Adamus St. Germain mesajı Geoffrey Hoppe kanallığı ile 1 Eylül 2018'de Kırmızı Çember'e sunulmuştur.
Ben Ben'im St. Germain'in Adamus'ı.
Ah! Hadi biz bu deneyime başlarken güzel, derin bir nefes alalım.
Ve Linda'nın bahsettiği şeyi yorumlarsak...
LİNDA: Hayır, hayır!
ADAMUS: … benim her zamankinden daha çok etrafta görünmem ile ilgili konuyu. Ben bu yüzden kendimi biraz istenmiyor gibi hissediyorum. (kahkahalar)
LİNDA: Hayır, hayır, hayır! Yanlış anlama.
ADAMUS: Mutfaklarında ya da yatak odalarında dolaşması için bir Yükselmiş Üstada iyi para ödeyecek bir sürü insan var. (kahkahalar artar) Özellikle de yatak odasında. Hayır. Hayır, sevgili Linda ve sizler belki aynı düşünceyi paylaşıyorsunuz ama bunun nedeni benim eskiye kıyasla sizin daha çok ya da daha az çevrenizde bulunmam değil. Bunun sebebi sizin daha fazla farkında olmanız. Sizin gözlerle görülemeyen veya kulaklarla duyulamayan şeylerle ilgili olarak...
LİNDA: Ah, tabii canım! Tabii! (bazı kıkırdamalar)
ADAMUS: … farkındalığınız artıyor. Hepinizin farkındalığı artıyor. Siz daha duyarlı, daha farkında hale geliyorsunuz. Neden biliyor musunuz? Çünkü siz şimdi kendinize her zamankinden daha çok güveniyorsunuz.
LİNDA: Ah!
ADAMUS: Neden biliyor musunuz? Sizin gidecek başka bir yeriniz yok da ondan! (kahkahalar) Ah, bu bir gerçek. Sizin gidecek başka bir yeriniz yok. Siz kendinize güvenmediğiniz için çok hırpalandınız. Siz güvenden uzaklaştınız. Siz önce her şeye güvenmeyi sonra da hiçbir şeye güvenmemeyi öğrendiniz. Siz kendiniz hakkındaki olumsuz düşünceler ve duygular yüzünden o kadar zayıf düştünüz ki güvenden uzaklaştınız. Siz güvenden uzaklaşınca kendinizi kapattınız. Siz kendinizi kapatınca farkındalığınız azaldı. Sizin farkındalığınız azalınca yaşadığınız deneyimlerdeki bilinç azaldı. Deneyimlerinizdeki bilinç azalınca sıkıldınız. Siz sıkılınca ayrılmak istediniz. Siz ayrılmak isteyince ben, "Hayır! Kalmanız gerek!" dedim. (kahkahalar) Sizin kalmanız gerek. Bunların hepsi burada bulunmanızın nedeni olan deneyimin bir parçası. Yani sizin farkındalığınız artıyor.
Bu, ilk başta, biraz bunaltıcı gelebilir. İnsan devreye girer, "Ah! Adamus hep çevrede. Kendime ayıracak vaktim kalmadı." der. Evet, ben devamlı çevrenizdeyim. Benim dokuz yıl önce Kırmızı Çember'e gelişimi hatırlayın, böyle bir eylül ayıydı dağlarda. Ben size, "Yolun her adımında ya da ben sizi buradan atana kadar ben sizinleyim." dedim. Ben yolun her adımında sizinleyim ve bu bir gerçek. Bizim bir anlaşmamız var. Ben sizin her birinize ve hepinize söz verdim.
Ben sizinle olacağım. Ben sizin yorganınızın altını gözetlemiyorum. Sizin ne yediğiniz benim umurumda değil. Sizin ne içtiğiniz benim umurumda değil. Sizin ne yaptığınız benim umurumda değil. Ben sizinle yolun her adımında birlikteyim.
LİNDA: İçmekten kasıt?
ADAMUS: Herhangi bir şey ama eğer esrar içiyorsanız bu işleri daha da zorlaştırır. Siz başka bir yere gidersiniz ama bu da tamamıyla başka bir hikaye.
Ben yolun her adımında sizinle birlikte olduğumu söylemeye çalışıyorum ve ben sizi herhangi bir şekilde yargılamıyorum ve ben sizin de kendinize karşı böyle olmanız için size yardım etmeye çalışıyorum. Yargılamak yok. Bu sadece lanet olası harika, büyük, muazzam bir deneyim. Hepsi bu. Hepsi bu kadar. Ve ben sizin bunu zihinsel olarak bildiğinizi de biliyorum ama siz bunu gerçekten idrak ettiğinizde, siz bunu gerçekten - "Bu sadece harika, büyük bir deneyim" - diye hissettiğinizde yargılamak konusunda, sizi farkında olmaktan alıkoyan yük konusunda çok rahatlarsınız.
Yani sevgili Linda ben eskisine göre daha fazla çevrenizde değilim. Sadece siz her zamankinden daha fazla farkındasınız.
LİNDA: Teşekkürler.
Güvenli Alan
ADAMUS: O zaman hadi bugüne güvenli bir alan yaratarak başlayalım çünkü biz bugün bir deneyim yaşayacağız.
LİNDA: Hadi be! (birisi, "Yaşasın!" der ve başka birisi de, "Dikkat etmekte fayda var!" der) (Adamus kıkırdar) Hadi be!
ADAMUS: Alkışlayanlar ve yuhalayanlar olduğunu duyuyorum.
LİNDA: Hadi be!
ADAMUS: Belli düzeyde bir sıkılma söz konusu olduğu için ben "deneyim" deyince bir heyecan oluşuyor ama siz bir yandan da, "Ah, hayır! Ben şimdi ne deneyimleyeceğim?" diyorsunuz. Ben size bunu hemen şimdi anlatacağım, siz buna şimdi inanmasanız da zamanla anlayacak ve inanacaksınız: Sizin ileriye dönük kötü deneyimleriniz olamaz.
LİNDA: Hım.
ADAMUS: Olamaz. Hatta siz kötü deneyimler yaşamaya çalışsanız bile bu basitçe olmaz çünkü siz derin bir nefes aldıktan ve her şeyin sizin yaratımınız ile ilgili olduğunu anladıktan sonra deneyimlemek istediğiniz şeyi seçebilirsiniz - siz artık bir şeyin parçalarını tek tek incelemezsiniz, siz büyük resmin nasıl geliştiğine, siz kendi yaratmınız içinde nasıl bir yaratıcı olduğunuza bakarsınız ve siz deneyimlemek istediğiniz şeyi seçebilirsiniz. Bu kadar basit ve bizim burada yaptığımız şey de bu.
Hadi güvenli alanda olmayı seçerek başlayalım. Güvenli alanı seçimi yaparak.
Tobias uzun bir zaman önce, "Siz güvenli bir alanda olmayı seçersiniz; güvenli alan siz onu seçtiğinizde var olur." dedi. Siz onu seçtiğinizde. Bu kadar basit. Bunu karmaşık hale getirmeyelim. Bunu yapıp yapamayacağımızı veya karanlık güçler tarafından ele geçirilip geçirilmeyeceğimizi merak etmeyelim. Siz basitçe o güvenli alan için seçim yapın. Hepsi bu kadar. Bir, iki, üç (derin nefes), "Güvenli alan!" Bizim güvenli alan için biraz sesimizi çıkarmamız gerek - "Güvenli alan!" (bazı kıkırdamalar) Bu kadar.
Ben Tobias'ın söydiklerine bazı şeyler ekleyeceğim. Güvenli alan bir seçimdir. Bir deneyimdir. Güvenli alan temelde tek bir şeyden dolayı oluşur: siz oraya bilincinizi katınca. Siz oraya farkındalığınızı katınca. O şekilde güvenli alan haline gelir.
Tüm yaratımda bilinç mevcut olana kadar hiçbir şey varolmaz. Sizin fiziksel evreniniz bilinç gelene kadar varolmuyordu. Siz Big Bang (büyük patlama) ne sanıyorsunuz? O basitçe - baam! - diye bilincin hiçliğe getirilmesiydi - (şipşak!) - ve aniden tüm bu evren varoldu. Hepsi bu kadar.
Bilinç, 'büyük' ya da 'küçük' kavramlarıyla düşünmez. Bilinç, "Ah, bu büyük bir evren. Benim onu biraz küçültmem gerek." demez. Hayır. O basitçe oradadır ve sonra insan zihni onu, "Ne kadar büyük? Ne kadar geniş? Ne kadar küçük?" diye değerlendirir.
Bilinç güvenli alan için, "Ben büyük bir güvenli alan yaratacağım." demez ya da, "Ben onu kendim ve arkadaşlarım için yaratacağım." demez. Bilinç, "Ben güvenli alandayım ve ben yaratıyorum." der. Baam! Big bang (büyük patlama). O kadar.
Sonra siz oraya girersiniz. Siz o güvenli alana girersiniz, siz tüm şüphelerinizi ve korkularınızı atarsınız. Şüpheler ve korkular sizin deneyiminizi bozmaktan başka bir işe yaramazlar. Hepsini serbest bırakın. Şayet siz o güvenli alanı seçip yarattıysanız o zaman her şey nasıl yanlış gidebilir ki? Ve sizin boyut, yaş ya da önem kavramları açısından bir sınırlamanız olmaz. Siz basitçe kendi güvenli alanınızdasınızdır. Eğer siz o eski sese, o, "Ama ya yüzde 100 güvenli değilse? Ya sadece yüzde 40'ı güvenliyse?" diye devreye giren o sesinize kulak vermezseniz yanlış yapamazsınız. Peki ya siz öyle derseniz ne olur sanıyorsunuz? Sizin güven oranınız yüzde 40 olur. O halde hadi şimdi bilinçli bir şekilde seçim yaparak başlayalım ve tam bir güvenli alanda deneyim yaşayalım. Hepsi bu kadar. Siz yanlış yapamazsınız.
Siz Ortaya Çıkarken hepinizin deneyimleyeceği sorunlardan birisi sizin tarihiniz, geçmişiniz olacak. Daha önce yanlış yapılan, yanlış giden şeylerle ilgili hatıralar sorun olacak. Sizin kötü deneyimleriniz ve yine yanlış yapmanıza, o yanlışları tekrarlamanıza dair halen omuzlarınızda taşıdığınız şeylerin hepsi. Siz kendi kendinize çok yemin ettiniz ve and içtiniz. Sizin deneyiminizde ne kadar ileri gideceğiniz, onu ne kadar büyüteceğiniz konusunda kendinize empoze ettiğiniz bir sürü kuralınız var. Sonuç olarak bunlar sizi gerçekten sınırlandırdı. Biz bugün bunların hepsini bırakacağız. Bugün. Ve Cauldre benim sadece metaforik olarak, sembolik olarak konuşup konuşmadığımı merak ediyor. Hayır, öyle değil. Biz onları basitçe bırakacağız. O kadar.
Hayat... biliyorsunuz ben geçen toplantımızda yaptığımız merabhda "Eğer bir şey yapıyorsanız iyi yapın." dedim. Hayat kıçınızın yarısıyla, korku dolu ve sınırlamalarla yaşamaya değmez. Siz...
LINDA: "Kıçınızın yarısıyla" iyi çevirilebilecek mi?
ADAMUS: Çeviri mi? Kıçının yarısıyla mı? Onlar başlarını sallıyorlar ve, "Ah, evet! Biz bunu yapabiliriz!" diyorlar. (kahkahalar) Yarım kıçla. Evet.
LİNDA: Herkes yarım kıç ne demek biliyor mu?
ADAMUS: Evet. Yarı-hızla, h-ı-z. Yarım hız. Yarım kıç! (kıkırdamalar artar) Kısaca şu demek, eğer siz yolun yarısına kadar gidecekseniz, eğer onu sınırlı, küçük bir şekilde, korku dolu bir şekilde yaşacaksanız hayat yaşamaya değmez. Değmez. Siz çantanızı toplayıp diğer tarafa da gelebilirsiniz. Biz burada çok eğleniyoruz. Ve eğer siz böyle yaşayacaksanız geçiş yapmanız da olası. Bu sadece… (Linda dudağını büker) Ne?!
LİNDA: Beni korkutuyorsun.
ADAMUS: Yasal olmayan bir şey mi söyledim? (kıkırdamalar)
LINDA: Sınırda.
ADAMUS: Sınırda. Eğer siz hayatı küçük bir şekilde yaşayacaksanız burada durmayabilirsiniz de ve ben onlara (Şambraya işaret eder) kanallık yaptığım için söylüyorum. Onlar bunu biliyorlar. Sen bunu biliyorsun. Hayat küçük bir şekilde yaşamaya değmez. O nedenle işte güvenli alan.
İşte biz bugün bir deneyim yaşayacağız ve biz bunu tam bir şekilde yapacağız. Bu çok ilginç, büyüleyici bir deneyim olacak ve biz önce deneyime dalacağız sonra - ah 'anlamaya çalışmak' nasıl anlatılır - onu anlamaya çalışacağız. Yani biz hiç soru sormadan deneyime dalacağız.
LİNDA: İzin vererek.
ADAMUS: Ona izin verin. İzin verin. Siz önce deneyime dalın, sonra onun ne olduğunu anlayın. Evet. İnsanlar bunun tam tersini yapıyorlar. Onlar önce anlamak istiyorlar - "Şey, güvenli alan nedir? Ben bugün ne deneyimleyeceğim?" Hayır. Biz bunlara bir son verdik. Yaratıcılar yaratımlarına dalarlar, sonra yarattıkları şeye gerçekten hayran olurlar. O nedenle bugün bir deneyim yaşayacağız.
Ben deneyim hakkında çok konuşacağım. Biz Keahak’da, aylık toplantılarda bu konuya biraz değindik ama Ortaya Çıkış tümüyle yeni bir deneyim demek. Bu, sizin uzun zamandır hatta tüm yaşamlarınız boyu hiç deneyimlemediğiniz bir şey.
Siz üçlemede insan parçasının yer aldığını biliyorsunuz - Ben'im var, bazıları ona ruh diyorlar, tüm yaşamların ve geleceğin bilgeliği olan Üstat var ve sonra insan var - bana göre en eğlenceli işi yapan insan çünkü onun işi deneyimlemek. Ve işin güzel yanı, Ben'im / Üstat / insan üçlemesini biliyorsunuz, her şey yaratıldığı zaman, Ben'im Dünya'ya kendi dışavurumu olan insanı gönderdi. Eğer hatırlıyorsanız, Ben'im - bazı insanlar onu ruh diye adlandırıyorlar - Ben'im insana şöyle dedi, "“Biliyorsun, sen benim deneyimsel parçamsın. Sen benim deneyim yaşayacak olan fasetimsin. Öğrenecek olan değil. Öğrenilecek hiçbir şey yok. Bütün bunlar basitçe Ben'imliğin (varolmanın) sevincini, varoluşu deneyimlemek için." Bakın, Ben'im kesintisiz şiddetli bir orgazm gibidir. (Linda daralır) O kadar da kötü bir şey değil bu. (bazıları kıkırdar) Dene sen de. Ben şu aile olaylarına karışmamaya dikkat etmeliyim…
Ben'im sürekli olarak o sevincini dışavurum halindedir. Ben'im'in kadehi sürekli olarak dolup taşar. O sürekli olarak, “Ben Varım”ın sevinci içindedir. Biliyorsunuz, Ben'im pek komplike değildir. Ben'im pek karmaşık değildir. O devamlı olarak “Ben Varım!” halindedir ve sonra baam! Spiritüel orgazm. Ve sonra Ben Varım! Baam! Sürekli olarak böyle hissedilir.
Ben çoğunuzla çalışırken, "Hadi, Ben Varım'a dönelim." diyorsam, bu, sizin ruhun (soul) daima varolan o sevincine dokunmanızı istediğimdendir. O, asla yaratılmadı. O, asla yok edilemez. O, 'Ben Varım'ın saf sevinci içindedir. O, buraya, insan haline gelen ve burada varolmayı deneyimleyen kendisinin bir parçasını yolladı.
Ama biliyorsunuz insan yolda deneyimlemekten korktu. İnsan sanki kendini kapattı ama bu da kendi içinde deneyimin bir parçasıdır. İnsan diğer tüm duyularını bıraktı - realiteyi algılamanın yollarını, duyusallığı - ve sadece odaklanmaya başladı. Sadece odaklanma. Ve biz bunun son derece sınırlayıcı bir şey olduğunu söyleyebilsek de bu da deneyimin bir parçasıdır.
Biz şimdi geri dönerken - hayır biz geri dönmeyeceğiz - biz Ortaya Çıkarken yeniden gerçek deneyimler yaşayacağız. Biz sadece hayatta kalmayacağız, sadece idare etmeyeceğiz ama deneyimleyeceğiz. Bazılarınızın ödü bokuna karışacak çünkü siz kendinizi yavaşça o kayanın altına, çok derinlere sakladınız.
Biliyorsunuz Atlantis'ten sonraki günler ile ilgili ilginç bir metafor vardı, çöküş sırasında hayatta kalan Dünya nüfusu, nüfusun çoğu Dünya'nın altına girdi. Onlar kristalleri besin yetiştirmek için ve ışık kaynağı olarak kullanarak uzun bir süre Dünya'nın altında yaşadılar. Ben çoğu zaman bazılarınızın kendi kalbinde yaşamaya, oradaki gibi aşağıda yaşamaya ve korunaklı kalmaya çalıştığını görüyorum. Biliyorsunuz bunlar orada bulunanlarınız için ilginç zamanlardı ama bu pek yaşamak sayılmaz. Sizin hem yukarıda hem de aşağıda yaşamanız gerekir. Sadece aşağıda değil.
Ben deneyim hakkında daha çok konuşacağım. Biz deneyimler yaşayacağız. Biz bazılarınızın bundan çok korktuğunu keşfedeceğiz ve bu sorun değil. Bu size, “Aman Tanrım!” dediğiniz korkutucu bir deneyim gibi gelecek. Güvenli alan seçimi yapma ve deneyimini seçebilme özgürlüğüne sahip olmak biraz korkutucu, biraz aşırı gelir ama hey siz buradasınız, gezegendesiniz. Siz bunu seçtiniz ve biz o yöne gidiyoruz.
Deneyim
Hadi o zaman hemen başlayalım. Bizim merabh müziğine ihtiyacımız olacak ve ben sizden güzel, derin bir nefes almanızı istiyorum. Biz güvenli alanı seçtik ve öyle oldu. Öyle oldu.
(müzik başlar)
Biz birlikte bu harika güvenli alandayız.
Üçlemede bana göre işin en eğlenceli kısmını yapan insanlayız. İnsan derin deneyime girecek, keşfedecek ve canlanacak.
Deneyimlemek. Deneyimlemek ve yaşamak farklı telafuz edilen ama gerçekten eş anlamlı sözcükler.
Ve Ben'im insana, "Deneyim yaşa. Ben seni asla yargılamayacağım." dedi. Ben'im'in yargılama yeteneği yoktur, o, doğru ya da yanlış diye yargılayamaz.
Bunu bir anlığına hayal edin.
Şimdi, siz bazen, "Ben tanrısal olanı, ruhumu yeniden bilmek için çok özlem duyuyorum. Ben o bağlantıyı kurmak için çok arzu duyuyorum." diyorsunuz ama bakın, siz şeyleri kendinizin karşısında tuttuğunuz sürece Ben'im'e, ruha (soul) sırtınızı dönmüş olursunuz. Bunlar ruhun umurunda bile değil çünkü ruh daima mevcuttur. Ruh umursamaz. Ruh ile bağlantıda olmadığını iddia etmek de ruhun deneyiminin bir parçasıdır.
Her şeyi deneyimleyen ruhun (soul) faseti, parçası olarak insanın çok ilginç bir rolü var. Ruh asla ölüm konusunda endişe etmez. Ölüm yoktur. Ruh ne yargılar, ne de bir günün, bir yaşamın ötekinden daha iyi olduğunu düşünür.
Şimdi deneyimle dolmuş ama bununla ne yapacağını bilmeyen bir insan var; yaşamlar boyunca deneyimle dolmuş ama bununla ne yapacağını bilmiyor. Ve tipik insan, "Benim ne yapmam gerekiyor? Benim bunlardan ne çıkarmam gerekiyor? Bu ne anlama geliyor? Belki de bir yanlış yaptım?" diyor. Peki insan o zaman ne yapar? O hemen başka bir deneyime dalar. Sanırım bu insanın deneyimleyen olarak bir takıntısı ya da belki sadece rolü.
Reenkarnasyon olarak adlandırılan bu olguyu gerçekte yaratan şey ve çoğunlukla yaşanan şey insanın hep, "Benim dersimi öğrenmem için geri dönüp yeniden ve yeniden ve yeniden deneyimlemem gerek, ben belki bu şekilde aydınlanmış bir ruhsal hale geçerim. Benim devamlı olarak geri dönmem gerek." demesidir.
Reenkarnasyon doğal olmayan bir gerçekliktir. Onu yaratan aslında bilinçtir, insanların motivasyonudur. Bu gezegenin özgün tasarımında reenkarnasyon için bir formül yoktu. O zamanlar hayvan krallığı ve bitki krallığı bile reenkarne olmuyordu ama insanlar bunu bir kez yapmaya başlayınca, her şey yapmaya başladı.
İnsan, "Devamlı geri döneyim" şeklindeki bu çılgın döngüye girdi. Bu bir bilinç gibi; "Benim, deneyimlerimi anlamam için daha çok deneyim yaşamam gerek." Biliyorsunuz, bu asla sonu gelmeyen bir yoldur. "Benim bunları çözebilmem için daha çok deneyime dalmam gerek, umarım yeni bir deneyim bir ipucu verir, bir anahtar olur." Ama olmaz. Siz sadece boktan bir deneyim daha yaşarsınız.
İşte biz bu noktaya, biz bu harika noktaya geldik. Bu benim çok hoşuma gidiyor çünkü biz yıllardır yaptığımız bir sürü dersi ve konuştuğumuz kavram ve teoriyi geçtik. Biz bu noktaya geldik ve bunların hepsi bilinçli deneyime, bilgelik içeren deneyime dalmakla alakalı.
O halde hadi sizin o fasetinizi içieriye davet edelim. O, uzun zamandır gizli tutuldu ama o da benim gibi hep buradaydı. O, hiç gitmedi, sadece görmezlikten gelindi. O fasete bilgelik deniliyor.
Bu yaşamda, yaşadığınız her deneyimin bilgeliği.
O, benim aynı zamanda Üstat dediğim. Biliyorsunuz Üstat sizin bir fasetiniz. O daima vardı. Hadi ona şimdi içeri gelmesi için çağrıda bulunalım.
Bunu nasıl yaparsınız? Şey, aynı güvenli alanı seçmek gibi, "Ben Üstat farkındalığını seçiyorum." Onun için öyle olur.
(duraklama)
İşte biz bu yaşamda, yaşanmış olan her deneyimin bilgeliğinin mevcut olması için onu davet ediyoruz. Ve sonra Üstat'tan bu bilgeliği sizinle paylaşmasını isteyin ama bunu kelimeler olmadan yapın.
Kendinizi müzikte Üstat ile birlikte süzülürken bulun. Yine sözcüklere dökmeyin. Müziğe dalın.
O bilgeliğin ne olduğunu düşünmek yerine onu hissedin. Siz bu yaşamda Üstada her deneyimin bilgeliğinin güzelliğini paylaşması için izin verin. Bunu sözcükler olmadan yapın. Bunu basitçe müzik aracılığıyla yapın.
(duraklama)
Mücadele etmeyin. Akışta olun. O kadar. Siz Üstadın bilgeliğini almak için zaten seçim yaptınız. Bunu sözcükler olmadan yapın.
Ben müziği seviyorum çünkü saf bilinci harika bir şekilde taşır.
(duraklama)
Aslında sözcüklerin olmaması, olmasından daha kolay. Ben insan zihninin bu konuda biraz çırpındığını biliyorum, o, sözcükler olsun istiyor. Hatta, o, şu anda bile bu konuyla ilgili sözcükler eklemeye çalışıyor ancak siz aslında sözcükler olmadan çok daha fazlasını aldığınızı anlayacaksınız. Bu, bir his. Bu, bir biliş. Bu, bir duyu. Zihin, “Ama tarif edilmesi gerekiyor” diyor ama biz zihnin ötesine geçiyoruz. Biz düşünülemez olana gidiyoruz.
Ve sonra Üstat nazikçe bu yaşam sürecinin tüm bilgeliğini iletir. Sizin ayrı ayrı her güne, her yıla, her deneyime bakmanız gerekmez; Üstat onları çok verimli bir şekilde saflaştırır. O, sizin bir parçanız. Her şeyi ayrıştırmak, basit ama aynı zamanda derin bir duyguya dönüştürmek sizin doğal bir yeteneğinizdir. O şu anda burada.
(duraklama)
Hepsi bu kadar. Tüm bilgelik. Ama zihin, "Peki ben bundan ne aldım? Ben ne aldım?" diye soracaktır. Siz her şeyi aldınız.
Peki, o halde güzel, derin bir nefes alalım.
Güzel, derin bir nefes alın ve rahatlayın. Her şey burada. Tobias, Cauldre'ye kanallık yapmasını bu şekilde öğretti. O, lineer olarak değil de iletilenin bütün olarak özünü almayı ve bir anlığına olmasına izin vermeyi öğretti. Bedende olmasına izin vermeyi. Bilinçte olmasına izin vermeyi. Ve her şey özümsendikten sonra, insan varlığına nüfuz ettikten sonra sözcüklere dökülebilir.
Kanallıklar bu şekilde yapılıyor. Çözülürler ve kelimelerle ifade edilirler. Ama bütün hisler oradadır. Siz daha önce videoyu izlerken, her şey buradaydı. Biz şimdi sadece geri dönüyor ve deneyimliyor ve belki de gelenleri tarif ediyoruz.
Siz şimdi güzel, derin bir nefes alın ve her şeyi insana getirin. Hissettiğiniz her şeyi… hiçbir şey hissetmemiş olsanız bile.
Siz şimdi Üstada izin verin ve bunları sözcüklere dökün. Bu yaşamın tüm deneyimlerden gelen bilgelik nedir? Ve siz şimdi sözcükler gelirken dikkatlice dinleyin.
(duraklama)
Sözcükler Üstattan geliyorlar. Onlar size belki kendi sesiniz gibi gelebilirler ama Üstadın içeride belirmesinin yolu basitçe bu. Dinleyin. Siz, Üstattan bu yaşamla ilgili sözcüklerin gelmesine izin verin.
(duraklama)
Peki, güzel, derin bir nefes ve bırakalım bunlar içeri girsin.
Zihin bunları analiz etmek isteyecek veya bunların gerçek olup olmadığını merak edecek veya sizin bunu gerçekten yapıp yapmadığınızı bilmek isteyecektir. Sadece durun. Siz sadece bir anlığına deneyimin içinde olun...
Kendini duyma deneyimi...
Tüm bunları anlamaya çalışmak için başka bir deneyim yaratmak zorunda olmamak ve bilgelikle, Üstatla bağlantı kurma deneyimi yaşamak. Hepsi bu kadar.
(duraklama)
İnsan ve bilgelik arasındaki kapıyı aralamak.
Hadi güzel, derin bir nefes alalım. Güzel, derin bir nefes.
Ah, geçen gece bana Yükselmiş Üstatlar Kulübü'nde, "Toplantılarına, internet yayınına asla merabh ile başlama. Onları uyutursun." dediler.
(müzik durur)
Ben de onlara, "Benim onları uyandıracak yöntemlerim var!" dedim. (bazı kıkırdamalar) Işıkları açıp Linda'yı aramızda dolaştırınca ölü bile uyanıyor. (bazı kıkırdamalar) Güzel.
Hadi güzel, derin bir nefes alalım ve basitçe izin verelim.
İçeriye doğru bir akış var, bir bilinç paketi, bilgi, bilgelik giriyor ve o aslında her zaman var. Akış her zaman var. Ama insan zihni, “Ama benim sözcüklere ihtiyacım var. Benim etrafta dolaşan o saydam figürü görmem lazım. Benim bir şey görmem gerek." diyecektir. Hayır, siz sadece akımın içeri girmesine izin verin. Ve sevgili Linda… (mikrofonun kordonunu ayarlar) Ah, mikrofonu Cauldre almış. Güzel.
LİNDA: İzin ver yardım edeyim.
ADAMUS: Hayır, senin seyirciye gidip ödlerini boklarına karıştırman gerek. (bazı kıkırdamalar)
LİNDA: Her ikisini de yapabilirim. Ben aynı anda birkaç görevi yerine getirebilirim.
ADAMUS: Ah, ah! Güzel, güzel. Yok, yaptık biz. (kıkırdamalar) Eh-eh-eh. Şimdi salonu terketmek yok! (bazı kıkırdamalar)
LİNDA: Tuvalete gitmesi gerek. Bırak gitsin.
ADAMUS: Ah, tamam.
LİNDA: Tanrım!
ADAMUS: Tamam. Teşekkürler.
LİNDA: Ah, çok zor!
ADAMUS: Salonda başka bir ödlek daha var sandım ve bu...
LİNDA: Radarıma takılan başka insanlar var zaten.
Ne Deneyimlediniz?
ADAMUS: Peki. O zaman başlayalım. Ne deneyimlediniz? Ne aldınız? Makyo olmasın. (Linda kıkırdar)
Ben sözcüklerin olmamasını istediğim zaman, bırakın müzikle gelsin dediğim zaman nasıl gitti?
ŞAMBRA 1 (kadın): Harika.
ADAMUS: Harika. Güzel, güzel. Zihinsel mücadele yaşadın mı?
ŞAMBRA 1: Çok fazla.
ADAMUS: Çok fazla. Evet, bu konuda ne yaptın?
ŞAMBRA 1: Serbest bıraktım.
ADAMUS: Güzel. Müziğin bir faydası oldu mu?
ŞAMBRA 1: Çok fazla. Evet, aslında çok faydası oldu. Bence öye. (kadın kıkırdar)
ADAMUS: Güzel, güzel. Güzel. Ve sonra sıra sözcüklere geldi. Gördün mü böylece güvenli bir alan yarattın. Akışın gelmesine izin verirsin. Bunu anlamana gerek yok. Sadece izin verirsin. Yani ben melekler sözcüklerle iletişim kurmaz demek istiyorum. Bu, bilinç akışı ile olur ama insanın bazen sözcüklere ihtiyacı olur çünkü aksi halde, "Şey, bir şey oldu mu bilmiyorum." der. O zaman sana hangi sözcükler geldi?
ŞAMBRA 1: Ben çok iyi hissederken bana hiç sözcük gelmedi.
ADAMUS: Sözcük gelmedi.
ŞAMBRA 1: Hayır. Ben eski düşüncelerimin dalga dalga gelip geçtiğini hissettim.
ADAMUS: Ah. Bunu tanımlayacak olsan nasıl tarif ederdin?
ŞAMBRA 1: Gürültü.
ADAMUS: Gürültü.
ŞAMBRA 1: Evet, benim müzikle akışımı kesintiye uğrattı. (kıkırdar)
ADAMUS: Peki.
ŞAMBRA 1: Onları can sıkıcı buldum.
ADAMUS: Bu Üstadın bilgeliğini sözcüklere dökecek olsan ne söylerdin, o iletişimi nasıl tarif ederdin?
ŞAMBRA 1: Yaşam. Ben yeniden canlanmış gibi hissettim.
ADAMUS: Sen canlanmış hissettin.
ŞAMBRA 1: Evet.
ADAMUS: Güzel. Bu iyi. Peki. Burada doğru ya da yanlış diye bir şey yok. Ben senden sadece daima burada olan bilgelik ile ahenk içinde olmanı istiyorum. İnsanlar buna alışkın değiller. Güzel. Teşekkürler.
ŞAMBRA 1: Teşekkürler.
ADAMUS: Mikrofon korkunç geldi mi?
LİNDA: Hayır.
ŞAMBRA 1: Evet. Aslında ben eli görünce...
LİNDA: İyi gözüküyordun.
ADAMUS: Sen çok hazırlıklı ve vakur duruyordun.
ŞAMBRA 1: Teşekkürler.
ADAMUS: Evet. Güzel. Teşekkür ederim. Evet.
ŞAMBRA 2 (erkek): Aah! Sonunda ben de ışığımı saçabileceğim. (Adamus kıkırdar) Evet. Ben Üstadı çokça duydum. Ben...
ADAMUS: Doğru.
ŞAMBRA 2: … şeyle…
ADAMUS: Sözcükler yokken ne hissettin?
ŞAMBRA 2: Ben sözcüklerin olmamasına alışkınım. Ben bunu sessiz ses diye tarif edebilirim.
ADAMUS: Evet.
ŞAMBRA 2: Ama o esasında bana, "Sen varsın. "diyordu.
ADAMUS: Evet.
ŞAMBRA 2: Ve o defalarca şimdi yaşamak zamanı olduğunu söyledi. Bu acılarla, sevinçlerle dolu bir hayat ama şimdi hayat dolu olma zamanı.
ADAMUS: Peki. Peki söylediklerinle bağlantılı olarak gelen sözcükleri nasıl özetlersin çünkü başka bir şey daha var?
ŞAMBRA 2: Evet.
ADAMUS: Başka bir şey daha var.
ŞAMBRA 2: Kendimi affettiğime dair tuhaf bir duyguydu.
ADAMUS: Peki neden tuhaf?
ŞAMBRA 2: Tuhaf çünkü hayatım boyunca insanların bana bakışları, benim kendime bakışım, ben sanki hep bir şeylerin yanlış olduğunu hissettim…
ADAMUS: Sözünü kesebilir miyim?
ŞAMBRA 2: Evet, tabii.
ADAMUS: Çünkü biz böyle hiçbir yere ulaşamayız.
ŞAMBRA 2: Evet. (kıkırdar)
ADAMUS: Yani evet, bu bir gerçek. Biz bunu yaparken, hatta bunlar internetten izleyenler için de geçerli - biliyorsun, oradaki kırmızı ışığa bakarak onlara merhaba diyebilirsin. Evet. İnternetten izleyen herkes için de geçerli, Öz'ün Üstat parçası mevcutken ben de mevcuttum. Basit tutalım, bilgelikle gelen Üstat içeri girdiğinde, ah, - oov! - o çok renkli, çok boyutludur. Eğer ben bunları insan sözleriyle ifade etseydim Üstat, "Bu kadar çabalamayı bırak” diyor, derdim.
ŞAMBRA 2: Biliyorsun, bu gerçekten ilaç gibi geldi. (kıkırdar)
ADAMUS: Ah, ilaç gibi geldiğini hayal et. Kime ilaç gibi geldi?
ŞAMBRA 2: Herkese.
ADAMUS: Evet, peki. Evet, o kadar çabalamayı bırakın. Bu sizin için doğal bir şey ama siz bir şey kanıtlamaya çalışıyorsunuz ve Üstat da, "Buna ihtiyacın yok." diyor.
ŞAMBRA 2: Bunu yapmak gerçekten zor.
ADAMUS: Evet, evet. Ama hayır, sorun değil. İstiyorsan çok çabala ama buna gerek yok. Bu senin için doğal bir şey.
ŞAMBRA 2: Evet, ben parmaklarını kemikleri kırılana kadar duvara sürten bir tipim.
ADAMUS: Kesinlikle. Peki neden?
ŞAMBRA 2: (içini çeker) Bu tuhaf - bende bu tuhaf duygu var - benim hissettiğim insan olmalı. Bu neredeyse ceza çeken bir sadomazoşistin hislerine benziyor.
ADAMUS: Evet. Güzel. Çok iyi tarif etti. Cezalandırılmaktan keyif alıyor. O, deneyim yaşıyor...
ŞAMBRA 2: Evet.
ADAMUS: … deneyim acı dolu olsa bile.
ŞAMBRA 2: Acı veriyor.
ADAMUS: Ve acı veriyor. Ama en azından bir deneyim değil mi? Buna bir son ver! (bazı kahkahalar ve Adamus kıkırdar) Güzel. Teşekkür ederim.
ŞAMBRA 2: Sonunda geldi mikrofon.
ADAMUS: Evet. Doğru.
ŞAMBRA 2: Teşekkürler.
ADAMUS: Rüşvet alacak. Evet.
LİNDA: Mary Sue.
ADAMUS: Güzel. Ve tabii Crash'in mikrofon uzatılan herkesin fotoğrafını çekmesi gerekiyor, mikrofon yakına gelince, "Aaah!" diyorlar. Mary Sue, sen ne hissettin?
MARY SUE: Ben, evet bunun yolunun bu olduğunu hissettim. Benim zihnim sadece sonlara doğru bir şeye takılı kaldı ve bu da bize hep olan bir şey.
ADAMUS: Evet, hep. Hep. İşte bu deneyimle ilgili şeylerden birisi, bizim bugün burada gerçekte yaptığımız şey Üstat ile senkronize olmayan veya onun farkında olmayan halimizi değiştirmek çünkü o hep burada. Bilgelik daima burada ve ulaşılabilir halde ve benim hepinizden istediğim şey deneyim yaşamaya devam ederek bilgeliğin gelmesi için hayatınızın sonuna kadar beklememek. Bu, el ele, eşzamanlı olarak gerçekleşen bir dans olacak.
MARY SUE: Sanırım güvendi...
ADAMUS: Evet.
MARY SUE: … ne zaman bilgeliğe ihtiyacım olsa burada olacağına dair bir güven.
ADAMUS: Evet. Evet. Buna ihtiyacın olduğunu söylemiyorum ama neden olmasın? Neden hep o kaseden içmeyesin ki?
MARY SUE: Evet.
ADAMUS: Bu, deneyimlerin doğasını değiştirir. Biliyorsun siz ilk Dünya'ya geldiğinizde deneyim ve bilgelik el ele gibiydi ama onlar sonra ayrıldılar. Sonra deneyim vardı, uzun bir zaman sonra bilgelik geldi ve bazen pek fazla bilgelik olmadı ve biz yeniden senkronize oluyoruz. O nedenle şu anda senin özünün fasetleri arasında harika bir sinerji var. Onlar bağlantısız olmak veya senkronize olmamak yerine senkronize oluyorlar.
MARY SUE: Tamam.
ADAMUS: Evet. Güzel, mükemmel. Teşekkürler.
MARY SUE: Teşekkürler.
ADAMUS: Birkaç tane daha.
LİNDA: Tamam.
ADAMUS: Birkaç tane daha. Evet.
NANCY: Ben uyudum.
ADAMUS: Sen uyudun. İyi (kahkahalar). Evet iyi. Evet. Uzun zamandır ilk kez! Evet, evet. Neden uyudun sanıyorsun?
NANCY: Ben hep şunu merak ettim - ben hep merak ederim - diğerlerinin içeri gelmesine izin vermek için sadece insan özümden mi kurtuluyorum?
ADAMUS: Bunu sen söyledin. Bu çok bilegeceydi.
NANCY: Evet.
ADAMUS: Evet. İnsanı bir anlığına bir kenara koy ve onun gelmesine ki geldi, izin ver. Şimdi, bunu yeniden hissedebilirsen gelen bilgeliği nasıl tarif edersin, nasıl tercüme edersin, insan sözcükleriyle nasıl ifade edersin?
NANCY: Neyi nasıl tercüme ederim?
ADAMUS: Lanet olası ne hissettiğini? (kahkahalar)
NANCY: Ben uyudum! (kıkırdar)
ADAMUS: Evet, sen uyudun ama şu anda uyumuyorsun. Yoksa uyuyor musun ?
NANCY: Hayır.
ADAMUS: Peki ne hissettin? Üstat ne dedi...
NANCY: Tamamlanmış.
ADAMUS: Tamamlanmış. Üstat, bilgelik sana bir şey demiş olsaydı sence ne derdi?
NANCY: Uyumam konusunda mı yoksa... (kahkahalar)
ADAMUS: Hayır, Üstadın umurunda değil bu... sizin uyumanız Üstadın bazen hoşuna bile gidiyor. O sanki, "Tanrım! Deneyimlemeyi bırak ve sadece uyu." diyor. Sence Üstat nasıl bir bilgelik verdi? Sen bunu insan sözcükleriyle ifade edecek olsan sence sen nasıl bir bilgelik kazandın?
NANCY: Öyle bir bütünlük var ki…
ADAMUS: Peki bu kadar.
NANCY: Evet.
ADAMUS: Teşekkürler.
NANCY: Evet.
ADAMUS: Tamamlanmışlık.
NANCY: Mm hımm.
ADAMUS: Şeyleri yeniden bir araya getirmek, yolculuğun tamamlanması, her şey. İyi. Mükemmel. Bu kadar. Yani sen gerçekte uyumadın.
NANCY: (kıkırdar) Evet!
ADAMUS: Horladın mı? (bazı kıkırdamalar)
NANCY: Hayır.
ADAMUS: Hayır hayır. Hayır. Sen uyuyakalmadın. Sen sadece… bu, Şaudlarda çok sık oluyor. Bu, Tobias'ı gerçekten rahatsız ediyordu. O, herkesin sıkıldığını düşünüyordu ve benim ona, “Onlar sıkılmadılar. Onlar sadece o kadar rahatladılar ki kısa bir süreliğine kendilerini serbest bıraktılar.” diye açıklama yapmam gerekti. Evet. Ben güvenli alandan bahsetmeye başladığım anda, siz kendinizi koyveriyorsunuz çünkü siz güvendesiniz. Bizim bekçilik yapmamıza gerek yok. Siz gerçekte uykuda olmuyorsunuz, böyle düşünmemeyi öğreneceksiniz. Sen uyumuyordun; Sen derinlere indin. İyi. İki tane daha. İki tane daha.
LİNDA: Ben psikologdan ilgilenmesini isteyeceğim.
ADAMUS: Ah.
JULIE: Peki.
ADAMUS: Peki sen sözel olmayan kısımda neler yaşadın?
JULIE: Ben öncelikle senin süzülmekle ilgili söylediklerini çok beğendim.
ADAMUS: Aman Tanrım.
JULIE: Çünkü sadece dalgalar vardı, o dalgalar ve sadece o harika görüntüler, sadece görüntüler ve dalgalar ve ben tamamen müzikle aktığımı hissettim. Yani bu...
ADAMUS: Ah, müzik harika bir taşıyıcıdır. Biliyorsun bazen, “Ah, Üstatla, kendi içimdeki bilgelikle pek iyi bir bağlantım yok.” diye hissettiğinde biraz müzik aç - düşünme, sözcüklerle ifade etmeye çalışma, sadece biraz müzik çal - Üstat o müzik dalgası aracılığıyla nasıl iletişim kurulacağını bilir. Ben bir Şauda veya bir çalıştaya başladığımda müzik çalarım - bom! - o dalgayı taşıyan müzik olur ve bizim sonra her şeyi anlattığımız, açıkladığımız o uzun, kasvetli süreçten geçmemiz gerekir. (bazı kıkırdamalar) Sen o bilgeliği zaten aldın. Sen zaten aldın. Çok iyi. Güzel.
JULIE: Evet.
ADAMUS: Peki bunları sözcüklere dökme zamanı geldiğine ne oldu?
JULIE: Sevinç ve varolmak ile ilgili şeyler, sanki ben bunları hep biliyordum.
ADAMUS: Evet.
JULIE: Bu yüzden geri dönme duygusu çok fazlaydı.
ADAMUS: Evet. Peki bunu hangi kelimelerle ilişkilendirirsin?
JULIE: Sanki...
ADAMUS: Evet.
JULIE: Düşünmenin, endişe etmenin, çabalamanın ve didinmenin aksine sadece öylece kalmak vardı. Sadece olmak. Sadece yaşamak.
ADAMUS: Güzel. Evet, iyi bilgelik.
JULIE: Ve biraz sevinç, bilirsin işte çok sevinç ve biraz da cesaret.
ADAMUS: Mm. Mm hımm. Güzel. Ve hepiniz bunları sözcüklere dökmeye çalışmanın sinir bozucu olduğunu keşfedeceksiniz. Hep bir eksiklik vardır. Biliyorsun, sen çok daha fazlasını hissettini ve her şeyi sözcüklere dökmek gerçekten sınırlayıcı bir şeydir ancak bu bazen diğer insanlarla veya hatta bazen Öz ile iletişim kurmaya çalışırken bile gereklidir. Evet.
Ben o nedenle soruyorum. Sende geçen yıl mevcut olmayan bir parıltı var. Neler oluyor?
JULIE: Hayat güzel! (bazı kıkırdamalar)
ADAMUS: Evet?
JULIE: Evet.
ADAMUS: Evet diyor ve yüzünde bir gülümseme var.
JULIE: It is. Her şey.
ADAMUS: Ne oldu? Yani...
JULIE: O kadar çok serbest bıraktım ve izin verdim ki.
ADAMUS: Evet, büyük bir fark var.
JULIE: Ve bu çevrimdışı olup sistemi yeniden açmak gibi bir şey.
ADAMUS: Ah, güzel, güzel. (kıkırdar) Evet ve senin enerjinde fiziksel görünümünü etkileyen büyük bir fark var. Bir de geçen yıl mevcut olmayan bir berraklık var. Evet. Çok etkileyici. İyi. İyi. Teşekkür ederim. Bir tane daha.
LINDA: Vay! Bu iyiydi. Sen pek böyle konuşmazsın. (Adamus omuzunu silker)
ADAMUS: Evet. Peki ya sen sadece müzik varken, akışta ne hissettin?
KATE: Müzik dinlerken oluşan akışta sessiz bir hiçlik vardı.
ADAMUS: Evet. Evet, evet.
KATE: Evet.
ADAMUS: Orayı çok seviyorum.
KATE: Bu çok tatlıydı. Ben hiç…
ADAMUS: Evet. Bir çok insan orasıyla, sessiz hiçlikle başa çıkamıyor. İçine mutlaka biraz ıvır zıvır, biraz gürültü doldurmaları gerekiyor. Ah, orası gidelecek güzel bir yer. Evet. Güzel. Ve sonra sözcükler için zaman geldiğinde?
KATE: Nefes almak ve açılmak.
ADAMUS: Açılmak. Peki.
KATE: Evet.
ADAMUS: Ve yeniden, lütfen... bunu bir kere daha söyler misin?
KATE: Nefes almak ve açılmak.
ADAMUS: Tamam. Yani kelimeler sadece kelimelerdir, biliyorsun bunlar hepimizin daha önce duyduğu kelimeler ama onları sen söylediğinde daha şey oluyor, daha duygulu, daha derinlikli. Bazıları, “Üstat'tan alınan bilgelik bu mu? Yani gezegende geçirdiğim 42 yıldan sonra, şimdi sahip olduğum tek şey "nefes almak ve açılmak" mı?" diye soruyor. Bunun içinde çok daha fazlası var. Çok daha fazlası.
KATE: Kesinlikle. Yani, kelimeler geldiğinde bile çok duygu vardı.
ADAMUS: Evet. Kesinlikle.
KATE: Evet.
ADAMUS: Kesinlikle. Çok iyi. Peki o zaman. Herkese teşekkürler. Teşekkür ederim.
Deneyimle ilgili konuşmamıza geri dönelim. Bu bizim için önemli bir nokta, bir değişim noktası.
LİNDA: Ne?
ADAMUS: Bir değişim noktası. Yani deneyimlemek.
Meleklerin Yolculuğu
Ben, Tobias'ın hikayesine, Meleklerin Yolculuğuna geri döneceğim. Onun anlattığı hikaye birebir anlamıyla alınmaması gereken güzel bir hikaye. Bir hikayeyi anlatmanın başka bir şekli. O, telaffuz ettiği kelimelerin ötesinde tüm enerji noktalarını aktardı. Diğer bir deyişle, hikaye sizin yaptığınız yolculuğa dair tamamıyla uygun enerjiyi içeriyordu ama o bunu bir hikaye gibi anlattı. Tobias'ın hikayesi sadece bir hikayedir. Demek istediğim, o da İncil'deki hikayesinin İncil'den çıkarılmasının bir kısmının doğru, bir kısmının da uydurma olduğunu kabul edecektir. Asıl noktaya dönecek olursak, Meleklerin Yolculuğu sizin buraya nasıl geldiğinizle ilgili güzel bir anlatım. Kimse o hikayeyi üstüne alınmasa bile güzel bir anlatım. Siz başka hiçbir yerde buna benzer bir şey okuyamazsınız. O gerçekten de çok, çok yakın bir tarif yaptı ve enerjiyi iletirken çok titiz davrandı.
*Meleklerin Yolculuğu, CD, kitap ve çalışma formatında mevcuttur.
O, sizin Melek alemlerinde beyninizin olmadığı, fiziksel olmayan halinizi anlattı. (Adamus kıkırdar) Bunu hayal etmek bazen zordur çünkü siz kendinizi bedenle ve zihinle çok fazla ilişkilendiriyorsunuz. Ama melek alemlerinde, bunu bir an için hayal edin, fiziksel beden yoktur. Ve ben bir adım daha ileri gideceğim, bunu hayal etmek gerçekten zor ama ışık beden de yoktur. Bugünlerde ışık bedenle ilgili bir sürü tartışma var ve sizin bir ışık bedeniniz, bir zihniniz ve bir fiziksel bedeniniz bile yoktu. Ama artık... ah ve önemli bir şey daha, zaman yoktu. Meleksi alemlerde zaman yok, bir geçmişiniz yok. Zaman yok.
Bunu bir anlığına hayal edin. Bu tuhaf. Bir bedenin veya bir zihnin veya bir ışık bedenin yoksa, zaman yoksa nasıl varolabilirsin ki? Bu nasıl...?! Ama öyleydi. Bu aslında daha doğal bir hal. Ve... eh... benim bunu Cauldre kanallığıyla yapmam lazım. O bana bazen bu 'ne bok oluyor' anlarını yaşatıyor.
Söyleyeceğim şey şuydu, sanki dışarısı vardı, sanki boşluğa (uzaya, mekana) dair belli belirsiz bir ipucu. Bunu hayal edebiliyor musunuz? Zaman yok ama boşluğa dair bir belirti var, beden ya da başka hiçbir şey yok.
Yani siz diğer meleksi varlıkların arasında meleksi bir varlıksınız. Siz diğer ruhlu varlıkların içinde keşfeden ruhlu bir varlıksınız. Bu, hayal etmesi zor bir şey. Bunu bir beden olmadan nasıl yaparsınız? Şey, o zaman olduğunuz meleksi varlığın hafızası yoktu. Hatıraları yoktu. Hiç yoktu. O zaman siz nasıl... (Adamus içini çeker) Şey, bunları hayal etmesi zor değil mi?
Ve şayet hayal edebilirseniz, şayet siz kendinizi bir anlığına serbest bırakabilirseniz, siz fiziksel olmayan bir gerçeklikte yine varolduğunuzu ve deneyimlerinizin olduğunu fark edersiniz. Siz o zaman fiziksel doğası olanı deneyimlememiştiniz ama siz o zaman ilk duyuları yaratıyordunuz. Ben 200.000 duyudan bahsediyorum. Bunların yarısından fazlası meleksi realitelerde yaratılmıştır, zamanın dışında, fiziksel beden yokken.
Siz oynuyordunuz. Siz, bir gün kendinize gerçek bir yaratıcı olma izni verdiğinizde realiteyi algılamak için kullanmak üzere bu duyuları, bu realiteyi algılama yollarını yaratıyordunuz.
İşte siz böyleydiniz, siz bir sürü deneyim yaşıyordunuz ama zaman yoktu. Siz çok - ben neredeyse çok hızlı gidiyordunuz diyecektim ama sizin için zaman bile yoktu ki nasıl hızlı gidesiniz? Hiç bir şey yapılandırılmamıştı. Deneyim üstüne deneyim. Her şey peş peşe oluyordu ve hatıralar yoktu. Bu, biraz tuhaf. Bu, biraz ilginç. Tüm yaradılışta bu böyleydi.
Sonunda nihayet şunlar oldu, Tobias bunları anlatmıştı, o, tüm enerjinin yavaşladığını söyledi. Benim bu konuya yaklaşımım farklı, bunlar sadece aynı şeyi söylemenin farklı yolları. Ben fiziksel gerçeklik ve zamanın dışında meydana gelen tüm bu belleğe kaydedilmeyen deneyimlerde olanların mutlaka enerjinin yavaşlamasıyla alakalı olduğunu söyleyemeyeceğim. Enerji size eskiden olduğu gibi hizmet etmeyi bıraktı. Siz kendi enerjiniz ile teması kestiniz, senkronize olmaktan çıktınız. Enerji size hizmet etmeyi bıraktı.
Yani sanırım Tobias haklıydı. Enerjinin yavaşladığı açıktı. Her şeyin tamamen duracağına dair bir korku oluştu. Tüm yaratılışın çökeceğine, onun hiçliğe, mutlak hiçliğe gideceğine dair bir korku oluştu. Sıfır noktası.
Yay Düzeni denilen şey yaratılmıştı - ve bu sadece bir metafor değil bir gerçek - tüm meleksi aileler orada bir araya geldiler ve şöyle dediler, "Enerji artık bize hizmet etmiyor. Biz senkronize olmaktan çıktık. Hadi bunun nedenlerini araştıralım. Neler olup bittiğini bulalım." Böylece Dünya yaratıldı ve siz buraya geldiniz.
İşte siz şimdi ikinci aşama olan Dünya Gezegeni'ndesiniz ve insan formunundasınız. Siz bir bakıma bilgeliği, Üstadı ve Ben'im'i, Ruh'u ardınızda bıraktınız. Siz onları arkada bırakmadınız ama onların farkında olmamak için kapıyı kapattınız, siz böylece yarattığınız tüm duyulardan uzaklaşabilecektiniz - çünkü onlar şimdi biraz kafa karıştırıcı oluyorlardı - siz Odaklanmaya ve deneyim yaşamaya başladınız. Siz derin deneyime girdiniz. Ve sizin bu odaklanma duyusu ile yaşadığınız tüm deneyimler cevapları bulmak içindi. Bunlar, “Ben kimim?” sorusuna cevap bulmak içindi ama ben bu soruyu tamamlayan bir yan soru olduğunu söyleyeceğim: “Ben bir yaratıcı olmaya hazır mıyım?”
Ruh (soul) daima, daima, zamanın var olmasından bu yana vardı, hatta zamandan önce vardı. Ruh daima varoldu ve daima da olacaktır. Ama ruh her zaman bir yaratıcı değildi. Ruh yaratıcı değildi. Sizin gezegene yaptığınız yolculuğun ve deneyimlerinizin ve “Ben kimim?” sorusunun yanı sıra sanırım daha önemli bir soru vardı, “Ben bir yaratıcı olmaya hazır mıyım?”
Siz sonra deneyimler yaşamaya başladınız. Siz derin bir şekilde deneyime daldınız. Siz o tekil Odaklanma duyusu ile deneyim yaşamaya başladınız ve benim size bugün başlarken söylediğim gibi deneyimlemeye başladınız ve sonra cevapları bulmaya çalıştınız, siz giderek kendinizi deneyime daha çok verdiniz ama cevapları alamayınca daha da fazla deneyim yaşadınız. Siz çok geçmeden şunları söylemek zorunda kaldınız: “Ben yüksek deneyimler ve düşük deneyimler yaşamalıyım. Ben depresyonda olmanın nasıl bir şey olduğunu deneyimlemeliyim, ben alkolik olmanın nasıl bir şey, ezik olmanın nasıl bir şey,kral ya da kraliçe olmanın nasıl bir şey olduğunu deneyimlemeliyim. Ben bir işe başlamak nasıl bir şey deneyimlemeliyim. Ben bir dine mensup olmak nasıl bir şey deneyimlemeliyim ve siz bunların içinde kayboldunuz. Ben kendi içimde tamamen kaybolmayı deneyimlemeliyim. Ben yükseği ve alçağı deneyimlemeliyim.” Sizin yaptığınız şey buydu.
Siz bir dizi deneyim yaşadınız ancak siz bilgelikten bilerek yararlanmadınız. Siz kendinizi hep orada olan bilgelikten kasten uzak tuttunuz çünkü sanırım siz daha fazla deneyim yaşamak istediniz. Nancy'nin de söylediği gibi, siz bir bilgelik deposu inşa etmek istediniz ki böylece onu almaya hazır olduğunuzda tamamıyla bilgelikle dolmuş olsun. Depo tamamıyla bilgelikle doldu ve bu da bizi bugün buraya, Ortaya Çıkmak Dizisine getirdi.
Biz de bu nedenle üçüncü aşama için zamanın geldiğini söyleyebiliyoruz. O bilgeliği almanın zamanı geldi çünkü siz hazırsınız. Aksi halde burada olmazdınız. Eğer siz hazır olup olmadığınız konusunda şüphe duyuyorsanız bilin ki siz hazır olmasaydınız burada olmazdın. Siz bu bilinçle rezone olmazdınız. Siz bunlarla uyumlu olmazdınız. Siz uzun bir zaman önce kovulmuş olurdunuz. Yani evet, siz o bilgelik için hazırsınız.
Ve bunun güzel yanı, benim size, “O kadar çabalamayı bırakın.” dememin nedeni, bizim şimdi sıradakine, bir sonraki aşamaya hazır olmamızdandır ve burada bilgelikle yaşanacak bilinçli deneyimler var. Hepsi aynı anda. Beklemek yok. Bilgeliğin içinden geçin ve deneyimleyin. (Adamus kıkırdar)
SART: Oley!
ADAMUS: Beklemek yok. Evet, evet!
Ama bu durumda "Ben Kimim?" sorusunun cevabı siz bunu idrak etseniz de, etmeseniz de gerçekten mevcut. "Ben Kimim?" Siz önce kimlikler inşa etmek için elinizden gelen her şeyi yaptınız ve sonra da bu yaşam sürecinde aynaları kırmak için her şeyi yaptınız. Siz kimlikleri kendinizi aynada farklı şekillerde görmek için inşa ettiniz ve siz şimdi de aynayı kırıyorsunuz çünkü siz gerçekte kim olduğunuzu görmek istiyorsunuz.
Aynı zamanda bilgelik içeri getiriliyor. Şu anda, onunla birlikte sorunun diğer kısmı cevaplandırılıyor, "Ben bir yaratıcı olmak için hazır mıyım?" Bu korkutucu bir soru.
Ben olsam muhtemelen bu soruyu sormazdım çünkü cevap pek güzel değildi. Cevap gerçekten güzel değildi.
Benim genelde çoğunuzdan duyduğum şey - gerçekten insanın her şeyden daha fazla yüz yüze kaldığı bir şey bu - “Henüz değil” ya da “Sadece biraz.” Şimdi, yaratıcı yaratıcıdır. Birazı olmaz. Küçük bir yaratıcı olmaz. Öyle bir şey yok, yaratıcı çırağı diye bir şey yok. Yani bizim burada yaratım konusunda biraz sorunumuz var çünkü bu ben Gary'ye, “Gary, bir yaratıcı olmaya hazır mısınız?” diye sorunca belli oldu.
GARY: Evet.
ADAMUS: Evet ama sen bana geçen hafta, "Ama ben tüm evreni havaya uçururum diye korkuyorum." dedin.
GARY: Şey, evet. Olabilir de.
ADAMUS: Evet olabilir de belki oldu da ama biliyorsun ruh (soul) seni yargılamaz. (kıkırdarlar) Diğer milyonlarca varlık bunu yapıyor ama ruh (soul) yapmıyor.
Bir endişe var çünkü siz aniden geçmişinize bakıyorsunuz ve bu yaşamın gerçekten ilginç olduğunu görüyorsunuz. Sizin bir hafızanız var. Sizin daha önce sahip olmadığınız bir hafızanız var. Yani siz daha önce hiç bir şekilde zincirlerle bağlanmamıştınız. Siz bir şey yapıyordunuz ve onu hatırlamıyordunuz. Siz şimdi ağır bir yükle dolu eski ve yıpranmış bir çanta gibi hatıralarınızı yanınızda taşıyorsunuz. Siz bu hatıraları yanınızda taşıyorsunuz ve şöyle diyorsunuz, “Ben bir yaratıcı olsam ne olurdu…? Ya ben aşırı yaratırsam? Ya başka birinin yaratımlarına müdahale edersem? Ya Tanrı sinirlenirse, benim yaratımlarımdan hoşlanmazsa?” Yani hala birçok soru var.
O nedenle biz bir seferde birkaç şeyi ele alıyoruz. Biz deneyiminizi bilinçli bir şekilde nasıl seçeceğinize ve bilinçli olarak nasıl yaratacağınıza bakıyoruz. Bu konuda biraz dengesizlik var ama bunun üzerinde çalışacağız.
Süper Duyu
İşte biz şimdi sizin yaşadığınız bu yaşamda deneyimi seçmeye muktedir olma noktasına geldik. Ama siz deneyimi, “Ben bu akşam biftek yemenin nasıl bir şey olduğunu deneyimlemek istiyorum.” gibi küçük şeylerle tanımlamayın. Hadi ama. Bunlar küçük şeyler. Bunlar pek ustaca şeyler değil. Deneyim bir histir. Deneyim - nasıl denir… 200.000'in üzerinde duyu var ve siz bunlardan sadece birinin farkındasınız, belki on tanesinin farkındasınız. Size avans vereyim on olsun (biri “En azından beş!” der ve bazıları kıkırdar). On, evet (Adamus kıkırdar)
Deneyim süper duyu gibi bir şeydir. Deneyim bir süper duyudur ama o henüz 'duyu' kategorisinde yer almıyor. Peki, izin verin size bir örnek vereyim.
Siz bu Dünya Gezegeni'ne gelene kadar Sevgi diye bir duyu yoktu. Sonra sizin kendinizle ve başkalarıyla yaşadığınız deneyimler sonucunda sizin romans diye adlandırdığınız derin bir tutku, harika bir tutku oluştu. Ve bu romanstan, bu romantizmin yakıcı arzusundan Sevgi duyusu oluştu. Sevgi duyusu bu gezegende yaratıldı. Ama o bir gecede oluşmadı. Onun gelişmesi biraz zaman aldı.
Yani deneyim konusunda da aynı şey oluyor. O, gelişiyor. Deneyim var ama o henüz bir duyu haline gelmedi. Ve ben ona süper duyu diyorum çünkü bu deneyim duyusu bir bakıma Sevgi ya da Birlik ya da İletişim ya da bizim daha önce bahsettiğimiz duyulardan çok daha muazzamdır.
İşte ben biz bugün burada birlikte otururken biraz dikkat dağıtıyorum. Biz şimdi deneyimi yeni bir duyu, bir süper duyu haline getiriyoruz. O, diğer duyulardan daha anlamlı ve çok daha fazla derinliğe sahip. Bazıları buna karşı çıkacaktır. Bazıları “Hayır, Sevgi en büyük duyudur." diyecektir. Ben buna hiç inanmıyorum. Sevgi ilginçtir ancak Deneyim duyusu Sevgiyi de, Birliği de ve bizim konuştuğumuz diğer duyuları da içerir. Yani her ne ise biz onu burada doğuruyoruz.
Üçlemenin, Üstadın ve Ben'im'in deneyimsel kısmından sorumlu olan siz, insan, bunları doğurur - çünkü siz olmasaydınız Üstadın yapabileceği bir şey olmazdı; eğer insan deneyim yaşamasaydı Üstadın saflaştıracak, Ben'im'e hediye edecek bilgeliği olmazdı. O nedenle insan muazzam bir deneyimleme deneyimi yaşıyor. İnsan deneyimlemeyi, bir şeyi deneyimleme yeteneğini ve nihayetinde kendi dışında bir şeyleri deneyimlemeyi çok iyi öğrendi. Bizim şimdi yaptığımız şey, kendi yaratımımız içinde hem içsel hem de dışsal olarak Öz'ümüzü deneyimleme yeteneğimizi kullanmak. Ben bunların karşısında zihnin dır dır ettiğini biliyorum, bu yüzden sadece derin bir nefes alın.
Siz şeyleri dış dünyada deneyimleyeme alıştınız, siz dış dünyadaki şeyleri deneyimlemeye alıştınız. Siz içeride çok, çok az deneyim yaşadınız ve şimdi bunların hepsi değişiyor. Siz yine dışarıdaki şeyleri, size ait olmayan şeyleri, sizin seçmediğiniz şeyleri deneyimleyebileceksiniz. Siz bunu yine yapabileceksiniz ama biz şimdi bunu aşacağız ve kendi yaratımınızda olmanın nasıl bir şey olduğunu deneyimleyeceğiz.
Siz bunu gerçekten anlamadıysanız derin bir nefes alın çünkü anlamak zorunda değilsiniz. Demek istediğim, bunu çözümlemenize gerek yok. Bu bir bilinç akışı, bir enerji akışı - enerji değil - bu ilerleyen bilinç, bir yayılımdır. Siz ona ulaşacaksınız. Ona ulaşacaksınız.
Yani biz bugün böyle bir değişim noktasındayız - değişim dedim - burada artık kendinizi sadece dışarıda deneyimlemek yok. Artık kurbanı ya da suçluyu deneyimlemek yok. Başka bir deyişle, kader yok, kapıdan çıkıp, “Bugün olacakların hepsi benim alanımın dışında” demek yok. Biz buna bir son vereceğiz. Eh, biz bunun yerine başka bir şey koyacağız. Siz yine her zamanki, “Lanet olası neler oluyor bilmiyorum." diyen insan da olabileceksiniz. Ama biz şimdi deneyimleri seçebileceğiz.
Buna nasıl muktedir olursunuz? Bunu nasıl yaparsınız. Sadece izin vererek. Bu kadar. Bu, doğal bir evrim. Bir numarası yok. Akıllı olmayı gerektirmez. Bu basitçe ona izin vermekle olur.
Biz uzun zaman önce fiziksel olmayan, zamanın olmadığı, deneyimin hiçbir sonucunun olmadığı meleksel alemlerden ayrıldık. Biz şimdi de Dünya'nın kasvetini, bu gezegeni, bilgelikle temasın olmayan ve deneyimleri dışardan geliyor gibi görünen insan formunu bırakıyoruz. İnsanlar bu yüzden, anlamalarına yardımcı olsun diye Tanrı'yı ve dinleri yarattılar. “Eh, bunlar Tanrı'dan geliyor olmalı. Bu benim karmam olmalı.” Sonra biz bunların hepsini bilinçli ve seçim yaptığımız bir deneyime dönüştüreceğiz. İşte biz bu yüzden buradayız ve bunları yapıyoruz.
İnsana Teşekkür Etmek
Hadi o zaman yeniden eğlenelim. Müzik çalalım. Rahatlayalım. Hadi insana teşekkür etmek için bir dakika ayıralım.
(müzik başlar)
Hadi biz ilerlemeden önce insanın hakkını teslim edelim. İnsan buraya atıldı ve ona, “Eh, git ve bunların hepsini çözümle." dendi. Bu arada, Üstat ve Ben'im, “Evet, sen gidiyorsun, biz burada kalacağız” dediler. (bazı kıkırdarlar) “Yardıma ihtiyacın olduğunda ara. Ödemeli arama ama." (kıkırdamalar artar)
Hadi biz insanı yaşadığı tüm deneyimleriyle birlikte kabul edelim. Yani onun çok sayıdaki hikayelerini demek istiyorum. Aslında benim için deneyim hikayeler demek. Ruh (soul) hikayeleri sever. Üstat da sever ve insan da bir gün o hikayeleri sevecek.
Hadi biz buraya balıklama atladığı için, her şeyi üstüne aldığı için, hatırlayan bir hafızaya sahip olduğu için insana teşekkür edelim. O, hafızanın olmadığı, meleksel zamanlara geri dönmek istiyor gibi.
Bu arada siz, “Peki sen hafıza yok derken ne demek istiyorsun?” diye soruyorsunuz. Benim söylediğim şeyin gerçek anlamı meleksi alemlerde bir geçmişin ya da geleceğin olmaması. Meleksi varlıkların bildikleri tek şey Şimdi anı, şimdiki zamandı.
Her neyse, hadi biz uzay ve zamanı, fiziksel bedeni ve yargılamayı deneyimlediği için insana teşekkür edelim. Vay, kendini yargılayabilmek nasıl bir deneyim. Bu arada, Ben'im bunu yapamaz, o, kendisini yargılayamaz. İnsan bunu nasıl yapacağını çok iyi öğrendi.
Bu yolculukta tek başına yürüdüğü için, bu yolculukta yalnız olduğu için insana çok itibar verelim. Ben başka insanlara teşekkür etmekten bahsetmiyorum; ben Üstat ya da Ben'im ile bilinçli bir bağlantısı olmayan insandan bahsediyorum.
Bu, bizim Yükselmiş Ustalar Kulübünde devamlı tarıştığımız bir konuyu da gündeme getiriyor. Yalnız kalmayı, izole olmayı seçen insan mıydı? Yoksa, “Hayır, benim bu parçama dokunulmaması gerekiyor.” diyen Ben'im miydi? Biz bunu hala neredeyse her gece tartışıyoruz.
Hadi biz bir yaşamdan diğerine yaşadığı bitmez tükenmez tüm deneyimlerden dolayı insana teşekkür edelim...
Yeniden deneyim yaşayabilmek amacıyla enkarnasyonlar yarattığı için...
Geçmişi ve geleceği yarattığı için.
Bu aynı zamanda hem akıllıca hem de aptalca bir şeydi. Tanrı bir geçmiş ve bir gelecek yaratmadı. Bunu yapan aslında insan bilinci, kitle bilinciydi. Bunu bir anlığına hayal edin. Geçmişi ve geleceği kitle bilinci yarattı.
Bizim 500 Şambra ile Bled, Slovenya bölgesinde çok yakında yapacağımız toplantıdaki grup, bilinçli olarak kitle bilincini serbest bırakan en büyük grup olacak. Biz bunu orada yapacağız. Ve bu herkesi etkileyecek, bu, tüm Şambra için yapılacak. Biz bunu orada yapacağız.
İnsanın geçmişi ve bir geleceği ve deneyimi yaratması bir bakıma akıllıcaydı çünkü sizin geldiğiniz bir yer vardı ve sizin her zaman gideceğiniz bir yer vardı. Bu bir deneyimdir. Ama o geçmişi taşımak size oldukça ağır gelmeye başladı ve sizin gelecekten korkmanıza neden oldu. Her neyse, şimdi geçmiş ve gelecek var. Ne deneyim ama.
İşte Üstat, çağların bilgeliği, size ait her şey, geçmiş ve gelecek şimdi size geliyor ve ben sizin her birinizin ve hepinizin Üstadına eşlik ediyorum. Biz size katılıyoruz, biz bunu sözcüklerle yapmıyoruz, biz bunu müzik üzerinden yapıyoruz, biz sizinle hayatınızda yaşayacağınız deneyimleri paylaşıyoruz.
Siz bedenli olarak gezegende kalmayı seçtiniz. Biz burada size katılacağız. Bunun tarihle veya zamanla bir alakası yok. Bu, bir his. Bu, safi his.
O halde hadi derin bir nefes alın ve bunu sözcükler olmadan hissetmek için kendinize izin verin... siz hangi deneyimleri yaşayacaksınız.
Bunun tarih ya da zamanla alakası olmadığını hatırlayın. Deneyimi muazzam bir hismiş, muazzam bir farkındalıkmış gibi hissedin.
İnsanın deneyim tanımının bile ötesine geçin.
Sonra sözcükler olmadan Üstada izin verin ve ben bunlar olurken size katılacağım.
(duraklama)
Sözcükler olmasın. Bunu henüz sözcüklere dökmeye çalışmayın.
(duraklama)
Bunun bir his bir duyu olarak gelmesine izin verin.
(duraklama)
Burada bir sürü katmanda bir şeyler oluyor. Bunlar kesinlikle sizin yaşamınızla ilgili şeyler. Bunlar sırada bekleyen şeylerle alakalı. Bunların hepsi şimdi hepimizin Deneyimi bir süper duyu olarak doğurmamızla ilgili.
Yaptığımız şeyleri anlatmak için Yükselmiş Üstatlar Kulübüne geri dönmekte sabırsızlanıyorum. Ben bunları bugüne kadar Cauldre'den bile bir sır gibi sakladım.
Biliyorsunuz, biz aslında Deneyimi bir duyu olarak doğuruyoruz. Hım! bunu bir hayal edin. Bir grup fakir insan aniden Deneyimi bir duyu olarak doğuruyor. (Adamus kıkırdar)
Siz bu gezegende, bu bedende kalırken, ben (Adamus) ve Üstat yaşayacağınız deneyimlerde size katılırken derin bir nefes alın.
(duraklama)
Siz bunları şimdi sözcüklere dökebilirsiniz. Siz bunların sözcüklerle ifade edilmesine izin verin. Düşünmeyin ama. Biliyorum tuhaf geliyor ama gerilmeyin. Sözcükler size gelecektir.
Üstat ve ben yine mevcuduz ve şimdi sözcükler size geliyorlar. Hayatınızda deneyimleyeceğiniz şeyler.. hayatınızda deneyimleyeceğiniz şeyler.
(duraklama)
Şimdi bazılarınız kendisini geri tutuyor. Onlar bunu eski deneyimlerin niteliğine dayanarak yapıyorlar. Bunu yapmayın. Bırakın sözcükler gelsin çünkü bunlar eski deneyimlerden çok farklı olacaklar.
Derin bir nefes alın ve sözcüklerin size gelmesine izin verin. Sizin onları bir araya getirmenize gerek yok. Bırakın sözcükler basitçe gelsin. Onları bir cümle içine koymak zorunda değilsiniz.
(duraklama)
Üstat bilgelik demektir ama Üstat taklit yapabilir, o, çok insan gibi olabilir, size Üstadın elinizi tutmasına izin verin derim. Ve bırakın bu yaşamda deneyimleyecekleriniz size sözcüklerle gelsin. Şimdi bu sözleri bırakın, tarifin size gelmesine izin verin.
(duraklama)
Güzelce, derin bir nefes alın… güvenli alanımızda şimdi size gelen şeyler gerçektir, bunlar sizin gerçeğinizdir. Şimdi ne geliyorsa gerçektir ve şu anda gelenler hala birçok yönden tanımlanmamış gibi görünebilir. Sizin zihniniz bunları yine de yorumlamaya çalışabilir ama her şey burada ve siz bu konuda daha derin bir anlayışa kavuşacaksınız. Belki bugün ilerleyen saatlerde, belki yarın. Acelesi yok.
Fakat Üstat, olacaklara dair sizin bir fikriniz olmasını istedi ve fark ederseniz Üstat sıradan şeylerden bahsetmiyor. Üstat sizin kahvaltıda ne yiyeceğinizden veya alacağınız yeni bir arabadan bahsetmiyor. Üstat bunlarla ilgilenmez. Üstat bunların hepsini, gündelik şeylerin basitçe var olduklarını biliyor.
Üstat daha çok sizin insan olarak neler deneyimleyeceğinizle ilgileniyor ve o kesinlikle geçmişteki deneyimleri izlemeyecek. Her şey kesinlikle çok, çok farklı olacak. Siz o nedenle kalmayı seçtiniz.
Hadi hep birlikte derin bir nefes alalım.
Biz burada bir değişim noktasındayız, bu, kendinizi ve yaşamı deneyimleme algınızın değiştiği bir nokta.
(müzik sona erer)
Oldukça basit değil mi? Zor bir şey değil. Bizim o eski deneyim yolundan çıkmamız gerekiyordu çünkü o tekrar ediyordu, o, kendini tekrar ediyordu ve oyun oynamaya devam ediyordu. Bizim bunu aşmamız gerekiyordu.
İşte biz tüm yaratım için yeni bir duyunun doğmasına yardımcı olmanın yanı sıra bugün burada bunları yaptık.
Sevgili dostlarım Ben Ben'im Adamus.
Ben bugün Şaudu biraz kısa tuttum. Ben Yükselmiş Üstatlar Kulübü'ne gitmek ve Şambra denilen bu grubu ne kadar sevdiğimi anlatmak için sabırsızlanıyorum.
Tüm yaratımda her şey yolunda. Teşekkürler. (izleyenler alkışlarlar)
İngilizceden çeviren: Meltem Taban