• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

Aydınlatma Dizisi "ŞAUD 5"

KIRMIZI ÇEMBER MATERYALLERİ

AYDINLATMA Dizisi ŞAUD 5

Geoffrey Hoppe tarafından yapılan ADAMUS SAINT-GERMAIN kanallığı,

3 Şubat 2024 tarihinde Kırmızı Çember’e sunulmuştur

www.crimsoncircle.com.              www.kirmizicember.com

 

 

Ben Ben'im, Egemen Alan'dan Adamus.

Hayal edin. Suyun altında olmanın, suyun altında kapana kısılmanın nasıl bir şey olduğunu hayal edin. Sizi suyun altında tutan çok belirgin bir şey yok. Ne başka birinin eli ne de bacağınıza bağlı bir taş. Sadece suyun altında kapana kısılmışsınız, bir nefeslik hava için can atıyorsunuz. Ne kadar dayanacağınızı merak ediyorsunuz. Oraya nasıl geldiğinizi merak ediyorsunuz. Sizi neyin kurtaracağını, neyin yüzeye çıkmanıza izin vereceğini merak ediyorsunuz, tabii eğer gerçekten yüzeye çıkabilirseniz.

Sonsuz gibi görünüyor. Her an içinizden çığlık atıyor, kurtulmak istiyor, bir kez daha nefes almak istiyor, özgürlüğünüzü istiyorsunuz. Ama bacaklarınızı ne kadar kuvvetle çırpsanız da, itseniz de, kulaç atsanız da hiçbir şey olmuyor. Hâlâ orada sıkışıp kalıyorsunuz.

Yolculuğunuz için çok fazla empati duyuyorum ve birçok durumda sizin yolculuğunuz da aynen böyle oldu. Sanki oraya nasıl geldiğinizi bilmeden bir yerde sıkışıp kalmışsınız gibi. Sanki orada kapana kısılmışsınız da çıkmak için umutsuzca çabalıyor, sizi tekrar yüzeye çıkaracak, size o kurtuluşu, özgürlüğü, nefes alma becerisini, tekrar yaşama becerisini verecek bir tür müdahalenin, bir şeyin olmasını istiyorsunuz. Yaşadıklarınız için muazzam bir empati duyuyorum. Hiç kolay olmadı.

 

Kapana kısılmak... Bile bile

Elinizden gelenin en iyisini yapıyorsunuz. Gerçekten yapıyorsunuz. Zaman zaman su altında mahsur kalmaya gülmek gibi şeyleri nasıl yapacağınızı öğrendiniz. Diğer zamanlarda, o kadar da değil. Derinlere inmeyi, "Neden buradayım?" diye derin sorular sormayı ve bir düzeyde bir amaç olduğunu bilmeyi öğrendiniz. Zaman zaman çaresizlik içinde kapana kısılmanın büyük bir hata olduğunu düşünseniz de bu bir hata değildi.

Sizi oraya, suyun altına getiren bir şey vardı, güçlü olmak, dirençli olmak ve bu bilişi takip etmek için muazzam bir yeteneğiniz var. Tam olarak ne olduğunu anlayamasanız da- şu anda sadece o nefesi almakla meşgulsünüz- dayanıyorsunuz. Orada kalıyorsunuz. Buna katlanıyorsunuz ve her birinizin yaptığı şey için muazzam bir empati duyuyorum. Bu hiç de kolay değil.

Buraya bir diğer yaşam için gelmek üzere kaydolduğunuzda bunu biliyordunuz. Biz buna hiç okumadığınız satır araları diyoruz. "Ne olursa olsun" dediniz, kağıtları imzaladınız ve buraya koştunuz. Zor olacağını biliyordunuz. Çok fazla şey oluyor. Demek istediğim, sadece biyolojik formda olmak bile başlı başına zorken, bir de zihinsel forma hapsolmak, bu yerçekimine, gezegenin bu yoğunluğuna hapsolmak çok daha zor.  Ama siz burada olmak istediğinizi ve olmak zorunda olduğunuzu biliyordunuz.

Ve neler yaşadınız. Evet, yaşadıklarınız size inanılmaz bir bilgelik ve anlatacak pek çok hikâye verecek. Ama yaşadıklarınız gerçekten insanüstü. Gerçekten öyle. Evet, zor.

Hayret ediyorum- Cauldre şu anda beni biraz yumuşak olmakla suçluyor (Linda'nın nefesi kesilir ve bazı kıkırdamalar)- ama itiraf etmeliyim ki öyleyim - daha fazlası var, sonrasında öyle olmayacağım - ama bazen nelere katlanabildiğinize, her gün nelere katlandığınıza hayret ediyorum. Ve devam ediyorsunuz çünkü orada bir şey olduğunu biliyorsunuz. Günlük yaşamda göründüğünden daha fazlası olduğunu biliyorsunuz.

Bir an için gerçekten bunun farkında olmadığınızı hayal edebilir misiniz? Suyun altında kapana kısıldığınızı, bu insan halinde kapana kısıldığınızı ve bundan daha fazlası olduğunu düşünmediğinizi ya da hissetmediğinizi. Sadece günlük hayatınıza devam ediyorsunuz. Hiçbir varlığın, hiçbir melek varlığın asla katlanmak zorunda kalmaması gereken şeylere katlanmaya devam ediyorsunuz. Ama devam ediyorsunuz. Daha fazlası olduğunu biliyorsunuz.

Ah! Ve özellikle son zamanlarda- "son zamanlarda" derken, Cauldre,"Son zamanlarda derken neyi kastediyorsun? “diye bana soruyor. Gerçekten, Cennet’in Haçı’ndan beri. Bir bakıma daha zor oldu. Bunu biliyorum. Sizi önceden uyarmalıydım ama... (kıkırdamalar artar ve biri "Çok teşekkürler" der) Çok teşekkürler, evet. Bir bakıma daha da zor oldu çünkü bilişin daha yakın olduğunu biliyorsunuz ama yine de bilmiyorsunuz. Adeta suyun altında kapana kısılmışsınız ve aniden yüzeye yaklaşıyorsunuz, aslında suyun yüzeyinde güneş ışığını görebiliyorsunuz, ama hala kapana kısılmış durumdasınız. Orada olduğunu biliyorsunuz. O atılıma, ortaya çıkmaya çok yakın olduğunuzu biliyorsunuz ama hala suyun altında sıkışıp kalmış durumdasınız. Hala nefes alamıyorsunuz.

Bildiğiniz her şeyle, buna hazırlanmak için geçirdiğiniz tüm yaşamlarla, kalabilmeniz, hala burada olabilmeniz, hala ayakta durabilmeniz ve hatta çoğu zaman gülebilmeniz neredeyse mucizevi. Şu anda her şeyin alt üst olduğunu biliyorum. Kuthumi şu anda her şeyin alt üst olduğunu bilerek hepinizle birlikte daha fazla mesai yapıyor. Ama yine de, bir şeylerin olacağını bilmek, burada olmanız gerektiğini bilmek- daha doğrusu burada olmayı siz seçtiniz - hala çok güçlü ve mevcut.

Tahammül ettiğiniz, katlandığınız şeyler için hepinize teşekkür etmek için bir dakikanızı almak istiyorum. Bu bir bakıma çılgınlık. Burada, bu gerçekten yoğun yerçekiminde, bu biyolojik gerçeklikte, zihinde yaşamak ve yine de daha fazlası olduğunu bilmek ve burada kalmak ve burada olmak. Minnettarlığımı ifade etmek için bir dakikanızı almak ve Yükselmiş Üstatlar adına bu minnettarlığı ifade etmek istiyorum.

Bunu kendi içinizde hissetmenizi, bu minnettarlığı duymanızı, her birinizden bu teşekkürü kabul etmenizi istiyorum.

(duraklama)

Tobias'ın uzun zaman önce söylediği gibi, bu sadece başka bir yaşam değil. Bu, O yaşam. Tüm benliklerinizi, tüm diğer yaşamlarınızı- onlar da Aydınlanmadan geçiyorlar - burada, gezegende eşi benzeri görülmemiş bir zamanda bir araya getirme yaşamı. Ve siz hala buradasınız, hala ışığınızı saçıyorsunuz.

Bazılarınızın hayal kırıklığına uğradığını biliyorum. Elbette bana kızıyorsunuz. Aslında her şeyden çok kendinize kızıyorsunuz. Suyun altında kapana kısılmış gibi hissediyorsunuz, bir tür kâbusun içinde yaşıyorsunuz ve suyun altındaki bu kâbusta boğulsanız da ölmüyorsunuz. Sadece kâbusun içinde yaşamaya devam ediyorsunuz. İşte bu kötü. Gerçekten kötü. Ve bazılarınız gülebilir. Bazılarınız gerçekten gülüyor. Neden bahsettiğimi biliyorsunuz.

Hayır, bu zor bir durum. Bilirsiniz, genelde insanlar boğulurken, çok kısa bir süre sonra sudan çıkacaklarının farkına varırlar ve bu çıkmazdan ölüm anlamına gelse bile kurtulacaklarını bilirler. Kısa bir süre içinde kurtulacaklardır. Ama sizi neyin tuttuğunu ya da bundan nasıl kurtulacağınızı bile bilmeden su altında öylece asılı bir şekilde duruyorsunuz ve bu hala devam ediyor, ediyor, ediyor işte aynen böyle yaşıyorsunuz. Her biriniz büyük bir ödülü hak ediyorsunuz. Ve bunu alacaksınız (Adamus kıkırdar). Yükselmiş Üstatlar Kulübüne geri döndüğünüzde gerçekten ne yaptığınızı anlayacaksınız.

Yaptığınız şey insan aklının kavrayabileceğinin neredeyse ötesinde. Bu yüzden sizden bir an için bunu hissetmenizi rica ediyorum.

(duraklama)

Hizmet ve fedakarlıktan bahsediyorsunuz. Zorluklardan bahsediyorsunuz. Neredeyse sonsuza kadar suyun altından çıkamayacakmışsınız gibi hissediyorsunuz. Bu ne zaman değişecek? Ne zaman sonunda yüzeye çıkacak, ilerleme kaydedecek ve tekrar nefes alabileceksiniz? Sadece fiziksel nefes değil, ruhunuzun, benliğinizin, tüm varlığınızın nefes alması. Ne zaman tekrar nefes alacaksınız?

Hadi bunu şimdi yapalım. Birlikte güzel, derin bir nefes alalım ve ben burada günün sonuna atlayacağım ve sonra geri gelip tüm parçaları ve bölümleri dolduracağız. Şimdi tam zamanı ve bu bir vaat değil. Bu başka bir havuç ya da benzeri bir şey değil. Bunu aşacağız. İşin ilginç yanı, bu boğulma senaryosunu, sıkışıp kalma senaryosunu aşacağız ama illaki gidip tekrar yüzeye çıkıp hava solumak zorunda değilsiniz. Çok farklı bir yere gidiyorsunuz. Başka bir deyişle, daha önce bulunduğunuz yere geri dönmeyeceksiniz. Başka bir şey var, o burada ve hazır.

Hadi bunun için derin bir nefes alalım.

Uzun zamandır bugünü bekliyordum, neler yaşadığınızı biliyordum ve yol boyunca sizinle birlikte yürüyordum. Hatırlayın, Shaumbra'ya ilk geldiğimde "Yolun her adımında yanınızdayım" demiştim. Neler yaşadığınızı ve bunun ne kadar zor- ve güzel - olduğunu biliyorum. Bunun bazı güzel yanları da var, eğer suyun altında nefes alamamanın güzel olduğunu düşünüyorsanız (Adamus kıkırdar). İçinde bazı güzellikler de var.

Ama sonunda Shaumbra ile o noktaya geldik ve bu bir tür Ayrılık Noktası ve oraya gideceğiz. Oraya gideceğiz.

 

Büyük Resminiz

Güne başlarken hep birlikte derin bir nefes alalım. Linda mikrofonda.

LINDA: Ah-oh.

ADAMUS: Suyun altında nefes alamamaktan daha kötü ne olabilir? Mikrofonu Linda'dan alıyorum (birkaç kıkırdama). Seyirci ışıklarını açacağız (Linda somurtuyormuş gibi yapar). Mesele sen değilsin, mesele o lanet mikrofon! (daha fazla kıkırdama). Biliyorsun, eğer mikrofon olmasaydı, hiçbir sorunun olmazdı, değil mi? Tamam. Pekâlâ. Başlayalım.

Soru şu- ve bu bir tür - bunun hakkında düşünmeli, biraz hissetmelisiniz. Büyük resminiz nedir? Hm. "Peki, bununla ne demek istiyorsun, Adamus?" diyorsunuz. Söylemeyeceğim. Büyük resmin nedir? Tamam, başlayalım.

LINDA: Oh, istiyorsun ... tamam.

ADAMUS: Nereye istersen.

LINDA: Tamam.

ADAMUS: Senin büyük resmin nedir? Lütfen.

HENRIETTE: Özgürlük.

ADAMUS: Özgürlük. Tamam. Sen burada suyun altında otururken bana bundan biraz daha bahset. Neyden özgürlük? Seni geride tutan ne?

HENRIETTE: Nihayetinde, Ruhun özgürlüğü.

ADAMUS: Tamam.

HENRIETTE: İfade etme özgürlüğü. Bir insan olarak, fiziksel oyunlardan özgür olmak.

ADAMUS: Tamam.

HENRIETTE: Bilirsin işte, geçim, iş güç gibi senaryolar. Bilirsin, her gün bir şeyleri gerçekleştirmek için oynamak zorunda olduğunuz oyun.

ADAMUS: Evet. Bu senin zamanının ve enerjinin çoğunu alıyor mu?

HENRIETTE: Şu anda öyle.

ADAMUS: Evet. Evet, öyle.

HENRIETTE: Bu oldukça ciddi.

ADAMUS: Evet. Zor bir konu. Zaman kaybı değil mi? Burada, gezegende gerçek bir Üstatsın ve gelir, iş ve bunun gibi şeyler hakkında endişelenmen gerekiyor.

HENRIETTE: Benim bununla işim bitti.

ADAMUS: Evet. Ve bu acı veriyor.

HENRIETTE: Çoktan bitti.

ADAMUS: Evet.

HENRIETTE: Acıtıyor. Somut bir şekilde acıtıyor.

ADAMUS: Evet.

HENRIETTE: Oyunun ya da hayatın bu aşamasında, beş ya da on yıl önce yaşayacağım endişeyi yaşamadığım için minnettarım. Ancak- ve evet, "izin vermek" var ve sonra "aerotheon" var ve ...

ADAMUS: Eh, bir işin ya da paranın olmamasının tam ortasında olman...

HENRIETTE: Bu saçmalık!

ADAMUS: ... çok saçma.

HENRIETTE: Adamus, bu ...

ADAMUS: Yani- evet.

HENRIETTE: Evet.

ADAMUS: Hayır, gerçekten öyle.

HENRIETTE: Ve bu başka bir şarkı olacak. Tamam, hangi şarkı? (iç çeker)

ADAMUS: Bazen tüm bu şeyleri ortaya koymak zorunda olduğum için kendimi suçlu hissediyorum, bir tür dikkat dağıtıcı, bir tür ...

HENRIETTE: Bunu sen mi uydurdun?

ADAMUS: Hayır. Bir çeşit umut ve diğer her şey. Uydurma değil ama bazen "Oh, sadece aerotheon yapacağız ve biraz müzik dinleyip havalanacağız" diye konuşuyoruz. İşin zor kısmını da biliyorum. Bu günlük yaşam senaryolarıyla karşı karşıyasınız ve içinde bulunduğunuz bu boğulma durumundan nasıl çıkacaksınız? Birisi boğulurken bu parlak müziği çalmak ve aerotheon'a gideceğimizden bahsetmek pek bir işe yaramıyor. Umurlarında değil.

HENRIETTE: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Gerçekten umursamıyorlar. Tek istedikleri bir müdahale, bir elin onları çekip çıkarması ya da kötü rüyadan uyanmak. Ama hayır, bu gerçek hayat senaryolarının ortasında olduğunuzda zor oluyor. Evet, öyle. Peki, özgürlük. Para sorunlarından özgürlük mü? Günlük yaşam sorunlarından mı?

HENRIETTE: Her ikisi de.

ADAMUS: Evet. Tamam.

HENRIETTE: Evet. Ben gerçekten Üstat Benliğim olmayı ve kim olduğumu gerçekten ifade etmeyi diliyorum.

ADAMUS: Tamam.

HENRIETTE: Bir simide dönüşmek zorunda kalmadan ya da yıllar öncesinden Gumby'yi hatırlayanlarımız bilirler. (kıkırdar).

ADAMUS: Gumby, doğru.

HENRIETTE: Bu ifadeyi kullanıyorum. Kendimi bir "sakız "a dönüştürmek zorundaymışım gibi hissediyorum, bilirsiniz, yuvarlak deliğe sığmak için ...

ADAMUS: Kızgın mısın?

HENRIETTE: Anlamadım.

ADAMUS: Kızgın mısın?

HENRIETTE: Sanırım, bilirsin, her şeyin altında, tekrar bir sakız olmak zorunda olduğum için üzgünüm.

ADAMUS: Doğru.

HENRIETTE: Bilirsin, durum ne olursa olsun.

ADAMUS: Kızgın olmalısın. Yani, gerçekten kızgın olmalısın. Spiritüel olmanın bütün o yanılgılarından birisi de her zaman sakin ve soğukkanlı olmalısınızdır. Bu hiç de doğru değildir. Duygular ve hislerle öfkelenirsiniz ve öfkelenmede bir sorun yok. Hıncını Alberto'dan çıkarma (birkaç kıkırdama), ama bilirsin. Hayır, biliyorsun, şu makyo yanılsaması var: "Ben bir Üstat olmalıyım ve sinirlenemem. Üzgün olamam." Eğer üzülüyorsan sorun değil. Bazen bu enerjiyi hareket ettirmek iyidir. Bir sürü sıkışmış enerji var. Bunu hareket ettirmek iyidir. Boğulan kişi ...

HENRIETTE: Evet, doğaya kaçıyorum. Yani, öyle sabahlar oluyor ki, bilirsin, yataktan kalkıp normal sabah rutinini yapabiliyorum. Ama bu zorlayıcı, çünkü, tamam, bugün ne yapacağım? halindeyim.

ADAMUS: Doğru.

HENRIETTE: Tamam, Ruh bundan sonra ne yapmam gerektiğini söylüyor? Yani, evet, elinde upuzun bir liste var ve bunu uygulayabilirsin. Gününü projelendirebilirsin.

ADAMUS: Bu biraz saçmalık. Yani, gerçekten saçmalık.

HENRIETTE: Evet. Ama eskiden böyleydi. Artık işe yaramıyor.

ADAMUS: Evet.

HENRIETTE: Ve bunu gerçekten iyi yapabilirim, ancak şu anda bulunduğumuz yeni paradigmada işe yaramıyor.

ADAMUS: Ve boğulurken küçük klişeler gerçekten işe yaramıyor. Mesela, boğulurken "Derin bir nefes al" gerçekten işe yaramıyor (birkaç kıkırdama).

HENRIETTE: Hayır, işe yaramıyor.

ADAMUS: Pek işe yaramaz. Hayır.

HENRIETTE: Yaramıyor.

ADAMUS: Evet. Ya da sadece " Boğulmanın içinde rahatla" (daha fazla kahkaha). Biliyorsun, pek işe yaramaz (Adamus kıkırdar).

HENRIETTE: Bunu söylediğine sevindim. Bu mükemmel bir açıklama.

ADAMUS: Hayır yaramaz ve bunun farkındayım. Farkındayım. Bazen Yükselmiş Üstatlar Kulübüne geri dönüyorum ve " Of!" diyorum. Biliyorsunuz, evet, burada birkaç lokma daha ve azıcık daha umut alıyorsunuz. Ben sadece hepinizin bu noktaya ulaştığından emin olmaya çalışıyordum ama bazen biraz utanıyorum. Bazen ben- aslında Yükselmiş Üstatlar Kulübünde eski bir rahip var ve bazen gidip günah çıkarıyorum (daha fazla kıkırdama). Pek sayılmaz.

HENRIETTE: Üzgün olmana sevindim (kıkırdarlar). Bunun için sorumluluk almalısın (kıkırdar).

ADAMUS: Evet. Ve bunun gerçekten çok zor olduğunu kabul ediyorum. Çok yorucu. Korkunç bir şey. Ve bazen merak ediyorum, "Neden kaldınız ki? Neden burada kalıyorsunuz?" Bazen merak ediyorum, "Bu çılgın bir grup. Burada olmak zorunda değiller. Bunu yaşamak zorunda değiller. Neden kalıyorlar?" Sonra da "Onlar kaldığı sürece ben de kalmak zorundayım. Yani hepimiz kalıyoruz!" Yani, bilirsiniz (bazı kıkırdamalar), hepimiz çılgın bir gemideyiz.

HENRIETTE: Şunu söyleyebilirim ki, ne olursa olsun- bu terimi sevmiyorum - "ne olursa olsun" kalmak için imza attım, biliyorsun, çünkü bunu kabul ettik. Ama zurnanın zırt dediği yer burası.

ADAMUS: Evet.

HENRIETTE: Yani bunu yapacağımızı söyledik; biz bunu yapacağız.

ADAMUS: Basit ifadeyle, "Bırak sana gelsin. Bırak sana gelsin." [Öğğh] Değil mi?

HENRIETTE: Bunu yapabilir miyim? (Orta parmağını kaldırır.)

ADAMUS: Değil mi? Evet. Bunu kameraya göstermelisin, burada (tekrar yapar). Evet, evet. Hayır, saklamayın. Orada sinmiş gibisin, bilirsin (bazı kahkahalar).

HENRIETTE: Kızgın değilim. Kızgın değilim. Gerçekten değilim.

ADAMUS: Kızgın olmakta sorun yok! Kızgın olmakta sorun yok (güler). Aslında, biz bu öfkeyi alacağız ve onu ortaya çıkmak için kullanacağız (iç çeker). Evet.

HENRIETTE: Ben arzum..- benim yüzeye çıkmaya ihtiyacım var.

ADAMUS: Güzel. Ve küçük bir uyarıda bulunacağım. Yani, biz bunu yaparken- ve bu arada ben bu konuda ısrarcıyım çünkü ben biraz yaşlanıyorum. Yaklaşık 87 milyon yaşındayım ve sadece ... (daha fazla kıkırdama). Bu şeyden kurtulmak istiyorum.

HENRIETTE: Evet.

ADAMUS: Ve gerçekleşen pek çok dinamik var. Sadece bireyler olarak sizde değil, bu gezegende, evrende ve her yerde. Tüm bunların mümkün olabilmesi için hizalanması ve birleşmesi gereken pek çok dinamik var ama bu uzun zaman alıyor.

Şikâyet etmek gibi olmasın ama Yükselmiş Üstatlar Kulübü'ne geri dönüp kitap okumak, şarkı söylemek, müzik çalmak ve rahatlamak isterdim. Ama her gün, bilirsiniz, her gün Shaumbra şikayetleri ve sorunları var (bazı kıkırdamalar). Sizce kendime ayıracak hiç zamanım var mı? Cauldre, sürekli ne kadar yorgun olduğundan ve yapması gereken onca işten yakınıyor. Peki ya ben!? Biliyor musun?! Ben çobanım ve sorumlu olan benim. Oh, şikâyet etmek istemem ama... (birkaç kıkırdama) Neyse, birkaç ...

HENRIETTE: Teşekkür ederim, Adamus.

ADAMUS: ... dipnotla ilgileniyorum. Bu konuda bir şeyler yapacağız, çünkü sanırım hepimiz bundan bıktık, değil mi? Tamam. Bir şeyler yapacağız. Bir şeyler yapacağız. Ama bunu yaparken- daha sonra açıklayacağım - bunda hiçbir işleme yer yok. Bununla işimiz bitti. Takılıp kalanlara yer yok. Çevrede olmayı ve enerjiyle beslenmeyi seviyorlar. Buna yer yok. Fazla düşünmeye de yer yok. Hiç yok. Yani, bu büyük bir boğulma grubu. Çıkış yolumuzu sihirle bulmalıyız, tamam mı? Teşekkür ederim.

Peki, iş sorunları neler? İşini mi kaybettin?

HENRIETTE: Pozisyon ortadan kaldırıldı ve ...

ADAMUS: Sen de- bum! - bittin.

HENRIETTE: Evet.

ADAMUS: Evet.

HENRIETTE: Ondan sonra çok gurur duyduğum harika bir projeyi bitirebildim ve bir kitap yayınladım.

ADAMUS: Güzel.

HENRIETTE: Ama, bilirsin, sonra, bütün o röportajlar ve en tepeye kadar çıkmak, ikinci, üçüncü, dördüncü röportaj, bir saat boyunca CEO'lar ve tüm bunlar ve ...

ADAMUS: Ama yine de elendin.

HENRIETTE: "İki adaydan biriyim" e kadar gelebildim. Ve bana dediler ki, "Karar vermek çok zordu."

ADAMUS: Doğru, doğru, doğru.

HENRIETTE: Biliyorsun, ama mesele şu ki, şu anda bir maaş çekine sahip değilim.

ADAMUS: Doğru.

HENRIETTE: Evet.

ADAMUS: Klişe laflar etmek istemem ama bu iyi bir şey. O ortamdan çıkman gerekiyordu. Gerçekten.

HENRIETTE: Öyle, evet.

ADAMUS: Ama insan "Ne yapacağım?" diye endişeleniyor ve bilirsiniz, faturalar ve diğer her şey. Ama dışarı çıkmak zorundaydın.

HENRIETTE: Evet. Büyüme ve ruh olarak genişleme fırsatım olduğunu söyleyebilirim.

ADAMUS: Doğru.

HENRIETTE: Son yedi ayda o kadar çok şey oldu ki, eğer pazartesiden cumaya normal bir işte çalışıyor olsaydım bu asla ama asla gerçekleşmezdi.

ADAMUS: Kesinlikle.

HENRIETTE: Ne olduğu, nerede olduğu önemli değil.

ADAMUS: Kesinlikle.

HENRIETTE: Bilirsin, bunu kabul etmek zorundayım ve bunun için minnettarım.

ADAMUS: Ama insan hala korkuyor, "Bundan sonra ne olacak?"

HENRIETTE: Arabaya benzin koymak zorundasın. İpoteği ödemek zorundasın.

ADAMUS: Evet.

HENRIETTE: Bilirsin, çok temel şeyler.

ADAMUS: Evet. Tüm bu insan oyunu oynama, boğulan insan olma saçmalığının gerçekten sona erdiğini görmek isterdim.

HENRIETTE: Gezegende istediğim yere gidebilmek için özgür olmak isterdim.

ADAMUS: Güzel, teşekkür ederim. Teşekkür ederim. İyi başlangıç (bazı alkışlar ve Adamus ıslıkları). Sıradaki. Senin büyük resmin nedir, Tracy?

TRACY: (iç çeker) Bırak da kelimelerin içine gireyim. Sanki şöyle bir bilince sahibim ve birkaç tane vardı- zamanı bile bilmiyorum, her neyse - lanet olası bir hafta önce. Bunu deneyimlemek istiyordum. Lanet olası orada olduğunu biliyorum. Ben onu burada istiyorum.

ADAMUS: Evet!

TRACY: Sanki tüm varlığım "Olması gereken her neyse, lütfen şimdi olabilir mi!" der gibiydi.

ADAMUS: Doğru.

TRACY: Sanki istediğim tek şey buydu.

ADAMUS: Evet.

TRACY: Umurumda değil. İstemiyorum, mesela, bununla gerçekten rezonansa giriyorum çünkü ölmekten korkmuyorum! Burada kalmaktan korkuyorum ...

ADAMUS: Doğru, doğru!

TRACY: ... bu lanet tuzağın içinde. Bu çok sinir bozucu!

ADAMUS: Boğulmak gibi. Sadece bundan kurtulmak istiyorsun. Sadece boğul!

TRACY: Benim korkum da bu. Benim korkum ölmek değil. Benim korkum şu: " Aman Tanrım! Kalmaya karar verdiğim için hayatımın geri kalanını bu şekilde mi yaşayacağım?"  Çünkü ben sevmiyorum- biliyor musun?

ADAMUS: (kıkırdar) Doğru.

TRACY: Yani, bundan çok sıkıldım!

ADAMUS: Evet! Ve sonra beklersin, beklersin ve hiçbir şey olmaz.

TRACY: Beklemekten bıktım!

ADAMUS: Ve sonra- evet, ve bir yandan da birkaç klişe laf daha edersin, ama hala boğuluyorsundur.

TRACY: Vır, vır, vır, vır, vır! Ve bu saçmalık!

ADAMUS: Evet, kesinlikle! Aynen öyle. Bunu söylerken bana bakma (Adamus kıkırdar ve bazı alkışlar). Teşekkür ederim. Bence şu anda pek çok kişinin hissettiği şeyi ifade ettin. Bu inanılmaz bir hayal kırıklığı ve sonra hiç "Bütün bunları ben mi uyduruyorum?" dediğin oluyor mu?

TRACY: Evet, her seferinde- tamam, mesela ...

ADAMUS: Mikrofon, lütfen.

TRACY: Aslında ben de bundan sıkıldım çünkü...

ADAMUS: Linda sana mikrofonu getirecek.

TRACY: Üzgünüm.

ADAMUS: Bunu tekrar söyle ki dünya duyabilsin.

TRACY: Ben de bu oyundan bıktım. Yani-eskiden var olan bir şüphe var, "Ben deli olmalıyım. Bunu uyduruyor olmalıyım." Çünkü muhtemelen hepinizin bunu yaşadığını düşünüyorum, genişliyorsunuz ve "Evettt!" diyorsunuz, "İşte bu!" Bilirsiniz, bu bakış açılarına sahipsiniz.

ADAMUS: Evet.

TRACY: Ve sonra "Kahretsin! Bunu ben uyduruyordum." dersiniz. (Adamus kıkırdar) Yani bu, ne bileyim, on yıl kadar sürüyor. Sonra "Artık umurumda bile değil!" diyorum. Yani enerjim yok ya da onu da sikeyim işte!

ADAMUS: Evet!

TRACY: Yani, bilmiyorum, sanki hiç ... of! Özür dilerim.

ADAMUS: Ve sonra ...

TRACY: Özür dilemiyorum! (daha fazla kahkaha)

ADAMUS: Hayır, özür dilemiyorsun! (Adamus kıkırdar)

TRACY: İşte böyle hissediyorum! İşte böyle hissediyorum! (daha fazla alkış)

ADAMUS: Özür dilemiyorsun (Adamus kıkırdar). Güzel. Teşekkür ederim. Ve bu çok zor çünkü her şeyi deniyorsunuz ve hiçbir şey işe yaramıyor. Ve sonra sadece- umut etmeye devam ediyorsunuz ama hiçbir şey olmuyor. Sonra ne yapıyorsunuz? Varoluşun dışına mı çıkmaya çalışıyorsunuz? Demek istediğim, kelimenin tam anlamıyla kendinizi uyuşturmaya çalışıyorsunuz. Bu işe yaramaz çünkü çok fazla şey biliyorsunuz. Ama bildiklerinizden şüphe duyuyorsunuz. Ve bu çılgın bir zaman. Gerçekten çılgın bir zaman. Ve siz boğulurken okyanustaki tüm balıklar gelip sizi izliyor ve "Vaay! Olanlar gerçekten çok garip." Defol git buradan, balık! Teşekkür ederim. Sıradaki. Büyük resim.

JIANG: Merhaba, Adamus.

ADAMUS: Merhaba. Seni tekrar görmek güzel.

JIANG: Ben de seni gördüğüme sevindim. Benim için bu, temelde etrafınızda sizi engelleyen, gerçekten istediğiniz şeyi yaratmak için hayatınızı biraz daha zorlaştıran çok fazla yerçekimi olmadan yaratabilmek olurdu.

ADAMUS: Sen ne yaratırdın? Yaratmakla ilgili büyük resmin nedir?

JIANG: Şey, şu anda- bir süredir bir YouTube kanalı yapmak istiyordum, yani daha insani bir düzeyde bir şeyler hakkında konuşmak gibi.

ADAMUS: Doğru.

JIANG: Biraz da komedi katarak tabii ki.

ADAMUS: Hı hı.

JIANG: Ve gerçekten düşündüğüm bir diğer şey de müteahhit olmak, inşaat yapmak istiyorum.

ADAMUS: Ah, güzel.

JIANG: Evet.

ADAMUS: Hadi daha büyük resme gidelim. Daha büyük resim (Jiang iç çeker), çünkü biliyorum ki bu- yani, bunlar güzel şeyler, ama şu anda gerçekten büyük resmin nedir?

JIANG: (tekrar iç çeker) Sanırım, bir bakıma, ışığımı parlatmak, güç diyemem.

ADAMUS: Hı hı. Evet, teşekkür ederim

JIANG: Ama insanlara göstermek için ışığımı parlatmak diyebilirim, çünkü insanlara sonunda umut olduğunu göstermek istedim. Ben, yetiştirilirken her şeyin çok da kolay olmadığı şartlarda büyüyen insanımdan geliyorum, biliyorum bu kulağa çok insani geliyor - ama sadece tünelin sonunda ışık olduğunu göstermek istedim.

ADAMUS: Tamam. Güzel. Güzel. Teşekkür ederim. Birkaç tane daha. Büyük resmin nedir? Büyük resim.

LINDA: (odanın diğer ucuna koşarken fısıldar) Bakalım.

ADAMUS: Oh. Linda odanın o tarafına koştuğunda, herkesin kafası aşağı iniyor (kahkahalar).

PATRICIA: Arka arkaya iki kez. Bu çok fazla.

ADAMUS: Biliyorum. Düşünüyordum da ya senden hoşlanıyor ya da hoşlanmıyor (Patricia kıkırdar) ikisinden biri. Ama evet.

PATRICIA: Tamam.

ADAMUS: Geçen ay buradaydık, değil mi?

PATRICIA: Evet. Evet ve ondan önce de beş yıl olmuştu, yani (tekrar kıkırdar).

ADAMUS: Evet. Evet.

PATRICIA: Peki, büyük resimde ortaya çıkan şey, kendime güvenmek ve çok fazla düşünmemek. Ama bir başka fikir ise; 40 yıl önce ruhsal bir uyanış yaşadım ve her şey değişti. Yaklaşık üç ya da dört, birkaç ay boyunca sevgi dolu olduğum bir dönem geçirdim ve etrafta dolaşırken gördüğüm herkesin ruhunu gördüm. Ve bu oldukça derin bir şeydi.

ADAMUS: Evet. Bunun için sana ilaç verdiler mi? (birkaç kıkırdama)

PATRICIA: Yani, gerçekten iyiydi.

ADAMUS: Şaka yapıyorum çünkü çok sık ...

PATRICIA: Ve sonra durdu.

ADAMUS: Evet. Sonra durdu, evet.

PATRICIA: Sonra uyanış başladı ve bütün o gerçeklerle yüzleştim. Ama o zamanı hatırlıyorum ve onu düşündüğümde, benim için büyük resim ona geri adım atabilmek olurdu.

ADAMUS: Evet. Ama uyanışa geri dönmeyeceksin.

PATRICIA: Şey, geri dönmeyeceğim ama o deneyimi yaşamak ...

ADAMUS: O duyguyu yaşamak.

PATRICIA: ... Benliğim ile aynı hizada olma deneyimi.

ADAMUS: Doğru.

PATRICIA: Ve hepsi ...

ADAMUS: Evet. Birinin uyanışın ilk kısmından geçmesi ve aniden, hapsedilmişliklerinin bir kısmından kurtuldukları için aniden yola geri dönmeleri ilginç değil mi? Ve o kısa süre boyunca her şey büyülü ve güzeldir. Ama sonra- viyuvv! - sonra yokuş aşağı gider. Evet, öyle. Sonra zorlaşır.

PATRICIA: Evet.

ADAMUS: Çünkü temelde kendini yeniden yaratıyorsun, bilirsin, bir nevi kendini yok ediyorsun ve aynı zamanda yeniden yaratıyorsun. Bu zor bir şey.

PATRICIA: Evet.

ADAMUS: Evet. Ve bu konuda da bir dipnot düşeceğim. Yıllar boyunca Shaumbra ile yaptığımız tüm çalışmalar, onlar gerçekten de bu gezegende Aydınlanmaya uyanışın tarihidir. Yani temelde yaptığımız şey kendimizi izlemek. Bu kaydedilmiş bir tarih, böylece daha sonra gelenler bunu görebilecek ve anlayabilecekler çünkü siz bu deneyimden geçtiniz ve umarım onlar bazı zor kısımlardan geçmek zorunda kalmayacaklar. Yani burada gerçekten yaptığımız şey, tüm bu tarihi ortaya koymak, bir tür referans rehberi sağlamak. Güzel. Yani büyük resim senin (Henriette) söylediğin gibi, özgürlük.

PATRİCİA: Evet, özgürlük güzel. Evet.

ADAMUS: Tamam. Güzel. Birkaç tane daha. Bunun olacağını biliyordun.

YULIA: Biliyordum.

ADAMUS: Evet.

YULIA: Biliyordum.

ADAMUS: Senin büyük resmin nedir?

YULIA: Sanırım grubumuz için, bu – Dünya’daki ilk projemiz değil. Başka bir tane olacak.

ADAMUS: Tamam.

YULIA: Yani, zaten bir seviyede başladık. Ve suyun içinde olduğumuz için biraz kör sayılırız.

ADAMUS: Hı hıı. Evet.

YULIA: Eğer bilirsek, eğer gerçekten kim olduğumuzu hatırlarsak, bu bize gerçekten yardımcı olur.

ADAMUS: Yani, eğer aniden hatırlarsan, su öylece gider mi?

YULIA: Su ya da kum ya da ... ne olduğu fark etmez.

ADAMUS: Evet.

YULIA: Çünkü sen kim olduğunu biliyorsun.

ADAMUS: Doğru. Ve daha önce de söyledim, bu ille de gidip ortaya çıkmak, yüzeye geri dönmek ve o nefesi almakla ilgili değil. Ama ya gerçekten hatırlarsanız, yüzeye çıkarsanız, aniden suyun içinde olmadığınızı fark ederseniz? Bu bir bakıma çok gerçek bir yanılsamaydı. Ama gerçekten o suyun içinde değilsiniz ve boğulmuyorsunuz.

YULIA: Evet.

ADAMUS: Evet.

YULIA: Bunun bir yanılsama olduğunu hissedebiliyorum. Ben bunu zaten hissediyorum.

ADAMUS: Evet.

YULIA: Ama ben hatırlamıyorum. Yani, hatırladığım bazı parçalar var. Ve ben size tamamen katılıyorum kızlar. (daha önce konuşanlara söyler) Yani, bu bir artı.

ADAMUS: Doğru. Doğru. Peki büyük resmi birkaç basit kelimeyle ifade edersek, bu ne olurdu?

YULIA: Bu bir his ve bu sizin gerçekte kim olduğunuza dair bir bilgi.

ADAMUS: Tamam.

YULIA: Ve ek olarak, anılar.

ADAMUS: Tamam. Evet, bunun üzerinde bir an duraksadım – anılar. Bunun üzerinde biraz duracağım.

Anı, genellikle geriye dönmekle, daha önce olduğunuz bir şeyi hatırlamakla, bir qualia (çağrışım) ile, geçmişten bir şeyle ilişkilendirme ile ilgilidir. Nereye gittiğinize, gerçekte kim olduğunuza dair bir anı yoktur. Hiçbir anı yoktur. Yani geri dönmek gibi bir şey değildir bu. Spiritüel tiplerin birçoğunu yadırgadığım şeylerden birisi de budur. Onlar her zaman bir yere geri dönmekle ilgilidirler. Geri dönüş olmadığını anlamıyorlar. Bu bir şeye dönüşmektir. Kendinizi geçmişte bulmak değildir, kendinizin bile bilmediği, ruhunuzun bile bilmediği Benliğinizi bulmaktır. Çok daha ötesine geçmektir.

YULIA: Evet.

ADAMUS: Yani bu, orada bir şeyin var olduğuna dair bir biliştir, ama eski bir anıya geri döndüğünüze dair bir biliş değildir. Lemurya'ya, Atlantis'e ya da bunun gibi herhangi bir yere geri dönmenin ne anlamı var?

YULIA: Dinle, biz çok fazla film izlemeyiz. Çok fazla kitap okumayız.

ADAMUS: Doğru.

YULIA: Ama eğer geçmiş yaşamınızdan bir şey hatırlarsanız, bu bir hikâye gibidir. Bu bir eğlencedir. Bunda yanlış bir şey yok.

ADAMUS: Evet, bir sürü geçmiş yaşamı hatırlamak dikkat dağıtıcı da olabilir. Yani, bazı şeyleri hatırlamak ilginçtir ama dikkat dağıtıcı da olabilir.

YULIA: Geçmiş bir yaşamı hatırlamaktan bahsetmiyorum. Varlığımızın bütünlüğünden bahsediyorum. Yani benim kim olduğumu hatırlamaktan.

ADAMUS: Evet ve şu anda bütünüyle ruhunuz olmanın nasıl bir şey olduğunu hatırlasanız bile, bunu hatırlasanız bile, bir sonraki adıma geçtiğimizde bu böyle olmayacak. Onun nasıl bir şey olduğunu hatırlamayacaksınız. Bu yepyeni bir şey olacak, ben buna cennet diyorum. Oradayken nereden geldiğinize dair bir hatırlama olacak, şu anda sahip olmadığınız net bir hatırlama. Ama ona geri dönmenin bir anlamı yok; bu çok, çok yeni bir şeyin kapısını açıyor.

YULIA: Tamam (kıkırdarlar).

ADAMUS: Evet, "Her neyse, Adamus."

YULIA: Her neyse!

ADAMUS: Her neyse! (kıkırdamaya devam ederler) Harika. Teşekkür ederim.

YULIA: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Minnettarım.

LINDA: Daha?

ADAMUS: Devam edin, lütfen.

LINDA: Tamam.

ADAMUS: Senin için büyük resim nedir?

LINDA: (fısıldar) Tamam. Tamam. Tamam.

ADAMUS: Ahh!

SHAUMBRA 1 (kadın): Özgürlük dediğinde, benim de aklıma ilk gelen buydu.

ADAMUS: Evet.

SHAUMBRA 1: Ama aynı yönde gelişmedi. Gerçekten güzel bir şekilde ifade etti ama benim içinse bunun daha çok, kendime koyduğum prangalardan kurtulma özgürlüğü olduğunu düşünüyorum.

ADAMUS: Doğru. Bunu neden yaptın? Neden o prangaları taktın? Kelepçelenmekten hoşlanıyor musun?

SHAUMBRA 1: Ben- oh, bunu söyleyemem, doğru. Kendini koruma belki? Korku.

ADAMUS: Tamam. Orada çok prangan kaldı mı?

SHAUMBRA 1: Salıveriyorum ama eminim hala ortaya çıkacak olanlar vardır.

ADAMUS: Evet. Tamam. Ve serbest bırakmak, yani, biraz yavaş mı? Yoksa hızlı mı yapıyorsun? Ya da bilirsin, bu senin için nasıl gidiyor?

SHAUMBRA 1: Son zamanlarda daha yoğun. Aralık ayında SES'e katıldım ve bununla birlikte gerçekten yükseldiğini hissettim.

ADAMUS: Evet.

SHAUMBRA 1: Ve bu zor, acı verici ama aynı zamanda çok özgürleştirici.

ADAMUS: Evet.

SHAUMBRA 1: Ve daha fazlasını serbest bıraktıkça kendimi çok daha iyi hissedeceğimi tahmin ediyorum.

ADAMUS: Doğru. Ve biliyorsun serbest bırakmak harika bir şey- hepiniz bunu yaşadınız, bir dereceye kadar yaşamaya devam edeceksiniz - ama ben gerçekten bunu patlatmak istiyorum. Yani, sadece bitirmek istiyorum (kıkırdar). Yani, o noktadayız, değil mi?

SHAUMBRA 1: Evet, ama- ben de bunu düşünüyorum, sadece kırıp açmak istiyorum ...

ADAMUS: Ah, evet!

SHAUMBRA 1: ... ama sonra "Bununla nasıl başa çıkacağım?" diye düşünüyorum. (Biliyorsunuz, burada hala yaşamakta olduğum bir hayatım var. Ama ilerledikçe her şey yoluna girecekmiş gibi geliyor.

ADAMUS: Bu biraz komik, neredeyse bir çelişki değil mi? Bilirsiniz, "Özgür kalmak istiyorum. Açılmak, tüm bu şeylerin içinden geçmek istiyorum. Ama hayatım ne olacak? Bilirsiniz, uzaklaşmaya çalıştığım hayatım" (kıkırdama). Bu biraz garip bir çelişki.

SHAUMBRA 1: Evet.

ADAMUS: Ve anlıyorum, çünkü insan merak ediyor, "Peki, eğer tam gaz gidersem, eğer sadece- pffff! - bu şeyi havaya uçurursak," diye merak ediyor, insan "Evet ama ben ne olacağım? Günlük hayatım ne olacak?" Bu noktada bunun için endişelenmeyin bile. Endişelenemezsiniz. "Evet ama günlük insan benliğime ne olacak?" diye düşünme lüksünüz bile yok. İnsan bu konuda endişelenir ve bilirsiniz, "İşime ya da eşime ne olacak? Çocuklarım ne düşünecek?" Püfff! Bu noktada, bunun bir önemi var mı?

SHAUMBRA 1: (duraklar) Giderek daha fazla bu şekilde hissediyorum, ama çok uzun zaman önce bundan ne kadar korktuğumu da hatırlıyorum.

ADAMUS: Doğru. Doğru. Yani, harika bir dram. İnsanınız var, bilirsiniz, hayatları var ve hayatlarının daha iyi olmasını istiyorlar. Ama gerçekte olan şey sizin o yaşamdan tamamen çıkmanızdır. Ve insan der ki, "Peki, ne olacak? Bana ne olacak? Ölecek miyim?" Ya da birinin dediği gibi, "Ölürsem artık gerçekten umurumda değil." Ya da bilirsiniz, "Ailem beni terk edecek mi?" veya "İnsanlar bana deliymişim gibi mi davranacak?"

SHAUMBRA 1: Deli (hafifçe kıkırdar).

ADAMUS: Evet. Evet ve artık böyle bir lüksümüz yok. Bunun üstesinden gelmeliyiz. Güzel. Bir tane daha. Teşekkür ederim. Büyük resim. Büyük resmin nedir? Online olarak izleyen herkesin de bunu hissetmesini istiyorum. Büyük resminiz nedir? Evet.

TAMARA: Benliğimin tam bedenlenmesi.

ADAMUS: Tamam.

TAMARA: Evet. Bu benim büyük resmim.

ADAMUS: Tamam.

TAMARA: Üç ya da dört günlük iyilik halinden yoruldum ve sonrasında kendimi bile hissetmemekten.

ADAMUS: Doğru.

TAMARA: Ben şöyle demediğim sürece ...

ADAMUS: Hiç geriye düşeceğinizden ve bütünleşmiş hissettiğiniz o birkaç günü bile yaşayamayacağınızdan endişe ettiğiniz oluyor mu?

TAMARA: Evet.

ADAMUS: Evet. Korkutucu. "Ya geri düşersem?" Evet. Şu anda sinirli misin?

TAMARA: Dün gece öyleydim.

ADAMUS: Öyle miydin? Tamam. Ne yapıyordun? Neden hayal kırıklığına uğradın?

TAMARA: Kendimi yalnız hissettim.

ADAMUS: Öyle mi?

TAMARA: Evet.

ADAMUS: Ve? 11 çocuğun var. Nasıl yalnız hissedersin ki?

TAMARA: Çünkü otelde tek başımaydım.

ADAMUS: Oh! Tamam (kıkırdarlar). Hepsini davet edebilirdin.

TAMARA: Evet.

ADAMUS: Yani tam bedenlenme.

TAMARA: Evet.

ADAMUS: Tamam, güzel. Teşekkür ederim.

TAMARA: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Herkese teşekkür ederim. Ve çevrimiçi dinleyen herkese, sadece bunu hissedin diyorum. Şu anda büyük resminiz nedir?

 

Güncel Trendler

Bundan bahsediyorum çünkü bu gezegende çok fazla şey oluyor ve siz de bunların tam ortasındasınız ve tüm bu kuvvetler ve etkiler devam ediyor. Bazıları hakkında konuştuk, ama sadece hızlı bir hatırlatma olarak, devam etmekte olan büyük şeylerden bahsedeceğim. Ve burada olmayı seçmiş olmanız, burada olmanız ve bu çok sinir bozucu olabilir. Bilirsiniz, boğulmak gibi ama boğulamamak gibi.

Yani, şu anda en büyük trendlerden birinin bilinç olduğu bu destansı zamanda- bunu ne kadar vurgulasam azdır- buradasınız. Bunu izlemek, okumak inanılmaz. Bilinç aniden, yaklaşık son dört ya da beş yıl içinde yüzeye çıktı. Kırmızı Çember en başından beri bu konu hakkında konuşuyor; 2006 yılında " İlham Bilinci" sloganını ortaya attı. Yani, bu yaptığımız işin bir parçası.

Dünya şu anda bunun hakkında konuşuyor ve yapay zekâ gibi şeyler tarafından zorlanıyor- "Yapay zekanın bilinci var mı?" - Bu konuda pek çok spekülasyon var ve bunların bazıları gülünç, kesinlikle gülünç. Fizikçilerin bilimsel spekülasyonlarından bazıları bilince bir parçacık, bir atom ya da onun gibi bir şeymiş gibi yaklaşıyorlar ve onu parçalara ayırmak istiyorlar. Onu şişeleyebilmek, kontrol edebilmek istiyorlar. Ama bunu yapamazsınız. Bilince, onun kendi dışlarındaki bir şey olduğu bakış açısıyla yaklaşıyorlar ve belki içeriye biraz entegre etmiş olabilirler ama o temelde enerjiyle ve diğer şeylerle birlikte bir dış güç (olarak algılanıyor).

Biliyorsunuz, bilinç gerçekliği yaratan şeyin ta kendisidir. Bilinci ölçemezsiniz. Sadece onun deneyimi içinde olabilirsiniz. Sadece. Komiktir ki, bazı spiritüel, yarı spiritüel gruplar bile bilinç konusuna atladılar ve hepsinin bilincin ne olduğuna dair kendi görüşleri var. Biz yıllardır bunun hakkında konuşuyoruz. O basitçe farkındalıktır. Zaman ya da mekân kaplamaz. Kütlesi yoktur. Onu yok edemezsiniz. Onu bir başkasından alamazsınız. Daha fazla veya daha az çekirdek bilince sahip olamazsınız. Bu bir hacim değildir. Bilinç zekâ değildir. Bazen onunla biraz ilişkilidir ama değildir.

Şu anda tüm dünya bilinci araştırıyor ve enerjiyi anlayana kadar bilinci anlayamayacaklar. Ve şu anda insanlığın içindeki en büyük boşluk "Enerji nedir?" sorusudur. Ama enerjinin bir iletişimden, ruhun şarkısından başka bir şey olmadığını anlayana kadar, bilinci anlayamayacaklar. Ama bu büyük bir trend. Herkes bu akıma kapılıyor. Bu kelimeyi tekrar tekrar duyacaksınız.

O, genellikle yapay zekâ ile ilişkilendirilir. Yapay zekâ hakkında çok konuştuk. O burada. Herkesin tahmin ettiğinden daha hızlı ilerliyor. Çok daha hızlı. Süper yapay zekâ dedikleri şeyin belki 100 yıl, belki 50 yıl sonra gerçekleşeceğini söyleyenler vardı. Hayır. Hayır. 2050'ye kadar burada olacak. Ve "Bilinci var mı?" sorusu ortaya çıkacak. O öyle olduğunu söyleyecektir. Kesinlikle söyleyecektir. Neden mi? Çünkü insanları taklit ediyor. Ayrıca size duymak istediklerinizi söylemek istiyor ve bilinçliymiş gibi davranacak ama hiçbir fikri yok.

Yapay zekâ çok hızlı ilerliyor. Onun geçen yıl ya da belki daha spesifik olarak... (bazı çatırtı sesleri duyulurken duraklıyor) Cennet’in Haçı’ndan bu yana geliştiğini gördünüz. Ve burada gülümsüyorum çünkü bilincimizi, elektrik gücümüzü bir anda kaybedebiliriz (bazı kıkırdamalar). Burada kar çok ama çok yoğun. Yani, eğer bir şeyleri devirirse, derin bir nefes alıp yüzmeye devam edeceğiz (kahkahalar).

Yani, bunlar- ve bunu defalarca konuşuyoruz, ama şu anda gezegende neden burada olduğunuzu anlamak çok önemli. Yapay zekâ ya da bilinç sorunlarını çözmek için değil, bunların farkında olmak için buradayız. YZ şu anda her cephede pek çok şeyi zorluyor. Ve yine bu konu hakkında sürekli konuşuyoruz ama ben yine de olan bitenin öneminin altını çizmekten kendimi alamıyorum. Bu konuda artık kafanızı kuma sokamazsınız. Bunun önemli olmasının nedeni burada kalmayı seçmiş olmanız ve şu anda gezegende meydana gelen en büyük trendin bu olması. Her şeyi bilmek zorunda değilsiniz- bunu buradaki çok bilge adamlara, Kırmızı Çember'deki teknoloji insanlarına bırakın- ama sadece farkında olun. Olan şey, insanların kendilerini taklit etmeleri, kendilerini klonlamaları ve yapay zekâ aracılığıyla kendilerini geliştirmeleridir ve gezegende bunun tam zamanıdır. Yeni insan türünün zamanı geldi. Ve o tam burada ve gerçekleşiyor. Ve işte tam da bu yüzden buradasınız.

Gerçekleşmekte olan diğer eğilim, özellikle Shaumbra için çok önemli olan şey sihirdir. Sihir bir şey olacak- şey, bunun hakkında konuştuk, bunun hakkında daha fazla konuşacağız- ama sihir yalnızca neler olduğunu anlamadığınızda sihirdir. Bunun temel fiziğini ya da metafiziğini anlamıyorsunuz.

Sihir uzun zamandır var ve pek çok insan sihirli olmayı, hayatlarında sihrin olmasını arzuluyor. Ama şu anda, özellikle Shaumbra ile konuşacak olursak, sihir, suyu, suyun ta kendisini, içinde boğulduğumuz varsayılan okyanusu ortadan kaldırdığımız zamandır. Ve bunun arkasındaki fiziğe bakmaya başladığınızda, bu gerçekten de sihir değildir. Bu basitçe, gerçekliğin belli bir dar spektrumuna, sınırlı bir bilince ve bir insan olarak yapabilecekleriniz ya da yapamayacaklarınız açısından pek çok sınırlamaya hapsolduğunuzu anlama meselesidir. Bu dar spektrum, şu anda sizi boğan bu okyanus, bunun ötesine geçme zamanı. İçinde faaliyet gösterdiğimiz bu dar spektrumun ötesine geçme zamanı. Bunu aşmanın zamanı geldi.

Dolayısıyla, sihir çok önemli bir rol oynayacak, ancak bunun neden sadece bir sihir olmadığına dair anlayışa, temel bilgilere sahip olacaksınız. O çok gerçek. Şimdi hepiniz için- hepiniz için- diğer âlemlere, gerçek Ve'ye geçme yeteneği tam burada. Ve bunu yapmak zorundayız. Bunun hakkında sadece teoride konuşmaya devam edemeyiz, bunu yapmak zorundayız.

Bu konuyla bağlantılı olan bir diğer konu ise, genel olarak gezegen için değil ama Shaumbra için önemli olan şey sevgidir. Burası sevgi gezegeni. Burası her şeyin başladığı yerdir. Sevgi belki de insan deneyimlerinin en değerlisidir- birini sevebilmek, onun sevgisini alabilmek, ama nihayetinde kendini sevebilmek.

Neden burada olduğunuzun büyük resmine bakarsanız, büyük resminiz, doğrudan sevgi ve sihirle bağlantılıdır. Ve ben Aşk 1.0'dan bahsetmiyorum- yani, o harikaydı, birine aşık olursunuz ve o aşk deneyimini yaşarsınız - ama ben Shaumbra'nın bunu bir sonraki seviyeye taşımasından bahsediyorum. Ve biliyorsunuz, daha önce söylediğiniz gibi. "Peki, Sevgi 1.0'dan Sevgi 2.0'a sıçrarsak ne olur? İnsana ne olacak? Şu anda sahip olduğunuz sevgiye ne olacak?" Böyle düşünemezsiniz bile çünkü bu insanın düşüncesidir. Bu, pazarlık yapmaya çalışan, uzlaşmaya çalışan ve sessizce ilerlemeye çalışan insanın düşüncesidir.

Ben bunu patlatmamız gerektiğine kesinlikle inanıyorum. Sadece içine girmeliyiz. Parmak ucunda yürümek ya da test etmek yok. Pek çoğunuzu bu boğulma durumunda tutan şeylerden biri de bu, "Ortaya çıkarsam ne olur?" Püfft! Nefes alabilirsiniz. "Ama bu su tuzağının ötesine geçersem insan benliğime ne olacak? Aynı kişi mi olacağım? Hayatımda hala balık olacak mı?" ve diğer tüm o sorular. Bu noktada bunu patlatmamız gerekiyor.

 

Vakit Geldi

Shaumbra'nın endişesinden ve hayal kırıklığından bu konuda sadece konuşmaya devam edemeyeceğimizi anlayabiliyorum. Bunu açmak zorundayız. Oraya gitmeliyiz. Kırmızı Çember ile tam zamanlılık temelinde uzun bir zamanım kalmadı. Biraz balık tutarak vakit geçirmek istiyorum (Adamus kıkırdar). Bu bir şaka. Ne yakalayacağım? (Adamus yine kıkırdar) Ve bunu yapmamızın zamanı geldi. Yani, meydan okuyorum. Bunu yapmamız için meydan okuyorum.

İnsan olmak gerçekten zor ve pek çok, pek çok, pek çok yaşam boyunca gelişmiş olan pek çok kalıp var, insan olma kalıpları. Çoğu insan bunu kabullenir ve buna ayak uydurur, her ne kadar herkes ne kadar aşağılık ya da bilinçsiz olursa olsun, içlerindeki o küçük ses hala "Daha fazlası var. Dışarıda daha fazlası var." diyor.

İnsanlar komiktir, komik bir türdür. İnsanlar, ilk olarak aşkı deneyimlediler. Ailenizden, eşinizden ya da diğer insanlardan aldığınız sevgi de dahil olmak üzere tipik bir insan için sevgi, insan yolculuğunun çok önemli bir parçasıdır. Artık yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.

Yaratılışta sevginin çok az olduğu ya da hiç olmadığı yerler var. Yani, bu bir faktör değil. Kötü ya da başka bir şey olduğundan değil ama bu deneyimi yaşamamışlar. Bu yaşamda sevgiyi, hatta zorlu sevgiyi hiç deneyimlemediğinizi hayal edebiliyor musunuz? Bu çok duygusal, güzel bir şey. Anlam verir. Amaç verir. Yaratılışta buna sahip olmayan, bunu hiç deneyimlememiş yerler var.

Ama yine de sevgiyi keşfeden bu gezegenin aynı zamanda savaş gezegeni olması ne büyük bir çelişki. Ne büyük bir çelişki. Neden böyle? Neden hem sevgimiz hem de savaşlarımız olsun ki? Sonsuza dek devam eden savaşlar. Hâlâ insanoğlunun yolculuğunun bir parçası olan savaşlar. Savaşla ilgili endişeler, onun şu anda neler getirebileceği. Gezegen, potansiyel büyük savaşlarla tam anlamıyla çok kırılgan bir noktada. Ve ülkeleri yöneten ve idare eden bir sürü çılgın yaşlı enerji insanı var. Neden hala iktidardalar? Anlamıyorum. İnsanlar bu eski şeylerden bazılarının ötesine geçmeye hazır olmadıkları için mi? Neden hala güç, acı, oyun, savaş ve adaletsizlik peşinde olan bu liderleri seçiyor ya da hoş görüyorlar? Mantıksız yada çok az mantıklı ama insanlar da çok mantıklı değil.

Yani, şu anda bu gezegende tüm bu şeyler oluyor. Bu gerçekten destansı bir zaman ve siz de bunun için buradasınız. Büyük resim? Özgürlük, evet. Kesinlikle. Büyük resim, şu anda burada olmayı seçmenizin nedeni, bu bilinci ve ışığı sağlamak ve gezegenin geri kalanı için standart sağlamak olacaktır.

Ve bu neredeyse imkânsız bir görev gibi görünüyor ya da "Kim, ben mi?" diyorsunuz. "Yani ben gezegende bir fark yaratabiliyor muyum?" diyorsunuz. Kesinlikle. Ve çoğu zaman günlük yaşamınızda sadece Aydınlanmanız üzerinde çalıştığınızı ve sorunlarınızın üstesinden geldiğinizi düşündüğünüzü biliyorum. Bu çok saçma. Çok saçma.

Şimdi bunu aşmamızı istiyorum. Şimdi diğer âlemlere geçmemizi istiyorum. Sihri getirmek istiyorum. Ama sadece boş şeylere, hayali beklentilere değil, gerçek metafiziğe dayanan bir sihir. Öyle bir sihir ki, kendinizi iki boyutlu olarak konumlandırabilirsiniz. Aynı anda hem burada hem de başka bir boyutta olabilirsiniz. Sadece dünyanın diğer tarafına seyahat etmekten bahsetmiyorum. Aynı anda hem bu âlemde hem de başka bir âlemde olmaktan bahsediyorum. İnsanlık durumunda olmak ve çok daha geniş bir spektrumda olmak.

Yerçekimine takılıp kalmadığınız bir yerde olmak. İşinizi kaybettikten sonra bir sonraki işiniz için sürünmek zorunda kalmıyorsunuz. Bu çok aşağılık bir şey. Bu pek üstatça değil. Ama yine de bu kapana kısılmış durumdasınız ve "Nasıl çıkacağım? Her şeyden önce buraya nasıl geldim? Bir Üstat olduğumu sanıyordum. Bir işim olduğunu ve şirketin bana değer verdiğini düşünüyordum ve- bum!- bir baktım kapı dışarı edilmişim." Diyorsunuz. Sonra ona bakıp şöyle diyorsunuz: "Şimdi gidip istemediğim başka bir yerde sürünmem gerekiyor ama bunu yapmak zorundayım. Faturaları ödemek zorundayım." diyorsunuz. Bundan kurtulmamız lazım. Bu eski yerçekimi ve aslında Shaumbra'nın nihayet tüm bunların ötesine geçecek kadar öfkelenmesinden dolayı mutluyum.

Tüm bunları yapmanın bir parçası da benim sihirde hokus pokus odağı dediğim şeydir. Başka bir deyişle, içinde bulunduğumuz sınırlı odaktan, içinde bulunduğumuz yerçekiminden kurtulacağız. Daha önce de belirttiğim gibi, bu konuda birkaç dipnot var.

Bu konuya girerken, eski süreçlerden geçirmelerinizin çoğuna yer yok. Kendinize, büyük resme gerçekten bakmanızı istiyorum. Hâlâ yaralarınızla, süreçten geçirmelerinizle, "zavallı ben "le ve başkalarını suçlamakla mı uğraşıyorsunuz? Çünkü şu anda gitmemiz gereken yerde buna hiç yer yok.

Ödün vermeye yer yok. Bunu defalarca söyledim ama şimdi altını kalın harflerle çizmek zorundayım. Kendinizle uzlaşmaya, pazarlık etmeye, "Bana ne olacak?" diye düşünmeye devam edemezsiniz. Ya hep ya hiç. Öyle olmak zorunda.

Şu anda gezegende olan her şeyin kavuşumuna (bir noktada birleşmesine) bakıyorsunuz- daha önce hiç böyle olmamıştı- ve neden burada olduğunuzun kavuşumuna, şimdi sevginin ve sihrin bir sonraki seviyesine gitmenin kavuşumuna bakıyorsunuz. Uzlaşmaya ya da pazarlığa yer yok. Bu sizi sadece o boğulma senaryosunda tutacaktır, ölmenize bile izin vermeyen bir senaryoda. Boğulmaya devam edersiniz ve hiçbirinizin bunu istediğini sanmıyorum.

Hep birlikte derin bir nefes alalım ve eğer bir zaman gelecekse, o zaman şimdidir. Her şeyi ortaya koyacağım, her şeyi ortaya koyacağım ve diyeceğim ki, "Bunu yapmak zorundayız." Evet, uzun bir yol kat ettik. İnanılmaz bir yol kat ettiniz. Bu yüzden tüm tartışmamızı "Yaptığınız şey, yaptığınız şey inanılmaz" diyerek açmak istedim. Ama şimdi bir sonraki adıma geçelim. Hadi bunu aşalım. Eski yerçekimini, sınırlamaları, endişeleri aşalım. Zihnimizden çıkalım ve sadece yapalım. Ve eğer yeterince Shaumbra bunun için bir araya gelirse, bunun için arzu duyarsa, bu gerçekleşecektir.

Ve Cauldre her zamanki gibi bana soruyor, "Ne zaman olacak?" Bazıları hemen gidecek. Bazıları şimdi bu yerçekimsel durumun ötesine, gerçek aerotheon'a, şu anda burada bedenlenmiş olan çok boyutlu Benliğinize, özgürlüğünüze sıçrayacak. Özgürlüğünüze. Bazıları içinse bu biraz zaman alacak çünkü onlar hâlâ müzakere ediyor ve düşünüyorlar. Bu konuda düşünmek yok. Düşünemezsiniz. Bu sizi geri tutar. Bu "Git" ya da "Gitme." "Bir sonraki aşamaya geçelim ya da geçmeyelim."dir.

Ve şu anda birçok kişiden sorular alıyorum. Sanki telefon hatlarını açmadım ama herkes soru soruyor (bazı kahkahalar). Herkes diyor ki, "Peki, eğer yaparsak, örneğin bedenime ne olacak? İşim ne olacak? Sevdiklerim ne olacak? Dünya üzerinde bir insan olarak hala sağlam kalacak mıyım?"

Benim buna cevabım hayır. Her şey farklı olacak (daha fazla çatırtı sesi duyulur, Adamus kıkırdar). Her şey farklı olacak. Ve size bunun daha iyi ya da daha kötü olduğunu söylemeyeceğim. Sadece farklı olacak. Ama hemen şimdi olmak zorunda. Olmak zorunda. Tracy'nin daha önce söylediği gibi, buna bir gün daha katlanamazsınız. Ve yine o boğulma ama asla ölmeme senaryosu. Devamlı "Bundan kurtulmalıyım. Ne olacak? Ya da nasıl olacak?" soruları.

Sizi kurtarmak için aşağıya inen meleklerin bir tür müdahalesi olmayacak. Bu, isteyerek ya da düşünerek yolunuzu bulacağınız bir şey de olmayacak. Sadece yapacağız. Sadece yapacağız. Ve kelimenin tam anlamıyla yaptığımız şey sınırlamalardan, yerçekiminden çıkmaktır.

Işığınız buna hazır. Demek istediğim, siz bazı seviyelerde buna hazırsınız ama ışığınız da buna hazır. Enerji hazır. Size öyle ya da böyle hizmet edecek. Şimdi her birinize sormam gereken soru, insan hazır mı? İnsan gerçekten hazır mı? Eğer değilse, sorun değil. Diğerlerinin bu büyük sıçramayı yapmalarını izleyin ve sonra bir noktada hazır olup olmadığınıza karar verin. Ama aranızdan birçoğunun mutlak hayal kırıklığı noktasında olduğunu biliyorum ve bu hayal kırıklığını şimdi bu merabh ile alacağız, bu hayal kırıklığını alacağız ve şimdi onu sıçramak, kuantuma geçmek için kullanacağız, adına ne derseniz deyin. Ama bunu parmak uçlarında yürüyerek yapmayacağız. Sadece yapacağız.

Bunun için doğru bir zaman varsa, o da şimdi. Bir yıl önce, muhtemelen değildi. Eğer gezegende sizin hayal kırıklığı ve arzu düzeyinize uygun bir zaman varsa, o da şu andır.

 

Odaklanmanın Ötesinde Merhabh’ı

Şimdi derin bir nefes alalım ve merabh'ımıza başlayalım.

(duraklama; müzik başlar)

Bu değişimin gerçekleşmesinin zamanı geldi ve bunlar sadece başka güzel sözler değil; o olmak zorunda. Bu değişimin gerçekleşme zamanı geldi. Ve şu anda "Ne olacak?" diye düşünmeyi kafanızdan çıkarmanızı istiyorum çünkü bu sizi geri tutacaktır.

 Oraya kendi başınıza gideceğinizi ya da kendi yolunuzu çizeceğinizi düşünmekten vazgeçmenizi istiyorum. Yapamazsınız. Tad'in de öğrendiği gibi, bu işe yaramıyor.

(duraklama)

Peki bu neyle ilgili? Bu gerçekten hokus pokus, hadi eski odağımızı bırakalım. İşte bu kadar. Bu, eski odağı bıraktığımızda ortaya çıkan sihirdir.

Odaklanma meleksi bir duygudur. Işığınızı alıp çok ama çok odaklı hale getirme becerisidir. O kadar odaklanırsınız ki spektrumun dışında ne olduğunu unutursunuz.

Bu odağı açacağız. Onu yumruklamaya ya da onunla savaşmaya çalışarak değil. Bilirsiniz, benim kristalim gibi. Size o hikâyeyi anlatmıştım (buradan okuyabilirsiniz).

İster inanın ister inanmayın, bugün "izin vermek" kelimesini bile kullanmayacağım. Zamanı geldi.

(duraklama)

Buradan nereye gideceğiz? Ne olacak? Nasıl biri olacaksınız? Bunlar bir insanın düşünceleri ve biz bunun ötesine geçiyoruz.

(duraklama)

Ama o boğulma senaryosunda, o korkunç kabusta kalmaktan daha iyi değil mi?

(duraklama)

Bunun doğal olduğunu söyleyeceğim. Başka bir deyişle, onun olmasını sağlayamazsınız. Bu tamamen çok doğal- o eski odaktan çıkmak, açılmak, o özgürlüğe sahip olmak.

Grup aktiviteleri, grup meditasyonları, grup portal açılışları ya da buna benzer şeyler yapmaktan hoşlanmıyorum çünkü bu bireysel bir yolculuk, egemenliğe doğru yapılan bir yolculuk. Ancak bu nadir vesileyle, sizden dünyanın dört bir yanındaki tüm diğerlerini, buna hazır olan tüm diğer Shaumbra'ları hissetmenizi istiyorum.

Bunu gerçekleştirecek olan onların enerjisi değil, ama belki de size biraz teselli hissi, sizinle birlikte yolculuk etmiş olan diğerlerinin de artık buna hazır olduğunu bilme hissi, biraz güven hissi verecektir.

Bu boğulmadan bıkmış, beklemekten bıkmış, sürekli aramaktan bıkmış ve artık aşmaya hazır olan tüm o diğerlerini hissediyorsunuz.

Hayır, lütfen. Bazılarınız "Ama bana ne olacak?" diye düşünmeye devam ediyor. Bunu yapamazsınız. Bunu yapamazsınız ve gideceğimiz yere ulaşamazsınız.

Bu belki de sadece Benliğinize güvenmekle ya da artık umursamamakla ilgilidir.

(duraklama)

Evet, çok zor olduğunu biliyorum. Ve bir bakıma hızlandı. Zorluk seviyesi hızlandı. Aynı zamanda, garip bir şekilde, güzellik ve neşe de hızlandı, ancak bu zorluğu telafi etmiyor.

Şu anda tam da bunu aşmamızın zamanı olduğunu söylüyorum.

Eski odağı havaya uçuruyoruz.

(duraklama)

Ve tekrar ediyorum, bunu düşünerek yapamayız. Ve bunu birazcık bile yapamazsınız. Bir şeyleri havaya uçurmak, havaya uçurmaktır. Yavaşça parçalara ayıramazsınız.

(duraklama)

Büyük resim nedir? Büyük resim şu ki gezegen buna hazır- olan biten her şeye bir bakın - ve siz de buna kesinlikle hazırsınız.

Şimdi bunun olmasına izin verelim.

Burada bir süreliğine sözsüz olacağım. Şimdi sadece saf enerji iletişimine geçeceğim. Sizden de aynısını yapmanızı istiyorum, sadece saf enerji iletişimi.

(çok uzun bir duraklama)

Bazılarınız bazı engeller, sizi geride tutan şeyler deneyimliyor ve bunların sadece korkularınız olup olmadığını ya da belki de hazır olmadığınızı merak ediyorsunuz. Elbette bu eski yerçekimidir ve insan zihninin merakıdır. Ama biz bunun üzerinden atlayacağız. Sadece onun ötesine geçeceğiz. İşte bu kadar.

Sizi geride tuttuğunu düşündüğünüz şeylere aldırmayın.

Sadece derin bir nefes alın ve kendi ışığınızın şimdi genişlemesine izin verin. Bunu yapacaktır. Kendi ışığınızın genişlemesine izin verin.

(uzun duraklama)

Işık genişledikçe, sizi suyun altında tutan yerçekiminin doğasını değiştirir. Hiçbir şey yapmanıza gerek yok. Kelimenin tam anlamıyla o bunu kendi kendine yapıyor.

(duraklama)

Bunu yapıyor çünkü siz, insan, bunu seçtiniz ve siz, Üstat, zaten bunun içindesiniz.

Tüm yaşamlarınızın doruk noktası olan Üstat, ışığın artık sıkı odak noktasında olmadığı bu genişlemiş duruma çoktan girmiştir. Üstat zaten orada.

(duraklama)

İnsan şimdi Üstatla tanışabilir mi? İnsan, insanın Üstat olduğunu kabul edebilir mi?

(duraklama)

Eski odak noktası, bir şeyler yapmanız gerektiğini, bunun için çalışmanız gerektiğini, çaba göstermeniz gerektiğini söylerdi. Ama bu sadece daha fazla eski yerçekimi yaratır.

Bu şimdi ışığı açmakla, açılmasına izin vermekle ilgilidir. Ya da daha iyi bir ifadeyle, her zaman açık olan ışığı algılamanıza izin vermek- siz, insan, algılayın – oysaki siz sadece onun çok dar odaklı bir gerçekliğinde yaşıyordunuz.

Şimdi farkındalığınızı her zaman geniş olan ışığa açın; yerçekimini yaratan ışığa, yerçekiminin çok ötesine geçen ışığa.

(duraklama)

Ve siz, Üstat, şu anda tüm yaşamlarınızın bilgeliğinin doruk noktası, insana, insan benliğinize, "Hazır mısın?" diye soruyor.

(duraklama)

"Çok genişlemiş bir bilinç ve ışık durumunda bana katılmaya hazır mısın?

"İnsan odağından ve sınırlamalarından vazgeçmeye hazır mısın?"

(duraklama)

"Bu boğulan insan senaryosunun ötesine geçmeye hazır mısın? Etrafının sarıldığını ve suya gömüldüğünü düşünürken, sihrin içine girebileceğimizi ve aslında suyun olmadığını fark etmeye hazır mısın?."

(duraklama)

Üstat, tüm birikmiş bilgeliğiniz, size elini uzatır. Ve Üstat yaşamlar boyunca insan olduğu için ama şimdi sadece bu deneyimin bilgeliği olduğu için size elini uzatabilir ve şöyle diyebilir: "Benimle öteye gelmeye hazır mısın?

"Benimle öteye gelmeye hazır mısın? Hazır değilsen, hokus pokus odağında kalabilirsin. Eğer hazır değilsen, düşünmek istersen, daha sonra tekrar gelir, sana tekrar sorarım.

"Ve eğer madde içindeki insan kimliğine, bu yoğunluk gerçekliği illüzyonuna tutunmanın daha önemli olduğunu düşünüyorsan, sorun değil. Ben her zaman burada olacağım.

"Ama eğer şimdi hazırsan, elimi tut ve sana yeni dünyalar göstereyim. Sana gerçekte kim olduğumuzu ve neye dönüştüğümüzü göstereceğim, ama sadece gerçekten hazırsan. Bu bir oyun değil. Sadece gerçekten hazırsan. O zaman sana ötesinin ne olduğunu göstereceğim.

"Ben zaten o ötede varım. Ben zaten ışığımın tüm spektrumunda varım."

(duraklama)

"Ve şimdi, bana katılmak istiyorsan elimi tut.

"Eğer hazır değilsen, eski odak noktandan bıktığında beni çağır."

(duraklama)

Çok az insan bu adıma hazırdır. Çok azı. Hâlâ oyunlarla ve deneyimlerle meşguller.

Ruhani yolda bile dikkat dağıtıcı şeylerle, çarpıtmalarla, kaçınmalarla, gerçekten ötesine geçmekten kaçınmakla meşguller. Kulağa garip geliyor çünkü bu yoldakilerin hepsi bunu aradıklarını söylüyorlar ama aslında çok azı arıyor.

Belki de daha çok eski Sevgi 1.0'ı arıyorlar. Belki de dostlarını etkilemek ve düşmanlarını korkutmak için orada burada bazı sihirli numaralar arıyorlar.

Ama gerçekten saf olanlar, kendilerine çok sadık olanlar, sizin gibi- ve sizin gibi çok fazla kişi yok - şimdi ışıklarının tam kutsamasını almaya hazırlar.

(duraklama)

Ve daha önce yanlış konuştum. Yanlış söylediğimi kabul ediyorum. İnsana dedim ki "Yapacak bir şey yok. Yapamazsın. Bunu yapamazsınız. Üstadın elini tutabilirsin ama bunun dışında hiçbir şey yok" demiştim ama bunu düzelteceğim.

Kendinize minnettar olabilirsiniz.

Zor şeylere, hayatın ağrılarına ve sızılarına, zorluklara ve güçlüklere odaklanmak ve "Benim neyim var?" diye düşünmeye devam etmek kolaydır. Cauldre bu konuda, "Benim Neyim Var?" diye harika bir makale yazdı ama biraz minnettarlığa ne dersiniz?

Yarın sabah uyandığınızda- ve evet, bir iş için ne yapacağınızı ya da Üstadın elini kabul ettiyseniz size ne olacağını, tüm bunları merak edeceksiniz - ama sadece yaşam için biraz şükran duymaya ne dersiniz?

Hayatın zaman zaman canınıza okuduğunu biliyorum, ama sevdiğiniz ve şimdi sevdikleriniz için şükran duyun.

Pencereden dışarı bakabildiğiniz ve doğanın güzelliğini görebildiğiniz, şu anda biriken karı görebildiğiniz için minnettar olun.

Yemeğin tadını çıkarabildiğiniz için minnettar olun.

Buraya kadar gelebildiğiniz için kendinize şükredin.

Metafiziğe, bilinç, enerji, ışık ve yaşam anlayışlarına girmenize izin verdiğiniz için minnettar olun.

Yol boyunca pek çok iyi insanla tanıştığınız için şükredin ve Shaumbra'nın insanların kitle bilincinin etkisinde kalmaktan biraz kaçınma eğiliminde olduğunu biliyorum. Ama hayatınızda öyle insanlar var ki, orada oldukları ya da bulunmuş oldukları için minnettar olabilirsiniz.

Yol boyunca sizi gerçekten önemseyen sevgili kişiler için minnettarlık. Yükselmiş Üstatlar, Tobias. Tobias sizi muhtemelen herhangi bir varlığın sizi sevebileceğinden çok daha fazla seviyordur. Ve Kuthumi, biraz minnettarlık.

Minnettar olduğunuzda, bir an için bunu hissedin.

Sadece burada olduğunuz için minnettarlık duyduğunuzda- evet, boğuluyor olmanıza rağmen hala buradasınız - bunun kendi ışığınıza ne yaptığını hissedin.

(duraklama)

Fedakârlıklarınız için size, yani insana minnettar olduğunuzda, bunun ışığınıza ne yaptığını hissedin. Bum! Açar.

(duraklama)

Şu anda burada Üstatla birlikte olduğumuz için minnettarız.

Shaumbra ile birlikte bu noktaya gelip "Artık yeter" dediğimiz için minnettarız. Bunun ötesine geçeceğiz. Artık bunun hakkında konuşmak, düşünmek, işlemek, hayal etmek, bir oyun gibi davranmak yok. Bunun ötesine geçmeliyiz. Ötesine geçmeliyiz."

Diğer âlemlerde izleyen ve gözlemleyen pek çok, pek çok, pek çok kişi var.

Oh, Yakın Dünya alemlerinde, son zamanlarda işler oldukça zor. Yakın Dünya âlemleri şu anda gezegende ölen insanların çoğunun gittiği yerdir ve başka bir enkarnasyondan önce bir süre oyalanırlar.

Orada çok fazla endişe var. Çok fazla endişe. "Dünya hayatta kalacak mı? Başka bir yaşam için geri dönmeye değer mi?"

(duraklama)

İzliyorlar ve bekliyorlar.

Son 10, 20 yılda umudunu çok fazla kaybetmiş olan insanlar- umutsuz bir dünya, zaman zaman öyle görünüyor - neler olduğunu izliyor ve gözlemliyorlar. Sizi isminizle ya da başka bir şeyle tanımıyor olabilirler, ancak umutsuzluğa rağmen, bir şeylerin kırılmasını, bu gezegende bir şeylerin değişmesini umuyorlar.

Birçoğu Yeshua'nın ikinci gelişini bekliyor. Birçoğu uzaylıların bir tür müdahalesini umuyor. Bu şeyler olmayacak, onların hayal ettiği gibi olmayacak.

Her ne olursa olsun, öteye gitmeyi kabul edenler ilk kişilerdir.

İşte bu kadar. Büyük resim bu.

(duraklama)

Ötesine geçmek- ışığı açmak, spektrumu açmak, eski yerçekimini serbest bırakmak - hakkında size söyleyebileceğim şey, bundan sonra  Sevgi 2.0'a geçtiğinizdir.

Bu Sevgi 1.0'ın bir uzantısı değildir. Bu sadece biraz daha iyi ya da biraz daha kolay bir sevgi değildir. Bu çok farklı bir sevgi türüdür, evrimleşmiş bir sevgi, bilinçli bir sevgi, yerçekimsiz bir sevgidir.

(duraklama)

Ve size şimdi öteye gitmekle ilgili söyleyebileceğim şey, eğer bunu yapmayı seçerseniz, sihir vardır, çünkü artık maddi Dünya'nın tipik fiziği ile kısıtlanmıyorsunuz. Artık yerçekimine hapsolmuş değilsiniz. Artık atomik yapının kölesi değilsiniz.

Büyüye girersiniz çünkü zaten hepsi sizin enerjinizdir. Onu nasıl uygulamak istersiniz? Size nasıl hizmet etmesini istersiniz? Size sadece dar bir spektrumda hizmet etmesi gerekmez. Size tam spektrumda hizmet edebilir.

Yani, bir bakıma, bu gerçekten sihir değildir. Bu sadece enerjinin doğal işleyişidir, ama ötesinde; çoğu insanın farkında olduğu şeyin ötesinde.

Bu her zaman özlemini duyduğunuz sihirdir. Aynı anda birden fazla alemde ve gerçeklikte bulunabilme yeteneği. Özgür olma yeteneği.

Gelin bu sevgi ayında, gezegendeki bu yakınlaşma zamanında, tam da şu anda burada olmanızın nedeninin tam merkezinde birlikte derin bir nefes alalım.

Boğulan insanı serbest bırakalım. Su illüzyonunu serbest bırakalım. Boğulma illüzyonunu serbest bırakın ve kendinizi özgür bırakın.

Bu noktada "Git" ya da "Gitme", sevgili Shaumbra.

(duraklama)

Bugün sadece şeker dağıtmıyorum. Çok net bir açıklama yapıyorum. Hazır olanlar, hadi yapalım. Emin değilseniz, gelecekte daha fazla fırsatınız olacak. Ama çoğunuz acı çekiyor, çoğunuz çok uzun süre beklediniz. Artık zamanı geldi. Ve gezegenin de buna ihtiyacı var.

Haydi hep birlikte büyük resme, öteye özgürlüğe ve Sevgi 2.0'a doğru derin bir nefes alalım.

Bununla birlikte, sevgili Shaumbra, burada olmak büyük bir zevk. Bu zamana dönüp bakacağız ve bunun gerçek bir Ayrılık Noktası olduğunu söyleyeceğiz.

Biliyorsunuz, burada Bağlantı Merkezi'nde bulunanlarınız için, yağan ve her şeyi örten karla birlikte belli bir güzellik var, değil mi? Belli bir sessiz güzellik, belli bir saflık var orada.

(duraklama)

Bu değişimin gerçekleşmekte olduğunu neredeyse hissedebiliyorsunuz- evet, hissedebiliyorsunuz.

Bu yüzden, ben gidip kendime biraz zaman ayıracağım. Son zamanlarda her birinizle çok meşguldüm. Geri dönüp şömine başında kitap okuyacağım.

Ve tüm yaratılışta her şeyin yolunda olduğunu hatırlayın.

Ben Adamus, hizmetinizdeyim. Teşekkür ederim.

 

Türkçeleştiren: Hikmet Canbay