımız. Bizim , evet, dünya çapında 1500 e yakın Gerçekleştirimlerini kabul etmiş, deyim yerindeyse dolaplarından çıkmış Şambramız var. Ben bugün önemli bir noktaya değinmek istiyorum. Çünkü konu gerçekten perspektifinizle ilgili. Gerçekleştirim yapmış olduğunuzu idrak etmekle ilgili. Aynı sandalyede oturmaya devam edebilirsiniz,– Edith örneğini kullanarak– hareket etmeyebilir, bir şeyi bekleyebilir, Gerçekleştirimin ne olduğuna dair kavramınızı bekleyebilir, ya da basitçe perspektifinizi değiştirirsiniz ve ona izin verirsiniz.
Bir çoğunuz bu noktaya gelmeye başlıyor, bu o özlem noktası. O burada biliyorsunuz, tam burada biliyorsunuz, ama hala Gerçekleştirime son küçük bir şey var. Bu güzel. İçine dalmak için aceleye gerek yok. Ama eğer hala merakla dolanıyorsanız, kafanız karışıksa – “Pekala, ne zaman gelecek?” – diyorsanız, bilin ki o, “Ben idrak ettim.” der demez gelir.
Biliyorum, dünyanın dört bir yanındaki Şambraların bazıları sosyal medyada gönderi paylaşıyorlar hatta bazıları kitap yayınlıyorlar ve bazıları da, “Evet, ben doğduğum günden beri aydınlanmış olduğumu biliyorum,” diyorlar. Sizlerin bazılarının buna gözlerini devirdiğini biliyorum. (Adamus kuşlar yükses sesle cıvıldarken bir an duraklar). Dışarıda ne çok kuş gevezelik ediyor. Sanırım,Edith herşeyi biraz çoşturmuş.
Bazılarınız, “Ben çocukluğumdan beri aydınlanmıştım,” diyor ve bu aslında gayet geçerli. Palavra değil. Bu kendinizi diğerlerinin gözünde yüceltmek değil. Birdenbire her zaman idrak etmiş olduğunuzu idrak ediyorsunuz. Ya da bazılarınız, ergenlik ya da ilk gençlik yıllarında Gerçekleştirim yaptığınızı şimdi ise daha yaşlı ve kıdemli yıllarınızda olduğunuzu söylüyorsunuz. Evet, hep aydınlanmış durumdaydınız. O her zaman oradaydı. O sizin özünüzde var olan doğal bir parçanız. Soru, ne zaman Gerçekleştirim yapmış olduğunuzu idrak etmenize izin vereceksiniz? Bu perspektif meselesi. Bu onun oyun olduğunu söylemeniz değil, onu kabul etmek ve dolaptan çıkmak meselesi
Bunu ne zaman yapacaksınız ve ne zaman nihayet “ Ben idrak ettim” diyebileceksiniz. Ve bütün bu zihinsel, “Ben idrak ettim mi?” içinde kalmaya son vereceksiniz.“Pekala, eğer idrak etseydim, herşey değişirdi ve birdenbire sihirli şeyler yapabilirdim.” diyorsunuz. Böyle olmaz. Öyle değil. Önce Gerçekleştiriminizi kabul edersiniz, sonra enerjiler değişir. Başka biçimde olmaz.
“Ben aydınlandım. Ben uzun zamandır bu insan yolculuğundaydım, aynı sandalyede oturup, bir nevi kaybolmuş, sıkışmıştım ama evet, ben idrak ettim.” der, kabul edersiniz. Sonra bu enerjiyi değiştirir. Yeni perspektifiniz,“Ben aydınlandım”ın geniş perspektifi ile enerji ile aranızdaki ilişki değişir. Bu kabulden sonra, ancak ondan sonra değişikliği fark etmeye başlarsınız. Ben bir çoğunuzun aynı sandalyede oturup, önce değişiklikleri beklediğini görüyorum, bekliyorsunuz- ne bileyim işte- birdenbire hayatınızın aşkını ya da piyango da kazanmayı veya aniden bedendeki acı ve ağrıların yok olmasını bekliyorsunuz. Bu böyle olmaz. Bu perspektif meselesi. Sandalyeyi değiştirmek, değişim yapabilmek – “Ben aydınlandım.” diyebilmek meselesi.
Böyle yaparak kendinizi kandırmazsınız. Aslında tam tersi, siz dolaptan çıkmayarak kendinizi kandırıyorsunuz. Bir şey olmasını bekleyerek, yeni bir Büyük Patlama ya da başka bir şeyi bekleyerek kendinizi kandırıyorsunuz. Zaman kaybediyoruz. Önümüzde yapacağımız çok iş var, çok da eğlence var. Evet, şimdi aydınlanmış olduğunuzu idrak etme vakti. Sonra herşeyin nasıl değiştiğini izleyin. Arkasından hayalleriniz değişir. Dolaptan çıktığınız zaman “Evet, Aydınlandım.” dediğiniz zaman, tüm hayata karşı tutumunuz, güzelliği görme yeteneğiniz değişir. Bu egonuzun konuşması değil. Hayır, egonuz konuşmuyor.
Egonun kendisi– Cauldre vasıtasıyla anlatmaya çabalıyorum.- insan egosu aslında bunu yapamaz, idrak ettiğini ya da aydınlandığını söyleyemez. Ego çok daha başka şeyler söyleyecektir. Bir sürü tuhaf şeyler yapacaktır ama“ Ben aydınlandım.” demeye direnecektir.
Bir an için bunu hissedin.
Şimdi bir çoğunuz, “Pekala, öyle ya da böyle herkes aydınlandığını söylüyor ama onların sadece şişkin bir egoları var, diye düşünüyorsunuz.” Hayır, gerçekte böyle değil, çünkü ego bunu yapmayacaktır. Neden?
İnsan aydınlandığını söyler ve kabul ederse, ego esasen gitmiştir. Artık eskisi gibi ego yoktur. Yani egonun gerçekten ben idrak ettim deme isteği yoktur. Bunu demek, insan benliğinin değil, egonun, dengesizliğin sonudur. Ego temelde “ Ben tüm olanım. Ben bilincimin en yüksek düzeniyim.” diyendir. “Ben idrak ettim. Ben aydınlandım,” dediğiniz zaman bu enerjileri değiştirir. Akışı değiştirir. Düşüncelerininizi değiştirir. Bu size, kendiniz dahil herşeye ilişkin daha geniş, daha açık görüşe sahip olma yeteneğini verir. Evet, aydınlandığınızı söyleyen ego değildir. Bazılarınız bunu söylemeye bir biçimde korkuyor – “Evet,bu yalnızca benim egom ve ben gerçekte idrak etmedim, delile, kanıta ihtiyacım var.” diyor. Hayır, öyle değil. Bu şekilde olmaz.
“Ben aydınlandım.” Boom! Bunun gibi. Evet ego şöyle diyecek– direnci hissedebilirsiniz –, “Oh, sen bunu uyduruyorsun” ya da şöyle, “ Sen kendini diğerlerinden üstün görüyorsun.” Hayır, üstün görmüyorsunuz. Farklı bir role geçiyorsunuz ama kendinizi yüceltmiyorsunuz, çünkü bu aptalca. Herkesin içinde aynı doğal Gerçekleştirim mevcut. Sadece şu sırada onu görmek istemiyorlar.
Siz, “Ben aydınlandım,” diyorsunuz ve arkasından şimşekler çaksın ya da büyük bir şey olsun diye bekliyorsunuz. Hayır. Uzun zamandır o sandalyede oturduğunuz için sizin kendinize ait muazzam miktarda enerjiniz var. Bu enerji, uzun zamandır sıkışmıştı, uzun zamandır bir nevi neredeyse size yabancılaşmıştı, durumu tersine çevirmek biraz zaman alır. O bir anda olmaz.
Ama kendinizi buna ikna etmeniz de gerekmez, bunu mantra gibi tekrar etmek zorunda değilsiniz.Tekrar tekrar bunu söylemek zorunda değilsiniz. Sadece idrak ediyorsunuz, “Ben aydınlandım,”diyorsunuz. Ondan sonra hayatınızda şeylerin nasıl değişmeye başladığının gözlemcisi olun. Ve yineliyorum, bu bir yarış değil. Hiçbir şeyi zorlama mecburiyetiniz yok, ama sadece“Ben aydınlandım.”
Bunu söylediğinizde, egonuza, beyninizdeki düşüncelere, zihninizdeki düşüncelere ne olduğunu hissedin. Ego aslında böyle bir şeyden hoşlanmaz ve , “Oh, bunu sadece uyduruyorsun.” diyerek şüpheye yönlendirecektir. Ama siz kendinize, kim olduğunuza geri gelin. “Ben aydınlandım ,” ve sonra o olur.
Evet, hepiniz için şimdi bununla birlikte dolaptan çıkma zamanı. Bu egoist olmak değil. Bu yapay ya da gerçekdışı değil. Bu yaşamda yaptığınız her şeyden daha gerçek. – “ Ben idrak ettim.”
Yaklaşık 1500 Şambra bunu kendi tarzlarında deneyimleyerek idrak etti ve kabul etti. Kendi içlerinde bir çeşit savaş yaşadılar. Ben miyim? Yoksa değil miyim? Gerçekleştirim yaptığımı iddia ederek elitist mi oluyorum? Gerçekten hazırmıyım? Yeterince deneyim yaşadım mı? Karmamı temizledim mi ?” Ve sonunda, “ Ben gerçekleştirim yaptım. Artık idrak etmemiş oyunundan bıktım. Ben idrak ettim,” dediler. Sonra hayatınızda enerjiler hareket etmeye başlar. Enerjiler hareket etmeye başlar
Örneğin Edith, bunu söyleyemedi. Söyleyemedi. Hatta fiziksel bedeni ile son bağlantıları içindeyken onunla oturduğum zaman da söyleyemedi. Gerçekten hazır hissetmiyordu ve kayıp aşkını bekliyordu. Eğer Gerçekleştirimine izin verseydi, birbirlerine olan yeminlerini, taahhütlerini yerine getirmemiş olacaktı.O söyleyemedi bile.Bundan dolayı pişman mı bilmiyorum. O sadece aşkının ortaya çıkmasını isterdi- ona biraz da kızgın- onun doğru zamanda ortaya çıkmasını isterdi. Bunu birlikte yapmış olabilirledi ama yapamadılar.
Dolaptan çıkma vakti. İleride yapacağımız çok iş var.
Enerjinin Kabülü
Bugün listemizdeki bir sonraki madde. Sizin enerji ile ilişkinizden çok söz ettik. Bir çok fizik konusunu ele aldık. Tüm enerji sizin. Hepsi sizin. Başta tuhaf geldiğini biliyorum, “ Yani, herşey mi diyorsun?” Geceleri yıldızlara bakıyorsunuz. Okyanusa bakıyorsunuz. “ Hepsi benim mi?” Evet, öyle. Sizin gerçeklik algınız olduğı için hepsi sizin, hepsi sizin enerjiniz.
Diğer herkesin kendi perspektifi var, kendi algısı, kendi enerjisi var. Bir çoğunuz Keehak da konuştuğumuz için biliyorsunuz, bu enerjilerin birlikte bir uyumu vardır. Birden fazla ruhlu varlığı bir araya getirdiğinizde, enerjilerin bir uyumu vardır. Ama hala sizin enerjiniz sizin, onların ki onlarındır. Hiç bir zaman ne sen onların enerjisine ne de onlar senin enerjine girmez ama devam eden bir uyum vardır.
Geçenlerde, Keahak'da konuştuğumuz gibi, olabilecek bir zararda vardır. Bir ruhlu varlık kendini unutursa, enerjiyi dışarıdan alması gerektiğine inanırsa, enerjinin kendisine hizmet etmesine izin vermezse, enerjiyi diğer insanları baskı altına almak için kullanırsa, manipülasyon varsa, uyum yerine zarar meydan gelir.
Ama temelde tüm enerji size hizmet etmek için buradadır. Bugün sizden gerçekten şimdi buna açılmanızı ve girmesine izin vermenizi istiyorum. Biz teoride, kavramsal olarak çok konuştuk. Ama bugün bu Şaudda hep birlikte, buna kendimizi açalım.
Güzel derin bir nefes alın ve sizin olan enerjiyi alın. Arık geri durmak yok. Artık enerjiden korkmak yok. Alın onu. O size hizmet etmek için orada.
Şimdi daha önce konuştuk ama yineliyorum, gerçekten, gerçekten bu Şaudda enerjiyi yuvaya getirmek istiyorum. Buna direnç gösteriyorsunuz, çünkü kendinize “Oh, bedenim çok acıyor, nasıl daha fazla enerji alabilirim? Daha çok acıyacak.” diyorsunuz. Bedeniniz acıyor çünkü hala enerjiyi almaya, kendi enerjininizin doğal uyumda akışına direnciniz var, Kısmen bu dirençten dolayı bedeniniz acıyor, ama diğer yandan da basit insan bedeninizden Özgür Enerji Bedenine geçerken muazzam değişiklikler olduğu için böyle oluyor. Bedenin bu ağrı ve acılarına direnmek yerine izin verebilirmisiniz? Çünkü bu ağrı ve sızıların olmasının bir nedeni var. Bir şey oluyor.
Bazılarınız enerjinizi uzakta bir yerde saklıyor, bir bölmede tutuyorsunuz. Çünkü hala zihnin işkencesi altındasınız. Hala içinizde savaş var. Kendinizi açtıkça, gelip size hizmet edecek enerjinin baraj kapaklarını açarsınız, ve o sizi,– nasıl diyorsunuz – zihin savaşlarının sürdüğü düşüncelerinizi dahi süpürüp götürecek biçimde doldurur. Zihin savaşları kısmen orada çünkü, evet, kendi kendinizi bunaltıyorsunuz. Evet, tam olarak bunu, üstelik de bilinçli olarak yapıyorsunuz. Bilinçli bir şekilde kendinizi bunaltıyorsunuz. Bu da zihin oyunları için bir zemin oluşturuyor. Enerjilere kendinizi açarsanız, bu savaşlar çıkıp giderler.
Artık savaşacak bir şey yok. Tüm enerji orada ve hepsi size ait. Kendi içinizde doğal enerji akışınıza geri döndüğünüzde, hiç bir zaman onu kötüye kullanmayacağınızı anlamaya başlarsınız. Hepsi size ait. Onu asla kötüye kullanmayacaksınız. Onu asla başka bir kişiye karşı kullanmayacaksınız. Enerjinin dışarıda olduğu ve onu bir başka yerden almak zorunda olduğunuz – ki bu durumda taciz vardır-inancı dışında bu olmayacak. Ama tüm enerjinin size ait olduğunun bilişi ve farkındalığıyla, bu derin ve güzel bilişle , enerjiyi bir başkasına karşı kullanmak arzusu olmaz. Artık bir daha hiç kimseden hiç bir şey almaya ihtiyacınız kalmaz ve böylece enerjiyi kötüye kullanma da olmaz.
Bazılarınız bu kadar çok enerji ile kendini taciz edeceği konusunda endişe ediyor– bağımlılıklar ve kendinize karşı suç işlemek gibi-. Böyle yapmayacaksınız, birdenbire güzelliği fark edeceksiniz. Deyim yerindeyse, evinizin bahçesindesiniz. Kendi yerinizdesiniz. Tüm enerji size hizmet etmek için orada.. Herşey.
Şimdi derin bir nefes alalım, – gerçekten- derin bir nefes – orada ve size ait olan enerjiye kendinizi açın. Onun hakkında düşünmek zorunda değilsiniz. Onun hakkında “Enerji neye benziyor?” ve “Nereden geliyor?” gibi zihinselliğe girmek zorunda değilsiniz. Haydi bunun ötesine geçelim ve sadece ona nefes alalım, kendinize ait olanı içinize çekin.
Bunu yaparken, aynı zamanda tüm olan kendinizi kabul ediyorsunuz, tüm geçmiş yaşamlarınızı, tüm deneyimlerinizi, içinizdeki Üstat'ı, Ben-im'i kabul ediyor, izin veriyorsunuz. Tüm bunları bütünlemeye izin veriyorsunuz. Biliyorum bütün bunları yıllardır konuşuyoruz ama bugün bunun bir bitiş noktası olmasını istiyorum, artık onu sadece konuşmaktan, yaşamaya geçtiğiniz gerçek bir ayrışma noktası. Bu enerjiyi bedenliyorsunuz.
Bazılarınız böyle bir toplantıdan önce moralsiz oluyorsunuz. Keyifsiz bir hisle , “Oh, enerjiden etkileniyorum,başım ağrıyor, bedenim, midem daha bir sürü yerim ağrıyor.” diyorsunuz.Bir hayli dengesiz hissediyor ve enerjiyi geri itiyorsunuz. Onu almaya izin vermiyorsunuz. Bugün bunun ötesine geçelim. Şimdi, bedeninizde ya da zihninizde her ne olup biterse bitsin – eğer bir dakika içinde bayılacağınız düşünseniz dahi fark etmez – haydi onu kabul edelim. Haydi onu şimdi getirelim. Bu kendiniz için sadece sizin yapabileceğiniz bir şey. Haydi sadece sizin olan enerji ile arkadaş olalım.
İşte şimdi bu yapacak olduğumuzu yaparak ilerleyeceğiz. Bu şekilde ışık bedeninize, bedenlenmiş Gerçekleştiriminize ulaşacaksınız –güzel derin bir nefesle enerjiyi hayatınıza, bilincinize, farkındalığınıza, bedeninize, zihninize, herşeye getirin. Enerjiyi getirmek için gerçekten güzel derin bir nefes. Onun hakkında düşünmenize, ne kadar getireceğinizi merak etmeye gerek yok. O sizi bunaltmayacak. O sizi bunaltmayacak. O sizi gerçek doğal dengenize geri getirecek.
Bu enerji ile güzel derin bir nefes alalım. Hepsi size ait.
(duraklama)
Dış şeylerle ilgili olarak hala dikkatinizin dağılma eğilimi var. Şu sıralarda dünya oldukçe çılgın– Yani, güzel ama çılgın – ve dünyanin her yerinde bu kadar çok şey olup biterken, dikkatin dağılması eğilimi var. Bu eğilimle beraber, yine söylüyorum, enerjiyi dışarıda olan bir şey olarak görmek ve pek de istememek beraberinde geliyor.
Şimdi tam da bu çılgın, çılgın yılın sonunda oh, bir sürü şey yaşadınız – hava, çevre, iklim, politika, finans ve daha bir sürü şey – önemi yok. Haydi birlikte bunun ötesine geçelim.
Derin bir nefes alın ve enerjiye izin verin, size ait olana açın kendinizi. Daha fazla mazeret yok. Artık bolluk eksikliği, hatta fiziksel ağrı ve acılar gibi şeylerle ilgili bile daha fazla tartışma istemiyorum. Bazı sıkıntılarınız olacak ama bunların hepsi enerjisel olarak kendine yeten olmanın bir parçası.
Derin bir nefes alın ve bırakın sizi öldürmeyecek, sizi alaşağı etmeyecek, yere sermeyecek, büyük harika bir tusunami, büyük bir gel-git dalgası gibi size gelsin. Bırakın bu büyük enerji dalgası varlığınıza gelsin ve sonra hissedin onu. Bedeninizde ve bilincinizde neler oluyor hissedin.
(duraklama)
Derin güzel bir nefes alın. Hepsi sizin enerjiniz ve o size hizmet etmek için burada.
Biz enerji hakkında çok konuştuk, çok konuştuk ama şimdi onunla ilgili olarak israr etmem gerekiyor. O olun. Ona izin verin. Artık onunla oyunlar oynamayalım. Bolluğu ve hatta Özgür Enerji bedeninizi de geride bırakmayalım. Haydi şimdi yapalım.
Şimdi derin bir nefes alın ( Adamus derin bir nefes alır) ve onu içinize çektiğinizi hissedin, sanki bir spa'da olmak gibi, sanki onu içinize soğuruyorsunuz. Kendi enerjinizin farkına varmak, konuşmanın ötesine gitmek çok önemlidir. Dışarıda hiç bir şey yok. Hepsi sizin.
Bekleme yok. Erteleme yok.Tam şimdi tüm enerjiyi manipüle etmeye çabalamadan kabul etme zamanıdır. Ona ne yapacağını ve nereye gideceğini söylemeye başlamayın, sadece deneyimi yaşayın, kendi enerjinizi getirme deneyimini.
(duraklama)
Ben bir çoğunuzun, “Oh, ben bunu yapıyordum. Ben böyle yapıyordum.” dediğinizi duyuyorum. Siz bunu hayatın içinde yaşar gibi yapıyordunuz – bir ayağınız gaz pedalında, bir ayağınız frende. Biz şimdi gaz pedalının, frenin olmadığı noktaya geliyoruz. Bu insan için oldukça kaygı vericidir ve bir çok tedirgin duygu yaratır. Gaz yok, fren yok. Hayatınızda artık bir gaz pedalına ihtiyacınız yok. Gaz vermeye ya da gaz kesmeye gerek yok, çünkü hepsi doğal olarak gerçekleşir. Şimdi hayatınızı bilinç aracınızla yaşıyorsunuz ve o tamamen uygun bir biçimde yanıt verecektir. Gaz pedalına ihtiyacınız yok.
Sizin şimdi kendi kendine giden arabalarınız var, biliyorum. Benim zamanıma geri dönersek, biz de ilerdeydik, sürücüsüz giden atlarımız vardı. Siz sonunda kendi kendine giden arabaların olduğu noktaya geldiniz ve gaz ya da fren pedalına basmaya ihtiyacınız yok. Araba bunu kendisi yapıyor. O, evet, bir çok teknoloji, programlama ve benzeri şeyler sayesinde ne yapacağını biliyor. Bilincinizde aynı şekilde ne yapacağını bilir. Bilinciniz enerji ile ne yapacağını tam olarak bilir. Hayatınızda artık bir gaz pedalına ihtiyacınız yok. Evet, – metaforik, sembolik konuşuyoruz – öyleyse ayağınızı gaz pedalından çekin ve artık bir frene de ihtiyacınız yok.
Eğer siz bir araba olsaydınız, bu yaşamınızda kaç tane fren balatası yakardınız biliyormusunuz ? Yüzlerce, belki de binlerce, durmadan frene basmak, hatta gerekmediğinde bile. Siz önünüzde bir viraj ya da yuvarlanacağınız bir tepe veya bir araba olmasa bile frene basardınız. Sanırım bazılarınızın hayatı frene basmak, arada birde gazlamakla geçti. Şimdi bunu bırakalım. Buna gerek yok.
Bu – oh, pardon Edith ( Adamus Edith'n fotoğrafına çarpar) – gerçek bir güvendir. Yani içten gelen tam bir güven. Bu enerji dinamiklerinde büyük bir adımdır. Son Şaudumuzda enerji dinamiklerinden söz ettik. Artık fren yada gaz pedalı olmadan, içinizde bu kadar güvene sahip olmak büyük bir adımdır. Hatta direksiyona bile ihtiyacınız olmaz, belki sadece ellerinizi üstüne koymak için. Şimdi herşey tamamen doğal ve sezgisel olur. Şimdi tüm enerji, size uygun bir biçimde yanıt vermektedir.
Biliyorsunuz, çok kereler konuştuğumuz gibi, siz aslında uzay ve zamanın içinde hareket etmiyorsunuz, o sizin içinizde hareket ediyor. O halde niye bir gaz pedalına, bir frene hatta bir direksiyona ihtiyacınız olsun ki? Siz kendi bilinç aracınızın içindesiniz ve o şimdi uzayın, zamanın ve enerjinin sizin içinizden nasıl akacağını yönetiyor. O yönetiyor. Sizin bunu yapmanız artık gerekmiyor. Şimdi hayatınızı yoluna koymak için çalışmak, engelleri aşmak yada işler pek de yolunda gitmediğinde frene basmak ya da diğerlerine yetişebilmek için hızınızı arttırmaya çabalarmak yerine hayatın tadını çıkartabilirsiniz. Bunların hepsini bırakın gitsin.
Şimdi uzay ve zaman enerjinize mükemmel olarak yanıt veriyor. Bu büyük bir adım ama hey, hep aynı sandalyede oturup durmadıkça, başka gidecek neresi var ?
Derin bir nefes alalım ve şimdi bu enerjiyi getirmeye izin verelim. Yaşadığınız ağrılara, acılara, tuhaf rüyalara ve benzeri şeylere aldırmıyorum. Bunlar enerjiyi geri tutmak için neden değil. Siz sadece size ait olanın yoksunluğunu çekiyorsunuz. Biraz özgürlük için ayağımızı frenden, gaz pedalından, direksiyondan çekelim. Bunların hepsini bir araya getirin ve birdenbire hayatınızda yeni bir enerji dansı başlar. Adeta kaygısızca. Aslında hala dünyanın geri kalanının ve onların yaşadıklarının farkındasınızdır ve bir bakıma hala onları hissedersiniz, ama size ait değildirler. Artık bir sonrasında ne olacağı, neyin nereye gideceği ile ilgili. “ Hangi kararları vermeliyim?” gibi endişeler yoktur. Bunu yapmaya ihtiyacınız olmadığını fark edersiniz. Bilincinizde doğal bir zeka vardır ve insanın her bir küçük şeyi halletmesine, bütün küçük detayları halletmesine gerek kalmadan, enerji bu zekaya yanıt verir.
Haydi bununla derin bir güzel nefes alalım.
Kendi Gerçekleştiriminizle birlikte dolaptan çıkmak, sizin olan enerjiye açılmak, herşeyi kontrol etme çabasını, kontrol etmeyi, kontrol etmek zorunda olduğunuz düşüncesini kafanızdan çıkarın; şimdi herşey, enerji buna nasıl yanıt veriyor hissedin. Yeniden söylüyorum, biliyorum,biliyorum, bunu tekrar tekrar konuştuk ve siz yaptığınızı söylediniz. Hayır, gerçekte yapmadınız. Onun hakkında düşündünüz ve onun hakkında düşünmek ile yapmak arasında büyük bir fark var.
Bu Şaud bunu yapmak için iyi bir zaman. Edith gibi, aynı sandalyede oturmuş ve yaşlı, inatçı bir varlık olduğunu kabul eden, harika bir örneğiniz var. O değişmek istemedi, değişmek istememesinin altında yatan nedeni vardı ama değişmek istemedi, enerjinin onun olduğunu kabul etmek, bolluğa izin vermek istemiyordu. Hatta Gerçekleştirimine bile izin vermek istemedi. Size, hepimize ne büyük örnek. O kendi yolunu seçti gerçekten, ama bir çoğunuzun farklı bir şey aradığını biliyorum. Eğer eski yeminleriniz, antlarınız varsa belki de şimdi bunları bırakmanın zamanı. Eğer enerjiye tiksinmeniz, enerjinin yalnızca size ağrı ve acılar vereceğine, zihinsel savaşlarınızı daha da kötüye götüreceğini düşündüğünüz için enerjiye dair tiksinmeniz varsa, haydi şimdi bunun ötesine geçelim, çünkü yapacak şeylerimiz var.
Bununla derin bir nefes alalım. Enerji ile olan bütün ilişkiyi değiştirelim.
(duraklama)
Hımm. Güzel.
İçeriden Işılda Dışarıya Işılda – Merabh
Son olarak bugün, ah, Edith'in gününde, bir merabh yapalım. Şaudlarımızın sonunda merabh yapmayı seviyorum. Haklısınız, bugün söyleyecek çok şeyim yok, çünkü herşey bu enerji kabulü ile bağlanıyor ve ben enerjinin kabulü günün temasın olsun istiyorum. – enerji kabulü.
Şimdi biraz müzik koyalım ve merabhımızı yapalım.
(müzik başlar )
Derin güzel bir nefes alalım.
Bu gezegende şimdi bir Üstat olarak kalmayı, bedenlenmiş Gerçekleştirimi deneyimlemeyi, kendi enerjinizi deneyimlemeyi seçtiniz.
Dünyada kalmayı,- gezegenin şu sıralarda gerçekten onu kullanabileceğini bilerek,- diğer insanlar için ışıldamayı seçtiniz. Bilincinizin ışığını paylaşıyor, yayıyorsunuz- enerjinizi değil, ışığınızı, bilincinizi paylaşıyor, yayıyorsunuz, siz etrafta enerjinizi paylaşmayacaksınız, bu faydasız olurdu.- ama bilinciniz dünyada ışıldıyor, dünya için uygun potansiyelleri aydınlatıyor. Birkaç bin olmasa da, en azından bir kaç yüz bedenlenmiş Üstadın ışığı olmaksızın dünya şu sıralarda erişilebilir diğer potansiyelleri asla göremeyebilir.
Bu dönüm noktası, oh, gezegen için eşik noktası diyebilirsiniz, ama bütün bunları biliyorsunuz. Sizin ışıldamanız, onların diğer potansiyelleri görmeleri için güzel bir fırsat olacak.
Işıldamadan evvel, öncelikle içerden parlayalım. Haydi öncelikle ışığınızın içerden parlamasına izin verelim.
Ben “ışık,” sözcüğünü bilinç anlamında kullanıyorum. O ışık gibidir. Bırakın bilinciniz içinizde parlasın. Bırakın enerjinizin üzerine ışıldasın.
(duraklama)
Bırakın Gerçekleştiriminizin üzerine ışıldasın. Haydi içeriden aydınlatmaya, ışıldamaya başlayalım. Başka bir deyişle, bırakın bilincinizin ışığı üzerinizde olsun.
(duraklama)
Işığınızın dünya üzerine ışıldamasından önce şunu yapmak çok önemli; izin verin öncelikle bedeninizde, düşüncelerinizde, deneyimlerinizde ışıldasın.
Bu ışık hep oradaydı. Bu ışık, getirmek için çabalayacağınız ya da üzerinde çalışacağınız bir şey değil. O her zaman oradaydı, izin verin şimdi varlığınızın her bir parçasında parlasın. O sizin ışığınız. O sizin bilinciniz.
Bedenlenmiş Gerçekleştirimde, insan deneyimlerine devam eder.
Bedenlenmiş Gerçekleştirim yapınca insan kaybolmaz, sönüp gitmez. Hayır, insan şimdi bilgeliğin avantajı, ışıldayan bilincinin ayrıcalığı ile deneyimlerine devam eder.
Bugün bırakın ışığınızın içinizden parlasın. Ona dışarda bir yerde sahip olmak yerine, onun dışarıda herhangi bir yerde olması yerine, bırakın tam burada olsun, içinizden ışıldasın.
Kendi ışımanızı, kendi bilincinizi hissedin.
Bu sizsiniz.
(duraklama)
Tam da bu ışık, bu ışık içinizden ışıldıyor, işte bu ışık enerjiyi getiriyor, onunla uyum yaratıyor ve hayatınıza herşeyi getiriyor. Hayatta ihtiyacınız olan ya da istediğiniz her şeyi size getiriyor.
Bırakın bu ışık içinizden ışıldasın. Evet, hiç bir şeyi geride tutmadan, ağrılarınıza ve acılarınıza, dengesizliklerinize, orada olabilecek herşeyin üstüne ışıldamasına izin verin.
(duraklama)
Bu ışık şu anda mevcut. Başka bir boyutta ya da yüksek benlik gibi bir şeyde değil. Tam burada.
Işık tam da burada. Bırakın tüm içinizde, her bir parçanızda ışıldasın.
(duraklama)
İşte bir Üstadın dışarı çıkıp da diğerleri üzerine ışığını ışıldatmadan önce yaptığı budur. Üstatlar içeriden ışıldamak için bir kaç dakika ayırırlar. Diğerlerine ışıldamadan önce içlerinde ışıldarlar.
Üstat, bedenini, zihnini, duyularını aydınlatarak, ışığının içinde parlamasını sürdürdüğünün bilinçli olarak farkında olduğundan emindir
Bunu unutmak kolaydır. “ Evet, dışarı cıkıp, dünya için ışıldamalıyım.” diye düşünmek kolaydır. Ama hayır, daima önce kendinize kendiniz için ışıldama, bilincinizin kendi içinizde ışıldaması için o vakti ayırın.
(duraklama)
Şimdi birlikte – bireysel olarak ama birlikte - dünyaya ışıldayalım.
Bildiğiniz gibi, küresel duaların, küresel meditasyonların yada herhangi bir grup işi yapmanın pek de taraftarı değilim, çünkü, evet, eğer doğru grupla yapılmıyorsa, orada bir sürü çöp olur. Heh. Bir çok dengesiz enerji alırsınız, işte bu nedenle biz bunun gibi şeyleri çok nadir yaparız. Ama şimdi Üstadlar ve farkında varlıklar olarak gündemsiz olarak oturabileceğimiz noktadayız. – bunda gündem yoktur – oturabilir ve dünyaya basitçe ışıldarız.
Biz dünyayı değiştirmeye çabalamıyoruz. Bakın, işte bu nedenle grup meditasyonları yapılan toplanmaları gerçekten hiç sevmedim. Oh, Oralar, aslında hakiki şefkatin ne olduğunu gerçekten anlamayan insanların gündemleriyle doludur.
Şambra şimdi biz sizinle burada beraber olabiliriz, küresel bağlantı içinde olup ışığımızı dünyaya ışıldatabiliriz. Gündemsizce ve değişikliğe zorlamaya çabalamaksızın ışıldayabiliriz.
Hayır, biz seçim yapmaları için farklı bir sonuç yaratma çabası içinde değiliz ya da çevreyi bile düzeltme çabamız yok. Burada bunlara yer yok.
Bu dünyaya ışıldayan Merlinlerin toplantısı, geri tutmadan bilincimizin açılmasına izin veriyoruz.
Biz küresel ısınma yada seks trafiği ve benzeri şeyleri değiştirmeye çalışmıyoruz. Siz şimdi bunlar için fazlasıyla bilgesiniz. Ama biz dünyaya ışıldattığımız ışıkla, diğer insanlara aksi halde göremeyebilecekleri bir potansiteli aydınlatarak gösteriyoruz, bir değişimi, sandalyelerini değiştirme yolunu.
Evet, birlikte ilk kez sizinle bu toplantımızda, Üstatlar olarak ilk kez dünyaya ışıldayalım.
(uzun duraklama)
Gündem yok. Sadece mevcudiyet.
Umarım bunun içinde ki hakiki huzuru hissedebilirsiniz. Eğer gündemimiz olsaydı – çevresel ya da toplumsal konuları düzeltmeye çabalıyor olsaydık – bu gerçekten barış hissi olmazdı. Hayır, çünkü o çabada hala savaşlar, hala nedenler olur. Şimdi biz dünyaya ışıldarken, sukuneti hissedin.
Biz karanlığı ışığa dönüştürmeye çabalamıyoruz. Dünyanın finansal sistemini değiştirmeye çabalamıyoruz. Bunların hiç biri değil. Sizin tarafınızdan, Gerçekleştirim yapmış Üstatlar tarafından Dünyaya getirilmiş, cennetlerde tutulmamış bilincin ışığı olarak ışıldıyoruz,
Haydi şimdi ışığımızı öne çıkarırken korkusuzca, gayet cesur olarak ışıldayalım.
(duraklama)
Siz yaydığınız bilincinizle, kendinize ışıldama izni verdiğinizde bir an için durun, bu enerjinize ne yapıyor, hissedin.
Unutmayın, bugün tamamen o büyük adımı atmakla ilgili, enerjinizin gelmesine, orada olmasına ve hizmet etmesine izin vermenin cesur ve korkusuz adımı. Şimdi siz ışıldarken onun ne yaptığını hissedin, enerjinize ne yaptığını hissedin.
(uzun duraklama)
Burada ilk kez böyle ışıldamak için, Üstadın ışıldaması için toplandık. Bnnun enerjinize ne yaptğını hissedin.
(duraklama)
Şu güzelliğe bakın: Dünyayı değiştirmeye çalışmıyoruz .Biz sadece farklı sandalyeleri aydınlatıyoruz, görememiş olabilecekleri farklı potansiyelleri aydınlatıyoruz. Onlara bu potansiyellerin birini ya da diğerini seçtirmiyoruz. Biz basitçe insanlığın perspektifini açıyoruz. Bununla ne yapmak isteyecekleri kendilerine kalıyor.
Şu anda enerjinize ne oluyor?
(duraklama)
Evet, – nasıl diyorsunuz – mutlu olmalı. Işıkta dans ediyor olmalı, çünkü bunu yapmak için buraya geldiniz.
Bu yaşamdaki zorluklar ve sonra salıvermeler, kaybolmuşluk hissi, sıkışmışlık hissi, şimdiye kadar bunca yaşadıklarınızın uzun, uzun yolundan sonra Gerçekleştiriminizle, şimdi buraya yapmak için geldiğinizi yapıyorsunuz- dünyaya ışıldamak.
Şimdi enerjiye ne olur, o daha zarifçe akar. Çünkü biz bu noktaya geldik, tam olarak buraya yapmak için geldiğimiz şeyi yapabiliriz, dünyaya ışıldamak ve o zaman kendinden şüphenin büyük bir kısmı gider. Kendinden şüphe, çok fazla kendinden şüphe enerjiyi geri tutar. Burada olduğunuzu ve başardığınızı idrak edersiniz. Buraya yapmak için geldiğiniz şeyi yapıyorsunuz.
Merlin'in Bedenlenmiş Gerçekleştirim için Rehberi için bir diğer madde; Üstatlar kendi içlerinde ışıldarlar ve sonra dünyaya ışıldarlar.
Günün ya da gecenin kalan kısmında ne yaptığınızın önemi yok. Yüksek düzeyde bir işe sahip olmanızın ya da emekli olmanızın bir önemi yok. Evde günlük işleri yapıp yapmamanızın önemi yok. Siz bu gezegene ışıldamak için geldiniz.
Şimdi yine enerjinizi hissedin.
(duraklama)
Bu yaşamda ne yapacağınıza dair kendinize verdiğiniz sözü tutmanız, Gerçekleştiriminize izin vermeniz ve bedende kalmanız, kendi liyakatınız nedeniyle, şimdi enerji ile farklı bir ilişkiniz olur, çünkü buraya yapmak için geldiğiniz şeyi yapıyorsunuz.
Enerjinizi almanın -yeni-bir değeri vardır.
Haydi dünyaya ışıldayalım.
Dünya şu sıralarda bir ışık arıyor, gündemi olmayan bir ışık, kuralları olmayan bir ışık, ıstırapsız bir ışık, yüksek potansiyelleri olan bir ışık. Haydi bunu şimdi yapalım.
(duraklama)
“Ben’ buraya yapmak için geldiğim şeyi yapıyorum hissinin muazzam -ne diyorsunuz ona- evet- tatmini vardır. Ben bedende kaldım, şimdi ışığımı ışıldatıyorum, ben ofisi park bankı, kafe ya da her neresini istersem orası olan Üstadım.
“Ben ayağını frende ya da gaz pedalında tutmak zorunda olmayan, elleri direksiyonda olmayan Üstadım. Ben O Ben-im ve buraya yapmaya geldiğim şeyi yapıyorum,” çünkü hepinizin bu gezegeni sevdiğini biliyorum. Bir çok yaşamlarınız oldu ve bu son yaşamınız. Şimdi yalnızca ışıldayın.
Siz şimdi kendi ışığınızı biliyorsunuz, öyleyse ışıldatabilirsiniz onu.
(duraklama)
Bugün büyük bir sıçrama yapmakla ilgili, bugün kendi enerjinize izin vermenizle ilgili. Bunu yaptıktan sonraki adım, evet, ışıldayın.
Bugün için derin güzel bir nefes alın.
Hikayesini paylaştığı için, bugün burada bizimle olmaya zaman ayırdığı için Edith'e çok özel teşekkürler. Ne ilham, ne karakter, uzun yıllardır Şambranın nasıl da bir parçası. Oh, Edith, biliyorum geri dönmek için tam da doğru aileyi bulacaksın ve biliyorum ki kaybolmuş aşkını bulacaksın. Ama Edith, bu kaybolmuş aşk daima sendin, bir başkası değildi. Aradığın daima sendin.
Sevgili Şambra, etrafınızdaki dünyada işler ne kadar çılgın olursa olsun, tüm yaratımda herşeyin yolunda ve ışıl ışıl olduğunu unutmayın.
Ben, egemen alandan Adamus . Teşekkür ederim
İngilizce aslından tercüme eden; Nilgün Börükanlar.