Ben Ben'im Egemen Alan'dan Adamus. (izleyenler alkışlar) Teşekkür ederim.
Sizin yıl sonunuzda burada sizinle olmak nasıl büyük bir keyif. Gerçek şu ki bizim bu gece Yükselmiş Üstatlar Kulübü'nde sizin burada Üstatlar Kulübü'nde yaptığınıza benzeyen muazzam bir kutlamamız ve yemeğimiz var. Bizimki Yükselmiş Üstatlar Kulübü (bazı kıkırdamalar) ama biz büyük bir kutlama yapacağız. Biz sizin bu yılı atlatmanızı kutlayacağız. Gerçekten. Şeylerin şu anda ne kadar meydan okuduğunu göz önüne alırsak büyük bir başarı bu - ve ben bugün daha çok bunları konuşacağım - ama sizin yılı tamamen mücadelelerle atlattığınız gerçeğini de. Sizin lanet şüphelerinizi.
Bir anti şüphe hapınız olsun istemez miydiniz? Şey, var ama siz onu yutmuyorsunuz. (Bazı kıkırdamalar) Kullanabileceğiniz doğal, zararsız ve etkin bir şey - sadece o hapı kullanıyorsunuz ve tüm şüphelerinizi salıveriyorsunuz? - çünkü sizi en çok geri tutan şey o kendine karşı duyulan şüphe.
Şüphe duymasaydınız, diğer insanlar ne düşünür diye endişe etmeseydiniz - ve ben şimdi sizin hepinizin, "İyi de ben başkalarının ne düşündüğünü gerçekten umursamam." dediğini biliyorum ama siz bunu aslında şefkatli varlıklar olarak gerçekten yapıyorsunuz - siz yapmanız gerekenden fazlasını yapıyorsunuz, siz her şeyi kaybetmekten endişe etmeyip şüphelerden kurtulsaydınız belki o zaman her şeyi kaybetseydiniz ama zaten kaybettiniz. (bazı kıkırdamalar) Öyle yapmasaydınız... biz bunlara gülebiliriz. (kıkırdamalr artar) Siz zihninizden çıkmak konusunda bu kadar endişeli olmasaydınız, yani aklınızı kaçırmaktan demek istiyorum. Siz zihinsel yetenekleri olmayan kurumsallaşmış, kendilerini sallayan, elleri ve ayakları üzerinde bekletilen insanlar gördünüz ki bu kulağa çok da kötü gelmiyor, öyle değil mi (kahkahalar) Siz bunun için endişe etmeseydiniz ve siz varoluştan çıkmaktan endişe etmeseydiniz yani her şeyin duracağından demek istiyorum ve siz aydınlanınca neler olacağını insan algısı ile düşünüp lanet olası çok sıkılacağınızdan endişe etmeseydiniz - "Her şey yolunda. Peki ben bütün gün ne yapacağım?" İpucu: Ve işte bu. Kendini insan şeysinde tutmak için küçük bir dram yarat.
Ama sizde bu kadar şüphe olmasaydı ne kadar kolay olurdu bir hayal edin, ne kadar eğlenirdiniz, her gün o eziyet, o zihinsel sizi aşağı çeken duygusal eziyet olmazdı; siz her şeyi düşünüyorsunuz. Sizde o anti şüphe hapından olduğunu ve onu sadece yutmuş olduğunuzu hayal edin ve siz yaptığınızdan şüphe etmezdiniz; bunu yapmazdınız. Siz sonucu umursamazdınız. Siz başarılı mı, başarısız mı umursamazdınız çünkü siz bunun şeylerle ilgili çok, çok fazla insan yargısı olduğunu öğrendiniz. Siz şüphe etmeseydiniz ve her şey basitçe sevinç içinde bir deneyim olsaydı, tamamdı; siz varoluştan asla çıkmayacağınızı bilerek başkalarının ne düşündüğünü, ne kazandığınızı veya ne kaybettiğinizi umursamazdınız, bunun hepiniz için ne kadar özgürleştirici, ne kadar kurtarıcı olduğunu hayal edin.
O nedenle ben yıl sonunda buna bakıp, "Başardınız. Oldukça iyi bir yıl oldu." diyorum. Yolda bazı meydan okuyan şeyler vardı, şey, meydan okuyan çok şey vardı. Siz çok, çok ilginç şeyler yaşıyorsunuz - geçtiğimiz birkaç ayda çok, çok ilginç şeyler, bunu Şaudun devamında biraz açıklayacağım - ama siz yılı atlattınız. Siz buradasınız ve biz bu nedenle Yükselmiş Üstatlar Kulübü'nde bu gece sizinkine benzeyen bir kutlama yapacağız, sadece bizim yiyeceklerimiz ve şarabımız daha iyi (kahkahalar) ve genelde daha iyi bir topluluk.
LINDA: Ahh! (izleyiciler “Ahh!” derler)
ADAMUS: İzin verin neden öyle anlatayım. Bu gece onur konuğu kim tahmin edin?
LINDA: İsa.
ADAMUS: İsa. Kesinlikle!
LINDA: Ahh! Vay!!
ADAMUS: Kesinlikle. Gördünüz mü? (Linda zevkle, dans eden İsa resmi bulunan kazağını gösterir)
Şimdi İsa - Yeshua, lütfen - Yeshua ruhlu bir varlık değildir. O, kolektif bir enerjidir, sizin ve gezegendeki bir sürü başka insanın kolektif enerjisidir. Ama Yeshua sizin gibi ruhlu bir varlık değildir. Sanki hepiniz bir bileşiğe biraz katkı yaptınız ve ortaya bu İsa denilen şey çıktı. İşte İsa bu gece partinin onur konuğu olarak ortaya çıkacak ve biz İsa'ya espriler yapacağız. (bazı kıkırdamalar) Biz İsa'nın, Meryem'in ve Meryem Magdalene'nin kimliği ile ilgili yanlış kavranan şeylere çok güleceğiz . İnsanların onunla ilgili hala sıkıca tutundukları çok yanlış anlama var çünkü onlar acılara tutunmayı seviyorlar. Onlar çarmıha gerilmek ve işkence edilmek ve kırbaçlanmak ve bunun gibi o eski hikayelere tutunmayı seviyorlar.
Bu biraz gezegende şüphe gibi yaygın bir insan bilinci ama artık bunların hepsini bırakma zamanı. İsa'yı özgürleştirme zamanı. Tobias'ın yıllar önce söylediği gibi, "İsa'yı çarmıhtan alın." Hayal edebilir misiniz... (sadece Linda alkışlar) Golf alkışı için teşekkür ederim. İsa'yı çarmıhtan alın.
Eğer siz Yesua'yı çarmıhta gösteren dünyadaki tüm kiliselerin onu özgürleştirdiğini hayal edebilirseniz bu onu oradan indirecektir. Acı çeken İsa'nın yerine - şey, bluzunu göster istersen lütfen. (Linda yoga pantolonu giymiş dans pozu vermiş İsa kazağını gösterir) - partiye katılmış İsa! Dans eden İsa! Yoga yapan İsa. (Adamus kıkırdar, birisi "Klas İsa" der.) Evet, klas İsa. Evet.
Yani eğer biz sadece - asıl noktaya dönersek - eğer biz sadece bir hap içebilseydik ve o şüpheyi serbest bıraksaydık çünkü ben sizi izliyorum ve ben sizin neler yaşadığınızı görüyorum ve ben tüm o zihinsel çalışmayı görüyorum. Öf! Sanki kulaklarınızda dişliler var ve onlar gerçekten de paslanmış ve eskiler ama siz hala onları kullanmaya çalışıyorsunuz. Ben bu konuda önümüzdeki ay yapacağımız ProGnost'ta daha çok konuşacağım ama zihin sona geldi - sadece sizin değil ama insanlığın zihni- ve ben bu konuda kelimesi kelimesine ciddiyim. Bu zihnin son çağı ve ben bunu en küçük ayrıntılarıyla bıktırıncaya, sıkıncaya kadar açıklayacağım. Ben duydum. Ben duydum. (bazı kahkahalar) Ve her şey...
LINDA: Biz seni seviyoruz. Sen ne diyorsun?
ADAMUS: … neden bu çağ zihnin- dersin sıkıcı olmaya başlaması gibi - son çağı.
LINDA: Neden bana baktın?
ADAMUS: Çünkü ben daha önceki orijinal ProGnost konusundaki yorumları duydum, sen sıkıcı olduğunu söyledin. (bazı kıkırdamalar)
LINDA: Şey, orijinal olanı sıkıcıydı.
ADAMUS: Evet, evet. İşte...
LINDA: Özür dilerim.
ADAMUS: … bununla birlikte… (bazı kıkırdamalar)
LINDA: Doğruya doğru.
ADAMUS: Güne başlarken, soru. Bugün birkaç sorumuz olacak, o halde günün sorusu için Linda mikrofona lütfen.
LINDA: Ah, zevkle.
ADAMUS: Ben soru sormayı seviyorum çünkü o zaman bilgeliğiniz yükseliyor. Biz bunu yapmaya başladığımız ilk zamanlar, benim Tobias'ın ardından ilk geldiğim zaman soru bölümü biraz meydan okuyucu oluyordu. (Linda boğulur gibi olur) Onlar sıkıcıydı. (Adamus ve birkaç kişi kıkırdar) Onlar - ben sadece, ben doğrudan söyleyeceğim - onlar hafif cevaplardı. Onlar yüzeysel cevaplardı. onlar beklenilen türden cevaplardı. Çok fazla derinlik yoktu.
Şimdi biz şeylere giriyoruz ve cevapların - sizin cevaplarınızın - çok daha fazla derinliği ve enerjisi var. Onlar içgörüler ve bilgelik. Yani ben soru cevap bölümünü yapmaktan korkarken şimdi bunu yapmayı seviyorum aslında çünkü siz herkesle paylaşıyorsunuz. Burada olanlarla, internet üzerinden izleyenlerle, her şeyden çok sizden sonra gelenlerle.
Biz aydınlanmadan bedenli üstatlığa giden kayıtlı bir tarih yaratıyoruz. Hepimiz, hepiniz o tarihi yaratıyor. Bunlar kayıtlar, sadece kamera görüntüsü ve sözcükler ve çıkan diğer şeyler değil ama sonradan gelenler için bir enerji yolu, bundan on yıl, yirmi yıl sonra bunları okuyan veya izleyen ve gülmenin en zor olduğu bir zamanda gülmeyi öğrenen yüz, bin kişi: siz bunları yaşarken. Onlar okurlar ve bilgeliği hissedebilirler ama onların enerjisel olarak elde edecekleri şey daha çok sizin bu yedi yılda ya da bizim birlikte olduğumuz o kadar yılda sizin geçirdiğiniz değişim, öne çıkan bilgelik olacaktır. Her ne kadar yöneltilen sorulara verilen cevaplar biraz banal olsa da - anal değil banal (bazı kıkırdamalar) - cevaplar şimdi cevher ve bilgelik dolu.
Soru 1- Gezegende neler oluyor?
O zaman hadi ışıkları açalım, cevaplarınız bugün iyi olsa daha iyi olur. (kahkalalar artar) Biz bunları kaydediyoruz.
Soru şu, bugün soracağım soruların ilki, ilk soru şu sıralar haberlerde ne var? Şimdi ben özel haberlerden bahsetmiyorum. Genel bakış. Gezegende neler oluyor? Neler var - biliyorsunuz işte Donald Trump ve nükleer savaşlar var - biliyorsunuz işte bunun gibi önemsiz şeylerin özünde neler yatıyor? Haberlerde gerçekte olanlar neler? Ve ben bu konuda gerçek bilgelik istiyorum. Haber anlatmayın. Bana şu anda gezegende neler oluyor onu anlatın.
Linda, ilk kurban lütfen. Yani ilk bilgelik demek istiyorum. (bazı kıkırdamalar; Linda mikrofonu isteksiz bir izleyiciye uzatır, kısa duraklama) Ah, oradaki enerjiyi okuyabilsek! (bazı kıkırdamalar)
Şimdi, ben medyum değilim. Ben Yükselmiş bir Üstadım ancak benim burada okuduğum şey - ve umarım bunlar kameraya alınmıştır - benim orada okuduğum şey, "Ben 15 yıl boyunca mikrofonu almadım. Şimdi üst üste iki kere alıyorum." (kıkırdamalar artar)
SHEA (kadın): Tam olarak öyle düşündüm.
ADAMUS: Tam olarak. Evet.
SHEA: Evet. Ayağa kalkmam gerekiyor mu?
ADAMUS: Lütfen. Hayır, aslında gerekmiyor ama biz bunu tercih ederiz. Evet. Ne istiyorsan onu yapabilirsin.
SHEA: Teşekkür ederim.
ADAMUS: Evet. Haberlerde ne var? Şu anda gezegende ne tür şeyler oluyor? Sen bir grup yüksek okul öğrencisine konuşuyor olsaydın ve onların bu konuda bir fikri olmamış olsaydı ve sen, "Gezegende şunlar oluyor." diye bir konuşma yapsaydın ne derdin?
SHEA: Çok, çok şey. Bütün dünyayı dinlemek benim bedenimi sarsıyor.
ADAMUS: Evet.
SHEA: Tobias'ı kendinden geçiren Kudüs var.
ADAMUS: Aslında öyle değil ama devam et.
SHEA: Bu konuda bir telaş olduğunu hissettim.
ADAMUS: Evet.
SHEA: İnsanlarla konuştum…
ADAMUS: İsrail'de yaşayan bir Yahudi isen.
SHEA: Evet.
ADAMUS: Evet, evet. Evet, evet.
SHEA: Ama benim konuştuklarım arasında aynı zamanda...
ADAMUS: Bütün bunlar gerçekte neden oluyor fark ediyor musun?
SHEA: Mm hımm.
ADAMUS: Evet, evet.
SHEA: Ama benim çevremde konuştuğum insanlar sorunun ne olduğunu bilmiyorlar, onların hissettikleri...
ADAMUS: Yani neler oluyor? Neler oluyor? Senin görüşün ne? Sen dünyaya bakıyorsun ve diyorsun ki, "Aman Tanrım. İşte bizim gidişatımız şu tarafa. İşte olanlar."
SHEA: Her şey.
ADAMUS: Her şey. Bir şey belirle.
SHEA: Yaralar iyileşiyor, cinsel.
ADAMUS: Evet, işte başladın.
SHEA: Tamamıyla bir erkekten gelen bir karışıklık. Tamamen.
ADAMUS: Evet.
SHEA: Onlar bunu bilmiyorlar bile...
ADAMUS: İzleyiciler arasında bulunan erkekler bu konuda hemfikir misiniz? (bir erkek, "Evet, tamamen." der)
SHEA: Evet, hayır.
ADAMUS: Tamamen. Evet, evet.
SHEA: Tamamen.
ADAMUS: Peki.
SHEA: Bu gerçekten de kafada soru işaretleri bırakıyor.
ADAMUS: Evet, peki.
SHEA: Tamamen kafa karıştırıyor.
ADAMUS: Tamamen kafa karıştırıyor. Evet. Ben bunu bireylerde ve gruplarda kimliğin kaybolması diye adlandıracağım.
SHEA: Evet.
ADAMUS: Ve birisi kimliğini kaybettiğinde ne olur?
SHEA: Ahh …
ADAMUS: Onlar eskiye dönmeye çalışıyorlar ve sahip oldukları şeyi yeniden istiyorlar. Bu yeni bir şeye gitmekten daha güvenli.
SHEA: Doğru.
ADAMUS: Yani eril/dişil enerjide bir sürü şey oluyor, muazzam derecede ve kelimenin tam anlamıyla erkekler kıçlarına...
LINDA: Öhöm!!
SHEA: Bu doğru.
ADAMUS: … tekmeyi yiyorlar. (bazı kıkırdamalar)
SHEA: Bu doğru.
ADAMUS: Kıç. Şimdi tam kıçlarına.
SHEA: Ama aynı zamanda onların kafası da her konuda karışık.
ADAMUS: Ah, kesinlikle. Kıçlarına tekme atan da bu. Onlar o karmaşıklığa alışık değiller.
SHEA: Evet.
ADAMUS: Onlar her şeyi kendi yaptıkları gibi yapmaya alışıklar.
SHEA: Doğru.
ADAMUS: Ve bu artık işe yaramıyor. Onların hissettikleri...
SHEA: Hayır.
ADAMUS: … nasıl diyorsunuz, hadım edilmiş gibi mi?
SHEA: Evet.
ADAMUS: Erkekler? (izleyicilerden cevap gelmez) Eh, evet, evet. Peki. Evet, evet. Şambra erkekler değil! Tanrım! Ben diğer erkeklerden bahsediyorum. Yani hadım edilmiş - "Benim rolüm ne? Benim ne yapmam gerekiyor?"
SHEA: Onların kafası karışık.
ADAMUS: Onların kafası çok karışık. Ondan sonra ne oluyor?
SHEA: Ah, onlar şimdi kadınlara saldırmaya başladılar.
ADAMUS: Bunu uzun zamandır yapıyorlar ama...
SHEA: Hayır. Bu sefer farklı. Sanki ne yapacaklar diye çok korkmuş gibiler.
ADAMUS: Evet. Bu konuda sana biraz ipucu vereceğim. Kadınlar çok ruhani ve onlar psişik enerjilerini nasıl kullanacaklarını biliyorlar, bu genellikle cinsel enerjiye bağlanmış ama onlar psişik enerjilerini nasıl kullanacaklarını biliyorlar. Erkekler gerçekten bilmiyorlar. Yani Şambra olmayan erkekler gerçekten bilmiyorlar demek istiyorum. (bazı kıkırdamalar) Onlar psişik keşfin nasıl yapıldığını bilmiyorlar. Onlar psişik olarak neler olduğunu, nasıl hissedeceklerini bilmiyorlar. Onlar bazı duygusal kanallarını kapatmış durumdalar o nedenle şimdi tamamen kayıplar. Eğer onlar o içsel psişelerini yeniden kazanacak olsalardı bizim daha sonra konuşacağımız şeyleri üzerlerine çekmezlerdi ama üzerlerine çekiyorlar. Ama onlar tabiri caizse antenlerini kestiler (Linda kıs kıs güler), bir süre önce psişik antenlerini kestiler. Onlar çok kayboldular. Güzel.
SHEA: Evet.
ADAMUS: Teşekkür ederim. sana bilgeliğin için teşekkür ederim. Birkaç tane daha. Haberlerde neler oluyor? Merhaba göz kamaştıran.
ELIZABETH: Nasılsın?
ADAMUS: Ben oldukça iyiyim...
ELIZABETH: Mutlu yıllar. (kıkırdar)
ADAMUS: … her zamanki gibi. Evet.
ELIZABETH: Bu tartışma başlamadan evvel benim hissettiğim şey senin de dediğin gibi geriye giden grupların olması, onların geçmişteki yaşamlarına tutunmaları.
ADAMUS: Evet.
ELIZABETH: Ve geleceğe ilerlemek isteyen gruplar ve burada çok açık bir şekilde o itme-çekme şeyi oluyor ve bu sadece bizim toplumumuzda değil aslında bütün dünyada böyle, eğer olanları izliyorsanız.
ADAMUS: Evrim geriye gidebilir mi ya da yavaşlatılabilir mi? İşte her şeyde meydana gelen bir evrim var, sadece biyolojik bir evrim değil ama tüm ağda - yani yaşamda - süregelen bir evrim. O yavaşlatılabilir mi? Başka sözcüklerle ifade edecek olursak eğer, köklere geri giden bu insanlar, "Bilgisayarlar korkunç" diyenler, teknolojiden hoşlanmayanlar, Tanrı'nın gözünde utanılacak insanlar olduğumuzu düşünenler var. Biz geriye gidebilir miyiz veya evrimi yavaşlatabilir miyiz?
ELIZABETH: Bliyorsun işte, ben bunu hissetmiyorum. Genelde bir yavaşlama olduğunu hissetmiyorum. Bunu bireysel olarak biliyorum, bilincin nerede? Sen orada yaşıyorsun.
ADAMUS: Doğru ama peki ya gezegen?
ELIZABETH: O halde geçmiştesin...
ADAMUS: Peki ya gezegen?
ELIZABETH: Ben bunu hissetmiyorum.
ADAMUS: Peki.
ELIZABETH: Yavaşlatılabileceğini. İnsanlar arasında sadece gelişen bir varlık var. Ve...
ADAMUS: Gerçekten köklerinde kalan gruplara ve bireylere ne oluyor? Ben, bilirsin işte, sadece maddesel eşyalarından kurtulup Walden Pond'da yaşamaktan bahsetmiyorum ama aslında ülkesel köklere, kültürel köklere, aile köklerine ve bunun gibi şeylere geri dönmeye çalışmaktan bahsediyorum. Evrim şimdiye kadar en yüksek hızda ilerlerken onlara ne oluyor? Bu insanlara ne oluyor?
ELIZABETH: Şey, umarım onlar, onlardan bazıları daha çok açılırlar.
ADAMUS: Evet.
ELIZABETH: Ve bazıları sinir krizi geçirebilir (kıkırdar) çünkü öyle ve ben senin genel bilinci mi, kolektif bilinci mi yoksa bireysel bilinci mi tarif ettiğini bilmiyorum. Farkın bu olduğunu düşünüyorum. Ama bireysel olarak bu hayatta seçimler var ve biz hangi yöne doğru hareket edeceğimizi kendimiz seçiyoruz.
ADAMUS: Birçok insanın bir seçimin ne olduğuna dair bir fikri yok. Gerçekten. Gerçekten. Şimdi çelişkili gibi gelse de ben bugün bir şey söyleyeceğim ve bunu seçim yapmayı işleyeceğimiz önümüzdeki şaudlardan birinde açacağım ama çoğu insan gerçekten de seçim yapmanın ne olduğunu anlamıyor. Onların seçimleri çorap çekmecelerindeki çorapların renkleri kadar sınırlı. Hepsi bu kadar, gerçekten, ya da akşam yemeğinde ne yiyecekleri kadar. Onlar hayatta seçimlerinden, ruh seçimlerinden, öteye geçme seçiminden anlamıyorlar ve anlamak da istemiyorlar. O nedenle benim söyleyeceğim şey... devam et.
ELIZABETH: Evet, ben senin bakışına göre onların bir şekilde hipnotize olup olmadıklarını, onların bir yerde kim bilir ne kadar süre oyalanabileceklerini düşünüp düşünmediğini merak ediyorum - öyle mi?
ADAMUS: Evet.
ELIZABETH: Öylece kal ve arayışta olma.
ADAMUS: Ama bu daha önce Shea'nın dediği gibi. Gezegende kaybolmuş bir sürü insan var. Şimdi haberlerde onlarla, "Sen neden kayboldun?" diye röportaj yapmıyorlar biliyorsun. Ama küresel bir kayboluş hissinin varlığını hissedin.
ELIZABETH: Evet.
ADAMUS: Evet ve ben size ProGnost'ta konuşacaklarımdan küçük bir ipucu vereceğim ama biz daha önce Yeni Dünya hakkında konuştuk ve Yeni Dünya ve Eski Dünya'nın bir araya gelmeyeceğini söyledik. Bilinçli olanlarla, seçim yapmanın ne olduğunu bilenlerle, Üstat ve insanın birleşmesine izin verenlerle, bunların Yeni Dünya'yı yarattığını anlayanlarla onlar arasındaki uçurum fazla derin. O sizin nirvana diye düşündüğünüz şey değil ama orası ruhunuzun yaratıcı ifadesi olmak için gideceğiniz yerdir, bir sürü insan özellikleri olacak ama asla insan özelliklerinde sıkışılmayacak.
Gezegende hala kendi süreçlerinden geçen, Öz'ün kendi evriminden geçen bir grup daha var ama onlar gerçek bilinçlerine izin verenler ile eşleşik değiller. Yani bir yaşamdan diğerine insan deneyimi yaşayan çok kişi var.
Sonra henüz bahsetmediğim bir grup var, onlar eskiye, geçmişe çok tutunuyorlar, özellikle eski eril enerjiye ve buna birçok kadın da dahil. Adem ile yan yana olma sorumluluğunu almak istemeyen bir sürü kadın, bunların çoğu önlük takıp akşama kadar yemek ve onun gibi şeyler yapmayı seviyor.
Onlar şimdi benim Alt Dünya diye adlandırdığım ve kesinlikle Yeni Dünya olmayan dünyayı yaratıyorlar ve orası bu klasik Dünya, fiziksel Dünya değil. Gerçekten geçmişe tutunanlar ve salıvermeyecek olanlar ve salıvermek istemeyenler ve yargılayıcı ve kızgın olanlar ve ibadet edilmeyi talep eden Tanrı'ya inanmaya devam etmeyi isteyenler tamamen yeni bir gerçeklik/boyut yaratıyorlar. Onlar oraya gidecekler ve orası bu fiziksel gezegen olmayacak ama böyle gözükecek. Orada bu fiziksel gezegenden daha fazla psişik ve gerçekçi yerçekimi olacak. Orada daha çok kural ve düzenleme olacak, daha doğrucu olacak ve daha katı olacak. Bu tıpkı özgür bir sanat üniversitesinden her gün kiliseye gitmek zorunda olduğun çok dini bir üniversiteye geçmeye benzeyecek ve onlar bunu istiyorlar. Onların bir sonraki yaşamlarında oraya gitmelerine kimse sebep olmayacak. Bunu onlar istiyorlar, onlar buna sadelik diyorlar. Onlar Tanrı'ya itaat etmek istiyorlar. Onlar daha büyük bir güce ve daha büyük eril bir güce inanmak istiyorlar ve onlar sizin de tanrı olduğunuza inanmak istemiyorlar ve bunda bir sorun yok. Biz gidip onların zihinlerini değiştirmeye çalışmayacağız, onlar da bizi dinlemeyeceklerdir zaten. Onlar bize Şeytan diyecekleridir. Biz onların oynayacakları Alt Dünya'daki yeni tiyatronun yeni sahnesi için onları onurlandırmaktan başka kesinlikle bir şey yapmaya çalışmıyoruz. O kadar. O kadar.
Yani şu anda gezegende bir sürü şey oluyor. Şey, teşekkür ederim. Sonuçta ben daha çok konuşmuş oldum, burada çok bilgelik olmasına şaşırmamak gerek. (kahkahalar) Sıradaki lütfen.
LINDA: Sıradaki.
ADAMUS: Sıradaki lütfen. Haberlerde ne var? Haberlere genel bakış nasıl?
SCOTT: Ah, benim sadece, özellikle gördüğüm, şey, Time daha yeni bu konuda konuştu, Sessizliği Kıranlar. (Silence Breakers) Enerjisel olarak sadece, "Yeter. Ben hikayemi anlatmaya hazırım." diyen insanlar.
ADAMUS: Başladılar.
SCOTT: Ve yeni başladı.
ADAMUS: Evet.
SCOTT: Bunlar insanların çoğundan çok uzun bir süre gizlendi.
ADAMUS: Mm hımm.
SCOTT: Yani bu bazı insanlarda 20 yıl ya da 20 yıldan daha fazla...
ADAMUS: Yaşamlar.
SCOTT: Yaşamlar , evet.
ADAMUS: Yaşamlarca istismar.
SCOTT: Yani evet. Onlar sadece...
ADAMUS: İşte şimdi bunların hepsi kurtuluyor ve bunu Angel’s Peak'ten izlemek çok ilginç. Biliyorsun geri dur, yoldan çekil. İzlemesi çok ilginç. Sessizliği Kıranlar terimini seviyorum. Bu insanlar neredeyse rahatsızlık vermek ve insanları eğlendirmek ve yargılamalar ve her şey için öne çıkıyorlar. Ama şimdi her şeyi sallıyorlar. Ve salla - salla'nın ilk bölümü hep çok eğlenceli. Sanki, "Biz gerçekten şeyleri sallıyoruz" der gibi ama sonra her şey onunla birlikte başlıyor. Sonra kötüleşiyor, tıpkı sizin sömüren işverenleriniz gibi.
SCOTT: Bence adamlar bu nedenle korkuyorlar ve "Şey, başka neler olacak?" diyorlar.
ADAMUS: Kesinlikle! Kesinlikle. Peki sen gezegendeki erkeklerin rolünün ne olduğunu sanıyorsun? Ne oluyor?
SCOTT: Şey, onlar sadece evrimleşmeleri gereken bir süreçten geçiyorlar. Yani onlar sıkışmış bir şekilde kalabilirler ve bunu çözemezler veya onların, "Şey, benim uyanıp bunu çözmem lazım." demeleri gerekir.
ADAMUS: Ya da Alt Dünya gibi bir şey yaratırlar...
SCOTT: Evet ya da onu yaparlar.
ADAMUS: … ya da ona Diğer Dünya diyebilirsiniz çünkü onlar, "Hayır, biz erkeği desteklemeye devam edeceğiz." diyorlar.
SCOTT: Doğru, doğru.
ADAMUS: Evet. Evet.
SCOTT: Onlar silahlarını da takacaklardır veya sadece, "Hım, belki de biraz aydınlatmalıyım." diyeceklerdir.
ADAMUS: Evet, kesinlikle. O halde sen gezegendeki tipik erkeğe şu anda hangi öneriyi verirdin? Tipik demek bizim toplantılarımıza kesinlikle katılmayan sokaktaki tipik adam demek. Sen onlara ne öneride bulunurdun?
SCOTT: Sadece dikkat etmeye başlayın, nasıl olduğunun farkına varın yani iş gerçekten de evrilen dünyayı senin nasıl hissettiğine ve gördüğüne dayanıyor. Belki çok fazla değil sadece haberler ama kadınlar neden böyle hissediyor diye her şeyi hissetmek.
ADAMUS: Doğru.
SCOTT: Ve onlar değişen erkekleri görüyorlar, bu iş hayatında veya kişisel hayatta olabilir ve onların hangi yöne gitmek istediklerini görüyorlar çünkü onlar senin de dediğin gibi yollardan birine son veriyorlar.
ADAMUS: Mm hımm. Evet ve ben burada biraz iki ağızdan konuşulduğunu hissediyorum. Birçok erkek, "Kadınların iş hayatında ve dinlerde daha çok yer almasının vakti geldi" diyecektir. Katolik Kilisesi'nde kadın papazların olması gerekiyor aksi taktirde bu onları alt edecek. Onlar bir ağızlarıyla böyle derken kendi kişisel durumları, kendi işleri veya iş hayatı söz konusu olduğunda zorlanıyorlar ve diğer ağızlarıyla, "Aynı miktarda para kazanan bir kadın? Veya benim patronum olması?" diyorlar. Bu yavaş yavaş değişiyor ama onlar kaybolmuşlar. Onlar gerçekten kaybolmuşlar. Güzel. Teşekkür ederim.
Evet, oradan bir tane daha. Şimdi haberlerde ne var? Gerçekte neler oluyor?
ŞAMBRA 1 (erkek): Bunların yanı sıra ben derin sevgi ve iyilik eylemleri görüyorum.
ADAMUS: Evet. Ah, muazzam.
ŞAMBRA 1: Evet.
ADAMUS: Evet. Ve aslında tamamen karmakarışık ve kaybolmuş bir gezegenin ortasında bir sürü sevgi ve iyilik eylemleri. Bazen insanların en iyi yanları kriz zamanlarında ortaya çıkar ne yazık ki. Ne yazık ki.
ŞAMBRA 1: Mm hımm.
ADAMUS: Ayrıca onlar en iyi oldukları krizlere çok alışmışlardır ve bazen de aslında krizleri çıkaranlar onlardır.
ŞAMBRA 1: Sevmek için.
ADAMUS: … yanlızca o şekilde kahraman olabilirler.
ŞAMBRA 1: Evet.
ADAMUS: Kahraman olabilirler. Evet, evet. Ama güzel gözlem.
Gezegen şu anda eşi benzeri görülmemiş bir değişim geçiriyor. Ben en azından insanlık çağında, post-Atlantis çağında daha fazla refah ve bolluk olduğunu, daha az savaş yapıldığını belirtmeliyim. Daha çok iyilik var, daha çok insanın parası var. Şimdi daha çok insan gezegende temiz suya ve biraz sağlıklı yiyeceğe ulaşabiliyor. Yani bir açıdan aslında en iyi zamanlardan birisi. Kabile savaşları ve eski savaşlar var ama çok fazla büyük savaş yok.
Ama bu yine de her şeyin çok çabuk değiştiği bir zaman ve insanlar kaybolmuşlar. İnsanlar çok, çok kaybolmuşlar ve ben bunu bu zaman için genelleştiriyorum ama insanların kaybolması duygusal/zihinsel bir şeydir. Onlar gerçekten kaybolmuş değiller ama onların şeyleri eskisi gibi yapış tarzlarının ve insanlara karşılık verme şekillerinin ve içinde bulundukları durumların çok çabuk değişmesi gerekiyor. Onlar ne yapacaklarını bilmiyorlar, özellikle erkekler ne yapacaklarını bilmiyorlar çünkü onlar hayatlarında benim kadın veçhesi diye adlandırdığım o psişeye izin vermemişlerdir. Kadınların sahip oldukları, sizin hepinizin içinde olan o psişik veçheyi kadın enerji olarak siz aslında dışarı yansıtabilirsiniz ve şeyleri çekebilirsiniz, şeyleri hissedebilirsiniz, diğer potansiyellere ve olasılıklara bakabilirsiniz. Erkekler bunu çok fazla yapmıyorlar. Kadınlar bu nedenle çoklu görevlerde bulunabilirlerken sevgili Linda erkekler oldukça tekil oluyorlar Cauldre. (bazı kıkırdamalar) Bunun nedeni kadınların bir sürü psişik enerji yaymalarından kaynaklanıyor.
Şimdi, erkekler bakıp şöyle diyor, "Bu o kadar kafa karıştırıcı ki" çünkü siz bir konuda konuşurken bir sonraki dakikada konuşmayı değiştirmiş oluyorsunuz. Erkekler siz onlara söylemeden konuların değiştiğini nasıl anlasınlar? (bazı kıkırdamalar) Kadınlar da şöyle diyorlar, "Şey, onu çekmek için daha psişik olmalısın." (kıkırdamalar artar)
Ama dünya çok kaybolmuş bir haldeyken bu konuya şimdi geliyorum ve insanların bu kaybolmuşlukta yapmaya her şeyden daha eğilimli oldukları şey ne oluyor? - bu erkeklerden çok kadınlarda böyle çünkü kadınlar psişelerine ve duygusal özlerine alışkındırlar ve kendileri hakkında çok konuşurlar, erkekler ne yapacaklarını bilmiyorlar. İlaçlar, anti depresanlar, endişe, depresyon, her şey çünkü onlar ne yapacaklarını bilmiyorlar. Onlar öyle kaybolmuşlar ki. Ve bu ilaçların eğlenceli kısmı birini daha kaybolmuş yapmaları. Onlar bu nedenle varlar, sizin kendinizle temasınızı engellemek için. Ve sizde o nedenle kitle cinayetleri, kitlesel terörizm tipi gaddarca şeyler yapan o kadar çok beyaz erkek var çünkü onlar çok kaybolmuşlar.
Eğer araştırsaydınız, eğer bu kitlesel cinayetlerle ilgili bütün polis ve hastane kayıtlarına ulaşabilseydiniz ve ben özellikle Amerika Birleşik Devletleri hakkında konuşuyorum, onların son zamanlarda bu ilaçlardan aldıklarını görürdünüz çünkü onlar çok kaybolmuşlar. Dünya şu anda o kadar hızlı bir değişimden geçiyor ki bu birçoklarına zor geliyor.
Dünya sizin geçmişte de deneyimlemiş olduğunuz gibi duygusal düzeyde değişimlerden geçiyor. Evrimin kalıpları hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde değişiyor. Görmüşlüğünüz vardır - siz onu nasıl adlandırıyorsunuz - hokey sopası şeklindeki grafik. Geçen 5000 yıllık evrim. (havada neredeyse yatay olan bir çizgi çizer) Sonra 50 yıl öncesine gelelim ve orada çizgi şöyle oluyor. (keskin bir yükseliş çizgisi çizer) O kadar hızlı yükseliyor ki kendisinin diğer tarafına geliyor. Yani tıpkı bir uçağın gökyüzünde bir spiral çizmesi gibi, çok hızlı gidiyor. Ve ben az bile söylüyorum. O kadar hızlı oluyor ki kendine dönüyor.
Sizin Burada Olmanızın Nedeni
Şimdi, ben bunu önemli bir nedenden dolayı gündeme getiriyorum çünkü ben sizin neden burada olduğunuzu hatırlamanızı istiyorum. Siz bu zamanı seçtiniz. Siz gelmeyi seçtiniz, çoğunuz İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra geldi, bu zaman olduğunu bilerek, benim Makinelerin Zamanı diye adlandırdığım bu zaman ama gezegende büyük değişimlerin ve büyük bölünmelerin olduğu bir zaman. Yeni Dünya'ya bölünme, Alt Dünya'ya ya da Aşağı Dünya'ya bölünme, nasıl adlandırırsanız. Şeylerin birleşmekten çok bölünüp ayrıldığı bir zaman ama böyle de aslında büyük bir kitle oyun alanının yerine daha özel oyun alanları yaratılıyor.
İnsanlar daha özelleşiyor - "Ben daha fazla yaratıcı özgürlüğümün olduğu Yeni Dünya'da oynamak istiyorum" - diyenler olurken diğerleri, "Ben bu oyunların hiçbirisini oynamaktan hoşlanmıyorum. Ben temele, köklere geri gideceğim" diyor ve onlar Alt Dünya'ya gidecekler. Ve ben cehennem ya da yer altı demek istemiyorum. Ben farklı tipte bir Dünya demek istiyorum ve onlar bir sonraki yaşamlarında orada reenkarne olacaklar ve onlar orayı bu gezegen zannedecekler, orada her şey aynı niteliklere sahip olacak ama orası daha eski olacak. Yani modern ve çağdaş olmayacak demek istiyorum. Bu bir açıdan daha çok zamanda geriye doğru reenkarne olmuş gibi olacak ama onlar orada reenkarne olacaklar - ben onu Alt Dünya diye adlandırıyorum.
İşte bunlar oluyor ve ben sizden bunları bir anlığına hissetmenizi istiyorum çünkü siz de bazen neden şimdi burada olmayı seçtiğinizi unutuyorsunuz, siz de kayboluyorsunuz. Siz neden bu gezegene gelmeyi seçtiniz, yaşınızın 30larda, 40larda, 50lerde, 60larda olmasının bir önemi yok. Siz neden tüm zamanların en çılgın zamanında, en çok meydan okuyan bir zamanda burada olmayı seçtiniz?
Ben sizden bunu hissetmenizi istiyorum. Burada müziğe gerek yok, bunu sadece bir anlığına gerçekten hissedin. Siz bunu seçtiniz.
(duraklama)
Bu yaşamda bir hata yok. Ben sizin birçoklarınızın, "Şey, ben neden bu yaşamda daha fazla şey yapmadım?" diye hayret ettiğini biliyorum veya "Ben neden daha çok şey başarmadım? Ben neden bestseller kitaplar yazmadım veya büyük bir iş kurmadım?" dediğinizi. Siz buraya bunun için gelmediniz. Yani isterseniz onları da yapabilirsiniz ama çoğunuz yapmamayı seçti. Siz bu yaşama tek bir şey için geldiniz. Bu sizin Dünya'daki, bu Dünya'daki son yaşamınız ve siz buraya Ruhu (spirit), Üstadı bedenlemeye geldiniz. Siz buraya bu yaşamda insanı ve Üstadı bir araya getirmeye geldiniz.
Şüphelerden dolayı sessiz, yalnız ve zor bir yolculuk oldu çünkü siz arada bir neden burada olduğunuza dair o içsel pusulanızı, o içsel bilişinizi kaybettiniz. Siz buraya gezegeni kurtarmaya çalışmak için gelmediniz. Bu bir işe yaramaz. Ama siz içinizde yaptıklarınızdan dolayı biliyorsunuz, size bile ait olmayan şeyleri üzerinize alıyorsunuz; siz burada oluşunuzla ne yaptığınızı, bir mevcudiyet olduğunuzu biliyorsunuz. Eğitmen olarak değil, vaaz vermek için değil, öğüt vermek için değil ama bu gezegende bir mevcudiyet olmak ve bedende kalmak ve gerçekte bedenin bütün dinamiklerini, DNA'yı değiştirmek için.
DNA o heyecan verici, anlaşılsa bile zor, sizin ışık ipliği, ruh ipliği, bizim melek ipliği dediğimiz şeydir. O her şeye yaşam veren güçtür. O programlamadır. O, yaşam yazılımıdır. Ama bu bile şimdi değişiyor.
Siz bedeninizin içinde değişiyorsunuz ve ben, "Ah, bedenim. Ağrılar ve acılar ben neler çekiyorum." diyen bir Şambra duyduğumda kendi kendime kıkırdıyorum. Ve ben size, "Onu içine nefesle çek. Onu kabul et çünkü bunu sen istedin. Ona direnç gösterme." diyorum ve ben bunun sizin yapmanız gerektiğini düşündüğünüz şeyin tersi olduğunu biliyorum - ondan kaçmak, kendinizi besin destekleriyle doldurmak ve kutsal yağlar ve her şey. Hayır. Siz olağanüstü bir değişimden geçiyorsunuz. Kendinize bunu deneyimleme izni verebilir misiniz?
O zaman bir anlığına neden burada, bu özel zamanda bulunduğunuzu hatırlayın. Ben daha önce sizin hepinize sizin aydınlanmanıza son yaşamınızda, birkaç yaşam önce izin vermiş olabileceğinizi anlattım. Siz muhtemelen hemen tahtalı köyü boyladınız ve diğer tarafa geldiniz. Ama siz, "Hayır, ben bu zamanda geleceğim ve ben bedende o değişimden geçeceğim." dediniz.
Avustralya'daki gruba dediğim gibi, siz saatte 500 mil hızla havada giden bir jet gibisiniz ve kendinizi tamamıyla yeniden yapmaya karar veriyorsunuz ve siz petrol kaynaklı ürün tüketmeyen tamamıyla yeni motorlar takıyorsunuz. Şimdi bunlar Yeni Enerji tipi motorlar. Siz uçuş sırasında uçağın gövdesini ve her şeyini tamamen yeniden yapacaksınız. Sizin yaptığınız şey bu. Siz bunu uçuş sırasında yapıyorsunuz ve bu gerçekten heyecan verici. Cehennem kadar çılgın. Çılgın. Siz bunu yapmaları için başkalarına bırakabilirdiniz ama bırakmadınız. (bazı kıkırdamalar) Siz, "Hayır, ben yapacağım." dediniz ama sonra arada bir - arada bir mi - her gece ben çoğunuzdan şöyle şeyler duyuyorum, "Ah! Neler oluyor Adamus?" Ben de, "Aydınlanıyorsunuz." diyorum. Siz de, "Ben eğlenceli olacağını sanmıştım." diyorsunuz, ben de, "Bunu sana kim söyledi?!" diyorum. (kahkahalar) Ben bunu asla söylemedim. Tobias bunu asla söylemedi. O, aydınlandı, cezaevinde öldü. Yani aydınlanmak güzel bir şey değil. Gerçekten değil. Sonucu olağanüstü ama aydınlanma süreci? Öff! Biliyorsunuz korkunç, berbat.
O halde hadi güzel, derin bir nefes alalım. (Adamus kıkırdar) Evet.
SART: Oley!
Soru 2 - Size neler oluyor?
ADAMUS: Sıradaki soru. Size şimdi neler oluyor? Biz dünyada neler olduğunu konuştuk; siz neler yaşıyorsunuz? Ben son iki, üç ayı ele alıyorum ve kısa ve öz olun. Ben sizin eski hikayelerinizi çok fazla dinlemek istemiyorum. Kısa ve öz olun. Sana neler oluyor Patrick?
PATRICK: Bilmiyorum.
ADAMUS: Ah, bir saniye dur.
PATRICK: Hayır! Hayır, hayır, hayır, hayır! Hayır, hayır! (izleyenler, "Ahhh!" derler) Sözümü geri aldım.
ADAMUS: Peki, peki. (bazı kıkırdamalar)
PATRICK: Ah, hayır, hayır. hayır, hayır.
ADAMUS: Kadınlar tuvaleti şurada...
PATRICK: Bana geçtiğimiz iki ya da üç ayda olanlar ve eğer böyle hisseden başka Şambralar varsa bu ilginç olacak basit bir cümleyle insan sıkılması ve tutkusuzluk.
ADAMUS: Ah, güzel, güzel. Ah, şimdi demin olman gereken yerdesin.
PATRICK: Şey, bu açık. (kıkırdar)
ADAMUS: Evet, evet. Sıkılmak ve tutku yok. Ve bu konuda taklit yapamıyorsun. Tutkuyu taklit edemiyorsun.
PATRICK: Yani ben - ben istiyorum... ben, Ben'im tutkuma izin veriyorum ama onu zorlayamıyorum.
ADAMUS: Hayır, zorlayamazsın.
PATRICK: Yani bazı anlarda onu hissediyorum ama kalıcı olmuyor.
ADAMUS: Ah, sanırım bu aydınlanmanın en kötü kısmı - tutkunu kaybediyorsun. Hiçbir şey yok ve kesinlikle uygun çünkü o tutkular eski. Onlar insan kaynaklıydı. Ve sen onu yeniden diriltmeye ve tutkuyu yeniden getirmeye çalışıyorsun ve bu biliyorsun "Kimi kandırıyorsun?" gibi oluyor.
PATRICK: Kesinlikle.
ADAMUS: Ve sen dibe, umutsuzluğa batıyorsun ve "Iyy! Neden bu gezegendeyim?" diyorsun. Ve sen sıkılıyorsun ve sonra zaman geçirmeye ve başka şeyler yapmaya çalışıyorsun.
PATRICK: Ve benim çok zamanım var.
ADAMUS: Çok zamanın var.
PATRICK: Zaman bolluğum var! (Patrick güler)
ADAMUS: Evet. Ve hayır aslında öyle olman gerekiyor çünkü sen değişim geçiriyorsun ya da evrim ya da adına ne dersen. Şey, ben buna birazdan değineceğim. Yani...
PATRICK: Bu deneyimi yaşayan tek kişi olduğumu sanmıyorum.
ADAMUS: Sıkılan ve tutkusu olmayan başka biri var mı? (bazıları el kaldırır ve Patrick güler) Bu konuda birkaç kitap yazacak olan var mı? Evet, "Tutkusuz Sıkılmış."
Evet. Şu anda senin hayatında neler oluyor?
MEREDITH: "Aynı şekilde" diyeceğim.
ADAMUS: Aynı şekilde.
MEREDITH: Evet.
ADAMUS: Evet.
MEREDITH: Ama bu belki bende biraz daha fazla, umutsuzluğun ortasında yaşıyorum. Ama yine de benim zaman bolluğum var.
ADAMUS: (kıkırdar) Zaman bolluğu!
MEREDITH: Ve ben açığım, yani...
ADAMUS: Evet. Ve şu anda zihinsel meydan okumalar var mı? Kendi kendine çok konuşuyor musun?
MEREDITH: Konuşuyorum evet, beyinle değil kalple yaşamaya çalışıyorum.
ADAMUS: Evet, nasıl gidiyor peki?
MEREDITH: Bu bir meydan okuma.
ADAMUS: Öyle. Öyle.
MEREDITH: Bu bir meydan okuma ama ben bu konuda yeniyim...
ADAMUS: Ah, yenisin.
MEREDITH: … bu yolculuk, evet.
ADAMUS: Ah, hayır değilsin. Ah, hayır değilsin! (kahkahalar) Evet.
MEREDITH: Yani.
ADAMUS: Aynı şekilde olmayı konuşursak, başka bir yaşama dönecek olanlarınız olsa adınızı "Aynı şekilde" koyarlardı. Aynı eski şeyler, yeniden yapmak. Ama sen öyle değilsin. O kadar. Bu son yaşam.
Peki başka? İki tane daha. hayatında neler oluyor?
SUSAN: Çok şey.
ADAMUS: Evet?
SUSAN: Ah, evet.
ADAMUS: Şey, en büyükleri hangileri?
SUSAN: En büyükleri. şey, büyük bir depresyon geçirdim.
ADAMUS: Ah ah. Ah, harika. (kadın kıkırdar) Evet.
SUSAN: Ve bedenimin her yeri ağırıyor.
ADAMUS: Evet.
SUSAN: Ben aynı zamanda şeylerin birleştiğini hissediyorum. Birlik hissi duyuyorum.
ADAMUS: Evet. Ah, bu tuhaf değil mi? Evet, evet. şeyler parçalanıyor ve birlik hissi.
SUSAN: Bu çok hoşuma gidiyor.
ADAMUS: Evet, evet.
SUSAN: Şeyler benim için bir araya geliyor.
ADAMUS: Evet. Güzel.
SUSAN: Kalbimi ve Ben Buradayım'ı hissediyorum.
ADAMUS: Ben sizin hepinize biraz Babacan Yükselmiş Üstat öğüdü vereceğim. Bunların hiçbirini zorlamayın. Mutluluğu zorlamayın. Şu anda hiçbir şeyi zorlamayın. Bunu birazdan açıklayacağım ama yapmayın.
SUSAN: Peki.
ADAMUS: Sen bir şey yaşıyorsun. Sen sadece bir değişimden geçiyorsun biliyorsun. Sen otomobilini kullanıyorsun, yol açık, güzel bir gün.
SUSAN: Mm hımm.
ADAMUS: Siz aniden bir tünele giriyorsunuz, bilirsiniz işte, şu dağlara inşa ettiklerinden. Karanlık ve siz göremiyorsunuz ve nerede olduğunuzu bilmiyorsunuz ve çok tuhaf ve klostrofobik hissediyorsunuz - siz dağın diğer tarafına bu şekilde geçebiliyorsunuz. Bunun gibi. Siz bunlardan geçiyorsunuz ve hepsi... (bir şey tıngırdar) Aniden her şey kararır ve parçalanır. Ve sonra siz endişe edersiniz ve ilaçla tedaviye ya da meditasyon yapmaya çalışırsınız. Alkol ya da uyuşturucu ya da başka bir şey, besin destekleri veya kutsal şeyler. Hepsini unutun. Veya ilaçla tedavi olmaya ya da meditasyon yapmaya çalışırsınız. Yapmayın.
Ne yapmalı? İzin vermek. İzin vermek. Ne kadar tuhaf gelse de sizin şu anda yaptığınız şey bütün yaşamlarınızdaki en muazzam deneyim. Siz bedenli aydınlanmaya girdiniz ve bazı günler gerçekten çok berbat oluyor. Yani siz bazen ruhsallığa kusmak istiyorsunuz çünkü çok zor. (bazı kıkırdamalar) Ve siz bazı günler de, "Ah, evet. Her şey bir araya geliyor." diye hissediyorsunuz. Bu kesinlikle uygun. Sizde yanlış giden bir şey yok. Bedeninizin acımasında yanlış bir şey yok.
Hücresel düzeyde, DNA'nızda neler olduğunu size göstermek hoşuma giderdi. Siz tamamen farklı bir şeyi - ben ışık beden terimini sevmiyorum çünkü herkes bunu belli belirsiz, parlak bir şey gibi düşünüyor ve öyle değil. Siz göreceli olarak bağımsız olan, artık başka insanlardan ya da yiyeceklerden ya da herhangi bir şeyden beslenmek zorunda olmayacağınız gerçek bir enerji bedenini içeri getiriyorsunuz. Gerçek bir enerji bedeni. O, parazit barındırmayan bir beden. Ve her fiziksel beden, her insan bedeni parazitlidir. Her şeyden önce bağırsaklarınızda parazit var. Onlar oradalar. Dinleyin. (kahkahalar) "Ayyy! beni buradan çıkarın!" (Adamus tiz bir sesle söyler ve kıkırdamalar artar) Ve sizin fiziksel bedeniniz parazitlerle dolu. Onun enerjiye ihtiyacı var, o, başka insanlardan olsun, yiyeceklerden veya başka şeylerden besleniyor. Siz bağımlısınız. İçeri gelen gerçek enerji bedeninin bunlara ihtiyacı yoktur. Ben bunun yüzde yüz olduğunu söylemek istemiyorum ama o ağırlıklı olarak bağımsızdır.
Yani siz bunları uçuş sırasında yaşıyorsunuz. Siz kendinizi yeniden oluşturuyorsunuz. Ölüp yeniden başlamak daha kolay olacaktır. Ama siz inatçısınız. Siz, "Hayır, biz kalacağız. Biz bunu burada şimdi yaşarken yapacağız" diye ısrar ediyorsunuz, o zaman derin bir nefes alın. Siz tam olarak olmanız gereken yerdesiniz.
SUSAN: Teşekkür ederim.
ADAMUS: Evet. Bir tane daha, çok hızlı. Sana şu anda neler oluyor?
SHERRY: Ben hızlı trenin en çılgın hızında gidiyorum.
ADAMUS: Evet.
SHERRY: Evet.
ADAMUS: Şu anda, bugün, tepede misin yoksa altta mı? Ya da tepeden aşağı doğru giderken bağırıyor musun?
SHERRY: Hayır, bugün iyi hissediyorum, Şambra ile beraberim, bilirsin işte, selam.
ADAMUS: Evet.
SHERRY: Bugün mutluyum. Benim olmayı tercih ettiğim insan bugün burada. Üstat burada.
ADAMUS: Evet.
SHERRY: Ama çok... şeyler sanki sadece insan olduğunda daha yoğun.
ADAMUS: Evet.
SHERRY: Sanki o korkular - finansal güvensizlik korkuları çünkü birkaç yıldır çalışmıyorum ve...
ADAMUS: Ah, hayır!
SHERRY: … bu sadece… (bazı kıkırdamalar) Evet. Ben kaybedeceğim...
ADAMUS: Senin çalışacağını sanıyordum?! (kıkırdamalar artar) iyi bir işin olsun, çok çalış.
SHERRY: Şey, kaybetmek, bilirsin işte, ne kontrolüm var sanıyorsam onu. Bak her şey oldukça yoğun Adamus.
ADAMUS: Evet. Çok yoğun.
SHERRY: Ben yoğunluğa girdiğimde. Yani, sanki...
ADAMUS: Çok yoğun. O...
SHERRY: Yani beden sallanmaya başladığında, tamam. "Aman Tanrım! Bu hiç eğlenceli değil!"
ADAMUS: Evet, evet.
SHERRY: Demek istiyorum ve sonra diğer günler...
ADAMUS: Hayır, bir açıdan tuhaf bir günde.
SHERRY: Evet ve diğer günler bilirsin işte Üstat olduğumda sanki hayatı seviyorum. Bana gelen her şeye güveniyorum. Biliyorsun Amyo, işte buradayız! (Adamus kıkırdar) Ve biliyorsun yani evet o kadar. Uçlar.
ADAMUS: Evet. Ben onlara "Fazdaz olunan günler" ya da "faz dışı günler" diyorum.
SHERRY: Büyük zamanlar.
ADAMUS: Sizin Üstatla, insanla ve Üstatla evrelerinizin olduğu günler var. Ve Üstat - biliyorum bu kulağa biraz duygusuz geliyor - ama bunlar Üstadın umurunda değil çünkü Üstadın enerjiye ihtyacı yok. Üstadın varolmak için insan formunda yaşamasına ihtiyacı yok. Üstadın işe ihtiyacı yok. Üstat, "Ah, insan ne zaman bu kadar çok çalışmayı bırakıp basitçe izin verecek?" diye bakıp gider. Yani Üstat biraz farklı. Üstat sizin hayatınızı kurtarmak, size bir iş, yeni bir ev, ruh eşi ya da partner veya herhangi bir şey sağlamak için gelmiyor. Üstat diyor ki, "Hey, insan, sadece izin verir misin çünkü bu bir şekilde oluyor." Evet.
Üstat çok gülüyor. Ben sizin hayatınız bok gibi gittiğinde sizin arkada planda o gülüşü duyup duymadığınızı bilmiyorum. (Sherry kıkırdar) O ben değilim. (izleyenler gülerler) Sizi temin ederim ki o ben değilim. Ben gidip başka bir yerde gülüyorum ama Üstat, "Bunu lanet olası çok zorlaştırıyorsun." diyor. Evet. Evet. Peki. Güzel. Teşekkür ederim.
Siz Değişiyorsunuz
O halde şu anda Şambra'ya neler oluyor? Ben tıpkı haberleri özetlediğim gibi özetleyeyim. Siz şimdi geçiş yapıyorsunuz, Öz'ün büyük evrimi. Beden yeniden yapılandırılıyor, bu aslında DNA altı düzeyde başlıyor - ben ona atom düzeyinde veya karbon temelli düzeyde bile demek istemiyorum. Her şey değişiyor.
Şimdi siz aynaya bakıyor ve "Şey, ben yüzüme bakıyorum ve o gün geçtikçe biraz daha yaşlanıyor." diyorsunuz. Öyle olacak, biraz çünkü şu anda insan bedeninin tükettiği muazzam bir enerji var - iştahınıza bakın - tüketilen muazzam bir enerji var ve aslında gerçekten herhangi bir enerjiye ihtiyaç duymayan bir değişim geçirmek. Ama insan bu konuda çok endişeli ve insan eski biyolojik evrimle sendeliyor, homo sapien evrim döngüsü ve hala onu izliyor. Ama Üstat, enerji bedeni diye adlandırdığınız geliyor ve bütün bunlara, şey kaybolmuşluk duygusuna neden oluyor. "Beni ne bekliyor?" Ve korku, "Ölecek miyim? Ben aklımı mı kaçıracağım?" Ve sonra şüphe gelir.
Siz şüphe etmek konusunda gerçekten iyisiniz. Siz şüphe sanatını çok çeşitli şekillerde mükemmelleştirdiniz ve sonra o kaynağı içeri çekiyorsunuz. "Ahh, ben ne yapacağımı bilmiyorum. Ah, biliyorum. Ben şüpheyi içeri çekeceğim. Ben yaptığım her şeyden şüphe edeceğim. Ben kendi kendimi analiz edeceğim ve ben kendimi izole edeceğim ve ben tamamen can sıkıntısında ve tutkusuzlukta boğulacağım ve her şey." Ve bu bir açıdan etkili bir şey çünkü o sizi... sizi tüketiyor. Ben kötü bir kelime kullanacaktım ama neyse. Ve o tüketmede ilginç bir olgu meydana gelir. Siz şu anda yaşadığınız hiçbir şeyi yanlış yapamazsınız. Siz berbat bir şekilde yapabilirsiniz. Siz zor bir şekilde yapabilirsiniz ama yanlış bir şekilde yapamazsınız. Bu olacak. Bu oldu, bütün yükseliş. Ben baştan beri söylüyorum, aydınlanmanız konusunda rahatlayın. Boşverin. İnsan ondan sorumlu değil ve aydınlanmayı yapamaz. İnsanın bir fikri yoktur. İnsan aydınlanmayı insanlaştıracaktır. Sonra o sınırlı olacaktır. Sonra o - eh gerçekten sıkıcı olacaktır.
İnsan aydınlanmayı yapamaz çünkü siz hala sınırlı duyularınızla iş görüyorsunuz. Ama eğer insan izin verirse, aydınlanması konusunda rahatlarsa, bedende fiziksel acı olsun, mutlak katışıksız sıkıntı olsun her deneyime bakarsa, o, geri adım atar ve olanlara bakar ve "Vay! Bak ne oluyor." der çünkü aynı zamanda bedende öyle bir değişim vardır ki - ve ben sonuçta fiziksel bedeninizi değil fiziksel olanı değiştirecek olan, siz olan enerjisel bedeninizi kastediyorum. Ve hayır siz mutlaka 50 yaş daha genç olacaksınız ya da 50 yaş daha genç göstereceksiniz diye bir şey yok. Siz enerji bedeninde olun ya da olmayın 500 yaşına kadar yaşamak istemeyeceksiniz, bunu garanti ederim.
Bir anlığına hatırlayın, öyle olsa, gerçekten sadece Lemurya zamanlarında hala çok eterik, çok havasal olduğunuz o hücresel düzeyi hatırlayın. Siz biyolojiye tamamen katışmamıştınız. Siz sadece gezegende biyolojik yaşam formlarıyla dans ediyordunuz ama henüz enkarnasyon döngüsünde değildiniz yani ışık gibiydi, neredeyse biraz buhar gibi. Sanki oradasınız ama değilsiniz de. Siz onu deneyimliyorsunuz ama ona yakalanmamışsınız. Bir anlığına sadece hatırlayın. Hepiniz öyleydiniz.
(duraklama)
Siz aslında o zaman doğaya ve özellikle de doğadaki güçlere karşı öyle bir sevgi geliştirdiniz. Siz bir açıdan ona doğru gidiyorsunuz. Başka sözcüklerle ifade edecek olursak, o kadar ağır fiziksele değil, bedenle veya zihinle o kadar bağlantılı olana değil. Bu tuhaf bir his çünkü tıpkı bu dünyadaki insanların Alt Dünya'ya gidecek olmaları gibi, bu yeni yer sert ve zoru sevenler için, sizin şimdi eskiye, fiziksel bedene çok tutunan bir parçanız var - çünkü gerçekte her şey siz, gerçekten hatırlayın. "Benim bedenim ne zaman iyileşecek? Benim zihnim ne zaman keskinleşecek?" Ve olmayacak. Olmayacak ve bu istenilmiyor da.
Biz kesinlikle burada insan formunu mükemmelleştirmeye çalışmak için bulunmuyoruz. Bir kere o asla mükemmelleştirilemez. Herkesin enerjisinin derinlerinde insan formunun mükemmelleşmesine izin vermeyen saklı bir düğme var çünkü öyle olsa ondan asla çıkmazdınız. Puzzle'ın bütün parçaları orada değil, başka sözcüklerle ifade edeceksek siz onu asla tamamlamayacaksınız. Ve bu iyi bir şey çünkü sizi buraya gerçekten hapsedecek şey o olurdu.
Siz şimdi insana çok garip gelen bir şeyden geçiyorsunuz ve o, kontrolü kaybetti.
Şimdi, sizin hepinizde yüksek düzeyde kontrol var aksi halde burada olmazdınız, özellikle de Şambra. Ve çoğunuz, "Hayır, ben kontrol etmiyorum." diyor. Öhöm! (Adamus öksürür ve bazı gülüşmeler) Sanırım bende şimdiden hazımsızlık var. Hayır, siz biyolojik bedeni, zihinsel süreci, çok, çok iyi kontrol ettiniz. Siz onlara çok iyi adapte hale geldiniz ama siz şimdi aniden kontrolden çıkıyorsunuz.
İnsan kontrolü kaybediyor ya da en azından kontrol perspektifini. İnsan her şeyin sanki parçalandığını hissediyor. Siz artık buraya odaklanamıyorsunuz. Siz şeyleri eski şekillerde idare edemiyorsunuz.
Özellikle geçtiğimiz birkaç hafta önce ben çoğunuzun - bir kitaptan bir sayfa dahi okuyamadığını gördüm çünkü gözünüz dalıyor. Beyniniz dalıyor. Siz, "Benim neyim var?" diye soruyorsunuz. Tabii ki siz ya yaşlandığınıza ya Alzheimer olduğunuza ya da onu kaybettiğiniz sonucuna varıyorsunuz. Öyle değil. Siz basitçe bir dönüşümden geçiyorsunuz. Siz kontrolü kaybediyorsunuz ve bu kesinlikle böyle olmalıdır da. Sizin bedeniniz tuhaf şekilde tepki veriyor.
Ben sıradan bir günde Şambra'nın yüzde yirmi yedisinin, "Ah, ben ölüyorum. Ölmeliyim." dediğini duyuyorum. (bazı kıkırdamalar) Çok dramatik, bilirsiniz işte, "Ahhh, ben ölüyorum. Ben hastalanacağım." Çoğu hastalanmıyor çünkü bedeniniz şu anda çok hızlı bir şekilde değişiyor. Ve evet bu bazen canınızı acıtıyor. Gençliğinizde diş teli takmanız çok hoş olmaz ama sonunda dümdüz dişlere sahip olursunuz. Şey, işte siz bedende muazzam bir değişimden geçiyorsunuz. bu arada bir sizin canınızı acıtacaktır.
Ve zihniniz. Zavallı zihin. (bazı kıkırdamalar) Biz bu konuda ProGnost'ta çok konuşacağız ama zihin eskisi gibi çalışmayacak. Kelimesi kelimesine zihin bunu yapaz ve bu gezegende zihin çağı sona erdi ve ben gelecekten bahsetmiyorum. Ben bunun zaten olduğunu söylüyorum.
Bilgisayarlar sizden daha zekiler. Daha hızlı, daha etkili, onlar fazla sızlanmıyorlar, onların beslenmesi gerekmiyor. Bilgisayarlar daha hızlı. Googleladığınızda - sanırım böyle diyorsunuz - şu arama motorlarından birinde yapıyorsunuz ve yazıyorsunuz - ne yazıyorsunuz? (Biri "Donald trump" der) Donald Trump. (kahkahalar) Diyelim “St. Germain.”i aradınız. Evet, evet, evet. Evet, evet. Daha iyi. Siz “St. Germain.”i arayın. Bilgisayarlar saniyede trilyon tane farklı seçeneği tarar. Trilyon. Bilirsiniz işte, siz o tuşa basarsınız ve arada bir o küçük şey dönmeye başlar ve daha beş saniye geçince siz küfretmeye başlarsınız. (bazı kıkırdamalar) O, gezegende şu anda var olan tüm datanın analize edilmesine dayanan sistemde sayısı trilyonu geçen farklı potansiyelleri henüz taramıştır. Sizin zihniniz bunu yapamaz. Zihnin çağı buraya kadar. Bu zihnin son gerçek çağı.
İnanın ya da inanmayın aslında bu göreve öncülük eden sizlersiniz. Bazılarınız, "Ben mi? Ben hiç teknik değilim." dese bile. Teknik olmanız gerekmiyor. Siz zihnin o görevine öncülük ediyorsunuz. Şimdi, her şey iki, üç, dört jenerasyon sonra değişmeyecek. Biraz sürecek. Ama gezegende dramatik bir değişim meydana geliyor.
Bu konuda küçük bir ipucu. Zihin neden karmaşık hesaplamalar yapsın? Neden bir tuşa basabilecekken bir parça kağıtla oturup karmaşık matematiksel hesaplamalar yapılsın? Neden? Ama zihin, "Aman tanrım. Beni bir bilgisayarla, bir robotla değiştirdiler." diye hisseder ve işte bu his kaybolmuşluk unsuruna kadar uzanır. Şambra olarak sizler, "Zihne burada neler oluyor? Ben ne yapacağım?" diyorsunuz. Ve sonra ek destekler almaya başlıyorsunuz. Siz zihinsel farkındalık destekleri alıyorsunuz ve benim durup, "Sesinizi kesin" demem gerekiyor.
Derin bir nefes alın. Derin bir nefes alın. Kendinize deneyimlediğiniz şeyi kavgasız, ilaç tedavisiz ya da meditasyonsuz deneyimleme izni verin. Ona izin verin. Onu kucaklayın. Onunla olun. Siz şimdi tam olarak, tam olarak fiziksel olarak, zihinsel olarak, her şey olarak olmanız gereken yerdesiniz.
Hayır, güzel değil. Güzel değil. Diğer Yükselmiş Üstatlardan hiçbirisine de güzel gelmedi. Hiçbirisi güzel, hoş bir aydınlanma yaşamadı. Sizinki aslında onlarınkinden daha kolay. En azından birbiriniz varsınız. En azından birliktesiniz. En azından bana sahipsiniz. (Adamus kıkırdar ve bazı izleyiciler alkışlarlar. Ve ben basitçe buradayım, gerçekten, ben basitçe buradayım çünkü siz bir ayna istediniz. O kadar. Bu gerçekte benim değil sizin bilgeliğiniz. Aslında burada maskaralıkları ve dikkat dağıtması ile olan ben değilim sizsiniz. Bu sizin yaratımınız.
Yani siz tam olarak olmanız gereken yerdesiniz. Ama siz şimdi kontrolü kaybetme kısmından geçiyorsunuz ve sorun yok. Bu aslında gerçekten, gerçekten, gerçekten iyi bir işaret. Siz artık şeylerin çalıştıkları gibi çalışmadıklarını hissederseniz. Sizin bedeniniz şu anda bilimsel olarak henüz ölçülemeyen değişimler geçiriyor ama bu birkaç yıl sonra kesinlikle ölçülecek.
Şimdi bir DNA testi yapın. Şimdi yapın. Satın alın - fiyatları nasıl? (birisi "Altmış dokuz dolar" der) Altmış dokuz dolar, bu çılgınca! (Adamus kıkırdar) Tam bir dizileme için. Şimdi bir test yapın. Üç yıl sonra gelin ve başka bir tane daha yapın ve siz fark göreceksiniz. Evet. Farklı bir isim kullanın, farklı bir e-posta adresi ve farklı her şey. Ama yeniden yapın ve ne oluyor görün. Siz kesinlikle olmanız gereken yerdesiniz ve siz kontrolü kaybediyorsunuz.
Şimdi, bu, kulağa biraz tuhaf geliyor. Neyin kontrolünü kaybetmek? Neyin? Şey, o, siz de olan Üstat. Ama insanda olduğu gibi duyuların sınırlı spektrumunda olmak ve sınırlı farkındalık ve yaratıcı yansıma yerine siz şimdi her şeyi açıyorsunuz ve bu her şeyi değiştiriyor. Ve kontrolü değiştiriyor, ben sizden herhangi birinize, "Ayağını frenden çek ve direksiyondan ellerini çek." diyebilirdim. Siz otoriteyi başka birine teslim etmiyorsunuz - azizler, baş melekler, Yükselmiş Üstatlar veya Tanrı'ya. "Serbest bırak ama Tanrı'yı bırak." değil. "Serbest bırak, Ben Varım." Ve insan için ellerini direksiyondan ve ayağını frenden çekmek çok korkutucudur - "Ne olacak?" Ve insan hayatının her veçhesini kontrol etmeye çok alışmıştır. Şimdi o kontrolü bırakın ve neler olduğunu görün.
Bu insan için olumsuz bir şey değildir. Başka sözcüklerle ifade edecek olursak kontrolde yanlış bir şey var demek değildir. O sadece sizin yaşadığınız bir deneyimdi. Ve bu siz insanlığınızdan vazgeçeceksiniz demek değildir çünkü vazgeçmeyeceksiniz. Ama siz kendinizi Ve'ye, farklı potansiyel ve olasılıklara, içinizdeki Üstada açacaksınız. Siz kendinizi Ve'ye açacaksınız o nedenle çok tuhaf hissettiriyor. Ve umarım her birinizin son haftalarda hayatında her türlü boku yaşamıştır çünkü bu sizin bu aydınlanmaya gerçekten izin verdiğinizi gösterir. Şüpheleriniz ve zihinsel şeyleriniz olduysa, ileri-geri gidiyorsanız ve iyi uyuyamıyorsanız ve fazla yiyorsanız ve sonra yeterince yemiyorsanız ve size neler olduğunu merak ediyorsanız ve bedeniniz acıyorsa bedenli aydınlanma oluyor demektir.
Bir anlığına sadece hissedin. Bazılarınız harika kitaplar veya fantastik filmler yazacaklar, kimsenin inanmayacağı videolar çekecekler. Bir anlığına sadece hayal edin, aydınlanmanızın kitabı. Ama onu düşündüğünüzde ya da aslında onu yaparken ciddi olmayın. Onu iç karartıcı hale getirmeyin. Size her zaman dediğim gibi, biraz renk katın. Biraz oyunculuk yapın. Çamura o kadar batmaya bir son verin. Onunla biraz eğlenin. Biliyorsunuz Kuthumi'nin ne dediğini, "Aydınlanma yolunda bana komik bir şey oldu. Ben her şeyi kaybettim!" Onunla eğlenin.
Bir anlığına sadece hissedin. Aydınlanma kitabınız. Fazla ilahi, kutsal metinlerle dolu, sıkıcı değil ama sadece başka bir insan yaşamında kelimenin tam anlamıyla gezegende evrimin diğer adımının atılması tüm dönüşüme geçişi çünkü sıradaki evrim, gezegendeki evrim geçmiştekilere, geçtiğimiz yüz yıl, bin yıl ya da milyon yıldakine benzemeyecek. Bu gezegende sıradaki evrim tamamen farklı olacak ve siz ona öncülük ediyorsunuz... (bir cep telefonu çalar ve Adamus üzgün bir şekilde fısıldar)
LINDA: Ah, ah.
SART: Kahretsin!
ADAMUS: Donald sen misin o? (kahkahalar; cep telefonu çalan kişi daha önce Donald Trump maskesi takmıştır)
LINDA: Ah, ah.
ADAMUS: Donald mı arıyor?
LINDA: Ah, ah.
ADAMUS: Ya da Twit atıyor. O, Twitter. Donald'ın Twitter'a gireceğini biliyordum. (kıkırdamalar artar) Biz onu bu seferlik bırakalım. Bir dahaki sefere tuvalate gider. Oraya bir kamera getirip sifonun çekilmesini izleyebilir miyiz? (kahakahalar artar ve Adamus kıkırdar)
O halde hadi derin bir nefes alalım. Ve ben şimdi asıl noktaya gelmek istiyorum, bu Şaud'un asıl kısmına. Tanrım buraya gelmem sonsuza kadar sürdü ama hadi derin bir nefes alalım. Şimdi, çok, çok önemli bir şey. Bunu geliştiremem biraz sürdü.
O, Havada
Bu sizin şimdi bulunduğunuz nokta ile ilgili. Siz oraya ulaşmanız için verdiğiniz bütün mücadeleye rağmen, ben bunu sizin olgunluğunuz diye adlandıracağım veya farkındalık olgunluğu diye çünkü en azından sizin anlama yeteneğiniz var, çoğu insan bu konuda iyi değil ama sizin fark etme yeteneğiniz vardı ve siz şeyleri yargılamaktan çok korkuyordunuz. Siz, "Ah, ben başka birini hissedemem çünkü o zaman onu yargılamış olurum." diyorsunuz. Püf! Bilmiyorum. Sart eğlenceli adam, hoş adam, tuhaf adam. Biliyorsun bu muhakeme yeteneği. (bazı kıkırdamalar)
SART: Teşekkür ederim.
ADAMUS: Ve harika bir kalp ama o gözlemliyor. Ben bu konuda bazı şambra toplantılarında konuştum. Bu, gözlemleme. Bu, yargılama değil. Siz yargılamaktan, kendinizin ve çevrenizdeki şeylerin farkında olmaktan çok korkuyorsunuz çünkü bunun yargılamak olduğunu söylüyorsunuz. Hayır. Biz bunun ötesine geçtik. Bu, gözlemdir.
Siz markette birini görebilirsiniz - "Aman Tanrım! Bu insan benim Kırmızı Çember'de gördüğüm o kazaklar kadar çirkin." (bazı kıkırdamalar) "Ah, böyle düşünmemeliyim." Hayır, sorun yok - burada sorun yok - çünkü yaptığınız tek şey onların düşüncelerini, yansımalarını kendi üzerinize çekmek. Siz yansıtmıyorsunuz. Siz kendinize çekiyorsunuz. O, havada ve siz onu toplamaya başlıyorsunuz.
Yani bugünkü konum onun havada olması. Ah ve o, havada. Bunu birazdan açıklayacağım. Havada çok şey var ve siz onları toplamaya başlayacaksınız çünkü sizin o olgunluğunuz var çünkü sizin o ayırt etme yeteneğiniz var ve siz yargılamak konusunda artık o kadar kaygılı değilsiniz. Biraz kaygılısınız ama sonunda fark etmek için izin veriyorsunuz. O, havada.
EDITH: Umarım lotoda kazanan numaraları da toplayabiliriz.
ADAMUS: Neden? (bazı kıkırdamalar) Hayır, gerçekten. Edith - internetten izleyenler duyamasın diye mikrofonu yok, ne kadar saygısızca - Edith, "Umarım biz..." diyordu. (bazı kahkahalar) Şey, her zaman mikrofon iste. Yani Edith, "Umarım kazanan loto numaralarını toplayabiliriz." dedi. Gerçekten mi? Gerçekten mi? Biz o nedenle mi buradayız.
EDITH: Hayır. (kıkırdar)
ADAMUS: Hayır, yarısının şaka olduğunu biliyordum ama diğer yarısı cehennem kadar istiyordu. (bazı kıkırdamalar) Biz o nedenle mi buradayız? Biz insanı daha zengin mi yapmaya çalışacağız? Çünkü ben size hemen şimdi o bilinç halindeki bir insana neler olacağını anlatabilirim. Onlar lotoda üç milyon dolar kazanıyorlar. Onlar üç yıl sonra hiç kazanmamış olmayı diliyorlar çünkü onlar bir enerji kalıbının içindeler ve onlar kötü alışkanlıklarını desteklemek için daha çok enerji alıyorlar ve kötü alışkanlıkları var çünkü loto oynayan birçok insanın var. Onlar umutsuz. Onlar biraz sihir, biraz dalavere istiyorlar ve aslında bu onların başına gelebilecek en kötü şey. Aynı enerjinin daha fazlası. Onlar giderek kıtlığa daha çok batıyorlar. Yeterince tuhaf, üç milyon dolar kazanıyorsunuz, ne yapıyor onlar? Onu havaya uçuruyorlar. Uyuşturucu kullanıyorlar. Herkese veriyorlar. Aileleri o zaman onlardan nefret ediyorlar. Arkadaşları nefret ediyorlar. Korkunç bir şey çünkü bu basitçe kötü bir duruma daha fazla enerji eklemek demek.
Sizin bu konuda endişe etmenize gerek yok çünkü siz insan boşluğuna, ben öyle diyorum, insan koşullarına daha fazla enerji katmıyorsunuz ve siz o nedenle birden şunu fark ediyorsunuz, "Benim lotoyu kazanmama ihtiyacım yok, lotoyu kazanmak istemiyorum." O aslında sizin yolculuğunuzu gerçekten de desteklemeyen kitle bilinci enerjisinin toplaması. Yani ne yapıyorsun Edith? Lotoyu kazanmak yerine ne yapıyorsun?
EDITH: Şey…
ADAMUS: Joanne'dan borç para alıyorsun. (kahkahalar) Hiç yargılamıyorum. Ne yaparsın?
EDITH: Ben sadece şaka yaptım.
ADAMUS: Şaka yaptın ama şaka yapmıyordun. Olay bu. Sen şaka yaptın ama şaka yapmıyordun. Yani, o, havada, "Biz neden sadece loto numaralarını alamıyoruz?" Mikrofonu hazırlasan iyi olur Linda.
LINDA: Sen…
ADAMUS: Hayır, sen şöyle yapıyorsun. Şimdi biz burada yeni, küçük bir bölüm başlatıyoruz. Adı, "o, havada" ve o her şey ve ben bunu birazdan açıklayacağım. Siz derin bir nefes alın. (Adamus derin bir nefes alır) Sen insan kontrolünü bırakıyorsun Edith çünkü sen hayatını çok kontrol ediyorsun ve aslında başkalarını da kontrol etmeye çalışıyorsun, üzgünüm ama söylediğim için üzgün değilim. Hayır, gerçekten sende muazzam kontrol var. Senin büyük bir kalbin var ama hayatında çok kontrol var ve sen salıvermekten korkuyorsun. O zaman ne yapıyorsun? Kontrolü bırakıyorsun, derin bir nefes alıyorsun ve enerjinin sana hizmet etmesi için sana gelmesine izin veriyorsun. Lotoyu kazanmıyorsun. Sadece orada duruyorsun, belki can sıkıntısıyla, hiçbir şey yapmıyorsun; orada duruyorsun ve izin veriyorsun. Düşünmüyorsun; bir mantra yok. "Beeen bolluğaaa izin veriyorumm." demene gerek yok. (bazı kahkahalar) Sen basitçe orada sessiz ve mutlu ve herhangi bir şekilde kontrol etmeden duruyorsun (bazı kıkırdamalar) ve eğer bir şey yapma ihtiyacı hissedersen sadece ellerini kaldır ve onun sana gelmesine izin ver. Sen bir mıknatıssın, gerek para şeklinde, gerek sevgi, gerek ceza, gerek dert şeklinde gelen enerjiyi çekensiz. Ama sen enerjiyi çekensiz. Bırak o sana gelsin. O kadar basit.
Eğer siz çıkıp para kazanmak için umutsuzca çok çalışırsanız ve lotoyu kazanmaya çalışırsanız, sistemi düzeltmeye çalışırsanız olmaz. Biz gerçekten sizi desteklemesi için dünyadaki her şeye parazit gibi bağlı olmadığınız enerjiye son derece bağımsız olacağınız bir yere gidiyoruz. Ben bunu egemenlik diye adlandırıyorum. Egemenlik. Ve ben size şimdi diyorum, o, havada.
"Üstat, bana seçtiğim şeylere izin verecek dinginliği, bana ait olmayan şeyleri salıverme cesaretini ve aradaki farkı anlayacak bilgeliği bağışla." (izleyiciler alkışlarlar) Bunu lütfen tahtaya yazabilir misin Linda? Ben sandım ki... evet.
LINDA: Ah, evet. Hatırladığım kadarıyla. (bazı kahkahalar)
ADAMUS: Bu konuşmam On iki - adımlı bir programdan ama bu On iki - adımlı br program değil mi?
LINDA: Ne…
ADAMUS: çünkü... "Üstat, bana dinginliği bağışla..." Bunu tahtaya yazalım. Güzel el yazısı. Daha hızlı, daha hızlı. "Üstat bana seçtiğim şeylere izin vermem için dinginlik bağışla." Bunun ucu benim daha önceden açıkladığım şeye dayanır, "Ne size ait, ne değil?" Ne size ait - Tobias mükemmel bir şekilde söylemişti - onlar sadece sizin seçtiğiniz şeylerdir.
LINDA: İzin verecek dinginlik.
ADAMUS: “Bana seçtiğim şeylere izin vermem için dinginlik, benim olmayanı salıverme cesareti bağışla." Atalarınız, biyolojiniz size ait değil. Size ait değil. Onlar sizin de onlardan biri olduğunuz atalara ait ama yine de sizin değiller.
"Ve cesaret..." ah, konsantre olmuş. O beden size ait değil ama siz hala ona tutunuyorsunuz. Onu kontrol ediyorsunuz ve şimdi kontrol gitmeye başladı ve siz çıldırıyorsunuz. Beden size ait değil. Gelmekte olan egemen beden, enerji bedeni size ait ve enerjiye, başka insanlara veya bu beden gibi herhangi bir şeye bağımlı değil.
"Benim olmayanı salıverme cesareti ve aradaki sikik farkı bilen bilgelik." Evet, "sikik" yer alacak ki onları biraz sallasın. (bazı kıkırdamalar)
Sizin zihninizdeki düşüncelerin size ait olmadığını anlattım. Onlar size ait değiller. Düşüncelerinizin muhtemelen yüzde 84, 92'si size ait değil. Onlar kitle bilincinden geliyorlar. Onlar hipnozdan geliyorlar. Onlar öğretmenlerden, anne babalardan, yanınızda oturan insanlardan, kendiniz hariç herkesten geliyorlar.
Size ait düşünceler hangileri? Sizin seçtikleriniz. O kadar. O kadar basit. Gerisi sizin değil ve bu cesaret istiyor çünkü siz aniden kontrolü kaybetmeye başlayacaksınız. Siz ailenizi serbest bırakırsınız. Siz size ait olmayan düşünceleri serbest bırakırsınız. Gerçekte size ait olmayan alışkanlıkları ve yolları bırakırsınız. Onlar sizi hipnotize etmişti, bilmiyorum, kazara oldu belki ama onlar size ait değiller.
Geçen ay konuştuklarımıza dönün: Kalbinizde ne var? İyilik, şefkat. Şefkat. O, size ait. Başka ne size ait? Gelmekte olan bilgelik. Ama beden, hayır. Biyolojik aileniz, hayır. Ve ben bunun bazılarınıza zor geldiğini biliyorum, siz, "Ah! Aileleri parçalıyor." Hayır, parçalamıyorum. Ben size biyolojik aileniz konusunda gerçekçi olmanızı söylüyorum. Harika insanlar olabilirler ve siz onları sevebilirsiniz ama onlar size ait değiller.
Şu anda bu gezegendeki en güçlü bağ. Çocuklarınız, "Ah! Onlar benim. Onlara bakmam gerek." Saçmalık. Onlar size ait değiller. Asla olmadılar. Siz bir kez bunu aştığınızda, siz bir kere onları oldukları ruhlu varlık olarak sevdiğinizde bu harikadır. Ama sizin olmak? Hayır. Sizin sorumululuğunuz değil kesinlikle. Onları atın. Onlar sizin sorumluluğunuz değiller. Onlar size ait değiller.
Ve işte burada çatışma başlıyor - "Aah! Ben biraz özgürlük istiyorum ama tam değil çünkü benim çocuklarıma bakmam gerek." Hayır. Gerek değil. Serbest bırakın ve neler olduğunu görün. Hayatınızdaki diğer insanları salıverin - enerjisel, duygusal olarak. Ben herkesten uzaklaşın demiyorum, onlar ile aranızdaki parazitsel hareketlere son verin diyorum.
Çok cesaret gerektiren bir şey ve ne oluyor, çoğununuz, "Ben 25 kuruş değerinde bir özgürlük istiyorum." diyor. Siz onu tam dolarlara değer görmediğiniz sürece o özgürlük olmuyor. Biraz özgürlük olmaz çünkü o özgürlük değildir. Siz kafesten elinizi çıkarıp elinizin özgür olduğunu söyleyemezsiniz çünkü özgür değil. Siz elinizi kafesten dışarı çıkarıyorsunuz ve bir gelip onu ısırıyor. Yani size ait olmayanı salıvermek çok cesaret istiyor.
Siz şimdi, "Şey, ben bana gerçekten ne ait ne değil emin değilim." diyeceksiniz ve zihinsel mastürbasyon yapacaksınız. Net olun. Farkında olun. O olgunluğa sahip olun. "Bana ait değil" ve sonra sıradakine izin verin çünkü siz hayatınızda şeyleri özgürleştirirseniz - kendinizi size ait olmayan bedenden özgürleştirirseniz - siz hayatınızda şeyleri özgürleştirirseniz bedenli aydınlanma denilen sürecin tamamı çok daha doğal, çok daha yumuşak bir şekilde meydana gelir. Ama asıl noktaya dönelim.
Şu anda havada çok var. Havada - yani illa tam anlamıyla hava olacak değil ki o da bir parçası - ama havada dolaşan düşünceler, bilinç, farkındalık, fikirler, yaratıcılık var, onlar sizin farkındalık duyunuzdan, sizin milyon yıl önceki farkındalık algınızdan geliyorlar çünkü bunların hepsi gerçekten de şimdi oluyor.
Bilim keşfedecek, bilim gerçekten şeylere odaklansa, bu muhtemelen sizin yaşam sürecinizde olmayacak, kuramsal kuantum fiziği bir noktaya kadar anlayacak, birisi yazacak ve "Bu büyük bir teori ama benim keşfettiğim her şey." diyen bu fizikçi, "Kulağa ne kadar tuhaf gelse de her şey aynı anda varoluyor ve oluyor." açıklamasını yapacak. Ve diyecekler ki, "İşte o nedenle gelecek zaten burada. Geçmiş burada." Ve zaman odaklı düşünen insanlar diyecekler ki, "Ah, bu kafamızı karıştırdı. Bu gerçekten karışık." Ama aslında zamanda ayrılık yok, yani burada. Bunun temelde anlamı onun havada olması. Bu sizin bu yaşamdaki aydınlanmanızın havada olduğu anlamına gelir ve siz olgunlukla ve sezgiyle onu hissetmeye başlayabilirsiniz.
Eğer siz sezemiyorsanız - lanet olası ne istediğinizi bilmiyorsunuz demektir, olgunluk, netlik, bir şeyiniz yok demektir - her şey büyük bir karışıklık haline gelecektir. Siz her şeyi kendinize çekeceksiniz ve gerçekten karmakarışık hale geleceksiniz. Ama siz daha olgun ve sezgisel hale geldiyseniz havada olanları kendinize çekersiniz.
Havada siz varsınız. Hadi bununla başlayalım. Üstat burada. Üstat asla fiziksel bir varlığın içinde gelmez. O bilinçtedir; Ben "havada" diyorum. O zaten burada. O zaten burada ve Üstat kendi sandalyesinde oturuyor ve diyor ki, "Peki, insan gerçek tanrısal akışa izin vermek için ne zaman insan kontrolünü bırakacak?" çünkü insan kontrolü gerçek akış değildir. Enerjilere bağımlılık var. Çok korku var ve çok şüphe var. Üstat, "Ben insan kontrolü bırakana kadar ve izin verene kadar burada sessizce oturacağım. Gerçek Öz'e, bana ve insana izin verene kadar. Ve'ye izin verene kadar."
Bunu hemen şimdi hissetmek için bir an durun. O, havada. O, başka bir galakside değil. O spiritüel bir harikalar diyarında değil. O şu anda burada. O, havada.
(duraklama)
O, havada o aynı zamanda tüm yaşamlarınızdan gelen bilgelikte ve bu belki biraz kafanızı karıştırabilir ama sizin gelecekte zaten var olan yaşamlarınız var, yani onlar sanki geçmişte gibiler. (Adamus kıkırdar) Biraz. Ama insan zaman düzeninde çok kronik düşünür ama öyle değil yani siz çok bilgelik sahibisiniz. O hemen şimdi havada. Siz ona daha önce hiç dokunmadınız çünkü siz kendinize olgunlaşma ya da sezgisel olma izni vermediniz. Doğrusu siz kapandınız. Siz açılmaktan korktunuz. Siz kendi küçücük dünyanıza çekildiniz. Ve o şimdi havada. Kendinizi açabilirsiniz.
Kadının o psişik enerjisini nerede konuşmaya başladığımızı hatırlayın? O aslında hem erkekte hem kadında ama siz onu şimdi içeri getiriyorsunuz. Kadın zamanın dışına nasıl çıkıp genişleyeceğini biliyor. Siz şimdi buna henüz izin vermeye başladınız.
Şimdi sizin bulunduğunuz koşullarda - aşırı baskılanmış, kaybolmuş ve kontrolden çıkmış gibi hissederken - gerçekten tuhaf olacak. Ben kolay olacak demiyorum. "Havada olana" açılmaya başlamak gerçekten de çok garip hissettirecek. Havada olan sizsiniz. Havada sizin bilgeliğiniz var. Havada çok şey var.
İnsan bilincinin çalışma şekli çok, çok ilginç. Örneğin siz hiç tarihe baktınız mı, ampulün icat edildiği zamanlara örneğin. Amerikalılar ampulü icat edenin Thomas Edison olduğuna inanıyorlardı değil mi? Bunu hepimiz biliriz. Dünyanın çeşitli yerlerinde 27 mucit aynı zamanda aynı şey üzerinde çalışıyorlardı. O, havada. Yirmi yedi. Şimdi, aslında bilinenlerin sayısı altı ya da yedi ama ben 27 kişi olduğunu biliyorum. Diğerleri bilinmiyordu. Asla tanınmadılar.
Yani bu sadece Thomas Edison'ın dehası değildi ama Thomas Edison'ın havada olanı hissetme yeteneği vardı. O hiçbir şekilde mucit olması için Tanrı veya Ruh veya ışık varlıklar tarafından seçilmemişti - hah, alınmak yok. (bazı kıkırdamalar) O, havadaydı. İnsan bilinci ve özellikleri konusunda harika bir şey var. Bunların hepsi genelde kokuşmuş olan bir tür kitle bilincinin içine girer ama orada parlak olanlara ait birkaç torba vardı.
Havada demek siz bilinçte olan, orada öylece süzülen şeyleri toplamaya başlayabilirsiniz demektir. Belki onları kimse almayacaktır.
Belki de havada olan, benim bilincin evrimi diye adlandırdığım şey gerçek ışık bedendir, gerçek enerji bedeni - ben böyle demeyi tercih ediyorum - ya da egemen beden. O, havada. Onun üzerinde çalışmanız gerekmez. İnsan aklınız onu çözmemeli ve çözmeye çalışmamalı. O, havada. O her yerde. Siz bunu biliyorsunuz. Siz onu hissedebilirsiniz, sizin bilişiniz. O, havada.
İnsan zihninin çalışma şeklinde büyük bir değişim var, ben bu konuda ProGnost'ta konuşacağım - benim bu sübliminal ipuçlarını ve mesajları nasıl verdiğimi fark edin. (bazı kıkırdamalar) Büyük soru, "Sırada ne var?" sorusu. Bilgiyarlı zihinlerimiz mi olacak? Hiç değil. Hiç değil. Bilgisayarlar varken buna kimin ihtiyacı olur? Yani zihin başka bir şeye evriliyor. Yeni bir yere geçiyor. O şu anda olduğu gibi bağımlılığın merkezi olmayacak. Zihin yeni bir yere geçecek ve o şu anda havada ve siz onu alabilirsiniz. Ve evet o size ait ve o, bilinç. O size ait çünkü siz, sizin gibi olanlar ile birlikte o bilince katkı yapıyorsunuz ama o havada ve siz onu şimdi alabilirsiniz.
Sizin çok uzun zamandır unutmuş olduğunuz duyular olan benim bahsettiğim diğer boyutlar havada. Güzellik duyusu, Şefkat duyusu, Sevgi duyusu havada. Ve ben sadece işin iyi hissettirme kısmından bahsetmiyorum. Ben boyuttan bahsediyorum çünkü duyular, sizin kullanmadığınız diğer 200.000 duyu havada. Onlar ulaşılır halde. Sizin aklınızı kaçırmanız ya da onu çözmek için zihninizi çalıştırmanız gerekmiyor. Ben size derin bir nefes almanızı ve kontrolü bırakmanızı söylüyorum. O, havada.
Sen, insan özün aydınlanmasından sorumlu değilsin. O, havada. Sizden sadece ona izin vermeniz, onun içinde rahatlamanız isteniyor.
Merabh – O, havada.
Biraz müzik çalalım ve daha fazla konuşmadan hadi sadece oraya havaya gidelim.
Güzel, derin bir nefes alın.
Biz artık konuşmanın bize hizmet etmediği bir merabh zamanına geldik. Biz sözcüklerin ötesine geçiyoruz.
(müzik başlar)
İşte biz müzik çalıyoruz ve bir bilinç değişimine izin veriyoruz.
Güzel, derin bir nefes alın.
Bugün bu noktaya gelmemiz biraz zaman aldı. Gezegen çok, çok hızlı değişiyor.
Gezegen şu anda çok hızlı değişiyor çünkü siz iyi bir nedenden dolayı bu zamanda burada olmayı seçtiniz. Siz bunun bir parçası olmak istediniz. Siz, "Uçuş sırasında" dönüşümün nasıl bir şey olduğunu deneyimlemek istediniz. Siz seçtiniz, başkası değil.
En güzel zamanlar. Evet. Biliyorum bazen zor oluyor ama ortaya müthiş bir hikaye çıkacak. (Adamus kıkırdar) Ve biz şimdi bu "havada"yı konuşuyoruz. O daima oradaydı ama ben sizinle onun hakkında şu an gerçekten konuşmak istiyorum. Ben sizden onu deneyimlemeye başlamanızı istiyorum.
İzin verebilmeniz için şimdi neyin size ait neyin olmadığını anlayacak olgunluktasınız. Siz, size ait olmayan birçok şeyi salıverdiniz, siz şimdi ne olduğunu anlıyorsunuz, siz öyle bir dengeyle havada olanları toplamaya başlayabilirsiniz.
Bu bazı insanlara fazla aşırı gelecektir. Biliyosunuz kendilerine psişik veya duyusal diyenler çabuk yanıp bitiyorlar çünkü onlar çoğunlukla neyin kendilerine ait neyin ait olmadığını anlamaya hazır değiller. Onlar her türlü şeyi topluyorlar ve çoğu her şeyi sanki kenine aitmiş gibi alıyor - iyisini, kötüsünü, çirkinini. Ama siz şimdi sezgi ve olgunlukla güzel, derin bir nefes alabilirsiniz ve havada olanları hissedebilirsiniz. Üstat, sizin yaşamış olduğunuz geçmiş ve gelecek yaşamlarınız - havada.
İnsan bilincinden etrafta çok dolaşıyor. İnsanların şüpheleri ve korkuları olduğu için uygulamaya koyulmayan fikirler. İyileşmek için gerçekten harika yollar. Havada çok heyecan verici psikoterapistler var ama kimse onları şimdiye kadar denemeye cesaret edemedi.
Siz havadaki şeyleri hissettiniz ama siz kendinizi geri tuttunuz. Siz kendinizle ilgi çok şey hissettiniz ve ne biliyor musunuz? Siz onların daha da yakınlaştığını hissedebilirsiniz.
Siz Üstatla ilgili, olacaklarla ilgili çok şey hissettiniz. Siz onu hissettiniz sonra da ondan şüphe ettiniz; kendinize sadece bir tadımlık izin verdiniz ve sonra kapandınız.
Şimdi biz bu bedenli aydınlanma noktasına geldik, şimdi havada olanları duyumsama, Üstadın giderek ve giderek
yakınlaşması zamanı.
(duraklama)
İnsan bilinci çok büyük fikirlerden esinlemiştir denilebilir, bu planda dışavurumu olmayan yenilikçi konseptler havada. Onların sadece yarım nefes, yarım boyut ötede olduğu söylenebilir. Onlar, şey, uçak icadı gibi dışarıda süzülüyorlar. Çoğu insan Wright Kardeşler buldu sanır. Aslında bir Fransızdı tabii. (bazı kıkırdamalar) Ama fark edilenler Wright Kardeşler oldu. O, havadaydı ve o zaman uçaklar üzerine çalışan başka 12 kişi vardı.
Şimdi, bunlar her şeyin orada bulunabildiği internet çağında olmuyor. Bu kimsenin bağlantı kuracak veya karşılık vereceği bir şeyinin olmadığı çok zaman önceydi çünkü havadaydı.
Şu anda havada gezegende meydana gelen değişimin tüm enerjisi, tüm güzellikleri var.
Eğer kendinize bunu bir anlığına hissetme izni verirseniz, o, yarın duyulacak korkunun büyük bölümünü silecektir. Bu evrimden gelenler havada. Ben kolay olacağını söylemiyorum ama gelecek olan oldukça güzel. O, havada.
(duraklama)
Çevrenizde bulunan meleksi varlıkları, fiziksel olmayan varlıkları hissetme yeteneği. Onlar sizin hayatsal sorunlarınızı çözmek için orada değiller ama onlar bağlantı kurmak için harikadır çünkü siz o zaman orada çok daha fazlası olduğunu idrak edersiniz. Onlar size insan enerji krizi ile ilgili veya sizin psikolojik sorunlarınızla ilgili cevapları vermeyeceklerdir. Ama siz bir kez orada - ben orada diyorum ama aslında burada - daha fazlasının var olduğunu fark etmeye başladığınızda siz birdenbire çok sınırlı bir gerçeklik üssünden kurtulursunuz. Siz onun havada olduğunu fark edersiniz.
Fiziksel olmayan varlıklar. Meleksi varlıklar. Bu Dünya'da daha önce hiç bulunmamış varlıklar ama onlar nasıl gittiği konusunda çok meraklı. Hepsi havada.
Siz yolda bu noktaya neyin size ait olduğunu öğrendiğinizde geliyorsunuz, siz bunun için sorumluluk alıyorsunuz, onu şekfat kalbine getiriyorsunuz; ve siz büyük cesaretle size ait olmayanı salıvermeyi öğrendiniz.
Dünya'nın sorunları size ait değil, gerçekten değil.
Sizin atalardan kalma biyolojiniz ve sizin atalardan kalma psikolojiniz size ait değil. Onlar sizi buraya getiren evrimin bir parçasıydı sanırım ama size ait değiller.
Sizin zihninizde boğuştuğunuz düşüncelerin çoğu gerçekten siz ait değil.
(duraklama)
Şimdi aniden o salıvermeyle, o netlikle biz havada olanlara, orada başka neler var konusuna girmeye hazırız.
Bütün bunları başka bir şekilde söylemenin yolu şu, bedenli aydınlanmaya giden deneyim gerçekten çaba istemiyor. O, çok izin vermeyi talep ediyor. Onu çözemezsiniz ve çözmemelisiniz de. O havada. O, Üstat sayesinde, Ben'im sayesinde havada. Ve ben şimdi çok tuhaf ve rahatsız bir zaman olduğunu biliyorum çünkü siz insan kontrolünü kaybediyorsunuz. Ama havada hiçbir şekilde kontrole ihtiyaç duymayan tanrısal olan var çünkü o enerjiye bağımlı değildir.
Lütfen harika müzik çalarken derin bir nefes alın ve şimdi kendinizi açın.
Size şunu söylüyorum: Siz aşırı baskılanmayacaksınız. Bu olmayacak. Siz genişlediğinizde, bilincinizi genişlettiğinizde aşırı baskılanmayacaksınız. Siz şimdi size ait olanlar ve olmayanlar konusunda çok fazla şey öğrendiniz.
Havada ne var? Evet, siz başka insanların acılarını ve ağrılarını duyacaksınız.Siz onları duyumsayacaksınız ama onlar size ait değiller o halde onları serbet bırakabilirsiniz.
Siz Üstadı ve bilgeliği duyumsamaya başlayacaksınız. O, havada.
Siz geçmiş ve gelecek yaşamları hissedeceksiniz. Ben toplantılarımızda bundan çok fazla bahsetmedim. Ben ona çok fazla odaklanmak istemiyorum ama siz şimdi onların geçmişi getirmediklerini anladığınız bir noktadasınız; onlar bilgeliklerini getiriyorlar. Eğer biz geçmiş yaşamlara gitmiş olsaydık siz ayrıntılara, onların dramlarına, onların başarılarına ve hatalarına boğulmuş olacaktınız. Şimdi havada olan onların geçmişi değil ama onların bilgeliği.
Siz şimdi gerçekten genişleyebileceğiniz, kendinizi açabileceğiniz bir noktaya geldiniz.
Şimdi ile önümüzdeki toplantımız arasında ben sizin gerçekten de havadaki şeyleri hissedeceğinizi hissediyorum. Yani siz doğrudan neyin size ait neyin ait olmadığını söyleyebilirsiniz.
Siz internettenveya stüdyodan izliyor olsanız da toplantımızda hemen şimdi, hemen burada yaratıcı titreşimler havadalar, gerçekten herkes için ulaşılabilir haldeler.
Bu gezegenin sonunun nereye varacağı ile ilgili geleceğe dair hikayeler var. Onlar havada. Onlar bir kader değil. Onlar basitçe hava olan hikayeler.
(duraklama)
Biz şimdi daha çok insan bilincine ve onun ötesinde olan tanrısal bilinç diye adlandırdığınız şeye açılıyoruz ama sonuçta sadece bilince. Biz şimdi kendimizi ona açabiliriz. Ve siz bunu olgunlukla, sezginizle yaptığınızda aynı zamanda yine havada bulunan Siz'e, Ben'ime açılabilirsiniz.
Siz, tanrısal olanınız kim, hangisi siz, kitle bilinci düşünceleri ile havadaki bu yaratıcı patlamalarla aralarındaki farkı nasıl bileceksiniz? Burada derin bir nefes alırsınız ve neyin size ait olduğunu, neyin size ait olmadığını seçersiniz.
Sizin hissetmeye başlayacağınız bazı şeyler biraz daha dünyevi olacak. "Ah, yılbaşı havada" veya "Gerilim havada." Ama siz daha sezgisel hale geldiğinizde ve daha çok izin verdiğinizde gerçekten bir sürü farklı şey hissedeceksiniz. Umudu, gerçekten, sizinkini ve kitle bilincini.
Siz hissetmek ve sezmek için kendinizi açtığınızda ve havada olanlara izin verdiğinizde o sizin rüyalarınızı değiştirmeye devam edecek çünkü sizin rüyalarınız, sizin gece rüyalarınız gerçekten havada ne varsa toplar. Rüyalarınızı yorumlamaya çalışmayın. Bunu lütfen şimdi yapmayın. Biz rüya realitelerine daha çok değineceğiz ama onlar kesinlikle komik semboller dizisi değiller.
Hadi derin bir nefes alalım ve izin verelim. Şimdi bizim havada olana açılma zamanımız. O, siz ve çok daha fazlası. Bir bolluk var.
Hadi güzel, derin bir nefes alalım.
Benim için şimdi beni güzel bir yemeğin ve İsa'nın beklediği Yükselmiş Üstatlar Kulübü'ne yükselme zamanı. (kahkahalar) Sizin için de tatilinizin tadını çıkarma zamanı.
Hadi güzel, derin bir nefes alalım ve ben bu son zamanlardaki muazzam derecede kayıp, kaybolmuşluk ve kontrolü kaybetme hislerini biliyorum ama bunların hepsi bunun bir parçası.
(müzik sona erer)
Güzel, derin bir nefes alın ve kendinizi bugün bulunduğunuz yer için onurlandırın.
Ve bununla birlikte hatırlayın tüm yaratımda her şey yolunda. Teşekkür ederim ve iyi tatiller. (izleyiciler alkışlarlar)
İngilizceden çeviren: Meltem Taban