• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

Kanatlar Dizisi: Şaud 9


Adamus Mesajı Geoffrey Hoppe kanallığı ile 5 Mayıs 2018'de Kırmızı Çember'e sunulmuştur.



Ben Ben'im, St. Germain'in Adamus'ı.

O zaman bugün hangisi olacağız, daha çok Adamus mı? Daha çok St. Germain mi? Hım. Bu size bağlı. (Adamus kıkırdar) Ve sanırım şu soruyu sormak zorundayım, siz hangisini tercih ederdiniz?

LİNDA: Ahh!

ADAMUS: Ahh! (laughter)

LİNDA: Ahh!

ADAMUS: Size bir ipucu vereceğim. Bugünkü Şaud üç bölüm olacak. Şambra Bilgeliği'ni yaptığımız ilk bölümde ağırlıklı olarak, ah, Adamus olacak. Tartışmaların, dersin olduğu bölümde St. Germain ağırlıklı olacak. Ve sonra merabhı yaptığımız üçüncü bölümde siz olacaksınız. Bu bölümde ben size rehberlik yapacağım ama o siz olacaksınız. O...

LİNDA: (alkışlayarak onun sözünü keser) Güzel.

ADAMUS: Evet, evet. O... tek elle alkış. (kahkahalar)

LİNDA: Birinin bunu yapması gerekiyordu.

ADAMUS: Üçüncü bölüm her şeyden çok siz olacak. Siz benim ne demek istediğimi oraya geldiğimizde keşfedeceksiniz. Ama benden aldığınız biraz nazik rehberlikle o kısmı yapan siz olacaksınız tabii.

Programın İlerisinde

İşte sevgili Şambra, biz ilginç bir şeyle başlayacağız; biz programın ilerisindeyiz. Biz gerçekten programın ilerisindeyiz ve ben bunun bazılarınıza çok rahat hissettirip hissettirmediğinden emin değilim. Aranızdan bazıları bunu düşündü, "Şey, biz şimdi programın ilerisindeyken ne yapıyoruz? Biz öylece oturup programın bize yetişmesini mi bekliyoruz? Ya da biz ilerlemeye devam mı ediyoruz?" Biz programın benim düşündüğümden çok daha ilerisindeyiz. Ben bu güzel kahveden biraz içtikten sonra size bir örnek vereceğim. (Adamus kahvesinden bir yudum alır) Ben Şaudlara kahve ve siz olduğunuz için gelmeyi seviyorum. (bazı kıkırdamalar) Size bir örnek vereceğim.

Üstat Yaşamı dizisinin hiçbir bölümünün başlatılması düşünülmemişti, bunun anlamı şu, biz onun, ah, 2020'nin sonlarından önce başlayacağını düşünmemiştik. O zamana şu andan itibaren iki yıldan daha fazla var. (birisi "Vay" der) Ne?!

LİNDA: Vay! (bazı kıkırdamalar)

ADAMUS: Evet, "Ne?!"

LİNDA: Vay!

ADAMUS: Ama ben çok net bir şekilde hatırlıyorum, Cauldre ve Linda ve ekibin Rüya Yürüyüşü Doğum'u yeniden çekmek için geldikleri gündü. Bunu yapmaya gerek yoktu, o mükemmeldi. Bi...

LİNDA: Ama çektin.

ADAMUS: Biz yeniden çektik ya da onlar öyle olduğunu sandılar.

O sabah da son günlerde sık sık yaptığım gibi Yükselmiş Üstatlar Kulübü'nde oturuyordum. Ben övünmeyi severim. Ben sizinle gerçekten gurur duyuyorum, ben o nedenle övünmeyi seviyorum. Ben bunu sizlere söylemiyorum ama diğer Yükselmiş Üstatlara söylüyorum. Benim enerjiyi hissetmem gerekiyordu - şu anda Şambra hangi noktada? Ben aniden bizim programın çok, çok ilerisinde olduğumuzu fark etttim. Ben, "Biz aslında Üstat Yaşamı dizisine başlamak için hazırız." dedim ki bunun birkaç yıldan önce olması düşünülmüyordu.

LİNDA: O zaman biz şimdi kendimizi alkışlayabilir miyiz?

ADAMUS: Hayır, ben konuşmamı bitirdikten sonra alkışlayın. (bazı kahkahalar) Ve onlar o sabah yarım saat öncesinden prodüksiyona başlamak için geldiklerinde ki bu bana göre çok zaman demek (bazı kıkırdamalar) ben, "Hayır, siz başka bir şey çekeceksiniz, anda, doğaçlama olarak. Sizin bunların hepsini planlamanız gerekmiyor. Sadece kalkın ve yapın." dedim. Ve onlar yaptılar.

Bizim henüz çektiğimiz 'Üstat Yaşamı 7, Ben Yaratımım' programın çok ilerisinde. Benim tahminime göre bunun, ah, 2023'te olması gerekirdi. Cidden - ve ben burada abartmıyorum - cidden, siz programın o kadar ilerisindeydiniz.

Sizin bu bedenli aydınlamayı gerçekleştirmeniz için gerçekten çok derin bir arzunuz ve tutkunuz vardı. Ben yaraları aşmanın, işleme sürecinin, enerjiye bağımlılığın daha uzun zaman alacağını düşündüm. Ben bunları aşmanın uzun bir zaman alacağını düşündüm.

Şimdi, aynı zamanda çok insan ayrıldı çünkü onlar tam olarak hazır değillerdi. Fakat, "Biz cesur ve gözüpek olacağız. Biz bir sonraki adımı atacağız. Biz ona atılacağız." diyen tüm dünyadan bir çekirdek Şambra grubu vardı - şu anda burada olanlar ve internetten izleyenler. Ve işte biz 5 Mayıs'ta buradayız, ben 2018 yılında olduğumuza inanıyorum, en azından siz öylesiniz ve biz Üstat Yaşamı 7 için şimdiden hazırız. Biz zaten yaratım hakkında konuşuyoruz. Bu dev bir adım.

Biz diğer şeyleri arkamızda bıraktık. Biz artık eski dramlara, eski enerjilere bağımlı değiliz ki onlar aslında... onlar gerçekten gerçek bilinç değilller. Onlar, tüm o eski şeyler zihnin kalıplarıdır ve biz şimdi hayranlık uyandıran bir enerji ve bilgelik anlayışı ile tamamen yeni bir yaratım yolculuğuna çıkıyoruz. Öteki türlüsü sizin hayal edebileceğiniz her şekilde zarar verirdi - fiziksel, zihinsel ve hatta ruhsal olarak.

Bu temel olmadan bunu yapamazdık. Sizin enerjinin ne olduğunu anlamanız gerekiyordu. Biz bugün bu konuda daha çok konuşacağız. Sizin Üstadın, bilgeliğin içeri gelmesi için izin vermeye muktedir olmanız gerekiyordu. Böyle olmasa her şey korkunç derecede dengeden çıkardı ve çok zarar verirdi. Bu durum sizin hayal edebileceğiniz her şekilde - fiziksel, zihinsen ve hatta ruhsal - zarar verirdi.

Biz bunu birkaç şey sayesinde yaptık. Biz bunu ilk olarak, bir parça bilgi, iyi bilgi ile yaptık, ben sizin zaten bildiğiniz ama sanki unutmuş olduğunuz şeylerin üzerinden geçtim. Biz bunu kısmen mizahla, eğlenceyle yaptık. Umarım bazılarınız yol boyunca eğlenmiştir, arada bir gülümsemiştir. Dikkat dağıtma. Bu işin bir parçası olan dikkat dağıtma da olağanüstü bir şekilde önemli. Dikkat dağıtmanın değerini asla küçümsemeyin çünkü insanlar şeyler konusunda çok zihinselleşiyorlar. Zihin şeyleri içeri kilitliyor ve serbest bırakmıyor. Eğer siz birinin dikkatini çabucak dağıtabilirseniz, o, içeri girecektir. O, içeri kayacaktır. Bu bir açıdan o aynı prensibe dayanır, o, benim çarp ve doldur diye adlandırdığım sapkın bir yol izler. Burası, şey, sizin duvara tosladığınız yerdir çünkü siz onun orada olduğunu görmüyorsunuzdur; sizin canınız acır; sizin burnunuz kanar; sizin başınız ağırır ve siz geçiş yapacakmışsınız gibi hissedersiniz. Bu, ruhla, Üstatla, bilgelikle dolmak için büyük bir fırsattır çünkü insan bazen kendi kimliği ile o kadar özdeşleşir, o kadar kendi içine kilitlenir ki dolmak için o darbeye ihtiyaç duyar.

Dikkat dağıtmalar da aynı şekildedir. İnsanlar kendi zihinlerine girerler. Sizin çalıştay diye adlandırdığınız toplantılarda çok sık oluyor bu, biz bir soru yöneltiyoruz ve birinin nasıl zihinselleştiğini görebiliyor ve hissedebiliyoruz. Onlar nefes almayı kesiyorlar. Onlar bilişlerine gideceklerine zihinlerine gidiyorlar ve onlar çok gerginleşiyorlar. O anda küçük bir dikkat dağıtma onları zihinlerinden çıkarıyor, onların bilişlerine girmelerine izin veriyor. Bu yüzden bir parça dikkat dağıtma oldu.

Sonra beş bölümün de İzin Vermek'ten oluştuğunu söylemeliyim. Aslında sizin şaşırtıcı biçimde iyi olduğunuz kısım bu. Biz 'Ve' ve 'İzin Vermek' konusunda konuşurken ben aslında, bilirsiniz işte, çok direnç oluşur diye hesaplamıştım. İzin vermeye karşı çok direnç çünkü bildiğiniz gibi İzin Vermek demek bırakmak, Siz olana, Üstada, bazılarınızın tanrısallık dediğine açılmak, Ben'im'in içeri girmesine izin vermek demektir. Bu, zihnin kontrol etmiyor anlamına gelir ve buna ihtiyaç da yoktur. Ama İzin Vermek, belki seni nelerin beklediğini veya neyin içeri gireceğini bilmeden izin vermektir, şey, sadece - Öz'üne, gerçek Öz'üne - izin vermektir, karanlık enerjileri çekerim ve onların içeri girmesine izin vereceğim diye endişe bile etmeyecek kadar cesur ve gözüpek olmak demektir çünkü bir kere bunlar olmayacak. İkinci olarak siz kendinizle başa çıkmayı bildiğiniz için şimdi karanlık enerjiler ile de başa çıkmayı biliyorsunuz. (bazı kıkırdamalar) Yani siz onların nasıl iş gördüklerini, nasıl hareket ettiklerini, onların nasıl oyun oynadıklarını biliyorsunuz demek istiyorum. Yani siz Size, dünyanın geri kalanına değil, siz Öz'ünüze izin verecek kadar cesur ve gözüpek oldunuz. Sadece o İzin Veriş muhtemelen bizim şimdiye kadar birlikte yaptığımız her şeyde en büyük farkı oluşturdu.

Başlangıçta çoğunuz İzin Vermek üzerinde çok çalıştı. Siz ona başka bir disiplin, başka tür metotmuş gibi yaklaştınız. Siz sonra, ah, izin vermenin derin bir nefes almak olduğunu fark ettiniz. Sizin ona odaklanmanız gerekmez. Siz sadece izin verirsiniz ve her şey o kadar sessiz bir şekilde meydana gelir ki siz, "Şey, bir şey oluyor mu?" diye merak edersiniz. Çok sessizdir ama siz Üstadın, Ben'im'in enerji ile alakalı olmadığını fark etmeye başlıyorsunuz. Her şey bilinçle ilgilidir. Ve tabii enerjiyle alakası olmadığı için de çok büyük bir hareket meydana gelmez. Siz bunlar olurken enerjinin bir çağlayan gibi içinize döküldüğünü hissetmezsiniz. O çok, çok sessizdir. O kadar sessiz o kadar süptil ki zihin neler olduğunu bilmeyebilir de. Ama siz bilirsiniz. Siz Öz'ünüze izin veriyorsunuz. Dışarıdan bir Tanrı'ya değil, ruhsal rehberlere veya başmeleklere veya onun gibi şeylere değil. Siz neyseniz tamamına, her şeyinize izin veriyorsunuz.

Hadi bir an duralım ve hemen şimdi izin verelim... siz basitçe derin bir nefes alın... ve Üstat girmeye devam etsin ve siz gerçekten kimseniz ona geri dönün.

Bu, korku olmadan, direnç olmadan, hatta kontrol etmeye çalışmadan da olur. Bunun enerjiye izin vermekle, kutsanmış bir insana izin vermekle alakası yok. Bu sizle ilgili, sadece Siz'e izin vermekle ilgili bir şey.

Bakın, sizin bunun üzerinde çalışmanız gerekmez. Bu, "Ah, evet. Ben izin veriyorum." demek gibi bir şeydir. Bu sizin içinizdeki boşlukları açar. Bu, zihni ve bedeni bile açar. Beden, Sınırsız Enerji bedenini içeri getirmek için kendine atalardan kalma bedenin ötesine geçme izni verir. Sizin nihayetinde verdiğiniz o izin, zihnin kendisini yeniden konumlandırmasına yol açtı ki o artık baskın güç olmasın. Onun artık enerjiye bağımlı olması gerekmiyor. Zihin geriye doğru hareket ediyor gibi.

Önce direnç oluşur evet ve yine biraz direnç olacaktır ama zihin sanki bilgelik için, biliş için yer açıyor gibi ve siz şimdi izin verirken böyle oluyor. Siz basitçe farkına varıyorsunuz, "Zamanı geldi. Başka ne yapacağım ki?" diyorsunuz. Bütün o aldatmacalar, sizin geçmişte yaptığınız hiçbir şey gerçekte işe yaramıyor. O nedenle siz, "Ah, doğru. Ben sadece Ben'im'e izin vereceğim." diyorsunuz. O İzin Veriş bizim birlikte yaptığımız her şeyde en büyük farkı yarattı.

Merabhlar önemli bir rol oynuyor. Onlar aslında meydana gelen her şeyi, özellikle de İzin Verilenleri bütünleştiriyor ve yeniden söylüyorum İzin Vermek çok sessiz, zarif bir işlemdir. Sizin bedeniniz seğirmeyecek ve titremeyecek ve dengesiz olmayacak. Siz basitçe izin verirsiniz o da çok zarif bir şekilde gelir.

Ben İzin Vermeyi seviyorum ve o bizi şu anda bulunduğumuz yere, bizim yaratım hakkında gerçekten konuşabileceğimiz yere getirdi ve burada her şey çok eğlenceli oluyor. Bunun dışındaki her şey biraz zor oldu ama kendi yaratımlarımıza girdiğimizde her şey gerçekten eğlenceli oluyor. Siz bedenli insan formunda kendi yaratımlarınızı deneyimleyeceksiniz. Siz henüz bu gerçeklik düzeyinde var olmayan yaratımların çoklu boyutlu doğasını da deneyimleyeceksiniz ve onlar genişliyorlar. Yani burada her şey renkli, eğlenceli, dinamik, heyecan verici bir hale gelecek.

Sizin gittiğiniz yerde aynı zamanda, "Buraya ulaşmam neden bu kadar uzun bir süre aldı? Ben neden direnç gösterdim? Ben neden basitçe izin vereceğime her şeyi sınırlı bir zihin ile yapmak zorunda kaldım? Buraya ulaşmak kaç yaşam aldı?" şeklinde bir parça üzüntü, bir parça hüzün de olacak ama siz başlangıçtaki - neden bu kadar uzun sürdü - dediğiniz o üzüntüyü yaşadıktan sonra bilgeliği, tüm deneyimlerin güzelliğini, hatta uyanışın meydan okuyan deneyimlerini, uyanışın haşin deneyimlerini içeri getirmeye başlayacaksınız.

O halde hadi güzel, derin bir nefes alalım.

Olay İzin Vermekti. Diğer Yükselmiş Üstatlar sordu bunu bana çünkü biliyorsunuz onların çoğu başka gruplarla çalışıyorlar. Onlardan bazıları gerçekten büyük gruplarla çalışıyorlar, bazıları da daha küçük kapalı gruplarla ama onlar bana, "Yani nedir Adasmus, sen ne yapıyorsun? Gizli sos ne? Biz ne yapabiliriz?" diye sormaya devam ediyorlar. Benim gülmem gerekiyor çünkü onların bunu gerçekten anlaması için Şambra ile çalışmaları gerekir. Onların grupları, onların çalıştıkları insan grupları sizin gibi olmalılar ama değiller çünkü sizin gibisi yok. (birisi, "Evet!" diye bağırır)

LİNDA: Ah-ah. (izleyenler alkışlarlar) Ah, ah!

ADAMUS: Şimdi, soru şu, benim dediğim şey size neyi çağrıştırdı? (bazı kahkahalar)

LİNDA: Mm hımm. Mm hımm.

ADAMUS: Bir kez daha söylüyorum - "Çünkü sizin gibisi yok." (kıkırdamalar artar)

SART: Ya!

ADAMUS: Onlar sormaya devam ediyorlar, "Şey, gizli sos ne?" Ve ben bunu onlarla gerçek anlamda paylaşamayacağımı biliyorum çünkü bu onların gruplarında işe yaramaz. Bu gerçekten işe yaramayacaktır. Bunu bir anlığına hissedin. Ve ben onlara, "Bu, İzin Vermek." demek istiyorum ama onların grupları bunu başka bir meditasyona dönüştüreceklerdir. Sonra onların giyinmeleri gereken 'izin verme' kıyafetleri olacaktır ve onların 'izin verme' ritüelleri olacaktır ve onların bir 'izin verme komiteleri' olacaktır. İnsanlar bunları yapıyorlar, onlar her şeyi komitelere çeviriyorlar ve bütünüyle sikip atıyorlar. Komiteler olayı ne bilmiyorum. Sanırım onlar göksel konseyleri taklit ediyorlar ama göksel konseyler komite değillerdir. Bizim komiteler ile ilişkilendirdiğimiz bir sıkıntımız yok. Komiteler herhangi bir şeydeki yaşamı yok etmenin iyi bir yoludur. İyi bir fikriniz, bir keşfiniz mi var? Onu bir komiteye götürün - bamm! - orada hemen can versin. Ve ne derler bilirsiniz, "Bizim bu konuyu düşünmemiz gerekiyor." (Linda kıkırdar) Evet. "Bizim bunu bir sonraki toplantı için ajandaya koymamız gerekiyor." O, ölmüştür. Onun hayatta kalma şansı yoktur.

Onlar izin vermeyi insanlara götüreceklerdir ve şöyle diyeceklerdir, "İzin vermek diye şaşırtıcı, güzel, basit bir şey var. O sizi uyanışınızdan üstatlığa zarif bir şekilde taşıyacaktır. Bu basitçe izin vermektir." Ancak onların grupları bunu öyle olmayan bir şeye dönüştüreceklerdir. Siz bunu yapmadınız. Siz İzin Vermek ile bir süre mücadele ettiniz. Siz İzin Vermeye odaklanmaya çalıştınız ve sonra bir gün şunu fark ettiniz, "Ah, bu odaklanılacak bir şey değil." Bu, "Ben izin veriyorum." ruhsat vermek gibi bir şey. Hepsi bu. Siz yaşamınıza devam edersiniz.

Yani onların grupları Şambra gibi değiller. Onların grupları... bilirsiniz işte, benim bir teorim var ama bunu belki kaydetmemeliyiz.

LİNDA: Artık çok geç. (bazı kıkırdamalar)

ADAMUS: Çok geç. Peki. Benim bir teorim var. İnsanlar kontrolü seviyorlar. Onlar kontrolü seviyorlar. Siz bazen onların o katı dini gruplara veya ruhsal gruplara katılmalarına şaşırıyorsunuz. Sizin saçınızı belli bir şekilde kesmeniz gerekiyor ve sizin her şeyi başkaları gibi yapmanız gerekiyor. Bu, grup zihniyeti gibi bir şey ve ben çoğu kez şaşırarak, "Şey, çok katı. Çok sıkıcı." demişimdir.

İnsanlar bunu neden yapıyorlar? Onlar kontrolü seviyorlar. Onlar ne yapacaklarını başkasının söylemesinden hoşlanıyorlar çünkü kendi kurtuluşunu, daha iyi bir kelime olmadığı için kullandım, sağlamaya çalışmak zordur. Sizin kendinizle yüzleşmeniz gerekir. Ama Papa size, "Cuma günleri et yemeyin." derse kolaydır - sanırım siz şimdi yiyebiliyorsunuz doğru mu? (birisi, "Evet." der) Bunun için cehenneme gitti herkes. (kahkahalar) Ama Papa, "Bu şekilde yapılır. Siz boşanmazsınız. Doğum kontrolünü unutun." der ve bunun gibi bir sürü kural vardır veya diğer gruplarda belli şeyleri yiyemez ve içemezsiniz... biz istediğimiz her şeyi içeriz! Ve siz içiyorsunuz da! Birçok şey. (kahkahalar) Ve bu iyi çünkü siz bu kahvenin sadece enerji olduğunu fark ediyorsunuz. Eğer bu votka olsaydı yine sadece enerji olacaktı. Eğer bu... (Linda ona bir bakış atar) limonata (kahkahalar) olsaydı sadece enerji olmuş olurdu. Umarım birileri onları yudumlarlar. Bunlar sona erecek... bunlar sadece enerji.

Yani yiyebileceğiniz şeyleri, içebileceğiniz şeyleri yasaklayan gruplar var. Bunların hiçbirinin bir anlamı yok. Siz dar bir iç çamaşırı giyinmişken nasıl izin verebilirsiniz ki?

LİNDA: Ne? (kahkahalar artar)

ADAMUS: Ben bunu hem gerçek anlamıyla hem de mecazi anlamıyla söylüyorum. (kahkahalar) Bunu yapamazsınız çünkü o dar iç çamaşırı sizi hep sıkar ve sonra sizin eğlenceli şeyler yemeniz gerekir ya da siz...

LİNDA: Sen hiç kadın oldun mu?

ADAMUS: Evet. (kıkırdamalar artar)

LİNDA: Ve sen iç çamaşırını hatırlıyor musun?

ADAMUS: Çok çeşitli vardı. (kahkahalar) Evet.

LİNDA: Tabii canım! (Adamus kıkırdar) Tabii!

ADAMUS: Evet, ben kadın olarak birçok ömür yaşadım.

LİNDA: Neden onları hiç anlatmıyorsun?

ADAMUS: Ben bizim şu anda buna girmek istediğimizi sanmıyorum. Ben bir yerlerde şanslı hayatlar yaşadım. (bazı kıkırdamalar)

Yani İzin Vermek. Siz bununla o gruplar gibi kurallardan hoşlanan bir gruba nasıl gidebilirsiniz ki? Onlar bunu geliştirirler, "Bana kötü olduğumu söyle ve bana ne yapmam gerektiğini söyle. İnsanlar bunu geliştirirler. Bu neden böyle? Ben buna gerçekten bir anlam veremiyorum. Sen benden neden senin bir günahkar olduğunu, zayıf olduğunu, düşmüş bir melek olduğunu söylememi istiyorsun?

LİNDA: (fısıldayarak) Hayır, biz istemiyoruz.

ADAMUS: Ama bu insanların hoşuna gidiyor, "Ah, evet! Lütfen..."

LİNDA: (fısıldamaya devam eder) Hayır, biz istemiyoruz.

ADAMUS: “… ben ne kadar kötüyüm?!

LİNDA: (fısıldayarak) Hayır, biz istemiyoruz.

ADAMUS: Sen katolik okuluna gittin. (Linda'ya) Sen oraya isteyerek gittin.

LİNDA: Ben tüm vaktimi salonda geçirdim. Ben bununla başa çıkamadım. (kahkahalar)

ADAMUS: Gördünüz mü? (kahkahalar ve alkışlar) Yani insanlar ne kadar kötü olduklarının onlara söylenmesinden hoşlanıyorlar - "Doğru. Ben çok kötüyüm - sonra bunun için cezalandırılmayı seviyorlar.

LİNDA: (bağırarak) Hayır, biz hoşlanmıyoruz. (kıkırdamalar artar)

ADAMUS: Sen neden hep salona gittin?

LİNDA: O saçmalıktan hoşlanmadığım için.

ADAMUS: Ama cezalandırılmaktan hoşlanıyordun. Sonra insanlar... (birisi, "ahh! " der)

LİNDA: Ahh, yapma!

ADAMUS: … insanlar…

LİNDA: Çarpıtıyorsun.

ADAMUS: Onun seçimi benim değil. (bazı kıkırdamalar) İnsanlar kuralları seviyorlar, "Peki, işte yapacağın şeyler. Cuma günleri et yeme" veya ""Dar iç çamaşırı giy" veya "Bunu yiyemezsin." Ah ve bu arada biz...

LİNDA: Hayır, onlara yanlış mesaj vermemek için uzun iç çamaşırı giyiyorlardı.

ADAMUS: Yeri gelmişken, o çantayı ödünç alabilir miyim?

ŞAMBRA 1 (kadın): Evet.

ADAMUS: Peki, teşekkür ederim.

LİNDA: Ah, ah.

ADAMUS: İyi bir şey var mı içinde?

LİNDA: Bunu yapmamalısın.

ŞAMBRA 1: Kahve.

ADAMUS: Ah, kahve. Teşekkür ederim.

LİNDA: Hata yaptın. (Linda kıkırdar)

ADAMUS: Ve yeri gelmişken... (Adamus sanki bağış olarak verilmiş gibi çantayı uzatır)

LİNDA: Ah, hayır! (birisi, "Ah, evet! Bağış çanağı" der)

ADAMUS: … bağış çanağı. Günahkar! Günahkar! (kahkahalar)

LİNDA: Ahhh!

ADAMUS: Satın almak istediğim senin... ah, duble günahkar! (kahkahalar artar) Ah, dur, dur! Ben senin ne yaptığını biliyorum.

LİNDA: Ahhh! Kefaretini ödemen gerekir.

ADAMUS: İşte bu bir tür tuhaf insan davranı- ... Edith, sen ne kadar söküleceksin?

LİNDA: Kefaretini öde.

EDİTH: Bunu söylediğim için üzgünüm ama ödemiyorum.

ADAMUS: Senin... ben senin şeyini sevdim - üzerindeki o mor rengi. Bunu benim için giyinmedin öyle değil mi?

EDİTH: Tabii ki senin için giyindim.

ADAMUS: Öyle mi? Çok güzel bir renk. (bazıları kıkırdar) Kutuya bir şey atıldı mı? (Edith kutuya bir şey atar gibi yapar) Ne?! Tipik bir Şambra. (kahkahalar artar) Evet. Yani nedenini bilmiyorum ama neyse asıl konuya dönelim. Şambra, ilginç...

LİNDA: Asıl konu neydi?

ADAMUS: Şambra ilginç. İlginç Şambra. (izleyenler alkışlarlar) Evet. Kurallar yok. Aptallar yok.

LİNDA: Aah! (izleyenler,Aaah!” derler) Aah! Bunu sevdim. (Adamus kıkırdar ve birisi, "Tişört zamanı" der)

ADAMUS: Tört zamanı.

LİNDA: Evet.

ADAMUS: Sanırım Cauldre bana yan binada uygun bir yer olduğunu söylüyor. Sanırım sen orayı kiralayıp bir tişört ve tişört arması satan bir mağaza açmalısın. Bizim stüdyoda yaptığımız her şey ertesi gün... (kahkahalar) Sen kalitesine bakmaksızın tişört ve arma üretiyorsun ve ah! Asıl konuya dönelim. .

LİNDA: Harika.

ADAMUS: Ve benim çok ciddi olduğum konuya.

LİNDA: Tamam, tamam.

ADAMUS: İzin Vermek sayesinde oldu. Kurallar değil, disiplinler değil, Adamus amca için dolarlar toplayarak değil, İzin Vermek sayesinde. (bazı kıkırdamalar) Bizi buraya getiren şey İzin Vermek oldu, o bizi, "Biz Şimdi yaratım için hazırız." diyebildiğimiz bir noktaya getirdi. Burada bedenli bir halde olmak ve yaratmak bir Atlantis Rüyası.

Denilecek tek bir şey var, "Tamam, ben üstatlığa kadar geldim. Ben bedenliyim. Ben Buradayım." Ama bu işin yaratım kısmı, bilinçli yaratım - Ben'im Yaratımı - olmadan aslında zaten burada kalmaya değmez. Çoğunuz geçmişte bunu sordunuz, "Neden kalayım ki?" Bazılarınız hala bu ikilemi yaşıyor. "Ben neden kalayım ki? Tanrım, tamam. Ben kendime üstatlık için, bilgelik için, diğer şeyler için izin vereceğim. Ben eski işlemleri, enerjiye bağımlılığı ve buna benzer şeylerin hepsini bırakacağım. Ama neden kalmalıyım ki?" Yanıt, yaratım. Kendi yaratımınızın içinde yaratmak için. Ben'im Yaratımı sırasında, Ben'im ile Yaratırken bilinçli olmak için ve burada insan Üstat olmak ve yaratmak için. Kalmak için böyle bir neden var.

O halde güzel, derin bir nefes alalım.

Biliyorum ki çoğunuz giderek daha çok hassaslaşıyor ve enerjilerin farkına varıyor. Hissetmek için bir an durun, enerjiler daima katman katmandır. Onlar asla tekil değildir. Katmanlar değişiyor ve hareket ediyorlar ve bazıları daha parlak olurken, bazıları da parlaklıklarını kaybediyorlar. Enerjinin farkına varmak için kendine izin verenler sadece enerjiyi hissedin.

(duraklama)

Biz programın çok ilerisindeyiz ve şimdi gerçek eğlence başlıyor - yaratımın içinde yaratmak. Biz bu nedenle buradayız.

Ve bu benim için de eğlenceli olacak. Bir sürü ders yerine ve eski kokuşmuş yollara geri döndüğünüz için ellerinize şaplak atmak yerine şimdi hareket edebiliriz.

O zaman güzel, derin bir nefes.

Şambra Bilgeliği

Ve şimdi sanırım gösterimizin sıradaki bölümünün zamanı geldi.

LİNDA: Ah.

ADAMUS: Benim en sevdiğim şeylerden birinin zamanı. Bu bizim soru ve cevap yaptığımız kısım ama soruları ben soruyorum, siz cevaplıyorsunuz. Linda mikrofon lütfen.

LİNDA: Hadi be!

ADAMUS: Şimdi şeyin zamanı... (izleyenler, "Şambra Bilgeliği" derler ve çok eğlendirici bir video başlar)

Ve şimdi Şambra Bilgeliği zamanı! Bilgeliğinizi paylaşacak mısınız?

Evet!

Ya da tuvalet klozetine mi gönderileceksiniz?

Huuu!

(izleyiciler güler ve alkışlarlar)

Şambra Bilgeliği konusunda çok hızlıca bir şey, lütfen o korkunç kelimeleri söylemeyin... (izleyenler, "Bilmiyorum" derler) Ben size şimdi o kelimeleri kullanmayın d*edim ve siz ne yapıyorsunuz? (kahkahalar) Siz tutup onları söylüyorsunuz. O korkunç kelimeleri söylemeyin. Eğer siz ihtiyaç duyuyorsanız bunun üzerinde biraz çalışabilir ve "Adamus, cevap benim varlığımda henüz idrak ediliyor." diyerek daha yaratıcı olabilirsiniz. (kahkahalar artar) Ama lütfen herhangi bir Şambra toplantısında söylenmemesi gereken o kelimeleri söylemeyin.

İşte bugünün sorusu, bu hem bilmece hem de soru gibi bir şey. Bu soru zihni karıştıracaktır ve kalbin hoşuna gidecektir. (Adamus kıkırdar)

Günün Sorusu

Bir özellik söyleyin - bana sadece bir tane özellik söyleyin, tam bir liste vermeyin. Hangi özellik, ah... bedenli bir Üstat için hangi özellik uygun olmayacaktır. Uygun olmayan bir özellik.

Şimdi, başlamadan önce bunu bir anlığına hissedin. Bilmecenin bir bölümü sizin mücadele ettiğiniz bir özellik. Bu sizin neredeyse korktuğunuz bir özellik ama bedenli üstatlığa ait olmayan bir özellik. O tek özellik nedir?

Şimdi, bir sürü doğru cevap gelecektir ve sonra benim cevabım tabii. Evet. Birisi benim cevabımı verecek olursa, Cauldre'nin cebinden hemen bir özel Adamus Ödülü alacaktır, (kahkahalar) Linda'da Adamus Ödülü olmadığı için bu böyle.

O halde başlayalım. Bedenli üstatlıkta yeri olmayan bir özellik. Bu bir özellik olabilir - şey, bu, çoğunuzda var - şu anda sahip olduğunuz bir özellik ama siz onu bedenli üstatlığa taşımak istemeyeceksiniz. Bu nedir? Linda mikrofon lütfen.

LİNDA: Ah canım. Ah canım.

ADAMUS: Merhaba.

BONNİE: Merhaba.

ADAMUS: Evet.

BONNİE: Şu anda sahip olduğun ama ilerlediğinde taşımayacağın bir özellik?

ADAMUS: Evet.

(kadın duraklar)

Kafanı öyle sallama çünkü ben sözcüklerin adeta senin dilinden döküldüğünü duydum. Sadece bir şey uydur. Bu her zaman bir çıkış yoludur, bir şey uydur çünkü uydurmuyorsun. Sen bir şeyin gelmesine izin veriyorsun. Hadi baştan başlayalım. Şapkan hoşuma gitti bu arada. Bir dahaki sefere bana da bir tane getirir misin? (bazı kıkırdamalar)

BONNİE: Tamam.

ADAMUS: Evet, evet. Hadi baştan başlayalım. Bedenli üstatlığa götürmek istemeyeceğin özellik nedir?

BONNİE: Herhangi bir zamanda korku dolu olmak.

ADAMUS: Bu doğru. Peki. Harika değil ama korkmak... neden korku... Şu tarafa doğru yürümem gerek. Sen neden korkuyorsun? Sen neden korkardın?

BONNİE: Hata yapmaktan.

ADAMUS: Sen hata yapamazsın. Hayır, sen hata yapamazsın. Buna ne diyorsun? Herkes bu kancadan kurtulsun. Sen hata yapamazsın. Kerri hariç. (kahkahalar)

KERRİ: Kesinlikle olmaz!

ADAMUS: Onun umurunda değil o nedenle önemi yok. Sen hangi konuda hata yapmaktan korkardın? Dar iç çamaşırı mı giydin? (birisi, "Ah, hayır!" diye bağırır)

BONNİE: Kesinlikle.

ADAMUS: Gerçek anlamda değil ama mecazi anlamda giyinmiş. Her şey böyle kontrol altında gibi değil mi?

BONNİE: Tabii.

ADAMUS: Evet, tabii. Bunu serbest bırakmayı düşündün mü?

BONNİE: Düşündüm.

ADAMUS: Evet, ve?

BONNİE: Şey...

ADAMUS: Serbet bırakmadım.

BONNİE: Henüz değil.

ADAMUS: Peki neden korkuyorsun, ölümden mi?

BONNİE: Hayır, tabii ki.

ADAMUS: Hayır, tabii ki. Sen toplum içinde uygunsuz bir kıyafetle dolaşmaktan mı korkuyorsun?

BONNİE: Ah, bu bir hata olurdu. (bazı kıkırdamalar)

ADAMUS: Ah! Ah, hata olrdu. Evet, evet. Peki. (kadın kıkırdar) Hastalanmaktan mı korkuyorsun?

BONNİE: Hayır. Korkmuyorum. sadece... hayır.

ADAMUS: Peki. Korktuğu başka bir şey söyle.

BONNİE: Şey, dediğim gibi, hata yapmak.

ADAMUS: Hata yapmak. Burada daha sert klmeler kullanabilir miyim? (Adamus kıkırdar) "Aptal gibi gözükmek."

BONNİE: Ah, evet bu iyi.

ADAMUS: Bu gerçekten iyi. Ama bizim geçen ay zeka konusunda söylediklerimiz hatırla...

BONNiE: Ah, ah.

ADAMUS: … ve bilinç konusunda. Bilincin zekası yoktur, sanırım bu hepimizi aptal yapar. Evet. Peki, güzel. Yani korku dolu olmak. Bu senin bedenli üstatlığa taşımak istemediğin tek şey. Bu iyi. Ben seni.. seni ben... şoke mi oldun? Şokta mısın?

BONNİE: Hayır.

ADAMUS: Hayır. Peki. Linda'nın mikrofonu sana vermemesini mi dilerdin?

BONNİE: Evet.

ADAMUS: Evet. Evet. (Linda güler) Medyum muyum neyim?

LİNDA: Hayır! Bu medyumluk değil! (kıkırdar)

ADAMUS: Sıradaki. Bedenli üstatlığa taşımak istemediğin tek şey nedir?

JENNİFER: Başka insanların ne düşündüklerini umursamak.

ADAMUS: Umursamak - ah, gerçekten. Evet.

JENNİFER: Evet. Benim için en önemli şey.

ADAMUS: Ayağa kalkarmısın lütfen ve herkes onun nasıl giyindiğine bir bakabilir mi? (Adamus kıkırdar) Sıkıcı değil mi?

JENNİFER: Evet.

ADAMUS: Bu başka insanlar ne düşünür diye korkmaktan.

JENNİFER: Evet çünkü benim durumum şöyleydi, ben inanları gerçekten üzen şeyler yapmaya başlamıştım ve ben bunun beni sıkıntıya sokmasına izin verseydim gerçekten yapmak istediğim şeyden uzaklaşacaktım.

ADAMUS: Evet. Sen ne yapıyordun...

JENNİFER: Ben sürünün yüz karası olma ve insanların arkamdan benimle eğlenmesine rağmen devam etmeliydim.

ADAMUS: Aslında insanların arkandan konuştuğunu bilmek eğlenceli bir şeydir. Yani şunu demek istiyorum onların senin arkandan hiç konuşmamaları korkunç olmaz mıydı? (kadın kıkırdar) O zaman şöyle olurdu, "Kim, Horace mi? Daha önce hiç duymadım. Öyle biri yok." Sen o kadar utanç kaynağı olacak ne yaptın? İnsanların senin hakkında konuşmasının nedeni neydi?

JENNİFER: Şey, ben eşim kariyerini bırakmanı söyledim ve sonrasında onun tüm ailesi bize karşı cephe aldı.

ADAMUS: Ah, eşin ne yaptı peki? Siz hala birlikte misiniz? (kadın suratını ekşitir) Pek değil! (kahkahalar) Evet.

JENNİFER: Hemen hemen hiç! (kadın güler)

ADAMUS: Söylemeyi unuttum, bunun bir de sonuçları var. (kıkırdamalar artar)

JENNİFER: Doğru!

ADAMUS: Evet. Evet.

JENNİFER: Eğer bunu umursamız olsaydım iyi olan şeyleri kaçıracaktım ve...

ADAMUS: Doğru.

JENNİFER: … gerçekten abartısız.

ADAMUS: O şimdi ne yapıyor?

JENNIFER: Bir şirket kurduğunu iddia ediyor.

ADAMUS: Ah! İddia... (izleyenler, "Aa!" derler) O bunları izliyor mu... (kadın başını yana sallayarak, "Hayır." der ve güler) Peki. O zaman sorun yok.

JENNİFER: Hayır, o gelmez.

ADAMUS: Kapıyı izle. Kapıyı izle. (kadın kıkırdar) Hım. Güzel. Bedenli üstatlık konusunda başkalarının ne düşündüğünü önemsiyorsun yani. Çoğu insan bir, iki şey düşünecektir. Onlar senin kesinlikle deli olduğunu düşünecekledir.

JENNİFER: Evet.

ADAMUS: Evet. (kadın kıkırdar) Ya da seni görmeyeceklerdir ki bu hoş bir şey çünkü senin şimdi görünmez olma gibi bir yeteneğin var. Hayır, sen bunu hep uyguluyorsun. Sen saklanıyorsun. O nedenle sen görünmez olmak, görünmemek konusunda gerçekten iyisin. Sen şimdi fark edilmek istediğinde bunu bilinçli bir şekilde ypabilirsin çünkü başkalarıyla paylaşmak istemediğin zamanlar var. Ancak onlar senin deli olduğunu düşünecekledir.

JENNİFER: Evet.

ADAMUS: Bu aslında - sen bunun için aslında ödül almalısın. Ben bununla ne demek istediğimi birazdan açıklayacağım. Sen bir ödül almalısın. Bilirsin işte, Üstat hikayelerinde, Bir Üstadın Anıları gibi hikayelerde Üstat hep tuhaf giyinir, 18. Yüzyılda golf kıyafetleri giyer ve bilirsin işte çoğu insan onu görmez bile. Elvis gibi giyinir, 1959 model Cadillac kullanır. (kadın kıkırdar) Tuhaf şeyler yapar çünkü Üstat bunu eğlenmek için, bilincin hareketi için, renk olsun diye yapar ama o gerçekten umursamazdır ve çoğu insan onu görmez. Ya da tuhaf birini görmüş gibi olurlar ve...

LİNDA: Ah, işte orada! (bazı kıkırdamalar)

ADAMUS: Birini görürsünüz... şey, hayır, ben buranın dışından bahsediyorum. Siz burada sanıyorsunuz ama diyelim havaalanında, markette veya bir yerde tuhaf birini gördünüz ne yaparsınız? "Hım, hım, (uzaklaşıyormuş gibi yapar) ben bunu görmüyorum. Ben o kişiyi görmüyorum. Ben okişinin gelip benimle konuşmasını istemiyorum." Ve tabii ne olur biliyorsunuz. O deli gibi olan kişi gelip sizle konuşur ve siz, "Nasıl nazik olurum?" dersiniz. Yani o deli insan sensindir.

JENNİFER: Evet.

ADAMUS: Evet.

JENNİFER: Her iki aile de öyle.

ADAMUS: Her iki aile.

JENNİFER: Evet.

ADAMUS: Ah, evet, evet. Hayır, aslında onların senin hakkında konuşması bir onur işareti olmalı ve üzücü ama başka bir şey daha, onların yapacak daha iyi şeyleri yok.

JENNİFER: Evet.

ADAMUS: İşte. Ah, güzel. Tebrikler. Teşekkür ederim. (Adamus alkışlar ve izleyenler de ona katılırlar) Dedikodular, arkandan konuşulanlar için teşekkürler. Güzel.

O zaman senin bedenli üstatlığa götürmeyeceğin şey nedir?

TAD: Yo no sé. (bazı kıkırdamalar Linda nefesini tutar) İngilizce konuşma...

ADAMUS: Tamam, tamam!

TAD: … İspanyolca konuşuyor musun?

ADAMUS: Evet, evet. (Linda yeniden nefesini tutar)

TAD: Bu bir şaka. Bu bir şaka.

ADAMUS: Evet, bu eğlenceli.

TAD: Hayır, pardon. Sadece komik olmaya çalışıyordum. Şuna inanıyorum... şüphe...

ADAMUS: Şüphe.

TAD: Şüphe.

ADAMUS: Beraberinde götürülecek korkunç bir şey.

TAD: Evet.

ADAMUS: Özür dilerim ama size söylemem gerekir, gezegende bundan sonra geçireceğiniz günlerde sizde şüphe, şüphe kalıntıları hep olacak. Biliyorsunuz, bunun sizin yaşamınızı etkilemesi gerekmez ama siz şüpheyi hatırlayacaksınız. Bilirsiniz işte, bu tıpkı hayatınızın büyük bir bölümünü işgaleden kötü bir ilişkiye benzer, yani şüphe hep olacak. "Sen ne yaptığını sanıyorsun? Sen kim olduğunu sanıyorsun?" şeklinde. Şüphe olacaktır ama siz dikkatinizi ona vermemeyi öğreneceksiniz. Siz ondan bir şaka üretmeyi öğreneceksiniz ve şüphe böylece kendi fare deliğine geri dönecektir, bilirsiniz işte, siz onunla eğlendiğinizde böyle olur. Evet, şüphe. Şüphe nedir?

TAD: Doğru olduğunu bildiğine güvenmemektir.

ADAMUS: Kesinlikle.

TAD: Evet.

ADAMUS: Onun kaynağı nedir?

TAD: Korku.

ADAMUS: Zihin.

TAD: Evet.

ADAMUS: Evet. Evet. Orada tişörtlere baskı yapan dükkana gidin. (Adamus kıkırdar) Şüphe bilinç eksikliği demektir. (tişörte 3 tane çizgi çiziyormuş gibi yapar) Şüphe basitçe bilinç, farkındalık eksikliğidir. Siz farkındaysanız zihninizi Bonnie'nin dediği gibi hata yaptığınıza dair anılar istila etmez. Sizde bilinç varsa, yaptığınız hçbir şey hata değildir. O basitçe sizin yaratımınız içinde bir eneyimdir. Yani şüphe hala olacaktır ve siz onunla tuhaf bir şekilde ğleneceksiniz ama o sizi asla ele geçirmeyecektir. Güzel. Güzel cevap.

TAD: O var. Onu ayırt ediyorsunuz ama sadece...

ADAMUS: Evet, o pis fare orada.

TAD: … onu bölmede tut.

ADAMUS: … şüpheyi. Evet.

TAD: Anladım.

ADAMUS: Ve o seni korkutmaya çalışacaktır, bilirsin işte, sanki o seni gelip bacağından filan ısıracakmış gibi korkarsın. Şöyle de, "Fare deliğine geri dön! Ben senin kim olduğunu biliyorum. Sen bilinç eksikliğisin. Evet, seni şüphe faresi seni!" Evet. Şüphe gerçekten bilinç eksikliğidir, çok basit anlatımıyla bilinç eksikliğidir. Bilinç eksikliği olunca varlığının her yerinde bir boşluk olur. Sanki boş bir alan vardır ve şüphe gelip onu doldurur ve sana ne kadar berbat bir insan olduğunu söyler, siz de sonra kiliseye gidersiniz. (Adamus kıkırdar ve biri, "Aa" der) Güzel.

TAD: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Bir ya da iki tane daha. Nedir, beraberinizde götürmek istemeyeceğiniz şey... (Linda mikrofonu Edith'e uzatır)

EDİTH: Teşekkür ederim. Çok güzel.

ADAMUS: … bedenli aydınlanmaya götürmek istemediğin bir şey.

EDİTH: Bedenli farkındalık.

ADAMUS: Cauldre'yi düzelttiğin için teşekkürler. (bazı kıkırdamalar) Sözcükleri o seçiyor. Bu kadar zaman sonra onun bunu düzgün yaptığını sanıyorsunuzdur. (Edith kıkırdar) Güzel. O yüzden teşekkürler Edith. Sen neyi götürmeyeceksin?

EDİTH: (kadın duraklar ve Adamus horlamaya başlar; kadın içini çeker) Başımdaki iki tel saçı. (bazı kıkırdamalar)

ADAMUS: Ben Yükselmiş bir Üstadım ama şaşırdım. (kahkahalar) Eğer tişörtümde yazan şeyi okuyabilseydin ne halde olduğumu görürdün - WTF. (ç.n: wtf açılımı -what the fuck - ne sikim bir şey) Anlamamıza yardımcı ol, bizi aydınlat ya da bize fark ettir sevgili Edith. İki tel saçı götürmeyeceksin. Hangi iki teli? Sen yanında saç götüreceğini mi sanıyorsun?

EDİTH: Ben, "Bilmiyorum." diyemem. (izleyenler, "Aaa!" derler ve bazıları kıkırdar)

ADAMUS: Ahhh! Biz... sen bunu bir örnek olarak verdin, bir bildiri olarak değil, doğru mu? (izleyenlerden biri, "Evet" der)

EDİTH: Evet. (kıkırdamalar artar)

ADAMUS: Edith, bedenli aydınlanmana taşımayacağın şey nedir? Sen neyi arkanda bırakacaksın?

EDİTH: İğrenmeyi.

ADAMUS: Neden iğrenmeyi?

EDITH: Her şeyden.

ADAMUS: Aah!

EDİTH: Ya da herhangi bir şeyden.

ADAMUS: Ah, hadi oturup konuşalım. (Adamus sahneye oturur) Sen neden iğreniyorsun?

EDİTH: Hiçbir şey. (bazı kahkahalar)

ADAMUS: Böyle hiçbir yere ulaşılmaz. Peki o zaman neden iğrenmek dedin? Sanırım iğrenilecek şey... sen iğreniyor hissediyorsun. İğrendiğin şey nedir? Kendinden değildir herhalde.

EDİTH: Şundan iğreniyorum... insanlar olarak gerçekte kim olduğumuzla yüzleşmememizden ve bunun için elimizden geleni yapmamaktan, bizim... bizim de Tanrı olduğumuzu bilmememizden.

ADAMUS: Ah, tamam. Tıpkı çok uzun süren bu yolculukta oluşan sabırsızlık gibi.

EDİTH: Doğru.

ADAMUS: Tamam. Şimdi içim şimdi rahatladı. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Peki, bir tane daha. Şambra Bilgeliği. Şambra bilgeliğini yeniden gösterir misiniz? Böylece gerçekten bilge olduğumuzdan emin olabiliriz. Şimdi...

(video yeniden gösterilir)

Şimdi Şambra Bilgeliği için zaman geldi! Sen de bilgeliğini paylaşacak mısın?!

Evet!

Yoksa tuvalet klozetine mi gideceksin?

Huuu!

Güzel. Bu, bilgeliği biraz canladırdı şimdi. Evet. Ah, evet, bilge biri.

JOE: Muhtemelen şüphe.

ADAMUS: Şüphe söylendi zaten.

LİNDA: Lanet olsun!

JOE: Peki.

ADAMUS: Başka bir şey söyle... (Adamus kıkırdar) Çabuk, çabuk. Herhangi bir şey söyle.

JOE: Hım…

ADAMUS: (fısıldayarak) Herhangi bir şey, herhangi bir şey, herhangi bir şey söyle. Bedenli farkındalığa götürmeyeceğin şey nedir?

JOE: Öfke.

ADAMUS: Öfke. Aslında hem evet hem hayır. Evet ve hayır. Bu aslında iyi bir cevap. 'Kendine kızmak' buna dahil değil ama 'eğlendiğin öfke' eğlencelidir. Öfke bazen tutkunun yükselmesidir ve bazen de, bilirsiniz işte, siz öfkenizi başkalarına kustuğunuzda, öfkenizi dışa vurduğunuzda, sonrasında kendinizi kötü hissedersiniz ama bedenli aydınlanmada öfke sorun değildir. Bunu bir gülümsemeyle yapıyorsanız sorun yok. Bunu anlayabilir misin? Öfkeyi beraberinde götürmek demek ne demek anlayabilir misin?

JOE: Kesinlikle.

ADAMUS: Evet ve bu onun seni baskı altında tutması, onu davranışlarla ortaya koyulması anlamına gelmez. Bu basitçe şu demektir, "Ah! Öfke nasıl bir duygu. Ah!" Evet. Sen neye kızarsın? Bana bakma. (Adamus kıkırdar) Şahin gibi keskin bir bakıştı o! Bir Üstat olarak neye kızardın?

JOE: Özde. Ah, bir Üstat olarak?

ADAMUS: Evet, bir Üstat olunca.

JOE: İnsanların davranış şekillerine.

ADAMUS: Senin bir parçan benim sorduğum her şeye, "Kitle bilinci! Kitle bilinci!" diye tezahürat yapmaya devam ediyor.

JOE: Evet.

ADAMUS: Her şeye.

JOE: Evet, insanların davranış şekline.

ADAMUS: Kesinlikle. Bu konuda biraz kızın. Bilirsiniz işte, otomobil kullanırsın, trafik hayal kırıklığı yaratır veya hiçbir şeyden haberi olmayan, çok bilinçsiz biriyle muhatap olursun. Evet, öfkede sorun yoktur aslında ama bu farklı bir tür öfke. Bu bir tür Üstat öfkesi. Eğlendirici bir şey aslında çünkü olan her şey hızlı bir şekilde, çok hızlı bir şekilde sen bir Üstat olduğun için bilgeliğe dönüşür - ilk bölümde bir anlam sapması olmaması için hepinizin ikinci bölümü dinlemeniz gerekir. Yani bir de birinin veya trafiğin veya - bunu bana söyleyen Cauldre - telefon açtığında müşteri hizmetlerinin seni geçekten kızdırmasıya oluşan öfke var. Kırmızı Çember değil tabii ki ama diğer insanlar. Linda senin en sevdiğin uçak şirketi ile muhatap olman.

LİNDA: Evet, United! Ya! (bazı kıkırdamalar)

ADAMUS: Öyle öfke. Sonra birdenbire, "Ah! Ben çok kızdım!" dersin. Sonra aniden o değişimi hissedersin ve enerjinin dalgalandığını hissedersin çünkü öfke enerji getirir.

LİNDA: mm.

ADAMUS: Bir enerji dalgalanması hissedersin ve, "Ah! Çok eğlenceli bu." dersin. Bilirsiniz işte siz onun komikliğini fark edersiniz.

JOE: Seni görmezden geldiklerinde mi demek istiyorsun?

ADAMUS: Evet, evet. (bazı kıkırdamalar) Tamamen. Evet. Sen müşteri hizmetleriyle veya genelde hayatında bir şekilde konuşuyorsun değil mi? (kıkırdamalar artar)

JOE: Müşteri hizmetleri, sevdiğim uçak şirketi.

ADAMUS: Seni bekletiyorlar. Evet, evet. Hepsi bu.

JOE: Evet.

ADAMUS: Güzel. Bir tane daha. Teşekkürler. Bu iyiydi.

LİNDA: Peki, bir kişi daha.

ADAMUS: Bir kişi daha. Beraberinde götürmeyeceğin bir şey - bunun için 20 dolar vereceğim...

LİNDA: Ah, ah.

ADAMUS: … eğer cevaba yaklaşırsanız.

LİNDA: Ah, o yapabilir.

ADAMUS: Tam olarak söylemen bile gerekmez.

MARY SUE: Tamam.

LINDA: O yapabilir!

ADAMUS: Yirmi dolar.

MARY SUE: Benim öğretmenim olarak Adamus. (yoğun kahkaha)

LİNDA: Ahh! Dur, dur, dur, dur! Ah, dur, dur!

ADAMUS: Biliyorsun...

MARY SUE: Ekipten biri olarak Adamus.

ADAMUS: … doğru cevap değil ama... doğru cevap değil ama güçlü bir algılaman olduğu için yirmi doları sana vereceğim. (bazıları alkışlar) Ah! Hayır, aslında iyi bir cevap. Bu aslında iyi bir cevap çünkü gittiğimiz yerde artık öğretmenler olmayacak. Bırak ben arada sırada rehber olayım.

MARY SUE: Ve ben seni bana eş olarak bilmek istiyorum.

ADAMUS: İncil'de... hayır. (kahkahalar)

MARY SUE: Ve çok eğlenmek.

ADAMUS: Kesinlikle. Biliyorsun ben burada gerçekten öğretmenlik yapmak için bulunmuyorum. Daha çok rahatsız etmek için. (Adamus kıkırdar) Hikayeler anlatmak, dikkat dağıtmak, sizi kızdırmak ve... siz bunu kendiniz yapıyorsunuz. Bu doğru. Ve siz benim burada öğretmek için bulunmadığımı fark ettiğinizde buna ihtiyacınız kalmaz, ah, siz kendinizi özgürleştirirsiniz ve biz işte o zaman kanka olabiliriz.

MARY SUE: Bunu dört gözle bekliyorum.

ADAMUS: Evet. Evet. Yükselmiş Üstatlar Kulübü için sana bir misafir kartı çıkartacağım.

MARY SUE: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Bu seni sanki 24 saatliğine ölmüşsün gibi hissettirecektr. (kahkahalar artar) Ama bilirsin işte, diğer yandan sen oraya sadece keyif almak için gid...

MARY SUE: (kıkırdar) Kulağa harika bir tatil gibi geliyor!

ADAMUS: Kesinlikle. Kuthumi oraya gidiyordu. Biz eğleneceğiz. Güzel. Teşekkür ederim.

MARY SUE: (kıkırdar) Tamam.

ADAMUS: O zman mikrofonu bırakalım Linda. Cevapların hepsi güzel ve doğru. Şambra Bilgeliği giderek daha iyi oluyor. Şambra Bilgeliği sırasında sizinle oynamak benim için daha zor hale geliyor (Adamus kıkırdar) çünkü şimdi güzel cevaplar veriyorsunuz. Daha önce sizi yere sermek ve kızdırmak çok kolaydı.

Adamus'ın Cevabı

İşte cevap ve ben bunun herkesin zihninde olduğunu ama kimsenin söylemediğini biliyorum. Kimse söylemedi ve ben dediğimde siz, "Ah, evet." diyeceksiniz. Sizin beraberinizde götürmeyeceğiniz şey... bizim bir baterimiz olsun isterdim. Bir bateri için para ayıramaz mıyız?

LİNDA: Ah. (izleyenler bateri çalıyormuş gibi dizlerine vururlar)

ADAMUS: Teşekkür ederim. Bunu hemen yapmaya başladılar. İşte sizin yükselmiş üstatlığa beraberinizde götürmeyeceğiniz şey can sıkıntısı.

LİNDA: mm! (birisi, "Evet!" diye bağırır ve bazıları alkışlar)

ADAMUS: Evet. Ne kadar kolay gördünüz mü?

Şimdi, gerçek şu ki siz şu anda biraz sıkıldınız. Siz iki arada bir derede kalmış gibisiniz. Siz hayatınızı renklendirmek için bir şeyler bulmaya çalışıyorsunuz. Siz tutku bulmaya çalışıyorsunuz, siz eski tutkuya dönmeye çalışıyorsunuz - bunu unutun. Bu olmayacak.

Sert uyanış süreciyle ilgili en çok şikayet edilen üç şeyden ilki muhtemelen tutkunun kaybedilmesidir - "Ben ne yapacağım?" - ve siz böylece griliğinizi geleceğe projekte edersiniz ki bunu yapmayın çünkü siz bunu bir insanın zihninden projekte ediyorsunuz. Bu, sizin eski tip bir projektörle duvara projekte etmenize benzer. Hayır; bizim şimdi daha yüksek çözünürlükte televizyonlarımız var, o halde griliğinizi bedenli üstatlığınıza projekte etmeyin.

Siz bir süredir tutkunuzu kaybetmiş bir haldesiniz ve bu durum bedenli aydınlanmaya geçiş sürecinin önemli bir parçasıydı. Sizin eski insan tutkunuzun sizden bile saklanması gerekiyordu aksi halde siz sürekli olarak ona dönmeye çalışacaktınız ve sizin burada bulunma sebebiniz bu değil . Sizin eski insan tutkunuz her şey olabilir - hasta ve yaşlılara yardım etmek olabilir. Koroda şarkı söylemek olabilir. Yaratmak, resim yapmak ya da sadece kendi başına yürümek gibi şeyler. Böyle şeyler yok artık gibi. Sonra sizin için gri, sıkıcı, kasvetli, gerçekten kasvetli zamanlar başladı çünkü siz bir sürü eski şeyi salıveriyorsunuz ve oralar henüz renkle ve yaşamla ve enerjiyle dolmadı. Sizin bu gezegende insan olarak bildiğiniz tutkuya benzemeyen mutlak tutkunun olduğu yere atacağınız bir sonraki adımı atmadan önce böyle bir enerji boşluğuna girmeniz gerekiyordu ki siz onu sonradan gri enerjiye hatta bir açıdan melankoliye çevirdiniz.

Sizin gittiğiniz yerdeki tutku çok farklı. Ben onu tarif etmeye çalışmayı bile istemem çünkü bu onu insanlaştıracaktır. Tutku - daha iyi bir sözcük olmadığı için - sadece olmaktır ve kadın orada zaten esniyor. (Adamus kıkırdar) "Çok sıkıcı! Ben bu sunumdan çok sıkıldım Adamus." (bazı kıkırdamalar)

Siz onu beraberinizde getirmeyeceksiniz ve siz bunu deneyeceksiniz ve siz hatta griliğinizi bedenli üstatlığa projekte etmeye çalışacaksınız ve bu uygun olmayacak.

İnsan gridir. Kitle bilinci gridir. Bunu bir anlığına hissedin. Kitle bilinci, insanların şimdiye kadarki tüm kolektif (toplu, ortak) şünceleridir. Gri ve kasvetlidir ve siz bütünleşme sürecini tamamladığınızda, o, çok gri ve çok kasvetli gelecektir çünkü sizin hayatınız çokjn renkli, derin, 3 boyutlu değil 100 boyutlu olacak. Hayatınız öyle mucizeyle dolu olacak ki.

Siz bedenli Üstat olunca sıkılmayacaksınız. Nokta. Sıkılamazsınız. Öyle olsa ikisi asla birlikte çalışmazdı.

Bu süreç sizin yavaşlamak isteyeceğiniz yere kadar zaman zaman canlandırıcı olacak. Saf tutku size bazen o kadar aşırı gelecek ki - ortada hiçbir şey olmasa bile, saf tutkudan - siz patlayacakmış gibi hissedeceksiniz. Sizin fiziksel bedeniniz ve zihniniz o kadar dolacak ki patlayacaksınız.

Şimdi yatıştırıcı ilginç şey bizim geçtiğimiz yıllarda bir sürü hazırlık, enerjisel hazırlık yapmış olmamız, bedeniniz bu sayede bunun üstesinden gelmeye muktedir olacak. O, patlamayacak. Siz bazen o kadar enerji bakımından zengin hissedeceksiniz ki enerji bile aşırı gelecek. Biz enerjinin ne olduğu konusunda, yaratımın ne olduğu konusunda tam bir anlayışa sahip olduğumuzda o size gelecek. Ve bazen de siz insan ve Üstat olduğunuz için insana aşırı gelecek. Ama bizim şimdiye kadar yaptığımız işten dolayı zihin baskılanmayacak. O bizi biraz tökezletse de beden veya zihin baskılanmayacaktır.

Siz şimdi grilikle ve tutkudan yoksun bir şekilde ve biraz can sıkıntısı ile hareket ediyorsunuz, Şambra arasında çok can sıkıntısı çeken var ve bu benim kasvetli hayat diye adlandırdığım şey. Siz bundan uzaklaşıyorsunuz çünkü siz kitle bilincinden uzaklaşıyorsunuz. Siz bunu fark edeceksiniz ve bu başta biraz üzücü olacak, kitle bilinci kasvetlidir, gerçekten kasvetli. Siz hayatı, kitle bilincini, insanları görünce böyle bir kasvette, böyle keskin bir kasvette nasıl hayatta kaldığınıza şaşıracaksınız. Sonra bugünkü halinize bakacaksınız ve lanet olası neden o kadar kasvetli olduğunuza şaşıracaksınız - ben ciddi bir kasvetten bahsediyorum yani siz ciddisiniz ve bu sizi kasvetli yapıyor demek istiyorum. (bazı kıkırdamalar); siz neden içinizi karartan ve aynı zamanda dolaşım sorunlarına neden olan o dar iç çamaşırlarını giyindiniz (bazı kıkırdamalar); siz neden lanet olası o kadar ciddi ve filozofik oldunuz ve kendinizi bir sürü makyoyla doldurdunuz ve batağa saplandınız. Bu basitçe kasvetten! Sonra siz bütün gün oturmak gibi kasvetli şeyler yapıyorsunuz. (Adamus sıkılmış mimiği yapınca bazı kıkırdamalar) "Enerji nerede? Adamus enerji geliyor demişti." (kahkahalar)

Bir de şu açıdan bakın: siz enerji olsaydınız sizinle olmak ister miydiniz? (kahkahalar artar) Tanrım! Gerçekten kendinizi açmak yerine ve çiçek açmak ve rengarenk olmak yerine sanki siz kendinize gerçekten gri olmak için izin vermiş gibisiniz. Ve siz gerçekten gri olduğunuzda ne yapıyorsunuz? Ne?

LİNDA: Sen ne renk giyindin? (Ceketi grinin bir tonudur)

ADAMUS: Siyah! (bazıları, "Gri!" diye bağırır) Ah! Ah! Ah! (kahkahalar) Çabuk! Çabuk! Ağacın arkasına saklan! Ah, hayır! Biraz renk olsun. (bazı kıkırdamalar)

Siz yaşamınızda ne kadar gri olduğuzu fark edeceksiniz ve siz. "Ben bunu bedenli aydınlanmada istemiyorum." diyeceksiniz. Endişe etmenize gerek yok, orada olmayacak.

Bedenli bir Üstat olarak gerçekten hassas ve şeylerin farkında olacaksınız ve bazen kasvetli bir dünyada olmak sizi rahatsız edecek ama sonra ne yapacaksınız? Siz duracaksınız ve derin bir nefes alıp, "Ben Varım." diyeceksiniz ve sadece yaratacaksınız. Siz gri bir tuval üzerine resim yapacaksınız ve gri tuval size ait değildir. Bu hayattır. Bu, hayattır.

Yani siz beraberinzde neyi getirmiyorsunuz - can sıkıntısı, grilik, kasvet. Aranızdan şu anda kasvette sıkışmış olanlar siz bir eğlence çemberi bile olmayan bir kasvet çemberi oluşturuyorsunuz. Bu bir çember bile değil. Siz o kadar iyi değilsiniz. Çemberi tamamlamıyorsunuz. (bazı kahkahalar) çünkü siz dolaşmaya devam ediyorsunuz. Siz çevrede dolaşmaya devam ederek asla tamamlanmayan bir çember oluşturuyorsunuz. Bu kasvetli! Iyy!

Yani kasvette sıkışmış olanlar onu arkasından çıkarsın...

LİNDA: Aah! (bazı kıkırdamalar)

ADAMUS: … ve derin bir nefes alın çünkü eğlence başlıyor. Başlamalı. Bedenli, kasvetli bir insan veya kasvetli bir Yükselmiş Üstat diye bir şey yok. Diğerlerinden biraz daha eğlenceli olan Yükselmiş Üstatlar var. (Adamus havalı havalı yürüyünce kahkahalar) ama hiç...

SART: Bizim tanıdığımız biri var mı?

ADAMUS: … kasvetli olan… evet, Benim bildiğim biri?” diye soruyor Sart. Şey, Kuthumi. Kuthumi.

Peki, hadi güzel, derin bir nefes alalım. Kasvetin ve ciddiyetin ötesine geçelim.

Biliyorsunuz bu ruhsal yolculuğun ciddiyetle bir alakası yok. Bunun biraz deli olmak, cesur ve gözüpek olmakla alakası var ama ciddiyetle değil. O halde kasvetli iç çamaşırınızı çıkarın. Tişört zamanı. (bazı kıkırdamalar)

Ben sadece St. Germain dersi verseydim aynı etkiyi yapmazdı.

LİNDA: Hayır, hayır. Eminim.

ADAMUS: Evet, hayır. Sıradaki konu. Peki, hadi güzel, derin bir nefes alalım. Hayatımıza renk getirmeye başlarken sıradaki konuya geçelim. Linda, pantolonuma yardım eder misin? (kahkahalar)

LİNDA: Evet, evet. Teşekkürler.

ADAMUS: Sıradaki konu. Bak bu eğlenceli. Bu kasvetli değil.

(Linda mikrofonun pilini düzeltirken duraklar)

LİNDA: Onu sen kırdın. (fısıldar) Peki, bir saniye.

ADAMUS: Aslında bu çok eğlenceli. (bazı kıkırdamalar) Cauldre, Lütfen şunu çabuk yapalım.” der gibi. Ben eğleniyorum.

LİNDA: Pantolonunu gevşet. (bazı kahkahalar)

ADAMUS: Yapalım mı? Kes şunu!

LİNDA: Hayır! Kırılmış. Şimdi oldu.

ADAMUS: Güzel. Teşekkür ederim. Sıradaki konu. Hadi biraz...

LİNDA: ((kahkahalar) Tanrım!

Enerji ve Yaşam

ADAMUS: Hadi biraz enerji ve yaşam hakkında konuşalım. Siz bunu daha önce hiç düşünmemiş olabilirsiniz ama enerji ve yaşam arasında muazzam bir fark var. Eğer siz Şambra da dahil olmak üzere çok insanla konuşursanız onların yaşamı enerji sandıklarını anlarsınız ve bu öyle değil. Hiç değil.

Enerji bir yaşam gücü bile değildir, Bilirsiniz işte, birçok insan 'yaşam gücü' hakkında konuşuyor. Öyle bir şey yok. Her yerde süzülen bir prana yok. Orada duran ve etkinleşmemiş, hiçbir şey yapmayan enerji var ve o zeki değildir, onun bir gündemi yoktur ve sizi hareket ettirmez. Siz onu hareket ettirirsiniz.

İnsanlar enerji açısından düşünüyor - "O. havadadır." Hayır, o, oksijen. O, enerji değil. Enerjinin yaşam olduğuna dair yanlış bir kanı var ve öyle değil. İşte siz enerjinin yaşam olduğunu düşündüğünüz zaman her şey sıkıcı oluyor ve o zaman şeyler sizin yaşamınızı kontrol etmeye başlar çünkü siz enerjiye güvenirsiniz. Siz enerji bağımlısısınız.

Enerji yaşamdan tamamıyla farklı bir şeydir. İnsanlar örneğin paranın yaşam olduğunu düşünüyorlar. Hayır, o sadece enerjidir. Onlar örneğin müziğin yaşam olduğunu düşünüyorlar. Hayır, müzik sadece enerjidir. Biraz müzik açabilir miyiz? İlk şarkı, sanırım, havalanmadan önce açtığın müzikten diyor Cauldre bana. O zaman hadi örnek olması için bunu biraz dinleyelim.

(müzik başlar)

Bu çalan müzik sadece enerjidir.

Benim şimdi enerjinin sadece bir iletişim olduğunu söylediğimi biliyorsunuz. Bir iletişim. Müzik de olsa, ışık da olsa, para da olsa iletişim, hepsi bu. Hepsi sadece iletişim. Siz mevcut olana kadar, bilinç gelene kadar sadece iletişim olan enerjiye bir şey olmaz. Hiçbir şey. Bu, hayattır.

Bilinç enerji ile buluştuğunda, bilinç izin verdiğinde, o mevcut olduğunda - Ben Buradayım - enerji aniden hareket etmeye başlar ve bizim bir hayatımız olur. Müzik için teşekkür ederim. O, enerjiydi. Yaşam değil.

(müzik durur)

İnsanlar yaşamı çok enerjiye sahip olmakla karıştırıyorlar. Öyle değil. Öyle değil. Enerji sadece enerjidir. Ve siz bir Üstat haline gelirken burada enerjinin ne olduğunu fark etmeniz çok basit ama çok, çok önemli bir nokta. O, grup enerjisi değil. Prana değil.

Bilirsiniz işte, ben onlar prana hakkında konuşurlarken ne demek istediklerini biliyorum - pranayı biliyorsunuz, yaşam gücü - ama buna göre dışarlarda bir yerlerde onların istedikleri veya ihtiyaç duydukları bir şey vardır ve onlar o kendilerini daha mutlu veya daha iyi ya da her neyse daha sağlıklı yapması için onu buraya getirmeye çalışırlar. Öyle bir şey yok. Ben baktım. Ben kontrol ettim. Ben tüm evrene sordum, "Prana gördün mü? Prana gördün mü? Tabii ben Yeni Çağ (New Age) aşramına gittiğimde şöyle dediler, "Ah, evet. Her yerde prana var." (Hint aksanıyla konuşur) Ama yok. Geçekten yok. Enerji va...

LİNDA: Bir daha yap! (bazı kahkahalar)

ADAMUS: Bir daha asla. (kahkahalar artar) Bir daha asla.

Enerji her yerdedir ve o sizindir. Onun değil, bunun değil, sizin. Bunun anlaşılması çok önemli. O sizin enerjiniz. O dışarılarda bir yerlerde değil. O havada değil. O başka bir galaksiden gelmiyor. O şu anda burada. O başkasıyla paylaşılmaz. Asla, asla. Asla enerjinizi paylaşmayın. Asla enerjinizi paylaşmayın ve ben bunun kulağa korkunç geldiğini biliyorum çünkü insanlar hep enerjilerini başkalarına veriyorlar. Bunu neden yapasınız? Yapamazsınız da. Ona enerjinizi veremezsiniz. Ona sadece mevcut olarak kendi enerjisini kullanması için ilham verebilirsiniz - parıltınızı, potansiyelinizi - ama ona asla kendinizinkini veremezsiniz. Ve asla gerçekte onunkini alamazsınız. Siz almış gibi taklit yapabilirsiniz ama bu başka bir hikaye.

Enerji her yerdedir ve o size aittir. O sizi bekliyor. O sadece bekliyor. O sadece gündemsiz, zekasız bir şekilde bir kalıpta tutuluyor. O sizin hizmetinizde.

Siz mevcut olduğunuzda, siz, "Ben hayatım olacağım, ben hayatımda olacağım, ben hayatımın yaratıcısı olacağım." dediğinizde, siz kendinizi böyle adadığınızda ve burada olduğunuz için çok tutuku duyduğunuzda sizin enerjiniz aniden sizin hayatınıza gelir. Enerji artık sizin hizmetinizdedir ve o sizin hayalini kurduğunuz, seçtiğiniz hayat için yaratımınızı kolaylaştırır. Nokta.

Bir daha asla enerjiyi yaşamla karıştırmayın. Yaşam siz mevcut olduğunuzda, siz artık kasvetli olmadığınızda, siz hayatın anlamını bulmak için çıktığınız o sonsuz arayışa artık son vediğinizde, siz artık sıkılmadığınızda, siz yaratımınızın içinde olmayı seçtiğinizde olur. Bu oldukça açık - yaratımının içinde olmayı seçmek - ama çoğu insan bunu seçmiyor. (a) Onlar bunu kendi yaratımları olarak kabul etmiyorlar; (b) onlar enerjinin ne olduğunu anlamıyorlar, onlar, onun onlar için çalışmasına izin vermek yerine hala onun için çalışıyorlar. Çoğu insan tam olarak mevcut değil, bilinçli değil anlamında, "Ben Ben'im. Ben Buradayım çünkü olmayı seçtim." Baam! Enerjiler şimdi değişiyor. Sizin enerjileriniz değişiyor. Onlar anında sizin yaratımınızın içindeki deneyimin yaratılmasına yardım etmek için hizmet etmeye başlıyorlar. Bu kadar basit.

Hadi güzel, derin bir nefes alalım. Bu kadar basit. Evet.

Enerji yaşam değildir. Enerji yaşam deneyimini stekler. Tekrarlıyorum, bu çok basit bir nokta ve bazılarınız, "Şey, evet. Bu açık." diyeceksiniz. Peki, şimdi bunu hayata geçirecek misiniz? Hayata geçirecek misiniz? Bunun anlamı kasvetli griden çıkmaktır, gerçek bir tutkuya sahip olmaktır. Eski insan tutkusuna değil, gerçek tutku şudur, "Ben yaratıyorum, ben deneyimliyorum." Hepsi bu kadar. "Ben yaratımlarımı yaratıyorum ve ben bunu kitle bilincinin içindeyken yapabiliyorum. Benim yaratımlarım ve sonra ben onları deneyimleyebilirim."

Siz, "Şey, neden bende hiç bir şey işe yaramıyor." ve "Ben bolluk içinde olmak istiyorum ama bolluk içinde değilim." diye merak etmeyi bırakacaksınız. Bunun nedeni sizin enerjiyi ve yaşamı eşitlemeniz, onları aynı kefeye sokmanız. Siz hala enerjinin yaşam olduğunu düşünüyorsunuz. Öyle değil. Yaşam sizsiniz. Yaratımlarınıza destek olması için enerjiye izin verin. Güzel.

Güzel, derin bir nefes. Güzel, derin bir nefes.

Ben bu konuda bazı sorular olduğunu hissediyorum ama onları cevaplamayacağım. Hayır çünkü bunların zihinselleşmesini istemiyorum. Çok basit. Enerji yaşam değildir. Onlar iki ayrı şeydir. Yaşam bilinç mevcut olduğunda olur; enerji ondan sonra sizin için çalışır ve sizin şimdi yaşam diye adlandırdığınız bir şeyiniz olur. Yaşam mutlaka fiziksel bir bedende olacak diye bir şey yok.

Bu arada, o fiziksel beden yaşam değildir. Siz, "Şey, hayır, ben canlıyım." diyorsunuz ama sizin fiziksel bedeniniz yaşam değildir. O enerjidir. O kadar. O bir beden formunda olan enerjidir.

Sonra siz, "Şey, tamam, o zaman düşüncelerim - zihnimden geçen düşüncelerim, onlar yaşam." diye düşünürsünüz. Hayır, onlar aslında enerjidir. Sizin zihniniz enerjisel bir kuluçka makinesinden fazlası değildir ve o düşünce üretir. O seri bir şekilde düşünce üretir ama yaşam değildir.

Düşüncelere dalmak yaşam değildir. Siz düşündüğünüzde enerji gelişi güzel içeri girer. (duraklama) Bir anlamı var mı? (sessizlik) Herkeste kocaman bir "WTF" (What the fuck; ne sikim) var. "O biraz önce ne dedi?" ifadesi var.

Ben yaşamdan Keyif alın diyorum tamam mı? O kadar kasvetli olmayı bırakın. Peki, ben izleyenler arasından kasvetli olanları bulacağım. Evet.

LİNDA: Ah, hayır!

ADAMUS: Ah, evet, evet, evet! Bu bölümde değil, diğer bölümde.

LiNDA: Ahh! (izleyicilr de, "Ohh!” derler ve bazı kıkırdamalar)

ADAMUS: Kasvetli giyinerek gelmeyin. (Adamus kıkırdar) Kasvetli gözükmeyin. Kasvetli bir görünümü bilirsiniz değil mi?

LİNDA: Kasvetli ne demek?

ADAMUS: Hayır, hadi ama. Yapabilirsin. (Adamus kıkırdar)

LİNDA: Hayır, yapabilirsin. (kahkahalar) Ben kasvetli değilim!

ADAMUS: Kim sahnede kasvetli rolü yapmak ister? Kim bu konuda gerçekten iyi? Ahh! Ahh! Sen kasvetli değilsin. Ah ama sen gösterebilirsn.

TAD: Ben nasıl göründüğünü taklit edeblirim.

ADAMUS: Yapabilirsin. Tamam. (kadın gösterir)

Ah, bu oldukça iyi. Ben sadece bu tanıdığımız birçok insana benzemiyor mu diye soracaktım. (kahkahalar) Bir kere daha yap. (kadın yeniden yapar) Hayır, eğer beni düzeltmeyeceksen, kasvetli bir insan o kadar dışavurmaz. Peki. (kadın yeniden yapar ve Adamus kıkırdar) Bu kasvetli oldu. Tamam.

Şimdi, bilinçli olmanın ve mevcut olmanın ve yaşamda olmanın karşıtını yap

(Tad gösterir)

TAD: Ben Buradayım.

ŞAMBRA 2 (kadın): O da neydi? Sen nesin?

TAD: Burada.

ŞAMBRA 2: O neydi?

TAD: Ben Buradayım.

LİNDA: Sen ne zaman evleneceksin? (kahkahalar)

ADAMUS: Güzel dikkat dağıtma! Güzel dikkat dağıtma! (Adamus kıkırdar) Evet. Ah ve sen buna hala gülebiliyorsun.

TAD: Evet!

ADAMUS: Ah, iyi, iyi.

TAD: Biz hala evlenmedik yani...

ADAMUS: Ah! Peki. Hayır, siz ikiniz... (kıkırdamalar artar) Onu daima sevmemek için ne yaparsın? (izleyenler alkışlarlar) Güzel. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Kasvetliymiş gibi yapmak isteyen var mı?

ŞAMBRA 3 (kadın): Linda, ona kötü kötü bak.

LİNDA: Henrietta yapar.

HENRİETTA: Ben mi?

ADAMUS: Anlamadım. Sen kasvetli gibi yapmak ister misin? Bunu herkese anlatmamız gerek... İngilizce bilmeyenler, "Kasvetli ne demek? Ben 'kasvetli' sözcüğünü anlamadım." diyorlar. O halde onlara örnek olarak yapalım. (Henrietta çok kasvetli bir havaya bürünür) Çocukluğunu düşün. (kahkahalar ve kadın kasvetli bir hal takınmaya devam eder) Ah! Bu oldukça iyi. Bu iyi bir kasvet. (izleyenler alkışlarlar) Evet. Evet. Ve şimdi sadece çılgın bir bedenli Üstatsın. (kadın şimdi çok canlı olur ve kahkahalar artar) Siz bu türlerden kaçarak uzaklaşıyorsunuz. O sırada marketin kasap bölümünde bulunuyor ve (Adamus kıkırdar) Bugün internetten izleyenler için kasvetli gibi yapmak isteyen var mı?

LİNDA: Edith! (bazı kıkırdamalar)

ADAMUS: Sana çok kızacak.

LİNDA: Ah!

EDİTH: Kızgın değilim.

ADAMUS: Kasvetli gibi yapmak istiyor musun?

EDİTH: Hayır. (bazı kıkırdamalar)

ADAMUS: Edith! (izleyenler, “Edith! Edith! Edith!” diye şarkı söylemeye başlarlar) Edith, onlar senin bugün kasvetli gibi yapmanı istiyorlar. Bu biraz neşelendirir. (izleyenler şarkı söylemeye devam ederler ve Edith mimik yapar) İşte bu kasvet! Edith tam yaptı! (yoğun kahkaha; kadın ayağa kalkar) İzin verin yardım edeyim efendim.

EDİTH: Teşekkür ederim nazik beyfendi.

ADAMUS: Evet. Evet. oturmak ister misin?

EDİTH: Hayır, teşekkür ederim.

ADAMUS: Sen ayakta kasvetli gibi yapacaksın. Peki.

EDİTH: Umarım.

ADAMUS: Kasvetli, sıkıcı. (kadın taklit eder) Aa! Yeniden yap. Kamera nerede? Ah, oradaki kırmızı ışık. O biraz korkutucu. (bazı kıkırdamalar)

EDİTH: Pardon.

ADAMUS: Sadece kasvet, gri. (kadın kasvetli bir yüz ifadesi takınır) Bu oldukça iyi Edith. Bu oldukça iyi. Evet, evet. Teşekkür ederim. (bazı alkışlar) Şimdi, sen mevcutsun ve sen hayatındasın, kendi hayatında. Bunu nasıl yaparsın? (kadın mimik yapmaya başlar) Bu kasvete benziyor.

EDİTH: Ben görünümümün güzel olması yerine zengin olmayı yeğlerdim. (kıkırdamalar artar)

ADAMUS: Şey, iyi görünmeyi seçtiğine sevindim. (Adamus kıkırdar) Neden her ikisi de olmasın?

EDİTH: Her ikisinin de olması hoşuma giderdi.

ADAMUS: Sen sadece - biliyorsun bugün konuştuk. Bizim programın ilerisinde olmamızın nedeni İzin Vermek. Sen bolluk konusunda konuşmaya devam ediyorsun. Sen ona basitçe İzin Verebilir misin?

EDİTH: Tabii ki.

ADAMUS: O halde yap.

EDİTH: Tamam.

ADAMUS: Tamam, buraya geri gel. Ben bir dahaki sefere yüz bin dolar istiyorum. (bazı kıkırdamalar) Hayır, bu bolluktur. Sen sadece...

LİNDA: Tekrar kasvete büründü.

ADAMUS: Teşekkürler Edith.

EDİTH: Elbette. teşekkür ederim canım.

ADAMUS: Teşekkür ederim. Güzel. Hadi o zaman - sanırım dinleyenler, izleyenler kasvetin ne olduğuna dair bir fikir sahibi oldular.

Yok... biliyorsunuz biz bir süre önce Karizma diye bir dizi işledik. Biliyosunuz karizma sadece siz mevcut olduğunuzda, siz bilinçli olduğunuzda, siz yaratım halinde olduğunuzda oluyor. Bu, hayattır. Bu, hayattır. Sonra enerji - fooşşş - diye gelir ve biz bolluk konusundaki tartışmayı sona erdiririz. Bekleyemiyoru... o gün kutlanacak bir gün olacak.

EDİTH: Evet.

ADAMUS: Biz sonunda bolluk tartışmasını kapatabildiğimiz zaman ben herkes için pasta ve şampanya alacağım çünkü bazılarınız hala bağımlı. Siz onu seviyorsunuz. Evet. Siz hala bolluktan yoksunluğun sizi pataklamasından hoşlanıyorsunuz. Ben buna girmeyeceğim ama hadi derin bir nefes alalım. Biz bu tartışmalara bir son vereceğiz ve gerçek bedenli Üsttalar gibi yaşayacağız. Sıradaki.

Hadi derin bir nefes alalım ve vitesi bir kez daha değiştirelim. Vites çok büyüse de.

Hadi güzel, derin bir nefes alalım. Merabh zamanı.

LİNDA: Ahh!

ADAMUS: Şimdi hepiniz uyuyabilirsiniz. "Ah, ben bugün çok kasvetliyim." (bazı kıkırdamalar) Hayır, gerçekten. Ben çalıştaylarda ve etkinliklerde kimlerin kasvetli olduğunu ilan edeceğim. Bizim toplantılarımızda buna yer yok. Buna yer yok.

KERRİ: Amin! (kahkahalar)

ADAMUS: Ben izleyenler arasında “Amin” denildiğini duydum! Amin! (izleyenler "Huu!" diye bağırırlar) yaratımınızda tutku olması daha eğlencelidir. Bu durum çok enerji çeker. Yaşamdan basitçe keyif almak daha eğlendiricidir. Geri tutmayı bırakın. Ben o nedenle kasvetli insanları ilan edeceğim. Ben Linda ile çalışacağım. Biz kasvet ödülü vereceğiz. (bazı kıkırdamalar) Bu sadece gri bir çıkartma. (kıkırdamalar artar)

LİNDA: Ah, ben bunu yapabilirim!

ADAMUS: Gri bir çıkartma al. Buna burada artık yer yok. Buna yer yok -biliyorsunuz, hepiniz, her biriniz istisnasız şöyle demiştir, "Benim Kutsal Kase'yi aramak için bu uzun, çileli yolu gitmem gerek." Biliyorsunuz, siz sadece durup bakmış olsaydınız Kutsal Kase'nin burada olduğunu görürdünüz. Siz o kasvet dolu arayışa çıktınız ve umarım siz bu konuda kitaplar yazarsınız ve burada olan bir şey için çıktığınız kahrolası, ciddi arayışta ne kadar gri ve kasvetli olduğunuz konusunda şaka yaparsınız! Ben sizin bunu aradığınız yolda yapmadığınıza şaşırdım.

Derin bir nefes alın ve izin verin "Ben Ben'im. Ben lanet olası bir yaratıcıyım ve ben yaratımlarımda eğleniyorum."

Çok konuştuk, merabh zamanı. Müzik hazır, hadi biz geçiş yaparken... eh, müziğe güzel, derin bir nefes alalım. (bazı kıkırdamalar)

(müzik başlar)

Asla bilemezsiniz. Asla bilemezsiniz. Hadi körü körüne inanışı bırakalım. (izleyenler, "Ahh! derler) Aah! Ov! (Adamus güler) Kasvetli bir şey değil mi bu?! Bunun dışında bir şey.

Merabh

Hadi güzel, derin bir nefes alalım ve ben sizden bugünkü dikkat dağıtmalar sırasında meydana gelen bir şeyi not almanızı istiyorum. Güzel bilgiler vardı ama başka bir şey oldu.

Hadi güzel, derin bir nefes alalım. Hadi müzik çalarken sadece izin verelim.

Güzel, derin bir nefes. Bugün çok güldük. Bugün çok güldük.

Spiritüel toplantılarda hep gülünmeli. Yani biraz ciddiyet olsa da çoğunlukla gülünmelidir. Komik olan şu ki siz bedenli bir Üstat olarak ne kadar kasvetli olmuş olduğunuza çok güleceksiniz. (Adamus kıkırdar) Hayır, gerçekten güleceksiniz ve "Ben neden ciddiyet, aşırı kutsallık gibi şeyleri üzerime aldım?" diye soracaksınız. Şey çünkü bunu yapmanızı size kitle bilinci söylüyordu.

Kuthumi'yi tanıyorsunuz. Ben Kuthumi'yi seviyorum. O, bu yolda yürüyen en kasvetli insan örneği. Gerçekten - ah! - çok ciddiydi ve işi gücü kuralları ve anne babasını mutlu etmekti. En kasvetli şeyleren birisi anne babanızı mutlu etmeye çalışmaktır. Ondan sonraki şey de çocuklarını mutlu etmeye çalışmaktır. Evet. İnternetten izleyenler hep bir ağızdan, "Ah, evet." diyorlar. (Adamus kıkırdar)

Kuthumi çok kasvetliydi. Yani o, parmaklıkları bütünüyle ortadan kaldırabilirdi ama bunu asla yapamadı çünkü parmaklıkların arkasında olduğu için çok kasvetliydi. (bazı kıkırdamalar) O parmaklıkların hepsini ortadan kaldıracaktı çünkü bunu herkes duyumsayabilirdi. Biliyorsunuz o bunları sorgulamaya başladı, "Şey, bu içeceğin içinde ne var? Ve onun içinde ne var? Ve bana ne yapacak? Bu yasal mı? Ve..." Kasvetli sorular. İçeceği sadece iç Kuthumi! Sadece iç! (kahkahalar)

Ama bu çoğunuzun spiritüel yolculukta yaptığı şey değil mi? Şey, ne yapmalıyım? Bu nasıl bir şey? Neler olacak? Ben bunu doğru bir şekilde yapıyor muyum? Ne yapacağımı söyleyen rehber nerede?" Sadece yapın!! (kahkahalar artar)

Kuthumi çok kasvetliydi…

İZLEYENLER: O ne kadar kasvetliydi? (kahkahalar)

ADAMUS: O kadar kasvetliydi ki - bu gerçek bir hikaye - o bir geneleve, bir randevu evine girebilir ve herkesin uykuya dalmasına neden olabilirdi. Herkes öylece uykuya dalardı. Şey, o, "Herhangi bir hastalığınız var mı? Herhangi bir..." diye sormaya başlardı. Aaah! "Bugün kahvaltıda ne var?" Sadece yap Kuthumi! Sadece yap!

He neyse, hadi güzel, derin bir nefes alalım.

O kasveti aştı ve sonra ışık oldu. O bir daha asla ciddi olmayan, hep anda olan, hep neşe dolu olan, asla zihinde sıkışmayan, asla öğretmenlik taslamayan, asla sıkılmayan, sevinç dolu gerçek bir ışık haline geldi. Ona bir soru sorarsanız - ciddi bir soru - o size fıkra anlatacaktır çünkü bakın, o, gerçekte neler olduğunu biliyordu. Birisi gelip, "Üstat, aydınlanmaya giden yol nerede?" diye sorduğunda ona konuyla tamamen alakasız bir fıkra anlatırdı. Bu onların o kadar ciddi olmalarına bir son vermeye yetecek kadar dikkat dağıtıcı olurdu. Yol yok. Aydınlanmaya giden bir yol yok. Hepsi İzin Vermek. O kadar.

Ama ben kasten dikkat dağıtıyoum

İnsanı Kaybetmek

Tüm bu dikkat dağıtmalarla ve hikayelerle ve her şeyin yanı sıra meydana gelen eğlenceli bir şey var. Siz son zamanlarda muhtemelen, biliyorsunuz işte, son on gündür falan, "Bana ne oluyor? Sanki parçalarına ayrılmış gibi hissediyorum." diye merak ediyorsunuz.

Burada olan şey sevgili Üstat, siz insanı kaybediyorsunuz. Siz o insanın, o kasvetli, gri insanın süzülüp gittiğini biliyorsunuz. Şöyle anlatmak daha iyi olabilir, siz bir yılanın derisini atmasının nasıl bir şey olduğunu bilirsiniz, özellikle de yılan o derinin kendi kimliği olduğunu sandığı zaman çünkü onun yerlerde süründüğü zaman görebildiği ve hissedebildiği oydu ve o sonra derisini kaybetmeye başlar.

Sizde şimdi atmanız, çekip çıkarmanız gereken kocaman bir parça var. Onu kaybedecek değilsiniz ama o kaldırılacak ki bir açıdan bir katman, büyük bir katman kalkıp Üstat ortaya çıkabilsin.

İnsan zaman varlığı olmaktan ayrışacak. O sonunda bütünleşecek ama bu önce alemlerde, geceleri sizin rüya halinizde olacak.

Kasvetli, renksiz, hiçbir şekilde yaratıcı olmayan, enerjiye bağımlı, sizin birçok şekilde kimliklendirdiğiniz insan parçasının şimdi kabukları atılıyor, tıpkı ağaçların, hayvanların kabuklarının soyulması gibi kabukları çıkıyor. Bu, bazı günler sanki soyuluyorlarmış gibi hissettirir. Bazı günler de sanki düşüyorlarmış gibi. Bu çok ilginç ama bazen de çok rahatsızlık veren bir durumdur.

Çok pekişmiş, çok sıkı olan insan kimliği şimdi dökülüyor. O rüya alemlerine gidiyor ve sizin rüyalarınızın tekrarlıyorum o kadar etkileyici olmasının nedeni bu. O insan kendi veçhesi haline geliyor ve o veçhe şimdi sizden, bilinçten soyulup atılıyor.

O veçhe sizin rüyalarınızda gittiğiniz alemlere gidecek ve sonunda orada bilgeleşecektir. Ama o şimdi bu alemlerde oynuyor, o insan veçhesi, yaşamında, hala kendisine olan birçok şeye çözüm bulmaya çalışıyor. O geriye gidiyor ve geçmişteki insanları, eski deneyimleri ziyaret ediyor. Siz salıverme işini çok iyi bir şekilde yaptığınız zaman bunu geceleri rüyalarınızda fark edeceksiniz ve "Ne oluyor? Bu hayal kırıklığı hissi, tamamlanmamışlık hissi neden var? Neden insanın daima geçmişe gittiğine dair o hisler var?" diye merak edeceksiniz.

Sizin için büyük bir ayarlanmanın başladığını söyleyebiliriz. O insan veçhesi çok zamanının olacağı ve kendini dinginleştireceği ve kendini soyutlayacağı ve her şeyden uzak kalacağı diğer alemlere, rüya olmayan alemlere gidiyor.

Orada ağlayacak. Orada isyan edecek. Sorunlarını çözme girişimlerini sürdürecek - "Neden önce dünyaya geldi? Neden o kadar öfkeyi ve nefreti ve acıyı üstüne aldı?" Orada kendisiyle uğraşacak ve bu onun için çok, çok zor olacak ama bunlar sizi yaşayan bir Üstat olarak fazla etkilemeyecek. Siz orada olanları duyumsayacaksınız. Siz bunları duyumsayacaksınız ama o sizin hayatınıza etkide bulunmaya muktedir olmayacak.

Şu anda, bizim yaratıcılar olarak bulunduğumuz bu harika yerde, şu anda insan veçhesi soyuluyor, ayrışıyor. Hatta siz şey gibisiniz... sizin gezegeninizde kaplumbağa diye bir yaratım var onun gibi, kabuğu çıkarılan ve ona engel olmasın diye başka bir yere bırakılan. Siz onu hissedeceksiniz evet ama o sizin hayatınıza doğrudan engel teşkil etmeyecek.

O, eninde sonunda bütünleşecek. O, eninde sonunda bilge insan, tamamlanmış insan olarak geri dönecek. O, Üstada, Ben'im'e katılmaya gelecek. O, yaşamda size katılmaya gelecek.

Bu hafife alınacak bir şey değildir. Başka kelimelerle ifade edecek olursak, bu büyük bir adımdır. Siz son zamanlarda, "Bu tuhaf hisler de neyin nesi?" diye merak ediyorsanız, şey, bunların nedeni o insan veçhesinin gitmesidir.

Hadi derin bir nefes alalım ve basitçe izin verelim.

İzin Vermeden, bilgelik olmadan, Üstat olmadan, enerjiyi anlamadan olmayacaktı.

Bunlar olmasa insan veçhesi yapışıp kalacaktı. O daha derine girecekti. O daha sert bir kabuk oluşturacaktı. Ama siz, Üstat ve insan şu anda derin bir nefes alıyorsunuz ve onun ihtiyacı olan yere zarafetle gitmesi için izin veriyorsunuz.

İnsan özü duygularla doludur. O bir duygu denizinde yaşamıştır. O, drama ve duygulara bağımlı olmuştur. Üstadın gittiği yerde bunlara yer yok. Bunlar sahte, sahte bir gerçeklik. Bunlar - duygular, dram ve her şey - aslında sahte enerji dinamikleridir.

Birisi enerji ve yaşam arasındaki farkı anlamıyorsa drama bağımlı olmaya çok eğilimli olur. Dram onların hayatına çok az enerji getiren birkaç şeyden biridir. Bir Üstadın hayatında buna yer yoktur. Üstat, Üstat enerjisi, saf enerji ile alakadardır.

Üstat bilinç ve yaratım getirir. Enerji daha sonra deneyime, sevince ve sadeliğe izin vermek için gelir.

İnsan veçhesi katmanı gidiyor.

O, bilgelikle ayarlanacak. O kahkaha ile ayarlanacak.

"Şey, insan veçhesi çözüm bulacak mı?" diye sorulabilir. Buradaki asıl nokta bu değil. Bu çözmekle ilgili bir şey değil. Bu kabul etmekle ilgili. Arada büyük bir fark var. Çözüm her şeyin mutlu bir son için bir araya gelmesidir. Bu onunla ilgili bir şey değil.

Bu kabul etmekle alakalı bir şey, insan sonunda sadece, "Ben burada deneyim yaşıyordum." der. Hepsi bu. Çözüme gerek yok.

Ve siz, biz şimdi sizi ne diye adlandıracağız - insan? Üstat? - bilmiyorum ama siz o eski insan katmanı olarak çok çiğ hissedeceksiniz, dediğim gibi insan veçhesi gidiyor, naklediliyor. O düşüyor gibi ama bazen onu çekiştirmek de gerekiyor. Bunlar olurken siz çok hassas, çok ham hissedeceksiniz; bir açıdan da korunmasız. Gerçekte olan şey sizin çok daha, çok daha yüksek bir farkındalık derecesi geliştirmeniz.

Siz insan daha kabuklu, daha sınırlı olduğunda bunun farkındalığı gerçekten küçülttüğünü biliyorsunuz. O insan veçhesi bir süreliğine diğer alemlere gittiğinde siz şeyler konusunda çok, çok hassas hissedeceksiniz. Bu iyi çünkü siz bu kez enerjiyi daha öncekinden farklı olarak anlayacaksınız. Siz enerjiyi hissedeceksiniz çünkü siz enerji ve yaşam arasında bir ayırım olduğunu fark edeceksiniz.

Ama siz korunmasız da hissedeblirsiniz. Çok maruz bırakılmış. Bunlar olduğunda çok basit bir şeyi hatırlayın: enerji burada size hizmet etmek için var.

Siz sanki bir şey, bilirsiniz işte, psişik enerji veya hatta bir köpek size saldıracakmış gibi açık, korunmasız hissettiğinizde hepsinin enerji olduğunu ve size hizmet etmek için burada bulunduğunu hatırlayın.

Siz korunmasız, açık, korumasız hissetmenize izin vermeniz için çok cesaretli olmak gerektiğini düşünebilirsiniz. Bakın siz oldukça kısa bir süre içinde şunu öğrenmeye başlayacaksınız; enerji geldiğinde, ben sizin daha yakınınıza geleceğim, o daima buradadır ama o gerçekten sizin bilincinizin yakınına geldiğinde kötü enerji diye nitelenen enerji bile aniden dönüşmeye başlar. Kötü veya iyi enerji diye bir şey yoktur. O sadece enerjidir.

Hadi diyelim sizin içinde bulunduğunuz bu son derece korunmasız durumda, insan veçhesinin kabuğunun çıkmış olduğu bir zamanda psişik, kötü enerji size geliyor. Siz o zaman "Ben Ben'im, Ben Varım"da derin bir nefes alırsınız. O enerji, o kötü karanlık enerji gerçekten saldıracak kadar çok yakınlaşmış olabilir. Sonra sizi tam ele geçirmek üzereyken aniden dönüşür.

O kadar yakına gelmesi biraz korkutucu ama siz aniden onun sadece enerji olduğunu fark edersiniz. O, yaşam değildir. O, size zor zamanlar geçirten hayat değildir. O, sizin kaderinizi tayin eden hayat değildir. O sadece enerjidir. Ve ondan sonrası eğlenceli hale gelecek dostlarım. Eğlenceli olacak.

Siz enerji ile sanki o sizin üzerinizden geçecekmiş gibi, sanki o sizi parçalara bölecekmiş gibi birkaç korkutucu deneyim yaşadıktan sonra siz kendinizi tutarsınız; ondan kaçınmazsınz, gözünüzü kırpmazsınız ve o o kadar yakınlaşır ki sizi yutacak sanırsınız baam! size hizmet etmek için burada olan enerjiye dönüşür. İşte burada her şey eğlenceli olur.

Şimdi, siz o enerji ile ne yapacaksınız? Şey, siz kasvetli olmayacaksınız. Siz sadece durup ona bakmayacaksınız ve onun nereden geldiğini sormayacaksınız. Siz onu bedenleyeceksiniz. Siz fiziksel olarak, fiziksel olarak o enerjiyi bedenleyeceksiniz. Sonrasında siz dans ediyormuşsunuz, şarkı söylüyormuşsunuz, koşuyormuşsunuz gibi hissedeceksiniz. Siz çok canlı, sevinç dolu hissedeceksiniz. Siz binlerce renkmişsiniz gibi hissedeceksiniz. Grinin elli tonunu değil ama binlerce, binlerce rengin hepsini. (bazı kıkırdamalar)

Hadi derin bir nefes alalım.

İnsan veçhesi şu anda bazı başka alemlere çıkıyor. Bilirsiniz işte, hepsi de eski yerler.

(duraklama)

Derin bir nefes alın ve bunu bir anlığına hissedin. Vay.

(duraklama)

Hadi buradayken buna kısaca bir göz atalım. Yani insan veçhesi tıpkı bir kabuk, katman ya da balık pulu gibidir ve şimdi bunlar kavlamaktadır. Bu neye benzer? Bu şimdi nasıl bir his veriyor?

O eski zırh, o eski veçhe çıktığında içinden ne çıkar?

Bir bakın. İçinde ne olduğunu hissetmek için izin verin.

(duraklama)

Burada hep olmuş olan ama örtülü olan.

(duraklama)

Sizin insan özü diye kimliklendirdiğiniz her şey şu anda bir veçhe olarak katılaşıyor ve o özel bir işlem görmek için gidecek.

Siz onunla zaman zaman rüya halinizde karşılaşacaksınız ya da sadece öyle hisler duyacaksınız. Siz zaman zaman çok ayrışmış hissedecek ve "Benim o parçam nerede? Ona ne oldu?" diyeceksiniz. Şey, o geri dönecek ama o çok farklı bir şekilde geri dönecek.

Hadi güzel, derin bir nefes alalım. Güzel, derin bir nefes alın.

(müzik durur, duraklama)

Gerçekten güzel, derin bir nefes. Oh!

Güzel. Bugün nasıl değişimler oldu. Hım.

Ben başladığım yerde bitireceğim. Sevgili Şambra, biz programın çok ilerisindeyiz ve bu biz acele ettiğimiz için böyle değil ama - şey, siz (bazı kıkırdamalar) - ama bedenli üstatlığa giren birinin geçtiği bir dizi şey var ve bu konuda tarihte çok fazla şey yok. Sizin okuyabileceğiniz çok fazla şey yok çünkü siz bunu yapan ilk grupsunuz. Siz bu kitapları yaratıyorsunuz. Siz o yolları yaratıyorsunuz. Bu heyecan verici bir deneyim ve sizin içinde yaşadığınız zamanlar ne ilginç.

Sevgili dostlar, bugün sizinle olmak çok büyük bir keyifti. Umarım biraz gülmüşsünüzdür. Umarım biraz bilgi sahibi olmuşsunuzdur ve ben sizin çok İzin Verdiğinizi biliyorum. Bizi buraya getiren de budur.

Ve daima hatırlayın, tabii ki tüm yaratımda her şey yolunda.

Teşekkürler. (izleyiciler alkışlarlar)

İngilizceden çeviren: Meltem Taban