KIRMIZI ÇEMBER MATERYALLARI
e2012 Serisi
SHOUD 6 "Gerçeklik Tüpü"
Geoffrey Hoppe kanallığıyla, ADAMUS’un mesajı
Kırmızı Çembere sunulmuştur.
4 Şubat 2012
www.crimsoncircle.com www.kirmizicember.com
Not: Resimleri ve Adamus’un çizimlerini görmek için lütfen PDF dosyasını indirin.(Türkçe)
Ben o Ben’im Adamus, hizmetinizdeyim.
Toplantımıza hoş geldiniz. Bugün ki küçük bir grup. (kar fırtınası nedeniyle). Bugün ki yürekten bir grup. Arrgh! (dinleyiciler tekrar eder “Arrgh!”) Sizi burada görmekten büyük keyif duyuyorum ve pek çoğunuzun internetten seyrettiğini biliyorum. (kameraya bakar). Öncelikle hepinizi kendinizi topraklamaya davet ediyorum. Bizi seyredenler evde oturduğunuz yerde kendinizi topraklayın. Derin bir nefes alın. Altınızdaki sandalyeyi ya da yeri hissedin.
Derin bir nefes alın ve şimdi boyutlar arası genişleyin. Odayı enerjilerinizle doldurmak için genişleyin. Bugün şahsen burada, bu odada bulunan ve gerçekten de inanılmaz enerjileri tutanlara katılabilirsiniz.
Derin bir nefes alın ve karlı soğuk Creek Canyon, Kolorado’da bize katılın.
Derin bir nefes alın ve burada bizlerle birlikte olmak için her nerede oturuyorsanız, oradan genişleyin. Ve bize şuan katılmakta olanlar için Cauldre’nin isteği üzerine, dışarıda yağan karı size göstereceğim (kar yığınlarını göstermek için kapıyı açar). Evet, son birkaç gün burada fırtına vardı; ama bu sizi burada olmaktan alıkoymuyor. Bu, dostlarım, kar (gülüşmeler) ve soğuk. Karın derinliğini göstermek için dışarıda yürümek isteyen var mı? (kimse gönüllü olmaz. Adamus kıkırdar) İşte bu, dostlarım, dışarının bir görüntüsü.
Bugün biraz içimize bakacağız. Bu nedenle, burada olanlar güzel derin bir nefes alın.
(duraklama)
Güzel derin bir nefes alın. Tüm diğerleri bize katılıp enerjilerini bu odaya getirirken burada olun. Aslında hiç de o kadar boş değil burası.
Ah! Votre belle. Mmm. (Adamus Fransa’dan gelen bir kadını öper) Oui. Oui. Evet! Evet! Fransa’dan. Sadece benim için. Sadece benim için.
VÉRONIQUE: Sadece senin için
ADAMUS: Sadece benim için. Evet.
Adapte olabilmek
Sevgili Shaumbra, bazı konuşmalar duydum. Kimseyi özellikle kastetmiyorum… (Linda’ya doğru hareket edince herkes gülüşür)
LINDA: Ne kadar da gizli!
ADAMUS: Burada böyle kameralar önünde, dinleyicilerin ya da başka herkesin önünde böyle toplandığımızda “farklılık” hakkında konuşmalar duyuyorum.– Farklı bir Adamus var diyorlar…
LINDA: Oh! Evet.
ADAMUS: … Bazı özel konuşmalarımızı ya da kanallıklarımızı yaparkenkilerin aksine, son zamanlarda Astrodoc programındakinden farklı. Bu fark nedir? Niçin ortaya çıkmakta? Bu ben miyim yoksa siz mi?
LINDA: İkisi de.
ADAMUS: İkisi de. Ama neden? Niçin bir fark var, canım?
LINDA: Enerjilerin bir yansıması.
ADAMUS: Kesinlikle. Kesinlikle. Enerjinin bir yansıması. Bu odadaki grupla ve seyredenlerle bu şekilde toplandığımızda, birlikte çalıştığımız farklı bir enerjidir. Pek çoğunuzun burada oturumumuzda, bir workshop’ da, bir toplantıda ya da tele sınıflarınızın birinde var olan enerji farkını hissedebildiğini biliyorum. Bu kesinlikle insanların, Shaumbra’nın, arzu ettiklerinin, yapmaya çalıştıklarının enerjileridir. Bugün bu konudan birazcık konuşacağız.
Evet meleksi varlıklar, benim olup olmamamın bir önemi yok..
LINDA: Bence kamera önünde kendini biraz farklı şekilde ifade etmekten de keyif alıyorsun.
ADAMUS: Eh, birazcık, kabul etmeliyim ki. Birazcık; ama ister bunun gibi bir grubun önünde olun isterse de tek başınıza olun, sizlerle çalışan meleksi varlıklar, fiziksel olmayan varlıklar enerjilerini size uyumlayacaklar; kesinlikle enerjilerini olduğunuz yere, hayatta ne arzuladığınıza, nereye gitmek istediğinize uyumlayacaklar. Size uyumlanacaklar.
Şimdi, asla sizi yapmak istemediğiniz bir şeyleri yapmaya zorlamayacaklar. Seçtiğiniz şeylere müdahale etmeyecekler. Ne bilinçli bir şekilde ne de..
Durmadan orada arkada oturanlara konuşmak için odanın gerisine doğru yürüyorum; ama orası boş. Kimseler yok.
LINDA: Boş mu?
ADAMUS: (kıkırdayarak) İnsanlarla dolu değil.
LINDA: Hmm.
ADAMUS: Onlar sürekli size uyumlanıyorlar ve kendilerini size adapte ediyorlar. Siz de uyumlanıp kendinize adapte olabilirsiniz. Siz tekil değilsiniz. Siz tekil değilsiniz. Aandrah ve On’ unda bildiği gibi sizler çok boyutlusunuz – gerçekten çok boyutluluğunuzun dengeli olduğunu umuyorum– siz çok boyutlusunuz. Pek çok sağlıklı veçheye sahipsiniz ve ister kar fırtınası gibi bir şey olsun ya da olmasın enerjilerinizi adapte ederek her türlü duruma siz de uyumlanabilirsiniz. Bugün fiziksel olarak burada olan her biriniz, burada olmak için bir çeşit uyumlanma yaptılar.
Sadece yollar nedeniyle değil, aynı zamanda burada farklı bir enerji olduğu için de. Aslında, buraya gelenler için oldukça heyecan vericiydi, normalden çok farklıydı. Bazen eski alışkanlıkların dışına çıkmak için bu tür bir değişim insana çok iyi gelir.
Söylemek istediğim şu ki, kendinize uyumlanabilirsiniz. Sabahleyin uyanıp tekil/yalnız olmak zorunda olduğunuzu ya da hayatı yaşamada tek bir yönteminiz olduğunu düşünmeyin. Kendinize, yaşamınıza, ruhunuza olan davetinize, tanrısallığınıza yaklaşmak için var olan farklı yolların olasılıklarını keşfedin. Tanrısallığınız da size uyumlanır.
Tanrısallığınız gerçekten de burada. Siz sadece bilinçli olarak onun farkında değilsiniz. Ama o size– geçirdiğiniz günün çeşidine, arzularınıza, duygularınıza – uyumlanıyor. Bu yüzden esnek olun, benim farklı şovlarda olduğum gibi.
LINDA: Pöf!
ADAMUS: Teşekkürler.
LINDA: Teşekkürler! Esnek! (Kıkırdar)
ADAMUS: Hm. Esnek.
LINDA: (gülerek) Esnek?!
ADAMUS: Esnek.
Asıl Konular ve Nedenleri
Bundan bahsediyorken..
LINDA: Uyumlanıyorum.
ADAMUS: … Dr. Douglas Davies ve harika Eesa’li Linda ile yaptığımız Astrodoc radyo programlarının son bölümlerinde çoğunlukla medikal problemlerle ilgili derin konulardan bahsediyoruz.
Şimdi, tipik bir kişi bir sağlık problemine – kalpteki sorunlara ya da vücuttaki bir hastalığa ya da ağrılara - klinik olarak değil de zihinsel bir açıdan bakar. “Benim neyim var böyle? Neden bu ağrı sızılara sahibim? Neden sindirim sorunları yaşıyorum? Niçin bu kadar enerjisiz ve zayıf hissediyorum?”
Ve sonra Shaumbra… Şu videoyu seyrediyordum da. Onu çok eğlenceli buldum – “Kızların söyledikleri” – ve “Adamus’u seviyorum” dedikleri bölüme özellikle bayıldım. … Aslında, St. Germain, farklı ama aynı. (“Yeni Çağ Kızlarının söylediği saçmalıklar/Shit New Age Girls Say” isimli YouTube videosuna istinaden)
Sevgili Shaumbra, … Bir anlığına Cauldre’nin aklını başından aldı. (Adamus kıkırdar)
Çoğu insan sağlık problemlerine korkuyla, nerede yanlış yaptıklarını anlamaya ya da nereden – bir doktor veya bir şifacıdan– bir çeşit rahatlama elde edebileceklerini bulmaya çalışmakla yaklaşırlar.
Derin konulardan bahsediyoruz. Gerçekte altta yatan sebep nedir? Birkaç farklı kategoriden bahsettim. Bakabileceğiniz genel kategoriler..
Atalardan Kalma Karma
Fiziksel sağlıkla - ayrıca, pek çok vakada, zihinsel sağlıkla – ilgili sorunlar atalardan kalma karmayla ilintilidir. Biyolojik sorunlarınızın pek çoğu geri enkarne olduğunuz soy ağacı içinde taşınır. Siz de bunları alırsınız. Soy ağacınızın bir yan ürünü olduğunuzu kabul ettiğiniz sürece bunları gerçekliğinize kabul eder ve o enerjileri bedenlersiniz. Onlar size ait olmadığı gibi, siz de gerçekten sizin soyağacınıza ait değilsiniz.
Sonunda herkes, atalarından gelen karmanın dışına çıkabileceklerini anlayacak. Ancak bu, o ilişkiyi acı ve üzücü bir şekilde koparıp atmak zorunda kalacağınız anlamına gelmemektedir. Bu sadece o soyağacında kendinizi özgür bırakmak demektir. Ayrıca bunun diğer bir enkarnasyon olasılığı üzerindeki etkileri büyüktür. Soyağacınıza hala çok yakinen bağlıysanız, muhtemelen o soyağacına tekrar enkarne olacaksınız demektir.
Bunu bir anlığına düşünün. O soyağacı… (Adamus kıkırdar) Evet, bunu bir anlığına düşündünüz! Yüzyıllar boyunca fiziksel dengesizlikleri taşımış olan o soyağacı, alkolizm, bolluk yoksunluğu, gerçek sahipler olmaktansa sürekli hizmetçi olmak gibi, belirli özellikleri taşıyan bir soyağacı.
Ve gerçekte ne kadar planlarsanız planlayın ya da ne kadar aydınlanmış olduğunuzu düşünürseniz düşünün, diğer tarafa gittiğinizde, tekrar enkarne olmayacağınızı düşünseniz de ya da eğer enkarne olacak olursanız, sağlıklı ve zengin bir aileyi seçeceğinizi düşünseniz de büyük bir ihtimalle seçemezsiniz.
Neden mi? Bir çeşit manyetik ya da elektromanyetik bir çekim nedeniyle. Sizi aynı soyağacına, o aynı aileye geri götüren bir girdap. Bazı durumlarda eski karma, eski ilişkiler, sevgi ve bazı durumlarda da mutluluk ve tatmin. Bu atalara bağlı karma büyük bir etkiye sahiptir.
Şimdi yarın ailenizi arayıp sonsuza dek elveda deyin demiyorum. Bazılarınız yapmış olsa bile, eşinizden boşanın da demiyorum. Sadece derin bir nefes alın ve harika arkadaşlar, mükemmel bir anne-baba ya da kuzenler olduklarının farkına varın. Er ya da geç egemen varlıklar kendilerini onlardan özgürleştirirler ve bunu şuan siz de yapabilirsiniz.
Aslına bakarsanız, şimdi siz…(Adamus Linda’ya bakar, sonra güler) O bakış! O bakış! (Linda’ya) Şuan telefonu kullanmak ister misin? (kahkahalar)
LINDA: Vaatler, vaatler.
ADAMUS: Aslında onları serbest bıraktığında, akrabalarını ve soyağacını, daha fazla takdir etmeyi öğreneceksin. Bazı şeyleri niçin öyle yaptıklarını anlayacaksın – bilinçli bir seçimle yapılmamış şeyler, bu soyağacına gelerek ya da parçası olarak adapte ettikleri şeyler. Aniden onların büyükanne- babalarının ve onların da büyük büyük anne-babalarının yan ürünü olduklarını anlayacaksın.
Ayrıca aile ağacınıza geri gittiğinizde, sizin de tam “orada “olduğunuzu fark edeceksiniz. Önceki enkarnasyonlarınızdan biri, ruhunuzun enkarnasyonlarından biri – o gerçekten siz değilsiniz – ama oradaki tüm enerjileri, tüm sorunları ve onla ilintili her şeyi devam ettiriyorsunuz.
Öyleyse derin bir nefes alalım.
Şimdi bu Linda’nın ve geri kalanlarınızın pek çoğunun farkında olduğu ilginç bir soruyu akla getiriyor. Niçin pek çok Shaumbra’nın – belirli bir oranda – çocukları yok? Niçin?
KERRI: Onlar akıllılar. (bolca kahkaha)
ADAMUS: Bir Adamus Ödülü lütfen. Bir Adamus Ödülü! Evet, evet, evet. Ve zamanlaman mükemmeldi, canım. Mükemmel.
LINDA: (hala kıkırdayarak) Buyurun hanımefendi.
ADAMUS: İyi cevap, çünkü bir parçanız bu soyağacı konusunu çok iyi anlıyor ve artık daha fazla onun bir parçası olmak istemiyorsunuz. Onu başka bir varlığa devretmek istemiyorsunuz. Tabii ki başka nedenler de var. Çocuk yapmamayı seçtiniz çünkü bu hayatın size, ruhunuza ve kendinizin doğuşuna adanması gerekiyordu. Kendinizi dünyaya getirmek varken neden başka bir varlığı dünyaya getiresiniz? Hmmm.
LINDA: Hımmm.
ADAMUS: Bazılarınızın kafa sallayarak onayladığını görüyorum. Bir miktar kabızlık görüyorum.
LINDA: O dehşete düşme!
ADAMUS: Dehşete düşme, evet! (kıkırdayarak) Hayır, bu kabızlık.
Sevgili Shaumbra, şuan da sahip olduğunuz pek çok sağlık sorununu serbest bırakabilirsiniz, ve hatta kişisel karmanızın küçük bir parçası olmaya eğilimli bazı zihinsel sorunlarınızı bile. Bu ikinci kategoriydi. Bunları yazmak ister misin?
LINDA: Elbette.
ADAMUS: Elbette.
LINDA: Lütfen.
ADAMUS: Bir numara. Bunlar sağlığı etkileyen ana konular. Ve evet, Awakening Zone’daki Astrodoc Programının tümünü dinleyebilirsiniz - Cauldre radyodaki programın tümünü dinlemenizi önermemi istiyor. Birincisi…
LINDA: Bir numara, atalardan gelen karma?
ADAMUS: Atalardan gelen karma.
LINDA: Tamam.
Kişisel Karma
ADAMUS: İki numara – sizin kişisel karmanız, oradaki veçheleriniz. Onlar fiziksel sağlığınız üzerinde etkiye sahipler. Paramparça olmuş, çok travmalı bir veçheniz var diyelim. İyilerinin yanı sıra onlar da etrafta gezinme eğilimindedirler. Bu parçalanmış, kızgın, gerçekten canı çok sıkkın veçheleri vurgulamak istemiyorum; ama onlar etrafta takılma eğilimindedirler. Neden? Birkaç nedeni var.
Öncelikle, onlarda olmayıp sizde olan bir şey istiyorlar. Bir ruh. Bir ruh. Ruha siz sahipsiniz. O sizin demek istiyorum. Veçhe sizin bir parçanızdır; ama ruhla bağdan yoksundur. O bağa siz sahipsinizdir.
Bu nedenle bu veçheler, gri ya da siyah dediğimiz veçheler, onlar, o ruhu ele geçirecek bir şans yakalamak için etrafta öylece takılırlar. (Birini omzundan yakalayarak) Size pençelerimi geçiriyorum. Derinlere. Onlar kelimenin tam anlamıyla enerji çekiyorlar. Bu onların… Onların besini. Siz. Siz. Onlar için kocaman bir kurabiye gibisiniz. (Adamus kıkırdar) Çikolata parçalı kurabiye, ya da siz ne istiyorsanız.
Ama etrafta takılıyorlar. Onlar sizden enerji çekiyorlar. Onlar bu şekilde odaklı, bağlantıda ve “var” kalabiliyorlar. Bunlardan sizde çok varsa, gerçekten yorulacaksınız demektir. Onlar bu enerjiyi alırlar.
Sanki siz, daha fazlasını başka yerden alamazmışsınız gibi; belirli bir şekilde bağlantıda olmaya, belirli miktarda enerji almaya alışıksınız. Bu nedenle daha fazlasını getirmiyorsunuz, eğer getirmiş olsaydınız, onlara daha fazlasını verirdiniz. İşte siz, bu tür bir ilginç ve garip dengeye sahipsiniz.
Fakat bu arada sizden biraz enerji aldıklarında – darılmaca yok – hayati bir organınızı da etkiliyor olabilirler, özellikle de böbrekleri ve karaciğeri. Bu durum hayati organları zayıflatmaktadır. Bağışıklık sisteminizi de düşürür. Ne kadar Spirulina (mavi-yeşil alg), Ekinezya ya da diğer şeylerden aldığınız fark etmez. Onlar bağışıklık sisteminizi zayıflatmaktadır.
Çözüm
Bağışıklık sisteminizi geri istiyor musunuz? O zaman, kişisel karmanızın çoğunun, veçhelerinizin bir çoğunun, bütünlenmemiş, travma geçirmiş veçhelerinizin gitmesine izin verin. Bunu nasıl mı yapabilirsiniz? Oldukça basit. Güvenli bir yuvaya, kendi Şimdi anınıza, şuanda olduğunuz ana sahip olarak, bu veçhelerin sevgiye, size dönmesine izin verin. Bunu nasıl yapabilirsiniz? Nefes alın ve kendinizi sevin. Koşulsuz sevgi. Daha önce pek çok kez de söylendiği gibi bu yaşam sürenizde karşılaşacağınız en zor şey kendinizi nasıl seveceğinizi öğrenmektir.
Kendi kendinizin dikkatini dağıtıyorsunuz. Kendinizi sevecek zamanı ayırmamak için elinizden geleni yapıyorsunuz. Dramı, dikkat dağıtıcılarını yaratıyorsunuz. Daha sonra hepsini akıl süzgecinden geçirip felsefe yapıyorsunuz. Böylece dikkatiniz dağılmış oluyor.
Tobias’ın Cinsel Enerjiler Okulu olarak adlandırdığı o harika kurs, beni her zaman heyecanlandırıyor. Özet olarak kendinizi sevmekle alakalı. Ve aslında orada oldukça pratik bazı ipuçları veriyor. Merhaba Flash. (Dave Schemel’e)
DAVE: Namaste.
ADAMUS: Namaste. O, Kuthumi. Ben Adamus’um. (birkaç gülüşme) “Hoş geldiniz, efendim” olmalı. Evet.
DAVE: Teşekkürler.
ADAMUS: Hayır, hayır, bana” “Hoş geldiniz, efendim”.
DAVE: Hoş geldiniz, efendim.
ADAMUS: Teşekkürler. ( kahkahalar) Nerede kalmıştık? (kıkırdamalar)
Evet bu dikkat dağıtıcılar, evet, hepsi “kendini sevmekten” alıkoymak için bir yol. Kendini sevdiğinde, kişisel karmanı serbest bırakırsın ve hiçbir şey hakkında kendini suçlu hissetmezsin. Hissedersin ama hissetmek zorunda değilsindir. Hiçbir şey. Ve dersin ki “ ama hayır, ben çok kötü bir şey yaptım ve şimdi onu içimde taşımam gerekiyor”. Hayır, gerekmiyor. Sonra dersin ki “ama ben gerçekten birini incittim ve gerçekten çok ama çok kötü bir insanım. Bu nedenle bunu bir süre daha taşımalıyım. Çok büyük bir hata yaptığım için hayatımda biraz acı çekmeliyim. Böyle yapmazsam tekrar kötü biri olabilirim.” Whsht. Whsht. Whsht. (Adamus kendini kırbaçlıyor gibi yaparken kıkırdar) Kırbaçlama.
Hayır olmazsın. Hiç de değil. Neden denemiyorsun ki? Bir hafta dene – tüm suçluluk hislerini, pişmanlıkları, kötü hisleri ve gidip yapmak isteyeceğin kötü şeyleri – yapmayacaksın. O kişisel karmayı şuan serbest bırakabilirsin. Bu şekilde veçheler geri dönebilirler - sonunda, güvenli bir yere, sonunda, sevginin yerine – ve tüm istedikleri de bu. Çoğu kayıp ya da evden kaçmış çocuk gibi tek istedikleri kabul edilmek ve sevgi. Kendinizi kabul etmeyecek olursanız kayıp, soğuk, kızgın, gerçekten çok kızgın, nefret dolu ve eve dönmeye hazır olmayan veçheleriniz dediğiniz pek çok parçanız, sizinle olacak.
Kendinizi sevmeyi deneyin. Bu sevgi ayı – sonradan oluşturulmuş ama gene de sevgi ayı.
Kitle Bilinci
Çok güzel. Listede bir sonraki, radyo programında bir sonraki neydi?
LINDA: Hatırlamıyorum.
ADAMUS: Oh! Hatırlamıyorum. Kitle, çevresel bilinçle devam edeceğiz. Çevresel. Orda dışarıda hala bağlı olduğunuz; hala inandığınız kitle bilincine ait enerjiler mevcut. Ve kitle bilinci, içinde pek çok dengesiz enerji ve pek çok hastalık içeriyor. Başkalarından soğuk algınlığı ve grip kapıyorsunuz. Niçin? Özellikle sisteminiz çöktüğü için değil. Özellikle onlardan virüs kaptığınız için de değil. Aksine kitle bilince inandığınız için. Soğuk algınlığı ve grip de bunun gibidir. Bulaştırılırlar. Nedeni küçük mikropçuklar değildir. Demek istiyorum ki sonunda yaptığı şey budur ama nedeni kitle bilincidir.
Sonuçta hepimiz üşütürüz. Hepimiz grip oluruz. Televizyonda duyuyorsunuz – “Oh, Grip mevsimi geldi. Ah! Ne yapacağız şimdi?”
SHAUMBRA 1 (kadın): Hasta olacaksın.
ADAMUS: Hasta olacaksın. Kesinlikle. Kesinlikle.
SHAUMBRA 2 (adam): Ve seni aşı yaptırmaya davet ederler.
ADAMUS: Aşı yaptırmalısın ve sonra kitle bilincinin aşılar hakkında ne dediğini bilirsin.
LINDA: Seni hasta ederler.
ADAMUS: Bunun bir komplo olduğunu. Sisteminize cıva ya da kurşun, Tanrı bilir başka neler, hatta daha da kötüsü sizi programlamak için küçük çipler enjekte ettiklerini. Evet.
Bunların hepsi kitle bilincidir. Gelecek bir iki yıl içinde sizlerin muhtemelen çok daha fazla göreceği yeni bir bulaşıcı hastalık var. Açıklanamaz tikler. Tikler. Burada küçük kenelerden bahsetmiyoruz. (Ç.N: İngilizce ’de tic –tik- ve thick –kene- benzer telaffuza sahip) Biz bundan bahsediyoruz. (Adamus kasılmaya başlar) Ve şuan bu kitle bilinci dalgaları aracılığıyla yayılmakta. Bir iki kişi kapmaya başladı bile. Görüyor musunuz? Bunu şimdi sizlere de geçiriyorum. (gülüşmeler) – ve sonra bunu herkes kapacak ve doktorlar araştırmaya başlayacak. Sonra da çok boktan bir açıklamayla çıkıp gelecekler: “İçtiğiniz sudan olmalı”. Hiç sanmıyorum. (kasılır) Sanmıyorum. Bence bu kitle bilinç etkisinden kaynaklanıyor.
Şimdi hepiniz eve gider ve bu gece bunu yapmaya başlarsanız ve bu kontrol edilemezdir, hıçkırıklar gibi, ah! Yarına kadar gitmiş olacak.
LINDA: Küfürler de onla beraber gelecek mi yoksa sadece tik mi?
ADAMUS: Senin için, küfürler de. (kahkahalar)
LINDA: Ah! Sonunda bir yolunu buldum!
ADAMUS: Sonuç olarak sağlık sorunlarının kök nedenleri vardır. Gerçekten aslında hasta olmazsınız. Hastalıklar bir enerji dengesizliğinin tezahürüdür ve çoğu bu alanlardan gelmektedir. (atalara ait ve kişisel karmalar, kitle bilinci). Artık bunu kabullenmek zorunda değilsiniz. Gerçekten de değilsiniz. Gerçekten de değilsiniz.
Öyleyse bu… Kitle bilinciyle beraber derin bir nefes alın.
Enerji Çevresi
Kitle bilinci. Evet, bazı çevresel nedenler vardır. Biliyorsunuz, meleksel bir varlık olarak dünyaya bu yoğun formda gelmek. Bunu şuan hissedebiliyorum. Sık sık bu kadar yakına gelmiyorum; ama Cauldre’nin bedeninde ve sizle bu yoğunluğu hissedebiliyorum. Sıkıştırılmış ve yoğunlaştırılmış gibi. En zor yanı da orada, gerçekte ne olduğuyla ilgili bilincinizi kaybediyorsunuz. Hayal gücü, özgür ve açık hissediş - duyusal farkındalık - yeteneğinizin birçoğunu kaybediyorsunuz. O kadar yoğunlaşmış durumda ki, duyusal farkındalığınız sadece tanıdık olan şeylere odaklanabiliyor – görme, koku alma, duyma, dokunma ve tat alma.
Bu gerçekten çok garip, çok garip. Bazılarınızın hastalıklarının çevresel – enerjik olarak çevresel – nedenleri var. Çünkü hala burada olmak istemeyen ve bunu çok ama çok güç bulan meleksel bir parçanız mevcut. Ve öyle de. Ama bu aynı zamanda yaşayacağınız en büyük duyusal maceranın da ta kendisi.
Sizin yerinizi almak için sıraya girmiş melekler var – içinize girmek için değil, yerinizi almak için – çünkü bu inanılmaz duyusal bir macera. Kendi bakış açılarından bu duruma baktıkları için bu gerçeklikte, sizin yaptığınız gibi kaybolmakla ilgili o kadar da endişeli değiller. Çünkü öncelikle, artık Yükselmiş Üstatlar var ve onlar yaşayan Yükselmiş Üstatlar olmak için geliyorlar. Artık bunun derinliklerine dalmanın mümkün olduğunu görebiliyorlar, kim olduğunu unutma ve sonra da diğer taraftan çıkma.
Bu nedenle buraya gelmek için bekliyorlar. Bu duyusal macerayı bekliyorlar; ama aynı zamanda yaşamdan gerçekten keyif alınabileceğini de görmek istiyorlar. Bu sadece sonuna kadar acı çekmek ve sonra yükselmek değil, biliyorsunuz.Tıpkı Tobias’ın sonunda yükselmeden hemen önce bu gezegendeki son birkaç gününde yaptığı gibi. Onlar izliyorlar. Burada uzun yıllar kalacak yeni Yükselmiş Üstatları görmek istiyorlar.
Öyleyse buna içelim.
İçeceklerden bahsetmişken, orada bir şişe şarap var. (ÇN: Adamus “libation” yani “Tanrı şerefine toprağa dökülen şarap/işret” kelimesini kullanıyor) Seyircilerimiz için onu açsan iyi olur. Buraya ayık bir şekilde gelmeyi başaracak kadar içtendiler. Şimdi onları tepeden aşağı geri yollayacağız…
LINDA: Söylediklerine dikkat et.
ADAMUS: …çok ayık! Çok ayık! Evet. Nerde kalmıştık?
Evet, sevgili dostlarım, ana konular. Ana konular zihin sağlığını da etkiler. Bu konuya başka bir konuşmada gireceğiz; ama her birimiz için şuan derin bir nefes alalım. Bedeniniz, bir yığın dışsal şeyle onu kirletmek, pek çok ilaç almak, pek çok disiplin uygulamak ve onun daha da fazla acı çekmesine neden olmak zorunda kalmadan da kendi kendini nasıl yenileyeceğini bilir.
(Suzy ona biraz şarap verir) Ah! Sonuncuyum – ama acele et. (kahkahalar ve Adamus kıkırdar)
SART: Şişeyi boşaltın! (kahkahalar)
ADAMUS: Bedeniniz nasıl iyileşeceğini bilir. Hadi bir anlığına bunu yapalım. Hadi… Evet, bu bir tecrübe, ama biz gene de yapacağız.
Derin bir nefes alın ve atalarınız olmadığınızın farkına varın. Kişisel karmanız bile değilsiniz. İstediğiniz zaman onu serbest bırakabilirsiniz.
Gizem Okullarında bazı öğrencilerden kişisel karmayı çekip çıkarmaya çalışırken öğretmenlerin ve benim nasıl da çok fazla çaba sarf etmek zorunda kaldığımız zamanları hatırlıyorum. Çok ısrarcıydılar. Onlar kimliklerinin bir parçasıydı. Ve biz “ Hayır, şuan onu serbest bırakabilirsin. Her şeyi. Hepsini.” diyorduk. Onlarsa ona sahip olmakta ısrar ediyorlardı. Sanırım bu onları kendi kendileriyle daha bağlantıda hissettiriyordu. Biraz acı çekmek garip bir şekilde onlara kendilerini hayatta hissettiriyordu. Bazı sorunları serbest bırakamıyorlardı. Ama biz bugün burada bırakabiliriz.
Bunu şimdi yapacağız. Hepsini şarapla serbest bırakacağız. Yanında mayasız ekmek olan da var mı? (kahkahalar)
Herkes kendi şarap bardaklarını aldığında. Ve internetten dinleyenler için bir bardak su ya da şarap alın.
SUZY: Herkese servis yapıldı.
ADAMUS: Herkese servis yapıldı.
Öncelikle, içmeden önce – ve bu sizin koşulsuz sağlığınız içindir – gerçekten içmeye başlamadan önce koşulsuz sağlığınıza, atalardan kalma karma, kişisel karma, çevresel sorunlar ya da kitle bilincinden özgürleşmenin şerefine içelim. Egemen-mutlak sağlığınıza içelim. Kendini yenilemeyi bilen, dengelemeye devam etmeyi bilen bedeninize içelim.
Şimdi, önce sen kokla… Tabii ki Fransız değil (şarabı kastederek). Hımmm. (kahkahalar) İnanamıyorum. Matmazel, eğer Fransa’dan gelmiyorsa bir bardak şarabı bile içmiyor. Ama önce sen kokla (birisi şarabı koklar)… o duyuyu aç. Ah! Evet! Ve birazcık dilimizi dokunduralım, tadalım. Egemen-mutlak sağlığınıza.
(duraklama)
Hımmm. Evet, kanıt olarak resim çektiriyoruz. (Adamus kıkırdar) Evet. Ve şimdi mutlak sağlığınıza, bedenin kendini yenilemesine izin vermeye içelim. Ah! Hm.
Nicelik değil nitelik önemli. Sağlıklı olmak için bütün bir şişeyi bitirmek zorunda olmakla alakalı değil. Önemli olan törensel bir yudum alabilmek.
Bütün fiziksel sorunların Shaumbra’nın canını sıktığını görüyorum. Niçin?
Gerçek bilince yakınlaştıkça bedende birikmiş sorunlar dışarı çıkmaya başlar– ağrılar ve sızılar, serbest bırakılmayı isteyen atalara ait hastalıklar– bazen ortaya çıkarlar ne yazık ki. Bazen sana “Bu senin sorunun değil. Gitmesine izin vermeye hazır mısın? Yoksa hala ona tutunmaya devam edecek misin? Onun oyununu oynamaya, onun senin dikkatini dağıtmasına izin verecek misin?” diyen küçük bir kanser ya da şeker hastalığı ortaya çıkıverir. Ancak bu anın içinde derin bir nefes alabilir ve hepsini serbest bırakabiliriz. Onlar size ait değiller. Sizler kendi bedenini kolaylıkla yenileyebilen egemen-mutlak varlıklarsınız. Sadece bir yudum şarap, bir yudum su, çikolata parçalı bir kurabiye. Fark etmez.
Bununla derin bir nefes alalım ve bugünün konusuna geçelim.
İnsanlar Ne İster?
Şimdi bu soruyu soruyorum, insanlar ne ister? Siz, Shaumbra, ne istersiniz, değil. Sıradan insanlar. Burada yeni bir sayfaya ihtiyacın var. (Linda’ya) – İnsanlar ne ister?
JOANNA: Güvenlik.
ADAMUS: Güvenlik. Evet, mikrofonu dolaştırmayacağız bu nedenle yüksek sesle konuşun. Ben de internetten seyredenler ve şuan burada olanlar için tekrar edeceğim. Umuyorum ki, umarım genişleyip bu odada bize katılmışsınızdır...
Güvenlik. Kesinlikle. İlginç, çok ilginç bir dinamik; spritüal psikolog olan herkes için bu neredeyse bir anlam ifade etmiyor. Bir parçanız burada olmak istemiyor. Yaşamdan şikâyet ediyorsunuz; ama gene de güvenlik istiyorsunuz. Dün olduğunuzdan daha da kapalı olmak istiyorsunuz. Güvenlik. Güzel.
Tamam. İnsan başka ne ister? (birkaç kişi cevap verir, bir adam “Kabul Edilme” der) Teker teker! Herkes bir şey söylüyor! Kabul edilme. Kabul edilme ve onaylanma, evet ki bu kendi içinde ilginç bir olgu. Eğer bir kişi kendini kabul edip onaylamazsa nasıl kabul ve onay elde edebilir?
Bizi internetten izleyenler ya da burada dinleyenler arasında kabul görme sorunu olanlarınız varsa ve eğer “diğer insanlar beni anlamıyor; beni kabul etmiyor” diyorsanız bunun nedeni kendinizin kendinizi kabullenmemesi ya da anlamamasıdır. Birinin “oh, saçmalık” diye bağırdığını mı duydum? (kahkahalar ve Adamus kıkırdar)
SART: Saçmalık!
ADAMUS: Evet. Kabul ve onay istiyorlar. Kendilerini kabul etme yolunda bir kimlik mücadelesinin içindeler. Bunu sürekli başkalarında arıyorlar. Asla içlerine dönüp bakmak akıllarından geçmiyor. Bu nedenle kabul edilmenin peşindeler. “Ailem beni kabul eder mi? İş arkadaşlarım beni kabul eder mi? Karım ya da kocam beni kabul eder mi? Sokaktaki insan beni kabul eder mi?” Sürekli bunun arayışı içindeler.
Onay ya da kabul arıyorlar – iyi bir iş çıkarttıklarının onayı – ama insan olarak iyi bir iş çıkardıklarını düşünmezlerse kimse onların iyi bir iş çıkardığını düşünmeyecektir. Görüyorsunuz ya. Kesinlikle kabul edilme ve onaylanma. Sürekli arayış halindeler.
İnsanlar başka ne arıyorlar?
SHAUMBRA 3 (kadın): Mutluluk.
ADAMUS: Mutluluk. Anlaşılması zor mutluluk. Mutluluk ne demektir? (dinleyiciler hep bir ağızdan cevap vermeye başlar) Mutluluk ne demektir?
SHAUMBRA 3: İçsel neşe.
ADAMUS: İçsel neşe. Çoğu insanın içsel neşenin nasıl yazıldığını bildiğini mi sanıyorsun?
SHAUMBRA 3: Muhtemelen bilmiyorlar.
ADAMUS: Muhtemelen bilmiyorlar. Hayır.
SHAUMBRA 3: Pekâlâ, mutluluğun altına maddiyatı koyalım.
ADAMUS: Olabilir. Evet, evet. Kesinlikle haklısın. Bunu habire duyuyorum. Fiziksel olmayan formda olmanın en inanılmaz yanlarından biri, bağlandığında aslında gerçekten duaları duyabiliyorsun. Dünyanın her bir yanından gelen çok fazla dua var. İster azizlere ya da tanrılara, isterse de gurulara ya da bilinmeyene olsun, her gün pek çok dua okunuyor. Ama okunan duaların pek çoğu şu şekilde çıkıyor “ Sevgili Tanrım, mutlu olmak istiyorum.” Sanki bu Tanrıya kalmış gibi. Sanki seni Tanrı mutlu edecekmiş gibi. Bu ilginç. Dualar üzerine daha pek çok espri yapabilirim. Sanırım yapacağım da. (kahkahalar) İnsanların mutluluk istediği zamanlar hakkında bir komedi programı.
Bu genel olarak ne anlama gelir? Buna enerjik olarak bakıyorum. Bu, eşleri ya da partnerleri ile mutsuz oldukları, çünkü mutluluğun eşleri olduğu ya da mutluluğun eşlerinin ya da partnerlerinin, onlara biraz daha iyi davranması olduğu anlamına geliyor. Aslında belki de kendilerine biraz daha iyi davranmaları gerektiğini düşünmüyorlar. Mutluluk sıklıkla “gerçekten sevdiğim bir işi istiyorum” dur. Ama bu sefer onlara - bir Baş melek taklidi yaparak – şunu sorduğumda “hangi işi istiyorsun? Hangi meslek seni mutlu ederdi?” şu cevabı veriyorlar.
“ Bilmem. Sadece insanların bana iyi davranacağı, çok çalışmak zorunda kalmayacağım ve çok para kazanabileceğim bir tanesi. Belki çalışmama hiç gerek yoktur. Belki de sadece evde otururum”. Mutluluk denen bu şeyi anlamıyorlar. Mutluluk her gece yemeğe dışarı çıkıyor mu? Bu sefer de şişmanlıyorsunuz ve kendinizden memnun olmamaya başlıyorsunuz.
Mutluluk bir çeşit tarafsız durum ya da tanımsız haldir. “Mutlu olmak istiyorum.” Sanırım bu mutlu olmadıkları anlamına geliyor. Tamamlanmamış, tatmin olmamış bir şeyler var. Bir şey arıyorlar; ama ne olduğu konusunda hiçbir fikirleri yok.
Öyleyse bu bir çeşit ilginç oyun. Umarım şuan çok duyarsız davranmıyorumdur.
LINDA: Devam et.
ADAMUS: Sanırım açık olmaya çalışıyorum. Açık.
Bu ilginç gizli bir mutluluk oyununa dönüşüyor – her zaman oralarda bir yerde. Asla burada değil; her zaman oralarda. “Çocuklarım biraz daha zeki olsa mutlu olurdum. Biraz daha genç olsam; bu fiziksel sorunlara sahip olmasam; bana bu sıradan fiziksel görünümü veren böylesine kötü ebeveynlere sahip olmasaydım mutlu olurdum.” Görüyorsunuz ya bu tamamen bir oyuna dönüşüyor.
Harika. İnsanlar başka ne arıyorlar?
LINDA: Sevgi!
ADAMUS: Sevgi! Devam et. Sevgi nedir? Bu bir şarkı. (söylemeye başlar) Sevgi nedir?
KERRI (şarkıya devam ederek) Sevgilim beni incitme.
ADAMUS: Buna ne dersiniz?
KERRI: “Sevgilim beni incitme” diyor – Çünkü ikisi birbirine bağlı.
ADAMUS: Evet, devam et. Devam et. Ayağa kalkabilirsin. Ünlü olmak ister misin?
KERRI: Hayır!
ADAMUS: Evet! Sen gerçekten ünlü olmak istiyorsun. (Adamus kıkırdar)
KERRI: Hayır.
ADAMUS: Öyleyse sevgi nedir? İlginç bir şey bu. Sevgi hakkında kitle bilinci inanışının genel olarak çarpıtıldığını iddia ediyorum. Çünkü sevgi, genellikle sizi istismar eden ebeveynlerle bağdaşmış halde. Herkes değil, ama pek çoğu… Çoğu… Büyük çoğunluğu… Aşırı derecede büyük bir çoğunluğu. (kahkahalar)
Kaçınızın ebeveyni size “şimdi sana bir tane vuracağım” ya da “ seni istediğin şeyden mahrum bırakacağım çünkü seni seviyorum” dedi? Bu sevginin ilginç bir enerjik tanımını oluşturuyor.
İnternette bizi izleyenlerinizin kaçı – buradaki insanlara sormayacağım – boşanmış durumda? Birden fazla? İkiden fazla? Oh! devam edin. Pekâlâ. Beş kereden fazla? Aşk için evlenmiştiniz. Aslında hiç de değil. Çoğunuz aşk için evlenmedi. O karmaydı. Daha önce beraberdiniz. Halletmeniz ve tecrübe etmeniz gereken şeyleriniz vardı. Bu nedenle birlikte geri döndünüz. Birbirinizle tanıştınız. “Oh! Seni tanıyorum! Sen benim ruh eşim olmalısın!” Hayır, siz önceden beri berabersiniz. Halletmeniz gereken şeyler var. Belki bu yaşamınızda başarabilirsiniz.
Gerçek aşk, kendinizde bulununcaya kadar asla bir başkasında bulunamaz. Kendinizle sağlıklı ve dengeli bir ilişki kuruncaya kadar bir başkasıyla asla kuramayacaksınız. Sonra her ilişki farklı olacak. Beslenme olmayacak. İlişkiler, eril ya da dişil yanınızı ya da her neyse onu dengelemek için kurulmayacak. İçinizdeki bir şeyi tamamlamak için asla tekrar bir partner seçmeyeceksiniz.
Şimdi orada bir yerde, birinin bağırdığını duyuyorum: “Peki köpeğime ya da kedime olan sevgim ne olacak?” O tip bir sevgiye ne demeli?”
Yaklaşıyorsunuz çünkü ev hayvanları bir çeşit sizin uzantınızdır. Direk sizin değil tabii, yoksa hayvanınızı o kadar sevmezdiniz. Onlar daha çok o hayvandaki enerjiniz gibidir. Ve bu kendini sevme sürecinin ya da adımının bir parçasıdır. Hayvanlarınızı sevebilmeyi öğrenebiliyorsanız, o kutsanmış varlıkları, kendinizi sevmeyi de öğrenebilirsiniz. Hav! Hav! (Adamus havlar ve kıkırdar) (biri miyavlar) Evet, miyav.
Peki, insanlar başka ne ister? Hadi!
KERRI: Dikkat dağınıklığı.
ADAMUS: Dikkat dağınıklığı, kesinlikle. Evet. Dikkat dağınıklığı ve bunu da elde ederler. Dikkat dağınıklığı. Dikkat dağınıklığını istediklerini bilmezler. Farkında değillerdir; ama tam da bunu yaratırlar. Bu bir kök nedendir. Bu bir enerji durumudur. Onu isterler.
Nasıl oluyor da bu listeye parayı eklemedik? Bu, gerçekten de hemen hepsinin sonlandığı nokta – gerçekten, para – çünkü para size güvenlik verir. Parayla kabul göreceğinizi, mutluluğa sahip olacağınızı, herkesin sizi seveceğini sanırsınız. Sonra da sahip olduğunuz tüm parayla kendi dikkatinizi dağıtırsınız.
Bu, batı kültüründe çok daha fazla. Evet, duyuyorum. Bu çok gürültücü bir dinleyici kitlesi, siz değil, bize katılmış olanlar. Bilirsiniz, burada oturmadıkları zaman daha fazla konuşmaya hevesli olurlar. Bilgisayarlarına bağırdıklarını duyabiliyorum. “Evet! Bu batılı bir durum!” Kesinlikle. Ama bu sadece dolarlar, avrolar ya da pezolar değil. Bu bollukla alakalı. Herkes istiyor çünkü bu bir kitle bilinci oyunu. Kitle bilincinin fabrikasında monte edilmiş kocaman bir şey – mallar, maddiyat, güvenlik.
Bu tam da orada. Kovalamacanın büyük bir kısmı bununla ilgili. Ve buradaki herkes – buradaki herkes, fiziksel olarak ya da olmayarak – kendinize karşı dürüst olmanız gerekiyor. Eğer size üç dilek hakkı verilseydi onlardan biri para olurdu ya da “Bolluk” derdiniz. Ama evet.. Nakit para. Para. Para. Sadece kredi almak ya da yirmi yıl boyunca kumar makinesinden yüklü bir kazanç elde etmek değil. Hemen, şuan nakit para. Ve sonra ona bolluk dersiniz çünkü böylesi kulağa daha iyi gelir. Değil mi? Evet, “Bolluğu seçiyorum”. Hayır. Sen para istiyorsun (kahkahalar)
İşte bu bir sorundur. Kocamandır ama asla bu konuda suçlu hissetmezsiniz. Bu sadece enerjidir. Bu sadece enerjidir. Olan tam olarak budur. Bu en düşük ortak payda olan enerjidir. Herkes bunu ticarette kullanacağı konusunda hemfikirdir ama ister inanın ister inanmayın, bu gezegen – politikacıların ne söylediği umurumda değil – bu gezegen sonunda tek bir para birimi kullanacak. Hala diğer alt para birimleri olabilir; ama er ya da geç bu gerçekleşecek. Bu akla çok uygun geliyor. Seyahat ederken değiştirmeniz gereken o kadar farklı para birimleriniz neden var? Ki artık bugünlerde bu daha kolay. Siz paraları çevirmek zorundasınız ve birileri bundan para kazanıyor. Para değiştiriciler. Yeshua’nın bu konuda ne hissettiğini biliyorsunuz.
Sonunda tek bir para biriminde birleşeceksiniz. Belki destekleyen ya da daha yerel para birimleri ile birlikte; ama er ya da geç, biliyorum ki, bazılarınız – sizden birileri değil – ama bazı insanlar bunun tek dünya düzeni oyununun parçası olduğunu düşünüyorlar. Bir dakikalığına burada konu dışına çıkacağım.
Küresel Vatandaşlar
Kont St Germain olarak son yaşamımda, Avrupa çapında birleşimi sağlamak için çalışırken çok zaman geçirip, bolca çaba sarf ettim ve çok da eğlendim. Küçük krallıklar, derebeylikler ve kontrol merkezlerimiz vardı. Gerçekten hükümetler bile değil, sadece kontrol merkezleri. Aslında onlar birbirileriyle savaşarak, zamanlarını boşa harcıyorlardı. Ve işin komik yanı bir yıl iki ülke birbiriyle savaşırken, gelecek sene başka bir ülkeyle savaşmak için güç birliği yapıyorlardı. Bu böyle devam etti gitti.
Pek çok yaşam heba oldu. Pek çok enerji boşa harcandı. Ve hepsinden fazla bilincin ve bilincin genişleme yeteneğinin üzerinde, gerçekten dramatik etkiye sahiptiler. Sonunda Avrupa’nın karanlık çağlara geri gittiğini hissettiğim bir nokta gelmeye başlamıştı. O kadar ki, daha önce hiç tecrübe etmedikleri, çok daha karanlık bir çağ, daha da kaybolarak bilinçten uzaklaşıyordu.
Sonuçta, dünyanın geri kalanı için bir çeşit deniz feneri olsun diye Avrupa’yı bir araya getirme çabaları ortaya çıktı. Ve belirli bir yere kadar işe yaradı da. Belirli bir açıdan ise hala problemler var. Avrupa’nın yüzünden değil; ama kitle bilinci yüzünden, insan durumu yüzünden. Çünkü insanlar – bunu açıkça söylemeye çalışıyorum. Cauldre politik şekilde söylemeye çalışıyor. Bu nedenle mücadele veriyoruz –insanlar bilinçlerini açmak ve küresel bir vatandaş, evrensel bir vatandaş, bir insan - büyükbabaları tarafından onlara bırakılan evden ya da milliyetleri tarafından onlara devredilen topraklardan daha büyük bir şey- olmak yerine, toprak parçası için, ataları için, gerçekte gayet önemsiz şeyler için savaşıyorlar. Bunların hiç biri artık bir önem taşımıyor. Bunlar gerçek anlamda bilincin bu gezegende genişlemesinin önünde duruyor.
Onlar, bu bilinç ağı nedeniyle, tek kelimeyle sizi geride tutuyorlar. Ve (aslında) kendi küçük toprak parçaları için ya da hep böyle gelmiş olduğu için savaşan herkes; eski bir şeyler için savaşan herkes değişime hazır ve değişmek istiyor.
Sen Amerikalı değilsin. Değilsin – evet, sen Fransız’sın .( Véronique’e) – Geri kalanınız Amerikalı değilsiniz, İspanyol değilsiniz; Alman değilsiniz; Hollandalı değilsiniz. Sizler küresel vatandaşlarsınız ve sonra da Fransız. (Adamus kıkırdar)
Sevgili Shaumbra, birazcık konudan sapmama izin verdiğiniz için teşekkürler. İnsanlar, artık onlara hizmet etmeyen şeylere hala tutunuyorlar. Niçin? Çünkü değişim istemiyorlar; çünkü değişimden korkuyorlar; çünkü 50 yıl, 100 yıl ya da 2000 yıl öncesine dönerlerse her şeyi daha iyi hale getireceklerini sanıyorlar.
O zamanlar her şey berbattı. Gerçekten de öyleydi. Enerji daha sıkışıktı. Eskiden olduğundan çok daha fazla kontrol ve çok daha fazla adaletsizlik vardı. Daha az özgürlük. Hayat çok daha zordu.
Atlantis dönemlerine dönmek isteyenleri görmek beni her zaman şaşırtıyor. Atlantis’te bazı güzel şeyler de yok değildi. Yiyecekler gayet iyiydi; ama o kadar da harika değillerdi. Sizin şuan sahip olduğunuzdan daha fazla sihirli güçlere sahip değillerdi. Bazı farklı teknolojilere sahiptiler. Hepsi bu.
Lemuryalılar. İlginç zamanlardı. Eğer yarı insan, yarı hayvan olarak ormanlarda yaşamaktan hoşlanıyorsanız. O kadar.
Bugün konuyu çok dağıttım. Umarım senin için bir mahsur yoktur, canım. (Linda’yı öper)
LINDA: Tüm yaratımda her şey yolunda.
İnsanlar Ne İsterin Devamı
ADAMUS: (kıkırdayarak) Evet, kesinlikle. Başka ne? İnsanlar başka ne ister?
SHAUMBRA 4 (adam): Bir amaç.
ADAMUS: Amaç. Kesinlikle. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Amaç. Neden? Neden?
SHAUMBRA 4: Güzel soru.
ADAMUS: Güzel soru. Bu göreceli olarak kolay bir tane. İnsanlar niçin bir amaç isterler?
SHAUMBRA 5 (kadın): Onlara anlam verir.
ADAMUS: Yaşamlarına anlam katar. Biliyorsunuz onlara anlam katar ama bir şekilde bu bir dikkat dağıtıcıdır. Harika olabilir; ama bir dikkat dağıtıcı da olabilir.
Örneğin biri “ben bir pilotum” der. “Bu benim amacım.” Ya da “ben spritüal bir şifacı ya da öğretmenim” der. Bu bir amaçtır. Ya da bir bankacıdırlar ya da her ne olabildilerse. Bu bir amaçtır ve bir alışkanlık da olabilir. Onlara burada dünyada yapacak bir şeyleri varmış gibi hissetmelerini sağlar.
Kaç kişi – ellerinizi görmeme gerek yok – ama kaçınız “Ben bir ebeveynim. Burada olma nedenim de bu.” diyor. Aslına bakarsanız hiç de değil. “Hayır, bu dünyada benim için en önemli şey çocuklarımdır.” Bunun çocukların ve onların çocuklarının çocukları için de en önemli şey olmasını ister misin? Demek ki tek amaç çocuk sahibi olmak ve bunu bir diğer nesle geçirmek? Bundan biraz daha yüksek başka bir amaç yok mu? Çocuklar harikadır. Devam etmenin ve genişlemenin bir yoludurlar. Ama takılı kalmanın değil.
İnsanlar amaca takılı kalırlar. Fırtınanın tam ortasında amaçlarına sarılırlar. Sevgili yaşamları için o amaca tutunurlar. Diğer tarafa geçerler – bu konuda bir komedi programı hazırlayacağım bir gün; insanlar diğer tarafa geçtiğinde olan şeyler hakkında – sık sık şunu söylerler “ Yaşamımı bununla mı harcamışım?! Bununla mı?!” Ve üstelik bu çoğu zaman keyifli bile değildi. O kadar da önemli olmayan bir şeye çok fazla enerji sarf ettiklerinin farkına varırlar.
Pekâlâ, bir ya da iki tane daha. İnsanlar ne ister?
SHAUMBRA 6 (kadın): Sağlık.
ADAMUS: Affedersiniz?
SHAUMBRA 6: Sağlık.
ADAMUS: Sağlık. Sağlık. Kesinlikle. Sağlık. Ve bu oldukça ilginç. Olagelen pek çok dinamikle beraber sağlık isterler – sağlık – aslında iyi hissetmek isterler. Bu arada istemediklerini söyledikleri acı ise, kesinlikle zihinseldir. Bedenin içinde değildir.
LINDA: Tek kelimeyle.
ADAMUS: Beden acı nedir bilmez. Sadece zihin bilir. Bu sadece bir Adamus gerçeği değil; bu aynı zamanda bilimsel de bir gerçek. Burada David’in ayağına bassam, çok sağlam ayakkabılar giyiyor olsa da, ağrı ayağında değildir. Onun zihnindedir.
İnsanlar acı istemezler. Onlar sağlık istiyorum derler; ama bunun anlaşılması oldukça zor. Gerçekten de öyle. İnsanlar gitgide daha fazla hastalanıyorlar. Bunun bir kısmı kitle bilinci kaynaklı. Kanser hakkında, diğer hastalıklar hakkında atıp tutuyorsunuz. “Eğer Cincinnati’deki havayı solursanız, kanser olursunuz.” Söyledikleri bu. Ve sonra pek çok insan bu görüşü kendine alıyor, onunla uyumlanıyor. Aniden ortaya pek çok sağlıksız insan çıkıyor.
Benim… (duraksar) Bu açıklama için bekleyeceğim. Pekâlâ.
Tamam, bir sonraki sayfa lütfen. Bunlar insanların ne istedikleri ve liste uzadıkça uzuyor. Bu oldukça iyi bir liste.
Bir sonraki sayfa. Bir sonraki sayfa.
LINDA: Bir tane daha istedin sanmıştım.
Shaumbra Ne İster?
ADAMUS: Bir sayfa daha. Shaumbra ne ister? (dinleyiciler cevaplar “Ah!”) Ah! Anlamanız gerekirdi ki. (biri “Yükseliş” cevabını verir) Yükseliş. Bu iyi bir tane. Yükseliş. Yükseliş de neyin nesi? Bu gezegenden kurtuluş bileti? Yükseliş nedir?
KERRI: Yükseliş nedir?
ADAMUS: Yükseliş nedir?
KERRI: Uh…
ADAMUS: Kameraya konuşun. Şuan sizi binlerce, milyonlarca kişi seyrediyor. Yükseliş nedir?
KERRI: Yükseliş bu yaşamda ruhumla buluşmaktır.
ADAMUS: Bunu çok sevdim! Güzel.
KERRI: Ruhumla olmaktır.
ADAMUS: Güzel. Güzel. Evet. Teşekkürler.
KERRI: Gerçekleşiyor olsa iyi olur yoksa peşinde düşerim! (kahkahalar ve Adamus kıkırdar)
LINDA: Bunun için bir ödül almalı mı?
SART: Eveet!
LINDA: Kötü davranışı ödüllendiriyor muyuz?
ADAMUS: Harikaydı. Buna gülebilmen gerekiyor.
KERRI: Eveet!
ADAMUS: Kesinlikle öyle.
KERRI: Ama ben ciddiyim.
ADAMUS: Cidden mi? Pekâlâ, Bu iyi. Yükseliş. Shaumbra, yükselişi anlamaya başladı. Ama şunu söylemeliyim ki, Tobias’ın yaptığı tanımla alakalı tek olumsuz kısım onun yükselişin ne olduğu konusuna tam olarak girmemesiydi. O, her zaman biraz pembe bulutlarla çevrili bir terim olarak kaldı. Ama o…
SHAUMBRA 7 (kadın): Biz beğeniyorduk.
ADAMUS: Siz beğeniyordunuz. Evet. Evet, güzel. Yükseliş. Shaumbra yükselişi anlamaya başlıyor.
Birden ışımaya başladığınız ve kocaman kanatlarınızın çıktığı ve Dünya’dan astral âlemlere yükseldiğiniz eski bir inanış var. İşler o şekilde yürümüyor. Tüm o İncil… Evet, Aandrah bunun için üzgünüm. Yeshua’nın yükselişinin tam tanımı – İncil’deki tanımı - oldukça abartılı. Oldukça abartılı. Fiziksel bedenini de diğer tarafa götürdü; ama bu büyük ışık huzmesi, şarkı söyleyen melekler ve diğerleri hiç de yoktu. Kulağa çok romantik geliyor, sanırım; ama hiç de öyle olmuyor.
Shaumbra ise o yükselişi artık anlamaya başlıyor. Gerçek yükseliş, tanrısallığınızı, sizinle birlikte ruhunuzu bu deneyimin içine getirmektir. Artık engellere sahip olmamak, ayrılığa sahip olmamaktır. Yaşayan yükseliş. Teşekkürler. Güzel.
Orada mısınız?
KERRI: Evet!
ADAMUS: Güzel.
KERRI: Kim ben mi?
ADAMUS: Evet. Suyun üzerinde yürüyebiliyor musun?
KERRI: Hayır!
ADAMUS: Evet yürüyebiliyorsun! Kapıyı aç. Dışarı kara çık. Kesinlikle. “Evet, Aydınlandım,” Kuthumi’nin söylediği gibi. “Evet, Aydınlandım.” de.
KERRI: Pekâlâ.
ADAMUS: Kesinlikle, Aydınlandın. Gerçekten öylesin. Onu tecrübe etmeye daha yeni başlıyorsun.
KERRI: Evet.
ADAMUS: Evet, teşekkürler.
KERRI: Teşekkürler.
ADAMUS: Güzel.
KERRI: Ama hala peşine düşeceğim.
ADAMUS: Yükseliş çok paraya mı sahip olmaktır?
KERRI: Görünüşe göre değil! (bolca kahkaha)
ADAMUS: Tamam! Neden onu seçtin?
KERRI: Efendim?
ADAMUS: Niçin onu seçtin?
KERRI: Hayır. Rehber kitap nerede? Tamam. Kullanma kılavuzum nerde?
ADAMUS: Hayır, hayır. Kullanma kılavuzunu sen yazıyorsun.
LINDA: Whoa, whoa, whoa.
ADAMUS: Yazıyorsun… Evet. Pekâlâ, mikrofon zamanı.
LINDA: Mikrofonu hak ediyorsun.
ADAMUS: Evet, mikrofon nerede? … Tamam, senin sorun neydi? Böylece herkes seni duyabilir. Oradaki milyonlarcası.
KERRI: Ben soru sormadım. Sen sordun.
ADAMUS: Evet. Bolluğun nerede?
KERRI: Burada. Ben… Yok. Hiç yok.
ADAMUS: Evet. Ve şimdi kullanma kılavuzunun nerde olduğunu soruyorsun.
KERRI: Evet, kılavuz nerede?
ADAMUS: Onu biz yazıyoruz. Onu biz yazıyoruz. Geçen hafta yazdıklarımızı hatırla. Uzun süredir yazdıklarımızı. Onu biz yazıyoruz. Henüz bitirmedik. Yani, fiziksel formda henüz değil. Bu nedenle onu biz yazıyoruz.
Bu bolluk konusuna ne dersin? Yükseliş ve bolluk; Birlikte var olabilirler mi?
KERRI: Bilmiyorum. Bunu aslında kendime çok soruyorum.
ADAMUS: Evet. Evet. Peki, bolluğa hiç sahip oldun mu?
KERRI: Büyük miktarda bolluğa sahiptim ve sonra “ Hay aksi! Nereye gitti? Dedim.
ADAMUS: Nereye gittiğinin önemi yok.
KERRI: Öylece ortadan kayboldu ya da hepsini ben harcadım.
ADAMUS: Önemli olan ona zaten sahiptin.
KERRI: Evet.
ADAMUS: Kesinlikle. Peki, ilk başta onu nasıl tezahür ettirmiştin?
KERRI: Dürüst olmak gerekirse onun hakkında çok düşünmedim.
ADAMUS: Ah! Ah! Karşına nasıl çıktı? Şans mıydı?
KERRI: Hayır, onu ben yarattım.
ADAMUS: Onu nasıl yaratmıştın?
KERRI: İlkinde birileri öldü. Kolay oldu. (kahkahalar) İkincisinde de …
ADAMUS: Evet. Evet. Kolay ama gerçek!
KERRI: Sonra akıllandım. Çok fazla üzülmedim. İkince kere onu yarattığımda, bilirsin, karşıma çıktı. Ve ben… Bir şeyler yarattım.
ADAMUS: Pekâlâ. Bir miktar bolluk yaşamına girdiğinde senin yaptığın – birinin ölmesinin; parayı sokakta bulmanın ya da kumarhanede kazanmanın önemi yok – biraz bolluk için kendinde yer açtın. Sonra, en önemlilerinden biri, lütfen beni iyi dinleyin, kendine yatırım yaptın.
KERRI: Evet, öyle yaptım.
ADAMUS: Ve şuan yapmıyorsun.
KERRI: Eh …
ADAMUS: Elin kolun bağlı. Enerjilerin, diğer pek çok şeyle bağlı. En son kim geliyor?
KERRI: Ben.
ADAMUS: Teşekkürler. Evet, ama bunu hiç yargılamıyoruz. Bu bir gözlem. Bu çoğunuz için geçerli. Kendiniz için bir şeyler yapma konusunda kendinizi suçlu hissediyorsunuz. Önceleri, biraz yatırım yapacak kadarına sahip olduğunda, kendine yatırım yaptın, geleceğine, olasılıklarına ve potansiyellerine ve o çiçek açtı.
KERRI: Doğru.
ADAMUS: Şimdi, ne zaman düpedüz ortadan kayboldu ya da gerçekliğinden hafifçe kaybolmuş gibi görünüyor?
KERRI: Ben bir çocuk, biliyorsun, dünyaya bir çocuk getirdim. Sonra zihnim araya girdi ve doğru anne olmak ve doğru şeyi yapmakla ilgili benle konuştu.
ADAMUS: Ve enerjini başka yerlere kullanmak hakkında, ama…
KERRI: Evet.
ADAMUS: … Bu mantıksız çünkü kendisine bu kadar fazla şey verdiğin çocuğun, sence, senin bolluk içinde olmanı istemez mi? Böylece, belki de bu kadar çok çalışmak zorunda kalmayacak ya da belki sen öldüğünde ona bir şeyler bırakabileceksin. Aynen diğerlerinin sana yaptığı gibi.
KERRI: Evet, evet. Aslına bakarsanız bundan çok bahsediyor.
ADAMUS: Bahsediyor mu?
KERRI: Evet.
ADAMUS: Evet.
KERRI: Şuan karşı karşıya kaldığımız, bolluktan uzak yaşamı anlamıyor.
ADAMUS: Ah. Demek onunla konuşuyorsun. Ondan cevaplar alıyor musun?
KERRI: Neden her istediğimize hemen sahip olamadığımız konusunda bana çıkışıyor.
ADAMUS: Kesinlikle. Ama gerçek şu ki eğer bir kez ya da iki kez yaptıysan şimdi bir kez daha yapabilirsin.
KERRI: Biliyorsun ki istiyorum ve “bu kolay olmalı” diyorum. Altın bir bileziğim vardı – Standart Teknoloji – Tekrar o duyguya gidebilirim.
ADAMUS: Evet.
KERRI: Ve bunu anlamak zor. Korkuyu yarattığımı fark ettim. Kolaylıkla korku alanına geçebiliyorum, böyle; ama bolluk hissine geri dönmek söz konusu olduğunda tın-tın-tın gidiyorum. Böyle.
ADAMUS: Evet, evet.
KERRI: Kendi kendime çelme takıyorum.
ADAMUS: Bir şey seni durduruyor, engelliyor. Ama tekrar o duyguya dön. Düşünmeden yaptıysan, kendi kelimelerinle söylediğin gibi, bu konuda düşünmeden tekrar yapabilirsin.
KERRI: Tamam.
ADAMUS: Şimdi derin bir nefes al. (derin bir nefes alır) Gerçek şu ki – komik gerçek şu ki bir gün hepimiz buna gülüp geçeceğiz– bolluk içinde olacaksın. Bunu biliyorum. (kıkırdar) Ve nedenini sonra sana söyleyeceğim.
KERRI: Tamam.
ADAMUS: Şunu biliyorum. Soru şu: şimdi mi istiyorsun yoksa biraz daha beklemek mi?
KERRI: (yüksek sesle) Şimdi istiyorum!
ADAMUS: O kadar parayla ne yapacaksın?
KERRI: Ne?!
ADAMUS: O kadar parayla… (Adamus kıkırdar)
KERRI: Bu sorun bile değil. Ben bir kadınım. Nasıl para harcanacağını bilirim. (kahkahalar) Konu onunla ne yapacağım değil.
ADAMUS: O kadar parayla ne yapacaksın?
KERRI: Paramla ne mi yapacağım?
ADAMUS: Ben çoktan cevabı verdim.
KERRI: Ne? Hım…
ADAMUS: Sana cevabını çoktan verdim. Yatırım yapacaksın…
KERRI: Kendime! Evet!
ADAMUS: Teşekkürler! Teşekkürler! (dinleyicilerden alkış)
KERRI: Kendime yatırım yapacağım.
ADAMUS: Oh! Ah!
Güzel. Pekâlâ. Shaumbra başka ne ister? Biraz bolluğu bir kenara bırakalım. Bolluk.
GAIL: Uyku.
ADAMUS: Uyku.
GAIL: Rahat bir uyku.
ADAMUS: Neden? Neden? Neden?
GAIL: Geceleri yatmaya gittiğimde ya da uyumaya çalıştığımda her zaman hissettiğimden biraz daha az yorgun uyanabilmek iyi olurdu. Bilirsiniz, yıllardır böyle devam ediyor.
ADAMUS: Evet ve pek çok…
GAIL: Sağa sola dönerek.
ADAMUS: Şuan orada pek çok kişi kafalarını sallıyor.
GAIL: Evet, bu şöyle bir şey…
ADAMUS: Evet, evet diyerek. Uykuyla ilgili sorun nedir?
GAIL: Her şeyi tecrübe etmek isteyen tanrısallığımızla beraber, bu bedende uyanabilmek. Enerjileri eskiden yeniye dönüştürmeye uğraşırken, bu uykudan mahrum komalık halde etrafta dolaşıyoruz. Biliyorsun, bu bir çeşit..
ADAMUS: Bu kısmen iyi bir şey.
GAIL: Bu gerçekten de berbat bir şey. Doğru düzgün uyuyamamaktan iyice sıkılmaya başladım ben.
ADAMUS: Bu kısmen iyi bir şey çünkü gerçekten çok yorulduğunuzda, savunma bariyerleriniz iner ve aslına siz daha fazlasını öğrenebilirsiniz. Ve kısmen –siz istediğiniz için, ben değil Shaumbra,- bazı daha yüksek kavramlara, daha fazla açık olabilmek için bunu siz yapıyorsunuz.
Zihin uykuya ihtiyacı olduğunu sanıyor. Bedeninizin fazla uykuya gereksinimi yoktur. Ruhunuz fazla uykuya ihtiyaç duymaz.
GAIL: Bunu bedenime anlat.
ADAMUS: Şimdi anlattım. (Adamus kıkırdar) Bedeninin fazla bir şeye gereksinimi yok! (Gail gülmektedir)
Pekâlâ şimdi küçük bir sır vereceğim. Şuan devam etmekte olan Keahak adında bir çalışmamız var. Harika bir grup. Keahak’ın sekizinci ayındayız. Bundan fazla bahsetmedik; ama pek çok şey oluyor. Keahak’da Çarşamba geceleri rüya toplantısı yapıyoruz. Her Çarşamba gecesi herkesi topluyoruz ve çoğunlukla da bizlerin başka bir boyutta ya da evrende gizli bir celsede olduğumuzu düşünüyorlar. Genellikle değil. Biraz konuşuyoruz sonra onları uyutuyoruz.
Böylece yaklaşık bir saat gerçek bir uyku çekiyorlar. Gerçek uyku. Onları uyutuyoruz. Keahak Evinde sadece uyuyorlar.
GAIL: En rahat uykularımın bir kısmını bu sandalyede otururken alıyorum.
ADAMUS: Kesinlikle. Evet. Kesinlikle. Evet, evet.
GAIL: Evet, bu inanılmaz. Evet, ona söyledim. “Lütfen kafam sarkmış halde ağzımdan salyalar akarak uyumama izin verme.” dedim.
ADAMUS: Oh sorun değil. Bizim için mahsuru yok. Kameraları sana döndürüp, kafandan aşağı su dökmeyiz.
GAIL: Oh evet yaparsınız. Seni tanıyorum.
ADAMUS: Evet uyku. Uyku bir sorundur. Uyku değişikliklerinin hepsinin bir nedeni var. Bu konuya derinlemesine dalmayacağım; ama daha sonra bundan bahsedeceğim. Ne durumdayız? Oh Tanrım, zaman daralıyor. Ama hala bol vaktimiz var.
Güzel. Bu iyi bir taneydi. Göreceksiniz ki, umarım, bir süre sonra sekiz saat uykuya ihtiyaç duymayacaksınız. Bu da kitle bilinci yüklemesi. Gerçekte sadece birkaç saatlik derin, kesintisiz, zihinsel olmayan uykuya ihtiyacınız var. Sorun uykunuzun çok fazla olmasında. Hepiniz için. Bu çok zihinsel, çok zihinsel. Çok yorgun uyanıyorsunuz. Diğer dünyalardaki olayları anlamaya çalışıyorsunuz. Sorunun bir kısmı, onları anlasanız bile, o bilgiyi buraya getirmekte zorluk yaşıyorsunuz.
Bu daha çok oradan önce burada anlayalım meselesi. Geceleri o zamanı, bütün zihinsel detayları anlamaya çalışmak yerine, yeni maceralar ya da gerçek uyku için kullanın. Evet.
SHAUMBRA 8 (kadın): Eğer gerçekten iyi uyuyorsanız bu ne anlama gelir? Ki ben uyuyorum. Ben…
ADAMUS: Bu mükemmel. Bu mükemmel. (kahkahalar) Siz…
SHAUMBRA 8: Bu bir sorun mu?
ADAMUS: Bu, arka sıradaki insanların size bir şeyler fırlatacakları anlamına geliyor. (kahkahalar) Bu, o parçanızı dengelemeyi öğrendiniz anlamına geliyor. Bu insan gerçekliğinde, uykuya gereksiniminiz var. Gene önemli olan nicelikten çok nitelik. Ve eğer uyku durumunda kendinize çok fazla rüya görmeme izni verebiliyorsanız.
SHAUMBRA 8: Görmüyorum.
ADAMUS: Rüyalarda yanlış olan bir şey yoktur. Gerçek şu ki herhangi bir anda, şuan bile, farkında bile olmadığınız düzinelerce rüya görüyorsunuz. Uyuduğunuzda, genellikle, çok derin bir rüya haline geçiyorsunuz. Bu uyku halinden farklıdır.
Hala bazı rüyalar görüyor olabilirsiniz; ama konsantrasyon, uykuya – bir süre için fiziksel yenilenmeye, zihinsel sessizliğe yöneliktir.
Güvenli Bir Yer
Hayal edin… İşte size yapabileceğiniz bir şey. Biliyorsunuz ki yaşantınızda, çok fazla güvenli yeriniz yok. Arabanız, ona da belki başka bir araba çarpabilir. Çoğunuzun hiçbir yerde, güvenli bir alanı yok.
Bu nedenle gerçekten, asla gerçek bir dinlenme ya da yenilenme yaşayamıyorsunuz çünkü güvenlik alarmlarınız sürekli çalıyor. Başka dünyalara bile gitseniz, oralar bazen buralardan bile daha az güvenli olabiliyor. Kendi meleksel sessiz evinizi henüz yaratmadınız.
Tobias kulübesinden bahsetti. Güzel. Onu hayal ederken, harika bir iş çıkardı ve o esnekti. O, yaz akşamlarının ışığındaki bir kır evi gibiydi. Güzeldi. O, onun güvenli alanıydı. Orası onun gittiği yerdi ve orayı öyle yapmıştık ki, ondan başka hiç kimse oraya giremiyordu. Sadece onun içindi. Orası, korku nedeniyle yaratılmamıştı. “Burası benim alanım.” yeriydi. “Tobias Kulübesi” denen bir boyut yaratmıştı. Dinlenmek, yenilenmek ve hayal kurmak için gittiği yer orasıydı.
Geçenlerde bir gruba, kendi internet sitelerini kurmalarını önerdim. Bu günlerde web sitesi kurmak çok kolay. Kimseye ondan bahsetmeyin. Gideceğiniz bu yer, kendi yeriniz. Bilgisayar kullanmaya alışıksınız. Oraya gidin. Bazılarınız bunun kulağa aptalca geldiğini söyleyebilir; ama ona tıklayın. Oraya gidin ve orada oturun. İstiyorsanız birkaç güzel resim koyun. Kendinize küçük notlar yazın. Kendinize kendinizi ne kadar çok sevdiğinizi söyleyin. Burası sizin güvenli alanınız. Ya da onu sadece hayal edin. Tamamen güvenli, hayali bir yer.
İnsanların güvenli yerleri yoktur. Bu nedenle sayfamızdaki ilk konu güvenlikti. Bu nedenle bedeninizi yenilemeniz güç. Geceleri gidecek güvenli bir yeriniz var. Gerçekten uyuyabilirsiniz – sadece rüya görmez; ama uyursunuz. Bunu yapın. Kendinize güvenli bir alan yaratın.
GAIL: İlginç olan kısmı, yalnız olmadığımı biliyorum, buraya sadece deneyim için geliyoruz.
ADAMUS: Evet.
GAIL: Ve çoğumuz, eminim, şuanda bilinci hareket ettirebilmek için -doğduğumuzdan itibaren - balta girmemiş bir ormanda yol açarak – iyi ya da kötü günde– aşırı derecede zengin bir deneyimin keyfini çıkarıyoruz.
ADAMUS: Evet. Burada deneyim eksikliği yaşayan var mı? Biraz daha deneyimlemek ister misiniz?
GAIL: Ben deneyimden bittim tükendim artık.
ADAMUS: Evet. Burnuna kadar geldi. Ödediğinin karşılığını fazlasıyla aldın.
GAIL: Evet. Her şeyi benim yarattığımı anlamama rağmen. Onu ben seçtim. Ben bir kurban değilim. Aynı zamanda deneyimlemek için geldiğimiz şey, bu noktaya gelmek için pek çok travmatik deneyim diyeceğimiz – çünkü bu sadece zihnimizin bir algısı - şeyden geçmemizdir. Bunu geride bıraktığımıza göre – çünkü ben bunu bitirdiğimi düşünüyorum – güvenli bir alanım olsa bile, tamamen güvenli bir alan, sanki her an topu elimden düşürmeyi bekliyormuşum gibi geliyor.
ADAMUS: Kesinlikle. Kaçınız topun elinizden bu şekilde düşeceğini hissediyor? (birkaç dinleyici ellerini kaldırır)
GAIL: Evet, sanki düşürecekmişim gibi…
ADAMUS: Bom! Patlama.
GAIL: Bundan sürünerek dışarı çıkabileceğimi kendime bir kez daha kanıtlaya bilmem için her şey tekrar ne zaman yıkılacak?
ADAMUS: Belki bu senin yaşamın bile değildir. Haberleri ya da gazeteleri başka bir 11 Eylül bekleyerek açıyorsunuz. Bu, bilincinizin derinliklerine işlenmiş.
GAIL: Yıllar önce televizyon seyretmeyi ya da gazete okumayı bıraktım.
ADAMUS: Güzel.
GAIL: Evet. Ben yeterince kendiminkileri yaratıyorum. Dışarıdakilere ihtiyacım yok!
ADAMUS: Deneyimle alakalı iyi bir noktaya dokundun. Hepiniz buna sahipsiniz. Deneyimin ne olduğunu biliyorsunuz. Deneyim hakkında ders verebilirsiniz. Şuan deneyim düzenleme aşamasında değil misiniz?
GAIL: Evet.
ADAMUS: İstediğiniz deneyimleri düzenliyorsunuz. Onları kontrol ederek değil; onları seçerek. Ve onları şanstan, kaderden ya da bilinmeyen bir Tanrıdan gelmiş gibi değil de, sadece kendi seçimlerinizden kaynaklandığını bilerek.
Harika olmaz mıydı, Timothy, yarın istediğin deneyimi deneyimleyebilseydin?
TIMOTHY: Kesinlikle. İlk sen olduğun sürece.
ADAMUS: Evet. Evet. Ama sıklıkla sadece deneyimin içine giriyorsunuz ve sabahları kalktığınızda o kapıdan dışarı çıktığınız gerçeğini, bir şekilde kendinizden saklıyorsunuz. “Oh, bu bir deneyim olacak; ama ne bilmiyorum. Bana onu benim yarattığımı söylüyorlar; ama bir de nasıl yapacağımızı bir çözebilsek. Ama bir deneyim yaşayacağım.” Harika olmaz mıydı? Belki bu başka bir program ya da başka bir kitap olur: Deneyim Yönetimi. Seçimin deneyimi. Sadece deneyimin kendisi için. Evet, Evet. Güzel.
Shaumbra’nın İstediklerine Devam
Birkaç bir şey daha. Konuma dönmek zorundayım. Evet?
DALE: Öz sevgi diyecektim.
ADAMUS: Öz sevgi.(kendini sevmek)
DALE: Şimdiye kadar hakkında konuştuğumuz her şey; topu tekrar elimizden düşüreceğimiz endişesi, genellikle başka insanların ne düşündüğüne verdiğimiz tepkilerden kaynaklanıyor.
ADAMUS: Kesinlikle.
DALE: …çünkü kendimizi onlara borçlu hissediyoruz. Kişisel olarak kendi adıma, öz sevgiyi anlamaya ve gerçekten onu kucaklamaya çalışıyorum. Sanırım ona ulaştığımda bütün diğer şeyler gidecek.
ADAMUS: Evet. Çok iyi söyledin. Çok açıktı. Teşekkürler. Ve çok basit bir şekilde açıkladın. Kesinlikle. Öz sevgi. Evet, bugün çifte görevin var (Linda’ya): mikrofon ve tahtaya yazmak.
LINDA: Oh, çok eğlenceli.
ADAMUS: Öz sevgi. Aslında orada biraz durabiliriz. Hepsinin bununla alakalı olduğunu söyleyebiliriz. Ve gerçekten de… Bu gezegendeki ruhunuz için, o deneyimi en sona saklıyorsunuz. Kendinizi sevmeyi öğrenmek yerine, bu arada, her şeyi yapıyorsunuz.
Pek çok metafizikle ilgilenen insan, bu noktada – öz sevgi noktasında - kaçıp gidecektir. Onlar başka şeylerle uğraşmayı tercih ederler. Kristallerle şarkılar mırıldanmayı, saunalarda oturmayı ya da her ne olursa – guruların ayaklarının dibinde oturmayı – öz sevgi üzerine çalışmaya tercih ederler. Bunun nedeni nedir?
Derin bir nefes alın. Şuan bir melek, meleksi bir varlık olduğunuzu düşünün. İnsanlara “Kendinizi sevme zamanı” dendiğinde onların verdikleri tepkiler ya da kaçışmaları size mantıklı gelir miydi?
DALE: Oyunu çok seviyorlar.
ADAMUS: Oyunu çok seviyorlar. Kesinlikle. Dikkat dağıtma oyununa bayılıyorlar; ama kendini sevmek pek çok eski şeyi salmakla ilgilidir. Kendini kucaklamayı öğrenmek, senin de söylediğin gibi, kendini kabul etmeyi öğrenmektir. Kendini sevmek… Başka? Başka çok güç olan nedir?
JOANNE: Bize kendimizi sevmememiz öğretilir.
ADAMUS: Teşekkürler.
JOANNE: Sorun da bu zaten.
ADAMUS: Kendini sevmemek. Bunun kaynağı nedir?
JOANNE: Din.
ADAMUS: Din ve kontrol etmek isteyen herkes.
JOANNE: Kesinlikle.
ADAMUS: Kontrol etmek isteyen herkes. Çünkü “Önce diğerlerine yardımcı ol. Bencil olma” . Bilirsiniz “Diğerlerini sevin, kendinizi değil.”
Normal bir okulda kendini sevmeyle ilgili bir ders öğretiliyor mu? (dinleyiciler “hayır” der) Hayır, neden? Bazı gruplar çıkıp bunun sapıkça olduğunu söyleyecektir. Bu kirlidir. İncil karşıtıdır. Ve hepsinden de öte Tanrı buna çok kızacaktır.
JOANNE: Bencilce.
ADAMUS: Bencilce. Şeytani. Çünkü sadece şeytan “kendini sev” der. İnsanlar buna gerçekten inanıyorlar ve aynen kabul ediyorlar. Ama düşünün… Bir Yeni Enerji Okulu hayal edin, hımm, bunu görmeyi çok isterim. Çocuklar oraya gitmeye başladıklarında, ilk ders kendini sevmekle ilgili olsun.
Kendini sevdiğinde otomatikman başkaları için de şefkat duyacaksın. Kendini sevmek zordur çünkü birikmiş çok fazla karma vardır. Eğer bu gezegende pek çok kereler bulunduysan – Ne karma birikimi ama. Bundan daha önce bahsettik. – durup “Artık istemiyorum. Artık istemiyorum.” demek zor gelir.
“Ben aklımdan geçmekte olan o düşünce değilim. Ben dün olan şeyler değilim” demek, sevgili dostlarım, sizler için bile kolay değil. Belki “Tamam. Ben 50 yıl önce olanlar değilim.” diyebilirsiniz. “Ben artık sorumlu değilim, ben o değildim” diyebilirsiniz. Evet diyebilirsiniz. Bu dönüm noktasıdır. “Artık o karma yolunda değilim” dediğinizde bu en büyük Ayrılış noktalarından biridir.
Evet?
GAIL: Bence bu sahip olduğumuz, tamamlanma korkusu. Çünkü kendimizi sevmeyi öğrendiğimizde bu bizi nihai sona getiriyor. Geriye ne kalıyor? Biliyorsunuz, ve..
ADAMUS: Geriye ne kalıyor?
GAIL: Başka ne var ki… Kendimi sevmeyi öğrendim. Ben tamamlandım. İhtiyacım kalmadı.
ADAMUS: Çok sıkıcı olmalı, değil mi?
GAIL: Evet!
ADAMUS: Evet.
GAIL: Kesinlikle. Bu deneyim aracılığıyla yarattığımız ve beslendiğimiz tüm o dram ve travmanın ardından kendini sevme noktasına ulaşıyoruz. Sonra “artık burada olmama gerek yok” diyorsunuz. Bu neredeyse yok olma noktası anlamına geliyor.
ADAMUS: Kesinlikle.
GAIL: Evet.
ADAMUS: Aslında bu bazı atölye çalışmalarında bahsettiğim bir korku. “Shaumbra niçin yükseliş eşiğini aşmıyor?” sorusunu sormuştum. Niçin? Nedenleri pek çok. Nedenlerle 20 sayfa doldurabiliriz. Ama asıl soru “Bu yok olma mı? Bu son mu? Arkadaşlarım ve ilişkilerime ne olacak? Tüm gün ne yapacağım? Şuan bir amacım var. Arayıştayım.” biliyorsunuz. “Aydınlanmış varlık olma arayışı. O zaman ben ne yaparım? Beni aylık Kırmızı Çember toplantılarına artık alırlar mı? Yoksa internetten seyretmek zorunda mı kalırım?” (gülüşmeler ve Adamus kıkırdar)
İşte bu. Kesinlikle. Herkesin beklediği şeye, büyük, son konuya geçebilmem için birkaç tane daha. Biliyorsunuz, internetten seyreden insanların yarısı şuan uyuyor. Onları daha önceden uyuttuk. Uyku hakkındaki tüm o konuşmalar. Hayır, onlar… shhh (fısıldayarak), çok sessiz. Uyuyorlar. Bu iyi. Bu iyi. Pekâlâ.
SHAUMBRA 3: Öz sevgiyi takip etmenin bir hizmet olacağını düşünüyorum.
ADAMUS: Hizmet?
SHAUMBRA 3: Gaia’ya hizmet, insanlığa hizmet, tüm olana hizmet.
ADAMUS: Bu konuda ne kadar dürüst olmamı istiyorsun?
SHAUMBRA 3: Tamamen.
ADAMUS: Tamamen. Saçmalık! (kahkahalar)
SHAUMBRA 3: Açıkla.
ADAMUS: Bir yere kadar. Niçin öyle dediğimi biliyorsun. Hizmeti o listede, öz sevgiden sonra ikinci sıraya koysak ne olur? Yer değiştirir ve aniden kendini sevmek değil, hizmet etmekle alakalı olur. “Eğer yeterince hizmet edersem belki diğerleri beni sever ve belki ben de kendimi sevmeyi öğrenirim” .
SHAUMBRA 3: Ama biz burada zaten öz sevgi parçasının önümüzde olduğundan bahsediyoruz değil mi?
ADAMUS: Evet.
SHAUMBRA 3: Ok. Neden daha büyük bütün, hemen onun ardından gelmesin?
ADAMUS: Bütünü gerçekten önemsiyor musun?
SHAUMBRA 3: Evet!
ADAMUS: Neden?
SHAUMBRA 3: Bu gezegeni seviyorum.
ADAMUS: Doğru.
SHAUMBRA 3: Onu görmek istediğim.
ADAMUS: Evet. Bu gezegende büyük yatırım yaptınız. Kesinlikle. Gaia gerçi artık ayrılıyor.
SHAUMBRA 3: İnsanlık… Yani…
ADAMUS: İnsanlık – Ne karmaşa. Ne karmaşa.
SHAUMBRA 3: Tamam, öyleyse sen hizmet diye bir şeyin olmadığını mı söylüyorsun?
ADAMUS: Hayır, ben hizmet ediyorum.
SHAUMBRA 3: Tamam. Açıkla o zaman.
ADAMUS: Teşekkürler. Bunu söylemeni bekliyordum. Bu arada bunu sorduğun için seni seviyorum – Bu pek çok insanın, benden rahatsızlık duymasının ve Kırmızı Çember ’den ayrılmasının nedeni. Cauldre ve Linda ‘yı suçluyorlar– pardon – ancak sinirlendikleri şey bu çünkü bu eski şeye kilitli durumdalar. Bu, kitle bilincine çakılı, üzeri örtülü çivilerden biri ve kesinlikle saçmalık. Kesinlikle saçmalık.
Bu gezegen iyi durumda! Niçin bütün diyaloglarımı “yaratımda her şey mükemmeldir” sözüyle bitiriyorum sanıyorsunuz? Bu, hiçbir şey yapmak zorunda değilsiniz demek. Herkes kendi yolunda. Er ya da geç, hepsi yükselecekler. Sizin ya da benim sayemde değil. Kendileri sayesinde. Er ya da geç, insanlık “hadi bunu başka bir şekilde yapalım” diyecekler ve bunu yapmak size ya da bana kalmış bir şey değil. Bana kalmış çünkü uzun zaman önce Aandrah’dan şefkatli olmayı öğrendim.
SHAUMBRA 3: Tamam, öyleyse sen… Bunda sana katılıyorum.
ADAMUS: Güzel. Ama mecbur değilsin.
SHAUMBRA 3: Öyleyse Yükselmiş Üstatlar, onlar kimlerse, buraya hizmet için değil şefkat için geldiler. İşte o kadar.
ADAMUS: Hayır, buraya kendileri için geldiler. Şefkat için bile değil. Buraya tek bir şey için geldiler – egemen varlıkları için – Dünya işte bu demektir. Er ya da geç, balinalar, yunuslar, bal arıları dâhil herkes yollarına devam edecekler. Her şey yoluna girer. Çoktan yoluna girdi bile.
Bunu söylememin nedeni sen ve senin ruhun ki, artık onları birlikte görüyorum ayrı değil, uzun zaman önce kendinin de Tanrı olduğunu bilerek, kimseye bağlı olmadan -sana bağımlı olmadan (başkasını göstererek) - yükselişi, kendini gerçekleştirmeyi seçmendir. Bir Üstat olabilirsin. Olman gerekmiyor da. Çünkü önemi yok.
Onun, onu tam da istediği şekilde tecrübe ettiğini kabul etmek şefkattir. Aslında ikiniz de yükseldiniz. Çoktan yükseldiniz. Zaman ve mekân yok.
SHAUMBRA 3: Evet.
ADAMUS: Çoktan yükseldiniz. Şimdi, ruh, “Evet, bu harikaydı; ama buraya nasıl geldim? Bu yükselişe ulaşmak için deneyimlerimden hangi bilgelikleri topladım?” diye soruyor.
Şuan sizdeki bir çeşit tamamlanmamış yükseliştir. Yani, tamamlandı, ama oraya nasıl vardığınızın deneyimi – işte bu tam olarak size kalmış. Oraya nasıl varmak istediğiniz size kalmış. Elleriniz ve dizlerinizin üzerinde mi yapmak istiyorsunuz? Yoksa bunu yüzünüzde kocaman bir gülümsemeyle mi yapmak istiyorsunuz? Önemi yok. Önemi yok.
Ruhun aslında umurunda değil. Ruhunuz için gerçekten de önemi yok. Cehennemde yanabilirsiniz ve ruhunuz bunu umursamaz çünkü bu bir yanılsamadır. Yükselişi tecrübe etmek için bu bir yol olabilir – cehennemin derinliklerine inmek. Eğer ona inanıyorsanız. Ya da sizle birlikte şarkı söyleyen geyiklerle, küçük çiçeklerin üzerinde dans edip, ninniler söyleyerek de yapabilirsiniz. Fark etmez. Bu sadece deneyimdir. Veya ikisini birden yapabilirsiniz. ” Bunu deneyeceğim. Şunu da deneyeceğim. Zor yoldan yapacağım. Kolay yoldan yapacağım.” diyebilirsiniz.
Burada bir Üstat olarak hizmet ediyorum. Hep söylediğim bir sözüm var: “Sadece bir Üstat hizmet edebilir. Geri kalanlar bir hizmetçidir.”. Onlar bir diğerinin önünde minnettarlıkla ellerinin ve dizlerinin üzerinde eğilirler. Bir Üstat – o farkındalığa vardığında: “Ben benim. Gerisinin önemi yok” – o zaman bir Üstat sadece istediği için hizmet eder. Hepsi bu. Hepsi bu.
Hizmet etmeyi seviyorum, ama mecbur değilim. Burada oturup beni dinlemeyi seçip seçmemeniz gerçekten de önemli değil. Gerçekten değil. Bir kişilik bir dinleyici de olabilir – eğlenceli olmaz mıydı? – çünkü sonuca yatırım yapmıyorum. Bunu keyifli olduğu için yapıyorum. Bu eğlenceli. Gerçekten öyle. Sizin önünüzde olmadığımda çok gülüyorum. (birkaç gülüşme) İyi vakit geçiriyorum; ama uzun süredir birlikte yolculuk ettiğimizden dolayı hepinizi seviyorum da. Sizin hepinizi de (kameraya bakarak). Aslında, Linda bunu daha sonra bana karşı kullanmazsa eğer, her birinizi sevdiğimi söyleyecek kadar ileri gidebilirim. (dinleyicilerden bazıları “Awww” der) Sevgililer Günü yaklaşıyor. Bunu söylemem gerekiyordu. (Adamus kıkırdar)
LINDA: Bunu kaydettik.
ADAMUS: Evet, sizi aslında seviyorum; ama sevgi şefkattir. Kalp kalbe, ruh ruhadır. Keder değildir. Bir diğeri için kendimizi kötü hissetmek değildir. Bu eğlencelidir. Eğlencelidir çünkü başaracağınızı biliyorum. Bu onu çok eğlenceli kılıyor.
Geçmişe dayanan - hiç birimizin onurlandırmak zorunda olmadığı; ama onurlandırmanın eğlenceli olduğu – birbirimize öğretmenlik yapacağımıza dair bir anlaşmamız var. Geçmişte siz bana öğrettiniz. Gerçekten de öğrettiniz. Ve ben de en azından şuan gözlerinizi açmanıza yardımcı olmaya çalışıyorum. Önemli olan şey gözlerinizi açmanızdır.
Bazen Linda çok kışkırtıcı olduğumu söylüyor. Bazen sinir bozucuyum. Bazen gözleri açtırmak için şok edici şeyler söylüyorum. Atölye çalışmalarında katılımcılara “Umarım bana gıcık olmuş olarak eve dönersiniz” diyorum.” Çünkü bu, kendinize sinir olduğunuz anlamına geliyor. O mevcut durumla artık mutlu değilsiniz. Biri size bir şey söylediğinde ki onu, zaten orada olanı, yansıtan kişi benimdir – bu sizi biraz sarsmak içindir.
Bu şekilde ayda bir, bir araya gelebiliriz ve çok sakin, güzel meditasyonlar yapabiliriz ve etrafınızda kanat çırpan meleklerden bahsedebiliriz; ama siz bundan fazlasını istiyorsunuz. Siz oraları geçtiniz artık. O adımdan mezun oldunuz. Şimdi o gözleri açmak ve gerçekten kim olduğunuzu anlamanızı sağlamak için buradayız.
Hizmet eğlencelidir; ama gezegeni kurtarmak için değil. Gezegen iyi olacak. Gaia zaten ayrılıyor. Balina ve yunusları kurtarmak için değil. Biliyorsunuz, şuan ayrılmak isteyen bazı türler var. Uzun zamandır burada hizmetteler. Göksel okyanuslara tekrar geri dönmek istiyorlar. Buradaki okyanuslar birazcık kirleniyor da.
Bu gezegende artık çok hazır ve çok da yorgun enerji tutucular, yerli kabileler var. Uzun zamandır enerji tutmak için buradalar. Enerjiyi hareket ettirdiğiniz ve enerjinin kendisi olacağınız günü sabırsızlıkla bekliyorlardı. Yüzyıllardır bunu yapıyorlar. Tanrım, bazıları şarkı mırıldanarak, şu dumanlı şeyi yaparak – bugün ki videoya bayıldım – enerjiyi tutup bekleyerek Atlantis’den beri buradalar. Artık burada olduğunuz için çok memnunlar.
Burada hizmet verebiliriz; ama hizmet konusunda biraz ihtiyatlı olun. Dikkat dağıtıcı olabilir. Önce kendinize hizmet edin, sonra bana hizmetten bahsedin. Pekâlâ, teşekkürler. Açık konuşmama izin verdiğiniz için teşekkürler.
Teşekkürler. (bazıları alkışlar) Ve senin için bir Adamus Ödülü, tatlım, altından daha değerli. Evet öyle! (Adamus kıkırdar)
LINDA: Efsanesin.
ADAMUS: Şimdi, biraz geç oluyor. Cauldre az vaktim kaldığı konusunda beni uyarıyor. Hadi konumuza dönelim. Bu listeyi daha da uzatabiliriz. Shaumbra’nın istediği diğer şeyler…
KERRI: Seks.
ADAMUS: Ayağa kalkar mısınız, lütfen? Seks istiyor. Kameralar, tüm kameralar onun üzerine ve şimdi de Joe’ya. (Kerrie’nin partneri Joe “Yalancı” diye bağırdığında herkes gülmeye başlar. Kerrie protesto eder) Oh, Shaumbra adına konuşuyordunuz! Shaumbra adına, kendi adınıza değil. Tamam. Eh, seks. Evet. Seks. Bu iyi bir konuya değiniyor.
KERRI: Fark ettim ki onun hakkında çok konuşuyorsun.,
ADAMUS: Bu iyi bir konu. Seks.
Şimdi, Shaumbra için bir meydan okuma.
SART: Saçmalık.
ADAMUS: Oh saçmalık! (kahkahalar) Şimdi, işarete göre tepki vermeyi öğreniyorsunuz. Tam zamanında yapmayı öğreniyorsunuz. Shaumbra için bir meydan okuma.
Tobias kendini sevmekten bahseden o inanılmaz kursu düzenledi – Seksüel Enerjiler Okulu. Kendini sevmek için kendine dokunabilir misin? Kendi kendinize zevk verebilir misiniz? Buna kimisi mastürbasyon diyor – hm, garip kelime – Kendini sevmek, fiziksel bedenini, zihnini ve ruhunu içeren, kendini en üst düzey orgazma ulaştırmak. Ruhunuzu buraya getirmenin bir çeşit sırrı. Başkasıyla değil kendinle seks yapmak.
Ama… (fısıldayarak) buranın nasıl sessizleştiğini görüyor musunuz? Bazılarınız şöyle diyor: “Hadi ondan bahsedelim.” “Biraz daha ondan bahsedelim.” (gülüşmeler) – bir ileri bir geri gitmek enteresan bir denge oluşturuyor – “Keşke daha fazla bir şeyler söylemiş olsaydı.” Bazılarınız da : “Tanrım. Buna dayanamıyorum. Bugün internetten izlediğim için çok memnunum. Neden çıkıp mastürbasyondan bahsetti ki?”.
Kendinle sevişmek, vücuduna dokunmaktan keyif almak, kendi zihninizden, düşüncelerinizden bile keyif almak, kendinizi düşüncelerinize bırakmak – ah, işte tanrısallığınızı buraya getirecek olan budur. – güzel bir yemek, güzel bir bardak şarap ve böyle toplantılar. Tanrısallığınızı buraya davet edecek şey işte budur.
Tüp
Burada pek çok şeyi daha listeleyebiliriz. Bunu başka bir güne saklayalım. Tüp konusuna geçmek istiyordum. Bu konuya geçen ay başladık ve önerme bu. Oh, hadi tekrar kadeh kaldıralım. Oh, Sizinkileri içmişsiniz bile. Aha! Aha.
Yaşamın şerefine. Hayata – Hayatın kokusu, küçük bir yudum… Ah!
Geçen ay konuştuk. Geçen ay tüpten bahsettik. Sevgili Linda’da bir hediyelik paket kağıdı rulosu vardı. Bu harika bir sembol.
Tüptesiniz. Tüpün içinde yaşıyorsunuz. Tüp çok doğrusaldır. Geçen ay da söylediğim gibi tüpün için yaşıyorsunuz ve ne görüyorsunuz? Çirkin bir mukavva, grimsi kahverengi, cansız, pek ilham verici değil. Bu tüp yolu temsil etmektedir. Burada, sizin de gördüğünüz gibi yol, yaşam yolunuz, karmanızın, atalarınızın yolu. Kitle bilincin yolu sizi tüpten aşağı yolluyor. (kahkahalar) Gerçekten de, sizi tüpten aşağı yolluyor.
Tüpün dışına çıkmak istediklerini sanıyorlar; ama aslında tam fırsat tanındığında çıkmıyorlar. Onlar sadece daha büyük bir tüp ve tüpün içinde önlerinde nelerin olduğunu bilmek istiyorlar ki bu da biraz aptalca. Öngörüler ve kehanetler – çok, çok aptalca. Nedenini birazdan açıklayacağım.
Yaşamlarını tüpün içinde yaşıyorlar. Sonra ölüyorlar ve nereden bakarsanız bakın tüpten asla çıkamıyorlar. Ardından, tekrar enkarne oluyorlar ve tüpün içindeki yolculuklarına devam ediyorlar. Birbirini takip eden tüpleri gözünüzün önüne getirebilirsiniz.
Ona karşı duyarsızlaşıyorlar. Bu tüpe adapte olmak için, dışarıdaki bu güzel kâğıtların olduğunu anlamaksızın, orada çok daha fazlası olduğunu görmeksizin, kendi düşüncelerini, hayal güçlerini ve fikirlerini sınırlıyorlar.
Görüyorsunuz ya bu tüp aslında havada asılı dursa, içinde çok az şey varken, tüpün dışında çok şey var. İşte hayat böyle bir şey.
Bu tüpü uzayda tutan, onu tüp olarak tutan şey mekân, zaman ve inanç sistemleri; ama öncelikle mekân ve zaman. O tüpü tüp olarak tutuyor. Onun orada olduğuna dair yanılsamayı, sizin için o tutuyor.
Bu bir çeşit… Yani, o orda; ama bir an için durun. Etrafında pek çok şey var – bu oda, siz, hatta bu kapıları açsak, çok daha fazlası. Hayat işte böyle bir şey.
Zaman ve mekân tarafından bir yerde tutuluyorsunuz. Birkaç diğer faktör daha var; ama bunlar birincil olanlar. Bu tüpün ötesine genişleyebilmek için, mekân ve zamanın serbest bırakılması gerekiyor. Onu yok ederek değil; onu reddederek değil; ama onun sıkı tutuşunu gevşeterek. Bu, sevgili dostlarım, meydan okuyucudur ve çok yoğundur. Buna siz de inandırılıyorsunuz. Saat takıyorsunuz. Fiziksel formdasınız. Zaman ve mekânın bir parçası, bir ürünüsünüz.
Bununla gideceğimiz yer bu faktörlerin ötesidir. Bu bir deneyim olacak – en iyi bu şekilde ifade edebilirim – çünkü zihninizi, düşüncelerinizi, bedeninizi, gerçekliğe nasıl merkezlendiğinizi etkileyecek. Tüm bunları yerinden edecek. Ama biz tüpün içinden çıkacağız.
Şimdi, tekrar, onu patlatmayacağız. Onu havaya uçurmayacağız. Çünkü o gerçekliğin bir parçası. Sadece küçük bir parçası. Öyleyse ne yapacağız? Bu gün dinleyenlerle yaptığımızın aynısını. Onlardan iskemlelerinden genişlemelerini istemiştim. İskemleden ayrılmak değil, kendilerini buraya ışınlamalarını değil. Sadece, kendilerini buraya genişletmelerini.
Şimdi tüpün ötesine genişleyeceğiz, zaman ve mekânın güçlerinin ötesine.
Bir an için durun. -Kulağa biraz komik gelebilir. Bu bir deneyim olacak- Hayat, zamansız nasıl olurdu? (bazıları “Güzel” der) Güzel– şuana kadar sabahleyin yataktan kalktınız çünkü herkes onun içinde hareket ediyor. Randevulara geç kaldığınızda bu hoşlarına gitmiyor. Şuandaki gerçekliklerine, gelecekten özünüz çıka gelse bundan hoşlanmazlardı. Gerçekte olacak da bu. Aniden o kadar genişleyici olacaksınız ki zaman önemini yitirecek.
Aniden olaylar tekil bir hareketle olmamaya başlıyor. Eş zamanlı oluyorlar. Daha önce de söylediğim gibi dünyasal âlemler dışında zaman mevcut değil. Meleksel âlemlerde zaman faktörü yoktur. Deneyimin evrimi söz konusudur– deneyimin ilerleyişi – Ancak bu özellikle doğrusal bir ilerleyiş değildir. Deneyimin evrimidir.
Başka ne? Zamanın ötesine geçmek nasıl bir şeydir? İnsanın zamanın ötesine geçmekle ilgili endişeleri nelerdir?
JEAN: Kafa karıştırıcı.
ADAMUS: Kafa karıştırıcı. Çok, çok kafa karıştırıcı. Zamana bağlı bir biyoritme sahipsiniz. Gününüz, geceniz, ışığınız ve karanlığınız var. Bu, tüpün içinde. Bütün özellikleriyle hepsi tüpün içine tıkılmış vaziyette. Birden zamanın ötesine geçiyorsunuz ve bu oldukça denge bozucu. Aşırı derecede. Ortalama insan için işler denge bozucu olduğunda ne olur – diğer sayfada yazılı – işler denge bozucu olduğunda.?
SHAUMBRA 9 (kadın): Psikotropik ilaçlar.
ADAMUS: (kıkırdar) Bu kısmen doğru. Psikotropik ilaçlar, korku, kimlik kaybı. Kimlik kaybı. Aklınız başınızdan gittiğinde, bazılarınızın deneyimlediği gibi, aniden başınız dönmeye başlar. Ne yapmaya çalışırsınız? Kimliğe geri dönmeye. Zaman ve mekâna geri dönmeye. Eski size geri dönmeye.
Gerçekten başınızın çok dönmesini sağlamayı denediniz mi hiç? Yere boylu boyunca düşmenizin bir önemi yok. Sadece onun olmasını. Ve genellikle olmaz. Yere düşmezsiniz. Birazcık genişlersiniz.
Zamanın ötesine geçtiğinizde başka ne olur?
SHAUMBRA 10 (kadın): Kontrolü bırakırız.
ADAMUS: Hah, önemli bir tane – kontrolü bırakmak – zaman sizi kontrol etse bile, o burada tüpün içindedir. Zamanı kontrol ettiğinizi sanırsınız. Hiç de etmezsiniz; ama o sorun vardır. Güzel. Güzel.
Peki, başka var mı? Başka sorunlar? Zamanı serbest bıraktığınızda ne olur? Hiçbir şey artık anlam ifade etmez. Bu kafa karıştırıcı bir şeydir. Bu kontrolün zihinsel kaybıdır. Artık bir anlam ifade etmez. Zamanın ötesine geçmek için cesur, çok cesur bir insan gerekir.
Bu mücadele etmeniz gereken bir özelliktir. Zamandan sıyrılmanız gerekmez. Zamanın içinde genişlersiniz. Zamanı fethetmek zorunda değilsiniz. Eski Gizem Okullarının o eski yöntemleri artık eskidi. Gizem Okullarında pek çok çalışma vardı. Yapılan pek çok inziva, belirli şeyleri fethetmek amaçlıydı. Ama zamanın fethedilmesi gerekmiyor. Orada çok daha fazlasının olduğunu anlayarak, parametrelerinin içinde kabul edilmeye ihtiyacı var.
Zamansız gerçeklik eğlencelidir. Zamanlı gerçeklik de eğlenceli olabilir. Büyük bir deneyim olabilir ve siz zamandan kurtulmaya hazırsınız.
Mekân da bir diğeri. Şuan burada birlikte bir yerdeyiz. Bedeniniz bir yerde. Bir enerji noktası üzerinde odaklanma söz konusu ve bu da mekân ve boyutları yaratıyor. Mekânın dışına çıksak ne olur?
SHAUMBRA 11 (kadın): Bu çılgınlık.
ADAMUS: Tekrar, kafa karıştırıcı. Kesinlikle. Kesinlikle. Fiziksel yok oluş korkusu. (Aniden bazı ekipmanlar yere düşer. Adamus kıkırdar) (Biri” Tam zamanında” der) Evet, zamanlaması çok doğru.
Mekân. Mekânın kontrolünü yitirdiğinde - birlikte çalıştıklarım arasında gördüğüm- ortaya çıkan en büyük korkuyu size söyleyeyim. Sizi boyutlar arası korkutucu varlıklara karşı savunmasız bırakıyor. Tam şuan bir mekândasınız.
Güvenli olduğunu söyleyemem ama mekânsız bir yerde olmaktan daha güvenli. Onu nasıl yöneteceğinizi, bir çeşit kontrol edeceğinizi ve içinde nasıl manevra yapacağınızı biliyorsunuz. Ama aniden mekânsızsınız. Aniden, yabancı bir çevredesiniz ve şeytanın – karanlık güçlerin, iblislerin, kötü varlıkların ve hepsinden de fazla sizin varlıklarınızın, sizin şeytanlarınızın -sizi ele geçireceği korkusu ortaya çıkıyor.
Görüyorsunuz ya bu mekânda, bu tüpün içinde şeytanlarınızı bir şekilde kontrol altında tutabiliyorsunuz çünkü onlar, tüpün dışında bir yerlerde geziniyorlar. Ya da siz öyle sanıyorsunuz. Onları kontrol ediyorsunuz; ama mekânın ötesine geçtiğiniz andan itibaren aniden, onlarla aynı büyük boyutta ve aynı havuzun içinde olacaksınız.
Tüpün dışına çıkmak, ötesine geçmekle alakalı pek çok endişe ve sorun mevcut. Ama bence artık buna hazırsınız. Hadi deneyelim. Hadi deneyelim.
Tüpün ötesi
Şimdi, bunu oldukça basit tutacağız. Öncelikle bu, bir seçim yapmakla ilgili. Eğer denemek istemezseniz denemeyin. Sonra yapabilirsiniz. Bir sonraki hayatınızda. (Adamus kıkırdar)
Bu aslında güvende olduğunuzu anlamakla ilgili. Güvendesiniz. Bu andan derin bir nefes almak ve genişlemekle, sadece tüpün dışına genişlemek ilgili. Tüpü genişletmek değil. İnsanların istediği bu. Daha önce çıkardığımız liste? İnsanlar sadece tüpün içinde bunu biraz daha güzel, biraz daha büyük ve biraz daha az acılı yapmak istiyorlar; ama hala tüpü istiyorlar.
Shaumbra, onların tüpün dışına çıkmak istediğini sanıyor, ama onlar tüpün ne olduğunu bilmiyorlar ki, ya da tüpün niçin orada olduğunu veya ondan nasıl çıkacaklarını bilmiyorlar. Bu nedenle tüpü sürekli, oradan oraya yanlarında taşıyorlar ve dışına çıkmayı hayal ediyorlar; ama gerçekten görüyorsunuz ya çıkmıyorlar. Tüpün içinde hayal kuruyorlar ve aslında bunun bir değeri var. O, bizi bu noktaya getirdi. Ama hadi onun dışına çıkmayı deneyelim.
John’dan mola sırasında çaldığı o harika müzikten biraz çalmasını isteyeceğim. Evet, ve – müzik her zaman güzel olduğundan ve zihin, her zaman bir şeyler yaptığını sanmaya gereksinim duyduğundan, bırakalım o müziği dinlesin - hadi tüpün dışına, zaman ve mekanın, sizi içerde tutan elementlerin dışına genişleyelim. Evet, inanç sistemlerinin ve geriye kalan her şeyin, sizi burada tutan, zaman ve mekânın özelliklerinin dışına. Hadi dışarı genişleyelim.
Derin bir nefes alın. … Birazcık müzik.
(duraklama)
Bunu nasıl yapacaksınız? Sadece seçim yapın. Belki de kendinizi etrafta süzülürken hissedebilirsiniz.
[FLÜT MÜZİĞİ BAŞLAR]
Tüpü hissederek… Ah, tatlı flüt müziği. Ah, güzel.
(duraklama)
Zaman ve mekân – kabullendiğimiz… İzin verdiğiniz kavramlar. Ama şuan, en azından suları test etmenin zamanı… En azından bu tüpün dışında olmanın nasıl bir şey olduğunu hissetmenin…
(duraksama)
Bu hediyelik kâğıt rulosunu kasten kullanıyorum çünkü tüpün içinde olma hediyesi, zaman ve mekânı deneyimleme hediyesi var. Burada kendinize odaklanma hediyesi…
(duraksama)
Ayrıca seçtiğinizde, onun ötesine geçebilme hediyesi… Seçtiğinizde. İstediğiniz zaman. İstediğiniz zaman, zaman ve mekânda olmak, istediğinizde ötesinde olmak.
(duraksama)
Bilincinizi, odağınızı genişletebilmek…
(duraksama)
Kendinize gerçekten özgürlük vererek.
(duraksama)
Gerçekten de hepsi bu – zaman ve mekânda olma özgürlüğü; ötesine geçme özgürlüğü.
(duraksama)
İstediğinizde her türlü enerjiyi seçme özgürlüğü.
(duraksama)
Derin bir nefes alalım. … Güvenli alanda… Zamanın ötesinde…
Zaman nedir? Sadece bir ölçü.
Mekânın ötesinde…
Mekân nedir? Sadece bir odak noktası. Ölçmenin ötesinde, odağın ötesinde…
(duraksama)
Bunu bugün sizinle yapıyorum çünkü bu tanrısal, ruh, o zamansızdır. O mekânsızdır. O gerçekten özgürdür.
Bunu yaparak, tüpün dışına genişleyerek, ruhunuz olarak kendinizi deneyimleyebilirsiniz. Kendinizi sadece insan olarak deneyimlemenin ötesine geçmek.
Bu basit “Derin nefes alın... Derin nefes alın” egzersizini yaptığımızda, bu bizim, gerçekten ruhun hissettiği gibi hissetmemizi mümkün kılar.
Bir insanın hissettiği gibi hissetmenin ne olduğunu biliyorsunuz. Zaman ve mekânın ötesiyse ruhun nasıl hissettiğidir.
Derin bir nefes alın. Ah! Böylesine bir özgürlük. Ruhunuzun içine böylesine bir bakış.
(duraksama)
Görüyorsunuz, bu ruh, ah, kuş gibi süzülüyor. Basitlik ve zarafete sahip. Herhangi bir tüpte ya da kafeste tuzağa düşmüş değil. Zaman nedir bilmiyor. Mekânı tanımıyor. Sadece kendini sadece kendi sevgisini biliyor. Ve kendinizin tüpün dışına genişlemesize izin verdiğinizde kendinizi, ruhunuzu anlamaya başlıyorsunuz.
(duraksama)
Derin bir nefes alın…
(duraksama)
Derin nefes almaya devam edin…
(duraksama)
… Tüpün ötesine.
Tüpün içinde yaşayabilmek, istediğinizde tüpün içini deneyimlemek, istediğinizde dışında olabilmek ya da her ikisini de aynı anda deneyimlemek ne harika bir kavram. Bu gerçek genişlemedir – her ikisini de aynı anda.
Şimdi, çok yavaşça, gözlerinizi açmanızı söylediğimde çok yavaşça.. Gözlerinizi açtığınızda nereye bakıyor olduğunuzun önemi yok, ama bu zamansız mekânsız gerçeklik hissini, buraya getirin. Görüyorsunuz, gözünüzü kapatıp onu hissetmek daha kolay. Ama gözleriniz açıkken tam burada, ya da her neredeyseniz orada ve zaman ile mekânın ötesinde olabilir misiniz?
Hala insan gerçekliğini deneyimliyorsunuz; hala o berbat tüpü deneyimliyorsunuz ve de zaman ve mekânın ötesini – hepsini aynı anda. Bu bir ruh deneyimi – ruh/insan deneyimi – ikisini de yapmak için; bu gerçekliğin keyfini çıkarabilmek için; zaman ve mekânın ötesine geçebilmek için perdeleri ya da panjurları kapatmak zorunda kalmadan gözlerinizi açabilmek.
Şimdi, isterseniz lütfen ayağa kalkın. (dinleyiciler yavaşça ayağa kalkar)
(duraksama)
Nefes almaya devam edin. Kendinizi tekrar buraya tüpün içine geri çekmeden nefes almaya devam edin ve biraz etrafta dolaşın. Konuşmadan etrafta dolaşın. Sadece yürüyün. Zaman ve mekân içinde yürüyorsunuz; ama şimdi aynı anda kendinizi zaman ve mekânın ötesinde hissedin.
(duraksama; dinleyiciler yavaşça odada gezinirler)
Görün, şimdi, ona alışın. Gözleriniz açık dolaşıyorsunuz. Tüpün gerçekliğini hissediyorsunuz. – O her yerde, inkâr edilemez– ama orada, aynı zamanda, bu zamansız, mekânsız gerçeklik de mevcut.
Renkleri görebilirsiniz. Diğerlerine çarpmamak için manevralar yapıyorsunuz. Çarpsanız da bunun mahsuru yok bu arada. Tüm o tüple ilgili şeyleri yapıyorsunuz; ama aynı zamanda kendinize, tüpün ötesine genişlemiş halde kalma iznini de veriyorsunuz. …
(duraksama)
… İkisini de aynı zamanda yapıyorsunuz. Ve bu önemli çünkü pek çok kez değişik hale girebilirsiniz; ama bu ayrı. İstediğiniz an oturabilir ya da süzülebilirsiniz, eğer aydınlandıysanız.
(dinleyiciler otururken duraksama, müzik durur)
Pekâlâ, teşekkürler. Teşekkürler.
Sadece basit – çok basit – hızlı, pratik bir egzersiz. Ve eğer kendi kendinize bir şey hissetmedim ki diyorsanız, eh, sadece derin bir nefes alın. Hissettiniz. Sadece nasıl yorumlayacağınızı henüz bilmiyorsunuz. Deneyimlediğinizin ne olduğunu bilmiyorsunuz.
Ama bunu deneyin. Onunla oyunlar oynayın. Deneyin. Bunu yapmaya evde devam edin. Muhtemelen, Cauldre diyor ki, araba kullanırken iyi bir fikir değil; ama evde deneyin. Bu, tüple ve ötesiyle bir olmak demek. Hepsi aynı anda. İnsan olmak; ruh olmak - hep beraber. Artık bunu birbirinden ayırmak yok.
Bugün bahsetmek istediğim konu… Aslında, ana konuma bile değinmedim henüz. Sanırım onu bir sonraki toplantımıza saklamamız gerekecek.
Uyumakla İlgili
Bu arada, bir noktaya, uyuma sorununa geri dönelim. Çok sıklıkla uyurken siz gerçekten uyumuyorsunuz. Aktif olarak rüya görüyorsunuz. Tüpün içinde olmanın bir çeşit fiziksel olmayan halinde oluyorsunuz. Her şeyi anlamlandırmaya çalışıyorsunuz. Veçhelerinizi çözümlemeye çalışıyorsunuz. Günlük endişelerinizi, diğer insanlarla ilişkilerinizi anlamaya çalışıyorsunuz. Bu çok yorucu olabilir çünkü sizler uyurken hala daha buradasınız.
Gerçek uykuda bu genişlemiş algıya giriyorsunuz ve bu birkaç dakika ya da birkaç saat sürebilir. Ve gerçek uyku durumunda bu aktiviteler yoktur. Gerçek uyku hali rüyalara odaklanmaz. Olayları çözmeye çalışmaz. Bazı Keahakçıların hissetmeye başladığı gerçek uyku hali, artık endişe rüyaları görmelerine gerek kalmadığıdır. Artık daha sonra ne olacağını anlamaya çalışmak zorunda değiller.
Geleceğe bir bakış
Bu konuya gelecek ay devam edeceğiz. – Üzgünüm, konuşuyorum ve bundan çok keyif alıyorum – çünkü bugünün olasılıklar ve potansiyeller hakkında olması gerekiyordu. Oralara gelemedik bile. Bu başka bir iki saat demek.
SHAUMBRA 12 (adam): Onu bu gece yapalım.
ADAMUS: Olasılıklar ve potansiyeller. Size gelecek ay ki konuşmamız hakkında birkaç ipucu vereceğim.
Tüpün içindeyken potansiyelleri görmezsiniz (karton tüpün içinden dinleyicilere bakar), görüyorsunuz ya, çünkü bu çok sınırlıdır. Evet. Tüpün içindeyken odağınız oldukça sınırlıdır. Tüm bu büyüklüğü görmüyorsunuz. Buradan gözümü görebiliyor musunuz? (Adamus tüpün içinden kameraya bakar) Tüm bu büyüklüğü görmüyorsunuz. Bu video için harika bir görüntü olurdu. Bu kendi başına bir You”Tube. (ÇN. youtube –sen tüpü- diyerek youtube.com’a gönderme yapar) (bolca kahkaha)
Evet, buraya gelme nedenim bu – herkesten çok, sadece kendimi eğlendirmek.
Tüpün içindeyken gerçek potansiyelleri görmezsiniz. Sadece tüp potansiyellerini görürsünüz. Sadece zaman-mekân atmosferinde hâlihazırda mevcut olanları görebilirsiniz. Burada olanları görmezsiniz.
Bu nedenle potansiyeller çok ama çok sınırlıdır. Sıklıkla size potansiyellerden bahsettiğimde biliyorum ki sizler, sadece tüpün içindekilerini görebiliyorsunuz.
Onu olasılıklarla bir araya getiriyorsunuz. Daha önce söylediğim gibi öngörülerde bulunmak için medyum olmanıza gerek yok çünkü %66 olasılıkla hava yarın da bugün olduğu gibi olacak. %92 olasılıkla gelecek hafta geçen hafta gibi görünecek.
Aynı şeyleri yapıyorsunuz. Sabah uyanıyorsunuz. Aynı kalıplara ve alışkanlıklara sahipsiniz. Büyük bir olasılıkla bu odadaki kadınlar 77,5 yaşına, erkekler ise yaklaşık 70-71 yaşına kadar yaşayacaklar. Yüksek bir olasılıkla. İnsanlar tüpün içinde yaşadıkları için öngörüde bulunmak çok kolay. Bir sonrakinin ne olacağını bilmek için sadece buraya bakmanız yeterli. O çoktan planlanmış vaziyette. Hepsi dün olanlara dayalı.
Bir sonraki yaşamınızda neler olacağını tahmin etmek çok kolay. Bu yaşamınızda olanlar. Eh, birazcık daha farklı görüneceksiniz, farklı bir isminiz olacak, birkaç farklı teknolojiniz olacak ama sonuçta hepsi kahrolası tüpün aynısı. Bu nedenle, bir sonrakinin ne olacağını tahmin etmek gerçekten de çok kolay.
Oh, küçük değişiklikler var– küçük değişiklikler – ama çok büyük değil. Bunu tüpe eklersiniz ama gerçekten fazla bir şey değişmez.
Kilo verdiğinizde ne değişecek? Tahminde bulunabilirim – zeki olduğum için değil; olasılıklar yüzünden – tekrar kilo alacaksınız sonra biraz daha, çünkü yanlış yapıyorsunuz.
İlişkileriniz… Burada kimseyi hedef almıyorum. Çok dikkatli olmak zorundayım. “O sözü söylediğinde bana mı bakıyordu?” Hayır, herkes adına konuşuyordum. İlişkilerinizde aynı sorunlar yaşanmaya devam edecek. Şu anki ilişkinizi bitirdiğinizde, daha önce sahip olduğunuz aynı “tüp” ilişkilerini kuracaksınız. Böyle devam edecek.
Niçin? Burada rahat bir yaşamınız var. Zaman ve mekânın içine iyice gömülmüşsünüz. Bu elementleri gerçek olarak kabullenmişsiniz - tek gerçek – ve onların ötesine nasıl geçeceğinizi bilmediğinizi sanıyorsunuz ve bu da sizi burada tutuyor.
Benim işim, hizmet ve eğlence içinde, onun nasıl bir şey olduğunu deneyimleyebilmeniz için sizi bunun dışına çıkarmak. Böylece seçim yapabilirsiniz. Burada yaşamaya devam etmek istiyor musunuz? Orada yaşamak ister misiniz? Yoksa ikisinde de mi yaşamak istiyorsunuz? (biri ikisinde de der) İkisinde de diyor.
Öyleyse her ne içiyorsanız ki fark etmez, ondan bir yudum daha alalım. Bir yudum daha. Hayata. (dinleyiciler tekrarlar “Hayata”) Tüpün içindeki ve ötesindeki hayata. Daha büyük potansiyelli bir hayata. Daha az olasılıklı bir hayata.
Ve unutmayalım ki yaratımdaki her şey mükemmeldir.
LINDA: Ve öyledir.
ADAMUS: Tek istisna; Fransız şarabı daha iyi olabilirdi. Gelecek aya kadar sevgili Shaumbra
“Au revoir”.
Tobias, Adamus Saint Germain ve Kuthumi lal Singh’in katılımıyla gerçekleşen Kırmızı Çember Materyalleri, Ağustos 1999’dan beri bedelsiz olarak sunulmaktadır.
Kırmızı Çember, Yeni Enerjiye geçecek ilk kişiler arasında bulunan ve Şambra denen insan meleklerden oluşan küresel bir ağdır. Onlar yükselişin sevinçlerini ve zorluklarını deneyimlerken, içlerindeki Tanrı’yı keşfetme yolculuğunda olan diğer insanlar için de bir Bayrak haline gelmekteler.
Kırmızı Çember her ay Colorado’nun Denver bölgesinde toplanmaktadır ve Adamus, Geoffrey Hoppe aracılığıyla son bilgileri sunmaktadır. Bu Kırmızı Çember toplantıları genele açıktır ve isteyen herkes katılabilir.
Eğer bunu okuyorsanız ve bir bağlantı hissediyor ve gerçek olduğu duygusuna kapılıyorsanız, gerçekten de Şambra’sınızdır. Benzer insanlar ve melekler için bir öğretmen ve rehbersinizdir.
Şu anda ve gelecek tüm zamanlar için içinizdeki tanrısallık tohumunun çiçek açmasına izin verin. Asla yalnız değilsiniz, çünkü dünyanın her yanında aileniz ve çevrenizdeki alemlerde melekler var.
Bu metni, ticari olmaksızın, bedelsiz olarak özgürce paylaşabilirsiniz. Lütfen bilgiyi bütün olarak, ve bu dip notlar dahil paylaşın. Her türlü farklı bir kullanım için yazılı olarak Geoffrey Hoppe,
Golden, Colorado’dan onay alınması gerekir. İletişim için aşağıdaki web sitesine gidin:
www.crimsoncircle.com
Telif Hakkı 2010 Geoffrey Hoppe, Golden, CO 80403