• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

UMUDUN KANATLARINDA DİZİSİ "ŞAUD 2"

KIRMIZI ÇEMBER MATERYALLERİ

Umudun Kanatlarında

ŞAUD 2 – ADAMUS SAINT-GERMAIN’in Katılımıyla, Geoffrey Hoppe tarafından kanallanmıştır.

Kırmızı Çember’e sunulmuştur. 
2 Kasım 2024

www.crimsoncircle.com

Ben Ben’im, Egemen Alan’dan Adamus.

Ah! Hoş geldiniz, sevgili Şambra. Burada, Hawaii, Kona’daki Şambra Köşk’üne hoş geldiniz. Aynı zamanda, evlerinde olan herkes de ayrı ayrı hoş geldi; çünkü ben oradayım, her birinizin yanıbaşındayım. Dünyanın dört bir yanındaki Şambra ile bir araya geliyoruz, enerjilerimizi, ışığımızı, ayda bir yaptığımız bu festival için bir araya getiriyoruz.

Açılış için ilginç bir müzik seçildi (bu video) ve itiraf etmeliyim ki, Cauldre’yi buna ben yönlendirdim. Bir nevi ben seçtim. Genelde bu benim favori müzik türüm değil – gürültülü ve, ne diyorlar buna, rock’n’roll veya her neyse – ama onun burada yaptığımız şeyle çok alakalı olduğunu hissettim.

Biliyorsunuz, birkaç yıldır üzerinde çalıştığımız bazı şeylerin aniden kitle bilincine girdiğini fark etmiş olabilirsiniz. Çalışmalarımız bir şarkıda, filmde, hikayede veya haberlerde kendine yer bulabiliyor çünkü biz onu oraya koyuyoruz. Özellikle bu şarkıdaki sözler neredeyse Şambra tarafından yazılmış gibi. Şarkının yoğunluğu, mesajı, şu anda kalbinizde olan hissettiğiniz o tutku. Evet, özellikle bu şarkıyı çalmak istedim ama aynı zamanda kuzgun temasından dolayı da istedim. Kuzgun. Bugünkü Şaud'umuz boyunca bundan bahsedeceğiz, Kuzgundan.

Ama şu an, her birinize hoş geldiniz demek istiyorum. Başardınız. Buraya kadar geldiniz. İşte buradayız ve şu anda o kadar çok şey oluyor ki – muhtemelen hissediyorsunuz, her yerde o kadar çok şey oluyor ki – tüm dünyada.

Cauldre ve Linda’nın açılış konuşmalarında belirttiği gibi, ABD’de seçimlere doğru yaklaşıyoruz. Bu sadece bir seçim değil, aslında her şeyden çok: “Gezegen nereye gidiyor?”la ilgili bir yön tayini, sadece ABD seçimleri yüzünden değil, her şey nereye gidiyor? Ve herkesin bildiği gibi, şu anda her şey o kadar kutuplaşmış durumda ki; insanlar kendi inançlarına öyle sıkı sıkıya bağlılar ki dinlemiyorlar – sadece duymak istediklerini dinliyorlar – her şeyi dinlemiyorlar. Ve bu durum, bir anlamda bir ifşa/açığa çıkma noktası, gezegendeki potansiyel bir kaos noktası olsa da, aslında gezegenin büyümesinin bir parçası. Önümüzdeki haftalarda her ne olursa olsun, her birinize söylüyorum, bu konuda çok ama çok açık olmak istiyorum - bu, gezegeniniz için destansı bir dönüm noktası- Cauldre ve Linda’nın bahsettiği o kısa duvarın arkasında durun. Tüm kederin ve yaşananların içine kendinizi kaptırmayın. O kısa duvarın arkasında durun ve her zamankinden daha fazla ışığınızı parlatın.

 

Ölüm

Geçtiğimiz hafta DreamWalker Death (RüyaYürüyüşü Ölüm) atölyesini, RüyaYürüyüşü Ölüm’ün güncellemesini yaptık ve bundan gerçekten keyif aldım. Enerji o kadar yoğundu ki; sadece ölüm konusundan kaynaklanmıyordu, gezegendeki ölüm kavramının tamamından kaynaklanan bir enerji vardı. RüyaYürüyüşü Ölüm’de Gaia’nın şu anda öldüğünü söyledim. Gaia ölüyor. Gezegeninden ayrılıyor. Enerjileri ölüyor. Günlük yaşamınızda bunu fark etmiş olabilirsiniz. Haberlerde fark etmiş olabilirsiniz, yani Gaia ölüyor.

İnsanlığın da ölüyor olduğunu söyledim. Sadece herkesin er ya da geç öleceği gerçeğinden değil, insanlığın bildiğiniz haliyle şu anda ölüyor olmasından bahsediyorum. Kelimenin tam anlamıyla her şey ölüyor ve bu da RüyaYürüyüşü Ölüm’deki güncellemenin büyük bir parçasıydı. Her şey ölüyor. Ve bu kötü bir şey değil. Bazılarınızın paniklediğini ve neden bugün bizi dinlediğinizi merak ettiğinizi biliyorum. Bu korkunç ve karanlık bir mesaj değil. Aslında, kendi korkularınızın ötesine geçtiğinizde ve ölümün eski kavramlarını aştığınızda, onun içindeki güzelliği göreceksiniz.

Şu anda bir “açığa çıkma/orta-yere gelme” sürecinden geçiyoruz. Çok fazla değişim yaşıyoruz. Bedeniniz ölüyor. Sadece her geçen gün biraz daha yaşlandığınız için değil, biyolojide olmanın tüm kavramı, biyolojinin ne olduğu kavramı ölüyor. Bu yeni insan türü için gelecek olan her ne ise onunla değiştirilmek, yenilenmek, bir nevi yeniden doğmak için oluyor.

Şu anda her şey ölüyor ve bunun bağlama çok uygun olduğunu düşünüyoru çünkü başka ne zaman olacaktı ki? İki gün önce Cadılar Bayramıydı, bir gün önce ise Ölüler Günü. Bugün burada sahip olduğumuz bu mesaj, Cadılar Bayramı sonrası için gayet uygun bir mesaj. Her şey ölüyor ve sizden bunun içindeki kutsamayı ve neşeyi hissetmenizi istiyorum.

Ölüm, Adem Kadmon şablonuna işlenmiş olan şeylerden birisiydi. Bildiğiniz gibi, kelimenin tam anlamıyla “ölüm” değil, “80 yıl, 90 yıl yaşayacak ve sonra öleceksiniz” demek gibi bir şey değildi. Ancak; açığa çıkma, yenilenme, bir şeye girip ondan daha bilge, daha neşeyle dolu, özünüzü daha fazla bilerek çıkma kavramı, tam anlamıyla işlenmişti. Her zaman, ilk enkarnasyonunuza girdiğinizde, her ne yapıyorduysanız ona çok fazla dalıp gideceğiniz ve belki de hiç geri çıkamayacağınıza dair bir endişe vardı. Ve işte bu yüzden ölüm kavramı öne çıktı. Şu anda, her zamankinden daha fazla gezegen ölüyor, insanlık ölüyor, Gaia ölüyor ve bunların hepsi uygundur. Bunun zamanı geldi.

Gezegende bir şeyler uzun zamandır gerçekten sıkışmış durumdaydı. Demek istediğim, biyolojiniz infüzyon formundan ya da bazılarının müdahale olarak adlandırdığı formdan -ki bu aslında daha çok bir infüzyondu- daha ziyade, evrimsel formunda sıkışıp kalmıştı. Atlantis zamanlarından beri biyoloji sürekli aynı kaldı, çok fazla değişmedi. İnsan zihni çok fazla değişmedi. O şu anda hiç olmadığı kadar çok nörona sahip fakat bu da aslında, bir bakıma bir lanet çünkü daha fazla karmaşıklık var.

Siz de dahil olmak üzere çevrenizdeki her şey ölüyor. Ve RüyaYürüyüşü Ölüm’de en sevdiğim şey, bunu ele alabiliyor olmamızdı. Ölümün doğrudan gözlerinin içine bakarak ona gülebiliyor, onu kutlayabiliyor, kucaklayabiliyorduk. O kesinlikle kötü bir şey değildir. O bir sonraki adımdır.

Evet, ölümün tüm süreci, yas ve üzüntü, pişmanlık, çökkünlük hissi, hatta belki de içip ağlamak ama içinde öyle bir güzellik var ki. O, VE’dir. O gerçek VE’dir. O, nihai VE’dir sevgili İsa’lı Linda. Ölüm var, ama VE olarak, o bir açığa çıkma ve yenilenme zamanıdır.

Elbette sen de RüyaYürüyüşü Ölüm sınıfındaydın. Onun hakkında ne hissettin?

LINDA: O kadar güzel ki çünkü ölüm olarak düşündüğümüz şeyin ötesindeki potansiyellerin güzelliğini kesinlikle ortaya çıkarıyor.

ADAMUS: Evet.

LINDA: Çok ötesini.

ADAMUS: Ölüm gerçekten de insanların sahip olduğu en büyük korkudur. Bir sürü başka korkuları da var ama ölüm en büyük korkudur, bilinmeyenin korkusu. Ölümden sonra ne olacağını bilmemek bir bakıma çok güzel, neredeyse teatral bir kurgu. Bununla ilgili pek çok kavram var. Dinler bunun hakkında konuştu, bazı şeyler söyledi ve insanlar ölümden dönme deneyimleri yaşayıp, “Evet, biraz şöyleydi” dediler. Ancak bu konuda aslında çok az gerçek bilgi vardır ve bu büyük bir nimettir çünkü bundan sonra ne olacağını bilemezsiniz. İçine gireceğiniz güzelliği bilmiyorsunuz. Bu sadece şu anda olduğunuz şekilde devam edeceğinizi düşünmek olmamalı. Bu gerçekten bir dönüşümdür ve çok güzel bir dönüşümdür. Ve eğer gezegende ölümle ilgili ışığımızı parlatmaya ve bilinmeyene girme korkusunun üstesinden gelmeye yardımcı olabilirsek - ki pek çokları için bu hâlâ çok ama çok bilinmez kalacaktır - ve insanların bu temel, birincil korkusunun ötesine geçebilirsek, bunun kitle bilincine ne yapacağını bir düşünün. Yaratacağı etkiyi hayal edin. 

Ama şimdi sizden, kendinizi geri çekmeden, korkmadan, her şeyin şu anda ölmekte olduğunu hissetmenizi istiyorum. Ağaçlar. Ah, kuşlar. Sokakta gördüğünüz insanlar. Elbette Gaia. Ve orada gerçekleşen olağanüstü güzelliğe hislerinizi açın.

(duraklama)

Şimdi, bundan gerçekten korkan insanlar var, çünkü ya var olmaktan çıkacaklarından korkuyorlar ya da daha kötüsü, yargılanıp sonsuza dek bir yere gönderileceklerinden ya da daha da kötüsü, arafta kalacaklarından korkuyorlar. Araftan çıkmak, cehennemden çıkmaktan çok daha zordur.

Ama bir anlığına, bu harika gezegende aslında nelerin olmakta olduğunu hissedin.

(duraklama)

Ve bunun içinde bir yenilenme, yeni olan var. Birkaç yıl önce her şeyin şu anda yeniye doğru gittiğini, aynı zamanda da yitip gittiğini söylemiştim. Gezegende her şey – biyoloji, doğa, eğitim, insanların “intelekt/zeka” dediği şey – hepsi yavaş yavaş ölüyor. Bazıları çok zarif bir çürüme halinde; diğerleri oldukça kötü bir şekilde gidiyor; bir kısmı ise oldukça zarif bir şekilde gidiyor. Ama hepsi ölüp gidiyor.

Ve bunun içindeki güzelliği gerçekten hissedebilirseniz – bu bir yok oluş, bir ortadan kalkış değil, bir dönüşümdür – ve eğer buna hislerinizi açabilirseniz, öncelikle hayatınız çok daha kolay hale gelir. İkincisi, ölümün VE’sini, içindeki güzelliği görürsünüz. Ve sonra kendiniz için gerçekten korkacak bir şey olmadığını anlarsınız. Hiçbir şey.

Evet, bu gezegendeki her şey – her şey – iyi bir şekilde ölüyor ve bu yüzden sizin ve diğerlerinin getirdiği ışık, şu anda çok önemli çünkü bu, süreci kolaylaştırıyor. Ölüm sürecine daha fazla zarafet katıyor ve ardından enerjilerin daha önce hiç olmadığı gibi hizmet etmesine olanak sağlıyor.

Şu anda – basitleştirirsek – şu anda enerjilerin size hizmet ettiğini söyleyebilirsiniz. Bunu bireysel olarak herkes için yaparlar, size hizmet ederler. Ve anlamanız gerekir ki, enerjiler geçmişte size, ölüme doğru giden bir yolda hizmet ediyordu, çünkü doğum anından itibaren o yoldasınızdır. Bu yüzden o yönde hizmet ederler. Evet, size deneyim kazandırılar. Size hikayeler, neşe ve diğer tüm o şeyleri verirler. Ancak insanların enerjiyi kullanma şeklinin nihai yönü ölüme doğrudur. Ve şimdi bu ölüm kavramı değişirse ve gerçekten tam anlamıyla bir “açığa çıkma” haline gelirse – gerçekten bir dönüşüm olursa, korkulacak bir şey kalmazsa – bunun size, enerjinize nasıl hizmet edeceği üzerindeki etkisini hayal edin.

Keahak'ta özellikle bundan çok bahsediyorum, Keahak üyelerine baskı yaparak, “Enerjinizin size ... bir Üstat olarak hizmet etmesine izin verebilir misiniz?” diye soruyorum. Öyle yada böyle, enerjiler size hizmet ediyor. Kesinlikle ediyorlar. Tam olarak yarattığınız şeyi alıyorsunuz. Hiç şüphe yok. Bunu size birileri yapmıyor. Enerjileriniz yalnızca beyninizdeki düşüncelere – ki aslında bunlar çok güçlü değildir – değil, inançlarınıza, kalbinize, duygularınıza, bilincinize, ruhunuza da yanıt veriyor. Enerjiler her zaman, her zaman bire bir tepki verir. Asla hata yapmazlar. Size ne daha az, ne de daha fazla hizmet ederler. Her zaman size hizmet ederler. Ancak size sorduğum soru şu: “Enerjinizin size ... bir Üstat olarak hizmet etmesine izin veriyor musunuz?”

Bunun bariz cevabı, “Tabii ki”dir, ama öyleyse neden yapmıyorsunuz? Ya da neden bir şekilde geri de duruyorsunuz? Neden bir gün Üstat oluyorsunuz, ertesi gün olmuyorsunuz? Çünkü hala emin değilsiniz. Hala korkularınız var. Kısmen ölüm programlaması yüzünden, kısmen de karakterinizin, hikayenizin ölebileceğini hissettiğiniz için hala bazı şeyleri geri çekiyorsunuz. Yani enerjinin size hizmet etmesine izin veriyorsunuz ama ille de bir Üstat olarak değil.

Şimdi, derin bir nefes almanızı – ve tüm Keahak üyeleri bununla çok aşina olduğunuzu biliyorum – ama kendinize sormanızı istiyorum, “Enerjilerin size bir Üstat olarak hizmet etmesine izin veriyor musunuz?”

Tabii ki bu da akla “Üstat nedir” sorusunu getiriyor. Ama zaten siz kalbinizde onun ne olduğunu biliyorsunuz. Zaten bir Üstadın ne olduğunu biliyorsunuz. Nihayetinde, bir Üstat, seçim ve bilgelikle ilgilidir. Ne istiyorsunuz? Ve istediğiniz şeye bilgeliği nasıl entegre ediyorsunuz? Artık olgunlaşmamış bir insan değilsiniz, sadece para ya da cinsellik isteyen bir insan değilsiniz. Siz olgunlaştınız ve gerçekten ne istiyorsunuz? Gerçekten sizin için önemli olan ne?

İşte o zaman enerjiler bu anlayışa, size, bir Üstat olarak hizmet ederler. Ve çoğunuz farkındasınız, hayır, mesele para değil, şöhret değil, kesinlikle güç değil. Kalbinize hizmet eden, ruhunuza hizmet eden şey nedir? Gerçekten neyi seçiyorsunuz? Ve sonra enerjiler onu takip eder. Ancak o zamana kadar, çoğu insan için enerji ölümlerine hizmet ediyor. Yani, ona doğru çekiliyorlar ve bu, yaşamlarındaki kararlarındaki ve düzenlemelerindeki en büyük etkenlerden birisidir. Enerji ölüme hizmet ediyor.

Yani, ölüm üzerinde çok fazla durmak istemiyorum ama bugün konuşacağımız konulardan birisi de bu, ölümdeki saf güzelliği farketmenizi istemek. Ve bu da, korkunun ötesine geçmenize yardımcı olacak. Bu, enerjilerinizi yeniden yaşama yönlendirmenize yardımcı olacak. Çünkü ölümü bir kez anladığınızda, bir kez kucakladığınızda, bir kez içinize çektiğinizde, artık gerçekten yaşayabilirsiniz çünkü enerjiler size farklı bir şekilde hizmet edecektir.

 

Kuzgun

Şimdi ekranlarınızda bir görüntüye bakmanızı isteyeceğim. Bu, bir kuzgunun görüntüsü; o, bugünümüzün ana teması. Bu arada, açılış şarkısını çaldık, içinde birkaç tema vardı. Birisi kuzgun; diğeri ise açığa çıkmaktı. Ortaya çıkmak.

Şimdi, daha sonra dinleyecek olanlar ve bu imkana sahip olmayanlar için bu videonun bağlantısının bu metinde veya başka bir yerde, üstünde gösterilen bir başlıkla– buna böyle mi diyorsunuz? –  Cauldre'nin dediği gibi, ekranın tam burasında yer almasını istiyorum, böylece onu izleyebileceksiniz. (Good People videosuna atıfta bulunur.) Şarkıyı dinleyemeyenler, hakkında konuştuğumuz videoyu izleyebilirsiniz.

 

Burada bir kuzgun resmi var. Bir an için onu derinlemesine hissedin.

(duraklama)

Kuzgunun görüntüsü. Sadece gerçekten hissetmenizi istiyorum.

(uzun duraklama)

O, hangi duyguları uyandırıyor? Kuzguna baktığınızda, bu sizde korku uyandırıyor mu?

(duraklama)

Belki de keder?

(duraklama)

Pek çok kişi için kuzgun ölümün, karanlığın, yaklaşan felaketin bir simgesidir.

(duraklama)

Kuzgunun görüntüsü, kaygı, korku, endişe uyandırabilir.

(duraklama)

Çoğunlukla, insanlar kuzgun imajını oldukça olumsuz bir şey olarak görürler, o, o kadar da iyi değildir. O kadar da iyi değil. Güzel bir kuş olmasına rağmen ona bakmaktan ya da onu düşünmekten pek hoşlanmazlar. Gerçekten muhteşem bir kuş ve şimdi Amerikalı şair, yazar, eleştirmen Edgar Allan Poe'ya bir göz atmamızı sağlıyor. Poe, 1800'lerin başında Boston bölgesinde doğdu ve büyüdü. Meşhur Kuzgun şiirinin yazarı. Henüz fırsatınız olmadıysa hepinize okumanızı tavsiye ederim. The Raven (Kuzgun) şiiri Edgar Allen Poe’nun kaleminden.

Poe çok ilginç bir hayat yaşadı. Eserlerini çok seviyorum fakat oldukça ilginç bir hayatı vardı. Erken yaşta sevdiği birini, eşini kaybetti ve bu onu büyük bir umutsuzluğa sürükledi. Çok, çok yetenekli bir adamdı. Yazıları çoğunlukla mükemmeldi. İçsel bir netliği vardı ve diğer alemlerle güçlü bir bağlantısı vardı. Ancak hayatında gerçekleşen bu ölüm, bir trajediydi. Sonuç olarak aşırı miktarlarda içki içmeye başladı. Bir alkolik oldu. Çok miktarda kokain kullandı. Kendini umutsuzluğunun derinliklerine sürüklemek için alkol ve kokaini kullanıyordu.

Burada söylediğim şey, onun bir bağımlı olduğu anlamına gelmiyor. Onun zayıf olup bu şeylerin üstesinden gelemediği gibi bir durum yok ortada, çünkü genellikle durum böyle değildir. Biliyorsunuz, eğer alkolikseniz, yaygın düşünce kendinizi kontrol edemediğiniz ya da şimdi ne diyorlar, bunun bir hastalık olduğudur; size zayıf olduğunuz söylenir. İnsanlar size, kendinizden daha büyük bir şeye bağımlı hale geldiğinizi, büyük bir alkolik yanınız olduğunu söylerler.

Gerçek şu ki, bir kişi alkol, hatta cinsel sapkınlık, uyuşturucu ya da benzeri bir şey kullandığında, bunu kendisini umutsuzluğun daha da derinlerine sürüklemek için bir yakıt olarak kullanmaktadır. Şimdi, insan sabah uyandığında, "Umutsuzluğa sürüklenmek istiyorum" demez. İnsan, "İşlerin daha ne kadar kötüye gidebileceğini görmek istiyorum" demez. Ama arka planda bu durumu tetikleyen bir şey vardır. Nasıl isterseniz öyle adlandırabilirsiniz. İnançlar da diyebilirsiniz. Bu sanki onları çeken bir şey gibidir, aksi takdirde bunu yapmazlardı. Yapmazlardı. "Belki aileleri onları buna sürükledi" veya "Sevgilileri onları buna itti" veya yoksulluk koşulları ya da hastalık gibi şeyler diyebilirsiniz. Ancak, gerçekte kendilerini umutsuzluklarının en derinine, ta dibine sürüklemek için bu şeyleri, uyuşturucu ve alkolü kullanıyorlar.

İçsel bir düzeyde - bilinçli bir insan düzeyinde değil ama bir düzeyde - karanlığın ne kadar karanlık olduğunu görmek istiyorlar. Dip noktanın ne kadar derin olduğunu görmek istiyorlar. Şimdi, bunu kesinlikle tavsiye etmiyorum. “Neden?” diye soruyor Cauldre bana. Bunu önermiyorum çünkü siz zaten bunu daha önce yaptınız. Tekrar yapmanıza gerek yok. Karanlığın ne kadar karanlık olabileceğini gördünüz. Oraya geri gidip tekrar keşfetmenize gerek yok. Oldukça karanlık olduğunu göreceksiniz ve bu nihayetinde insanın ya da ruhun istediği şey bu değildir. Hadi Edgar Allen Poe’ya dönelim.

Parlak bir adamdı ve yoğun bir şekilde alkol ve kokain kullanmaya başladı ve şaşırtıcı bir şekilde sadece 40 yaşına kadar yaşadı. Yani, benim için şaşırtıcı değil ama çoğu insan onun bu kadar genç yaşta öldüğünün ve ölümünün etrafında büyük bir gizem olduğunun farkında bile değildir. Alkol yüzünden miydi? Uğursuz bir şey yüzünden miydi? Birçok insan bir şey için onun peşinde miydi? Pek çok komplo teorisi ve buna benzer şeyler var ama sonuçta o gitmeye hazırdı. Çok, çok yoğun, büyüleyici bir yaşam sürmüştü, tekrar ediyorum, büyük eserleri vardı. Ama en büyük eseri, gerçekten tanındığı şey Kuzgun'dur. Kuzgun.

Şimdi, hikayede – ki bu aslında onun kendi hikayesidir – hikayede, bir adamın hayatında onu karanlığa, kedere ve umutsuzluğa sürükleyen bir şey olur. Ve bu durumda kederden bir şekilde kaçabileceğini düşünür. Duygularıyla-hissettikleriyle yüzleşmemek için elinden gelen herşeyi yapar. Ve burada mükemmel bir örnek var. Duygularınız olacak. Duygular yaşadınız. Siz bir Üstat olarak, o duygulara, ne kadar zor, ne kadar çetin, ne kadar çirkin olurlarsa olsunlar, o duyguların içine girebilirsiniz. Bu, “Tüm kötü şeyler geçer gider” demek değildir. Hiç de değil. “Her gün dondurma ve şeker gibi tatlı yiyecekler olacak” demek değildir. Böyle değil. Üstadın yolu bu değildir. Ancak Üstat kendi hayatını, karşılaştığı trajedileri alabilir ve onları korkusuzca kucaklayarak derinlerine inebilir ve daha önce hiç bulmadığı şeyler bulabilir.

Zaman zaman karanlığın derinliklerine indiniz – bu yaşamda, diğer yaşamlarınızda, derinlerine indiniz – ama çoğu zaman o deneyimden tam bir bilgelikle, gerçek incilerle, o özel deneyimin gerçek mücevherleriyle çıkmadınız. Bir şeyler öğrendiniz. Pek çok açıdan kendi bilincinizi açtınız, ancak çoğu zaman gerçekten derin bilgeliği toplamayı başaramadınız. Bu daha sonra gerçekleşecek. Şimdi de olabilir, ama bu, siz Akaşa’yı açtıkça ve tüm deneyimlerinizi ve hikayelerinizi bilgelik olarak dönüştürmenize izin verdiğinizde, daha sonra, olacak.

Ancak The Raven’deki durum şöyle; adam farklı bir şey yaşıyor ve bundan kaçmaya, görmezden gelmeye ve saklanmaya çalışıyor. Ve sonra birdenbire Kuzgun ortaya çıkıyor. Kuzgun, işte öyle bir sembol ki.

Başlangıçta, hikayede anlatıcı, hikayedeki anlatıcı yani, ki yine kim olduğu asla açıklanmıyor. Anlatıcıya, anlatan kişiye, Ahmet veya Ayşe gibi bir isim vermek yerine hiç isim verilmemiş, ki bu çok etkili bir yazım tekniğidir çünkü o zaman kendinizi o kişinin yerine koyabilirsiniz,. İsim yok. Anlatıcı var. Ve burada anlatıcı, şimdi düzenli olarak ortaya çıkan Kuzgun’u hafife almaya çalışıyor.“Eh, beni korkutamaz. Rüyalarımda beliren ya da aniden ortaya çıkan bir kuşun bana bir zararı olamaz.” diye düşünerek dalga geçiyor. Ancak onu ne kadar hafife alırsa, o; o kadar gerçek oluyor. Onu görmezden geldikçe, daha da mevcut hale geliyor ve kısa bir süre sonra Kuzgun neredeyse her zaman orada olmaya başlıyor.

Ve tekrar düşünün, kuzgun hakkında ne düşündünüz. Onu tekrar gösterelim. Kuzgun. İşte bu, Poe’nun veya tabii ki hikayede anlatıcının karşısına çıkan şeydi. Birçok açıdan güzel bir kuş, ama aynı zamanda ürkütücü. Bazılarına korkutucu gelebilir. Pençeleri ve gagasıyla her şeyi parçalayabilir.

O her gün, her gün görünmeye devam etti ve kısa süre sonra anlatıcıyı delirtmeye başladı. “Neden bu kuş sürekli ortaya çıkıyor?” Yani, ilk başta önemsiz gibi görünüyordu, ama şimdi bu kuş sürekli orada. “Anlamı ne? Mesajı ne? Neden burada? O ben miyim? Diğer dünyalardan gelen bir şey mi?” Adam ondan korkmaya başladı, dünya dışı bir varlıkmış gibi. Ve bir noktada kuzgunla konuşmaya başladı, ona sorular sormaya başladı, “Burada ne yapıyorsun? Nereden geldin? Neden birdenbire hayatımda ve rüyalarımda hep varsın?” Ve kuzgun tek bir kelimeyle cevap verdi, “Bir daha asla. Bir daha asla.”

İlk başta anlatıcı, “Bu Kuzgun’un pek geniş bir kelime dağarcığı yok.” diye düşündü ama sonra kuzgunun “Bir daha asla. Bir daha asla.” sözlerinin derinliğine inmeye başladı. Ve kuzgunun söylediği tek şey buydu. The Raven’daki bütün diyalog boyunca, anlatıcı kuzgunla karanlığın daha derinine, daha da derinine iniyordu, kuzgun sadece “Bir daha asla” dedi. Başka bir şey söylemedi, sadece “Bir daha asla.” Bu anlatıcıyı çılgına çevirdi. Çılgına çevirdi. Ve kuş “Bir daha asla” dedikçe, anlatıcı daha da öfkeleniyor, “Daha fazlasını söyle! Burada olmanın bir sebep var. Neler oluyor?” Kuş sadece, “Bir daha asla.” demekle yetindi.

“Bunun anlamı ne? Bir daha asla - Ne? Bu ‘bir daha asla’ öleceğim anlamına mı geliyor? Bir daha asla, eskisi gibi sevemeyecek miyim? Bir daha asla, bir daha asla bütün olamayacak mıyım? Ne, ne?” Eğer bu siz olsaydınız ve her gece bana veya bazen Kuthumi'ye sorular sorsaydınız ve bizim tek cevabımız “Bir daha asla” olsaydı, bu sizi bir süre sonra deliye döndürürdü, ve The Raven şiirinde de öyle oldu. Bu onu deliye döndürdü.

Şimdi burada bir an durup düşünmek istiyorum. Kuzgun grafiğini tekrar gösterelim.

 

Artık Yeter

Bu ilginç, "Bir Daha Asla" ve "Artık Yeter." Artık yeter. Uzun zamandır Şambra ile bu konuda konuşuyoruz, "Artık yeter. Buna artık tahammül etmeyeceğim. Artık insanların bana kötü davranmasına izin vermeyeceğim. Artık başkaları için kendimi paralayarak çalışmayacağım. Artık o aydınlanma arayışı da yok. Artık suistimal de yok. Artık tekrar yeni hayatlarla bu gezegene gelmek yok. Artık bu gezegenin işlerine karışan ET'ler yok. Artık kendime saygısızlık yok. Artık şüphe yok. Artık şüphe yok! Artık kafa karışıklığı yok."

Bir bakıma birçok yönden siz de The Raven (Kuzgun’un) hikayesini yaşıyorsunuz. Karanlığa inmenin yollarını buluyorsunuz, zayıf olduğunuz için değil; çünkü aslında bir anlamda, siz bir kahramansınız. O karanlığın içinde ne olduğunu “Ne kadar dibe inebilirim?” diye sorarak keşfeden bir kahramansınız.

Şimdi, bunu öğrendiğinizi varsayıyorum. Bunu tekrar tekrar yapmanıza gerek yok. Ama bunu yaptınız ve bunu aptal olduğunuz için değil; gerçekten bir bilinç öncüsü olduğunuz için yaptınız. İnsan duygularının derinliklerine inebildiğiniz kadar indiniz. Karanlığın derinliklerine inebildiğiniz kadar indiniz ve sonunda bir noktaya geldiniz, ve sadece fark ettiniz. İlk olarak, ölüm diye bir şey olmadığını fark ettiniz. Ölümde bile, hayatınızın acılarından kurtulmuyorsunuz. Kurtulmuyorsunuz. Sadece geri dönüp, genellikle aynı ailede, genellikle son yaşamınızda yaşadığınız aynı yerde her şeyi tekrar yaşarsınız. Ve ondan sonra "Artık yeter. Bir daha asla"ya ulaşırsınız.

Ve şu anda bulunduğumuz yer de burası. Bir daha asla. Artık yeter. Artık oyun yok. Artık şüphe yok. Artık sonu gelmeyen başıboş dolaşmalar yok. Artık yeter.

Edgar Allan Poe'nun güzel bir şiiriydi, güzel bir şiirdi ve yine pek çok farklı şekilde yorumlandı. Ama sonuçta benim için anlatıcı ile ilgiliydi, adam şöyle diyordu: “Bununla işim bitti. Artık farklı bir şey yapacağım. Ve bundan böyle aynı eski kalıpları, aynı eski yolları izlemeyeceğim. Bunu farklı yapacağız. Ve bilmiyorum..." - bu şiirin hiç yazılmamış ama benim şimdi yazdığım genişletilmiş versiyonunda anlatıcı diyor ki, "Bir daha asla. Farklı yapacağım. Neye benzediğini ya da ne anlama geldiğini bilmiyorum ama biliyorum ki daha fazlası var ve bu kez ona gideceğim. Karanlığın derinliklerine gitmek yerine, ışığa, diğer alemlere gideceğim. Bir daha asla insan bedeninde sıkışıp kalmayacağım. Bir daha asla çok belirli bir kişilik tarafından tanımlanmayacağım. Bir daha asla kitle bilincinin yemliğinden beslenmeyeceğim. Bir daha asla."

Ve işte Şambra’nın olduğu yer burasıdır. Bu yüzden şimdi ölümden bahsediyorum. Ölümden bahsediyorum, ondan bir son olarak değil, olumsuz bir şey olarak değil, korkutucu bir şey olarak değil, ama "bir daha asla" anlamında bir şey olarak bahsediyorum. Kapana kısıldığınız ve sıkışıp kaldığınız şeylere bir daha asla geri dönmeyin. Bir daha asla. Buna gerek yok. Buna gerek yok.

Şimdi ‘bir daha asla’ halinde diğer alemlere gidiyoruz. Artık sadece biyolojik infüzyon olmasının ötesine geçiyoruz. ‘Bir daha asla’ halinde şimdi, yerçekiminin sadece dünyaya şeyleri çeken bir şey olmadığını, aynı zamanda yerçekiminin enerji, özgür enerji, temiz enerji açısından eninde sonunda bu gezegen için özgürlüğün ta kendisi haline gelecek olan şey olduğunu anlıyoruz. Artık o eski yerçekiminin sınırlarında sıkışıp kalmak yok. "Bir daha asla." Ya da, uzun zamandır söylediğimiz gibi, "Artık yeter. Bu iş bitti. Geri dönüp onu tekrar yapmaya gerek yok." Eğer bugün burada önemli bir nokta değineceksem, o da, ‘yanıtları aramak için eski kalıplara geri dönmek zorunda olmadığınız’ olurdu. Eğer o yanıtları şimdiye kadar bulamadıysanız, o kalıpların içinde değillerdir. Bir daha asla aynı şekilde geri dönüp aynı şeyleri yapmanıza ve farklı bir sonuç beklemenize gerek yok. Bu gerçekten deliliğin tanımıdır. Bir daha asla!

Bunun kalbinizde ve ruhunuzda yankılandığını hissedin, "Bir daha asla." Tıpkı Kuzgun'un anlatıcıya tekrar tekrar söylediği gibi, "Bir daha asla."

(duraklama)

Daha azına razı olmamak. Zulme razı olmamak. Birçoğunuz bunu yaptınız ya da hâlâ yapıyorsunuz – zulme razı oluyorsunuz. Bir daha asla şüphelerinizin hayatınızı yönetmesine izin vermeyin. Bir daha asla.

(duraklama)

Kuzgun çoğu insanın korktuğu bir şeydir. Onu, ölümün, yıkımın ya da benzeri bir şeyin uğursuz bir işareti olarak düşünürler. Öyle değildir. Arkadaşımız kuzgunu ekrana geri koyabilir miyiz? Kuzgun “Ve”dir ve o, onu nasıl algılamak istediğinize, enerjilerini nasıl hissetmek istediğinize bağlıdır. Evet, acı ve keder ve ölüm ve yaklaşan kıyamet enerjileri orada olabilir ve bu sorun değildir. Orada olabilirler. Ancak VE anlamında; bu güçlü kuşun gerçek sembolü bilgeliktir.

Şimdi bunu hissedin. Bu kuşun bilgeliğini hissedin.

(duraklama)

Sizin deyiminizle kehanet fısıltılarını, yani geleceğinizin potansiyellerini anlama yeteneğini (hissedin). Bu büyük kuştan gelen kehanet fısıltılarını.

(duraklama)

Bu kuşun gücünü (hissedin). Güçlü gagası ve pençeleriyle sizi diğer alemlerden, kendinizden ve ruhunuzdan ayıran perdeleri yırtıp atacak gücü. Kuzgun onları yırtıp atabilir. Güçlü bir kuştur.

(duraklama)

Liderlik enerjisine sahiptir. Eğer gerçekten hissederseniz, yaşam enerjisine sahiptir. Ölüm değil.

(duraklama)

Bu “VE”dir. Geçen Şaud’da bundan bahsetmiştik. Bu “VE”dir. Bu kuş muazzam, muazzam yüksekliklerde süzülebilir. Bu kuş süzülür ve şimdi bu Shoud serisi Umudun Kanatlarında 'da yaptığımız gibi havalanır, uçar.

Bu yüzden kuşun uğursuz doğası ya da karanlık doğası değildir mesele. Bazı insanlar bunu böyle algılarlar. Birçok insan bunu böyle algılar, kısmen Edgar Allen Poe’nun yazdığı şiirlerden dolayı. Ama aslında bu, bu çok kutsal sembollerle neredeyse geçmiş yaşamla ilgili bir bağlantıdır. Ve bu durumda, Kuzgun, bir zamanlar birçok insanın ölümün habercisi olarak hissettiği bir şeydi. Biz ise “VE”ye gidiyoruz ve bu kuşun zekasını ve bilgeliğini, uçma ve yükselme kabiliyetini, güzelliğini, gücünü ve asaletini fark ediyoruz. Asaletini.

O negatif bir şey değildir, eğer öyle olmasını istemiyorsanız. Sizi karanlığa götürebilir, eğer isterseniz, tıpkı kendi enerjinizin de yapabileceği gibi. Sizi karanlığa götürebilir. Ama şimdi bir an için hayal edin. Yıllar önce Pakauwahlardan bahsetmiştik – hatırlıyor musunuz Pakauwahlardan? – bu, sizin totem hayvanınız gibi bir şeydi. Sanırım yaptığımız en eski Şaud’lardan biriydi (burada). Ve, biliyorsunuz, bu Pakauwah’ya sahip olmak çok kullanışlı, çünkü bir hayvan seçiyorsunuz ve bu hayvan sizin adınıza boyutlararası olabiliyor. Sizi diğer boyutların koridorlarına götürebiliyor. Sizi ölmeden ölüm boyutlarına götürebiliyor. Sizi melek alemlerine götürebiliyor. Size hizmet eden hayvan enerjileri gibi bir şey.

Bir an için Pakauwah'ınıza kuzgunun eşlik ettiğini hayal edebiliyor musunuz? Ve o kuzgun, ah, gücü ve bilgeliğiyle size rehberlik edebilir, sizi hayal bile edemeyeceğiniz yerlere götürebilir, daha büyük anlayışlara ulaştırabilir. Kuzgun, onun sembolü, o kadar bilgelikle doludur ki. Sizi kendi bilgeliğinize götürecektir. Kuzgun, diğer alemlerde seyahat ederken sizi yönlendiren, sizi kelimenin tam anlamıyla zihnin ötesine yönlendiren şeyin ta kendisi olacak.

Bununla birlikte derin bir nefes alalım.

Eğer seçiyorsanız, kuzgunun şimdi size gelmesine izin verin. Zihnin ötesindeki diğer alemlere doğru yolculuğunuza başladığınızda, o kuzgunun, ister yeni Pakauwah'ınız olması için, ister size ve Pakauwah'nıza eşlik etmesi için hayatınıza girmesine izin verin.

Hikayede, The Raven (Kuzgun) şiirinde, anlatıcı kendi zihninde, kendi duygularında sıkışıp kalmıştı. Kuzgun'un aslında zihnin ötesinde, diğer alemlerde ona eşlik etmek için orada olduğunu fark etmemişti. Ölümden kaynaklanan üzüntüyü yok etmeye çalışmıyordu. Karanlığı uzaklaştırmaya çalışmıyordu ama onun ötesine geçmeye çalışıyordu. Orada olduğunun farkına varmak. Onu kucaklamak ama ona asla kapılmamak. Ve bu durumda, Kuzgun – Kuzgun sizi zihnin ötesine taşıyabiliyor. Zihinle – biliyorsunuz, siz, zihni olan varlık olarak, zihnin ötesine geçmeye çalışırsınız, genellikle bunu zihnin içinden yaparsınız ve "Peki, bunu zihnin içinden nasıl yapacağımı bilmiyorum" dersiniz. İşte burada ej… – heh, ejderha da – VE Kuzgun da gelir ve “Seni öteye götüreceğiz. Ben senim. Ben, senin zeka ve bilgelik ve uçabilen kanatların olan parçanım. Seni zihnin ötesine götüreceğim. Seni her zaman orada olan yerlere götüreceğim.” derler.

Ama bu çok özel ışık spektrumuna o kadar gömüldünüz ve nüfuz ettiniz ki, öteye hiç geçmediniz. Ve geçmeye çalıştığınızda, açılmaya çalıştığınızda da bu bir işe yaramadı. Uyuşturucu, saykodelik yolculuklar ve bunun gibi aşırı şeyleri denediğinizde bile, bazen oraya ulaşırsınız ama sonra sanki bir lastik bant sizi tekrar geri çeker. Ve bu daha da zordur, çünkü bir kez Öteye, diğer alemlere gittiğinizde ve onu gördüğünüzde ve sonra bu aleme geri döndüğünüzde, günlük gerçekliğinize geri döndüğünüzde, bu çok zordur, çünkü o zaman gerçekten orada bir şeylerin olduğunu bilirsiniz. Ama şimdi çığlık atıyorsunuz çünkü hapishaneye geri döndünüz ve dışarıda harika güzelliklerle dolu harika diyarların olduğunu biliyorsunuz, ama şimdi onlara ulaşamıyorsunuz. Onların tadına baktınız ama şimdi onlara ulaşamıyorsunuz. Bir bakıma, onların tadına hiç bakmamış olmak neredeyse daha iyiydi, çünkü artık o ilaçları aldığınızda veya sizi diğer alemlere götürmesi için aşırı şeyler yaptığınızda gerçek bir cehennemdesinizdir. Onlara ihtiyacınız yok. Kişisel rehberiniz olarak Kuzgun’a sahipsiniz. Başka birinin kuzgunu değil. Benim kuzgunum değil. Sizin kuzgununuz.

Onun enerji simgesini kullanın. Onun özünü sizinle birlikte olması için kullanın. O sizin ruh rehberiniz değildir. O tür bir şey değildir. Aniden sizi daha güzel göstermeyecek. O, sizin Öte’ye uçma, yükseklerde süzülme yeteneğinizdir. Zihnin içinden bunu yapmak çok zordur, ama şimdi ötesine uçuyorsunuz.

Bununla birlikte güzel bir derin nefes alalım.

 

İnsanlığın İyiliği

Birazdan uzun bir Merabh yapacağız ama önce birkaç şey söylemek istiyorum – birçok kez tekrarladığım gibi, bunu burada tekrar söylemek gerekiyor – gezegeniniz, eğer fark etmediyseniz, hızla değişiyor. Ve bu tamamen bir tasarımın parçası. Kimse yanlış bir şey yaptığı için olmuyor. Bu öyle birşey değil. Bu, şu anda gerçekleşen ifşanın (ortaya çıkış sürecinin) bir parçası. Bu, yaklaşık iki yıl önce başlayan Kıyamet’in bir parçası.

Her şey o kadar hızlı değişiyor ki, bunu burada (Geoff kendi kafasını işaret ederek) anlamlandırmanız mümkün değil. İstediğiniz kadar araştırabilirsiniz, tüm haberleri takip etmeye çalışabilirsiniz, ama o çok hızlı oluyor. Artık zihnin ötesine geçerek genişlemiş sezgisel bir biliş ve bilgelik durumuna geçebilmelisiniz. Aksi takdirde her şey o kadar hızlı gelişiyor ki sarsılırsınız. Travma yaşarsınız ve sonra bunu anlamaya ve mantıklı bir hale getirmeye çalışırsınız. Şu anda bunun bir mantığı yok. Gerçekten yok. Yani bu, açılabilmekle, yükseklerde süzülebilmekle ilgili.

Gezegen, büyük ve ani değişimler yaşıyor. Şu anda kendi ölümünü yaşıyor ve bu bir süre daha devam edecek. Önümüzde, gezegen ve insanlık için bazı - sizin düşündüğünüz gibi - karanlık zamanlar olabilir, çok karanlık zamanlar, ama bunlar tam anlamıyla ölüm ve yeniden dirilişle ilgilidir. Olumsuzluklarla ilgili değildir. Bu gezegendeki insanlar iyidir. Gerçekten öyleler. Bu celseye başlarken çaldığımız şarkıya geri dönerseniz, orada bile şu sözler var - “İyi insanlar; iyi insanlar gün yüzüne çıkıyor” ve olan da budur. İnsanların içinde, insanlığın kendisinde çok fazla iyilik var ve bazen bunu görmek, yaptıkları şeyler nedeniyle zor oluyor (Adamus kıkırdar). Aynı zamanda gerçekten sinir bozucu olabiliyorlar.

Ancak genel olarak insanlık yıkım ve kasvet istemez. Genel olarak insanlık acı çekmek istemez. İktidar konumunda olan bazı kişiler hala bunu tercih ediyor çünkü bu onların güçlerini pekiştiriyor, çünkü bu onların gücünün temelini oluşturuyor. Ancak şu anda, insanların kalplerinde ortaya çıkan çok fazla iyilik var ve nihayetinde farkı yaratacak olan da budur.

Bunu ortaya çıkarmaya yardımcı olan şey, ışık ve bilinç gibi unsurlardır. Bu,sosyal programlar sayesinde olmuyor. Televizyondaki daha iyi programlar ya da daha iyi kitaplar yüzünden de olmuyor. Bunların hiçbiri yüzünden olmuyor. Işık yüzünden oluyor ve ışık diyor ki, “Dışarı çıkmakta bir sorun yok.” Kalbinizde uzun süredir gömülü olan, sizi savunmasız hissettiren ya da artık güçlü olmadığınızı düşünmenize neden olan iyilik. Hayır, o ışık şimdi ortaya çıkabilir ve ortaya çıkarken de sevinç duyabilir. Ve o ışık ortaya çıktıkça, karanlığı ya da bilinçsizliği zorlayacak. Güç sahibi olanları ve acı çekenleri zorlayacak. Onları sert bir şekilde zorlayacak. Ama nihayetinde ışığa karşı kendilerini savunamazlar. Işık çok parlak bir şekilde parlayacak ve tam üzerlerinde, doğrudan onların karanlığına, onlara kendi ışıklarını ve kendi iyiliklerini gösterecek şekilde parlayacak.

Yani, gezegeni bazı zor zamanlar bekliyor olsa da tüm yol boyunca iyiliğin de şu anda ortaya çıkmakta olduğunu anlayın. Ve bir noktada, gezegenin dört bir yanındaki insanlardan gelen yeterince iyilik, yeterince ışık: “Artık yeter. Eski güç, acı ve dengesizlik sistemlerine müsamaha göstermeyeceğiz.” diyecek. Ve esasen, insanlık bu noktaya geldiğinde – yeterince iyilik ortaya çıktığında diyecekler ki: “Bir daha asla, cehenneme gidin, demek istediğim, hala iktidarını kötüye kullanan ve karanlıkla oynayan ve bunu bize zorla dayatmaya çalışan sizler, hepiniz cehenneme gidin." Ve biliyorsunuz ki cehennem, bu gezegenin değişimi sırasında meydana gelen bir şeydir. Bu konudan, Jami aracılığıyla ve gelecek aracılığıyla (burada), Jami'nin Foton Kuşağı dediği ışık toplanmasındaki bir değişimden bahsettik. Ve bunun ardından onlar, tam olarak ait oldukları yere, cehenneme giderler. Yani, bu onların cehennemidir. Onların istediği bu, ama insanlığın geri kalanının istediği bu değil.

İnsanların içindeki o ışık, o iyilik şu anda ortaya çıkıyor ve sonunda bu gezegenin yeni bir insan türüne dönüşmesine izin verecek. Bunun biyolojik anlamda olması bile gerekmiyor. Zihinsel yönü ağır basmıyor. Acıyla bir ilgisi yok. Sonunda, Dünya'daki ruh sevinebilir. Şeytanlar-iblisler cehennemde. Ve ne zaman isterlerse oradan çıkabilirler, bu arada - onları sonsuza dek oraya koymuyoruz - ta ki kendi cehennemlerinde, kendi yerlerinde, kendi Dünya-altı ortamlarında “Bir daha asla” diyecekleri noktaya kadar oradalar.

Bununla birlikte güzel bir derin nefes alalım.

 

Kendinden Korkmanın Ötesine Geçmek İçin Merabh

Merabh’a geçeceğiz, ve merabh boyunca, eğer mümkünse, o güzel kuzgun görsellerimizin ekranda olmasını rica ediyorum.

(arkadan müzik başlar)



Artık yeter, Bir daha asla’nın hatırlatıcısı. Bazılarının ölüm kuşu olarak gördüğü bu kuşun, aslında yaşam kuşu, en yükseklere uçan kuş olduğunun hatırlatıcısı.

Güzel bir derin nefes alın.

Ah, bazen gerçekten sizinle bu gezegende olmak isterdim, ama o zaman şu anda yaptığım şeyi yapamazdım. Ama bazen, biliyorum, bu dediğime biraz dudak büküyorsunuz, çünkü “Evet, tabii. Gel öyleyse buraya,” diyorsunuz. Şu anda öyle destansı bir zamanda yaşıyorsunuz ki.

Ah, sadece orada olmak, bu yoğunluğu, meydana gelen değişimleri, içeri giren ışığı deneyimlemek. Buna açık olabilmelisiniz, aksi takdirde sadece günlük insan yaşamını görürsünüz. Ama, oh, olan şey, bu gezegende gerçekten olan şey olağanüstü.

(duraklama)

Biliyorsunuz, her şeyi yapabilirsiniz. Her şeyi yapabilirsiniz – bunlar sadece boş laflar değil, bir kez kendinizden korkmayı bıraktığınızda. HER ŞEYİ yapabilirsiniz.

Bir kez kendinizden korkmayı bıraktığınızda her şeyi yapabilirsiniz. Sizi gerçekten geride tutan tek şey kendinizden korkmanızdı. Bunu yapmamak, şunu yapmamak için bana her türlü bahaneyi sıralayabilirsiniz. Ama biliyorsunuz, her şeyi yapabilirsiniz. Diğer âlemlere yelken açabilir ve yine de insan olabilir ve yine de bu gezegendeki bir Üstat olabilir ve hâlâ karanlıkla karşılaşabilir ve hâlâ iyi ve kötü günler geçirebilirsiniz. Kendinizden korkmayı bıraktığınızdaysa her şeyi yapabilirsiniz.

Ve asıl korku da budur. Ölüm değil. Asıl korku kendinizdi. “Ne yapacağım ben? Aptalca bir şey mi yapacağım? Öteki âlemlere giden rehberim, Pakauwah'ım olarak bu kudretli kuzguna sahipsem, onunla ne yapacağım? Kaybolacak mıyım? Bir şeyleri yok edecek miyim? Yine sıçıp batıracak mıyım?”

Bir daha asla. Bir daha asla.

Artık kendinizden korkmadığınız bir noktaya geldiğinizde- dış dünyalardan ya da karanlık bir gecede eve yürürken işlenen bir suçtan, birinin sizden her şeyinizi almasından ya da birinin size şeytani bir büyü yapmasından bahsetmiyorum. Kendinizden korkmaktan bahsediyorum.

(duraklama)

En büyük korku budur, gerçekte kim olduğunuz ve neler yapabileceğiniz korkusu. Sanırım kendinize, korku duymak için bazı nedenler verdiniz, çünkü özellikle geçmiş yaşamlarda, güçle, istismarla, karanlıkla ilgili bazı- öhöm!- ilginç şeyler yaptınız .

Yol boyunca pek çoğunuz karanlık sanatlara daldı. Bunu izlemek çok ilginçti. Yeshua'nın zamanından sonra, genellikle din odaklı enkarnasyonlar için geri geldiniz- gezegendeki dinlerin yaratıcıları, kurucuları oldunuz. Bazı dinler zaten buradaydı, ama birçoğu, birçoğu yeniydi ve zaten burada olan dinler için, onları dönüştürmeye yardım ettiniz.

Ve ilginçti. Birçoğunuz, sonrasında gerçekten karanlığa geçtiniz, bazılarınızın erken Hristiyanlar, Gnostikler olarak aldığı rollerden çok farklı, çok ilginç bir geçişti. Sonra cadılığa, büyücülüğe ve karanlık tarafa geçtiniz. Neden? Neden?

Bir yeni çağ psikoloğu şöyle diyebilir: “Şey, buna çekildiniz. Zayıftınız. Ya da kilisede yapılan bazı şeylerden utanç duydunuz ve uzaklaştınız.” Öğretilerden uzaklaştınız çünkü çok katı ve acı odaklı hale gelmişlerdi, bu yüzden uzaklaştınız. Ve dinlerin kapısından çıktığınızda, doğrudan karanlığın kapısına, büyücülüğe, cadılığa girdiniz.

Bundan büyülenmiştiniz, yapabileceklerinden kesinlikle büyülenmiştiniz ve kesinlikle korkuyordunuz çünkü böyle bir karanlıkta, bir cadı ya da büyücü olarak, o karanlıkta, her zaman bir Efendi vardır. Her zaman bir Efendi vardı. O dini tarikatlardaki varsayılan Tanrı gibi değildi. Efendi çok daha yakın, çok daha farkında, çok daha mevcuttu.

İnsanlık dinlerinin Tanrısı her zaman uzaktı, ama karanlığın efendisi her zaman oradaydı. Karanlıktan, güçten büyülendiniz, her zaman efendiden korktunuz ve her zaman karanlığın efendisine itaat edeceğinize söz verdiniz. Ona boyun eğeceğinize söz verdiniz.

Gerçekten de büyücülüğü öğrendiniz. Enerjilerle nasıl çalışılacağını öğrendiniz. Mantralarla, ilahilerle ya da gizli iksirler yapmakla uğraştınız. Bunların hepsi saçmalıktı. Makyoydu. Dikkatinizi dağıtmanın bir yoluydu. Size bir şey yaptığınızı düşündürmenin bir yoluydu ve ritüelleri düzgün bir şekilde uygularsanız, size büyük güçler gelebilirdi.

Bu arada, tüm bunlara ihtiyacınız yoktu ama bir amaca hizmet etti. Şu anda bile aynı tılsımları yapabilirsiniz ve pek bir işe yaramayacaklardır.

Ama mesele şu ki, Kilise'den kaçtığınız veya güç ve karanlıkla aşırı derecede büyülendiğiniz için karanlığa girmediniz.Tekrar ediyorum, sadece orada olduğu için ve Mesih (Kristal bilinci) bilincini bu gezegene getirmenin bir parçası olarak ışığı gerçekten anlamak için, onu gerçekten anlamak için karanlığı deneyimlemeniz gerekiyordu. Bir efendi yaratmanız gerekiyordu. Karanlık sanatların içine dalmanız gerekiyordu. Hepiniz bunu yapmadınız ama çoğunuz öyle ya da böyle bunu yaptınız.

Ve bir yandan, bu kesinlikle heyecan vericiydi. Karanlıkta kendinizi çok canlı hissediyordunuz. Büyünün olduğu bu yerde daha önce hiç olmadığınız kadar canlıydınız ve bu sizi diğer tarafla, ışığın, iyiliğin tarafında olanlarla neredeyse alay etmenize neden oluyordu. Adeta alay ediyordunuz, çünkü daha önce hiç bu kadar canlı hissetmemiştiniz.

Ama aynı zamanda tüm bu süre boyunca büyük bir korku içindeydiniz. Karanlığın efendisinin dehşeti içinde.

(duraklama)

O Efendi size neler yapabilirdi?

O Efendi'nin ne tür bir büyü gücü vardı?

Efendinin lütfunda kalmak için ne kadar itaat etmek ve söz vermek zorundaydınız?

Ona daldınız çünkü oradaydı, ve sonunda size kendinizle ilgili büyük içgörüler ve anlayışlar sağlayacaktı; Mesih bilincinin gerçek doğasıyla ilgili anlayışlar ve içgörüler sağlayacaktı.

Mesih bilincine sadece ışığın içinden bakamazsınız. Karanlığın içine girip onu öğrenmek zorundaydınız ve işte şimdi yanınızda getirdiğiniz şey de budur. Bu yaşamınıza getirdiğiniz şey budur. O karanlıktan çıktınız. Oh, bazılarınız benim ‘Kırmızı Aslan’ etkisi dediğim şeyi, katıksız dehşeti ve terörü yaşadınız ama o kâbustan çıktınız. Ve işte şimdi buradasınız.

Hiçbirinizin büyücülük zamanlarına geri dönmesinden endişe etmiyorum, çünkü bir şey öğrendiniz. O (yapılan büyü) size geri döner. Bu karma değildir. Sadece enerjidir. Siz enerjiyi yansıtıyorsunuz, o da size aynı şekilde hizmet edecektir. Dolayısıyla, hiçbirinizin gücü kötüye kullanmasından korkmuyorum, siz buna güç diyebilirsiniz ama aslında bu sadece sizin kendi enerjinizdir.

Her şeyi yapabilirsiniz. Başka alemlere seyahat edebilirsiniz. Geçmişte yeni yaşamlar yaşayabilirsiniz. Geçmişte, evet. “Bu benim gezegendeki son yaşamım” diyebilirsiniz. Evet, ama geçmişte kelimenin tam anlamıyla yeni olan yaşamlar yaratabilirsiniz.

Kendi ihtişamınızı, kendi ışığınızı gerçekleştirebilirsiniz. Artık kendinizden korkmadığınız sürece her şeyi yapabilirsiniz.

Korku gerçekten de sizin güç dediğiniz şeyle ilgilidir. Korku, aynı hataları yapacak olmanızdan korkmaktır. Korku, başkalarına zarar vereceğiniz korkusudur. Bu büyük bir korkudur, başkalarına zarar vermek. Bunu yapmak istemiyorsunuz.

Ve kökleri büyücülük zamanına dayanan korku; kendiniz hakkında neyi keşfedeceğiniz ile ilgili korkudur.Ya sadece karanlıkla dolu olduğunuzu keşfederseniz? Efendiler size böyle söylediler. “Kendinizin derinliklerine gittikçe, daha fazla karanlık bulacaksınız” dediler ve bunu teşvik ettiler. “Kendi içindeki karanlığa sadık kal,” dediler.

Ve böylece bugüne kadar hala, kendinden korkma duygusunu taşıyorsunuz ama biz tüm bunların ötesine geçtik. Karanlığın oyunlarının ötesine geçtik.

Bazılarınızın şu anda “Peki, gerçekten geçtim mi?” dediğini duyar gibiyim. Oraya geri dönmeyi deneyin. Sadece oraya geri dönmeyi deneyin. Gerçekten. Eğer hala ona kapılabileceğinizi düşünüyorsanız, eğer hala karanlıkla dolu olduğunuzu düşünüyorsanız, oraya gidin. Sadece oraya gidin. Ben ciddiyim. Hâlâ içinizde o derin karanlığın olduğunu düşünüyorsanız, oraya gidin.

Sanırım bu, Büyük Yükselmiş Üstattan geleceğini düşündüğünüz bir tavsiye değil. Ama ben bu konuda ciddiyim çünkü ne bulacağınızı biliyorum. Ben zaten biliyorum.

Bu yüzden oraya gidin ve ne olacağını görün. Eğer hala karanlığın kalıntılarını taşıdığınızı, hala karanlığa çekilebileceğinizi ya da etkilenebileceğinizi ve ilahilerinizle, büyülerinizle cadı ve büyücü olduğunuz zamanlara geri dönebileceğinizi düşünüyorsanız, hemen şimdi oraya gitmeyi deneyin.

Bunu söylüyorum çünkü bu hâlâ kendinizle ilgili korktuğunuz şeylerden biri; “O karanlığı hâlâ taşıyorum.”

Bir kez kendinizden korkmanın ötesine geçtiğinizde, her şeyi yapabilirsiniz.

Bu fırsatı tam burada Shaumbra'yla, sizinle birlikte, “İçinizde korkacak hiçbir şey yok” demek için kullanmak istiyorum. Belki geçmiş bir yaşamda, onların bazılarının şu anda içinden geçmekte olduğu şey budur ve siz bunu şu anki rüya hallerinizde algılıyorsunuz. Belki onlar da bunu yaşıyorlar ama korkacak bir şey yok.

Orada gerçekten ne var? Derinlerde ne var? Bilinciniz. Hayal gücünüz.  Rüyalarınızın hepsi. Orada olan ışığınızın tamamıdır. Orada olan budur. İçeri girin. Keşfedin. Girin.

Bazılarınız diyor ki, “Hayır, ben bunu yıllardır yapıyorum. İçeri girip keşfediyorum.” Hayır, yapmıyorsunuz. Kendinize dair korkularınızın, sadece ölümlü bir varlık olduğunuza, öleceğinize ve hepsinin bu kadar olduğuna dair korkularınızın etrafında dolanıp duruyordunuz. Sizin korkularınız, belki de karanlık ve uğursuz bir varlık olduğunuz ve geçmişte büyük, güçlü karanlık bir varlık olduğunuza dairdir.

Yaptığınız bazı içsel yolculuklar çoğunlukla psikolojiktir. Derin yolculuklar değildir çünkü oraya girmekten korktunuz. Kuzgun şiirinde anlatıcının kendinden korktuğu, kendi karanlığından korktuğu gibi korktunuz. O, Kuzgun'un uğursuz bir sembol olmasından korkuyordu ve bu nedenle korkulara gömüldü. Korku içinde yaşadı ve korku içinde öldü.

(duraklama)

İçeri girin ve burada kelimelerle ifade edemeyeceğim şeyler keşfedeceksin. Gerçek iyiliğinizi ve Tanrısallığınızı keşfedeceksiniz.

Her şeyi yapabilirsiniz- ve bunu sadece laf olsun diye söylemiyorum- ama kendinize duyduğunuz korku sizi geride tuttu. Dış dünyadan korkmanız değil. Karanlık bir efendiden korkmanız değil, kendinizden korkmanız sizi geri tuttu.

Şimdi o korkuyla yüzleşmenin zamanı geldi. Şimdi kendinizle yüzleşmenizin zamanı geldi.

Güzel bir derin nefes alın ve Kuzgun’un çağrısını duyun, “Bir daha asla.” Artık kendinden korkmak yok.

“Neden kendi varlığımdan, kendi iyiliğimden korkayım ki? Neden kendi ışığımdan ve kendi BEN'imden korkayım ki?”

(duraklama)

Kendi korkunuzun ötesine geçtiğinizde, her şeye – her şeye – doğru derin bir nefes alın.

Güçlü bir nefes alalım ve Kuzgun’u hissedelim – onun gücünü, büyük, büyük bilgeliğini.

Kuzgun'un kehanetleri duyduğu, kendi içindeki kehanetlerin fısıltısını duyduğu söylenir ve öyledir de. Bu, kendi yolunu bildiği anlamına gelir. Kendi yolundan korkmaz. Kendisiyle karşılaşmaktan korkmaz.

Bir daha asla, sevgili Şambra. Bir daha asla.

Artık şüphe yok, geri durmak yok, acı çekmek yok. Listeyi biliyorsunuz. “Bir daha asla” listenizi biliyorsunuz.

Birlikte derin bir nefes alalım ve şimdi Kuzgun’unuzun kanatlarını açın ve kendinizi uçmaya bırakın.

(duraklama)

Gezegen için ilginç zamanlar olacak. Ama kaosu ya da karanlığı yaratanın siz olmadığınızı unutmayın. Siz değilsiniz.

Birçoğunuz hâlâ bu özellikleri üstleniyorsunuz. Bazılarınız çocukken, ailenizdeki işlev bozukluklarının sizin yüzünüzden olduğunu düşündünüz; eğer iyi bir insan olsaydınız, bunlar yaşanmazdı. Ah, birçoğunuz böyleydiniz ve tüm yükü üzerinize aldınız.

Bu gezegen değişimlerden ve ifşalardan geçerken, bunlara neden olanın siz olmadığını fark edin. Siz şimdi ışığın potansiyellerini getirenlersiniz.

Bir daha asla dışarıdaki karanlığa ve kötülüğe neden olanın kendiniz olduğunu düşünmeyin ve buna inanmayın. Siz değilsiniz. Işığı getiren sizsiniz. Herkesin kendi iyiliğini görmesi için feneri tutan sizsiniz.

Bu nedenle, sevgili Şambra, birlikte derin bir nefes alalım, çok güzel bir derin nefes. Bir daha asla.

Ve tüm Şaud boyunca bizimle olan Edgar Allen Poe’ya çok özel bir teşekkür edelim. Birkaçınızın o enerjiyi hissettiğini biliyorum, ama o, tüm Şaud boyunca bizimleydi. Onu konuk olduğunu önceden duyurmak istemedim; çünkü o zaman ona odaklanırdınız, bana değil. Ama getirdiğin büyük eserler, büyük anlayışlar ve büyük yetenek için teşekkür ederim sevgili Edgar Allan Poe.

(müzik biter)

Sevgili Edgar o zamandan beri reenkarne olmadı. Belki yakın bir zamanda olabilir, ama o bu tarafta kaldı ve sık sık Yeni Dünyalarda Kuzgun hakkında dersler vermeye devam ediyor.

Bir daha asla.

Bununla birlikte, sevgili Shaumbra, sevgili dostlar, çok sevdiğim sevgili varlıklar, Ben Egemen Alan'dan Adamus'ım.

 

Teşekkür ederim.

 

Türkçeleştiren: Kaan Bora Keskin