Kanatlar Şaud 2
Adamus mesajı Geoffrey Hoppe kanallığı ile
7 Ekim 2017'de Kırmızı Çember'e sunulmuştur.
Ben Ben'im St. Germain'in Adamus'ı.
Biz bir kez daha bir araya gelmişken hadi birlikte derin bir nefes alalım sevgili Şambra; toplantılar çeşitli yollarla, çeşitli şekillerde ve çeşitli yerlerde yüzlerce, binlerce yıldır sürüyor. Biz kalplerimiz ve ruhlarımız (soul) için sadece bu yaşamda bir araya gelmedik asırlardır, asırlardır böyle. Ve işte biz şimdi en önemli zamanlarda buradayız.
Biz şimdi toplantılarımızı dünya çapında yaparken - biz çalıştay ya da seminer diye adlandırılan şeyler yapıyoruz, biz tüm dünyayı dolaşıyoruz - çok eşsiz bir şey oluyor. Eğer siz o toplantılardan birine katıldıysanız muhtemelen bilirsiniz, ben gruba sık sık, "Ortak enerji ne? Bu 50 ya da 100 ya da 200 kişilik özel grubu bir araya getiren nedir? Salondaki ortak enerji ne?" diye sordum. Ve birçok yanlış cevaptan sonra doğru cevabı ben verdim, orada bir araya gelen o grup birbirlerini geçmişte çeşitli yerlerden tanıyorlardı ve birlikte bir Gizem Okulu'na gitmişlerdi. Onların ortak bağı aynı Gizem Okulu'nda birlikte yıllar ve yıllar boyu bulunmalarıydı ve onlar yine birlikte geri dönmeye karar vermişlerdi. Onlar bir çalıştaya katıldıklarını zannediyorlardı; bu iyi bir kılıf. Ah, biz konuşuyoruz, biz biraz ders yapıyoruz, biz biraz eğleniyoruz, biz bir sürü enerjiyi hareket ettiriyoruz ama aslında hepsi Gizem Okulları'nda bulunmuş olan ruhların (soul) bir araya gelmesiyle alakalı.
Başka zamanlarda da grupta kendinden şüphe konusunda genel bir enerji oluyor. Biliyorsunuz çalıştaylar duyuruluyor - şaudlarda, dergide, mağazada duyuruluyor - ve onlara tam olarak doğru insanlar, doğru grup çekiliyor. Biz kendinden çok şüphe eden gruplara rastladık. Onlar çok kapalılar ve yine de kendilerinden çok şüphe ediyorlar.
Biz yaralı, derinden yaralı oldukları için bir araya gelen gruplar gördük, serbest bırakması onlara çok zor gelen yaraları vardı ve bir özel çalıştayın ortak enerjisi de öyleydi. Biz o yüzden biraz yaralardan bahsettik. Ben bu konuda türlü yollarla dikkat dağıttım ama bizim o toplantıda gerçekte yaptığımız şey katılımcılar tarafından salıverilmesi için o eski enerjiyi serbest bırakmak ya da en azından onun - o eski yara enerjisinin ya da kurban enerjisinin -mevcut olduğunu kabul etmek oldu.
Ama kimse şunu hiç sormadı, "Bizim ortak enerjimiz ne?" Hepimiz, bugün online izleyenlerimiz veya gelecekte bir gün izleyecek olanlarımız, burada toplanmış olanlarımız. Şambra'nın paylaştığı ortak enerji ne? Bu basitçe bütün dünyadan insanların rastlantısal olarak web sitesine, Kırmızı Çember'e bağlanmaları mı? Ah! Ben öyle olmadığını sanıyorum.
Atlantis Rüyası
Burada paylaşılan ortak enerji benim Atlantis Rüya'sı diye adlandırdığım şey. O, ta, ta, ta Atlantis'teki Tien Tapınakları'na kadar uzanıyor. O, Üstadın insanla birlikte bedenli aydınlanmada buluşacağı zamanın, bedenli aydınlanmanın rüyası. O zamanların rüyası tanrısal olanın bu realiteye gelmesi ve sonra yaşaması; dolu dolu yaşaması, şimdi Amyo Yaşam dediğimiz şekilde yaşaması.
O, bir Atlantis Rüyası idi ve siz o aydınlanma rüyasını Atlantis'te Tien Tapınakları'nda ya da çoğunuzun bir araya geldiği Yeshua zamanlarında ya da Gizem Okulları zamanlarında görmüş olsanız da fark etmez çünkü ortak unsur o rüyanın yine de Atlantis'e kadar uzanması.
Ah, Atlantis. Şimdi haberlerde olanları izlemek ilginç değil mi? O alanda bir sürü kasırga, büyük bir yıkım meydana geliyor. Eğer neler olduğunu gerçekten hissedebilirseniz orada bir temizlik var, eski Atlantis enerjilerinin temizlenmesi, doğru zamanda yapılan bir temizlik, bir arındırma.
Şimdi temizlik bazen insanların rahatı ve özellikle de insan yaşamı açısından trajik oluyor. Etki alanlarından birinde bulunan insanların yaşamlarını yitirmesinde bir yanlış yok. Ama orada gerçekte meydana gelen şey o eski Atlatis enerjisinin, yara ve savaş enerjisinin, İsis'in gerçekten yaralandığı enerjinin derinlemesine, derinlemesine temizlenmesi. Siz o nedenle bölgede bir temizlik kalıbının tekrar ettiğini görüyorsunuz. O, kısa bir süre için gidecek ve sonra her şey temizlenene kadar geri gelmeye devam edecek.
Her şey temizlenene dek bu şekilde oluyor, sizin içinizde bile bu böyle. Ah ve bazen sizin farkında bile olmadığınız, sizin hayatınıza ve sizin içinize işlemiş çok şey mevcut oluyor. O nedenle fırtınalar her seferinde arındırma için tekrar tekrar geri geliyor - bazen büyük rahatsızlık vererek, bazen beraberinde bir sürü duyguyla ve hatta fiziksel acıyla birlikte - ama o, size ait olmayanı arındırmak için geliyor.
Kendisini Şambra diye adlandıranların - bu durumda üye olacak bir şey yok ve yemin etmek yok tabii - ortak enerjisi herkesi bir araya getiren ortak enerji cennetin ve Dünya'nın bir arada olduğu Atlantis Rüyası ama başka bir alemde değil. Burada. Tam olarak burada. Herkesi bir araya getiren budur.
Belki her şey size çok açık gelse de, "Şey, tabii, biz bu nedenle buradayız. Biz Farkındalığımız, aydınlanmamız için buradayız. Biz şimdi fiziksel bedende yaşamak için buradayız " desenizde - derin bir nefes alın ve kendi spiritüel yolculuklarında ve yollarında olanları, mistik sanatları araştıran diğerlerini hissedin. Onlar için mutlaka aynısı geçerli diye bir şey yok. Bazıları için evet ama bu mutlaka aynı şekilde değil.
Onlarda bedenli aydınlanma için derin bir arzu yok. Aydınlanma işte ve ondan sonra ne olacağı bilinmiyor ya da pek umursanmıyor. Ama bu sizin için şey kalmak demek, burada olmak demek. Ve ah siz bunun zaman zaman ne kadar zor olduğunu keşfettiniz ve keşfetmeye de devam ediyorsunuz.
Hepimizin, hepimizin ortak enerjisi Atlantis Rüyası. Benimki de. Benim geri gelip sizin her biriniz ve hepinizle birlikte çalışmamın nedeni bu.
Biz onun arifesindeyiz. Biz ona çok uzak değiliz. Biz onun için yaşamlar boyu çaba harcamaya devam etmeyeceğiz. Biz onun arifesindeyiz ve bazen bir şeyin arifesinde olmak, korkunun en çok, şüphenin en çok ortaya çıktığı zamanda olmak, şeylerin olmasına ramak kalmışken en zor, en çok heyecanlandıran şeydir. Doğum gününüzden hemen önce, nikahtan hemen önce, bedenli aydınlanmadan hemen önce her şey sallanmaya ve takırdamaya başlar. Kuthumi'nin yıllar önce dediği gibi, "Her şey titremeye başlıyor." Hiçbir şey düzgün gelmiyor. Her şey dengeden çıkmış gbi geliyor ve eski sorunlar ortaya çıkma eğilimi gösterdiğinde bu gerçekten öyledir. Sonra siz, "Ben neden hala savaşıyorum? Neden bu eski sorunlar hala varlar? Ben hala zaman zaman ona 10.000 mil uzakta hissederken neden bana aydınlanmaya çok yakın olduğum söyleniyor? Neden, ah, neden?" diye merak edersiniz.
Ve bu arada Farkındalığınıza ulaşırken bedende kalmak birçok açıdan zordur. Harikadır. Bir kez başardıktan sonra kesinlikle harikadır. (bazı kıkırdamalar) Fakat tüm bu süreçten geçerken bedende kalmak en çok meydan okuyan şeydir ve farkındalığına çok yaklaşmış olup ayrılanlar var. Onlar ayrılıyorlar. Benim Şambra ile çalışmaya başladığım 2009 yılından bu yana 157 Şambra buraya geldi, benim olduğum tarafa geldi. Çok yaklaşmış ama bitkin düştüğü ve yorulduğu için bırakan yüz elli yedi kişi. Ah! Bunu yapmak onlar için en kolay şeylerden birisi oldu. Çok büyük bir sevinç. Çok büyük bir onur. Pişmanlık yok. Keşke başka türlü yapsaydım yok ama o kadar yaklaşmışken gitmek zaman zaman çok baştan çıkarıcı oluyor.
Neden kalınsın ki? Yani gerçekten diyorum, neden kalınsın - haber bültenleri ile kandırılabilesiniz diye mi? (bazı kıkırdamalar) Neden kalınsın - yine yemek yiyebilesiniz diye mi? Neden kalınsın - seks yapabilesiniz diye mi? Siz bir süredir onu bile yapmıyorsunuz, o halde ne için kalınsın? (Linda'nın nefesi daralır) Pardon. Öhöm.
LINDA: Kendin için konuş. (kıkırdamalar artar)
ADAMUS: Neden kalınsın ki? Dünya'nın enerjileri sertken neden kalınsın? Onlar gerçekten sert. Daha bir sürü, bir sürü, bir sürü, bir sürü yaşam yaşayacak olan insan var. Neden kalınsın? Biliyorsunuz siz onları kurtarmayacaksınız, biliyorsunuz siz dünyayı kurtarmayacaksınız, o halde neden kalınsın? Ah. Şey çünkü buraya kadar geldiniz. Çünkü bu bir Atlantis Rüyası ve siz onu görmek istiyorsunuz. Çünkü siz basitçe duyusal yaşam sürmek, gerçek duyusal yaşam nasıl bir şey görmek istiyorsunuz. Bu, insan formunda şimdiye kadar gerçekte hiç yapılmadı. Siz bunun nasıl bir şey olduğunu görmek istiyorsunuz. Ve işte sadece bu nedenle şimdi Amyo Yaşam zamanı.
Amyo Yaşamı siz Üstat ve insan olduğunuzda sürersiniz. O, artık savaşların olmadığı, artık mücadelelerin olmadığı, artık şeylerin üzerinde çalışmanın olmadığı "ve" demektir. Siz şimdi artık onun size gelmesine izin verebilirsiniz - bolluğun, ilişkilerin, enerjilerin, her neyse.
Şambra Rüyası
Şimdi o bir rüya ve ben ona Şambra Rüyası diyeceğim. O, hiçbir şeyin üzerinde çok çalışmadığınız ve hiçbir şey için mücadele vermediğiniz ve her şeyin basitçe orada belirmesine dair bir rüya. Basitçe, doğru zamanda, orada. Artık hiçbir şey için zihninizde savaş vermediğiniz bir rüya. Artık savaş yok. Bitti. Siz herhangi bir şey ile savaşmayacaksınız. Siz gerçekten diğer insanların arasında aşkın olacaksınız. Başka sözcüklerle ifade edersek, sizin insanlarla birlikte olabilmeniz ama sizin gerçekten çok farklı bir düzeyden iş görmeniz. Siz artık zihinde değilsinizdir.
Ah, zihin, zihin, zihin. Biz ProGnost 2018'de çok ayrıntılı olarak zihin hakkında konuşacağız. Zihnin sonu geldi. Zihnin son devri ama birçok insan bunu fark etmiyor. İnsan zihnine ne olacak? O şaşkına çevirecek, o, insanları travmatize edecek.
İnsan zihni Atlantis zamanlarının ortalarından bu yana neyse o oldu. O zaman zihin budur dendi ve daima da aynı şekilde kalacak şeklinde kabul edildi. Hiç de değil. Zihin muazzam bir evrimden geçecek ve çoğu insan bunun üstesinden gelmeye hazır değil. O nedenle eğer ProGnost 2018'e bir başlık verecekseniz bu ancak ProGnost 2018, Zihnin son devri olur.
LINDA: Yaşasın!
ADAMUS: Ah. Vay.
Biz onun ötesine geçtik. Biz onun ötesine geçtik. Siz zaten bilişe dalıyorsunuz. Siz sezgilerinizi izliyorsunuz. Siz kalbinizi açıyorsunuz. Hepinizin, her birinizin zihni yeterince rahatlamış durumda. Zihin şu an yeterince sakin. O, zaman zaman çekiştirecek ve çekecektir. O, kalmak için hala baştan çıkarmaya devam edecektir ama zihin uyum sağlayacak ve uyumlanacaktır. Zihin bunu zaten yapıyor. O nedenle zihin bazı günler deli gibi hissettiriyor.
Ama bu Şambra Rüyası, bu Amyo, bu sadece fiziksel bedende olmak değil. Aslında bazen düşünüyorum da sizin rüyanız sadece bedende olmak değil. Siz burada olabilmeyi ve bu beden tarafından sürüklenmemeyi istediniz ama bu rüya enerjinin rahatlığı ve zarafeti içinde olmaktı. Enerjinin size hizmet etmesi. Sizin ona değil. Enerji krizleri yaşamamak, herhangi bir enerji yoksunluğu veya düşük enerji olmadan gerçekten bir kez ve her şeyden önce enerjinin size hizmet etmesine izin vermeyi istediniz. Şambra Rüyası, Amyo Yaşam böyle. Onun aniden basitçe orada olması heyecen verici ve hatta şaşırtıcı.
Şimdi, insan tabii ki etkileşime geçecek. Siz bütün gün parktaki bankınızda oturamazsınız. Bazı e-postalar gönderebilirsiniz. Yolculuğa çıkabilirsiniz, bunun gibi şeyler. Ama o eski mücadele, o sizi dizlerinizin üzerinde süründüren mücadele - ve sizin dizlerinizin üzerinde yaptığınız yoğun çalışma ve kendinizi yıpratmanız - bunlar gidiyor ve bu gerekli de. Bu arada hepsi zihin ile birlikte gidiyor çünkü bütün bunlar zihnin başının altından çıkıyor. Ama gidiyor ve aniden Şambra Rüyası gerçek oluyor.
Bu bir açıdan biraz korkutucu çünkü siz şeyleri düşünmeye ve şeyler üzerinde çalışmaya alışkınsınız ve siz bu kalıpları yine tekrarlamak isteyeceksiniz. Siz bunları biraz daha kolay olsun diye isteyeceksiniz - daha kolay bir süreç ve biraz daha kolay bir mücadele - ama onlar tamamen yok olacaklar ve bu çok tuhaf, çok, çok tuhaf hissettirecek. Çok garip hissettirecek. Her şey sonunda enerjinin size hizmet etmesi için.
Şimdi, her biriniz ve hepiniz için en çok meydan okuyan şeylerden birisi onun siz ile alakalı olması. O, siz ile ilgili. Sizin akrabalarınıza, ailenize, arkadaşlarınıza, insanlara, her neyse diğerlerine çekildiğinizin saniyesinde onun bir anda sizinle ilgisi kesiliyor. Siz bir anda onların şeylerini alıyorsunuz. Sizin kendiniz ile çalışmanız gerekirken - artık kendiniz ile çalışmıyor - bir anda onlara ait olanları alıyorsunuz ve bu durum aniden o Amyo Yaşam sürecini, onun size gelmesine izin verme sürecini bütünüyle yavaşlatıyor, hatta belki de tamamen durduruyor. Siz o size basitçe geldiğinde tuhaf hissedeceksiniz ama o belki de sizin hayat arkadaşınıza, çocuklarınıza, yakın arkadaşlarınıza, çevrenizdeki insanlara gelmeyecek. Ve siz her şeyi paylaşmak isteyeceksiniz ve siz bunun işe yaramadığını göreceksiniz çünkü onlar bunu istemiyor. Onlar bunun için hazır değil. Bu onlara hiç de hizmet etmiyor ve bu size en çok meydan okuyan şeylerden birisi olacak.
Ah, ben Şambra Rüyası, Amyo dediğimde, o, aslında orada. O basitçe orada ve bunlar kulağa o kadar büyük bir şey gibi geliyor ki ama ben şimdi onun sizin için olduğunu söylüyorum. Sizin için, çocuklar için değil, hayat arkadaşları için değil, başka birisi için değil. Eğer onlar istiyorlarsa onlar da izin verebilirler ama onların bunu kendileri için yapması gerekir.
Amyo Yaşamda bu en tuhaf şeylerden biri olacak, hatta siz zaman zaman biraz bencil hissedeceksiniz. İşte o zaman derin bir nefes alıp onu serbest bırakma zamanıdır ve ben de o anda kapınızın eşiğinde onu serbest bırakmanız için ısrar edeceğim. Sizin içinizde o kadar çok... şey, buna bir dakika içinde değinelim. Hım.
Yani siz arife gecesindesiniz ve bu, atın önüne havuç tutup yürütmek gibi bir şey değil. Siz oradasınız. Siz o enerjidesiniz ve daha önce de söylediğim gibi sizin geriye gitmenize izin vermeyen bir momentum var. O sizin bir süre berbat hissetmenize ve sizin bir dairede dönüyormuş gibi hisetmenize yol açsa da siz geri dönemezsiniz. Orada sizi aydınlanmanıza taşıyacak olan bir momentum var. Kimi zaman tepinip bağırsanız da sizi oraya taşıyacak olan şey Atlantis Rüyasıdır, Şambra Rüyasıdır, kalbinizdeki biliştir.
Siz, "Ama Adamus ama ne zaman? Ama ne zaman?!" Ben üzerinde çalışıyorum! (bazı kıkırdamalar) Ben izin veriyorum. Ben sabırlıca bekliyorum." diyorsunuz. Bunların üçü de doğru değil. (kıkırdamalar artar) Siz sabırlıca beklemiyorsunuz. Siz gerçek anlamda İzin vermiyorsunuz çünkü hala İzin verme konusunu çok yanlış anlıyorsunuz. "İzin vermek: Dünya üzerimde yürüyor." Bu İzin vermek değil. İzin vermek sadece sizinle, sizle, kendinizle, adına ne derseniz deyin tanrısal olanla, Üstatla alakalı. Sadece bu iki unsur ile ilgili. Sizin insana, Üstada izin vermeniz demek. Onlar bir araya geliyorlar. Siz o küçük şemada sizin erkek kardeşlerinizin ve kız kardeşlerinizin ve babalarınızın ve iş arkadaşlarınızın veya başka birinin yer almadığını görün. Siz dünyanın geri kalanına izin vermiyorsunuz. Bu (orta parmak iaşreti yapar) dünyanın geri kalanı için. (bazı kahkahalar) Bu kendi yolunuza gidin anlamına gelir. (kıkırdamalar artar ve o yeniden orta parmak çıkarır) Bu her şeye izin vermek demek değil, size ve tanrısal olana, size ve Üstada, size ve Ben'ime izin vermektir. Başka hiçbir şeye değil. Dünyanın daha iyi bir yer olmasına izin vermek değil. Hayır!
Şambra biz bunu defalarca söyledik. Ben bazen size hayret ediyorum Şambra, siz dinliyor musunuz, siz hissediyor musunuz? İzin vermek sizinle ve Ben'im ile ilgili. O kadar. Başka bir şey değil. Ruhsal rehberler yok, Adamus yok, başka bir şey yok. Bana izin vermeyin çünkü ben sizi karmakarışık ederim. (bazı kıkırdamalar) İzin vermek kendinize izin vermekle alakalı ve onun üzerinde çalışmayın. Ama gördüğüm kadarı ile siz onun üzerinde çalışıyorsunuz. Bütün çalışma burada yapılıyor. (kafasını işaret eder) Eller ile değil, tam olarak burada yapılıyor. (kafasına işaret eder) Ve sabır. Ah, hayır. O hiç yok.
Ama siz, "O halde ne zaman olacak? Ben izin veriyorum. Ben üzerinde çok çalışıyorum ve ben sabırlıyım" diyorsunuz - bunların hiçbirisi de doğru değil - "Ne zaman olacak? Beni geri tutan ne? Ben neyi yanlış yapıyorum."
Çok Özel Bir Mesaj
O soruyu cevaplamanıza yardımcı olmak için size bir şey okumak istiyorum. Ben size benim sevgili gözdelerimden John Kuderka'dan bir şey okumak istiyorum, o, bunu size okumam için Cauldre'ye verdi. Kulağa biraz anlaşılması güç geliyor ama Cauldre bay Kuderka'ya, “Yani Şaudda sana kanallık yapmamı mı istiyorsun?" diye sorduğunda John çok net bir şekilde, "Hiç kimse bana kanallık yapmayacak." dedi. (kahkahalar) O nedenle Cauldre bunu yazdı ve benden Şaud sırasında okumamı istedi.
Hadi John'ın varlığını hissederken derin bir nefes alalım - ah, varlığını - salonu kaplayan varlığını.
Benim durup önce bir açıklama yapmam gerekiyor. John görevini uzattı,o, buradaki, Dünya'daki kalışını uzattı. O aslında üç buçuk yıl önce gidecekti. O, Kırmızı Çember'in bir stüdyo kuracağını anlayınca kurulum işlerinin bir parçası olmak için kalmaya karar verdi. O, görevini tamamlamıştı. O, bu tarafa gelmek için hazırdı. Onun burası için üzerinde çalışacağı büyük bir projesi var ve o kalmaya karar verdi.
O, geçtiğimiz günlerde geçiş yaptı. O daima Şambra'nın, bu stüdyonun bir parçası olacak. O gitmedi. O muhtemelen sizin her birinizin ve hepinizin hiç olmadığı kadar çok farkındalığa sahip. Ve o kelimenin tam anlamıyla - John'ı bilirsiniz - yeni bir teknoloji üzerinde çalışıyor ama bu teknoloji devreleri ve kabloları ve elektriği içermiyor. Alemler arasında bağlantılı kalmak için bir teknoloji bu. Bakın sizin arada bir diğer gerçekliklere anlık bakışlarınız oluyor ama sonra realite gözden kayboluyor gibi oluyor, işte sevgili John, Şambra'nın bağlantı kurması, o alemlerde kalması için bir teknoloji üzerine çalışıyor. Hım.
John'dan: "En büyük hastalık. En büyük hastalık kanser ya da kalp yetmezliği değildir. Bunlar bedensel dengesizliklerdir. En büyük hastalık depresyon ya da anksiyete ya da şizofreni değildir. Bunlar zihnin reaksiyonlarıdır. En büyük hastalık uyanma vakti olduğunu bilmene rağmen uyumaya devam etmektir."
Ben bunu tekrar edeceğim.
"En büyük hastalık uyanma zamanının geldiğini bilmene rağmen uyumana devam etmendir. Kalbinde ve ruhunda gözyaşlarıyla uyumaya devam etmek. Bu her şeyden büyük olan bir gerçeğin ortasında kendine karşı gerçek olmamaktır: Siz özgürsünüz. Uyumaya devam etmek sınırlı bir varlık halinde yaşamaktır ve bu sana bedende veya zihindeki herhangi bir hastalıktan daha fazla musallat olacaktır."
Ben bunu bir daha tekrar edeceğim.
"Uyumaya devam etmek sınırlı bir varlık halinde yaşamaktır ve bu sana bedende veya zihinde oluşan herhangi bir hastalıktan daha fazla musallat olacaktır. Kanserle veya depresyonla savaşmak yerine kalbinin derinliklerine git. Senin olanı hisset ve her şeyi arkada bırak."
Lütfen tekrar etmeme izin verin.
"Kalbinin derinine inerken senin olanı hisset ve her şeyi arkada bırak. Hayatını eski anılarla sürdürme veya gelecek için endişe etme. Bunlar seni hayattan mahrum eden hastalıklardır. Şambra için en büyük hastalık onu kalbinden uzak tutan uykuda kalmasıdır."
John bazı olağanüstü deneyimler yaşadı, kanserle olan savaşı ama aslında o gerçek bir savaş değildi. Bunun gerçekte onun kalbinde bulunanlara izin vermesi olduğunu söyleyebiliriz. Gerçekten kalbinde olana izin veriş.
Şimdi hiçbir insan bedenin veya zihnin hastalıkları ile yüz yüze gelmek istemez. Ama onunki kanserle savaş değildi. Onunki Öz'e izin vermekti. Ve o, son günlerinde, özellikle de son aylarında birçok şeye tutunduğunu fark etti. Ona hizmet etmeyen bir sürü saçmalığa ama o yine de onlara tutunuyordu. En büyük hastalık buydu, kanser değil. O, kansere karşı kılıcını çekmedi. O, kılıcının sesini uyanmamaya ve İzin vermemeye duyurdu. Bütün araçlar orada. İhtiyacınız olan her şey, John'ın ihtiyacı olan her şey, hepsi orada.
O geçişini yaptığında sevinçliydi. O kelimenin tam anlamıyla Onur salonunu dolduran binlerce ve binlerce melek, Şambra, Yükselmiş Üstat tarafından selamlandı. Nasıl bir sevinç anı. Nasıl bir sevinç anı. Hastalığın kanser olmadığını ilettiği bu mesajdan kısa bir zaman sonra idi. Ah, kansere kızmayın. Hastalık, daha iyisini biliyorken uyanmamak ile alakalıydı. Daha iyisini biliyorken.
Bu, aydınlanmak denilen şey konusunda bir fikri olmayanlar için, Ruh'un (spirit), Theos'un hiç dokunmadıkları için, içlerinde asla Ben'im'i hissetmeyenler için, "Ben Varım'ı" hiç deneyimlemeyenler için değişik bir şey. Onlar için değişik bir şey. Ama bu karşılaşmaları yaşayan, içlerindeki varlığı hissetmiş olan, zihnin ötesine geçmiş olan ve gündelik hayatında Ruhu (spirit) deneyimleyen sizler için daha iyisini biliyorken uyanmamak hastalıktır.
Korku olması; kendinizi geri tutmanız, belki bir başkası yapsın diye beklemeniz; basitçe şeyleri salıverememeniz, artık size hitap etmeye şeyler, tutunduğunuz şeyler bir bakıma sizin için bir kimlik oluşturur, hayatınızda bir kum torbası görevi görür, şeyleri suçlayacak bir şey olur. Bunlar sizi hiçbir yere ulaştırmayan bir şeyle savaştığınız tekrarlayan bir döngüye sokar.
Ah, böyle olması belli düzeyde bir rahatlık sağlar ve ben birçok Şambra'yı kızdırdım ve eğer hayatınızda bir şey varsa size hala bir şekilde hizmet ediyor olmalı diyerek de bunu yapmaya devam edeceğim. Alkolizm olsun, depresyon olsun, tamamen dengeden çıkmak olsun, bolluk sorunları olsun, ilişki sorunları olsun şayet bir şey hala sizin hayatınızda ise siz ondan hala bir şeyler alıyor olmalısınız. Ders değil. Ders değil çünkü dersler yoktur. Ama o size ya bir tür rahatlık sağlıyor veya bir kimlik kazandırıyor veya biraz kendi kendinize acı vermenize hizmet ediyor olmalı.
Yani benim sevgili arkadaşlarım en büyük hastalık aslında gerçekten de ihtiyacınız olan her şeyiniz varken uyanmamış, Üstat değilmiş rolü yapmaya devam etmektir.
Sizin Değil
Yani neye? Neye? Tutunuyorsunuz?
Edith. Edith, sen savaşçı özüne tutunuyorsun. (Adamus onun elini tutar) Sen yaşamlarca önce yapılan eski savaşlara tutunuyorsun. Sen doğruculuğa tutunuyorsun. Sen 'şeyler belli şekilde olmalı'ya tutunuyorsun. Onlar senin değiller. Onlar senin değiller. Onlar sana ait değiller Edith bırak gitsin. Onlar geçmiş yaşamlardan gelse de artık senin değiller. Onlar sana ait değiller Edith. Bırak gitsin. O eski savaşlar senin değiller.
EDITH: (fısıldar) Teşekkür ederim.
ADAMUS: Bırak gitsin. Bırak gitsin sevgili.
İçinizde çok derinlerde yer etmiş şeyler var. Siz bazen onları fark etmiyorsunuz bile ama onlar artık sizin değiller. Siz bu noktaya, aydınlanma arifesine geldiniz ve artık basitçe salıverme zamanı. Onlar sizin değiller.
David, senin başkalarına karşı şefkatin, senin başkalarına bakman, ah, bu çok büyük bir lütuf gerçekten de (Adamus onun elini tutar) ama bunlar artık senin değiller. Bunlar senin için bir kimlik yarattı - iyi David'i - ve senin şuranı hissetmeni sağladılar. (kalbini gösterir) Ama bunlar artık senin değiller. Bu senin başkalarına zarar vereceğin anlamına gelmez. Bu senin başkalarına kayıtsız kalman anlamına gelmez. Bu basitçe senin artık onlara bakamayacağın anlamına gelir. Onlar sana ait değiller David. Derin bir nefes al ve onları salıver.
Çetin, zor. Böyle şeyleri salıvermek zor. Bunlar senin yaratılmana yardımcı oldu. Bunlar senin sen olmana yardımcı oldu ama bunlar senin değiller. Bunlar senin değiller. Sen benim bunu tekrar ve tekrar söylediğimi duyacaksın ve buna direnç göstereceksin.
Vince ve Caroline, senin bedenine dokunan şeyler (Adamus elini onun omuzuna koyar) senin değiller. Sen onları seninmiş gibi aldın. Doktorlar onların sana ait olduğunu söylüyorlar. X-rayleri görmüş olabilirsin, bedeninde ağrılar ve acılar hissediyor olabilirsin ama onlar sana ait değiller. Değiller. Sen başka insanlara çok fazla baktın ve doğrusu siz birbirinize de çok baktınız. Birbirini seven iki insanın birbirinin yüklerini taşıması güzel bir şey ama bedenindeki hastalıklar senin değiller.
Ben onları senden alamam. Yapabilseyim bile seni şifalandırmazdım ama senden onları salıvermeni isteyebilirim. Bedenindeki şeyler yaşamlar boyu başkalarını çok aşırı gözetip bakmandan, bir nedenden dolayı çok fazla mücadele etmenden geliyor. Onlar sana ait değiller. Onları salıver. Derin bir nefes al. Senin değil Vince, Caroline. Senin değil.
Bazen zordur çünkü çok kapalısınızdır ve hayatınızdaki şeylere karşı bir bağ hissedersiniz. Siz kendinizi onların bir parçası gibi hissediyorsunuz. "Açıkçası" diyorsunuz, "Benim olmalılar" ve siz savaşmaya devam ediyorsunuz. Siz o şeylerle savaşmaya devam ediyorsunuz ve onlar sizin değiller.
Tobias uzun bir zaman önce söylemişti: Sizin olan yegane şey sizin seçmiş olduğunuz şeydir. O kadar. Bunun bir bolluk sorunu olması umurumda değil. Bunun bir geçmiş yaşam sorunu olması umurumda değil. Her ne ise size ait değil.
Ben sizlere baktığımda ve her biriniz ve hepinizde bir iyilik görüyorum, sizin kendinizde görebileceğinizi dilediğim bir iyilik. Ama siz çok fazla yük taşıyorsunuz. Sizin kalbiniz kirle ve çamurla ve pislikle ve katranla kaplı çünkü siz artık size ait olmayan şeyleri taşıyorsunuz. Ve siz bunları yanınızda bedenli aydınlanmaya götüremezsiniz. Siz sürekli aydınlanmanız için çabalayacaksınız, onun için çalışacaksınız ama o kir sizi onu deneyimlemekten alıkoyacak.
Bunlar size ait değiller. Ben size bunu siz bunu işitmekten hasta olana kadar devamlı anlatacağım ve ben bunu siz gerçekten salıverene kadar yapmayı sürdüreceğim.
Senin kalbinizdeki o derin acı sevgili, kalbindeki o derin acı senin değil. (Adamus Lara'nın elini tutar) Sen onu uzun zamandır taşıyorsun. İsis'in yarası, senin Atlantis'e kadar uzanan kişisel deneyimlerin, senin tüm hayatın boyunca hissetmiş olduğun o derin acı senin değil. Sen onunla bir kimlik yarattın. Sen onunla bir yıkım, bir travma yarattın. O artık sana ait değil. Değil. O, bir deneyimdi ama o senin değil. Lütfen derin bir nefes al ve salıver. O sana ait değil.
Bunlar, "Peki ne zaman Adamus? Ne zaman olacak?" sorularından sonra ortaya çıkan şeyler. Bunlar sizi geri tutan şeyler. Ve ben size aydınlanmanın doğal olduğunu söylüyorum, o gerçekleşecek ve olacak. O bu yaşamda olacak - bu yaşamda - ve siz neden bu kadar uzun sürüyor, neden bu kadar çok mücadele var diye merak ediyorsunuz çünkü siz artık sizin olmayan şeylere tutunuyorsunuz.
Şu andan itibaren her gün, her an bir bakın: O sizin mi? Belki haklı çıkmak için şöyle diyebilirsiniz, "Şey, evet, ben bir başkasını incittim. Ben doğru olmayan bir şey yaptım" veya her ne olduysa. Siz, "Şey, o tabii ki benim." diyeceksinizdir. Ve ben bir anlığına duruyorum, ben bir anlığına durup şunu diyorum, "Değil. O yükü artık taşımayın. Ona artık tutunmayın. Onun baştan çıkaran cazibesi artık sizi ayartmasın. O sizin değil."
Siz zaman zaman çırılçıplak hissedeceksiniz çırılçıplak çünkü siz deri değiştiriyorsunuz, siz kimliğinizi, sizi tanımlayan şeyleri, sizi motive eden şeyleri, karar almanızı sağlayan şeyleri değiştiriyorsunuz. Ve siz birden bire çırılçıplak, çok korunmasız hissedecesiniz - "Ben kimim? Ben burada ne yapıyorum? Ben kimin kalmasını istiyorum?" - ve işte o zaman "Ben Varım'a. Ben Ben'im"e geri dönme zamanıdır.
Onlar size ait şeyler değil. Zihninizden öylece geçen delice düşünceler, bedeninizdeki sorunlar, bolluk sorunları, acılar ve sızılar sizin değiller.
Sen yazılar ile dolu tahtayı temizleyebilir misin? (Adamus ellerini Alice'in omuzlarına koyar) Sen sadece, "Onlar artık bana ait değiller." diyebilir misin? Bunu yapabilir misin? Tabii ki yapabilirsin! Bir parçan onlara tutunmaya çalışacak ve (ellerini Julie'nin omuzlarına koyar) şöyle diyecektir, "Ama ben onlara kötü bir insan olmamayı hatırlamak amacıyla tutundum." diyeceksin ve işte ben (ellerini Steve'in omuzlarına koyar) o zaman, "Onlar size ait değiller." diyorum. Size ait olanlar neler? Onlar sadece sizin seçtiklerinizdir.
Sen geçmiş yaşamın değilsin. Sen geçmiş yaşamların değilsin. (ellerini Cathy'nin omuzlarına koyar) Bizim onlarla ilgimiz var, onlar ruhun kuzenleri gibi. Sen onları hissedebiliyor olabilirsin ama sen onlar değilsin. Senin onların yapmış oldukları şeyler yüzünden acı çekmen gerekmez. (ellerini Tiffany'nin omuzlarına koyar) Onlar senin değiller. Başkaları tarafından suistimal edildiğini kabul etmen ve onu hakedecek yanlış bir şey yaptığını hissediyorsun diye onu içinde çok derinlere yerleştirmen, bunlar artık sana ait değiller. Hiçbir şey senin değil. Onlar senin değiller.
Derin bir nefes al ve onları salıver.
Senin onları dışarı itmen gerekmez. Senin onlarla savaşman gerekmez. Sen onları basitçe salıver. O kadar. Bunlar sana ait değiller. (Adamus prodüksiyon masasının arkasına doğru yürür) Benim bu arka tarafta yapılan muhteşem işlerin hepsine iyi bakmam lazım. (kamera çekimindeki yeni duruma işaret eder)
Kızın, ah, kızın (ellerini Peter'ın omuzlarına yerleştirir) Kalbin acıyor. Neler olacak diye merak ediyorsun. Onu ne kadar sevsen de o senin değil. Her ne kadar doğrusunu mu yaptım, iyi bir baba mıyım diye düşünsen de,o, sana ait değil. Olanlar ruha (soul) yazılmış olan hayat değiştiren deneyimlerdi. Olacaktı, bir şey onu içsel görüsüne, insanlığına getirecekti, bir şey onu kendisinin daha derin düzeylerine getirecekti. Bunlar zaten biliniyordu, bunlar zaten onun seçmiş olduğu şeylerin bir parçasıydı. Şefkat besle, sev, ona bak ve ona varlığında taşıdığın insanlığı göster ama o sana ait değil.
Bunları zarar görmüş bir kızı olan bir babaya söylemek zor. İlgisiz kalınmasını söylemiyorum. Ben basitçe bunu kendi varlığınıza almamanızı söylüyorum. Onun güçlü olması için orada ol, bilgelikle orada ol ama o sana ait değil. Ve o, bir yıl zorluk çektikten sonra gerçekte neden o noktada olduğunu fark edecek.
Bunlar size ait şeyler değiller. Aileniz. Biz bunu Atalardan Özgürleşmek'te çok konuştuk. Aileni kurtarmak sana ait bir şey değil! (ellerini Jean'ın omuzlarına koyar) nesilden nesile aile nezdinde öz değer yoksunluğu, aile saygınlığı, aile fakirliği, ruha, Tanrı'ya aile adına, günahkar nesiller adına günah çıkarma ya da aile böyle diyor. Bunlar sana ait değiller ama sen hala bunları içinde tutuyorsun. Sen hala bu savaşları yapıyorsun. Salıver gitsin.
Bunlar bir daha aileni görmemen anlamına mı geliyor? Aileni reddetmek? Şart değil. Bu, bunları içinden serbest bırak demektir. Kendini özgürleştir, ataların için, şu anda yaşayan ailen için yapabileceğin en muazzam şey salıvermektir. Onlar artık senin değiller. Ama sen onlara tutunmaya devam ediyorsun. Sen onlarla savaşmaya devam ediyorsun. Sen onları rüyanda görmeye devam ediyorsun. Onlar artık sana ait değiller.
Senin otorite sorunların (ellerini Joe'ın omuzlarına koyar), hayatını kontrol eden otoriteler tarafından, güce sahip olanlar tarafından, seni rehin alanlar tarafından haksız yere zulüm görmen yaşamlar öncesine dayanıyor. Onlar geçmiş yaşamlardı. Onlar artık senin değiller. Onlar artık sana ait değiller. Sen onlara tutunmaya devam edersen, aydınlanmaya ulaşman bir mücadele olacak. Acı verici hale gelecek ve kanser gibi veya psikoz gibi şeylere yol açacak. Onlar sana ait değiller. Onlar geçmiş yaşamlardı. Sen bu yaşamındaki Ben'imsin. Bırak gitsin.
Ve benim ona (Jean'ı, onun annesini ima eder) aile konusunda söylediklerimin aynısı senin için de geçerli. (Adamus Gaelon'ın omuzlarına dokunur) O duruma uygun düşüyor. (bazı kıkırdamalar)
Bunlar artık senin değiller. Açıkça belli. Çok net. Sana ait değiller ama sen onlara tutunuyorsun. Bazen ne olduğunu bile fark etmiyorsun. O tutumlar ve yaşamlar öncesindeki eski ailelerdeki eski davranışlar senin içine fazlasıyla yerleşmiş. Sen bazen, bazen onların mevcudiyetinin farkında bile olmuyorsun.
Duyduğun hiçbir endişe sevgili (ellerini Jane'in omuzlarına koyar) - bu yöne doğru geldiğimi biliyordun (bazı kıkıdamalar) - hiçbir endişe, hiçbirisi sana ait değil. Ama sen onlara tutunuyorsun. Onlar sana ait değil. Bu tıpkı senin örmeye ve tutunmaya devam ettiğin eski bir kazak gibi. O sana ait değil. Neden ona tutunmaya devam ediyorsun. Şey, salıverme korkusu. İğneleri ve ipliği, yapmış olduğun her şeyi, kimliğini yaratan her şeyi, bütün endişeleri salıverme korkusu, gereksiz. John olsaydı şimdi seni bir hayli azarlardı. Yegane hastalık bütün gereçlere, ihtiyacın olan her şeye sahipken, basitçe izin vermek varken uyanmamaktır. Ama sen o endişe kazağını örmeye devam ediyorsun.
Onlar sana ait değiller. Ah. ah. (Adamus ellerini Sart'ın omuzlarına koyar)
SART: Kahretsin! (kahkahalar)
ADAMUS: Zayıflık. İnsan özünün zayıflığı, insanın korunmasızlığı sana ait değil. Ah, sen belki de bazen öyle oldun ve öyle şeyler deneyimledin ama onlar artık sana ait değiller. O içsel zayıflık, seni aksi tarafa yönelten o korunmasızlık - dayanıklı erkek, eğlenceli erkek, dikkat dağıtan erkek ama içinde bir zayıflığın, yanlış bir şeyin olduğunu hisseden erkek - bunlar artık sana ait değiller. Gerçekte zayıflık hiç olmadı. Zayıflık asla hiç olmadı ama sen ona tutunmuştun. Ah, kimse görmesin diye sen onun üstünü örttün ama ben onun orada olduğunu biliyorum. O sana ait değil.
Bunlar senin değiller. Mücadeleler, sorunlar, çocuklar (Kerry'ye bakar), eşler, savaşçı olmak için çok çalışmak. Komik değil mi, iki savaşçı karşı karşıya. (Kerri'ye ve Edith'e istinaden) Artık savaşacak bir şey yok. Hiçbir şey yok. Onlar senin değiller. Yani zihninde beliren yetersiz olduğuna dair her düşünce, çok çalışman ve mücadele etmen gerekliliği, bir şeylerin yanlış olduğuna dair hiçbir düşünce sana ait değil! Ben bunu size yıllardır ve yıllardır söylüyorum, zihninizden geçenlerin yüzde doksan üçü size ait değil ve ben diğer yüzde beş ya da yüzde altının sizin tutunmaya karar verdiğiniz ıvır zıvırlar olduğunu söyleyeceğim. Onlar Tanrı bilir nereden geliyorlar. Onlar size ait değiller.
Şimdi, yeniden, her ne kadar basit gelse de siz yine de mücadele edeceksiniz. Ben sizden şimdi gerçekten de kendinizi gözlemlemenizi istiyorum - şeyler zor ya da kolay olsa da, yüzleşme ve çatışma olsa da düşüncelerinizi, hislerinizi, hayatınızda olanları, hayatınıza çektiklerinizi - ve ben sizden bunu her yaptığınızda derin bir nefes alıp, "Bu bana ait mi değil mi?" diye sormanızı istiyorum. Ben sizden her seferinde ona bir bakmanızı istiyorum. Yoksa siz hala eskisi gibi mi yapıyorsunuz, "Ruh bana ne anlatmaya çalışıyor? Burada öğrenilecek ders nedir? Benim dünyayı, ailemi veya herhangi bir şeyi kurtarmam gerekiyor mu?" Böyle şeyler size ait değiller.
Ben size sizin kelimenin en beter anlamında bencil olduğunuzu söyleyecek kadar ileri gideceğim. Siz bunlara, eski psikolojik sorunlara tutunarak bencil oluyorsunuz - bolluk yoksunluğu, bedensel hastalıklar, zayıf ya da eksik olduğunuza dair düşünceler. Aslında bencil olmak bu demektir. Ve ben size tabii ki kendinize bir bakın diyeceğim ama siz bu noktaya geldiğinizde, siz size ait bile olmayan eski tekrarlayan düşüncelere yüz verdiğinizde ben sizin bencil olduğunuzu söylüyorum. Siz evdeki Üstadı reddediyorsunuz. Siz aynı zamanda böyle yaparak, gerçekten de, bütün geçmiş ve gelecek yaşamların evrimini reddetmiş oluyorsunuz. Bu bencilliktir.
Her hastalıktan daha büyük olan hastalık bazı işaretleri görmüşken, bütün araçlara, her şeye sahipken uyanman için kendine izin vermemendir.
Hadi derin bir nefes alalım.
"Bana ait değil." Ben sizden bunlar olduğunda, siz kendinize eziyet çektirdiğinizde, siz kendinizi aydınlanmadan uzak tuttuğunuzda bunu varlığınızda hissetmenizi istiyorum. "Bana ait değil" ve böyle yapmak neyin size ait olduğunu fark etmenize yardımcı olacak.
Hadi bununla bir merabh yapalım sevgili dostlarım.
Sizdeki İyilik - Bir Merabh
Yani sizin taşıdığınız birçok şey size ait değil ve sizi her türlü bok püsürle kaplamış durumda. Siz bunları beraberinizde bedenli aydınlanmaya sürüklemeye çalışıyorsunuz. Orada bunlara yer yok.
(müzik başlar)
Orada ailevi sorunlara, bolluk sorunlarına, insanlığı kurtarmaya, insanlığı kurtaramadığı için suçluluk hissetmeye yer yok.
Hadi derin bir nefes alalım.
Bunlar size ait değiller, peki ya ne? Ne size ait?
Hadi bunu anlamak için kalbe gidelim. Zihne değil ama kalbe.
Bakın siz kendinizi zihin perspektifinden değerlendirmeye çok alışkınsınız - iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış diye. Hadi kalbe gidelim ve orada ne var bir bakalım.
Geçtiğimiz toplantıların birinde, harika bir toplantıda ben, "Sizin iyiliğiniz ne? Sizin iyiliğiniz ne?" diye sordum. Ve siz sanki benim uzay ve zamanı kapatacağımı, her şeyi durduracağımı sandınız. "İyilik?"
"Sizin iyiliğiniz nasıl bir şey?" diye sordum ve onlar bunu bulana kadar zorlandılar.
Hadi şimdi sizdeki iyiliğin ne olduğuna bakalım. Kalbe gelin.
(duraklama)
Kendi kalbinize gelmek - sizin kendinize izin vermediğiniz bir şey. Benim sizin kalbinizde gördüğüm kişi iyi bir kişi, çok iyi bir kişi. Başkalarına çok uzun zaman, çok içten bakan birisi. Başkalarını rahat ettireceğim ve iyileştireceğim, başkalarına bakacağım diye çabalayan bir kişi.
(duraklama)
Kendinden, kendi enerjisinden başkalarına veren bir kişi. Evet, bu gerçekten de iyiliktir. Ama böyle yaparak onların şeylerini de üzerinize alıyorsunuz. Siz, sizin olmayan şeyleri üstlendiniz. Siz onların sıkıntılarını, dertlerini, fiziksel sorunlarını üstlendiniz.
(duraklama)
Derin bir nefes alın ve iyiliği hissedin.
Dünya Gezegeni'nin çok, çok erken oluşumlarında bu gezegene yaşam getirmek için, bu gezegeni bir bilgelik ve sevgi yeri yapmak için bir varlığın gelmesi. Bu iyiliktir. Bu gezegenle ilgilenmek sizin iyiliğinizdir. Bu şimdi kendini sizin doğaya ve hayvanlara karşı beslediğinşz sevginiz şeklinde gösteriyor. Bu sizin iyiliğinizdir.
O kadar iyisiniz ki doğrusu siz dünyanın sorunlarını da üzerinize aldınız. Siz haberleri bile zar zor izleyebiliyorsunuz çünkü içinize işliyor. Siz onu çok derin bir düzeyde algılıyorsunuz. Sonra dünyayı değiştirmek için bir şey yapmadınız diye suçluluk ve acı ortaya çıkıyor.
Bakın, siz kalbinize gidince burayı, dünyayı değiştirecek olan çok önemli bir nedenden dolayı geldiğinizi fark ediyorsunuz. Siz buraya dünyayı değiştirmek için gelmediniz ama sizin buraya geliş sebebiniz dünyayı değiştirecektir.
Sizin içinizde o kadar çok iyilik var ki siz bütün insanların mutlu olmasını istiyorsunuz, bu öyle bir iyilik ki siz herkesin bolluk içinde olmasını istiyorsunuz, bu öyle bir iyilik ki siz başkalarının sadece iyi olmasını diliyorsunuz. Ancak böyle yaparak üstünüze onlardan çok fazla şey alıyorsunuz ve bunlar size ait değiller.
Evet, belki de kendine ait olmayan bütün o şeyleri üzerine alma deneyimi ile kendinizi onurlandırıyorsunuz. Ama bana, "Neden? Ne zaman? Ne zaman olacak? Bu aydınlanma ne zaman meydana gelecek?" diye sorduğunuzda cevap, siz kendinize ait olmayan şeyleri salıverdiğinizdedir.
Kalbinizin derinini, iyiliğinizi, insancıllığınızın muazzamlığını hissedin.
Şambra da ortak olan ne var? Biz neden bir araya geliyoruz? Şey, Atlantis Rüyası nedeniyle ama bu aynı zamanda insanlığa karşı olağanüstü bir şefkate de dönüşmüş durumda. İnsanlara kızdığınızı biliyorum - ben de kızıyorum - ama kalbinizde başkalarına karşı çok sevgi var.
Siz bu noktaya geldiğinizde, benim size, "Sizin değil." demem onun için zor geliyor. Kalbinizde o kadar çok insanlık, insanlara karşı o kadar çok sevginiz var ki neredeyse onların bütün sorunlarını üzerinize almanız sizin görevinizmiş gibi düşünüyorsunuz ve öyle değil.
Gezegenin dertleri size ait değil. Hayır, küçük çocukların, yavru köpeklerin, yaşlı insanların acıları da size ait değil.
Hepinizin, her birinizin kalbinde çok iyilik var. Yapmak istediğiniz son şey bir başkasına zarar vermek. Ve bunu kazara yaptığınızda da çok suçlu hissediyorsunuz - kendinizi geri tutuyorsunuz, kanatlarınızı kapatıp saklıyorsunuz. Bunlar size ait değiller.
(duraklama)
Sizin eski yaşamlarınız, ah, aranızdan birçoğunuz gerçekten bütün eski yaşamları ile bağlantı kurmak istedi. Ne yaptınız? Neredeydiniz? Kimdiniz? Ama onlar size ait değiller. Onlar sizi bekliyorlar. Onlar sizi bekliyorlar, tersi değil. Onlar sizi bekliyorlar. Mesele siz kimdiniz değil, mesele siz şimdi kimsiniz.
Siz eski yaşamları yadsımıyorsunuz. Siz onları reddetmiyorsunuz ama onlar siz değiller. Onların deneyimleri, onların travmaları, hatta onların başarıları ve sevinçleri de size ait değil.
Zihinden bir düşünce geçince - savaştığınız düşünceler, bastırmaya çalıştığınız düşünceler - her defasında bir anlığına durun. "Bu bana ait değil." Şüpheci düşünceler - evet siz şüphenizin kendinize ait olduğunu sanıyorsunuz - ama onlar size ait değiller. Onlar basitçe şüphedir. Kitle bilincinden, geçmiş yaşamlardan her nereden gelirlerse gelsinler onlar da size ait değiller.
(duraklama)
Bunlar biraz huzursuzluğa neden olacak, "Şey, peki o zaman ben kimim? Ben neyim?" İşte ben o zamanlarda, "Hadi kalbe girelim. Hadi doğruca yeniden kalbe, iyiliğe, sizin insancıllığınıza, sizin sevginize girelim." diyorum. Ah, siz sevgi denilen şeyin yaratılmasına yardımcı oldunuz ve şüphesiz muazzam bir kalbiniz, muazzam bir sevginiz var. Bunlar sizin kalbinizde yer alıyor. Bunlar sizin iyiliğiniz.
Sizin kalbinizde yaşama karşı derin, derin bir özen var. O, zedelendi, çizildi ve yaralandı. O, paslandı. O, kir ve pas içinde kaldı.
Ama onu şöyle bir sarsıp iyiliğinize bakarsanız kalbinizde derin düzeyde bir ilgi - samimiyet, hakiki bir özen - bulursunuz.
(duraklama)
Ben sizin kalbinize baktığımda karanlık alanlar ya da siyah noktalar görmüyorum. Ben şeytan görmüyorum. Ben zaaf görmüyorum. Ben kendisine ait olmayan şeyleri üzerine almış - ailelerinden, başka insanlardan, geçmiş yaşamlarından - şefkatli ve bakıp ilgilenen bir varlığın kalbini görüyorum ama onlar size ait değiller. Siz onları lütfen basitçe salıverebilir misiniz? Onlarla kavga etmeyin. Onlara danışmanlık yapmayın. Onları basitçe serbest bırakın.
(duraklama)
Biz burada güvenli alandayız, harika ve güvenli bir alanda. Biz birlikte başka bir çağımıza adım atıyoruz, Amyo Yaşama. Bu yaşam tanrısal olan ve insan aynı şey olduğunda başlıyor. Siz bunu gerçekten başkasına ait olan şeylere tutunarak yapamazsınız. Ve sır şu ki onlar da gerçekte sizin bunu yapmanızı istemiyorlar.
Endişelerinizden ve şüphelerinizden tutun, acılarınıza ve sızılarınıza, hastalıklarınıza ve bolluktan yoksunluğunuza, zaman zaman kendinizden iğrenmenize, kısır döngülere girmenize kadar size ait olmayan o kadar çok şey var ki - onlar size ait değiller.
Ve sizin bir Üstat olarak bunu beyan etmeye ve o şekilde yapmaya tamamen hakkınız var. Sizin bir Üstat olarak bunları bilincinizden, zihninizden ama özellikle de kalbinizden salıvermeye tamamen hakkınız var.
Baş ağrılarınız, depresyonunuz, kendinizle ilgili takıntılarınız, şüpheleriniz ve endişeleriniz ve karanlığınız size ait değil.
Onlar size ait değiller.
(duraklama)
Ben Üstat kanatlarını açmış bekliyor diyorum. Bu bir tür kelime oyunu. Üstat kanatlarıyla size ait olmayan şeyleri salıvermenizi bekliyor ama siz bırakmaktan ziyade daha bencil, kendinize karşı anlayışlı oldunuz. Siz bütün araçlara sahip olmanıza rağmen kendinize gerçek bir uyanış için değil, size ait olmayan şeylere tutunmak, bütün hastalıklardan daha beter bir hastalıkla oynamak için izin verdiniz.
Hadi uyanışı sadece bir nefes alarak hemen şimdi gerçekleştirelim. Üzerinde çalışmadan ama sadece tek bir nefesle.
Siz benim - ah, zihninizde, düşüncelerinizde, geceleri rüyalarınızda, Şaudlarımızda, her yerde tekrar ve tekrar "Bu sizin değil." dediğimi işiteceksiniz. Bu bir soru değil, bu bir bildiri. Ben size soru sormayacağım. Ben size, "Bu size ait değil diyeceğim. Serbest bırak. Kendini özgür bırak." diyeceğim.
Üstat artık kanatlarıyla beklemek istemiyor. Üstat kanat olmak istiyor.
(duraklama)
Size ait değil.
Ne size ait? Sizin iyiliğiniz. Sizin özeniniz ve şefkatiniz. Sizin derin, derin adanmışlık anlayışınız. Bunlar size ait. Sizin kalbiniz, sizin iyiliğiniz.
(duraklama)
Hadi güzel, derin bir nefes alalım.
Bu size ait değil demek, tutulan bütün kiri ve pisliği ve ıvırı zıvırı içeriyor. Onlar size ait değiller.
Hadi bugün bu harika merabhta güzel, derin bir nefes alalım.
(müzik sona erer)
Biz İtalya'daki toplantılarımızdan birinde bu konuyla ilgili bir deneme çalışması yaptık. Hım, ilginç. Çok ilginç. Biz buradaki gibi yapmadık, biraz farklı yaptık. Benim biraz dikkat dağıtmam gerekti - ışıkları artıralım lütfen - biraz dikkat dağıtmam gerekti. Çok şaşırtıcı şeyler oldu.
Herkes bir anda kendisinin olmayan, kendisine ait olmayan, çok, çok uzun zamandır taşıdığı şeyleri salıvermeye başladı. Onlar salıvermeye başlayınca salonun üzerini kötü kokan kahverengi bir bulut kapladı ve zavallı Cauldre'nin midesi bulandı. O sanki ya kusacakmış ya bayılacakmış ya da kusmuklar içinde bayılacakmış gibi hissetti. (bazı kıkırdamalar) Ve tabii ne yaptı? O sizin gibi her iyi varlığın yapacağı şeyi yaptı. O kendinde yanlış olan ne diye merak etti. Nerede hata yapmıştı? Adamakıllı hazırlanmamış mıydı? Doğru şeyleri yememiş miydi? Onunla hiç alakalı değilken o olanları kendi üzerine aldı. Oysa herkes kendisine ait olmayan şeyleri salıveriyordu.
Siz de hayatınızın her gününde, hayatınızın her saatinde aynı şeyi yapıyorsunuz, size ait olmayan şeyler için harekete geçiyorsunuz. Bu bencilce. Sizin onları serbest bırakmanız gerekiyor. Siz bunları serbest bırakmanıza yardım etmem için bana izin verdiniz.
Amyo Yaşam
Biz tamamen yeni bir zamana giriyoruz. Bedenli aydınlanma diye adlandırılan bir zamana. O, Atlantis Rüyası. Siz o nedenle buradasınız. Ben o nedenle buradayım. Bu bir oyun değil; bu bir tutku. Bu bir hobi değil; siz ve ben bunun için buradayız. Biz onunla eğlenebiliriz. O, sözcüklerin ötesinde gerçekleşen bir deneyim olabilir. Ama şimdi artık size ait olmayan şeyleri serbest bırakma vakti.
Siz bu gece veya yarın aynaya bakarken bileyapın bunu, ben sizden aynaya bakmanızı ve birçok şeyin size ait olmadığını fark etmenizi istiyorum. Ama siz öyle olduğunu sanıyorsunuz. Siz öyle olmasına izin verdiniz ama öyle değil.
Bizim çok yoğun gçen ve bir hayli kızgınlık yaratan bazı zamanlarımız olacak çünkü size sürekli, sürekli, sürekli olarak -"Bu size ait değil" - hatırlatılacak ve bu bir soru olmayacak. Bunu söyleyen yalnızca ben ya da Üstadınız olacak, "Bu size ait değil." Bu, serbest bırak anlamına geliyor. Çık ondan. Bırak gitsin.
Biz yaptığımız iş anlamında yeni bir çağa giriyoruz, bu biz sadece yapacağız demektir. Biz çok konuştuk, biz çok eğlendik ama biz şimdi basitçe yapacağız. Bu benim Amyo Yaşam diye adlandırdığım şey ve sizler Üstadın rahat ve zarif ve güzel yaşamının her yerde - Kırmızı Çember'de, bütün dünyadaki Şambra'da - çiçek açtığını göreceksiniz. İnsanın biraz daha iyi bir insan hayatı olmayacak. Bambaşka bir hayat olacak ve Üstadın bilgeliği gelince... daha önce bilgelik konusunda söylediklerimi hatırlayın. O sizin bütün deneyimlerinizin toplamıdır, hatta bütün yaşamlarınızdır ve sizin bu yaşamdaki - iyi, kötü, acı dolu, sevinçli - deneyimlerinizin bilgelik olarak saflaşması, artık mutlu ya da üzüntülü diye bir tanım yapılmamasıdır. Bu basitçe bilgeliktir.
Bilgelik tanımlanması en zor kelimelerden birisidir. Ama ben geçenlerde yaptığımız bir toplantıda anlatmıştım Mark Twain - onu biraz tanırım - der ki, "Bilgelik artık umurunda olmamasıdır" yani savaşların olmaması. Siz herhangi bir şeyle savaşmazsınız. Siz manipüle etmeye çalışmazsınız. Sizin umurunuzda değildir, bu basitçe bilgeliktir. Bilgelik sizin öğrenmiş olduğunuz, hissetmiş olduğunuz her şeydir. O sevgi ve nefretin ve her şeyin bilgelik olarak saflaşmasıdır. İnsan şimdiye kadar bu bilgeliğe sahip olmadı. Biz bu konuda konuştuk ama o mevcut değil.
Biz şimdi Üstadın bilgeliğine ve insanın kalbine gidiyoruz, onlar birleşiyorlar. Daha önce insan için bu bilgeliğe erişmek hiç mümkün olmadı. Bunun başka bir halle sınırlandırıldığını söyleyebiliriz. İnsan ona hazır değildi ama bilgelik o kadar tatlı ve etkili ki insanlar aslında ona hazır olduklarını düşünmediler. Onlar bunun aşırı olacağını düşündüler. Ama biz şimdi o noktaya geliyoruz, Üstadın bilgeliği ve insanın kalbi.
O nedenle size soruyorum, kalpte ne var? Sizin iyiliğiniz ne? Sizin kendinize iyiliğiniz ne? Ve ben sizden buna, kendinize olan iyiliğinize derinden bakmanızı istiyorum.
Ben sizin her birinizin ve hepinizin içinde gördüğüm şey - sizin basitçe size ait olmayan şeyleri üzerinize alacak kadar insancıl olmanız, başkalarını gözetmeniz, gezegeni gözetmeniz - konusunda biraz konuştum ama ben sizden bu şaudda, bu toplantıda buraya gitmeyi ve kalbinizdekini derinden hissetmenizi istiyorum. Cevaplarını bana bazen verilen yüzeysel cevaplar gibi olmasın ama sizin iyiliğiniz nedir? Çünkü siz kendinize konuşma izni verdiğinizde ve o iyiliği hissetme izni verdiğinizde başkaları için istediğiniz aynı iyiliği kendiniz için de istemiş olursunuz. Sizin iyiliğiniz nedir? Ben sizin yeteneklerinizi veya hangi konuda üstün olduğunuzu veya neleri başardığınızı sormuyorum. Bunların hiç bir anlamı yok.
Sizin iyiliğiniz ne? Çünkü biz şimdi başlıyoruz, biz Üstadın bilgeliği ile insanın kalbini bir araya getiriyoruz. Bu Amyo Yaşam.
Hadi hep birlikte derin bir nefes alalım.
Şu andan itibaren önümüzdeki toplantımıza kadar, sizin iyiliğiniz ne? Önümüzdeki toplantımıza bu soruya cevap almak üzere ben salonda dolaşırken ya da Linda mikrofonla dolaşırken başlayacağız. Sizin iyiliğiniz nedir? Ve bu arada hatırlatayım, şunlar size ait değil. Bütün işe yaramaz şeyler - fiziksel acı, aile sorunları, para sorunları, ilişki sorunları - size ait değil. Ve eğer siz bunlara tutunursanız o zaman ben size bencil diyeceğim.
Sevgili dostlarım Cauldre ayakkabılarını toplarken hadi biz de derin bir nefes alalım. Hadi derin bir nefes alalım ve muhteşem Marty'nin müziğini dinleyerek kapanış yapalım.
Hatırlayın tüm yaratımda her şey yolunda. Teşekkür ederim. (izleyiciler alkışlar)
İngilizceden çeviren Meltem Taban